Yazar "Celiloğlu, Can" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut viral hepatit a ile plevral efüzyon birlikteliği:olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Öncül, Mehmet; Celiloğlu, Can; Selimoğlu, Mukadder AyşeÖz: Hepatit A çocuklarda hafif semptomlarla veya asemptomatik seyreder. Buna karşın %15 vakada atipik bir seyir gösterebilir. Plevral efüzyon Hepatit A’nın nadir bir komplikasyonudur. Hepatit A enfeksiyonu ile plevral efüzyon birlikteliği bilindiği kadarıyla şimdiye kadar 10 vakada bildirilmiştir. Bu olgu sunumunda akut viral hepatit A seyri esnasında plevral efüzyon ve assit ile gelen 8 yaşında bir hastayı sunduk. Akut viral hepatite eşlik eden plevral efüzyonun patogenezi tam açıklanamamış olsa da kendiliğinden düzeldiği ve herhangi bir tedaviye gerek olmadığı bilinmektedir. Bu bağlamda transaminazlarda yükseklik ile birlikte hipoalbuminemi olsun olmasın plevral efüzyon kliniği ile gelen olgularda, olayın akut viral hepatite bağlı olabileceğinin akılda tutulması gerektiğini ve böyle olgularda klinik izlemde düzelme oluyorsa ileri araştırmalara girmenin gereksiz olduğunu vurguladık. Başlık (İngilizce): Association of acute viral hepatitis a and pleural effusion: Case report Öz (İngilizce): Although Hepatitis A usually manifests with mild symptoms or asymptomatic in children, in 15% of cases it may present with atypical symptoms and signs. Pleural effusion is a rare complication of hepatitis A. To the best of our knowledge, pleural effusion associated hepatitis A has been reported in only ten cases up to date. In this case report, we present an eight-year-old boy with pleural effusion and ascites associated with hepatitis A. Although the exact mechanism of pleural effusion in hepatitis A is unclear, it is known that it resolves spontaneously. Consequently, it is important to keep in mind that in the presence of pleural effusion with elevated transaminases, with or without hypoalbuminemia, hepatitis A should be considered, and if this is the case and clinical relief is observed during the follow-up, further diagnostic interventions are not warrented.Öğe Akut Viral Hepatit A ile Plevral Efüzyon Birlikteliği:Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Öncül, Mehmet; Celiloğlu, Can; Selimoğlu, Mukadder AyşeHepatit A çocuklarda hafif semptomlarla veya asemptomatik seyreder. Buna karşın %15 vakada atipik bir seyir gösterebilir. Plevral efüzyon Hepatit A’nın nadir bir komplikasyonudur. Hepatit A enfeksiyonu ile plevral efüzyon birlikteliği bilindiği kadarıyla şimdiye kadar 10 vakada bildirilmiştir. Bu olgu sunumunda akut viral hepatit A seyri esnasında plevral efüzyon ve assit ile gelen 8 yaşında bir hastayı sunduk. Akut viral hepatite eşlik eden plevral efüzyonun patogenezi tam açıklanamamış olsa da kendiliğinden düzeldiği ve herhangi bir tedaviye gerek olmadığı bilinmektedir. Bu bağlamda transaminazlarda yükseklik ile birlikte hipoalbuminemi olsun olmasın plevral efüzyon kliniği ile gelen olgularda, olayın akut viral hepatite bağlı olabileceğinin akılda tutulması gerektiğini ve böyle olgularda klinik izlemde düzelme oluyorsa ileri araştırmalara girmenin gereksiz olduğunu vurguladık.Öğe Anne sütü ile beslenmenin ileri yaşama etkileri(Türk Pediatri Arşivi, 2010) Selimoğlu, M. Selim; Celiloğlu, Özgü Suna; Celiloğlu, CanÖz: Bebeklerin ilk altı ay sadece anne sütü ile beslenmesi bugün tartışmasız kabul gören bir beslenme yöntemidir. Anne sütü, bebeğin aldığı dönem için büyüme ve gelişimine yönelik gereksinimlerini karşılamakta, enfeksiyonlardan koruması nedeni ile hastalığı ve ölüm oranını azaltmakta, aynı zamanda da bebeğe ileri yaşamında ve hatta erişkin dönemde yararlar sağlayabilmektedir. Bu ileri dönem etkiler konusunda çeşitli çalışmalarda farklı sonuçların elde edildiği gözlemlenmektedir. Anne sütünün ileri yaşama etkileri konusunda son bilgiler ışığında hazırlanan bu derlemenin ülkemizdeki tüm gebe, yeni doğan ve bebeklerle ilgilenen hekimlere anne sütünün yararlarını tekrar hatırlatacağı ümidindeyiz. Başlık (İngilizce): Long-term benefits of breastfeeding Öz (İngilizce): Exclusively breastfeeding during the first six months of life is a worldwide accepted mode of feeding infants. Breast milk not only provides the needs of the infant for appropriate growth and development, but also lowers the mortality and morbidity by protecting against infections. It may also have some benefits for the following years and even for the adulthood. Numerous studies conducted on the late effects of breastfeeding reported sometimes inconsistent findings. We hope that review including last scientific knowledge would be helpful for physicians who deal with pregnants, newborns and infants to remember the benefits of breastfeeding.Öğe Atipik Seyirli Subakut Sklerozan Panensefalit: Psödotümör Serebri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Güngör, Serdal; Celiloğlu, Özgü Suna; Güngör, Sabiha; Celiloğlu, CanSubakut sklerozan panensefalit (SSPE), kızamık enfeksiyonunu takip eden, merkezi sinir sisteminde kronik, ağır nörolojik yıkımla seyreden ve ölüme giden ilerleyici seyirli bir hastalıktır. Tanı tipik klinik özellikler ve beyin omurilik sıvısında artmış kızamık antikorlarının gösterilmesi ile konulur. SSPE seyrinde olağandışı klinik tablolar nadir değildir. Psödotümör serebri belirgin beyin patolojisi olmadığı halde artmış intrakraniyal basınç bulguları ile karakterizedir. Bu yazıda psödotümör serebri ile seyreden ve SSPE tanısı konulan iki olgu sunulacaktır.Öğe Diagnostic contribution of postmortembiopsies in neonates needle(Türk Patoloji Dergisi, 2013) Celiloğlu, Suna; Celiloğlu, Can; Kurnaz, Erdal; Özdemir, Ramazan; Karadağ, AhmetÖz: Amaç: Standart otopsinin reddedildiği ve postmortem manyetik rezonans görüntüleme yapılamayan durumlarda, sadece iğne biyopsisinin klinisyene verebileceği tanısal katkıyı araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Üçüncü basamak yoğun bakım hizmeti veren bir yenidoğan yoğun bakım servisinde 2005 2010 yılları arasında ölen, ailesi tarafından otopsiye izin verilmeyen ve postmortem iğne biyopsisi yapılmış 76 yenidoğan olgunun, perkutanöz elde edilmiş 247 adet postmortem doku örneği raporları retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: 247 biyopsi girişiminden 90 tanesinde (% 36,4) biyopsi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Postmortem iğne biyopsisi ile en başarılı klinik sonuç alınan organ karaciğerdi. Karaciğerde toplam 53 biyopsi sonucu bize ön tanıya katkı sağlayacak bilgi verdi. Sonuç: Standart otopsinin yapılamadığı tüm durumlarda iğne ile postmortem biyopsi uygulanabilir. Yenidoğanlarda karaciğer dışı organlarda yapılan postmortem biyopsilerin başarılı olma ve tanısal bilgi verme oranları oldukça düşükken karaciğer örneklerinde tanıya katkı sağlayacak bilgiler elde edilmiştir. Bu nedenle biz yenidoğanlarda postmortem örneklemeyi sadece karaciğere yapılmasının daha uygun bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz.Öğe Jeune syndrome (asphyxiating thoracic dystrophy)(2011) Celiloğle, Özgü Suna; Doğan, Metin; Ak, Muharrem; Gümüş, Derya Doğan; Celiloğlu, Can; Sığırcı, Ahmet; Karadağ, AhmetJeune sendromu; diğer adıyla ‘Asfiksik Torasik Displazi’ (ATD) daralmış göğüs kafesi, ekstremite anomalileri, solunum yetmezliği ve kayda değer yenidoğan mortalitesi ile karakterize otozomal resesif kalıtım gösteren nadir bir kondrodisplazidir. Bu sendrom bulunan çocukların çoğu şiddetli solunumsal yetmezlik gösterir ve erken süt çocukluğu döneminde ciddi ventilatör desteğine ihtiyaç duyabilir. Sendromun renal displazi, retinitis pigmentosa, hepatik ve pankreatik fibrozu içerebilen geniş bir klinik spektrumu mevcuttur. Doğum öncesi akondroplazi tanısı bulunan ve doğum sonrası ciddi solunumsal yetmezlik gösteren ve Jeune sendromu tanısı konulan bir hastayı sunduk.Öğe Jeune syndrome asphyxiating thoracic dystrophy(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Celiloğlu, Özgü Suna; Doğan, Metin; Ak, Muharrem; Gümüş Doğan, Derya; Celiloğlu, Can; Sığırcı, Ahmet; Karadağ, AhmetÖğe Malatya ve çevresinde romatizmal kalp hastalığı tanısı alan hastalarda HLA subgrupları, D8/17 ve CD19 B hücre tiplendirmesi ile romatizmal kalp hastalığı ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2009) Celiloğlu, CanAkut romatizmal ateş, grup A streptokokların etken olduğu üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası görülen otoimmün bir hastalıktır. ARA' in kronik sekeli olan Romatizmal Kalp Hastalığı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Otoimmünite ile ilişkili hastalıklardaki rolü nedeni ile HLA altgrupları ile ARA ve RKH ilişkisini inceleyen pek çok çalışma yapılmıştır. Çalışmamızda RKH bulunan hastalarda HLA alt grupları ve ülkemizde daha önce çalışılmamış olan HLA grubu dışı bir B lenfosit belirteci olan D8/17 proteini ilişkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve yöntem: İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı ve Erişkin Kardiyoloji Anabilim Dalında RKH tanısı almış olan 35 çocuk ve 12 erişkin ile hasta grubunu, 35 sağlıklı çocuk ve 12 sağlıklı erişkin ile kontrol grubunu oluşturduk. Tüm vakalar ve kontrol grupları ekokardiyografi ile değerlendirildi, genetik analiz ile HLA tiplendirmesi yapıldı, akım sitometri yöntemi ile B lenfositlerde D8/17 proteini ekspresyonu çalışıldı. Bulgular: RKH bulunan hastalarda D8/17 eksprese eden CD19 hücre yüzdesi anlamlı yüksek olarak saptandı (p=0,013). RKH bulunan hastalar kontrol grubu ile karşılaştırıldığında HLA DRB5 (p=0,007) ve DRB1*15 (p=0,008) ekspresyonunun anlamlı ölçüde artmış, DRB4 (p=0,049) ekspresyonunun ise anlamlı ölçüde düşük olduğu saptandı. Tartışma ve Sonuç: Bulgularımız HLA Klas 2 alt grupları ile RKH arasında ilişki olduğu tezini desteklemektedir. Bulgularımız D8/17 ekspresyonu ile RKH gelişimi arasındaki ilişkiyi göstermiştir. Vaka ve kontrol sayısının artırılacağı yeni çalışmalar ile sonuçlarımızın doğrulanması gerekmektedir.Öğe Presence of a D8 17 B lymphocyte marker and HLA DR subgroups in patients with rheumatic heart disease(Anadolu Kardiyol Derg 2011; 11: 314-8., 2011) Karakurt, Cemşit; Celiloğlu, Can; Özgen, Ünsal; Yeşilada, Elif; Yoloğlu, Saim; Zabriskie, John; Koçak, GülendamObjective: The aim of our study was to investigate the association of HLA antigens and a non-HLA protein D8/17 with rheumatic heart disease and its pattern of cardiac involvement. Methods: This cross- sectional observational study included 35 children and 12 adult patients who have rheumatic heart disease and 35 healthy children and 12 healthy adult controls. After physical examination, all patients and control group members were evaluated with 2D and colorcoded echocardiography. B- lymphocyte D8/17 expression was tested by a flow cytometry assay. HLA genotyping was performed using polymerase chain reaction sequence-specific primers. In statistical analysis, Chi-square, unpaired t and Mann-Whitney U tests were used for comparison groups. Results: The percentage of the D8/17-expressing B lymphocytes of the patient group was significantly higher than of the control group (77.3±15.6% vs. 67.7±20.0%, p=0.013). When compared with the control group, the HLA DRB5 (38.6% vs. 13.6%, p=0.007) and HLA DRB1*15 (31.8% vs. 9.0%, p=0.008) expression levels of the patient group were significantly higher and the DRB4 expression of the patient group was significantly lower (29.5% vs. 50.0%, p=0.049). Conclusion: Our findings support the association between HLA Class 2 subgroups and rheumatic heart disease, and an association between D8/17 expression and rheumatic heart disease. Further studies including higher number of patients and control group members should be performed for the confirmation of our results. (Anadolu Kardiyol Derg 2011; 11: 314-8) Key words: Rheumatic heart disease, human leukocyte antigen DR subgroups, beta-lymphocyte D8/17 antigen, flow cytometry.Öğe Presence of a D8 17 B lymphocyte marker and HLA DR subgroups in patients with rheumatic heart disease(Anadolu Kardiyoloji Dergisi/The Anatolian Journal of Cardiology, 2011) Karakurt, Cemşit; Celiloğlu, Can; Özgen, Ünsal; Yeşilada, Elif; Yoloğlu, Saim; Zabriskie, John; Koçak, GülendamObjective: The aim of our study was to investigate the association of HLA antigens and a non-HLA protein D8/17 with rheumatic heart disease and its pattern of cardiac involvement. Methods: This cross- sectional observational study included 35 children and 12 adult patients who have rheumatic heart disease and 35 healthy children and 12 healthy adult controls. After physical examination, all patients and control group members were evaluated with 2D and colorcoded echocardiography. B- lymphocyte D8/17 expression was tested by a flow cytometry assay. HLA genotyping was performed using polymerase chain reaction sequence-specific primers. In statistical analysis, Chi-square, unpaired t and Mann-Whitney U tests were used for comparison groups. Results: The percentage of the D8/17-expressing B lymphocytes of the patient group was significantly higher than of the control group (77.3±15.6% vs. 67.7±20.0%, p=0.013). When compared with the control group, the HLA DRB5 (38.6% vs. 13.6%, p=0.007) and HLA DRB1*15 (31.8% vs. 9.0%, p=0.008) expression levels of the patient group were significantly higher and the DRB4 expression of the patient group was significantly lower (29.5% vs. 50.0%, p=0.049). Conclusion: Our findings support the association between HLA Class 2 subgroups and rheumatic heart disease, and an association between D8/17 expression and rheumatic heart disease. Further studies including higher number of patients and control group members should be performed for the confirmation of our results.Öğe Rizomelik Kondrodisplazia Punktata(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Güngör, Serdal; Celiloğlu, Can; Kocamaz, Emine; Özen, Metehan; Akıncı, AyşehanRizomelik kondrodisplazia punktata (RKP), peroksizom metabolizması bozukluğu ile ilgili, epifizyal kıkırdaklarda noktasal tarzda kalsifikasyonlar, vertebral koronal kleftler, proksimal uzun kemiklerde simetrik kısalma (rizomeli), tipik dismorfik yüz, eklemlerde hareket kısıtlılığı, bilateral katarakt, nöbetler, ciddi solunumsal sorunlar, ekzema, ağır büyüme geriliği ve psikomotor gerilik ile karakterizedir. Nadir görülen bu olgular klinik bulgular ve rutin laboratuar yöntemleriyle tanı alabilirler. Ailelere genetik danışmanlık önerilerek prenatal tanı yöntemleriyle tekrarlar önlenebilir.