Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Ertaş, Ertuğrul" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Açık kolesistektomilerde iatrojenik biliyer sistem yaralanmaları (13 olguluk analiz)
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Polat, K.Yalçın; Ertaş, Ertuğrul; Çelebi, Fehmi; Başoğlu, Mahmut; Akdemir, Dursun
    Açık kolesistektomilerde biliyer yaralanmalar morbidite ve mortalite açısından en önemli komplikasyonlardır. Çalışmada kliniğimizde biliyer yaralanma nedeniyle takip ve tedavi uygulanan 13 hasta değerlendirildi. Grup]’de (intraoperatif) 5, Grup II'de (pos toper atij) 8 hasta mevcuttu. Bismuth sınıflamasına göre en çok Tip I şeklinde yaralanma mevcuttu [Grup I: 2(%40); Grup II: 3 (%37,5)J. Tanıda biyokimyasal tetkikler. USG (lUtrasonografı), CT (Kompüterize tomografi) ve PTK (Perkütan transhepatik kolanjiografi) kullanıldı.Grup I'deki hastaların 2'sine (%40) koledokoplasti + T tüp uygulanırken, grup ll'deki hastaların 6'sına (%75) Roux-en Y hepatiko/koledoko-jejunostomi uygulandı. Her iki grupta stent uygulanan hastalarda sonuçlar oldukça iyi idi. Stentsiz primer tamir yapılan 1 olguda biliyer fiıstül gelişti. Grup 11'de stentsiz I olguda rekürrent kolanjit gelişti. Biliyer yaralanmalar dikkatli değerlendirilmelidir. Stent kullanımı avantajlıdır. Elektif cerrahide Roux-en Y tipi anastomoz ideal ameliyat olarak gözükmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Elektif abdominal cerrahi olgularında ortaya çıkan postoperatif respiratuar semptomlar ve komplikasyonlar
    (Çağdaş Cerrahi Derg., 2000) Hasanoğlu, Adnan; Şehitoğlu, Mehmet; Gökırmak, Münire; But, Abdülkadir; Ertaş, Ertuğrul
    Öz: Postoperatif morbidite ve mortalitenin en önemli nedenlerinden biri operasyonlardan sonra gelişen pulmoner komplikasyonlardır. Akciğer, kardiyovasküler sistem ve diğer sistem hastalıklarının varlığı, sigara içimi, ileri yaş, obezite, geçirilmiş abdominal operasyon, insizyon yeri ve büyüklüğü, yapılan ameliyatın ve uygulanan anestezinin tipi gibi faktörler postoperatif pulmoner komplikasyonların oranını etkilemektedir. Çalışmamızda, elektif abdominal cerrahi olgularında postoperatif dönemde ortaya çıkan respiratuar semptomların ve komplikasyonların (PORSK) oranı ve sayılan risk faktörleri ile ilişkisi prospektif olarak araştırıldı. Yaşları 24-77 (56.78±12.S6) arasında değişen 24'ü (% 47.1) erkek, 27'si (% 52.9) kadın 51 hasta çalışmaya alındı. Operasyon öncesinde ve postoperatif 7. günde, hastaların semptomları, fizik muayeneleri, solunum fonksiyon testleri (SFT), arter kan gazları (AKG) ve P A akciğer grafileri değerlendirildi. Postoperatif dönemde, operasyon öncesinde var olmayan respiratuar semptomlar (öksürük, balgam, nefes darlığı, göğüs ağrısı, hemoptizi) ve komplikasyon (pnömoni, plörezi, bronşit, atelektazi, pulmoner emboli) oranları araştırıldı. Hastaların cinsiyetleri, meslekleri, obez oluşları, insizyon yerleri, uygulanan anestezi tipleri ile PORSK gelişmesi arasında anlamlı ilişki yoktu (p>0.05). ileri yaş, sigara içimi, preoperatif dönemde respiratuar semptomların varlığı, fizik muayenenin ve solunum fonksiyon testlerinin anormal oluşu ile PORSK gelişimi arasında anlamlı bir ilişki saptandı (p<0.05). Sonuç olarak; 51 hastanın 17'sinde (% 33.3) operasyon öncesinde olmayan respiratuvar semptomlar, 9'unda da (% 17.6) komplikasyon olarak pnömoni gelişti. Çalışmamızda komplikasyon oranı düşük bulundu. Bu durumun, ameliyat ve anestezi süresinin kısalığına ve erken mobilizasyona bağlı olduğu düşünüldü.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Gastrointestinal Cerrahi Sonrası Sistemik Sitokin-Akut Faz Protein Yanıtı Üzerinde Siklooksijenaz İnhibisyonunun Etkisi
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Yılmaz, Sezai; Kırımlıoğlu, Vedat; Ara, Cengiz; Ertaş, Ertuğrul; Balcı, Mustafa; Akoğlu, Musa
    Cerrahi girişimler sitokin ve akut faz protein yanıtına sebebiyet verirler. Bu yanıt siklooksijenaz inhibisyonuyla önlenebilir. Bu çalışmada cerrahi girişim sonrası sitokin ve akut faz protein yanıtı üzerinde, bu konuyla ilgili çelişkili sonuçlara sahip olan Piroxicam tedavisinin etkinliliği incelendi. Materyal ve Metot: Elektif major gastrik veya rektum cerrahisine maruz kalan 24 hastada sistemik sitokin ve akut faz protein yanıtı incelendi. Hastalar 2 gruba ayrıldı. Her 2 grup 12 hastadan ibaret olup, 6' sına subtotal distal gastrektomi, 6' sına ise aşağı anterior rezeksiyon yapıldı. Bir siklooksijenaz inhibitörü olan Piroxicam (10 mg, intramuskuler) Grup I hastalara cerrahiden 12 saat önce ve 1 ile 12 saat sonra olmak üzere toplam 30 mg uygulandı. Grup II hastalara ise Piroxicam uygulanmadı. Cerrahi girişimden 8 saat önce ve 1 ile 5 gün sonra Interleukin-6, Tümör nekrozis faktör alfa, C-reaktif protein ve fibrinojenin serum seviyelerini ölçmek için kan örnekleri alındı. Bulgular: Grup I hastalarda Interleukin-6, Tümör nekrozis faktör alfa, C-reaktif protein ve fibrinojenin postoperatif 5. günkü seviyeleri postoperatif 1. gündeki değerlere göre önemli derecede düşmüştü (p<0.05). Bu farklılıklar Grup II hastalarda görülmedi. Sonuç: Peroperatif dönemdeki Piroxicam tedavisi sitokin ve akut faz protein yanıtını azaltabilir. Bu nedenle Piroxicam tedavisi major gastrointestinal cerrahi girişime maruz kalan hastalarda sitokin ve akut faz protein yanıtını azaltmada faydalı olabilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hiperfonksiyon gösteren intratiroidal paratiroid adenomu : olgu sunumu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Büyükberber, Süleyman; Ertaş, Ertuğrul; Bülbüloğlu, Ertan; Şencan, Orhan; Mahmutyazıcıoğlu, Kamran; Özen, Süleyman; Aydın, N. Engin
    Hiperparatiroidili hastalarda yüksek sıklıkta tiroid nodülü tespit edilebildiği için hiperfonksiyon gösteren intratiroidal paratiroid adenomlarının tanısı ve tedavisi problemlidir. Bu olgu sunumunda bir vaka nedeniyle intratiroidal yerleşmiş hiperfonksiyon gösteren paratiroid adenomlarının tanı ve tedavisi tartışılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A huge hydatid cyst of liver: A case report
    (İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1996) Hasanoğlu, Adnan; Bülbüloğlu, Ertan; Baysal, Tamer; Şahin, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul
    Öz: Türkiye'de karaciğer ve akciğerlerde kist hidatik hastalığı çok yaygındır ve en çok Echinococcus granulosus ile oluşur. Karaciğerinde, nadiren bu kadar büyük boyuta ulaşan (30x20cm) kist hidatiği olan 32 yaşındaki bayan hasta sunuldu. Bilier ilişkisi olmayan bası nedeniyle gelişmiş sarılık, hastadaki tek komplikasyondu. Bir aylık albendazol tedavisinden sonra parsiyel kistektomi ve omentoplasti operasyonu uygulandı. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2): 127-129] Başlık (İngilizce): Dev karaciğer kist hidatiği: Olgu sunumu Öz (İngilizce): Hydatid disease of the liver and lungs are both common in Turkey and it's mostly because of Echinococcus granulosus. 32-year-old woman who had a huge hydatid cyst (30x20 cm) of liver is reported since hepatic hydatid cyst rarely grows this much. Obstructive jaundice was the only complication without a bilier communication. Following albendazole treatment for a period of one month, she underwent partial cystectomy and omentoplasty operation. [Journal of Turgut ÖzaJ Medical Center 1996,3(2): 127-129]
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Ileus secondary to pancreatic pseudocyst: A case report
    (1996) Büyükberber, Süleyman; Mahmutyazıcıoğlu, Kamran; Ertaş, Ertuğrul; Şencan, Orhan; Şahin, Mustafa; Orakçı, Vahap
    Intra veya ekstrapankreatik pseudokistler pankreatitin sık görülen bir lokal komplikasyonudur, fakat akut veya kronik pankreatitte kolonun tutulumu nadir bir komplikasy öndür. Üç gündür devam eden, sırta vuran karın ağrısı ve konstipasyonu olan 45 yaşındaki bir kadın hastanın CT'si bir pseudokistin transvers kolona basısına bağlı ileusla uyumluydu. Hastanın oral alımı durduruldu ve parenteral alimentasyon ve nazogastrik dekompresyon yapıldı. Transvers kolona bası düzelirken, klinik ve laboratuar bulgularıyla uyumlu olarak CT bulguları da tedrici olarak düzeldi. [Journal of Turgut Özal Medical Center 1996; 3 (2): 124-126]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Intrathyroidal hyperfunctioning parathyroid adenoma: A case report
    (İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1996) Büyükberber, Süleyman; Ertaş, Ertuğrul; Bülbüloğlu, Ertan; Şencan, Orhan; Mahmutyazıcıoğlu, Kamran; Özen, Süleyman; Aydın, N. Engin
    Öz: Hiperparatiroidili hastalarda yüksek sıklıkta tiroid nodülü tespit edilebildiği için hiperfonksiyon gösteren intratiroidal paratiroid adenomlarının tanısı ve tedavisi problemlidir. Bu olgu sunumunda bir vaka nedeniyle intratiroidal yerleşmiş hiperfonksiyon gösteren paratiroid adenomlarının tanı ve tedavisi tartışılmıştır. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2): 110-112] Başlık (İngilizce): Hiperfonksiyon gösteren intratiroidal paratiroid adenomu: Olgu sunumu Öz (İngilizce): As the incidence of thyroid nodules are high in patients with hyperparathyroidism, diagnosis and treatment of intrathyroidal parathyroidal adenomas are difficult. A case of intrathyroidal hyperfunctioning parathyroid adenoma is reported and the diagnosis and treatment of intrathyroidal hyperfunctioning parathyroid adenomas are discussed. [Journal of Turgut Özal Medical Center 1996;3(2): 110-112]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Karın duvarı defekti veya hernilerde kullanılan prostetik materyallerin karşılaştırılması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Arab, Adnan; Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Orakçı, Vahap; Bülbüloğlu, Ertan; Ertaş, Ertuğrul
    Bu çalışmada, vatlarda oluşturulan 2x1 cm boyutlarında karın duvarı defekti, farklı prostetik materyaller (polypropylene ıv polytetrafluoroethylene) ile tamir edilerek enfeksiyon, yapışıklık ve herni oluşumu yönünden farklılıklar araştırıldı. Enfeksiyon ve herni oluşumu yönünden gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark bulunmadı. Polypropylene kullanılan grupta yapışıklık daha fazla, kontrol ve polytetrafluoroethylene grubuna göre farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p 0.05 ).
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Karın duvarında endometriozis eksterna : olgu sunumu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Balat, Özcan; Burak, Feza; Atmaca, Ruşen; Aydın, Abdullah; Ertaş, Ertuğrul
    Daha önce bir kez sezaryen geçiren 30 yaşında bir kadın hastanın karın duvarında, eski insizyon yerinden ilişkisiz olarak gelişen ve total eksizyonla tedavi edilen bir e ks t er nal endometriozis vakası sunuldu.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Laparoskopik kolesistektomide skop ile gözlenerek umblikal fasia sütürasyonu yöntemi : 103 olgu deneyimi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Adnan, Hasanoğlu; Mustafa, Şahin; Bülbüloğlu, Ertan; Ertaş, Ertuğrul; Erbilen, Mustafa; Şehitoğlu, Mehmet
    Laparoskopik cerrahi yöntemler yaygınlaştıkça gelişen komplikasyonlarla ilgili bilgiler de artmakta ve yeni komplikasyonlar bildirilmektedir. Kliniğimizde yapılan laparoskopik kolesistektomi sonucu göbek fasia sütürasyonu sırasında barsak yaralanması oluştuğu belirlenen bir olgudan sonra göbek sütürasyon komplikasyonunun önlenmesi için subksifoid çalışma trokarından skop ile direk gözlemle fasia sütürasyonu yöntemi uygulanmaya başlandı. Şubat 1996-Mart 1997 tarihleri arasında 90 kadın (%87.38), 13 erkek (%12.62) toplam 103 hastaya (yaş ortalamaları 49.2114.5) laparoskopik kolesistektomi yapıldı ve fasia sütürasyonu laparoskopik direk gözlemle uygulandı. Ameliyat süresi (30-168 dakika) ortalama 76.1129.8 idi. Pnömoperitoneum veya pnömoperitoneumsuz durumda fasia kenarları penset sapıyla asılarak sütür geçtikten sonra direk gözlemle fasia sütüre edildi. Bir olguda sütürün omentumdan geçtiği gözlendi ve sütür bağlanmadan bırakılıp yeniden sağlam fasiadan geçilerek sütüre edildi. Çalışmamız laparoskopik kolesistektomilerde skop ile direk gözlenerek sütürasyonun yapılmasının nadir de olsa oluşabilecek fasia sütürasyonuna bağlı komplikasyonları önlemede etkili, kolay uygulanabilir, ameliyat süresini uzatmamakta ve güvenilir bir yöntem olduğunu göstermiştir. Ayrıca direk gözlem ile yeteri kadar fasia alındığı için bu yöntem ile insizyonel herni oluşmasını önlemenin de mümkün olduğu düşünülmüştür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Malign mide tümörleri: 69 vakanın retrospektif incelenmesi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Arab, Adnan; Erbilen, Mustafa; Şahin, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Karaayvaz, Muammer; Orakçı, Vahap
    1988-1993 yılları arasında Ankara Numune Hastanesi Cerrahi Kliniği ve İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında tedavi olan 69 mide kanserli vakanın değerlendirilmesi yapıldı. Vakalarımızın 47'si erkek (%68.1), 22'si kadındı (%31.9), erkek/kadın oranı 2/1 olarak tespit edildi. Bu değerlendirme sonucunda, vakalarımızın hemen hepsinin geç dönemlerde hastaneye müracaat ettiği, tümörün serozayı tuttuğu ve çoğunun III'üncü veya IV'üncü evrede olduğu tespit edildi. 36 hastaya subtotal gastrektomi, 17 hastaya total gastrektomi, 8 hastaya drenaj ve 3 hastaya eksploratif laparatomi uygulandı. 4 hastamız inoperabl olarak değerlendirilerek operasyona alınmadı. 38 hastaya postoperatif kemoterapi,1 hastaya radyoterapi uygulandı. Mide kanserlerinin çeşitli faktörlere bağlı olarak kötü prognoza sahip olduğu gözlendi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Mide Kanserlerinde Hastalığın Evresi İle Fibrinojen Ve Platelet Sayısı Arasındaki İlişki
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Kırımlıoglu, Vedat; Yılmaz, Sezai; Çaglıkülekçi, Mehmet; Yıldırım, Bülent; Ara, Cengiz; Ertaş, Ertuğrul; Akoğlu, Musa
    Birçok tümörde koagülasyon sisteminde aktivasyon sözkonusudur. Bu durum cerrahi esnasında tromboemboiik komplikasyon riskinin artmasına neden olur. Prospektif olarak gerçekleştirilen bu klinik çalışmada 25 mide kanseri olgusu incelendi (Grup I). Kontrol grubu olarak kanser dışı olgulardan oluşan 25 olgu çalışmaya dahil edildi (Grup II). Tüm olgularda fbrinojen ve platelet düzeyleri incelendi ve TNM sınıflandırmasına göre tümörün evresi He ilişkili olup olmadığı araştırıldı. Grup I'de fbrinojen düzeyi 534 mg/dL, Grup II'de 227 mg/dL (p<0.05); platelet düzeyi Grup I'de 273.400/mm3, Grup II'de 246.000/mm3 olarak bulundu (p>0.05). Mide kanserli olgularda evre arttıkça fbrinojen ve platelet düzeylerinde buna paralel artışlar saptandı (p<0.05). Klinik prospektif çalışmamızda mide kanserli olgularda, kontrol grubuna göre fbrinojen düzeyinde anlamlı, platelet düzeyinde anlamh olmayan artışlar saptandı. Tümörün evresi arttıkça hem fbrinojen, hem de platelet düzeyinde anlamıı artışlar saptandı. Çalışmanın sonucunda mide kanserli olgularda evreye bağımıı korelasyon gösteren hiperfbrinojenemi ve platelet sayısında artış saptandı. Mide kanserli hastalarda fbrinojen ve platelet seviyelerine bakılarak, tümör evresi dolayısıyla prognoz hakkında fıkır ileri sürülebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Neostigmin ile barsak peristaltizminin uyarılmasının peritoneal adezyon oluşumu üzerine etkisi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Erbilen, Mustafa; Sönmez, A.Süha; Arab, Adnan; Şahin, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Bülbüloğlu, Ertan
    Her iki cinsten 20 Wistar rat'a ketamin hidroklorür anestezisi altında 3 cm'lik median kesi ile laparatomi yapıldı. Omentum bir yerinden ipek ile bağlandı. Orta hattın 3 cm sağında 4 x 1 cm'lik periton ve adele defekti oluşturuldu. Bu defekt 5 adet 3-0 ipek sütürle tek tek kapatıldı. Çekum ön yüzüne fırça ile 1 cm2'lik erozyon oluşturuldu. Denekler iki gruba ayrıldı. 10 tanesine 7 gün süre ile 25 gr/kg/gün intramusküler neostigmin uygulandı. Tüm denekler postoperatif 10. gün sakrifiye edildi ve adezyonlar değerlendirildi. Kontrol grubu ile neostigmin verilen grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p < 0.05). Postoperatif adezyonların önlenmesinde barsak peristaltizmi uyarılmasının katkısı olabileceği sonucuna varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Pankreatik pseudokiste bağlı ileus : olgu sunumu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Büyükberber, Süleyman; Mahmutyazıcıoğlu, Kamran; Ertaş, Ertuğrul; Şencan, Orhan; Şahin, Mustafa; Orakçı, Vahap
    İntra veya ekstrapankreatik pseudokistler pankreatitin sık görülen bir lokal komplikasyonudur, fakat akut veya kronik pankreatitte kolonun tutulumu nadir bir komplikasyondur. Üç gündür devam eden, sırta vuran karın ağrısı ve konstipasyonu olan 45 yaşındaki bir kadın hastanın CT’si bir pseudokistin transvers kolona basısına bağlı ileusla uyumluydu. Hastanın oral alımı durduruldu ve parenteral alimentasyon ve nazogastrik dekompresyon yapıldı. Transvers kolona bası düzelirken, klinik ve laboratuar bulgularıyla uyumlu olarak CT bulguları da tedrici olarak düzeldi.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Pilonidal sinüsün cerrahi tedavisinde marsupializasyon ve primer sütür yöntemlerinin karşılaştırılması
    (1996) Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, Adnan; Bülbüloğlu, Ertan
    Pilonidal sinüs genç erişkinlerde sık görülür. Pilonidal sinüs tedavisinde çok sayıda operatif ve nonoperatif tekniğe rağmen ideal tedavi metodu tartışmalıdır. Bu çalışmada eksizyon ve marsupialisazyon ile tedavi edilen 22 hasta ile eksizyon ve primer sütür uygulanan 11 hasta, postoperatif komplikasyonlar, hastanede yatış süresi, yara iyileşmesi ve nüks yönünden karşılaştırıldı. Eksizyon ve primer sütür ile pilonidal sinüsün tedavisini takiben yara enfeksiyonu ve nüks relatif olarak yüksek olmasından dolayı eksizyon ve marsupializasyonun pilonidal sinüs vakalarında daha uygun olduğu görüldü. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2): 107-109]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Pilonidal Sinüsün Cerrahi Tedavisinde Marsupializasyon ve Primer Sütür Yöntemlerinin Karşılaştırılması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Şahin, Mustafa; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, Adnan; Bülbüloğlu, Ertan
    Pilonidal sinüs genç erişkinlerde sık görülür. Pilonidal sinüs tedavisinde çok sayıda operatif ve nonoperatif tekniğe rağmen ideal tedavi metodu tartışmalıdır. Bu çalışmada eksizyon ve marsupialisazyon ile tedavi edilen 22 hasta ile eksizyon ve primer sütür uygulanan 11 hasta, postoperatif komplikasyonlar, hastanede yatış süresi, yara iyileşmesi ve nüks yönünden karşılaştırıldı. Eksizyon ve primer sütür ile pilonidal sinüsün tedavisini takiben yara enfeksiyonu ve nüks relatif olarak yüksek olmasından dolayı eksizyon ve marsupializasyonun pilonidal sinüs vakalarında daha uygun olduğu görüldü.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tiroid nodüllerinin ince iğne aspirasyon biyopsisi sitolojik sonuçları ile postoperatif histolojik sonuçlarının karşılaştırılması ve tiroidektomi endikasyonları
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Bülbüloğlu, Ertan; Hasanoğlu, Adnan; Ertaş, Ertuğrul; Özen, Süleyman; Şahin, Mustafa; Aydın, Engin
    Tiroid nodüllerinde; malignemi ve malignité şüphesi, hipertiroidi, hava yollarına, özöfagusa bası bulgularının olması ve kozmetik nedenlerle tiroidektomi uygulanabilir. Prospektif olarak yapılan bu çalışmada 90 nodüler guatrlı hastaya tiroidektomi uygulandı. Preoperatif dönemde olguların 76’sına tiroid USG, 30’una tiroid sintigrafisi ve tümüne ince iğne aspirasyon biopsisi (İİAB) uygulandı. Olguların 26’sı İİAB sonuçlarına göre, 4’ü klinik bulgular ile malignité düşünülerek, 16’sı hipertiroidi, 22’si bası bulguları, 7'si nüks guatr ve 15'i de kozmetik nedenlerle opere edildi. Sitolojik sonuçlar ile histolojik sonuçlar karşılaştırıldı. Malignité şüpheli ve malign olgular ele alındığında llAB’ın sensitivitesi %90, spesifıtesi %79 bulundu. Postoperatif malignité saptanan 10 olgunun değerlendirilmesinde; muayenelerinde soliter nodül bulunan 48 olgudan 9'unda (%18.75), 14 fikse nodülden 9'unda (%64.29) ve lenfadenopatisi olan 3 olgunun hepsinde (%100) malignité bulundu. Erkeklerde malignité görülme oranı (%36) kadınlara göre (%8.70) anlamlı yüksek bulundu (p< 0.05). Tiroid USG ile solid olarak belirlenen nodüller ve sintigr af i ile ılık ve soğuk olarak belirlenen nodüllerde malignité oranı daha yüksek bulundu (<0.05). Sonuç olarak nodüler tiroidi i olguların İİAB ile tetkikinin diğer bulgularla birlikte değerlendirildiğinde benign olgulara da yapılmakta olan tiroidektomilerin önemli ölçüde azalacağı tesbit edilmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tiroidektomi komplikasyonları
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Şahin, Mustafa; Bülbüloğlu, Ertan; Erbilen, Mustafa; Ertaş, Ertuğrul; Hasanoğlu, Adnan
    Tiroid operasyonlarının komplikasyon riski hala oldukça yüksektir. Kliniğimizde tiroid operasyonu olan 88 hastada komplikasyonlar ve tiroid operasyonları ile ilişkileri prospektif olarak çalışıldı. Hastaların 77’sine primer, 6’sına sekonder ve üçüne de tiroid kanser operasyonu uygulandı. Rekürrent laringeal sinir felci tiroid kanseri nedeni ile total tiroidektomi olan bir hastada görüldü. Rekürrent sinir identifiye edilmeden yapılan 8 tiroidektomiden 2 ’sinde geçici rekürrent sinir hasarı olurken, identifiye edilerek yapılan 80 tiroidektomide yalnızca 1 rekürrent sinir hasarı oluştu (p<0.01). Geçici hipokalsemi oluşan 4 hastada bilateral tiroid operasyonu uygulanmıştı. Hastalarda kanama veya yara enfeksiyonu görülmedi. Yalnızca bir hastada yara yerinde skar dokusu oluştu. Çalışmamızda; rekürrent sinir felci oranı %3.41 ve hipokalsemi oranı %4.42 olarak bulundu. Bu çalışma; tecrübeli cerrahlar tarafından yapılan tiroid operasyonlarında, özellikle rekürrent sinirin ve paratiroid bezlerin identifiye edilmesi ile komplikasyon oranlarının düşük olacağını göstermiştir.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim