Yazar "Doğan, İbrahim" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Biliyer fistüllerde endoskopik tedavi: 20 olgunun sonuçları(Turkish Journal of Gastroenterology, 1999) Hilmioğlu, Fatih; Yıldırım, Bülent; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahimÖz: Biliyer fistüller sık olmamakla birlikte, genellikle biliyer sistem cerrahisinden sonra karşılaştığımız ciddi sorunlardandır. Tedavi endoskopik sfinkterotomi, gerektiğinde taş ekstraksiyonu ve biliyer stent yada nazobiliyer drenlerle sağlanabilmektedir. Tedavinin esas amacı ise safra akımının duodenuma akışını kolaylaştırmaktır. Biliyer sistem anatomisi ve safra kaçağının endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi (ERCP) ile görüntülemesi olgularımızın % 100 'ünde başarılı olurken, genel olarak endoskopik tedavi başarısı 20 olgunun 16'ında sağlandı (% 80). ERCP ile biliyer kaçaklar güvenli olarak tanınabilmekte, gerektiğinde endoskopik tedaviler olguların çoğunda başarı ile sağlanabilmektedir.Öğe Endoscopic retrograde cholangiopancreatography in patients with billroth II gastrectomy(Turkish Journal of Gastroenterology, 2000) Hilmioğlu, Fatih; Karıncaoğlu, Melih; Yıldırım, Bülent; Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Seçkin, YükselÖz: Endoskopik retrograd kolanjipankreatografi (ERKP) ve beraberinde tedavi yaklaşımları kliniklerde sık olarak kullanılmaktadır. Billroth II operasyonunun ardından anatomik değişiklikler ERKP uygulanılmasında teknik güçlüklere yol açar. Kliniğimizde Ocak 1992- Mayıs 1999 tarihleri arasında ERKP uygulanan hastaların kayıtları toplanarak içlerinden daha önceden Billroth II operasyonu geçirenler değerlendirildi. 520 olgudan 14'de daha önce geçirilmiş Billroth II operasyonu vardı. Billroth II operasyonu uygulananlarda kolanjjyografi başarısı % 78,5 olarak bulunurken morbidite ve mortalite sayıları sıra ile % 7 ve % 0 olarak bulundu. Klinik olarak bizim görüşümüz Billroth II operasyonu geçirenlerde de tanı ve tedavi amaçlı ERKP başarı ile uygulanabilirÖğe Endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi komplikasyonları(2000) Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Sarı, Ramazan; Yıldırım, BülentAmaç: Bu çalışma endoskopik retrograd kolanjiopankretografi (ERKP) komplikasyonlarını hastalarda değerlendirmek üzere planlandı. Metot: ERKP komplikasyonlarını araştırmak için 1993-1999 tarihleri arasındaki tüm endoskopik incelemeler değerlendirildi. Bulgular: Toplam 504 hastada 705 kez girişim uygulandı, genel komplikasyon oranı %8 (n: 42) ve mortalite %0,5 (n: 3) olarak bulundu. En sık komplikasyon tanısal ERKP sonrası pankreatit ve kolanjit %2 (n: 10), endoskopik sfinkterotomi sonrası kanama %2.8 (n: 10) oranında bulundu. Sonuç: Bulunan komplikasyon oranlarının tedavi amaçlı biliyer girişimlerde makul olduğu söylenebilir.Öğe Endoskopik Retrograd Kolanjiopankretografi Komplikasyonları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Karıncaoglu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Sarı, Ramazan; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihBu çalışma endoskopik retrograd kolanjiopankretografi (ERKP) komplikasyonlarını hastalarda değerlendirmek üzere planlandı. Metot: ERKP komplikasyonlarını araştırmak için 1993-1999 tarihleri arasındaki tüm endoskopik incelemeler değerlendirildi. Bulgular: Toplam 504 hastada 705 kez girişim uygulandı, genel komplikasyon oram %8 (n: 42) ve mortalité %0.5 (n: 3) olarak bulundu. En sık komplikasyon tanısal ERKP sonrası pankreatit ve kolanjit %2 (n: 10), endoskopik sfinkterotomi sonrası kanama %2.8 (n: 10) oranında bulundu. Sonuç: Bulunan komplikasyon oranlarının tedavi amaçlı biliyer girişimlerde makul olduğu söylenebilir.Öğe Famotidin ve ranitidinin non-ülser dispepsili hastalarda ikili antibiyotik kombinasyonu ile birlikte kullanılmasının HP eradikasyonuna etkileri arasında fark var mıdır?(1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Bahçeci, Funda; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihÖz: Bilindiği gibi gastrik ülser, duodenal ülser ve non-ülser dispepsilerde H2 blokerler uzun yıllar kullanılmış, günümüzde de Helicobacter pylori (Hp) eradikasyonu sonrası idame tedavisinde tek başlarına ya da antasidlerle kombine olarak kullanılmaktadır. Biz bu çalışmamızda amoksisilin + klaritromisin kombinasyonuna ranitidin 300 mg veya famotidin 40 mg ekleyerek non-ülser dispepsilerde Hp eradikasyonundaki etkilerini araştırdık. Çalışmaya dispeptik yakınmalarla başvuran, endoskopilerinde ülser tesbit edilmeyen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan gastrit yada bulbit tesbit edilen ve non-ülser dispepsi kabul edilen yaş ortalaması 36.4 olan 47 hasta (31 erkek 16 kadın) alınarak hastalar rastgele iki guruba ayrıldı. Birinci gruptaki 24 hastaya bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg'a ilave olarak dört hafta süre ile ranitidin 1x300 mg, ikinci gruptaki 23 hastaya ise bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg + famotidin 40 mg 4 hafta süre ile uygulandı. Olguların endoskopileri başlangıçta ve altıncı haftada tekrarlandı. Birinci gruptaki 24 hastada Hp eradikasyon oranı %83.3 (20/24), ikinci guruptaki Hp eradikasyon oranı ise %82,6 (19/23) idi. Her iki gruptaki olgularda da gastrik histolojide düzelme izlendi. Sonuç olarak Hp pozitif non-ülser dispepsi olgularında ikili antibiyotikle hem ranitidin hem de famotidin kombinasyonu ile yüksek kür oranları elde edilmektedir. Aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.Öğe Famotidin Ve Ranitidinin Non-Ülser Dispepsili Hastalarda İkili Antibiyotik Kombinasyonu İle Birlikte Kullanılmasının Hp Eradikasyonuna Etkileri Arasında Fark Var Mıdır?(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Bahçeci, Funda; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihBilindiği gibi gastrik ülser, duodenal ülser ve norı-ülser dispepsilerde H2 blokerler uzun yıllar kullanılmış, günümüzde de Helicobacter pylori (Hp) eradikasyonu sonrası idame tedavisinde tek başlarına ya da antasidlerle kombine olarak kullanılmaktadır. Biz bu çalışmamızda amoksisilir+klaritromisir kombinasyonuna ranitidin 300 mg veya famotidin 40 mg ekleyerek non-ülser dispepsilerde Hp eradikasyonundaki etkilerini araştırdık. Çalışmaya dispeptik yakınmalarla başvuran, endoskopilerinde ülser tesbit edilmeyen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan gastrit yada bulbit tesbit edilen ve non-ülser dispepsi kabul edilen yaş ortalalaması 36.4 olan 47 hasta (31 erkek 16 kadın) alınarak hastalar rastgele iki guruba ayrıldı. Birinci gruptaki 24 hastaya bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg'a ilave olarak dört hafta süre ile ranitidin 1x300 mg, ikinci gruptaki 23 hastaya ise bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg + famotidin 40 mg 4 hafta süre ile uygulandı. Olguların endoskopileri başlangıçta ve altıncı haftada tekrarlandı. Birinci gruptaki 24 hastada Hp eradikasyon oranı %83.3 (20/24), ikinci gurptaki Hp eradikasyon oranı ise %82.6 (19/23) idi. Her iki gruptaki olgularda da gastrik histolojide düzelme izlendi. Sonuç olarak Hp pozitif non-ülser dispepsi olgularında ikili antibiyotikle hem ranitidin hem de famotidin kombinasyonu ile yüksek kür oranları elde edilmektedir. Aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.Öğe Helicobacter Pylori Eradikasyonunda Proton Pompa İnhibitörlerinin Ektkinliklerinin (Lansoprazol Ve Omeprazol) Kıyaslanması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Sertkaya, Ayşe; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihGelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık sorunu olan Helicobacter pylori (Hp) infeksiyonu ülkemizde de bölgeden bölgeye farklılık göstermekle birlikte, yüksek oranlarda izlenmektedir. Biz bu çalışmamızda iki farklı proton pompa inhibitörünün Hp eradikasyonu ve ülser iyileşmesindeki ektinliğini kıyaslamayı amaçladık. Kliniğimize dispeptik yakınmalarla başvuran ve yapılan endoskopilerinde gastrik veya duodenal ülser saptanan 44 hasta rastgele iki guruba ayrıldı. İki gurup arasında yaş ve cinsiyet yönünden farklılık yoktu. Birinci gruptaki 23 hastaya omeprazol 2x20 mg + amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x 500 mg (OAK), ikinci guruptaki 21 hastaya ise lansoprazol 2x30 mg + amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg (LAK) birer hafta süre ile verildi. Tedaviden önce ve tedavi bitiminden 4 hafta sonra endoskopi yapılarak biyopsi alındı. Hp (-) hastalarda eradikasyon sağlandığı kabul edildi. OAK verilen gurupta Hp eradikasyonu % 86.9 (20/23), LAK gurubunda ise % 90.4 (19/21) LdL ve LkL gurup arasında LstatLstLksel olarak anlamlı fark yoktu. Sonuç olarak klaritromisin, amoksisilin ve proton pompa inhibitörlerinin bir hafta süre ile verilmesi ile yüksek oranlarda Hp eradikasyonu sağlanmaktadır (°%86.9-%o90.4). Kullanılan proton pompa inhibitörlerinin farklı olması sonucu etkilememektedir. İlaç seçiminde maliyetin göz önünde bulundurulmasının daha uygun olacağı sonucuna varıldı.Öğe Helicobacter pylori eradikasyonunda proton pompa inhibitörlerinin etkinliklerinin ( Lansoprazol ve omeprazol ) kıyaslanması(1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Sertkaya, Ayşe; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihÖz: Gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık sorunu olan Helicobacter pylori (Hp) infeksiyonu ülkemizde de bölgeden bölgeye farklılık göstermekle birlikte, yüksek oranlarda izlenmektedir. Biz bu çalışmamızda iki farklı proton pompa inhibitörünün Hp eradikasyonu ve ülser iyileşmesindeki etkinliğini kıyaslamayı amaçladık. Kliniğimize dispeptik yakınmalarla başvuran ve yapılan endoskopilerinde gastrik veya duodenal ülser saptanan 44 hasta rastgele iki guruba ayrıldı. İki gurup arasında yaş ve cinsiyet yönünden farklılık yoktu. Birinci gruptaki 23 hastaya omeprazol 2x20 mg + amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x 500 mg (OAK), ikinci guruptaki 21 hastaya ise lansoprazol 2x30 mg + amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg (LAK) birer hafta süre ile verildi. Tedaviden önce ve tedavi bitiminden 4 hafta sonra endoskopi yapılarak biyopsi alındı. Hp (-) hastalarda eradikasyon sağlandığı kabul edildi. OAK verilen gurupta Hp eradikasyonu % 86.9 (20/23), LAK gurubunda ise % 90.4 (19/21) idi ve iki gurup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Sonuç olarak klaritromisin, amoksisilin ve proton pompa inhibitörlerinin bir hafta süre ile verilmesi ile yüksek oranlarda Hp eradikasyonu sağlanmaktadır (%86,9-%90,4), Kullanılan proton pompa inhibitörlerinin farklı olması sonucu etkilememektedir. İlaç seçiminde maliyetin göz önünde bulundurulmasının daha uygun olacağı sonucuna varıldı,Öğe Hepatosplenik Candidiasis: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Kaya, Emin; Kuku, İrfan; Doğan, İbrahim; Aydoğdu, İsmetHepatosplenik candidiasis (HSC) özellikle karaciğer ve dalağı tutan dissemine kandida enfeksiyonudur. Hematolojik malignitelerde özellikle akut lösemilerde uygulanan kemoterapi sonrası nötropeni gelişen hastalarda giderek artan sıklıkta tespit edilmektedir. Kültür sonuçları genellikle negatif olmakla beraber, tanı etkenin kültürde veya biyopsi ile gösterilmesiyle konur. Tedavisinde temel yaklaşım parenteral amfoterisin-B uygulamasıdır. Bu yazıda klinik ve radyolojik görüntüleme bulguları ile HSC tanısı konulmuş bir olgu sunulmuştur.Öğe HP eradikasyonu ve ülser iyileşmesinde ranitidin-bizmut sitrat ile ranitidin arasında anlamlı fark var mıdır?(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Harputluoğlu, M. Murat; Sarı, Ramazan; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihÖz: İnönü Üniversitesi Gastroenteroloji kliniğine başvuran ve yapılan endoskopilerinde duodenal yada gastrik ülser tespit edilen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan yaş ortalaması 37 olan 56 hasta rastgele iki guruba ayrılarak birinci guruptaki 30 hastaya l ay süre RBS 2 x 400 mg/gün + l hafta Klaritromisin 2 x 500 mg/gün + 1 hafta 2x1 gr Amoksisilin verildi. İkinci guruptaki 26 hastaya ise l hafta Klaritromisin 2 x 500 mg/gün + Amoksisilin 2x1 gr/gün + l ay Ranitidin 2 x 300 mg/gün verildi. Tedavi bitiminden 2 hafta sonra tüm olgularda endoskopik biyopsi tekrarlandı ve Hp (-) olanlarda eradikasyon sağlandığı kabul edildi. Birinci guruptaki olgularda 6 hafta sonunda Hp eradikasyon oranı % 100 (24/24), ikinci grupta % 69.5 (16/23) idi ve iki gurup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi. Ülser iyileşme oranları ise birinci gurupta %100 (24/24), ikinci gurupta ise % 86.9 (20/23) idi ve bu fark da istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05).Öğe Koledok Taşlarının Endoskopik Çıkarılması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Hilmioğlu, Fatih; Yıldırım, Bülent; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Sarı, RamazanEndoscopic procedures have lower complications, morbidity and mortality rates than surgery, in this respect endoscopic removal of common bile duct stones has become a routine procedure. We report on 182 patients treated between 1993 and 1999 with common bile duct stones (82 men, 100 women, median age 57 years). Endoscopic retrograde cholangiopancreatography (ERCP) was successful in 179 of 182 patients (98%). Endoscopic sphincterotomy, removal of choledochal stones or palliation with stent was successful in 175 of 179 patients (97%). Overall success rate of endoscopic treatment in choledochal stones was 96%. Complication rates were as follows: pancreatitis %1, postsphincterotomy bleeding %1, and perforation 0.5%. One patient with hemorrhage died after surgery because of pancreatic ascites and sepsis. It is concluded that endoscopic removal of bile duct stones is a method with a high rate of success and low rate of complication.Öğe Terlipressin'in (glypressin) portal hipertansiyonlu sirotik olgularda mide mukozal kan akımına ve cilt kapiller dolaşımına etkileri(İnönü Üniversitesi, 2001) Doğan, İbrahimPortal hipertansiyonlu hastalarda midede oluşan konjesyona bağlı portal hipertansif gastropati (PHG) ortaya çıkmaktadır. Splanknik sistemde vazokonstrüksiyon yapan vazoaktif ilaçlar PHG ve neden olduğu komplikayonlann tedavisinde yararlı olabilir. Bu ilaçlardan biri olan Terlipressin’in (glypressin) mide mukozal kan akımı üzerine etkilerini ve bu etkilerin sistemik etkileriyle karşılaştırılması amacıyla cilt kan akımı üzerine etkilerini değerlendirmek amacıyla bu çalışma planlandı. Çalışmaya 13’ü erkek, 5’i kadm 18 sirozlu vaka alındı. Vakaların yaş ortalamaları 48±14 yıl, hastalık süreleri de 27±41 aydı. Vakaların hepsinde özofagus varisi (1, 2 ve 3 derece varisi olanlar sırasıyla 10, 7, 1) ve 16 smda da PHG (hafif/şiddetli; 12/4) vardı. Kanama geçiren 2 vakaya endoskopik tedavi uygulanmıştı. Midenin antrum küçük kurvatura, korpus büyük kurvatura ve fundusundan endoskopik olarak lazer doppler flowmetri (LDF) ile bazal kan akımı ölçümleri yapıldı. Eş zamanlı olarak sağ el başparmakta ciltten LDF ile ölçüm yapıldı. Daha sonra 2 mg terlipressin (glypressin) IV enjekte edildi, ilaç sonrası 12 dk süre ile korpustan ölçüm yapıldı. Antrumdan 13 dk’da fundustanda 14 dk da ölçümler yapıldı. Terlipressin korpusta perfiizyonu %40 (p<0.001), fundusta %31 (p=0.008) oranında belirgin olarak azalttı. Cilt perfüzyonundaki %10’luk (p>0.05) ve antrum perfuzyonundaki %17’lik (p>0.05) azalmalar istatistiksel olarak anlamlı düzeyde değildi.Öğe Ultrasonografi Eşliğinde Perkütan Abse Drenajı(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Sarı, Ramazan; Doğan, İbrahim; Kantarçeken, Bülent; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihIntraabdominal abseler ciddi komplikasyonlarla seyreden ve mortalitesl, morbiditesi yüksek olan durumlardandır. Ultrasonografı hem tanı hem de perkutan drenaj tedavisi İçin oldukça yararlı bir yöntemdir. Ultrasonografı eşliğinde drenaj endikasyonları, abseierin lokalizasyonları ve sebeplerine göre karar verilir. Materyal-Metot: Retrospektif çalışma çerçevesinde ıntraabdominal absel'ı 13 olgu değerlendirildi ve bu olgulardan 11 inde ultrasonografı eşiğinde drenaj yapıldı. Bulgular: Teknik olarak başarı tüm hastalarda sağlanırken girişime bağlı komplikasyon görülmedi. Bir hasta ciddi pankreatlt ve sepsls He kaybedildi, genel olarak mortal'ıte % 9 (1/11) olarak saptandı Sonuç: Perkutan abse drenajı ıntraabdominal abselerde oldukça etkin tedavi yöntemidir. Bu yöntem morbidite ve mortal iteyi azaltmaktadır.Öğe Ultrasonografi Eşliğinde Perkütan Abse Drenajı(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Sarı, Ramazan; Doğan, İbrahim; Kantarçeken, Bülent; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihIntraabdominal abseler ciddi komplikasyonlarla seyreden ve mortalitesl, morbiditesi yüksek olan durumlardandır. Ultrasonografı hem tanı hem de perkutan drenaj tedavisi İçin oldukça yararlı bir yöntemdir. Ultrasonografı eşliğinde drenaj endikasyonları, abseierin lokalizasyonları ve sebeplerine göre karar verilir. Materyal-Metot: Retrospektif çalışma çerçevesinde ıntraabdominal absel'ı 13 olgu değerlendirildi ve bu olgulardan 11 inde ultrasonografı eşiğinde drenaj yapıldı. Bulgular: Teknik olarak başarı tüm hastalarda sağlanırken girişime bağlı komplikasyon görülmedi. Bir hasta ciddi pankreatlt ve sepsls He kaybedildi, genel olarak mortal'ıte % 9 (1/11) olarak saptandı Sonuç: Perkutan abse drenajı ıntraabdominal abselerde oldukça etkin tedavi yöntemidir. Bu yöntem morbidite ve mortal iteyi azaltmaktadır.