Yazar "Doğan, Gürsoy" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 27
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer Kanseri île îlişkili Paraneoplastik Pemfigus : Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Özcan, Hamdi; Günen, Hakan; Türker, Gamze; Doğan, GürsoyBir çok deri lezyonu akciğer kanserlerine sekonder paraneoplastik sendrom olarak görülebilir. Fakat şimdiye kadar, akciğer kanserleri ile paraneoplastik pemfigus birlikteliğini gösteren çok az sayıda olgu yayınlanmıştır. Olgu: Birbuçuk aydır dermatoloji polikliniğinde pemfigus eritematozus tanısı ile takip edilen 73 yaşındaki erkek hasta öksürük, hemoptizi ve kilo kaybı şikayetleri ile göğüs hastalıkları polikliniğimize başvurdu. Hastanın posteroanterior akciğer grafisi ve bilgisayarlı to raks tomografisinde sağ akciğer yerleşimli mediastene invaze kitle saptandı. Ana karinadan alınan bronkoskopik forseps biyopsilerinin patolojik incelemesi, indiferansiye büyük hücreli karsinomu ortaya çıkardı. Daha sonra, dermatolojik lezyonlardan biyopsil er alınarak yapılan detaylı tekrar incelenmesinde, bu lezyonlar akciğer kanserine bağlı paraneoplastik pemfigus olarak değerlendirildi. Sonuç: Biz, olguyu çok nadir görülmesi ve atipik de olsa, birçok deri lezyonunun akciğer kanserlerinin erken bir göstergesi olabileceği gerçeğine dikkati çekmek amacıyla sunmayı uygun bulduk.Öğe Akciğer kanseri ile ilişkili paraneoplastik pemfigus: Olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Özcan, Hamdi; Günen, Hakan; Türker, Gamze; Doğan, GürsoyÖz: Giriş: Bir çok deri lezyonu akciğer kanserlerine sekonder paraneoplastik sendrom olarak görülebilir. Fakat şimdiye kadar, akciğer kanserleri ile paraneoplastik pemfigus birlikteliğini gösteren çok az sayıda olgu yayınlanmıştır. Olgu: Birbuçuk aydır dermatoloji polikliniğinde pemfigus eritematozus tanısı ile takip edilen 73 yaşındaki erkek hasta öksürük, hemoptizi ve kilo kaybı şikayetleri ile göğüs hastalıkları polikliniğimize başvurdu. Hastanın posteroanterior akciğer grafisi ve bilgisayarlı toraks tomografisinde sağ akciğer yerleşimli mediastene invaze kitle saptandı. Ana karinadan alınan bronkoskopik forseps biyopsilerinin patolojik incelemesi, indiferansiye büyük hücreli karsinomu ortaya çıkardı. Daha sonra, dermatolojik lezyonlardan biyopsiler alınarak yapılan detaylı tekrar incelenmesinde, bu lezyonlar akciğer kanserine bağlı paraneoplastik pemfigus olarak değerlendirildi. Sonuç: Biz, olguyu çok nadir görülmesi ve atipik de olsa, birçok deri lejyonunun akciğer kanserlerinin erken bir göstergesi olabileceği gerçeğine dikkati çekmek amacıyla sunmayı uygun bulduk. Başlık (İngilizce): Paraneoplastic pemphigus associated with lung cancer: A case report Öz (İngilizce): Background: Many dermatologie lesions secondary to lung cancers may be encountered as paraneoplastic syndromes. But by now, very few case reports have been published showing the co-existence of lung cancer and paraneoplastic pemphigus. Case: A 73-year-old male patient, on follow up by the dermatology clinics with the diagnosis of pemphigus erythematosis for 1.5 month, was admitted to our pneumatology clinic with the chief complaint of cough, hemoptysis and weight loss. In posteroanterior chest roentgenogram and computerised thorax tomography examinations of the patient, a right sided mass with mediastinal invasion was detected. Pathologic examination of the bronchoscopic forceps biopsies from the main carina was reported as undifferentiated large cell carcinoma. Thereafter, by detailed re-examination of the dermatologie lesions with biopsies, these lesions were considered as paraneoplastic pemphigus secondary to lung cancer. Conclusion: We presented the case because of its extreme rarity and to draw attention to the fact that many dermatologie lesions, even though atypical, may be early indicators of lung cancers.Öğe Aktif Behçet Hastalığı Olan Hastalarda Lipoprotein (A) Ve Lipid Parametrelerinin Değerlendirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Doğan, Gürsoy; Özcan, Hamdi; Hazneci, Ersoy; Oram, Yasemin; Karıncaoğlu, YeldaBehçet hastalığı, oral ve genital ülserler, deri bulguları ve göz belirtileriyle karakterize bir hastalıktır. Tekrarlayan tromboflebit ve tromboz da görülebilir. Lipoprotein(a), apolipoproteirı (a) olarak adlandırılan glikoprotein yapısıyla LDL'ye benzeyen bir maddedir. Lipoprotein (a)'nm yapısal özellikleri potansiyel atherogenik ve trombogenik aktivite göstermesine neden olur. Ayrıca, diğer plazma Hpid düzeyleri de atherogenezis ve trombogeneziste önemlidir. Bu çalışmada, aktif Behçet hastalığı He lipoprotein (a) ve diğer lipidlerin ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla aktif Behçet hastalığı olan 12 olgu ve sağlıklı 12 kişi çalışmaya alındı.Lipoprotein (a) ve totai kolesterol yönünden hasta ve kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05). Hasta grubunda HDL-C, LDL-C ve trigliserit düzeyleri anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p<0.05). Sonuç olarak, Behçet hastalığında plazma Hpid düzeylerinde artma görülebilir ve bu artış vasküler komplikasyonların habercisi olabilir.Öğe Aktinik Retiküloid(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Doğan, Gürsoy; Özcan, Hamdi; Şener, Serpil; Karıncaoğlu, YeldaSıklıkla orta ve Heri yaşlardaki erkeklerde ortaya çıkan inatçı fotosensitivite gösteren kronik ekzematoid bir fotodermatozdur. Hastalık güneş veya yapay radyasyon iie başlatılabilir ve bu etkilerin devam etmesi sonucu klinik tablo oluşur. Son yıllarda persistan ışık reaktivitesi, fotosensitif ekzema ve fotosensitif dermatitle birlikte kronik aktinik dermatit başlığı altında toplanmıştır. Burada nadir görülmesi nedeniyle aktinik retküloidii bir olgu sunulacaktır.Öğe Derinin Ağrılı Tümörleri(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Doğan, Gürsoy; Özcan, HamdiBazı deri tümörlerinde klinik bulgular özellik arz etmediği için tam koymak genellikle zordur. Deri tümörlerinin bir kısmında karakteristik olarak şiddetli, bazen dayanılamayacak düzeyde ağrı şikayeti bulunur. Bu makalede ağrılı deri tümörlerinin klinik ve histopatoiojik özellikleri özetlenmiştir.Öğe Diffüz ortohiperkeratotik keratoderma (unna-thost sendromu) olgusu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Karıncaoglu, Yelda; Doğan, Gürsoy; Hazneci, Ersoy; Özcan, HamdiPaimopianter keratodermi ei ve ayaklarda hiperkeratozia karakterize bir hastalıktır. Herediter veya edinsel olarak gelişebilir. Unna-Thost sendromu paimopianter keratodermilerin herediter bir tipi olup otozomal dominant olarak kalıtılır. Genellikle erken çocukluk döneminde görülür ancak yaşamın Heri dönemlerinde de başlayabilir.Öğe Hailey-Hailey hastalığı: Bir olgu sunumu(2002) Karadağ, Neşe; Eşrefoğlu, Muammer; Karıncaoğlu, Yelda; Doğan, Gürsoy; Kandi, BaşakHailey-Hailey (H-H) hastalığı, kronik olarak tekrarlayan, otozomal dominant geçişli intertriginöz alanları tutan vezikülobülloz bir dermatozdur. Burada Hailey-Hailey tanısı konan ve histopatolojik olarak tanısı doğrulanan, 20 yaşında bir erkek olgu sunuldu. Ensede lokalize kalan Hailey-Hailey olgusu olması sebebiyle bildirimi uygun bulundu.Öğe Hailey-Hailey Hastalığı: Bir Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Kandi, Başak; Karıncaoğlu, Yelda; Karadağ, Neşe; Doğan, Gürsoy; Eşrefoğlu, MuammerHailey-Hailey (H-H) hastalığı, kronik olarak tekrarlayan, otozomal dominant geçişli intertriginöz alanları tutan vezikülobülloz bir dermatozdur. Burada Hailey-Hailey tanısı konan ve histopatolojik olarak tanısı doğrulanan, 20 yaşında bir erkek olgu sunuldu. Ensede lokalize kalan Hailey-Hailey olgusu olması sebebiyle bildirimi uygun bulundu.Öğe Hipopigmente mikozis fungoides(2006) Hazneci, Ersoy; Karadağ, Neşe; Doğan, GürsoyHipopigmente mikozis fungoides mikozis fungoidesin nadir bir tipidir. Bu tip, erken ya ta ba laması, esmer veyakoyu ten rengi olan ki ilerde görülmesi ve tedaviye iyi yanıt vermesi ile karakterizedir. Burada, tanısı histopatolojikolarak do rulanan hipopigmente mikozis fungoidesli 41 ya ında bir olgu sunduk. Haftada üç kez PUVA ile tedaviedilen hastanın lezyonları, dört ay içinde kayboldu.Öğe Hipopigmente Mikozis Fungoides+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Doğan, Gürsoy; Karadağ, Neşe; Hazneci, ErsoyHipopigmente mikozis fungoides mikozis fungoidesin nadir bir tipidir. Bu tip, erken yaşta başlaması, esmer veya koyu ten rengi olan kişilerde görülmesi ve tedaviye iyi yanıt vermesi ile karakterizedir. Burada, tanısı histopatolojik olarak doğrulanan hipopigmente mikozis fungoidesli 41 yaşında bir olgu sunduk. Haftada üç kez PUVA ile tedavi edilen hastanın lezyonları, dört ay içinde kayboldu.Öğe İmpetigo Herpetiformis: Olgu Sunumu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Doğan, Gürsoy; Haznecı, Ersoy; Karıncaoğlu, Yeldaİmpetigo herpetiformis gebeliğin nadir ve sıklıkla ciddi bir püstüler dermatozudur. Klinik ve histolojik olarak püstüler psöriasise benzemesi nedeniyle, birçok yazarca gebeliğin püstüler psöriasisi olarak adlandırılmıştır. Bu makalede, ilk gebeliği sırasında ortaya çıkan impetigo herpetiformisli 24 yaşında bir kadın hasta tanımladık ve püstüler psöriasisle karşılaştırarak ayrı bir antite olup olmadığını tartıştık.Öğe İmpetigo herpetiformis: Olgu sunumu(1999) Özen, Süleyman; Karıncaoğlu, Yelda; Doğan, Gürsoy; Hazneci, Ersoy[Abstract Not Available]Öğe Kayısı işçilerinde kükürtün cilt sağlığı üzerine etkileri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Şenol, Mustafa; Özcan, Atilla; Yoloğlu, Saim; Hazneci, Ersoy; Doğan, GürsoyKayısı ve kayısı işçiliği, Malatya'nın en önemli geçim kaynaklarındandır. Kayısının tabii rengini koruyarak kuruması ve mikroorganizmalardan muhafazası amacıyla kükürt (kükürt dioksit) kullanılmaktadır.Kükürtün cilt sağlığı üzerine etkilerini araştırmak gayesiyle,140 tanesi sahada, 60 tanesi kayısı işleme ve paketleme tesislerinde çalışan toplam 200 kişi muayene edildi.Kontrol grubu olarak ta kayısı işi ile uğraşmayan 100 kişi alındı. Araştırma ve kontrol grupları arasında, cilt sağlığı yönünden istatistiki olarak anlamlı bir farklılık görülmedi. Sahada ve tesislerde çalışanlar arasındaki karşılaştırmada, tesiste çalışanların ellerinde monilyal enfeksiyon anlamlı derecede fazla idi. Bu durum, tesislerdeki işlemlerde ellerin devamlı surette su ile temas etmeleri ve masere olmalarına bağlandı. Çalışmamızda,kükürt dioksitin insan c ilt sağlığı üzerine herhangibir olumsuz etkisi olmadığı, aksine sık rastlanan bazı cilt hastalıklarına hafif te olsa olumlu bir etkisi olduğu kanaatine varıldı.Öğe Klasik tedavilere cevap vermeyen kronik ürtikerli bir hastada metotreksat tedavisi(İnönü Üniversitesi, 1998) Karıncaoglu, Yelda; Doğan, Gürsoy; Hazneci, Ersoy; Özcan, HamdiKronik ürtiker altı haftadan daha uzun süre devam eden ürtikariei plaklarla karakterize bir hastalıktır. Kronik ürtiker tedavisinde antihistaminler ve kortikosteroid/er faydalıdır, fakat bazen klasik tedavi metodları etkili olmayabilir. Böyle dirençli durumlarda metotreksat kullanılması bir alternatif olabilir. Burada kronik, dirençli ürtikeri olan ve metotreksatla tedavi edilen bir olgu sunulacaktır.Öğe Kronik ürtikerde serum tiroid hormon ve kortizol seviyeleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Şenol, Mustafa; Özcan, Atilla; Doğan, Gürsoy; Çığlı, Ahmet; Yoloğlu, SaimKronik ürtikerde tiroid ve sürrenal fonksiyon bozukluklarının etyolo/ik rolünii araştırmak amacıyla bu çalışma yapıldı. 25 kronik ürtikerli ve 25 sağlam kişinin sistemik muayeneleri ve rutin laboratuar tetkikleri yapıldıktan sonra tiroid fonksiyon testleri ve serum kortizol düzeyleri incelendi. Sonuçta; kronik ürtikerli hastalar ve kontrollerde serum T3, T4, ST3, ST+ TSH ve kortizol seviyeleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görüldü {p 0.05).Öğe Malatya bölgesindeki melanom dışı deri kanserlerinin epidemiyolojik olarak değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 1996) Doğan, GürsoyÜlkemizde melanom dışı deri kanserleri üzerine yapılmış epidemiyolojik çalışmalar sınırlı sayıdadır. Amacımız Malatya bölgesinde polikliniğimize başvuran melanom dışı deri kanseri görülme sıklığını belirlemekti. Mart 1994-Mart 1996 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji polikliniğine başvuran 10.682 hasta muayene edildi. Bu hastaların 88’inde (824/100.000) klinik ve histopatolojik olarak deri kanseri saptandı. Bunların 69’u (646/100.000) BHK ve 19’u (178/100.000) SHK idi. Olgularımızın kadın/erkek oranı 1.2/1 ve ortalama yaş BHK’da 61.5+1.2, SHK’da 63.3±3.9 olarak saptandı. Meslek gruplarına göre dağılımda en sık ev kadınları ve çiftçilerde gözlendi. Olgular ayrıca deri tipine, gün ışığına maruz kalıp kalmama, tümör boyutu ve rekkürens sıklığına göre de değerlendirildi. Malatya bölgesinde melanom dışı deri kanserleri görülme sıklığını yüksek olarak saptadık, ilerki yıllarda, bu bölgenin gerek sosyoekonomik yapısı, gerekse iklim özellikleri nedeniyle deri kanseri sıklığının daha da artacağı beklenmektedir.Öğe Malatya’da ilk ve ortaokul öğrencilerinde derinin viral hastalıklarının prevalansı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Doğan, Gürsoy; Özcan, Atilla; Şenol, Mustafa; Şaşmaz, SezaiBu çalışmada Malatya merkez ilk ve ortaokullarındaki 5103 ’ü erkek, 4178 ’i kız toplam 9281 öğrenci derinin viral hastalıkları yönünden araştırıldı. Öğrencilerin 210’unda (%> 2.26) verrukalar, 14’ünde (% 0.15) herpes simpleks enfeksiyonu, 3’ünde (% 0.032) molloskum kontagiozum, 2’sinde (% 0.021) zona, 1’inde (% 0.011) ise su çiçeği bulundu.Öğe Medial kantus-lateral burun kökü defektlerinin rekonstrüksiyonunda O-Z flep varyasyonu(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Malatya, 1995) Oram, Yasemin; Oram, Osman; Hazneci, Ersoy; Doğan, GürsoyÖz: Bazal hücreli karsinoma nedeniyle mikroskobik kontrollü eksizyon uygulanan bir olguda medial kantus-Iaterial burun kökü yerleşimli defekt, glabella ve yanaktan çevrilen iki rotasyon flebi kombine edilerek kapatılmıştır. O-Z flep rekonstrüksiyonunun bir varyasyonu kabul edilebilecek olan bu flep dizaynı ile fonksiyonel ve kozmetik açıdan başarılı sonuç alınmış ve medial kantus-lateral burun kökü defektlerinde kullanılabilirliği vurgulanmıştır.Öğe Nörofibromatozis(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Özcan, Hamdi; Kandı, Başak; Doğan, Gürsoy; Hazneci, ErsoyNörofibromatozis (NF), deri, sinir sistemi ve gözde belirtiler oluşturan ve otozomal dominant geçiş gösteren bir hastalıktır. Hastalığın tip 1 (NF1) ve tip 2 (NF2) olmak üzere iki alt tipi tanımlanmıştır. NF1, 17. kromozomdaki, NF2 ise 22. kromozomdaki gen defekti sonucunda gelişir. NF1, 3000 doğumda bir görülürken, NF2 sıklığının yaklaşık olarak 1/50000 olduğu tahmin edilmektedir. Polikliniğimize vücudunda benler ve deriden kabarık lezyonlar şikayeti ile başvuran hastanın, çocuklarının ikisinde de benzer benlerin bulunduğunu ifade etmesi üzerine aile bireylerinin hepsi muayene edildi. Anne ve iki çocuğunda da Crowe belirtisi mevcuttu, ayrıca annede toplam 10 adet değişik bölgelere yerleşmiş nörofibromların bulunduğu görüldü. Yapılan tam kan sayımı, açlık kan şekeri, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, idrar ve gaita incelemeleri, akciğer ve uzun kemik grafileri normal olarak değerlendirildi. Olguların üçünün de göz muayenesinde bilateral Lish nodülü izlendi. Kranial magnetik rezonans incelemesi ve nörolojik muayeneleri normaldi. Annenin nörofibromları eksize edildi. Histopatolojik inceleme sonucunda pleksiform nörofibrom oldukları belirlendi. Bu bulgular sonucunda olgulara NF1 tanısı konuldu. Anneye ketotifen 2 mg/gün başlanıldı. Burada NF1’li anne ve iki çocuğu sunulacak ve hastalıkta görülen bulgular gözden geçirilecektir.Öğe Psödoksantoma elastikum(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 1999) Doğan, Gürsoy; Oram, Yasemin; Karıncaoğlu , YeldaPsödoksantoma elastikum Öz: Psödoksantoma elastikum deri, göz ve kan damarlarını tutan, elastik dokunun dejeneratif nadir bir hastalığıdır. Olguların çoğunluğu otozomal dominant ve otozomal resesif geçişli olmasına rağmen, hastalık sporadik olarak da ortaya çıkabilir. Bu makalede özellikle yerli literatür gözden geçirilerek, iki psödoksantoma elastikumlu olgu sunulmuştur.