Yazar "Baysal, Özlem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 28
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Analysis of the influence of somatotype difference on motoric parameters such as vertical jump, sit and reach flexibility and 30-m sprint(EDIZIONI MINERVA MEDICA, CORSO BRAMANTE 83-85 INT JOURNALS DEPT., 10126 TURIN, ITALY, 2018) Senol, Deniz; Ozbağ, Davut; Kafkas, Muhammed E.; Acak, Mahmut; Baysal, Özlem; Şahin Kafkas, Armağan; Taşkıran, Celal; Özen, GökmenBACKGROUND: The purpose of this study is to show the somatotype features of young people with no symptoms and to find out whether motoric parameters such as vertical jump, flexibility and 30-m sprint were influenced by somatotype differences. METHODS: The study included 146 participants (88 males, 58 females) who had no symptoms. The Heath-Carter formula was used to find out the somatotypes of the participants and each participant's anthropometric measurements were found. Vertical jump, flexibility and 30-meter sprint test were measured to evaluate motoric parameters of male and female. RESULTS: In men, athletes with central type somatotype had the best score in vertical jump test with 53 cm, athletes with endomorphic mesomorph somatotype had the best score in sit and reach flexibility test with 30 cm, and athletes with balanced mesomorph somatotype had the best score in 30-m sprint test with 4.36 s. In women, athletes with endomorphic mesomorph somatotype had the best score in vertical jump test with 40 cm, athletes with Endomorphic Mesomorph somatotype had the best score in sit and reach flexibility test with 33.5 cm, and athletes with mesomorph endomorph somatotype had the best score in 30-m sprint test with 5.22 s. No statistically significant difference was found in male and female between different somatotypes and motoric parameters (P>0.05). CONCLUSIONS: Although there were no statistically significant differences, it emerged that different somatotypes were more successful than others. An anatomic body structure specific for the sport branch influences performance greatly.Öğe Ankilozan spondilitli hastalarda etanercept tedavisinin etkinliği ve güvenilirliği(2010) Kalı, Gökhan; Ersoy, Yüksel; Durmuş, Bekir; Altay, Zuhal; Baysal, Özlem; Ersoy, YaseminAmaç: Bu çalışmanın amacı; ankilozan spondilit (AS)’li hastalarda etanercept tedavisinin etkinliğini ve güvenilirliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: 21 AS’li hasta tedavi öncesi ve 6 aylık tedaviden sonra klinik ve laboratuvar parametrelerle değerlendirildi. Tedavinin etkinliği ayrıca Uluslararası AS Çalışma Grubu (ASAS)’nun AS’te tedaviye yanıt kriterleri olan ASAS-20, ASAS-40, ASAS-5/6, ASAS parsiyel remisyon ve BASDAI-50 yanıtı ile belirlendi. Bulgular: 6 aylık etanercept tedavisinden sonra klinik ve laboratuvar değerlendirme parametrelerinin tümünde istatistiksel olarak anlamlı iyileşme görüldü. Ayrıca 18 hastada ASAS-20, 16 hastada ASAS-40, 14 hastada ASAS-5/6, 10 hastada ASAS parsiyel remisyon ve 16 hastada BASDAI-50 yanıtları elde edildi. Ciddi yan etki nedeni ile tedaviyi bırakmak zorunda kalan hasta olmadı. 4 hastada enjeksiyon yeri reaksiyonu, 1 hastada eritem, 1 hastada bulantı-kusma şikayeti tespit edildi. Sonuç: Bulgularımız, etanercept tedavisinin AS’li hastalarda etkili olduğunu ve güvenle kullanılabileceğini göstermektedir.Öğe Ankilozan Spondilitli Hastalarda Etanercept Tedavisinin Etkinliği ve Güvenilirliği+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Kalı, Gökhan; Ersoy, Yüksel; Durmuş, Bekir; Altay, Zühal; Baysal, Özlem; Ersoy, YaseminBu çalışmanın amacı; ankilozan spondilit (AS)’li hastalarda etanercept tedavisinin etkinliğini ve güvenilirliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: 21 AS’li hasta tedavi öncesi ve 6 aylık tedaviden sonra klinik ve laboratuvar parametrelerle değerlendirildi. Tedavinin etkinliği ayrıca Uluslararası AS Çalışma Grubu (ASAS)’nun AS’te tedaviye yanıt kriterleri olan ASAS-20, ASAS-40, ASAS-5/6, ASAS parsiyel remisyon ve BASDAI-50 yanıtı ile belirlendi. Bulgular: 6 aylık etanercept tedavisinden sonra klinik ve laboratuvar değerlendirme parametrelerinin tümünde istatistiksel olarak anlamlı iyileşme görüldü. Ayrıca 18 hastada ASAS-20, 16 hastada ASAS-40, 14 hastada ASAS-5/6, 10 hastada ASAS parsiyel remisyon ve 16 hastada BASDAI-50 yanıtları elde edildi. Ciddi yan etki nedeni ile tedaviyi bırakmak zorunda kalan hasta olmadı. 4 hastada enjeksiyon yeri reaksiyonu, 1 hastada eritem, 1 hastada bulantı-kusma şikayeti tespit edildi. Sonuç: Bulgularımız, etanercept tedavisinin AS’li hastalarda etkili olduğunu ve güvenle kullanılabileceğini göstermektedir.Öğe Ankilozan spondilitli hastalarda yaş ve cinsiyete göre düzeltilmiş göğüs ekspansiyonunun klinik pratikte kullanımı(Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Dergisi, 2011) Durmuş, Bekir; Altay, Zuhal; Baysal, Özlem; Ersoy, Yüksel; Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Baysal, Tamer; Aytemur, Zeynep Ayfer; Doğan, ErdalÖz: Amaç: Bu çalışmanın amacı; ankilozan spondilit (AS)’li hastalarda yaş ve cinsiyete göre düzeltilmiş göğüs ekspansiyonunun klinik pratikte kullanı mının uygun olup olmadığını ve göğüs ekspansiyonunun pulmoner fonk siyonlar ve hastalık şiddeti ile ilişkisini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 82 AS’li hasta ve 42 sağlıklı gönüllü alındı. Hastalar, yaş, cinsiyet ve düzeltilmiş göğüs ekspansiyonuna göre; göğüs ekspansiyonu kısıtlanmış ve kısıtlanmamış olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hastalar, klinik parametrelere ek olarak, Bath AS Disease Activity Index (BASDAI), Bath AS Functional Index (BASFI) ve Bath AS Metrology Index (BASMI) ile değerlendirildi. Bulgular: Zorlu vital kapasite ve 1. saniyedeki zorlu ekspiratuar hacim; göğüs ekspansiyonu kısıtlanmış hastalarda, kısıtlanmamış hastalar ve kont rol grubuna göre anlamlı derecede azalmış bulundu. Ağrı, BASFI ve BASMI skorları, göğüs ekspansiyonu kısıtlanmış grupta istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti. Göğüs ekspansiyonu, klinik parametreler ve solunum fonksiyon testleri ile anlamlı derecede korele idi. Sonuç: AS’li hastalarda yaş ve cinsiyete göre düzeltilmiş göğüs ekspansi yonunun klinik pratikte kullanılmasının daha uygun olduğu ve göğüs eks pansiyonunun pulmoner fonksiyonlar ve hastalık şiddeti ile ilişkili olduğu kanısına varıldı. Türk Fiz Tıp Rehab Derg 2011;57: 128-33. Başlık (İngilizce): Clinical use of chest expansion corrected for age and sex in patients with ankylosing spondylitisÖğe Atlanto odontoid osteoarthritis in rheumatoid arthritis dynamic CT findings(Clin Rheumatol, 2004) Baysal, Özlem; Baysal, Tamer; Sığırcı, Ahmet; Ersoy, Yüksel; Altay, ZuhalWe analyzed the CT appearances of degenerative change in the atlanto-odontoid joint (AOJ) in patients with rheumatoid arthritis (RA) and evaluated the effect of these changes on atlanto-axial joint (AAJ) rotation by dynamic CT. This revealed that 9 patients (24%) treated with methotrexate had degenerative features in the AOJ. The ratio of AAJ rotation to the total rotation of the cervical spine was significantly higher in normal subjects (54±3%) than in patients (38±12%). The degree of AAJ rotation was significantly lower in the patient group with degenerative features in the AOJ (20.9±8.4) than in patients without degenerative features (28.5±7.4). RA patients with a history of longstanding disease and treatment with antirheumatic drugs may develop AO OA. Although secondary OA was described as healing phenomena in the joints of RA patients, it can limit rotation in the AAJ and cause suboccipital neck pain. A regular check-up of the AAJ and AOJ by means of dynamic CT in all RA patients is proposed to avoid possible antirheumatic drug complications.Öğe The clinical effects of somatotype difference on isokinetic knee muscle strength and dynamic balance scores(Baycınar medıcal publ-baycınar tıbbı yayıncılık, ornek mh dr suphı ezgı sk saray apt no 11 d 6, atasehır, ıstanbul 34704, turkey, 2018) Şenol, Deniz; Özbağ, Davut; Kafkas, Muhammed Emin; Acak, Mahmut; Baysal, Özlem; Kafkas, Armağan Şahin; Taşkıran, Celal; Çay, Mahmut; Yağar, Derya; Özen, GökmenObjectives: The aim of this study was to present the somatotype features of young individuals without any symptoms and to identify whether isokinetic knee muscle strength and dynamic balance scores are affected by somatotype difference. Patients and methods: A total of 146 participants (88 males, 58 females; mean age 22.5 +/- 1.9 years; range 19 to 28 years) who had no symptoms were included in this study. Somatotypes of the participants were calculated using the Heath-Carter formula, and anthropometric measurements were taken from each participant. Knee flexion and extension muscle strengths at angular speeds of 90 degrees/sec, 120 degrees/sec and 150 degrees/sec were measured from the dominant and non-dominant limbs of the participants. Total balance, anterior/posterior balance, and medial/lateral measurements were made to evaluate dynamic balance performances. Results: Six different somatotypes were found. Endomorphic mesomorph was the most common somatotype in 56 participants. There was no significant somatotype difference in men and women for dominant and non-dominant knee extension and flexion peak strength values at angular speeds of 90 degrees/sec, 120 degrees/sec and 150 degrees/sec (p>0.05). No significant difference was found between the balance scores of men and women who had different somatotypes (p>0.05). Conclusion: Anatomic structure of the body, which is suitable for the sports branch, has an increasing effect on performance.Öğe Comparison of three conservative treatment protocols in carpal tunnel syndrome(INTERNATIONAL JOURNAL OF CLINICAL PRACTICE, 2006) Baysal, Özlem; Altay, Zühal; Özcan, Abdulcemal; Ertem, Kadir; Yoloğlu, Saim; Aycan, KayhanThe aim of this study was to investigate and compare the therapeutic effect of three different combinations in the conservative treatment of carpal tunnel syndrome (CTS) by means of clinical and electrophysiological studies. The combinations included tendon- and nerve-gliding exercises in combination with splinting, ultrasound treatment in combination with splinting and the combination of ultrasound, splinting, tendon- and nerve-gliding exercises. A total 28 female patients (56 wrists) with clinical and electrophysiologic evidence of bilateral CTS were studied. In all patient groups, the treatment combinations were significantly effective immediately and 8 weeks after the treatment. The results of the long-term patient satisfaction questionnaire revealed that symptomatic improvement is more prominent in the group treated with splinting, exercise and ultrasound therapy combination. Our results suggest that a combination of splinting, exercise and ultrasound therapy is a preferable and an efficacious conservative type of treatment in CTS.Öğe Diz Osteoartritinde Ultrason, Kesikli Kısa Dalga Diatermi ve Bisiklet Egzersizlerinin Etkinliği(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Berktaş, Serap; Durmuş, Bekir; Baysal, Özlem; Altay, Zühal; Ersoy, YükselBu çalışmanın amacı; diz osteoartriti (OA) olan hastalarda farklı fizik tedavi kombinasyonlarına ilave edilen bisiklet egzersizlerinin; ağrı, fonksiyonel durum ve yaşam kalitesine katkısının olup olmadığını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: 80 diz OA’li hasta rastgele yöntemle dört gruba ayrılarak; 1. gruba sıcak paket + transkutanöz elektriksel sinir stimülasyonu (TENS) + ultrason, 2. gruba sıcak paket + TENS + kesikli kısa dalga diatermi (KDD), 3. gruba sıcak paket + TENS + ultrason + bisiklet egzersizi, 4. gruba ise sıcak paket + TENS + kesikli KDD + bisiklet egzersizi uygulandı. Tedavi programı 3 hafta süreyle uygulandı. Hastalar; ağrı, 50 adım yürüme süresi ve eklem hareket açıklığı ile değerlendirildiler. Bulgular: Tedavi bitiminde grupların hepsinde istatistiksel olarak anlamlı düzelme görüldü. Bisiklet egzersizlerinin uygulandığı 3. ve 4. grupta ağrı ve 50 adım yürüme süresi istatistiksel olarak anlamlı düzeyde diğer gruplardan daha iyiydi. Sonuç: Bisiklet egzersizleri ile birlikte uygulanan fizik tedavi kombinasyonlarının tek başına uygulanan fizik tedavi kombinasyonlarından daha etkili olduğu sonucuna varıldı.Öğe Diz osteoartritli olgularda diadinamik ve interferansiyel akımların tedavideki etkinlikleri(2000) Ersoy, Yüksel; Meral, Ülkü; Kabasakal, Sevim A.; Baysal, Özlem; Altay, Zühal E.; Kıtlık, FilizÖz: Bu çalışma, ACR kriterlerine göre diz osteoartriti tanısı konulmuş olan 30 hasta üzerinde diadinamik ve interferansiyel akım modalitelerinin etkinliklerini araştırmak üzere planlandı. Bu amaçla, olgular 15'er kişiden oluşan yaş ve cinsiyetleri uyumluluk gösteren iki gruba ayrılarak her iki gruba da yüzeyel ve derin ısıtıcılardan oluşan tedavi modalitelerini takiben; ilk gruba diadinamik akımlar (DD grubu), diğer gruba ise interferansiyel akımlar (IF grubu) uygulandı. Her iki gruba da tedavi sonrası standart egzersiz programı önerildi. Olgular; ağrı şiddeti, sabah katılığı süresi, aktif ve pasif diz eklem hareket açıklıkları, 15 m mesafeyi yürüme süresi, 10 basamaklı merdivenleri çıkış ve iniş süreleri, fonksiyonel kısıtlanma profili skorları ile ilaç gereksinimi bakımından tedavi öncesi ve sonrası değerlendirildiler. Her iki gruptaki olgularda tedavi öncesi ile sonrası kıyaslandığında incelenen tüm semptomatik ve fonksiyonel parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı iyileşmeler olduğu (p<0.05) ve grupların kendi aralarında yapılan kıyaslamada ise incelenen parametreler bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olmadığı tespit edildi (p>0.05). Bu veriler her iki tedavi modalitesinin de diz osteoartritli hastaların tedavisinde etkili olduklarını, fakat etkinlikleri bakımından birbirlerine üstünlüklerinin olmadığını göstermektedir. Her iki modalitenin de diz osteoartritinin tedavisinde etkili oldukları ve birbirlerine üstünlüklerinin bulunmadığı sonucuna varıldı.Öğe Dizin Varus Osteoartritine Kemik Ve Kas Kitlesinin Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Elmalı, Nurzat; Baysal, Özlem; Germen, BurakBilateral varus diz osteoartritine sahip 25 bayan hastanın 50 dizi, varus deformitesi ile kemik mineral yoğunluğu ve vücut-kas kitlesi arasındaki ilişkiyi belirlemek üzere değerlendirildi. Hastaların ortalama yaşı 66.6 idi. Varus deformitesini değerlendirmek için düz grafilerde; femorotibial (FT) açı, femoral kondil-femoral şaft (FK-FŞ) açısı, femoral kondil-tibia plato (FT-TP) açısı, tibial plato-tibial şaft (TP-TŞ) açısı hesaplandı. Varus deformitesi üzerinde hangi komponentin etkili olduğunu belirlemek üzere FK-FŞ/FT, FK-TP/FT ve TP-TŞ/FT oranları hesaplandı. L2-L4 vertebral bölgenin kemik mineral yoğunluğu (KMY), DEXA yöntemi ile ölçüldü. Şişmanlığın bir göstergesi olarak vücut-kas indexi (VKİ) belirlendi ve KMY/VKİ hesaplanarak KMY üzerinde vücut kas kitlesinin etkisi hesaplandı. Varus diz osteoartriti ile düşük KMY ve KMY/VKİ değerleri arasında korrelasyon mevcuttu (r= -0.486, p<0.05 ve r= -0.403, p<0.05 ). Osteoartritin şiddeti ve TP-TŞ/FT arasında bir korelasyon saptandı (r=0.287, p<0.05). KMY ve TP-TŞ/FT arasında ( r= -0.403, p<0.05) ve KMY ile VKİ arasında negatif korrelasyon mevcuttu (r= - 0.551, p<0.05). Sonuç olarak, bilateral varus osteoartriti bulunan bayan hastalarda 1) düşük seviyede KMY, proksimal tibiadan kaynaklanan varus deformitesi ile birlikteydi. 2) obezite ve dizde varus osteoartritinin bulunması osteoporoz gelişmesini önleyememektedir.Öğe Effects of resveratrol in ınflammatory arthritis(Inflammation, 2007) Elmalı, Nurzat; Baysal, Özlem; Harma, Ahmet; Esenkaya, İrfan; Mızrak, BülentSummary: Nuclear factor kappa B (NF-kB), is a pivotal transcription factor involved in the activation of the TNF-a and IL-1b genes. Activation of NF-kB in synovial cells is a feature seen in arthritis patients. Resveratrol, a polyphenolic, natural phytoalexin found with particularly high levels in grape skin and red wine is potent and specific inhibitor of TNF-! and IL-1b induced NF-kB activation. We aimed to determine the in vivo effects of intra-articular injections of resveratrol on cartilage and synovium in an experimental rabbit inflammatory arthritis model. Materials and methods: Arthritis was induced by intra-articular injection of three times of 50 mg lipopolysaccharide (LPS) at day 0, 4 and 8 at 4-day intervals into the knee joints of rabbits. To the test group, 10 mMol/kg resveratrol in the DMSO was injected in the knees at day 0 and then it was continued once daily for 2 weeks. To the control group the same time and amount of DMSO was injected the knees of rabbits. All rabbits were killed 1 week after the last injection and cartilage tissue and synovium were evaluated with semiquantitative scoring histologically. Results: According to control group in the resveratrol group, significantly decreased cartilage destruction was determined by H&E staining (p = 0.04). Loss of matrix proteoglycan content in the cartilage was much lower, as determined by safranin O staining (p = 0.03). We also observed marked synovial inflammation after intra-articular injection to control knees, but not in the resveratrol treated group knees (p = 0.01). Conclusion: This study suggests that intra-articular injection of resveratrol may protect cartilage against the development of experimentally induced IA.Öğe Fibromyalji sendromlu hastalarda olaya ilişkin endojen potansiyeller (P300)(Romatizma Dergisi (. Turkish Journal of Rheumatology), 2000) Baysal, Özlem; Özcan, Cemal; Ersoy, Yüksel; Altay, Ergünay ZuhalÖz: Fibromyalji, kronik kas iskelet sistemi ağrısı ve hassasiyeti ile karakterize non-artiküler romatizmal bir hastalıktır. Hastalarda dikkat, kısa süreli bellek ve uyku gibi bilişsel işlevlerde bozukluğa sıklıkla rastlanmaktadır. Olaya ilişkin endojen potansiyellerden P300 bilişsel işlevleri değerlendirmekte, demans ve Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıkların yanısıra şizofreni ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıklarda da uzun süredir kullanılan, uzun latanslı bir potansiyeldir. Bu çalışmada, Amerikan Romatoloji Koleji 1990 kriterlerine göre fibromyalji tanısı konan ve ilaç tedavisi başlanmamış 14 hasta ve hastalarla benzer yaş ve cinsiyet özellikleri gösteren 13 sağlıklı kontrol grubunda P300 potansiyeli çalışıldı. P300 yanıtı için hasta ve kontrollere işitsel şaşırtmalı uyaran (iki farklı tonda klik sesi) dizileri verildi. Fibromyaljili hastalardan elde edilen P300 potansiyellerinin ortalama latans (317.8±32.4 msn) ve ortalama amplitüd (12.9±7.8 mV) değerleri ile kontrol grubu ortalama latans (335.4±34.6 msn) ve ortalama amplitüd (12.9±6.8 mV) değerleri arasında istatiksel olarak (sırasıyla p=0.8 ve 0.9) fark bulunmadı.Öğe Hemodiyaliz Hastalarında Karpal Tünelin Bilgisayarlı Tomografi İle Değerlendirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Baysal, Özlem; Baysal, Tamer; Kutlu, Ramazan; Saraç, Kaya; Kalı, Sinem; Özcan, A. CemalEiektrofizyoiojik testlerle karpal tüne! sendromu (KTS) tanısı alan hemodiyaliz (HD) hastalarında, bilgisayarlı tomografinin (BT) KTS tanısındaki katkılarını ve BT bulguları He diyalize bağlı amiloidoz arasındaki korrelasyonu ortaya koymak için bu prospektif çalışmayı yaptık. 9 HD hastası ve 8 gönüllünün elbilekleri BT He incelenip, üç düzeyde KT alan ölçümleri yapıldı. Median sinir duysal ileti hızı ile hastaların KT alanında daralma arasında anlamlı korrelasyon saptandı ve KT alanı küçüldükçe duysal ileti hızının azaldığı tesbit edildi. Çalışmamızda BT' de KT alanı ve median sinir çapı ölçümleri ile hastalık süresi ve uygulanan diyaliz seans süresi arasında ilişki tesbit edilmedi. Bu da HD tedavisi alan kronik böbrek yetmezlikli hastaların hastalıklarının herhangi bir döneminde KT alanında daralma olabileceğini göstermektedir. Bu nedenle HD tedavisi alan hastaların preklinik KTS tanısında BT nin önemli bir yeri olduğu, hastaların takibinde bu tetkikin yapılmasının gerektiği ve KT deki morfolojik değişiklikleri BT nin oldukça iyi bir şekilde demonstre ettiği sonucuna varıldı.Öğe Hemodiyaliz hastalarında karpal tünelin bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi(1998) Baysal, Özlem; Baysal, Tamer; Kutlu, Ramazan; Saraç, Kaya; Kalı, Sinem; Özcan, A. CemalElektrofizyolojik testlerle karpal tünel sendromu (KTS) tanısı alan hemodiyaliz (HD) hastalarında, bilgisayarlı tomografinin (BT) KTS tan ısındaki katkılarını ve BT bulguları ile diyalize bağlı amiloidoz arasındaki korrelasyonu ortaya koymak için bu prospektif çalışmayı yaptık. 9 HD hastası ve 8 gönüllünün elbilekleri BT ile incelenip, üç düzeyde KT alan ölçümleri yapıldı. Median sinir duysal ileti hızı ile hastaların KT alanında daralma arasında anlamlı korrelasyon saptandı ve KT alanı küçüldükçe duysal ileti hızının azaldığı tesbit edildi. Çalışmamızda BT de KT alanı ve median sinir çapı ölçümleri ile hastalık süresi ve uygulanan diyaliz seans süresi arasında ilişki tesbit edilmedi. Bu da HD tedavisi alan kronik böbrek yetmezlikti hastaların hastalıklarının herhangi bir döneminde KT alanında daralma olabileceğini göstermektedir. Bu nedenle H D tedavisi alan hastaların preklinik KTS tanısında BT n/n önem/i bir yeri olduğu, hastaların takibinde bu tetkikin yapılmasının gerektiği ve KT' deki morfolojik değişiklikleri BT n/n oldukça iyi bir şekilde demonstre ettiği sonucuna varıldı.Öğe Hormon replasman tedavisinin patella kartilaj volümü üzerine etkisi(Romatizma Dergisi (. Turkish Journal of Rheumatology), 2005) Baysal, Özlem; Altay, Zühal E.; Öner, Tülay; Baysal, Tamer; Burak, Feza; Yoloğlu, SaimÖz: Semptomatik diz osteoartritinin (OA) sıklıkla patellofemoral OA ile ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Patellofemoral OA'in kadınlarda erkeklerden daha fazla görülmesi seks hormonu farklılığının hastalık üzerinde etkili olabileceğini düşündürmektedir. Postmenopozal kadınlarda hormon replasman tedavisinin (HRT), OA insidans ve prevalansı üzerine etkili olduğunu destekleyen epidemiyolojik veriler olsa da HRT'nin patellofemoral OA üzerine etkisi tam olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada amacımız; HRT almayan (kontrol) ve alan postmenopozal kadınlarda, HRT kullanımının patella kartilaj hacmi üzerine etkisini kartilaj hacmi ölçümü ile değerlendirmekti.HRT almamış 23 olgu (kontrol), 5 yıldan kısa süre HRT almış 21 olgu ve 5 yıldan uzun süre HRT almış 15 olgunun patella kartilaj hacimleri manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yöntemi kullanılarak ölçüldü. HRT almayan kontrol grubu ile uzun süre (>5 yıl) HRT alan posimenopozal kadınların patella kartilaj hacimleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p= 0.001). Çalışma sonucu elde ettiğimiz veriler, özellikle uzun süre (>5 yıl) HRT kullanımının patella kartilajı üzerine koruyucu etkisi olabileceğini göstermektedir.Öğe Kısa ve Uzun Yarı Ömürlü İki Steroid Olmayan Antiinflamatuvar İlacın Etkinlik ve Güvenilirlik Yönünden Karşılaştırılması: Bir Randomize Plasebo Kontrollü Çift Kör Çalışma(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Akman, M. Nafiz; Ersoy, Yüksel; Arı, Murat; Baysal, ÖzlemSteroid olmayan antiinflamatuvar ilaçlar, kronik eklem hastalıklarının tedavisinde en sık başvurulan preparatlardır ve osteoartrit, kullanım endikasyonlarının başında gelir, özellikle yaşlı hastalarda ilaç seçiminde, ilacın etkinliği kadar yan etki riskinin az oluşu da önem taşır. Günümüzde, bu ilaçların plazma yarı ömürleri ile etki ve yan etkileri arasında ilişki olabileceğine dair tartışmalar mevcuttur. Kısa süreli kullanımda, gerçekten böyle bir ilişki olup olmadığını test etmek üzere departmanımızda bir klinik çalışma gerçekleştirilmiştir. Piyasada mevcut en kısa yarı ömürlü (Diklofenak) ve en uzun yarı ömürlü (Tenoksikam) iki ilaç, plaseboya karşı kronik eklem hastalığı modeli olarak seçilen diz osteoartritli 56 hasta üzerinde test edilmiştir. Tedavi öncesi ağrı şiddeti, fonksiyonel kapasite ve günlük yaşam aktivitelerine yönelik çeşitli kriterlerle değerlendirilen hastalar, tesadüfi olarak üç gruba ayrılmış ve Tenoksikam 1x20 mg, Diklofenak 4x25 mg veya plasebo tedavilerinden biri başlanmıştır. Hastalar iki haftalık düzenli ilaç kullanımından sonra ve yine iki haftalık ilaçsız perioddan sonra tekrar değerlendirilmiştir. Sonuç olarak test edilen her iki ilacın da, plaseboya göre etki yönünden üstün olduğu ve ciddi yan etkiler ortaya çıkmadığından, güvenilir olduğuna karar verilmiştir. İki ilaç karşılaştırıldığında, ikinci haftanın sonunda anlamlı fark olmadığı halde, ilacın kesilmesini takip eden ikinci haftada yapılan kontrollerde, Tenoksikam grubunda daha iyi sonuçlar elde edildiği görülmüştür.Öğe Lower extremity isokinetic muscle strength in patients with parkinson s disease(Journal of Clinical Neuroscience, 2010) Durmuş, Bekir; Baysal, Özlem; Altınayar, Sibel; Altay, Zühal; Özcan, AbdulcemalWe evaluated lower extremity isokinetic muscle strength to determine affected muscle groups and their dependence on movement velocity, and to establish the relationship between muscle strength and clinical severity, as well as muscle strength and falls, in Parkinson’s disease (PD). Twenty-five patients diagnosed with PD and 24 healthy volunteers were enrolled in this study. Lower extremity muscle strength was measured using an isokinetic dynamometer. Each participant’s clinical status was examined in accordance with the Unified Parkinson’s Disease Rating Scale; fall history was also recorded. We observed a significant decrease in isokinetic muscle strength in the patient group, especially in both hip and knee flexors and extensors. Decreased muscle strength was independent of velocity, and correlated with clinical severity and falls. Movement velocity-independent lower extremity isokinetic muscle weakness has been observed in patients with PD, especially in the knee and hip joints. The evaluation of isokinetic muscle strength may be a useful tool for the assessment of clinical severity and falls in PD.Öğe Lumbar spinal stenoz tanısında h refleksi(İnönü Üniversitesi, 1997) Baysal, ÖzlemBu çalışmada lumbar spinal stenozlu hastalarda istirahatte ve eforu takiben nörojenik klodikasyo ortaya çıktıktan sonra kaydedilen H refleksinin değişikliklerinin tam değeri araştırıldı. Çalışma 21 lumbar spinal stenozlu hastada yapıldı. 21 sağlıklı birey kontrol grubu olarak alındı. Spinal stenozlu olguların 7’si erkek, 14’ü kadmdı ve yaşlan ortalama 50.5±13.6 (25-77) yıldı. Hasta ve kontrol grubu arasmda cinsiyet, yaş, boy, vucüt ağırlığı ve ekstremite uzunluğu açısından istatiksel olarak anlamlı fark yoktu. Hastalar en sık, istirahatte olan (%57) ve hareketle şiddetlenen (%100) derin ve sızlayıcı bel-bacak (%71.4), bacak (%24) ve bel ağnsından (%4.8) yakmıyorlardı. Intermitan klodikasyo ortaya çıkartan yürüme mesafesi ortalama 456 (200-850) mette olarak tesbit edildi. Lumbar bölgenin BT incelemesinde tüm hastalarda patolojik görünüm saptandı. En sık saptanan patolojik bulgular disk hemisi-bulging (%71.4), lateral reses darlığı (%47.6), ligamentum flavum hiperttofisi (%42.9) ve osteofitik değişikliklerdi (%30.1). Lateral reses darlığı gösteren olguların daha çok tek taraflı semptoma sahip olduğu (p<0.02) belirlendi. Benzer ilişki diğer BT bulgularıyla saptanmadı.Öğe Lumbar Spinal Stenozda Bilgisayarlı Tomografi Bulguları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Baysal, Tamer; Baysal, Özlem; Saraç, Kaya; Elmalı, Nurzat; Bölük, Ayhan; Kutlu, RamazanLumbar spinal stenozlu 21 hasta klinik olarak ve bilgisayarlı tomografi (BT) ile incelendi. Lumbar bölge BT incelemesinde dural sak kesit alanı, lateral reses genişlikleri, ligamentıım flavum kalınlıkları ölçüldü, osteofitik değişiklikler, santral kanala bası yapan diskler ve diğer spinal stenoz nedenleri araştırıldı. En sık rastlanan BT bulgusu disk hernisi-bulging (%85.7) idi. Yine olguların %85.7 ’sinde dural sak kesit alanının azalmış olduğu (100 mm2’nin altında) saptandı. Spinal stenoz BT'de kanal boyutları yerine kanalın şekli, tekal sak ve sinir kökleri için yeterli alanın olup olmaması ile değerlendirilmelidir. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1998;5(1):55-59]Öğe Lumbar Spinal Stenozda Eforun H Refleksine Etkileri(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Baysal, Özlem; Baysal, Tamer; Kutlu, Ramazan; Kalı, Sinem; Özcan, Cemal; Ersoy, YükselBu çalışmada BT'de lumbar spirıal stenoz tanısı konuları hastalarda istirahatte ve eforu takiben nörojenik klodikasyo ortaya çıktıktan sonra kaydedilen H refleksi değişikliklerinin radikülopatiyi ortaya koymadaki değeri araştırıldı. Çalışma 21 lumbar spinal stenozlu hastada yapıldı. 21 sağlıklı birey de kontrol grubu olarak alındı. Hastaların efor öncesi ve efor sonrası H refleksi ortalama latans değerleri, latans farkı ortalama değerleri kontrol grubu değerlerine göre anlamlı derecede (sırasıyla p<0.01, p<0.002) uzamış olarak bulundu. Yine hastaların efor sonrası ve öncesi latans farkı ortalama değerleri kontrol grubu değerlerine göre anlamlı (p<0.02) derecede fazlaydı. Hasta grubunda efor sonrası-efor öncesi latans farkının 7 hastada (%33.3) 1 msn'den daha fazla olduğu saptandı ve lateral reses darlığı saptanan hastalarda, lateral reses darlığı olmayanlara göre latans farkının anlamlı derecede (p<0.03) fazla olduğu görüldü. Lateral reses darlığına osteofitik oluşumların eşlik ettiği hastalarda bu ilişki daha anlamlı idi (p<0.002). Tek taraflı semptomu olan hastalarda latans farkının bilateral semptomlu olguların latans farklarına göre (sırasıyla 1,2±1,3 msn, 0,2±0,8 msn) anlamlı derecede (p<0.05) uzamış olduğu saptandı. Sonuçlar duyusal ve motorilet değerler normal olan lumbar spinal stenozlu hastalarda proks malisinirilet değerlerin test etmekte kullanılan H refleksinde eforla anlamlı bir değişikliğin olduğunu göstermektedir.