Yazar "Erbilen, Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Deneysel gazyağı zehirlenmesinde spontan akciğer aspirasyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Özgen, Ünsal; Erbilen, Mustafa; Hasanoğlu, H.Canan; Şahin, Mustafa; Turgut, Mehmet; Aydın, N.EnginHidrokarbon zehirlenmelerinde gastrik lavaj ve kusturma önerilmemekte, destekleyici tedavi ve hastanın ızlcııilmesiyle yetinilmektedir. Hu zehirlenmelerde pulmoner komplikasyonlar sık görülmekte ve hastanın prognozıınıı belirlemektedir. Hu çalışma gazyağı zehirlenmelerinde, akciğere spontan aspirasvon riskini araştırmak amacı ile yapıldı. Denekler herhiri onar tavşandan oluşan 2 gruba ayrıldı. Birinci gruba orogastrık tüple, II. gruba mini la/ıaratomi ya/>arak direkt mideye gazyağı verildi. 4H saat sonra denekler öldürüldü ve akciğerler histopatolo/ik inceleme için alındı, lîıstopatolojik lezyonların gruplara dağılımı istatistiksel olarak değerlendirildi ve gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmadı.Öğe Gaz yağı alımına bağlı sistemik doku hasarına karşı dimetil sülfoksidin etkisinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Özgen, Ünsal; Aydın, N.Engin; Erbilen, Mustafa; Şahin, Sabit; Turhan, İ.Oğuzİskemik dokularda serbest oksijen radikallerinin biriktiği, doku hasarını artırdığı ve hidrokarbon zehirlenmelerinde sık görülen kimyasal pnömoniye sekonder hipoksik doku lezyonlarının oluştuğu bilinmektedir. Radikal temizleyici etkisi ile doku hasarını azalttığı gastrointestinal sistem lezyonlarında gösterilen dimetil sülfoksit'in (DMSO) benzer etkisinin diğer sistemlerde de etkili olup olmadığı bilinmemektedir. Konuya açıklık getirmek amacıyla 10'ar adetlik üç gruba ayırdığımız tavşanlarda orogastrik tüp ile 1. gruba gaz yağı ve DMSO, 2. gruba gaz yağı, 3. gruba DMSO verildikten sonra 48. saatte denekler öldürüldü. Histopatolojik lezyonların gruplara dağılımı istatistiksel olarak değerlendirildiğinde grup 1 ve grup 2 arasında anlamlı fark bulunamazken grup 3 deki hiç bir denekte patolojik lezyon gözlenmedi. Bulgularımız kimyasal pnömoniye sekonder hipoksik doku hasarını azaltmada DMSO nun etkisiz olduğu yönündedir.Öğe Karaciğer rezeksiyonları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Hasanoğlu, Adnan; Erbilen, Mustafa; Şahin, Mustafa; Şakrak, ÖmerSon yıllımla radiodiagnostik ve cerrahi alandaki gelişmeler karaciğer anatomisi ve fonksiyonlarının ilaha /ı / anlaşılmasına, karaciğer rezeksıyon ameliyatlarında da ilerlemelere yol açmıştır. Hu makalede literatür filizden geçirilerek karaciğer rezeksıyon ameliyatlarının teknikleri ve özellikleri ele alınmıştır.Öğe Karın duvarı defekti veya hernilerde kullanılan prostetik materyallerin karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Arab, Adnan; Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Orakçı, Vahap; Bülbüloğlu, Ertan; Ertaş, ErtuğrulBu çalışmada, vatlarda oluşturulan 2x1 cm boyutlarında karın duvarı defekti, farklı prostetik materyaller (polypropylene ıv polytetrafluoroethylene) ile tamir edilerek enfeksiyon, yapışıklık ve herni oluşumu yönünden farklılıklar araştırıldı. Enfeksiyon ve herni oluşumu yönünden gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmadı. Polypropylene kullanılan grupta yapışıklık daha fazla, kontrol ve polytetrafluoroethylene grubuna göre farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p 0.05 ).Öğe Laparoskopik kolesistektomide skop ile gözlenerek umblikal fasia sütürasyonu yöntemi : 103 olgu deneyimi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Adnan, Hasanoğlu; Mustafa, Şahin; Bülbüloğlu, Ertan; Ertaş, Ertuğrul; Erbilen, Mustafa; Şehitoğlu, MehmetLaparoskopik cerrahi yöntemler yaygınlaştıkça gelişen komplikasyonlarla ilgili bilgiler de artmakta ve yeni komplikasyonlar bildirilmektedir. Kliniğimizde yapılan laparoskopik kolesistektomi sonucu göbek fasia sütürasyonu sırasında barsak yaralanması oluştuğu belirlenen bir olgudan sonra göbek sütürasyon komplikasyonunun önlenmesi için subksifoid çalışma trokarından skop ile direk gözlemle fasia sütürasyonu yöntemi uygulanmaya başlandı. Şubat 1996-Mart 1997 tarihleri arasında 90 kadın (%87.38), 13 erkek (%12.62) toplam 103 hastaya (yaş ortalamaları 49.2114.5) laparoskopik kolesistektomi yapıldı ve fasia sütürasyonu laparoskopik direk gözlemle uygulandı. Ameliyat süresi (30-168 dakika) ortalama 76.1129.8 idi. Pnömoperitoneum veya pnömoperitoneumsuz durumda fasia kenarları penset sapıyla asılarak sütür geçtikten sonra direk gözlemle fasia sütüre edildi. Bir olguda sütürün omentumdan geçtiği gözlendi ve sütür bağlanmadan bırakılıp yeniden sağlam fasiadan geçilerek sütüre edildi. Çalışmamız laparoskopik kolesistektomilerde skop ile direk gözlenerek sütürasyonun yapılmasının nadir de olsa oluşabilecek fasia sütürasyonuna bağlı komplikasyonları önlemede etkili, kolay uygulanabilir, ameliyat süresini uzatmamakta ve güvenilir bir yöntem olduğunu göstermiştir. Ayrıca direk gözlem ile yeteri kadar fasia alındığı için bu yöntem ile insizyonel herni oluşmasını önlemenin de mümkün olduğu düşünülmüştür.Öğe Malign mide tümörleri: 69 vakanın retrospektif incelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Arab, Adnan; Erbilen, Mustafa; Şahin, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Karaayvaz, Muammer; Orakçı, Vahap1988-1993 yılları arasında Ankara Numune Hastanesi Cerrahi Kliniği ve İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında tedavi olan 69 mide kanserli vakanın değerlendirilmesi yapıldı. Vakalarımızın 47'si erkek (%68.1), 22'si kadındı (%31.9), erkek/kadın oranı 2/1 olarak tespit edildi. Bu değerlendirme sonucunda, vakalarımızın hemen hepsinin geç dönemlerde hastaneye müracaat ettiği, tümörün serozayı tuttuğu ve çoğunun III'üncü veya IV'üncü evrede olduğu tespit edildi. 36 hastaya subtotal gastrektomi, 17 hastaya total gastrektomi, 8 hastaya drenaj ve 3 hastaya eksploratif laparatomi uygulandı. 4 hastamız inoperabl olarak değerlendirilerek operasyona alınmadı. 38 hastaya postoperatif kemoterapi,1 hastaya radyoterapi uygulandı. Mide kanserlerinin çeşitli faktörlere bağlı olarak kötü prognoza sahip olduğu gözlendi.Öğe Neostigmin ile barsak peristaltizminin uyarılmasının peritoneal adezyon oluşumu üzerine etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Erbilen, Mustafa; Sönmez, A.Süha; Arab, Adnan; Şahin, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Bülbüloğlu, ErtanHer iki cinsten 20 Wistar rat'a ketamin hidroklorür anestezisi altında 3 cm'lik median kesi ile laparatomi yapıldı. Omentum bir yerinden ipek ile bağlandı. Orta hattın 3 cm sağında 4 x 1 cm'lik periton ve adele defekti oluşturuldu. Bu defekt 5 adet 3-0 ipek sütürle tek tek kapatıldı. Çekum ön yüzüne fırça ile 1 cm2'lik erozyon oluşturuldu. Denekler iki gruba ayrıldı. 10 tanesine 7 gün süre ile 25 gr/kg/gün intramusküler neostigmin uygulandı. Tüm denekler postoperatif 10. gün sakrifiye edildi ve adezyonlar değerlendirildi. Kontrol grubu ile neostigmin verilen grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p < 0.05). Postoperatif adezyonların önlenmesinde barsak peristaltizmi uyarılmasının katkısı olabileceği sonucuna varıldı.Öğe Pankreas tümörlerinde dinamik helikal bilgisayarlı tomografi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Saraç, Kaya; Erbilen, Mustafa; Baysal, Tamer; Toksöz, Mehmet; Akın, OnurÇalışmamızda oniki pankreas tümöründe knnvansiyonel bilgisayarlı tomografi (M) ve dinamik Helikal UT (llelil) uygulanarak sonuçlar karşılaştırıldı. Dinamik HeBT He bolus mtravenö: (ı.v.) kontrast madde enjeksiyonunu takiben maksimum vasküler ve pankreas kontrastlanması sağlandı. Sonuçta, dinamik HeBT. koıtvansiyonel UT ile kıyaslandığında: pankreas tümörlerinin erken teşhisini, konturlarm iyi seçilmesini, komşu dokulara ve vasküler yapılara invazyonunun daha net değerlendirilmesini sağlamakta ve pankreatik kilimlin göriilme oranını arttırmaktadır.Öğe Pilonidal sinüsün cerrahi tedavisinde marsupializasyon ve primer sütür yöntemlerinin karşılaştırılması(1996) Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, Adnan; Bülbüloğlu, ErtanPilonidal sinüs genç erişkinlerde sık görülür. Pilonidal sinüs tedavisinde çok sayıda operatif ve nonoperatif tekniğe rağmen ideal tedavi metodu tartışmalıdır. Bu çalışmada eksizyon ve marsupialisazyon ile tedavi edilen 22 hasta ile eksizyon ve primer sütür uygulanan 11 hasta, postoperatif komplikasyonlar, hastanede yatış süresi, yara iyileşmesi ve nüks yönünden karşılaştırıldı. Eksizyon ve primer sütür ile pilonidal sinüsün tedavisini takiben yara enfeksiyonu ve nüks relatif olarak yüksek olmasından dolayı eksizyon ve marsupializasyonun pilonidal sinüs vakalarında daha uygun olduğu görüldü. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2): 107-109]Öğe Pilonidal Sinüsün Cerrahi Tedavisinde Marsupializasyon ve Primer Sütür Yöntemlerinin Karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, Adnan; Bülbüloğlu, ErtanPilonidal sinüs genç erişkinlerde sık görülür. Pilonidal sinüs tedavisinde çok sayıda operatif ve nonoperatif tekniğe rağmen ideal tedavi metodu tartışmalıdır. Bu çalışmada eksizyon ve marsupialisazyon ile tedavi edilen 22 hasta ile eksizyon ve primer sütür uygulanan 11 hasta, postoperatif komplikasyonlar, hastanede yatış süresi, yara iyileşmesi ve nüks yönünden karşılaştırıldı. Eksizyon ve primer sütür ile pilonidal sinüsün tedavisini takiben yara enfeksiyonu ve nüks relatif olarak yüksek olmasından dolayı eksizyon ve marsupializasyonun pilonidal sinüs vakalarında daha uygun olduğu görüldü.Öğe Safra kesesi karsinomu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Şahin, Mustafa; Aydın, Abdullah; Erbilen, MustafaSafra kesesi karsinomu nadir görülür ve çoğu kolelityazis ile birliktedir. Klinik belirtiler nonspesifik olduğu ve kolesistitle karıştığı için ameliyat öncesi tanı koymak zordur. Tümörlerin çoğu adenokarsinomlardır. Mukoza ve submukozada lokalize safra kesesi karsinomlarında yalnız kolesistektomi yeterli tedavi olabilir. İleri evre tümörlerde radikal cerrahinin rolü tartışmalıdır. Hali hazırda, safra kesesi karsinomlarının tedavisinde kemoterapi ve radyoterapinin majör rolü yoktur.Öğe Safra taşları ve risk faktörleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Hasanoğlu, AdnanIn this prospective study, associations between gallstones and age, sex, obesity, parity, oral contraceptives, diabetes, smoking, and alcohol intake were assessed in age and sex matched 100 patients with cholelithiasis and 100 controls. The results of this study confirmed the female predominance and increased risk of gallstones with age. Obesity, multiparity, and oral contraceptives represent high risk factors for gallstones.Öğe Tiroidektomi komplikasyonları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Şahin, Mustafa; Bülbüloğlu, Ertan; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, AdnanTiroid operasyonlarının komplikasyon riski hala oldukça yüksektir. Kliniğimizde tiroid operasyonu olan 88 hastada komplikasyonlar ve tiroid operasyonları ile ilişkileri prospektif olarak çalışıldı. Hastaların 77’sine primer, 6’sına sekonder ve üçüne de tiroid kanser operasyonu uygulandı. Rekürrent laringeal sinir felci tiroid kanseri nedeni ile total tiroidektomi olan bir hastada görüldü. Rekürrent sinir identifiye edilmeden yapılan 8 tiroidektomiden 2 ’sinde geçici rekürrent sinir hasarı olurken, identifiye edilerek yapılan 80 tiroidektomide yalnızca 1 rekürrent sinir hasarı oluştu (p<0.01). Geçici hipokalsemi oluşan 4 hastada bilateral tiroid operasyonu uygulanmıştı. Hastalarda kanama veya yara enfeksiyonu görülmedi. Yalnızca bir hastada yara yerinde skar dokusu oluştu. Çalışmamızda; rekürrent sinir felci oranı %3.41 ve hipokalsemi oranı %4.42 olarak bulundu. Bu çalışma; tecrübeli cerrahlar tarafından yapılan tiroid operasyonlarında, özellikle rekürrent sinirin ve paratiroid bezlerin identifiye edilmesi ile komplikasyon oranlarının düşük olacağını göstermiştir.Öğe Yara iyileşmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Arab, Adnan; Orakçı, Vahap; Erbilen, Mustafa; Şahin, MustafaYara iyileşmesi güncelliğini kaybetmemiş cerrahi konulardan biridir. İyileşme evrelerinde beslenme, dolaşım, oksijenasyon, enfeksiyon ve hormonlar rol oynar. Yaralar görünüşlerine ve iyileşme tiplerine göre sınıflandırılabilirler, tedavileri de hu sınıflandırmalara göre özellik taşır. Öncelikle enfeksiyona karşı direnci bozan lokal veya sistemik faktörlerin ortadan kaldırılması gereklidir. Antibiotikler projlaktık veya tedavi amacı ile sistemik ve lokal olarak uygulanabilirler.