Yazar "Durmuş, Emine" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akıllı Cep Telefonlarının Ebeveynlik Görevinde Kullanımı(2022) Durmuş, Emine; Er, EmineBu araştırmada anne babalık görevlerinin yerine getirilmesinde akıllı cep telefonlarının kullanımı incelenmiştir. Araştırmaya 25 anne-baba katılmıştır. 19 anne 6 babayla görüşme yapılmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 32.6’dır. Anne babaların akıllı cep telefonu günlük ortalama kullanım süresi 3.62 saate tekabül ederken ebeveynlik için akıllı cep telefonundan yararlanmaya ilişkin günlük ortalama kullanım süresi 48 dakikadır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Ayrıca çalışmanın verileri yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Verilerin analizinde içerik analizi kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen temel bulgu ise akıllı cep telefonların dahil olduğu ebeveynlik görevlerinin ebeveynlik rollerini geliştirme ve ebeveynlik aktiviteleri olmak üzere iki temada yer almasıdır. Ebeveynlik rollerini geliştirme temasında en çok sağlık (%29.24) alt teması tekrarlanırken en az problem davranış (%6.60) alt teması tekrarlanmıştır. Ebeveynlik aktiviteleri teması kendi içinde oyun-eğlence (%86.95) ve izleme (%13.04) olmak üzere 2 alt temaya dağılmaktadır. Oyun-eğlence alt teması çizgi film izletme, masal ve şarkı dinletme ve oyun oynatma kodlarından oluşmaktadır. İzleme (%13.04) alt temasında çocuğun kreşteki takibi kodu yer almaktadır. Araştırmada elde edilen sonuçlar özetlendiğinde ise anne babaların akıllı cep telefonundan çocuk yetiştirmeyle ilgili bilgilere ulaşmada en çok bilimsel bilgi içermesi kriterini kullandığı görülmektedir. Araştırmadan elde edilen bulgular ilgili alanyazın çerçevesinde tartışılmıştır.Öğe Büyükannelerin Torun Büyütme Yaşantılarının İncelenmesi(2019) Tunca, Aslı; Durmuş, EmineÖz: Araştırma; torun büyütmenin büyükanneye, büyükannenin evlilik ve eş ilişkilerine etkilerine dair algılarını inceleyen, nitel araştırma yönteminin kullanıldığı yorumlayıcı ve beti mleyici bir çalışmadır. Araştırma, yaşları 50 ile 63 arasında değişen 16 büyükannenin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Büyükannelerin seçilmesinde kartopu örnekleme yöntemi ve ölçüt örnekleme yöntemi kullanılmıştır.Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından oluşturulan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Verilerin analizi için nitel veri analizi yöntemlerinden içerik analizi kullanılmıştır. Bulgulara görebüyükanneler torun büyütme sürecinden duyuşsal ve bilişsel açıdan daha olumlu, davranışsal ve etkileşimsel açıdan daha olumsuz etkilenmişlerdir. Ancak genel olarak torun büyütmenin büyükanneye olumlu etkilerinin daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Araştırmanın bir başka önemli bulgusu ise torun büyütmenin büyükannenin evliliğine etkileridir. Büyükannelerin eşlerinden daha fazla destek ve anlayış gördükleri; evlilik ilişkileri açısından ise evliliklerinin daha uzlaşmacı, daha mutlu ve zevkli, daha bütünleşik ve kaynaşık, daha uyumlu oldukları saptanmıştır. Araştırma bulgularına dayanarak büyük ebeveyn ile torunu bir araya getiren projeler geliştirilebilir.Öğe Cinsel taciz: Üniversite öğrencilerinin algı ve tepkileri(İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 2013) Durmuş, EmineThis study investigates sexual harassment. In the first section of the study, it is aimed to determine what kind of sexual harassment they face, in which contexts they face this harassment, and the feelings and the reactions they reveal when they face sexual harassment. The second section tries to find out why some people do not show any reactions when they face sexual harassment and investigate these people" reasons why they do so. The findings indicate that the majority of the university students face sexual harassment through being gazed (60.69%) and being touched (45.48%) without their consent. It is seen that sexual harassment mostly occurs in unknown contexts (49.12%) and social contexts with friends (39.14%). When an individual face sexual harassment, of the feelings, the most intensive ones are determined to be anger (57.36%), sorrow (42.94%) and embarrassment (40.25). When the reactions to the sexual harassment are considered, it is found out that 69.59% of the university students did not anything. The qualitative findings on why they did not do anything regarding sexual harassment they faced indicate that they did not do anything due to several reasons: being misunderstood by others (96.56%), worrying about being blamed (92.04%), self-blame (51.13) and being disgraced/falling into disrepute (35.22). The results reveal that both men and women face sexual harassment, that it is also commonplace among the university students, and that the victims do not show any reactions though they have feelings such as anger, sorrow, and embarrassment. Among the most commonly stated reasons why any reaction does not occur are the perceptions and social pressure towards social and sexual roles, the way people are raised and the feeling that they have deserved it.Öğe Determination of Beliefs, Attitudes of Consulting Teachers towards Mental Diseases, and Referral Reasons of Their Students to a Child and Adolescent Psychiatrist(2016) Kütük, Meryem Özlem; Durmuş, Emine; Gökçen, Cem; Toros, Fevziye; Güler, Gülen; Evegu, ErkanAbstract: Rehber öğretmenlerin ruhsal hastalıklara yönelik inançlarının, tutumlarının ve öğrencilerini çocuk ve ergen psikiyatri uzmanına yönlendirme gerekçelerinin belirlenmesi Amaç: Çalışmamızda rehber öğretmenlerin ruhsal hastalıklara yönelik inançları, tutumları ve öğretmenlerin öğrencilerini çocuk ve ergen psikiyatri uzmanına yönlendirme gerekçelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma, 118 rehber öğretmen ile gerçekleştirilmiştir. Veri toplama işlemi sosyodemografik bilgi formu ve Ruhsal Hastalığa Yönelik İnançlar Ölçeği (RHYİÖ) yoluyla elde edilmiştir. Sonuçlar: Elde edilen bulgulara göre, rehber öğretmenlerin %15.3'ü bir ruhsal sorun nedeni ile herhangi bir zamanda psikiyatri uzmanına, %32.2'si çocuğu için çocuk ve ergen psikiyatri uzmanına başvurmuş ve %89.8'i öğrencilerini, çocuk ve ergen psikiyatri uzmanına yönlendirmiştir. Öğretmenlerin, RHYİÖ'den aldıkları puan ortalamaları toplam ölçekten 80.41±9.32, tehlikeli alt ölçeğinden 28.82±5.35, çaresizlik ve kişilerarası ilişkilerde bozulma alt ölçeğinden 43.83±4.93 ve utanma alt ölçeğinden 7.76±1.81 puandı. Katılımcıların RHYİÖ'den aldıkları puan ortalamaları cinsiyet, yaş, medeni durum, görev yaptığı kurum, hizmet yılı ve mezun oldukları lisans programı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermemektedir. Rehber öğretmenlerin öğrencilerini çocuk ve ergen psikiyatri uzmanlarına yönlendirme gerekçeleri sırasıyla davranış bozukluğu (%31.10), dikkat eksikliği (%16.10), depresif duygudurum (%14.72) ve hiperaktivite (%12.20) olarak saptandı.Sonuç: Bu araştırmada rehber öğretmenlerin ruhsal hastalıklara yönelik olumsuz inançları olduğu, ruhsal hastalıklara yönelik utanma duygusu yaşadığı ve bu hastaları tehlikeli olarak değerlendirdiği görülmektedir. Diğer yandan öğretmenlerin, bu hastalıkların bireylerde çaresizlik yarattığı ve kişiler arası iletişimi bozduğu yönünde bir inançları olduğu da bulunmuştur. Çalışmamızın, literatür taramamız sonucunda rehber öğretmenlerin ruhsal hastalıklara yönelik tutum ve inançlarını, öğrencilerini psikiyatriste yönlendirme gerekçelerini inceleyen ilk çalışma olduğunu düşünülmektedir.Öğe Dijital Ebeveynlik Farkındalık Ölçeğinin Geliştirilmesi(2020) Manap, Abdullah; Durmuş, EmineBu araştırmanın amacı, keşfedici sıralı desen modeline göre dijital ebeveynlik farkındalığının boyutlarını belirlemek ve anne babaların dijital ebeveynlik farkındalık düzeyine ilişkin geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirmektir. İlk basamakta nitel görüşmelerin içerik analizi ile dijital ebeveynlik farkındalığının boyutları belirlenmiştir. İkinci aşamada, anne-babaların dijital ebeveynlik farkındalığını belirleyen bir ölçek geliştirilmiştir. Nitel bulgulara göre; dijital ebeveynlik farkındalığının beş boyutlu olduğu sonucuna varılmıştır. Nitel çalışma sonuçları ve alan yazı incelenerek bir madde havuzu oluşturulmuştur. Sonraki aşamada geçerlik ve güvenirlik analizleri yapılan ve ebeveynlerin dijital farkındalığını ölçmeyi amaçlayan bir ölçek geliştirilmiştir. Ölçek geliştirme aşamasında ölçeğin yapı geçerliği için ilkokula giden çocuğa sahip 461 ebeveyn üzerinden açımlayıcı faktör analizi yapılmıştır. Farklı 291 ebeveyn üzerinden doğrulayıcı faktör analizi gerçekleştirilmiştir. Ölçeğin güvenirliğine ilişkiniç tutarlılık katsayıları, test yarılama analizi, madde analizleri ve son olarak ölçüt geçerliği bulguları elde edilmiştir. Araştırma sonunda, geçerlik ve güvenirliği test edilmiş, , dört boyutlu ve 16 maddelik bir “Dijital Ebeveynlik Farkındalık Ölçeği” geliştirilmiştir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre Dijital Ebeveynlik Farkındalık Ölçeği’nin alt boyutları ile nitel bulguları karşılaştırıldığında elde edilen bulguların birbirini desteklediği görülmektedir. Nitel bulguların alt temaları; verimli kullanım, risklerden koruma, model olma, dijital ihmal ve yeniliklere açık olma şeklindedir. Ölçeğin alt boyutlarının da; verimli kullanım, risklerden koruma, model olma ve dijital ihmal şeklinde olduğu görülmektedir. Ölçek de yer alan alt boyutlarla ebeveynlerin dijital ebeveynlik farkındalığının belirlenebileceği görülmektedir.Öğe EVLİLİK DOYUMUNUN EVLENME BİÇİMİ AÇISINDAN İNCELENMESİ: BİR META-ANALİZ ÇALIŞMASI(Turkish Studies (Elektronik), 2017) Haylı, Rüstem Göktürk; Durmuş, Emine; Kış, AliÖz: Bu araştırmanın amacı, Türkiye'de yapılan ve evli bireylerin evlilik doyumunun araştırıldığı tezlerin inceleyerek evlenme biçimine ilişkin bulguları meta-analiz yöntemi ile sentezlemek; bunun sonucunda evlilik doyumu ile evlenme biçimi arasındaki farkın büyüklüğü ve yönünü ortaya çıkarmaktır. Bu amaçla yükseköğretim kurulu başkanlığı ulusal tez merkezi veri tabanından evlilik doyumunu konu alan 64 teze ulaşılmıştır. Bu tezlerden evlenme biçimi değişkenlerine ilişkin ve kodlama protokolüne uygun veriler içeren 13 tez, araştırmaya dahil edilmiştir. Araştırmanın örneklemini toplam 2845 kişi oluşturmaktadır. Evlilik doyumunun evlenme biçimine göre etki büyüklüğü, alan yazında Cohen d olarak bilinen Standardize Ortalamalar Farkı (SOF) analiz yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Analiz sürecinde hem sabit etkiler hem de rastgele etkiler modelleri için değerler hesaplanmıştır. Metaanalize dahil edilen çalışmalarda yayın yanlılığı olup olmadığını belirleyebilmek için huni grafiği, Orwin'in Güvenli N Sayısı, Egger'in Regresyon Testi ve Duval ve Tweedie'nin Kırp ve Doldur yöntemi kullanılmıştır. Meta-analizde yayın yanlılığı olup olmadığını belirlemek için kullanılan yöntemler sonucunda araştırmada yayın yanlılığının olmadığı belirlenmiştir. Araştırma sonucuna göre evlenme biçimi açısından hem sabit etkiler modeline hem de rastgele etkiler modeline göre flört ederek evlenenler lehine önemsiz düzeyde (SEM: d=-0.72 REM: d=-0.19) bir etki büyüklüğü bulunmuştur. Homojenlik testi sonucuna göre, çalışmanın evlenme şekli (Q=82,73, p=0.00; I2= 85,49) açısından heterojen olduğu bulunmuştur. Elde edilen sonuçlar, ilgili alan yazın çerçevesinde tartışılmış ve önerilerde bulunulmuşturÖğe EVLİLİKTE BAĞIŞLAMA ÖLÇEĞİ-OLAY: TÜRKÇE’YE UYARLAMA, GEÇERLİK ve GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI(2018) Manap, Abdullah; Durmuş, EmineÖz: Bu çalışmanın amacı, Fincham, Beach & Davila tarafından 2004 yılında geliştirilen Evlilikte Bağışlama Ölçeği-Olay “Marital Forgiveness Scale-Event”ın Türkçe formunun evli bireylerde kullanılmak üzere psikometrik özelliklerinin sınanmasıdır. Araştırmanın örneklemini 18-64 yaşları arasındaki 521 evli birey oluşturmaktadır. Ölçeğin Türkçe formu istatistiksel analizler kullanılarak, faktör yapısı, ölçüt geçerliği, iç tutarlılığı, madde analizi (düzeltilmiş madde-toplam korelasyonu, alt %27-üst %27 t testi) açısından değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgulara göre ölçek orjinalinde olduğu gibi 9 maddelik bir yapıya sahiptir. Ayrıca ortak faktör varyansının .55 ile .76 arasında değiştiği, Kaiser Meyer Olkin sonucunun .782 olduğu, doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarının mükemmel ve kabul edilebilir seviyelerde olduğu saptanmıştır. Bu araştırma, Evlilikte Bağışlama Ölçeği-Olay’ın yurtiçinde uygulanabilir psikometrik özellikler taşıdığını ve evli bireylerde bağışlama düzeyini belirlemek amacıyla kullanılabilir olduğunu ortaya koymaktadır.Öğe EVLİLİKTE PROBLEM ÇÖZMEYİ YORDAYAN DEĞİŞKENLERİN İNCELENMESİ(2018) Altuntaş, Serkan; Durmuş, EmineÖz: Bu araştırmanın amacı, evli bireylerin evlilikte problem çözme becerilerini yordayan değişkenleri incelemektir. Araştırmanın çalışma grubu, Malatya'da yaşayan ve araştırmaya gönüllü olarak katılan 168'i (%53) kadın ve 146'sı (%47) erkek olmak üzere toplam 314 evli bireyden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak Hüner (2002) tarafından Türkçe'ye uyarlaması yapılan Evlilikte Problem Çözme Ölçeği ve Yıldırım (2004) tarafından geliştirilen Eş Destek Ölçeği kullanılmıştır. Veri analizi için aşamalı regresyon tekniği kullanılmıştır. Araştırma sonunda; evlilikte problem çözme becerilerinin eş desteği ve ev içi sorumluluk değişkenleri tarafından istatistiksel olarak yordandığı sonucuna ulaşılmıştır. Evlenme biçimi, evlenme yaşı, evlilik süresi ve çocuk sayısı değişkenleri ile evlilikte problem çözme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı bulunmuşturÖğe Grupla psikolojik danışmada kendini açan ve açamayan liderin etkileri(Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2013) Durmuş, EmineÖz: Lider psikolojik danışma gruplarında önemli bir terapötik güçtür. Bu çalışmada grupla psikolojik danışma oturumlarında liderin kendini açması ve açmamasının terapötik etkileri incelenmiştir. Araştırmada, grup sürecine katılan üyelerin değerlendirmesiyle, kendini açan ve açmayan grup liderinin süreç ve üyeler üzerindeki etkilerini ortaya koyma amaçlanmıştır. Bu nedenle on üyeden oluşan, iki ayrı grupla, 12 hafta süren grupla psikolojik danışma oturumları yapılmıştır. Gruplardan biri, kendini açan bir lider tarafından, diğeri kendini açmayan bir lider tarafından yürütülmüştür. Oturumlar sonunda üyelere iki açık uçlu soru yöneltilerek, grup üyelerinin, kendi liderlerine ilişkin değerlendirmeleri alınmıştır. Veriler, içerik analizi ile çözümlenmiştir. Sonuçta; grupla psikolojik danışma oturumlarında liderin kendini açmasının, model olma, cesaret verme, grupta güven, bağlılık, etkileşim ve bizlik duygusunu oluşturma gibi bir dizi olumlu terapötik etkilere sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte, grubun zamanının paylaşılmaması, sürecin daha profesyonel algılanması gibi, liderin kendini açmamasının da olumlu etkileri olduğu görülmüştür.Öğe Grupla Psikolojik Danışmada Yeni Bir Alıştırma: 'Ağlama Duvarı'(2015) Durmuş, Emine; Yıldırım, TaşkınGrupla psikolojik danışma oturumlarında direnç oluştuğunda tanımak, tanımlamak ve üstesinden gelmek için profesyonel zeminde çalışmak uzmanın sorumluluğundadır. Özellikle zaman sınırlı, gönüllülük esasının ikinci plana tutulduğu, kapalı gruplarda direnç daha yoğun görülür. Grupla psikolojik danışma sürecinin etkili çalışabilmesi için grup lideri tarafından direnci aşmaya yönelik alıştırma kullanmak gerekebilir. Bu çalışma ile söz konusu gereklilikten doğan, yazar1 tarafından geliştirilen, grup oturumlarında uygulamaları yapılan ve etkileri değerlendirilen yeni bir alıştırma sunulmuştur. İki grup lideri tarafından eş zamanlı yürütülen iki ayrı grupta uygulanan bu alıştırmanın grup süreci ve üyeler açısından doğurguları tartışılmıştır. Grup oturumları sonunda üyelerden alınan raporların içeriğinde yer alan üye görüşleri bu araştırmanın verilerini oluşturmuştur. Verilerin içerik analizi ile çözümlenmesi sonucunda direnci aşmak için geliştirilen "ağlama duvarı" alıştırmasının etkililiği 5 (beş) alt kategori altında toplanmıştır. Bu kategoriler, grubun; (1) harekete geçirici-motive edici etkisi, (2) ait olma ve biz duygusu, (3) Liderin model olma etkisi, (4) eylem evresine geçiş etkisi ve (5) alıştırmanın kendine özgü terapötik etkisi olarak incelenmiştir. Bu çalışmada sunulan "ağlama duvarı" alıştırması, psikolojik danışma gruplarıyla çalışan alan uzmanları için önerilebilirÖğe Grupla psikolojik danışmada yeni bir alıştırma: ağlama duvarı(İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 2015) Yıldırım, Taşkın; Durmuş, EmineIn group counseling sessions, it is the expert's responsibility to notice, define and cope with resistance situations. Resistance is especially encountered in restricted and closed groups where the volunteering principle is ignored. In order for group counseling to be effective, the group leader may have to use exercises for coping with resistance. The present study has emerged on the basis of this need and introduces a new exercise used in the group process and its effects. The outcomes of this exercise which is practiced in two groups simultaneously by two group leaders are discussed from the perspective of the members. The members' opinions in the reports recorded at the end of the group sessions comprise the data of the present research. As a result of the content analysis, the effectiveness of the "wailing wall" exercise developed for coping with resistance has been classified into 5 categories: (1) motivating effect, (2) belongingness and the feeling of us, (3) modelling effect, (4) transition to activity stage and (5) the exercise's idiosyncratic therapeutic effect. The "wailing wall" exercise, which are presented, is recommended for experts working in counseling groups.Öğe Grupla psikolojik danışmanın cinsiyet sınıf ve başarı düzeyleri farklı öğrencilerin öz saygı düzeyine etkisi(İnönü Üniversitesi, 1994) Durmuş, EmineBu araştırmada grupla psikolojik danışmanın öğrencilerin özsaygı düzeylerini etkileyip etkilemediği cinsiyet, sımf ve başarı düzeyleri açısından araştırılmıştır. Araştırma 1992-1993 Eğitim-Öğretim yılında Malatya ili Merkez Karakavak Lisesine devam eden öğrencilerden seçilen gönüllü 54 öğrenci ile yapılmıştır. Öğrencilerin özsaygı düzeyleri "Özsaygı Envanteri" ile belirlenmiştir. Öğrencilerin özsaygı envanterinden aldıkları puanlar cinsiyetleri, sımf düzeyleri ve başarı düzeyleri gözönüne alınarak, üç deney-üç kontrol grubu oluşturulmuştur. Deney grupları ile oniki hafta süreyle grupla psikolojik damşma oturumları yapılmıştır. Grupla psikolojik danışma başlangıcında ve bitiminde özsaygı envanteri üç ay ara ile iki kez uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel analizlerinde "t-testi" ve "Tek- Yönlü Varyans Analizi" tekniği kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen sonuçlar şöyle özetlenebilir. 1. Grupla psikolojik danışmanın öğrencilerin özsaygı düzeylerini anlamlı düzeyde etkilediği ortaya çıkmıştır. 2. Grupla psikolojik danışmanın öğrencilerin özsaygı düzeyine etkisinin cinsiyetlere göre anlamlı düzeyde fark göstermediği ortaya çıkmıştır. 3. Grupla psikolojik danışmanın öğrencilerin özsaygı düzeyine etkisinin sımf düzeylerine göre anlamlı düzeyde fark gösterdiği ortaya çıkmıştır. Grupla psikolojik danışmanın etkisi lise 2. sımf öğrencilerinde, lise 1. ve lise 3. öğrencilerine göre daha belirgin olmuştur. 4. Grupla psikolojik danışmanın öğrencilerin özsaygı, düzeyine etkisinin akademik başarı düzeylerine göre anlamlı düzeyde fark gösterdiği ortaya çıkmıştır. Grupla psikolojik danışmanın etkisinin yüksek düzeyde akademik başarıya sahip öğrencilerde daha anlamlı olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular okullarda Psikolojik Damşma ve Rehberlik hizmetlerinin gerekliliğine yeniden işaret etmiştir.Öğe Investigation of Interpersonal Dependency Tendency in Terms of Five-Factor Personality Traits(2011) Durmuş, Emine; Doğmuş, Yağmur UlusoyÜniversite öğrencilerinin kişilerarası bağımlılık eğilimlerini belirlemek ve kişilerarası bağımlılık düzeyleri açısından kişilik özelliklerinin farklılaşıp farklılaşmadığını incelemek bu araştırmanın amacıdır. Çalışmanın örneklemini İnönü Üniversitesi öğrencilerinden tesadüfü olarak belirlenen yaşları 18 ile 28 arasında değişen 153’ ü kız, 130’ u erkek olmak üzere 283 öğrenci oluşturmaktadır. Katılımcıların kişilerarası bağımlılık eğilimleri, ‘’Kişilerarası Bağımlılık Ölçeği’’ ile kişilik özellikleri ‘’Beş Faktör Envanteri’’ ile belirlenmiştir. Kişilerarası bağımlılık eğilimleri ile kişilik özellikleri arasındaki ilişki Pearson korelasyon tekniği ile, kişilerarası bağımlılık düzeylerine göre kişilik özelliklerinin farklılaşıp farklılaşmadığı ise tek yönlü MANOVA ile incelenmiştir. Sonuçlar kişilerarası bağımlılık ile beş faktörün yumuşak başlılık ve nevrotizm boyutları arasında pozitif yönde, dışadönüklük boyutu ile negatif yönde bir ilişki olduğunu göstermiştir. Yine araştırma bulguları kişilerarası bağımlılık düzeyleri düşük ve yüksek olan bireylerin beş faktör kişilik özelliklerinden dışa dönüklük, uyumluluk ve nevrotizm özellikleri açısından farklılaştığını göstermektedir. Son olarak katılımcıların yaş ve cinsiyete göre kişilerarası bağımlılık eğilimleri ve beş faktör kişilik özellikleri bakımından anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır.Öğe Okul öncesi dönemde güncel bir ebeveyn davranışı: Sharenting(2020) Durmuş, Emine; Aslan, SebahaddinBu çalışmanın konusunu, ebeveynlerin çocuklarına ait fotoğraf ve bilgileri sosyal medyadapaylaşmasına (sharenting) ilişkin tutumları oluşturmaktadır. Bu çalışmada, çocuğu anaokuluna devameden annelerin, sosyal medyada çocuğu ile ilgili bilgi paylaşma tutumları incelenmiştir. Annelerin dahaçok hangi platformlarda bilgi paylaştıkları, bilgileri ne sıklıkta paylaştıkları, paylaşım yaptıkları durumlarve paylaşma gerekçeleri incelenmiştir. Araştırma 4-6 yaş aralığında çocuğu olan ve çocuğu anaokulunadevam eden 401 anne ile gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar yüksek oranda (%84,3) annelerin sosyal medyada,çocuklarıyla ilgili bilgi paylaştığını göstermiştir. Annelerin %84.3’ünün sosyal medyada çocukları ile ilgilibilgi paylaştığı belirlenmiştir. Annelerin yaklaşık yarısı (%48,1)’i bilgi ve fotoğraf paylaşmakta sakıncagörmemektedir. Daha az sayıda anne (%14) bilgi ve fotoğraf paylaşmayı doğru bulmadığını belirtmiştir.Ayrıca annelerin %1.2’si bilgi ve fotoğraf paylaşmanın suç olduğunu düşündüğünü belirtmektedir.Paylaşımlar yaygın olarak kullanılan sosyal medya platformları olan Facebook ve İnstagramdan ziyadeWhatsapp-durum’unda (% 52,9) yapılmaktadır. Çocukları iki yaşına gelmeden onlarla ilgili bilgi vefotoğraf paylaşan annelerin oranı %46,1 olarak bulunmuştur. Yapılan paylaşımların %47,4’ü özelgünlerle ilgilidir. Paylaşımlar, anı biriktirmek (%45,8), paylaşımların beğenilmesinden mutlu olmak(%22,2) gibi gerekçelerle paylaşmaktadırlarÖğe Okul Tükenmişliğini Önlemede Ebeveyn İzlemesi ve Olumlu Okul İklimi(2017) Durmuş, Emine; Aypay, Ayşe; Aybek, Eren CanÖz: Bu çalışmada ebeveyn izlemesi ve olumlu okul ikliminin lise öğrencilerinin okul tükenmişliği sendromu ile ilişkili olduğu öngörüsü sınanmıştır. İlişkisel modelde kurgulanan bu araştırmada uygun örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmaya 294 öğrenci katılmıştır. Araştırma verileri üç ölçme aracı kullanılarak toplanmıştır. Bu çalışmada doğrulayıcı faktör analizi ve yol analizi tekniklerinden yararlanılmıştır. Tüm ölçekler için doğrulayıcı faktör analizi ile yapısal eşitlik modellemesinin ilk aşaması olan ölçme modeli kurulmuş, aynı zamanda veri ile orijinal ölçek yapısının uygunluğu test edilmiştir. Daha sonra gizil değişkenler ile yapısal eşitlik modellemesi kurulmuş ve yol analizi ile test edilmiştir. Okul tükenmişliği, okul iklimi ve ebeveyn izlemesi arasında kurulan modele ait uyum indisleri modelin veri ile uyumlu olduğunu göstermiştir. Model incelendiğinde, okul iklimi ve ebeveyn izlemesi ile tükenmişlik arasında negatif bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Okul iklimi ve ebeveyn izlemesi puanları arttıkça tükenmişlik azalmaktadır.Öğe Sexual Harassment: University Students' Perceptions and Reactions(İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2013) Durmuş, EmineSexual Harassment: University Students' Perceptions and Reactions Öz: Anahtar Kelimeler: Konu Alanı: Fen > Sosyal > Eğitim, Eğitim AraştırmalarıÖğe Üniversite Öğrencilerinin Algıladıkları Anne Baba Tutumu ile Bağışlama Düzeylerinin İlişkisi(2018) Tunca, Aslı; Durmuş, EmineÖz: Bu araştırmanın amacı üniversite öğrencilerinin algıladıkları ana-baba tutumları ile bağışlama düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın çalışma grubu İnönü Üniversitesinin farklı fakültelerinde (Eğitim Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İletişim Fakültesi ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) 2016-2017 bahar döneminde öğrenim görmekte olan 389 (278 kadın, 111 erkek) öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada, çalışmaya pratiklik ve hız kazandırması amacıyla örnekleme yöntemi olarak kolay ulaşılabilir durum örneklemesi kullanılmıştır. Kişisel bilgi formu, Ana-baba tutumları ölçeği ve Heartland affetme ölçeği; Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik, Sınıf Öğretmenliği, Türk Dili ve Edebiyatı, Felsefe, İktisat, Halkla İlişkiler ve Sosyoloji bölümü öğrencilerine gönüllülük esasına göre dağıtılmış ve veriler toplanmıştır. Bağışlama ve ana-baba tutumları arasındaki ilişki Spearman-Brown Sıra Farkları Korelasyon analizi ile test edilmiş, bağışlama puanlarının cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığı Mann Whitney-U testi ile analiz edilmiştir. Bulgulara göre, anne ve babasını demokratik olarak algılayan üniversite öğrencilerinin kendini ve durumu bağışlama eğilimleri daha yüksek ve arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Buna ilave olarak algılanan ana-baba tutumu koruyucu-istekçi ve otoriter tutum olan üniversite öğrencilerinin genel, kendini ve durumu bağışlama eğilimlerinin düşük ve aralarında negatif yönde anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Ayrıca araştırma bulgularına göre üniversite öğrencilerinin bağışlama eğilimleri (genel, kendini, başkalarını ve durumu) cinsiyet açısından anlamlı farklılık göstermemiştir. Bulgular alan yazın ışığında tartışılmış ve öneriler sunulmuştur.Öğe Utangaç Olan ve Olmayan Öğrencilerin Algıları(Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2007) Durmuş, EmineÖz: Bu araştırmanın amacı, utangaç olan ve olmayan öğrencilerin kendileri ile ilgili algılarını belirlemektir. Bu amaçla öğrencilere utangaçlık ölçeği uygulanmış ve ölçekle birlikte verilen bilgi toplama formunda, kendileri ile ilgili algıları sorulmuştur. Araştırma betimsel bir çalışmadır. Araştırma Ankara Üniversitesinde öğrenimini sürdürmekte olan 255 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Araştırma verilerinin istatistiksel analizi SPSS ortamında Kay-Kare Testi (Chi-Square Tests) ile yapılmıştır. Araştırma sonucuna göre utangaçlık ölçeği’nden yüksek puan alan öğrencilerin %36.0’sı kendilerini utangaç olarak algılamaktadırlar. Bu oran utangaç olmayan öğrencilerde ise %2.0’tür. Utangaç öğrencilerin %85.7 kişilerarası ilişkilerini geliştirmek amacıyla grup programlarına katılmayı istediklerini ifade etmişlerdir. Buna kaşın utangaçlık puanı yüksek olan öğrencilerin ancak %14.3’si bu tür programlara katılmayacaklarını ifade etmişlerdir. Araştırma sonuçları alanyazındaki çalışmalar ışığında yorumlanmış ve öneriler sunulmuştur.Öğe Yaratıcı Drama ile Bütünleştirilmiş Grupla Psikolojik Danışmanın Üniversite Öğrencilerinin Utangaçlık Düzeylerine Etkisi(Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2008) Durmuş, EmineÖz: Bu araştırmada, yaratıcı drama ile bütünleştirilmiş grupla psikolojik danışmanın üniversite öğrencilerinin utangaçlık düzeylerine etkisi incelenmiştir. Araştırmada öntest-sontest kontrol gruplu (split-plot) desen kullanılmıştır. Araştırmanın bağımsız değişkeni deney grubunda uygulanan programdır. Bağımlı değişkeni ise öğrencilerin utangaçlık düzeyidir. Araştırmada Göngör (2001) tarafından Türkçe’ye uyarlanan utangaçlık ölçeği kullanılmıştır. Araştırmacı tarafından geliştirilen yaratıcı drama ile bütünleştirilmiş utangaçlık programı, ağırlıklı olarak bilişsel-davranışcı yaklaşımı temel alarak, yaratıcı dramanın rol oynama, dramatizasyon, doğaçlama vb. tekniklerine dayalı olarak hazırlanmıştır. Grupların utangaçlık düzeyleri arasında anlamlı fark olup olmadığını ve bu farkın uzun süreli olup olmadığını, belirlemek amacıyla split-plot analiz tekniği kullanılmıştır. Bulgular deney grubunda yer alan öğrencilerin kontrol grubundaki öğrencilere kıyasla utangaçlık düzeylerinin anlamlı düzeyde azaldığı ve bu azalmanın olumlu etkisinin uzun süreli olduğunu ortaya koymuştur. Sonuçlar literatür ışığında tartışılarak, öneriler sunulmuştur.Öğe Zorba, Kendine Güvenen ve Zorbalıktan Kaçınan Tutumları Sergileyen Lise Öğrencilerinin İş Birliği Yapma Karakter Özelliği Açısından Değerlendirilmesi(2008) Aypay, Ayşe; Durmuş, EmineÖz: Bu çalışmanın amacı zorba, güvenli ve kaçınan tutum sergileyen öğrencilerin iş birliği yapma karakter özelliği açısından değerlendirilmesidir. Zorba, güvenli, kaçınan öğrenci ilişkileri tutumları, Koç (2006) tarafından geliştirilen öğrenci ilişkileri tutum ölçeği ile belirlenmiştir. İş birliği yapma karakter özelliği için Clonninger’in geliştirdiği ve Köse ve arkadaşları tarafından (2004) Türkçe’ye uyarlanan mizaç ve karakter envanterinin (TCI) iş birliği yapma alt ölçeği kullanılmıştır. İş birliği yapma karakter özelliği beş alt özellikten (sosyal kabullenme-sosyal hoşgörüsüzlük, empati duyma-sosyal ilgisizlik, yardım severlik-yardım sevmezlik, acımaintikamcılık, temiz kalplilik, vicdanlılık-kendine yarar sağlama) oluşmaktadır. Araştırma Ankara ilinde, 690 lise öğrencisinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar tüm tutumların (zorba, kaçınan ve güvenli) iş birliği yapma karakter özelliği ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğunu göstermektedir. İş birliği yapma ölçeğinden yüksek puan alan öğrenciler, diğerlerinden daha fazla kendine güvenen tutum göstermektedir. İş birliği yapma ölçeğinden düşük puan alan öğrenciler de diğerlerinden daha fazla zorba ve zorbalıktan kaçınan tutum göstermektedir.