Yazar "Demirbilek, Semra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut İntraoperatif Atelektazi: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Demirbilek, Semra; Borazan, Hale; Ersoy, M. ÖzcanAkut gelişen atelektazi acil tedavi edilmediğinde gaz değişimini bozup, enfeksiyon riskini arttırarak mortalite ve morbiditede artışa sebep olur. Fleksibl fiberoptik bronkoskopi (FFB) son zamanlarda atelektazinin tanı ve tedavisinde yaygın kullanılan bir metod olup, özellikle hava yolundaki mukusa sekonder atelektazilerin tedavisinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle intraoperatif akut gelişen ve FFB sonrası hızla düzelen bir atelektazi olgusunu sunmayı uygun bulduk.Öğe Akut intraoperatif atelektazi: Olgu sunumu(2003) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Demirbilek, Semra; Borazan, Hale; Ersoy, M. ÖzcanAkut gelişen atelektazi acil tedavi edilmediğinde gaz değişimini bozup, enfeksiyon riskini arttırarak mortalite ve morbiditede artışa sebep olur. Fleksibl fiberoptik bronkoskopi (FFB) son zamanlarda atelektazinin tanı ve tedavisinde yaygın kullanılan bir metod olup, özellikle hava yolundaki mukusa sekonder atelektazilerin tedavisinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle intraoperatif akut gelişen ve FFB sonrası hızla düzelen bir atelektazi olgusunu sunmayı uygun bulduk.Öğe Anestezi indüksiyonunda 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin ve propofolün hemodinami ve entübasyon koşullarına etkilerinin karşılaştırılması(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2003) Demirbilek, Semra; Toğal, Türkan; Gülhaş, Nurçin; Çiçek, Müslüm; Doğan, Zafer; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Bu çalışmada; anestezi indüksiyonunda 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin ve propofolün hemodinami ve entübasyon koşullarına etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Etik Kurul ve hasta onayından sonra elektif cerrahi planlanan, ASA I, 20-56 yaş arası 44 hasta rasgele iki gruba ayrıldı. Remifentanil 1 µg kg-1 bolus doz uygulandıktan sonra 1. gruba (grup K, n=22) 1-1.5 mg kg-1 ketamin, 2. gruba (grup P, n=22) ise 1.5-2 mg kg-1 propofol verildi. Tüm hastalar 0.1 mg kg-1 vekuronyum uygulanmasından 3 dk sonra entübe edildi. Entübasyon koşulları mükemmel, iyi ve zayıf olarak skorlandı. İdamede % 50 O2-N2O ve % 1-1.5 sevofluran, gerektiğinde remifentanil 0.5 µg kg-1 uygulandı. Sistolik arter basıncı (SAB), diyastolik arter basıncı (DAB), ortalama arter basıncı (OAB) ve kalp atım hızı (KAH) indüksiyondan önce (kontrol) ve sonra, entübasyondan önce, entübasyondan 1, 3 ve 5 dk sonra, insizyondan 1 dk sonra ve 5 dk ara ile 30 dakika süresince kaydedildi. SAB, DAB, OAB ve KAH değerleri insizyona kadar grup K'da grup P'ye göre anlamlı olarak yüksekti. Grupların entübasyon skorları ve ek remifentanil ihtiyaçları arasında anlamlı fark yoktu. Sonuç olarak, propofol-remifentanil indüksiyonu ile karşılaştırıldığında, 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin indüksiyonunun daha iyi hemodinamik stabilite sağladığı ve entübasyon koşullarının benzer olduğu kanısına varıldı.Öğe Does leflunomide attenuate the sepsis-induced acute lung injury?(Springer, 2008) Ozturk, Erdogan; Demirbilek, Semra; Begec, Zekine; Surucu, Murat; Fadillioglu, Ersin; Kirimhoglu, Hale; Ersoy, M. OzcanThe organ that is affected first and most severely in intraabdominal sepsis is the lung. Oxygen radicals and active neutrophils in the lung are important sources for severe pulmonary inflammation leading to acute lung injury (ALI)/acute respiratory distress syndrome. The aim of this study was to investigate the effects of leflunomide, an immunomodulatory agent, on oxidant/antioxidant status with nitric oxide (NO) level and myeloperoxidase (MPO) activity in rats with sepsis-induced ALI. Fifty male Wistar albino rats were divided into five groups: control, sham, sepsis, leflunomide (10 mg/kg, intragastrically for two doses with an 8 h interval prior to the experiment) and sepsis + leflunomide. After the animals were anesthetized with ketamine and xylazine, the abdominal cavity was opened and ligated just below the ileocaecal valve with 3-0 silk. The antimesentric surface of the cecum was perforated and the cecum was gently compressed until fecal matter was extruded to induce sepsis. None of the rats received antibiotics during the experimental procedures. The experiment was ended 24 h after cecal ligation puncture (CLP) with the cervical dislocation under anesthesia. The lung tissues were removed for analysis of biochemical parameters and light microscopic investigation. The lung superoxide dismutase (SOD), catalase and glutathione peroxidase activities were decreased in the sepsis group as compared to the group control, sham, leflunomide and sepsis + leflunomide (P < 0.05), and SOD activity were significantly higher in group sepsis + leflunomide than sham, control, leflunomide and sepsis group (P < 0.05). The lung MPO, malondialdehyde (MDA), protein carbonyl and NO levels were higher in the sepsis group when compared to group control, sham, leflunomide and sepsis + leflunomide (P < 0.05), and MPO, MDA and NO levels were higher in the sepsis + leflunomide group than in the sham, control and leflunomide group (P < 0.05). The light microscopic evaluation showed that pulmonary architecture was preserved, and infiltration of neutrophil and edema decreased in sepsis + leflunomide group. The grade of alveolar damage was significantly decreased in sepsis + leflunomide group in comparison with sepsis group (P < 0.05). Our findings suggested that leflunomide attenuated the lung injury after CLP-induced sepsis by inhibition of neutrophils accumulation and increasing endogenous antioxidant capacity.Öğe Düşük akımlı anestezide izofluran ve desfluran ile vücut ağırlığına göre uygulanan taze gaz akımlarının karşılaştırılması(2004) Toğla, Türkan; Ayas, Alaattin; Demirbilek, Semra; Gedik, Ender; Köroğlu, Ahmet; Karaaslan, Kazım; Ersoy, M. ÖzcanÇalışmamızda, vücut ağırlığına göre (10-20-30 mL kg-1 dk-1) hesaplanan taze gaz akımı ile uygulanan izofluran ve desfluranın hemodinami, vücut ısısı, oksijen ve kullanılan anestezik gaz konsantrasyonları üzerine etkisinin araştırılması amaçlandı. Etik kurul ve hasta onayı alındıktan sonra, elektif cerrahi geçirecek ASA I-II 60 erişkin olgu rasgele olarak izofluran ve desfluran uygulanan iki gruba ve bu iki grup da 10, 20 ve 30 mL kg-1 dk-1 taze gaz akımı uygulanan 10'ar olgu içeren 3 alt gruba ayrıldı. Standart anestezi indüksiyonundan ve entübasyondan sonra ilk 10 dk taze gaz akımı 4 L dk-1 (%50 O2:N2O) izofluran % 1.5 ve desfluran % 6 olarak uygulandı. Başlangıç fazı sonrasında izofluran % 2 ve desfluran % 8 konsantrasyona ve taze gaz akımı hızları ise gruplara göre ayarlandı. KAH, OAB, SpO2; ösefagus ısısı, vaporizör ayarı konsantrasyonu, inspire ve ekspire edilen oksijen ve gaz konsantrasyonu çalışma protokolüne göre belirli aralıklarla kaydedildi. İnspire ve ekspire edilen gaz konsantrasyonu 10 mL kg-1 dk-1 akım gruplarında diğer gruplara göre anlamlı azaldı (p<0.05). İnspire edilen oksijen konsantrasyonu (FiO2) anestezi süresine paralel olarak azaldı. İzofluran 10 mL kg-1 dk-1 akım uygulanan grupta 2 olguda, desfluran 10 mL kg-1 dk-1 akım uygulanan grupta 8 olguda FiO2 düşük saptandı (p<0.05). Sonuç olarak, izofluran ve desfluranın 10 ve 20 mL kg-1 dk-1 düşük taze gaz akımında ve güvenle kullanılabileceği ve hemodinamiği etkilemediği kanısındayız. Ancak 10 mL kg-1 dk-1 taze gaz akımında % 50/% 50 O2/N2O kullanımında inhalasyon ajanı olarak desfluran kullanılan olgularda hipoksi riski olduğu, bununla beraber hipoksinin FiO2 oranı artırılarak önlenebileceği düşüncesindeyiz.Öğe The effects of cognitive impairment on anaesthetic requirement in the elderly(Lippincott Williams & Wilkins, 2012) Erdogan, Mehmet A.; Demirbilek, Semra; Erdil, Feray; Aydogan, Mustafa S.; Ozturk, Erdogan; Togal, Turkan; Ersoy, Mehmet O.Context Patients with dementia have a lower bispectral index score (BIS) when awake than age-matched healthy controls. Objectives The primary aim was to compare the BIS and the dose of propofol required for induction in patients suffering from cognitive impairment with that in those who had normal cognitive function. This study also evaluated the effects of cognitive impairment in the elderly on anaesthetic agent consumption during surgery and on emergence from anaesthesia. Design and setting This randomised controlled study was carried out in a university hospital. Patients over 65 years of age, ASA I-II and scheduled for elective orthopaedic procedures were allocated to one of two groups. Interventions Patients (n = 92) were allocated according to their Mini Mental State Examination score: 25 or higher (group 1) or 21 or less (group 2). All patients received propofol 0.5 mgkg(-1) following the commencement of a remifentanil infusion at 0.5 mu gkg(-1) min(-1). After incremental doses of propofol up to loss of consciousness, a propofol infusion was started at 75 mu gkg(-1) min(-1). Propofol and remifentanil infusion doses were adjusted to keep the BIS value between 45 and 60 during surgery. Main outcome measure MMSE score was evaluated 24 h before and after surgery. The anaesthetic consumption, mean arterial pressure, HR and BIS values of the patients were recorded. Results Before surgery, mean Mini Mental State Examination scores were 26.8 +/- 1.6 and 16.6 +/- 4.2 in group 1 and 2, respectively. These returned to baseline value 24 h after surgery in group 1 (26.6 +/- 1.5) and group 2 (15.6 +/- 4.3). Before induction, four of 45 patients (8.9%) in group 1 had a BIS value less than 93 compared with 13 of 47 (27.7%) in group 2 (P = 0.02). The mean BIS value was significantly lower in group 2 than in group 1 before induction, during loss of consciousness, 3 and 5 min after discontinuation of the anaesthetic agents and before extubation (P < 0.05). The induction dose of propofol was lower in group 2 than in group 1 (P = 0.02). The eye opening time was significantly longer in group 2 than in group 1 (P = 0.03). Conclusion The baseline BIS value was lower in patients with cognitive impairment than in those with normal cognitive function. The former received less propofol during induction and eye opening time was longer. On the basis of our findings from the recovery period, we suggest that the recommended target BIS value for adequate anaesthesia in the general population is inappropriate for patients with cognitive impairment. Eur J Anaesthesiol 2012; 29:326-331Öğe Effects of Propofol or Etomidate on QT Interval During Electroconvulsive Therapy(Lippincott Williams & Wilkins, 2009) Erdil, Feray; Demirbilek, Semra; Begec, Zekine; Ozturk, Erdogan; Ersoy, Mehmet OzcanBackground: Because patients with major depression have an altered autonomic nervous system activity, the risk of arrhythmias and sudden cardiac death may be increased. In addition, electroconvulsive therapy (ECT) may cause an acute rise in QT dispersion, which may predispose to arrhythmias. In this study, we investigated the effects of propofol or etomidate on the corrected QT (QTc) interval during ECT in patients with major depression. Materials and Methods: Fourteen unpremedicated American Society of Anesthesiologists 1 patients, each scheduled for 6 ECT sessions for major depression, were included in a prospective, randomized crossover study The patients randomly received either 1-mg/kg propofol (propofol group) or 0.2-mg/kg etomidate (etomidate group). The mean arterial pressure (MAY), heart rate (HR), and electrocardiogram were recorded before anesthetic induction, 0 and 1 minute after the seizure ended, and 3 and 10 minutes after the seizure ended (T3 and T4, respectively). Results: In the propofol group, the QTc interval was shorter than the baseline at 0 minute after the seizure ended. The QTc interval increased from the baseline at T3 and T4 in the etomidate group. In the etomidate group, the QTc interval was longer at T3 and T4 than that in the propofol group (P < 0.05). In the etomidate group, the HR increased at T3 and T4, but the MAP increased at all measurement times from the baseline value. The HR and the MAP were lower at T3 and T4 in the propofol group than in the etomidate group (P < 0.05). Conclusions: Propofol did not induce prolongation of the QT interval and controlled the hemodynamic response better than etomidate during ECT. Therefore, propofol may be more suitable than etomidate for ECT treatments.Öğe Farklı Yaş Grubundaki Hastalarda Propofol-Azot Protoksit Uygulamasının Kan Basıncı Ve Kalp Hızı Üzerine Olan Etkilerinin Değerlendirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Erk, Gülcan; Demirbilek, Semra; Gögüş, NerminBu çalışmada, stres faktörleriyle salgılanan katekolaminlere cevap verebilme yeteneği zayıflayan geriatrik hastalara, propofoi-fentanii N20 uygulanarak, kan basıncı ve kalp hızı değişikliklerinin ortaya konması amaçlanmıştır. Çalışmamızda Grup I (11 olgu) 18-65 yaş arasında, Grup II (13 olgu) 65-87 yaş arasında yer alıyordu. Premedikasyon uygulanmayan olgulara indüksiyonda 3yg/kg fentanii, 0.25 mg/kg dehidrobenzperidoi(DHB), 1.5 mg/kg propofol ve 0.1 mg/kg vekuronyum bromür uygulandı. Anestezi idamesi 3.5 mg/kg/saat propofol infüzyonu ve %50 N20- 02 He sağlandı. Olguların sistoiik arter basıncı(SAB), diastolik arter basıncı(DAB), ortalama arter basıncı(OAB) ve kalp atım hızları(KAH), indüksiyondan önce (ÎÖ), indüksiyondan sonra (İS) ve entübasyondan sonraki (ES) 1,3,5,10 ve 30. dakikalarda ölçüldü. Operasyon bitiminde uyanma süreleri kaydedildi. SAB, DAB ve OAB Grup I'de sadece indüksiyondan sonraki ölçümde düşük bulundu, Grup H'de anestezi süresince düşük seyretti (p<0.01). KAH; her iki grupta 10. ve 30. dk.da azaldı (p<0.01). Gruplar karşılaştırıldığında; KAH, Grup Il'de Grup I'ye göre indüksiyondan önce ve hemen sonraki ölçümde düşük bulundu (p<0.05). KB ve KAH'nm diğer ölçümleri gruplar arasında farklılık göstermedi (p>0.05). Uyanma süresi, Grup Il'de Grup I'ye göre uzundu (p<0.01). Sonuç olarak, propofol 3.5 mg/kg He infüzyon uygulamasının geriatrik olgularda indüksiyon öncesine göre erişkinlerden daha fazla kan basıncı ve KAH azalmasına neden olduğu, ancak tedavi gerektirecek bir hipotansiyon ya da bradikardiye neden olmadığı için alternatif bir yön tem olarak kullanılabileceği kanısına varıldı.Öğe Kontrollü hipotansiyonda remifentanil ile birlikte uygulanan propofol, desfluran ve sevofluranın etkinliği(Anestezi Dergisi, 2004) Demirbilek, Semra; Gülhaş, Nurçin; Öztürk, Erdoğan; But, A. Kadir; Aslan, Ülkü; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Bu çalışmada, septoplasti veya septorinoplasti geçirecek olgularda, remifentanil ile birlikte uygulanan propofol, desfluran ve sevofluranın intraoperatif kontrollü hipotansiyon sağlanması, cerrahi alan kalitesi ve derlenme üzerine olan etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. ASA I grubu, 18-47 yaş arası 54 olgu rasgele üç gruba ayrılarak, lmug kg?1 bolus doz sonrası 0.25 mug kg?1 dk?1 remifentanil infüzyonuna başlandı. Propofol grubuna, l.5-2 mg kg?1 propofol ve sonrasında 100-200 mug kg?1 dk?1 propofol infüzyonu; sevofluran grubuna %7 sevofluran %100 O2 ile indüksiyon sonrası %l-2 sevofluran ve hava-02 karışımı; desfluran grubuna propofol 1.5-2 mg kg?1 verildikten sonra %4-6 desfluran ve hava-O2 karışımı uygulandı. Cerrahi süresince sistolik arter basıncını (SAB) 80-100 mmHg arasında tutacak şekilde ilaç dozları ayarlandı. Kontrollü hipotansiyon döneminde SAB, desfluran ve sevofluran grubunda propofol grubuna göre, ortalama arter basıncı (OAB) sevofluran grubunda diğer gruplara göre anlamlı düşüktü (p<0.05). Propofol grubunda 2, desfluran grubunda l olguda ek hipotansif ajan uygulandı. Ekstübasyon sonrasında, propofol grubunda OAB ve kalp atım hızı (KAH), sevofluran grubunda KAH, desfluran grubunda ise SAB, OAB ve KAH indüksiyon öncesi değerlere göre anlamlı yükseldi (p<0.05). Kanama miktarı ve cerrahi alan skoru her üç grupta benzerdi. Ekstübasyon ve erken derlenme zamanı desfluran grubunda propofol ve sevofluran grubuna göre daha kısaydı (p<0.05). Sonuç olarak; kontrollü hipotansiyon uygulamasında üç anestezik tekniğin de stabil hemodinami ve iyi cerrahi görüş alanı sağlaması nedeniyle kullanılabileceği kanısındayız. Ancak, ekstübasyon sonrası kan basıncı artışı görülmemesi nedeniyle sevofluran-remifentanil kombinasyonu tercih edilebilir. Başlık (İngilizce): The efficacy of remifentanil combined with either propofol, sevoflurane or desflurane during controlled hypotension Öz (İngilizce): The aim of this study was to compare the effects of a combination of remifentanil with propofol, desflurane or sevoflurane on intraoperative controlled hypotension, quality of the surgical field and recovery characteristics in patients undergoing nose surgery. ASA physical status 1,18-47 yr of age, 54 patients were randomly divided to three groups and received remifentanil lmug kg?1 as a bolus dose followed by a continuous infusion of 0.25 mug kg?1 min?1. In propofol group, anesthesia was induced 1.5-2 mg kg?1 of propofol and maintained with a continuous infusion of 100-200 mug kg?1 min?1. In sevoflurane group, anesthesia was induced with 7% sevoflurane in 100% oxygen, and was maintained with 1-2% sevoflurane and air in oxygen. In desflurane group, anesthesia was induced 1.5-2 mg kg'1 of propofol and maintained with 4-6% desflurane and air in oxygen. The study drug titration was adjusted to keep the systolic blood pressure (SBP) between 80-100 mmHg during surgery. During controlled hypotension, while SBP was significantly lower in desflurane and sevoflurane groups than in propofol group, mean blood pressure (MBP) was significantly lower in sevoflurane group than in other groups (p<0.05). Supplemental hypotensive agent was administered to 2 patients in propofol group and 1 patient in desflurane group. After extubation, MBP and heart rate (HR) significantly increased in propofol group, HR significantly increased in sevoflurane group, SBP, MBP and HR significantly increased in desflurane group according to preinduction values (p<0.05)Estimated blood loss and surgical field score was similar in all three groups. The time to extubation and early recovery was significantly shorter in desflurane group than in sevoflurane and propofol groups (p<0.05). We concluded that since all three anesthetic techniques provided hemodynamic stability and good visualization of the surgical field, they may be used for controlled hypotension management. However, sevoflurane-remifentanil combination may be preferable, because it did not cause any increase in blood pressure after extubation.Öğe Orta Kulak Cerrahisinde Dexmedetomidin ile Kontrollü Hipotansiyon(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Ülger, M. Hacer; Demirbilek, Semra; Köroğlu, Ahmet; Borazan, Hale; Ersoy, M.ÖzcanOrtakulak cerrahisinde, deksmedetomidin ve nitrogliserinin intraoperatif kontrollü hipotansiyon, cerrahi alan kalitesi, karaciğer ve böbrek fonksiyonları üzerine etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Olgular, tiyopental 5-7 mg. kg-1, fentanil 1 ?g. kg-1 ve vekuronyum 0.1 mg. kg-1 ile anestezi indüksiyonundan sonra iki gruba ayrıldı: Deksmedetomidin grubunda (n=20), deksmedetomidin 1?g. kg-1 yükleme dozunu (10 dk’da) takiben 0.1-0.7 ?g.kg-1.s-1; nitrogliserin grubunda (n=20), nitrogliserin 0.25-1 ?g.kg-1.dk-1 infüzyon olarak uygulandı. İlaç dozları ortalama arter basıncı (OAB) 65-75 mmHg olacak şekilde ayarlandı. Anestezi idamesinde, %4-6 desfluran ve % 60 O2-hava karışımı kullanıldı. Kontrollü hipotansiyon süresince arteriyel kan gazı, operasyondan önce ve sonra, postoperatif 3. günde AST, ALT, BUN, kreatinin değerleri için kan alındı. Bulgular: Kontrollü hipotansiyondan 15 dk ve ekstübasyondan sonra OAB ve KH, nitrogliserin grubunda (95.15 ±16.88 ve 96.10 ± 22.76) deksmedetomidin grubuna (84.90 ± 14.26 ve 82.65 ± 18.82) göre daha yüksekti. Deksmedetomidin grubunda, kontrollü hipotansiyondan 15 dk sonra OAB’ı indüksiyon öncesine göre düşüktü. Nitrogliserin grubunda ise ekstübasyondan sonraki OAB ve KH indüksiyon öncesine göre anlamlı yüksekti. Nitrogliserin grubunda, iki olguda refleks taşikardi gözlendi. Deksmedetomidin grubunda, üç olguda bradikardi gelişti. Cerrahi alan kalite skoru, deksmedetomidin grubunda (0.1±0.31) nitrogliserin grubuna (0.65 ± 0.67) göre düşüktü (p<0.05). Her iki grubun AST, ALT, BUN ve kreatinin değerleri normal sınırlardaydı. Sonuç: Deksmedetomidinin nitrogliserine göre daha stabil hemodinami ve iyi cerrahi görüş alanı sağlaması, refleks taşikardi ve rebound hipertansiyon oluşturmaması nedeniyle kontrollü hipotansiyon için uygun olduğu kanısına varıldı. Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarına yan etkisinin olmaması güvenle kullanılabileceğini düşündürmektedir.Öğe Propofol and erythropoietin antioxidant properties in rat brain injured tissue(Pergamon-Elsevier Science Ltd, 2008) Ozturk, Erdogan; Demirbilek, Semra; Koroglu, Ahmet; But, Abdulkadir; Begec, Zekine Oezpolat; Gulec, Mukaddes; Akyol, OmerSo far, several treatment modalities have been attempted to brain protection in cases such as brain trauma, stroke or brain hemorrhage. However, a treatment method that the effect begins immediately and definitely helpful has not been discovered yet. In this study, we aimed to compare the effects of propofol and erythropoietin (Epo) on brain injury caused by oxidative stress and antioxidant properties of these agents after closed head injury (CHI) in rats. For this study, female Wistar Albino rats were divided into five groups: non-traumatic control group, trauma performed group CHI, trauma with propofol (100 mg/kg) intraperitoneally (i.p.), trauma with Epo (5000 U/kg) i.p. and trauma with propofol and Epo performed study groups. Twenty-four hours after CHI, rats were sacrificed and the brains were removed. Superoxide dismutase (SOD), catalase (CAT), xanthine oxidase (XO), nitric oxide (NO), and malondialdehyde (MDA) levels were measured in brain tissue. MDA and NO levels were decreased significantly in Groups Epo, Propofol and Epo + Propofol than Group CHI (p < 0.0 1). XO activity was significantly lower in Group Epo than Group CHI (p <0.05). Epo and propofol decreased oxidative stress by decreasing MDA and NO level in brain tissue after CHI. However, combination of Epo and propofol has no significant beneficial advantage than Epo or propofol alone. (c) 2007 Elsevier Inc. All rights reserved.Öğe Remifentanil and propofol for tracheal intubation without muscle relaxant in children: the effects of ketamine(Lippincott Williams & Wilkins, 2009) Begec, Zekine; Demirbilek, Semra; Ozturk, Erdogan; Erdil, Feray; Ersoy, M. OzcanBackground and objective Remifentanil and propofol have been proposed for intubation without muscle relaxant to avoid the adverse effects of muscle relaxants in children. We hypothesized that the addition of ketamine to remifentanil and propofol would improve intubating conditions and provide haemodynamic stability. Methods We studied 88 children (3-12 years) undergoing elective surgery. Group K received ketamine 0.5 mg kg(-1), remifentanil 3 mu g kg(-1) and propofol 3 mg kg(-1). Group C received isotonic saline instead of ketamine, all other study drugs were same as in group K. Sixty seconds after administration of propofol, laryngoscopy and tracheal intubation were performed. Intubating conditions were graded. Mean arterial pressure (MAP), heart rate (HR) and SPO2 were recorded. Results The intubating conditions were regarded as clinically acceptable in 39 out of 44 (89%) children in group K and in 36 out of 44 (82%) children in group C. Although there was no failed intubation in group K, the intubation failed in six children in group C (P<0.05). Tracheal intubation failed in 4/6 children because of severe coughing and/or limb movement, and in 2/6 children because of closed vocal cords. Scores for limb movement were significantly lower in group K than in group C. When compared with baseline, HR and MAP significantly decreased in both groups during the study (P<0.05). Conclusion The addition of ketamine to remifentanil and propofol prevented failed intubation and slightly increased the percentage of acceptable intubating conditions. Ketamine had no influence on haemodynamic changes following remifentanil and propofol administration in given doses. Eur J Anaesthesiol 26:213-217 (C) 2009 European Society of Anaesthesiology.Öğe Septik ratlarda metilen mavisinin akciğer hasarı üzerine etkileri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Demirbilek, Semra; Sızanlı, E. Ebru; Karaman, Abdurahman; Karadağ, Neşe; Bayraktar, Nihayet; Türkmen, Emine; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Sepsisin farklı fazlarında, akciğer dokusundaki nitrik oksit (NO) üretimi, antioksidan kapasite ve lipid peroksidasyonu üzerine metilen mavisinin (MM) etkileri rat sepsis modelinde araştırıldı. Gereç ve Yöntem: 200-230 g, Sprague Dawley cinsi 60 rat rastgele 3 gruba (n=20) ayrıldı: 1. grup, kontrol grubu (grup K); 2. grup, sepsis (grup S); 3.grup, sepsis+MM 25mg/kg intraperitoneal (grup MMS). Sepsis, çekal ligasyon ve delme metodu ile oluşturuldu. Her grup rasgele 10 rattan oluşan iki alt gruba ayrıldı. Erken sepsis grubu cerrahi prosedürden 9 s, geç sepsis grubu 18 s sonra sakrifiye edildi. Akciğer dokusunda süperoksid dismutaz (SOD), katalaz (CAT), glutatyon peroksidaz (GSH-Px), malondialdehid (MDA) ve total nitrit+nitrat (N0x) düzeyleri ölçüldü. Akciğer doku kesitleri 1-4 arası doku hasar skorlamasına göre histopatolojik olarak değerlendirildi. Bulgular: Grup MMS'de, CAT düzeyi erken ve geç sepsis döneminde, SOD ve GSH-Px düzeyi ise sadece erken sepsis döneminde grup S'ye göre anlamlı olarak arttı. MM, hem erken hem de geç sepsis dönemlerinde NOx ve MDA düzeylerini grup S'ye göre anlamlı olarak azalttı (p<0.05). Histopatolojik incelemede grup S'de interstisyel alanda belirgin iltihabı infiltrasyon artışı ve alveolar septalarda kalınlaşma görülürken, grup MMS'de daha az alveolar hasar mevcuttu. Sonuç: MM'nin, NO sentezini azaltıcı etkisinin yanısıra SOD, KAT ve GSH-Px düzeylerini arttırarak lipid peroksidasyonunu önlediği ve böylece erken sepsis fazında daha belirgin olmak üzere akciğer hasarını azalttığı saptandı.Öğe Sezaryenlerde fetal cinsiyetin lokal anestezik ihtiyacına etkisi(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2005) Gülhaş, Nurçin; Demirbilek, Semra; Öztürk, Erdoğan; But, A. Kadir; Doğan, Zafer; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Anestetik ilaçlara olan gereksinim erişkin kadın veya erkek cinsiyete göre değişebilmektedir. Fetal cinsiyetin annenin lokal anestetik ihtiyacı üzerine olan etkisi yeterince araştırılmamıştır. Çalışmamızda elektif sezaryen uygulanacak olgularda fetus cinsiyetinin annenin rejyonal anestetik ihtiyacı üzerine olan etkisini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Etik kurul onayı alındıktan sonra, elektif sezaryen planlanan ASA I-II sınıfı toplam 46 olgu çalışma kapsamına alındı. 10 mL kg-1 Ringer Laktat ile prehidrasyon sağlandıktan sonra, kombine spinal epidural anestezi uygulandı 7.5 mg hiperbarik bupivakain ile spinal blok uygulandı. T4 duyusal blok seviyesi sağlanamayan olgulara 5 mL'lik % 7.5 ropivakain ile ek dozlar epidural kateterden uygulandı. Bulgular: Subaraknoid enjeksiyondan 5 dk. sonraki blok yüksekliği kız fetus sahibi olan annelerde istatistiksel olarak daha yüksekti (p<0.05). Kız fetus annelerinde T4 duyusal blok seviyesine ulaşma zamanı daha kısa ve bu bloğu sağlamak için kullanılan ropivakain miktarı daha düşüktü (p<0.05). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları kız fetus sahibi olan annelerde rejyonal anestetik ihtiyacının azaldığını gösterdi, ancak daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Tek Umbilikal Arterli ve Herpes Simpleks Tip 1 IgM Pozitif Olan Gebelikte Sezaryen Anestezisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Gülhaş, Nurçin; Toğal, Türkan; Demirbilek, Semra; Köroğlu, Ahmet; Yücel, Aytaç; Ersoy, M. ÖzcanTek umbilikal arter multipl organ malfarmasyonu, plasental yetmezlik ve intrauterin fetal gelişme geriliğiyle birliktedir. Anestezi esnasında ciddi hipotansiyon gelişecek olursa uteroplasental kan akımında azalma ve fetal distrese neden olabilir.Herpes Simplex enfeksiyonu (HSV) güneş ışığı, rüzgar, travma, ateş gibi eksojen faktörlerle immun yetmezlikli hastalarda stres gibi endojen faktörlerle aktive olabilir.Tek umblikal arterli HSV infekte hastalarda hem uteroplasental kan akımını koruyacak hemde HSV aktivasyonunu önleyecek bir anestezik tekniğin seçilmesi gerekir. Bu nedenle tek umblikal arterli HSV Tip1 pozitif obstetrik olgudaki anestezi uygulamasını sunmayı amaçladık.Öğe Total abdominal histerektomide rofekoksib ve selekoksibin postoperatif analjezik etkinliği(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2003) Durmuş, Mahmut; Köroğlu, Ahmet; Demirbilek, Semra; Özgül, Ülkü; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Ülkemizde osteoartrit ve romatoid artrit tedavisinde kullanılan selekoksib ve rofekoksib COX-2 spesifik inhibitörü iki non-steroid antienflamatuar ilaçtır. Çalışmamızın amacı, total abdominal histerektomi planlanan olgularda, ameliyat öncesi verilen tek doz selekoksib ve rofekoksibin postoperatif analjezik etkinliğini ve morfin tüketimine etkisini araştırmaktır. Etik Kurul onayı alındıktan sonra, total abdominal histerektomi uygulanacak ASA I-II grubu toplam 60 olgu, rasgele, çift kör ve plasebo kontrollü çalışmaya alındı. Olgular 200 mg selekoksib (Grup I, n=20), 50 mg rofekoksib (Grup II, n=20) ve plasebo (Grup III, n=20) gruplarına ayrıldı. Anestezi indüksiyonu; 1.5 µg kg-1 fentanil, 4-6 mg kg-1 tiyopentan ve 0.1 mg kg--1 vekuronyum ile sağlandı. Postoperatif ikinci, 4., 8., 12. ve 24. saatlerde olguların morfin tüketimi; dinlenme, hareket ve öksürük sırasındaki VAS skorları ve sedasyon düzeyleri değerlendirildi. Toplam morfin tüketimi postoperatif 8. saatte Grup II'de Grup III'e göre, 12. ve 24. saatlerde Grup I ve III'e göre anlamlı olarak düşük saptandı (p<0.05). Tüm zamanlarda Grup I ve II'deki dinlenme, hareket ve öksürük sırasındaki VAS skorları Grup III'e göre anlamlı derecede daha düşük bulundu (p<0.01). Karşılaşılan yan etkiler bakımından gruplar arasında istatistiksel fark saptanmadı. Her iki ajanın da kontrol grubuna göre morfin tüketiminde; dinlenme, hareket ve öksürük sırasındaki VAS değerlerinde belirgin azalma sağlamalarına rağmen, rofekoksibin erken postoperatif dönemde selekoksibe göre daha iyi analjezi sağladığı ve daha uzun etki süresi ile de 12. saatten sonra morfin tüketimini daha belirgin azalttığı sonucuna varıldı.Öğe Yaşlı Olgularda Spinal Hiperbarik Ropivakainin İki Farklı Dozunun Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Toprak, Hüseyin İ.; Sağır, Özlem; Demirbilek, Semra; Köroğlu, Ahmet; Demir, Kadir; Ersoy, M.ÖzcanSon yıllarda yapılan çalışmalarda spinal anestezide ropivakain kullanımının yararları gösterilmiştir. Bu çalışmada, spinal anestezi altında ürolojik cerrahi girişim geçirecek yaşlı olgularda iki farklı dozda intratekal hiperbarik ropivakainin etkinlik ve güvenilirliğini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, ürolojik cerrahi geçirecek, ASA I-III grubu, 65 yaş üstü 50 erkek olgu dahil edildi. Olgular, iki farklı intratekal hiperbarik ropivakain dozundan (Grup I, 15 veya Grup II, 18 mg) birini alacak şekilde rasgele iki gruba ayrıldı. Duyu bloğu pinprik testi, motor blok ise modifiye Bromage skoru ile değerlendirildi. Hemodinamik veriler ve yan etkiler kaydedildi. Bulgular: Duyu bloğu süresi grup II’de (223.7 ± 88.1 dk) grup I’e (192.6 ± 61.2 dk) göre daha uzundu, ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi. Motor blok süresi grup II’de grup I’e göre anlamlı olarak daha uzundu (141.7 ± 43.3 ve 114.5 ± 25.9 dk) (p<0.05). Duyu bloğunun 2 dermatom gerileme zamanı gruplar arasında anlamlı olarak farklı değildi (67.8 ± 22.4 ve 79.2 ± 32.2 dk). Gelişen yan etkiler açısından gruplar birbirine benzerdi. Sonuç: Yaşlı olgularda spinal anestezi amacıyla hiperbarik ropivakainin 15 ve 18 mg’lık dozları kullanılabilir. Fakat 15 mg’lık hiperbarik ropivakainin daha kısa süreli duyusal ve motor blok oluşturması önemli bir avantajdır.