Yazar "Efe, Tamer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Doğal çevre felaketlerinin suça etkisi(İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2016) Akkuş, Zafer; Efe, TamerDoğal çevrenin değişik zamanlarda maruz kaldığı felaketler, binlerce/milyonlarca canlının ölmesine ve/veya yaralanmasına neden olurken beraberinde yaşam ortamlarında bulunan her türlü yapı/yapılara geçici/sürekli tahribatlar bırakmıştır/bırakmaktadır. İnsanoğlunun doğal çevreye bilinçli/bilinçsiz müdahaleleri ile dünya gittikçe savunmasız bir hale dönüşmeye başlamıştır. Kendini koruma olgusundan insan faktörü ile uzaklaşan dünya, tarihsel süreç içerisinde birçok doğal felaketin yaşandığı gezegen olmuştur/olmaktadır. Doğal felaketlerin yaşandığı yerler beraberinde güvenlik sorunlarını da ortaya çıkarmaktadır. Suç işleme potansiyeli (gizilgüç) olan birey/bireyler afetlerde maddi/manevi zarar görmüş canlıların/cansızların yaşadığı çevrelerde suça yönelik girişimlerde bulunabilmektedir. Bu araştırmada, suç teorileri (birey - hedef - suç) kapsamında doğal çevre felaketlerinin suça etkisi/etkileri konusu tartışılacaktır.Öğe Tarihsel ve kültürel çevrenin korunması bakımından Türkiye ve İtalya'daki kolluğun görev ve yetklileri(2014) Akkuş, Zafer; Efe, TamerÖz:İnsanoğlu, neolitik dönemden itibaren yerleşik düzene geçmesiyle birlikte yaşadığı doğal çevrede bulunan fiziksel ortamlarda sosyal hayat anlayışını, bakış açısını, inandığı değerleri, edindiği tecrübeleri ve içinde bulunduğu toplumun sosyo-kültürel yapısını yansıtan eserler oluşturmuştur/oluşturmaktadır. Tarihsel ve kültürel çevrelerde bulunan bu eserler; ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı bulundukları yerlerden çalınmış/çalınmakta, zarar görmüş/görmekte ve yok edilmiş/edilmektedir. Geçmiş uygarlıklara ve medeniyetlere ait eserlerin bulunduğu çevrelerin korunmasına ilişkin girişimlerin çok eski dönemlere dayandığı bilinmektedir. 18. ve 19. yüzyılda Avrupa’da meydana gelen sanayi devrimi, 16. yüzyıldan itibaren nüfusun artması ile birlikte içinde tarihsel ve kültürel çevrelerin tahrip edildiği doğal çevrede plansız ve sürdürülebilir olmayan kentleşme anlayışının doğmasına neden olmuştur. Rant düşüncesiyle teknolojinin imkanlarından faydalanılarak doğal ve kültürel çevre ile yapılan mücadelenin/savaşın galibinin insan olduğu algılansa bile kaybedenin yaşanılan hayatın topluma bıraktığı izler ve yine insanın kendisinin olduğu bir gerçektir. 20. yüzyıl tarihsel ve kültürel çevrelerin korunması olgusunun farkındalığının kavranması ve bu olguya ilişkin kuramsal temellerin atılması açısından önemli bir zaman dilimidir. Bu zaman diliminde bilimsel olarak koruma ve korunma yaklaşımlarını içeren teoriden pratiğe yönelik ulusal/uluslararası çalışma ve hukuksal düzenlemeler yapılmıştır. Tarihsel ve kültürel çevrede bulunan eserlere karşı artan suçların önlenmesine yönelik suç öncesi ve sonrası mücadele yöntemleri geliştirilmiştir/geliştirilmektedir. Bu çevrelerin korunması ile eski eserlere karşı işlenen suçlarla mücadele eden kamu kurumları, kamu görevlileri ile mücadele yöntemleri dünyanın değişik ülkelerinde benzerlikler göstermektedir. Tarihsel ve kültürel çevrenin korunması bakımından akdenizin güçlü ve köklü ülkeleri arasında bulunan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Türkiye ve İtalya’da kolluğun görev ve yetkileri bu çalışmada karşılaştırmalı olarak tartışılmaktadır.Öğe Tarihsel ve kültürel çevrenin korunması bakımından türkiye ve italya’daki kolluğun görev ve yetkileri(İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2014) Akkuş, Zafer; Efe, Tamerİnsanoğlu, neolitik dönemden itibaren yerleşik düzene geçmesiyle birlikte yaşadığı doğal çevrede bulunan fiziksel ortamlarda sosyal hayat anlayışını, bakış açısını, inandığı değerleri, edindiği tecrübeleri ve içinde bulunduğu toplumun sosyo-kültürel yapısını yansıtan eserler oluşturmuştur/oluşturmaktadır. Tarihsel ve kültürel çevrelerde bulunan bu eserler; ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı bulundukları yerlerden çalınmış/çalınmakta, zarar görmüş/görmekte ve yok edilmiş/edilmektedir. Geçmiş uygarlıklara ve medeniyetlere ait eserlerin bulunduğu çevrelerin korunmasına ilişkin girişimlerin çok eski dönemlere dayandığı bilinmektedir. 18. ve 19. yüzyılda Avrupa’da meydana gelen sanayi devrimi, 16. yüzyıldan itibaren nüfusun artması ile birlikte içinde tarihsel ve kültürel çevrelerin tahrip edildiği doğal çevrede plansız ve sürdürülebilir olmayan kentleşme anlayışının doğmasına neden olmuştur. Rant düşüncesiyle teknolojinin imkanlarından faydalanılarak doğal ve kültürel çevre ile yapılan mücadelenin/savaşın galibinin insan olduğu algılansa bile kaybedenin yaşanılan hayatın topluma bıraktığı izler ve yine insanın kendisinin olduğu bir gerçektir. 20. yüzyıl tarihsel ve kültürel çevrelerin korunması olgusunun farkındalığının kavranması ve bu olguya ilişkin kuramsal temellerin atılması açısından önemli bir zaman dilimidir. Bu zaman diliminde bilimsel olarak koruma ve korunma yaklaşımlarını içeren teoriden pratiğe yönelik ulusal/uluslararası çalışma ve hukuksal düzenlemeler yapılmıştır. Tarihsel ve kültürel çevrede bulunan eserlere karşı artan suçların önlenmesine yönelik suç öncesi ve sonrası mücadele yöntemleri geliştirilmiştir/geliştirilmektedir. Bu çevrelerin korunması ile eski eserlere karşı işlenen suçlarla mücadele eden kamu kurumları, kamu görevlileri ile mücadele yöntemleri dünyanın değişik ülkelerinde benzerlikler göstermektedir. Tarihsel ve kültürel çevrenin korunması bakımından akdenizin güçlü ve köklü ülkeleri arasında bulunan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Türkiye ve İtalya’da kolluğun görev ve yetkileri bu çalışmada karşılaştırmalı olarak tartışılmaktadır.