Yazar "Balat, Özcan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 18 haftalık rüptüre olmamış bir tubal gebelik olgusu(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 2000) Atmaca, Ruşen; Balat, Özcan; Tezcan, AyşegülÖz: Bu raporda gravida 3, partus 1, abortus 1 oları 34 yaşındaki kadın hastada saptanan ve nadir görülen 18 haftalık rüptüre olmamış bir tubal gebelik olgusu sunuldu.Öğe Bir olgu nedeniyle Bartholin bez kanseri: Radyoterapiye beklenmeyen cevap(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Balat, Özcan; Edwards, Creighton; Delclos, LuisBartholin bezinin primer kanseri nadir görülen bir lezyon olup, vulva kanserlerinin %2-7'si, genital bölge kanserlerinin ise %1'den az bir kısmından sorumludur. Çalışmamızda Bartholin bez kanseri olup, eksizyonel biyopsiyi takiben radyoterapi uygulanan ve tedavi, sonrası 10 yıldır primer hastalığı ile ilgili bulguya rastlanmayan 42 yaşındaki bir hastayı sunduk.Öğe Elevated serum Beta-hCG levels in severe preeclampsia(Turkish Journal of Medical Sciences, 2000) Gökdeniz, Remzi; Arıgüloğlu, Erdal; Bazoğlu, Nursel; Balat, ÖzcanAbstract: Most current hypotheses regarding the pathophysiologic mechanisms of pregnancy-induced hypertention point to early placental abnormalities. Therefore, we attempted to determine whether serum human chorionic gonadotropin (hCG) levels reflect a different trophoblastic secretory response of preeclampsia. Thirteen pregnant women with severe preeclampsia were matched with twenty-one normotensive pregnant women with singleton pregnancies in the third trimester. Serum ?-hCG levels were found to be significantly higher in severe preeclampsia, compared with controls (p<0.05). This indicates that an abnormal secretory function of the placenta exists in patients with severe preeclampsia.Öğe En Genç İleri Evre Grade III Endometrium Karsinomu: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Öztürk, Ebru; Uğur, Mete Gürol; Özkan, Yelda; Aydın, Abdullah; Balat, ÖzcanSıklıkla posmenapozal dönemde izlenen endometrium karsinomu en sık görülen jinekolojik malignensidir. Literatürde genç endometrial karsinom vakalarının; polikistik over hastalığı zemininde gelişen diferansiye erken evre kanserler olduğu vurgulanmaktadır. Bu makalede genç yaşta izlenen, ileri evre, kötü prognozlu endometrium karsinomu vakası sunulmuştur. Olgu Sunumu: Abortus sonrası revizyon küretaj yapılmasına rağmen vajinal kanaması devam eden 23 yaşındaki hastaya endometrial biopsi uygulanmış, patolojik inceleme sonucu Grade 3 adenokarsinom olarak gelmiştir. Yapılan operasyonda 8000 cc asit mai boşaltılmış, total abdominal histerektomi, bilateral salfingooferektomi, parsiyel omentektomi, bilateral pelvik-paraaortik lenf nodu diseksiyonu uygulanmıştır. Altı kür taksol-karboplatin kemoterapisi alan hastada operasyondan yaklaşık bir yıl sonra nüks gelişmiş, verilen kemoterapiye yanıt alınamamıştır. Hasta sepsis sebebiyle 24 yaşında kaybedilmiştir. Sonuç: Bu makalede endometriun kanseri, hiçbir risk faktörü saptanmayan 23 yaşındaki hastada izlenmiştir. Bu hasta literatürde bizim saptadığımız en genç ileri evre grade 3 endometrium kanseri olgusudur. Risk faktörleri dışında endometrium kanseri etyopatogenezinde rol alan mekanizmaları ortaya koyacak yeni yayınlara ihtiyaç vardır.Öğe Fanconi Anemisi ile Birliktelik Gösteren Adolesan Dönemde Vulvar Kanser: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Öztürk, Ebru; Türkmen, Arif; Uğur, Mete Gürol; Özsaraç, M. Coşun; Demir, Sevgi Sarı; Balat, ÖzcanGiriş: Fanconi anemisi; aplastik anemi, konjenital anomali ve maligniteye yatkınlık ile karakterize otozomal resesif geçiş gösteren nadir bir hematolojik hastalıktır. Sıklıkla postmenapozal dönemde, ortalama 65 yaşta, tanı konulan vulva kanserleri 4. sıklıkla görülen jinekolojik kanserlerdir. Bu olguda 17 yaşında, virjin, dokuz yıl önce Fanconi anemisi tanısı almış adolesanda vulvar squamoz hücreli carsinom (SCC) sunulmuştur. Olgu Sunumu: Son 2-3 aydır vulvar bölgede büyüyen kitle nedeniyle kliniğimize başvuran hastanın yapılan vulvar biopsi sonucu differansiye SCC olarak gelmiştir. Geniş tabanlı vulvektomi ve gluteal fold fleb uygulanan hastaya postoperatif radyoterapi verilmiştir. Hastada operasyondan 2 ay sonra akciğer metastazları izlenmiştir. Prognoz kötüdür. Sonuç: Fanconi anemili hastalarda, adolesan dönemde vulva kanseri görülebileceği, hızlı ve agresif bir tedaviye rağmen prognozun kötü olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Fanconi anemisi tanısı konulan hastalarda HPV aşısının önemini ortaya koyan yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Karın duvarında endometriozis eksterna : olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Balat, Özcan; Burak, Feza; Atmaca, Ruşen; Aydın, Abdullah; Ertaş, ErtuğrulDaha önce bir kez sezaryen geçiren 30 yaşında bir kadın hastanın karın duvarında, eski insizyon yerinden ilişkisiz olarak gelişen ve total eksizyonla tedavi edilen bir e ks t er nal endometriozis vakası sunuldu.Öğe Klomifen sitrat ile indüklenen sikluslarda eksojen östrojen kullanımının folliküler ve luteal faz fonksiyonları üzerine etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Balat, Özcan; Kökçü, Arif; Çokşenim, Şükrü; Üstün, CazipKlomifen sitrat (CC), ovulasyon indüksiyonu amacıyla çok yaygın olarak kullanılmasına karşın, elde edilen ovulasyon oranı %85 iken gebelik oranı %40'dır. Bu fark, klomifen s it ratın hedef organlarda, özellikle serviks ve endometrium üzerinde belirgin olan antiöstrojenik etkisiyle açıklanır. Bu çalışma 34'ü primer infertilite, 14'ü sekonder infertilite tanısı almış olan ve bunların 38'inde anovulasyon, 10'unda oligoovulayon saptanan 48 hasta ile yapıldı. 24 hastaya sadece klomifen sitrat, diğer 24 hastaya ise CC ve konjuge östrojen verildi. Çalışma grubunda 14. gün serum testosteron düzeyleri düşük, serum estradiol düzeyleri yüksek saptandı (p<0.05). Çalışma ve kontrol grupları arasında, 21. gün progesteron düzeyleri ve luteal yetmezlik düşünülen olgular açısından görülen fark istatistiksel açıdan anlamlı değildi (p>0.05). 14. gün serum T düzeyleri ile diğer parametreler karşılaştırıldığında iki grup arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklar gözlendi (p<0.05). Bu sonuçlara göre klomifen sitrat ile indüklenmiş sikluslarda, 0.625 mg konjuge östrojenin rutin olarak kullanılmasını öneriyoruz.Öğe Klomifen sitrat ile ovulasyon indüksiyonunda eksojen östrojen kullanımının ovarian follikulometri bulguları üzerine etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Balat, Özcan; Kökçü, Arif; Çokşenim, Şükrü; Üstün, CazipUltrason ovulasyon indüksiyonu yapılan hastalarda, follikül gelişimini izlemek üzere yaygın olarak kullanılmaktadır. Klomifen sitratın (CC) dominant follikül gelişimi üzerine etkisi spontan sikluslara göre belirgindir. Bu çalışma ovulatuar disfonksiyonu olan 48 hastada yapıldı. 48 hastanın 24'üne yalnızca CC, diğer 24 hastaya ise CC+ konjuge östrojen verildi. Çalışma ve kontrol grupları arasında 14. gün ölçülen serum E2, serum T düzeyi, ve dominant follikül çapları esas alındığında istatistiksel olarak anlamlı fark gözlendi (p< 0.05). Klomifen sitrat ile eksojen östrojen verilen sikluslarda belirgin olarak artmış dominant follikül çapın nedenini tam olarak açıklayamadık, ancak görünen o ki bu sikluslarda azalmış serum T düzeyleri vardı ve bir olasılıkla bu sorumlu faktör olabilirdi. Ancak bu konuda daha sağlıklı bilgilerin elde edilebilmesi için daha geniş serilerde, özellikle androjen serisini de içeren hormonal ve gelişmiş görüntüleme tekniklerinin kullanıldığı ayrıntılı çalışmalara gereksinim vardır.Öğe Nadir bir olgu: vulvanın stage ııı invazif paget hastalığı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Balat, Özcan; Edwards, Creighton L.; Delclos, LuisPaget hastalığı, stage III vulva kanseri olup radikal vulvektomi ve bilateral inguinal lenf nodu diseksiyonunu takiben radyoterapi uygulanan ve primer tedavisinden sonra 2 yıldır hiçbir yakınması olmayan 57 yaşındaki bir olgu sunuldu.Öğe Sakrokoksigeal teratomun prenatal tanısı: olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Kutlu, Ramazan; Saraç, Kaya; Balat, Özcan; Turgut, Mehmet; Buhur, AliIn this case report, we present a case of fetal sacrococcygeal teratoma (SCT) which is diagnosed by prenatal US and define the ultrasonographic features of it. A 28 years old female in 27th gestational weeks referred to our hospital due to premature rupture of membranes and contractions. Ultrasound examination revealed a 13x11 cm. predominantly solid mass containing very small anechoic areas in the fetal rump. Fetus was delivered by cesarean section and died in early prenatal period.Öğe Sezaryende visseral ve parietal periton kapatılmalı mı? ( Prospektif, randomize klinik bir çalışmanın ilk sonuçları )(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 1998) Balat, Özcan; Atmaca, Ruşen; Gökdeniz, Remzi; Sönmez, SühaÖz: Bugün için sezaryen, obstetrik ve jinekolojik operasyonlar içinde en sık yapılanıdır. Geleneksel olarak visserai ve parietal periton oluşacak adezyonları önlemek amacıyle kapatılmasına karşın, günümüzde yapılan birçok çalışma bu uygulamayı tartışılır hale getirmiştir. Sezaryen sırasında gelişmesi olası intraoperatif ve postoperatif komplikasyonları önlemek için visserai ve parietal peritonun açık bırakılmasını öneren çalışmalar vardır. Bu prospektif randomize çalışma, İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı tarafından peritonizasyonun gerekli olup olmadığını ortaya koymak ve daha önce yapılan çalışmaları konfirme etmek amacıyla 73 sezaryenli hastada yapıldı. Otuzsekiz hastada periton açık bırakılırken 35 hastada periton kapatıldı. Ameliyat süresi, postoperatif analjezi gereksinimi, postoperatif erken erken komplikasyonlar, hastanede kalma.süresi ve tedavi maliyetleri karşılaştırıldı."Peritonu açık bırakılan hastalarda bu parametreler anlamlı olarak düşük bulundu (p< 0.05). Sonuçlar daha geniş bir seri elde etmek için yapılan çalışmanın ilk sonuçlarıdır. Bu sonuçlara göre sezaryen yapılan hastalarda visserai ve parietal peritonların açık bırakılmasını öneriyoruz.Öğe Suçiçeğine bağlı hemiparalizi: Bir vaka takdimi(Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 1998) Burak, Feza; Gökdeniz, Remzi; Balat, Özcan; Taşkın, ÖmürÖz: Bu çalışmada, geç dönemde başvuran ve hiçbir hormon replasman tedavisi veya kemik doku üzerine etkili antirezorptif ajan tedavisi almamış postmenopozal kadınlarda verilecek östrojen replasmanının etkileri araştırıldı. Hastalar 25'er kişilik 3 gruba ayrıldılar. Grup I'e HRT, Grup Il'ye alendronat sodyum + Ca++ , Grup III'e kemik doku üzerine etkisi olmayan bir placebo ilaç verildi. Hastalar; L2 , L3 , L4 vertebralar , femur , trokhanter ve Wards bölgelerinin dansitometrik ölçümleriyle, idrar Ca / Cre oranlarıyla ve kan lipid / lipoprotein seviyeleriyle izlendi. 6 aylık tedaviyi takiben; HRT alan grupta vertebralarda % 11 , Wards bölgesinde % 4.6'lık kemik kitle artışı, alendronat sodyum + Ca++alan grupta vertebralarda % 8 .Wards bölgesinde % 4.6 kemik kitle artışı, tespit edildi. İdrar Ca / Cre oranlarında ise Grup I'de % 37.8 azalma, Grup II'de %30.3 azalma, Grup III'de ise % 4.4 azalma saptandı. Total kolesteroldeki % 3.2'lik düşüş, HDL-C'deki %7.8'lik artış ve LDL-C'deki %10.4'lük düşüş de HRT ile kardiyovasküler hastalık riskinde azalma gerçekleştirildiğine işaret etmektedir. Sonuç olarak ; geç dönemde başvuran ve belirgin osteoporozu olan postmenopozal kadınlarda dahi tedaviye kontrendikasyon yoksa HRT ile başlanılması gerektiği ; bunun osteoporozu tedavi etmede veya en azından durdurmada etkili olduğu ve aynı zamanda kardiyoprotektif bir tedavi olduğu sonucuna varılmaktadır .Öğe Tekrarlayan Gebelik Kayıplarının Etyopatogenezinde Oksidatif Stresin Rolü(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Yiğenoğlu, Özgür; Uğur, Mete Gürol; Öztürk, Ebru; Balat, Özcan; Erel, ÖzcanTekrarlayan Gebelik Kaybı (TGK) etyopatogenezinde oksidatif stresin rolünün değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: TGK izlenen 30 gebe ve sağlıklı 30 gebede Total Oksidan Seviye (TOS), Total Antioksidan Kapasite (TAK) ve Oksidatif Stres İndeksi (OSI) değerleri özgün, tam otomatik bir ölçüm yöntemi olan Erel metoduyla ölçülmüştür. Bulgular: TGK izlenen hasta grubunda TOS ve OSI değerleri istatistiksel olarak anlamlı ölçüde yüksek izlenirken (p=0.032, p=007), TAK değeri anlamlı ölçüde düşük olarak gözlenmiştir (p=0.013). Sonuç: TGK etypatogenezinde artmış oksidan seviye ve azalmış antioksidan kapasitenin rolü bulunmaktadır. Gelecekte TAK, TOS, OSI değerlerinin TGK prediksiyonundaki yerini ortaya koyabilecek yeni prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Turner sendromunun eşlik ettiği bir kistik higroma olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Balat, Özcan; Atmaca, Ruşen; Balat, Ayşe; Burak, Feza; Saraç, KayaKistik higroma konjenital bir anomali olup %1.7-5 arasında görülür. Kromozomal anomalilerle, sıklıkla da Turner sendromııyla birarada olabilmektedir. USG yardımıyla erken dönemde prenatal tanısı mümkündür. Bu makalede prenatal dönemde tanı alan ve Turner sendromunun eşlik ettiği kistik higromalı bir olgu sunuldu.Öğe Uzun süre tedavi almamış postmenapozal kadınlarda geç evrede başlanan östrojen replasman tedavisinin kemik mineral yoğunluğuna etkisi: ( Prospektif, randomize, placebo kontrollü çalışma )(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 1998) Burak, Feza; Gökdeniz, Remzi; Balat, Özcan; Taşkın, ÖmürÖz: Bu çalışmada, geç dönemde başvuran ve hiçbir hormon replasman tedavisi veya kemik doku üzerine etkili antirezorptif ajan tedavisi almamış postmenopozal kadınlarda verilecek östrojen replasmanının etkileri araştırıldı. Hastalar 25'er kişilik 3 gruba ayrıldılar. Grup I'e HRT, Grup Il'ye alendronat sodyum + Ca++ , Grup III'e kemik doku üzerine etkisi olmayan bir placebo ilaç verildi. Hastalar; L2 , L3 , L4 vertebralar , femur , trokhanter ve Wards bölgelerinin dansitometrik ölçümleriyle, idrar Ca / Cre oranlarıyla ve kan lipid / lipoprotein seviyeleriyle izlendi. 6 aylık tedaviyi takiben; HRT alan grupta vertebralarda % 11 , Wards bölgesinde % 4.6'lık kemik kitle artışı, alendronat sodyum + Ca++alan grupta vertebralarda % 8 .Wards bölgesinde % 4.6 kemik kitle artışı, tespit edildi. İdrar Ca / Cre oranlarında ise Grup I'de % 37.8 azalma, Grup II'de %30.3 azalma, Grup III'de ise % 4.4 azalma saptandı. Total kolesteroldeki % 3.2'lik düşüş, HDL-C'deki %7.8'lik artış ve LDL-C'deki %10.4'lük düşüş de HRT ile kardiyovasküler hastalık riskinde azalma gerçekleştirildiğine işaret etmektedir. Sonuç olarak ; geç dönemde başvuran ve belirgin osteoporozu olan postmenopozal kadınlarda dahi tedaviye kontrendikasyon yoksa HRT ile başlanılması gerektiği ; bunun osteoporozu tedavi etmede veya en azından durdurmada etkili olduğu ve aynı zamanda kardiyoprotektif bir tedavi olduğu sonucuna varılmaktadır .