Yazar "Gülbaş, Gazi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 19 / 19
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Altmışüç pulmoner emboli olgusunun retrospektif değerlendirilmesi(Solunum Hastalıkları, 2004) Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Kızkın, Özkan; Günen, Hakan; Gülbaş, GaziÖz: Bu çalışmada, 1998-2003 yılları arasında kliniğimizde izlenen 63 pulmoner embolili hastanın genel özellikleri geriye dönük olarak incelendi. Olguların yaş ortalaması 49.4 ± 16.8 yıl olup, 35 (%55.6)'i kadın, 28 (%44.4)'i erkek idi. Kırk beş (%71.4) hastada risk faktörü mevcuttu, bunların 5 (%7.9)'inde genetik risk faktörü tespit edildi. Göğüs ağrısı (%79.4), nefes darlığı (%74.6) ve öksürük (%41.3) en sık olan yakınmalardı. Olguların radyolojik bulguları sırasıyla, plevral sıvı (n= 22), diyafram yükselmesi (n= 14), parankim infiltrasyonu (n= 12) şeklindeyken, 16 (%25.4) olgunun grafisi normaldi. Yirmibeş (%39.7) olgunun elektrokardiyografi (EKG)'sinde sinüs taşikardisi, 23 (%36.5) olgunun ekokardiyografi (EKO)'sinde sağ kalp yetmezliğine ait bulgular saptandı. Olguların %63.5'ine alt ekstremite venöz Doppler incelemesi ya-pıldı, 20 (%31.7) olguda derin ven trombozu (DVT) tespit edildi. Arter kan gazı analizlerine göre 21 (%33.3) hastada hi-poksemi, 31 (%49.2) hastada hipokapni, 34 (%54) hastada solunumsal alkaloz tespit edildi. Perfüzyon sintigrafisi yapılan 47 olgunun 33 (%70.2)'ünde yüksek olasılıklı pulmoner emboli ile uyumlu perfüzyon defekti saptandı. Ellialtı (%88.9) olguya heparin ve warfarinden oluşan antikoagülan tedavi uygulanırken, 2 (%3.2) olguya streptokinazdan oluşan trombolitik tedavi uygulandı. Üç (%4.8) olguya da vena kava inferiora filtre takıldı.Öğe Bir Olgu Nedeniyle Poland Sendromu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Gülbaş, Gazi; Mutlu, Levent Cem; Yetkin, Özkan; Ulutaş, Hakkı; Günen, HakanPoland sendromu pektoralis major kasının tek taraflı yokluğu ile karakterize konjenital bir sendromdur. Bu sendroma meme, el ve diğer organ anomalileri de eşlik edebilir. Genellikle sağ tarafı tutar ve erkeklerde daha sıktır. Otuzaltı yaşında hemoptizi ile başvuran erkek hastanın çekilen akciğer grafisinde sağ hemitoraksta saydamlık artışı saptandı. Bu nedenle çekilen toraks bilgisayarlı tomografisinde Poland sendromu saptandı. Bu olgu az görüldüğü ve radyolojik özellikleri nedeniyle sunulmuştur.Öğe Bir olgu nedeniyle sağ aortik ark anomalisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Hacıevliyagil, Süleyman S.; Yetkin, Özkan; Gülbaş, Gazi; Mutlu, Levent; Günen, HakanSağ aortik ark anomalisi (SAAA) nadir görülen bir durumdur. SAAA başka damarsal anomalilerle birlikte olabileceği gibi tek başına da olabilir. Genellikle çocuklukta semptomatik hale gelir, trakea veya özafagusa bası durumunda nefes darlığı, disfaji gibi şikayetlere yol açabilir. Bazen SAAA tanısı, semptom vermeksizin başka bir nedenle hastaneye başvuran kişilerde istenen radyolojik görüntüleme yöntemleri ile tesadüfen konulur. 47 yaşına kadar herhangi bir şikayeti olmayan bayan hastaya travma sonrası çekilen akciğer grafisi ve dinamik toraks tomografisindeki bulgulara dayanarak SAAA tanısı konuldu. SAAA az görüldüğü ve hastamız uzun yıllar semptom vermediği için olgu sunusu olarak sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Sağ aortik ark anomalisi, Akciğer grafisi, Toraks bilgisayarlı tomografisi.Öğe COVID?19 and pulmonary rehabilitation(2020) Beykümül, Ayşegül; Gülbaş, GaziAbstract: The aim of pulmonary rehabilitation (PR) in coronavirus disease?19 patients is to relieve dyspnea, anxiety, and depression; maximize functional capacity; and improve the quality of life. PR should be planned through careful determination of disease phase, patient?related factors (age, obesity, comorbidities, and complications), exercise timing and intensity, and applicable methods. For training patients, the primary method of choice should be respiration videos, booklets, or remote consultations. In cases of close contact, both the patient and the physiotherapist should take necessary precautions due to the risk of infection.Öğe Geç dönemde warfarine bağlı gelişen cilt nekrozu: literatür eşliğinde bir olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Kılıç, Talat; Kaya, Ömer; Gülbaş, Gazi; Erkut, Mehmet Ali; Arpag, HüseyinWarfarine bağlı cilt nekrozu nadir, fakat önemli bir komplikasyondur. Altmışsekiz yaşında erkek hasta ani başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı ve sol bacakta şişlik ile başvurdu. Çekilen toraks bilgisayarlı tomografi anjiografide, her iki alt lob pulmoner arter ve dalları içerisinde trombüs izlendi. Hastaya heparin ve warfarin başlandı. Tedavinin 5. ayında sol bacakta diz etrafında yaygın palpabl peteşi ve purpura gelişti. Sağ bacak tibia ön yüzünde koyu eritemli zemin üzerinde nekrotik kurut ve bül izlenen plak görüldü. Bu arada, cilt lezyonları başlamadan önce iki gün süre ile ibuprofen aldığı öğrenildi. Hastanın cilt nekrozunun warfarine bağlı geliştiği düşünüldü ve warfarin kesilerek enoksaparin başlandı. Cilt lezyonları düzelmediğinden, rivaroksaban tedavisi başlandı. Rivaroksaban’dan sonra, cilt lezyonları kayboldu. Warfarin alan hastalarda, yeni gelişebilecek cilt lezyonları açısından kontrollerde hastaların mutlaka iyi sorgulanması gerektiğini vurgulamak amaçlı olgu sunulmuştur.Öğe Geç Dönemde Warfarine Bağlı Gelişen Cilt Nekrozu: Literatür Eşliğinde Bir Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Kılıç, Talat; Kaya, Ömer; Gülbaş, Gazi; Ali Erkut, Mehmet; Arpag, HüseyinWarfarine bağlı cilt nekrozu nadir, fakat önemli bir komplikasyondur. Altmışsekiz yaşında erkek hasta ani başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı ve sol bacakta şişlik ile başvurdu. Çekilen toraks bilgisayarlı tomografi anjiografide, her iki alt lob pulmoner arter ve dalları içerisinde trombüs izlendi. Hastaya heparin ve warfarin başlandı. Tedavinin 5. ayında sol bacakta diz etrafında yaygın palpabl peteşi ve purpura gelişti. Sağ bacak tibia ön yüzünde koyu eritemli zemin üzerinde nekrotik kurut ve bül izlenen plak görüldü. Bu arada, cilt lezyonları başlamadan önce iki gün süre ile ibuprofen aldığı öğrenildi. Hastanın cilt nekrozunun warfarine bağlı geliştiği düşünüldü ve warfarin kesilerek enoksaparin başlandı. Cilt lezyonları düzelmediğinden, rivaroksaban tedavisi başlandı. Rivaroksaban’dan sonra, cilt lezyonları kayboldu. Warfarin alan hastalarda, yeni gelişebilecek cilt lezyonları açısından kontrollerde hastaların mutlaka iyi sorgulanması gerektiğini vurgulamak amaçlı olgu sunulmuştur.Öğe Göğüs hastalıkları servisine yatan hastaların hastane yatış maliyetlerinin karşılaştırılması(Toraks Dergisi, 2006) Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Mutlu, Levent Cem; Gülbaş, Gazi; Yetkin, Özkan; Günen, HakanÖz: Tüm dünyada ve ülkemizde sigara içme oranlarının artmasına bağlı olarak, solunum hastalıklarının görülme sıklığı ve maliyetleri artmaktadır. Bu çalışmada göğüs hastalıkları servisine yatırılan hastaların hastane yatış maliyetlerinin incelenmesi amaçlandı. Çalışmaya 1 Ocak-30 Nisan 2005 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları kliniğine başvuran 314 yatan hasta alındı. Hastaların yaş, hastalık tanıları, sigara içme durumları, yatış süreleri incelendi. Tüm hastaların hastaneye yattıkları süre içindeki hastane yatış maliyetleri hesaplandı. En sık saptanan hastalıklar sırasıyla KOAH (n: 105), akciğer kanseri (n: 69), pnömoni (n: 54) ve astımdı (n: 32). Ortalama hastane yatış maliyetleri; akciğer kanseri için 1978 YTL, pnömoni için 1479 YTL, KOAH için 1336 YTL, astım için 925 YTL olarak hesaplandı. İlaç ve radyolojik inceleme maliyetleri akciğer kanserinde, yatak ücretleri ise pulmoner emboli ve pnömonide en yüksek saptandı. Tüm hastaların toplam maliyetleri hesaplandığında tanılara göre en yüksek maliyeti KOAH oluşturdu. Sonuç olarak, KOAH ve akciğer kanseri gibi sigaranın neden olduğu hastalıkların hastane yatış maliyetleri daha yüksek saptandı. Göğüs hastalıklarında hastane maliyetlerini ve hastalıklara bağlı sağlık harcamalarını en aza indirmek için sigara bıraktırma çalışmaları başta olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerine daha çok önem verilmesi gerekir.Öğe Investigation of the morphometric structure of the retinal nerve fiber layer in patients with chronic obstructive pulmonary disease by optical coherence tomography(2024) Karabaş, Sibel Ateşoğlu; Çetin, Aymelek; Gülbaş, Gazi; Çankaya, Cem; Şenol, DenizAim: To examine the changes in the retinal nerve fiber layer (RNFL) with Spectral-Domain Optical Coherence Tomography (SD-OCT) in individuals diagnosed with Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD), according to Global Initiative For Chronic Obstructive Lung Disease (GOLD). Materials and Methods: The study consisted of people 18 years or older, including 76 patients with COPD and 80 healthy control groups. Patients with COPD have been examined in four groups A, B, C and D, according to GOLD. RNFL thickness was examined through Optic Nerve Head (ONH) centered in four quadrants; superior, inferior, temporal, and nasal. Results: In the Optic Nerve Head-centered peripapillary area, the RNFL thickness was observed to be thinner than control group in the inferior quadrant in GOLD B, GOLD C, and GOLD D groups compared to the control group (p=0.002). In the temporal quadrant, GOLD A and GOLD C groups were the thickest (p=0.001). Conclusion: The patients with COPD included in our study were divided into groups by evaluating them according to the updated GOLD criteria and we think that this aspect has contribution to the literature. It has been observed that COPD causes changes in the RNFL, especially in its later stages. It would be appropriate to consult in terms of eye diseases for the evaluation of retinal functions in COPD patients.Öğe Karbon monoksit difüzyon kapasitesi(Solunum, 2011) Gülbaş, Gazi; Hakan, GünenÖz: Karbon monoksit (CO) difüzyon kapasitesi (DLCO) testi, iyi standardize edilip doğru değerlendirildiği zaman, özellikle parankimal ve vasküler akciğer hastalıklarının tanı ve takibinde önemli bilgiler sağlar. Bu derleme, testin doğru uygulanıp değerlendirilmesine katkıda bulunma amacıyla yazıldı. Başlık (İngilizce): Capacity of carbon monoxide diffusion Öz (İngilizce): Carbon monoxide diffusion test provides important information in diagnosis and follow-up of parenchymal and vascular pulmonary diseases, if well-standardized and evaluated correctly. This review is prepared to contribute to the correct application and evaluation of this test.Öğe Koah akut atak nedeniyle entübe olan hastalarda inflamasyon belirteçlerinin hastalıkla ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2005) Gülbaş, GaziKOAH, tam olarak geri dönüşümü olmayan hava akımı kısıtlanması ile karekterize, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Patofizyoloj isinde sigara ve zararlı partiküllerle ilişkili inflamasyon önemli rol oynamaktadır. Çalışmamızda hava yolu inflamasyon göstergelerinin KOAH atak ve stabil dönem hastalarda karşılaştırılması amaçlandı. KOAH atak tanısı ile mekanik ventilatöre bağlanan 16 hasta, KOAH atak dışı nedenlerle mekanik ventilatöre bağlanan 16 hasta ve KOAH dışı nedenlerle mekanik ventilatöre bağlanan 15 hastaya endotrakeal tüp içerisinden fiberoptik bronkoskopi yapıldı. İşlemde sağ akciğer alt lobdan bronşial lavaj ve bronş biyopsisi alındı. Alınan örnekler patolojik ve sitolojik olarak değerlendirildi. Bronş lavajı nötrofil oranlan, KOAH atak döneminde, KOAH stabil dönem ve kontrol grubuna göre daha yüksek saptandı (p<0.05). Bronş lavajı nötrofil sayısı ile sigara yükü ve hastalık süresi arasında pozitif korelasyon saptanırken, FEVı değeri arasında negatif korelasyon saptandı (p<0.05). Sonuç olarak KOAH’da özellikle atak döneminde olmak üzere inflamasyon önemli yer tutmaktadır. KOAH’da inflamasyona yönelik mekanizmaların tam anlaşılması ve bunlara yönelik tedavilerin geliştirilmesi, KOAH ve KOAH atak tedavisinde önemli ufuklar açacaktır.Öğe Kot Kumlamaya Bağlı Olarak Gelişen İki Silikozis Olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Ermiş, Hilal; Gülbaş, Gazi; Yumrutepe, Tuncay; İn, Erdal; Mutlu, Levent Cem; Günen, Hakan; Aydın, N. EnginBilinen en eski meslek hastalıklarından biri olan silikozis, solunabilir büyüklükteki silika kristallerinin akciğer dokusunda geri dönüşümsüz ve ilerleyici bir fibrotik reaksiyon oluşturması ile karakterize tedavisi olmayan bir hastalıktır. Son yıllarda özellikle küçük ve denetimsiz atölyelerde uygunsuz koşullarda yapılan kot kumlama işi hastalığın gelişiminde farklı bir işkolu haline gelmiştir. 3 yıldır kot kumlama işinde çalışan 20 ve 28 yaşlarında iki erkek hasta, nefes darlığı ve kilo kaybı şikayetleri ile kliniğimize başvurdu. Posteroanterior akciğer grafilerinde ve toraks bilgisayarlı tomografilerinde özellikle her iki üst ve orta zonlarda ve periferik bölgelerde yoğun yerleşimli, yaygın retikülonodüler ve nodüler opasiteler izlendi. Solunum fonksiyon testlerinde restriktif tipte ventilasyon bozukluğu saptandı. Birinci olgumuza transbronşiyal biyopsi ile silikozis tanısı kondu. İkinci olgu ise ilki ile benzer yakınmaları, radyolojik bulguları ve mesleksel maruziyet öyküsü nedeniyle ileri girişimsel inceleme yapılmadan tanı aldı. İş gücünün ucuz olduğu gelişmekte olan ülkelerde kot kumlama işinde çalışanlarda bir toplum sağlığı sorunu haline gelen silikozis çalışma şartlarının düzeltilmesi ile önlenebilir. Kotlar beyazlarken kararan hayatlara son vermek için daha fazla önlem alınması gerektiği inancındayız.Öğe Kronik obstrüktif akciğer hastalığında alevlenme nedenleri(Solunum Hastalıkları, 2006) Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Günen, Hakan; Mutlu, Levent Cem; Gülbaş, GaziÖz: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) alevlenmelerinin başarılı tedavisi için alevlenme nedenlerinin iyi bilinmesi gerekir. Çalışmaya Mayıs 2001 - Mayıs 2004 tarihleri arasında inönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Kliniği'ne alevlenme nedeniyle başvuran ve yatırılan 250 hasta alındı. Hastaların yaş ortalaması 65.7 ± 9.4 yıl olarak bulundu. Bu hastalardaki 442 alevlerime nedeni incelendi. En sık atak nedenleri tedavi uyumsuzluğu %48.6 (215/442), trakeobronşiyal sistem infeksiyonu %33.3 (147/442), kalp yetmezliği %17.4 (77/442) ve pnömoni %13.1 (58/442) olarak tespit edildi. Hastaların %13.1 'inde ise alevlenme nedeni saptanamadı. Sonuç olarak, KOAH'ın uzun dönem tedavisinde sürekliliğin sağlanması, etkin hasta eğitimi ve koruyucu aşı tedavisiyle alevlenme sayılarının ve hastaneye yatışlarının azaltılabileceğini düşünüyoruz. Başlık (İngilizce): The causes of exacerbations in patients with chronic obstructive pulmonary disease Öz (İngilizce): For the effective treatment of exacerbations of chronic obstructive pulmonary disease (COPD), its causes should be known. Two hundred and fifty patients who were admitted to Inonu University, Faculty of Medicine, Department of Pulmonary Medicine with COPD exacerbation between May 2001 -May 2004 were included in the study. The mean age of the patients was 65.7 ± 9.4 years. The causes of 442 exacerbations in these patients were evaluated. The most frequent causes of exacerbation were found as non-compliance with the treatment 48.6% (215/442), tracheobronchial infections 33.3% (147/442), hearth failure 17.4% (77/442) and pneumonia 13.1% (58/442). The cause of acute exacerbations could not be identified in 13.1 % of patients. In conclusion, we think that the rate of exacerbation and hospitalizations will be decreased by providing regular stable COPD treatment, effective patient education, and prophylactic vaccine treatment.Öğe Late onset of warfarin-ınduced skin necrosis: A case report with review of the literature(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2014) Kılıç, Talat; Kaya, Ömer; Gülbaş, Gazi; Erkut, Mehmet Ali; Arpag, HüseyinÖz: Warfarine bağlı cilt nekrozu nadir, fakat önemli bir komplikasyondur. Altmışsekiz yaşında erkek hasta ani başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı ve sol bacakta şişlik ile başvurdu. Çekilen toraks bilgisayarlı tomografi anjiografide, her iki alt lob pulmoner arter ve dalları içerisinde trombüs izlendi. Hastaya heparin ve warfarin başlandı. Tedavinin 5. ayında sol bacakta diz etrafında yaygın palpabl peteşi ve purpura gelişti. Sağ bacak tibia ön yüzünde koyu eritemli zemin üzerinde nekrotik kurut ve bül izlenen plak görüldü. Bu arada, cilt lezyonları başlamadan önce iki gün süre ile ibuprofen aldığı öğrenildi. Hastanın cilt nekrozunun warfarine bağlı geliştiği düşünüldü ve warfarin kesilerek enoksaparin başlandı. Cilt lezyonları düzelmediğinden, rivaroksaban tedavisi başlandı. Rivaroksaban dan sonra, cilt lezyonları kayboldu. Warfarin alan hastalarda, yeni gelişebilecek cilt lezyonları açısından kontrollerde hastaların mutlaka iyi sorgulanması gerektiğini vurgulamak amaçlı olgu sunulmuştur. Başlık (İngilizce): Geç dönemde warfarine bağlı gelişen cilt nekrozu: Literatür eşliğinde bir olgu sunumu Öz (İngilizce): Skin necrosis is a rare but serious complication of warfarin. A 68-year-old male patient was admitted with sudden chest pain,breathlessness and swelling of the left leg.The chest CT angiography showed thrombus both in the lower lobe pulmonary artery and its branches. Heparin and warfarin was administered. After a time,warfarin application was continued. Palpable petechiae and purpura developed the left leg and the knee in the 5th month of the treatment. Meanwhile,it was learned the patient had taken ibuprofen for 2 days before the development of the skin lesions. The examination showed that the patient had necrotic bullae on a dark erythhematous surface around the front of the right leg tibia. Skin necrosis was thought to be due to warfarin, and warfarin was stopped. Enoxaparin was initiated. Because the skin lesions did not improve,rivaroxaban treatment was started,and lesions eventually disappeared. Skin lesions should be evaluated with care in patients taking warfarin.Öğe Nadir bir hemoptizi nedeni: Antifosfolipid antikor sendromu(Solunum Hastalıkları, 2004) Mutlu, Levent Cem; Türker, Gamze; Gülbaş, Gazi; Yıldırım, Zeki; Aydoğdu, İsmetÖz: Antifosfolipid antikor sendromu (APLS), venöz ve arteriyel trombüsler, tekrarlayan düşükler, trombositopeni ile seyreden ve birçok sistemi tutabilen bir sendromdur. Otuzdokuz yaşında bayan hasta, iki yıldır süren hemoptizi ve nefes darlığı şikayeti ile başvurdu. Özgeçmişinde sekiz düşük hikayesi vardı. Solunum sistemi muayenesi normaldi. Toraks bilgisayarlı tomografisinde her iki akciğer bazallerinde alveoler ödeme bağlı yamalı tarzda buzlu cam görünümü izlendi. Ekokardiyografide pulmoner arter ortalama basıncı 55 mmHg olarak ölçüldü. Laboratuvar incelemelerinde anemi, trombositopeni, eritrosit sedimentasyon hızında yükseklik ve proteinüri saptandı. Aktive parsiyel tromboplastin zamanı ve kanama zamanı uzamıştı. Antikardiyolipin antikor IgG (aCL-lgG) düzeyi yüksek, lupus antikoagülanı (LA) pozitif bulundu ve miks testi pozitifti.Olguya tekrarlayan düşükler, trombositopeni, aCL-lgG yüksekliği, LA pozitifliği, solunum ve renal sistem tutulumu nedeniyle APLS tanısı konuldu. Oral antikoagülan tedavi başlandı. Gebeliği takiben hastada karaciğer ve böbrek yetmezliği gelişmesi üzerine gebelik sonlandırıldı. Ancak multiorgan yetmezliği gelişen hasta kaybedildi. APLS, tekrarlayan hemoptizilerin ayırıcı tanısında görülen nadir nedenlerden biri olarak sunuldu.Öğe Oral Kavite Metastazı ile Seyreden Akciğer Kanseri Olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Yetkin, Özkan; Mutlu, Levent Cem; İn, Erdal; Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Gülbaş, Gazi; Mızrak, Bülent; Günen, HakanAkciğer kanserleri gelişmiş ülkelerde kanser ölümlerinin en sık nedenidir ve sağ kalım oranları halen çok düşüktür. Akciğer kanserleri sıklıkla, merkezi sinir sistemi, karaciğer, iskelet sistemi ve sürrenal bezlere metastaz yapmaktadır. Oral kavite metastazı ile seyreden çok az sayıda bildirilen AC kanseri olgusu olması ve daha önce kliniğimizde oral kavite metastazı ile seyreden AC karsinomu olgusuna rastamadığımız için bu olguyu yayınlamayı uygun gördük.Öğe Oral kavite metastazı ile seyreden akciğer kanseri olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Yetkin, Özkan; Mutlu, Levent Cem; İn, Erdal; Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Gülbaş, Gazi; Mızrak, Bülent; Günen, HakanÖz: Akciğer kanserleri gelişmiş ülkelerde kanser ölümlerinin en sık nedenidir ve sağ kalım oranları halen çok düşüktür. Akciğer kanserleri sıklıkla, merkezi sinir sistemi, karaciğer, iskelet sistemi ve sürrenal bezlere metastaz yapmaktadır. Oral kavite metastazı ile seyreden çok az sayıda bildirilen AC kanseri olgusu olması ve daha önce kliniğimizde oral kavite metastazı ile seyreden AC karsinomu olgusuna rastamadığımız için bu olguyu yayınlamayı uygun gördük.Öğe Prevalence of malnutrition in COPD and its relationship with the parameters related to disease severity(DOVE MEDICAL PRESS LTD, PO BOX 300-008, ALBANY, AUCKLAND 0752, NEW ZEALAND, 2018) Mete, Burak; Pevlihan, Erkan; Gülbaş, GaziObjective: The aim of the study was to determine the nutritional status and anthropometric values in a group of patients with COPD and to examine the relationship between these factors and disease severity. Methods: A total of 105 COPD patients were included in this cross-sectional study. The patients underwent spirometric exmination. Mini nutritional assessment form was applied, and the anthropometric values of the patients were measured by bioelectrical impedance method. Nutrient registration forms were given using a 3-day, 24-hour recall method to assess the nutrient uptake. COPD severity was determined using the Global Initiative for Chronic Obstructive Lung Disease criteria, and the correlations between nutritional status and disease severity parameters were measured. Results: The prevalence of malnutrition in our patients with COPD was found to be 17%. Spirometric parameters were found to be significantly lower in patients with low body mass index (BMI) and malnutrition. As the modified Medical Research Council dyspnea scale score increased, the frequency of malnutrition increased (P=0.002). Positive significant correlation was found between spirometric variables and muscle mass and fat external tissue volume of the patients. Patients receiving higher protein content in diet showed a better muscle mass amount (P<0.001). Conclusion: Our study results confirmed that malnutrition is an important and frequently encountered problem in COPD patients, and spirometric values of the patients with malnourishment and with low BMI are significantly lower. We think that nutritional status should be evaluated in every COPD patient, and nutritional intake should be tailored individually.Öğe The relationship between serum gamma glutamyl transferase levels and obtructive sleep apnea severity(2022) Geçkil, Ayşegül Altıntop; Ermis, Hilal; Gülbaş, Gazi; Türkkan, Sinan; Sağmen, Seda BeyhanObstructive sleep apnea (OSA) can cause local and systemic inflammation due to hypoxia, asphyxia, hypercapnia, respiratory acidosis. Searching for new inflammatory markers in OSA may facilitate the prediction of OSA-related conditions. Therefore, we aimed to investigate the relationship between OSA severity and serum gamma glutamyl transferase (GGT) levels. In the study, the GGT levels of the patients were compared according to the degree of OSA determined by polysomnography. The patients' demographic, polysomnographic, and laboratory parameters were evaluated with SPSS 25 program. A total of 500 patients, 299 (59.8%) male and 201 (40.2%) female, were included in the study. The mean age of the patients was 47.9±13.1, and body mass index (BMI) was 32.2±6.6. There were 98 (19.6%) patients in the control group, 100 (20%) in the mild OSA group, 103 (20.6%) in the moderate OSA group, and 199 (39.8%) in the severe OSA group. When the BMI and desaturation index of the groups were compared, there was a statistical difference (respectively, p<0.001, p<0.001). When the serum GGT values of the groups were compared, the GGT values of the moderate and severe OSA groups were higher than the control group (respectively, p=0.011, p=0.001), and there was a statistically significant difference between the groups (p=0.001). There was a positive correlation between GGT levels and BMI (r=0.151, p=0.010). There was a positive correlation between GGT levels and age (r=0.615, p=0.029). As a result of our study, a relationship was found between high GGT levels and the severity of OSA. Serum GGT level may be a promising biomarker to identify OSA patients at high risk.Öğe Swyer-James (Macleod) Sendromu: Bir Olgu Nedeniyle(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Gülbaş, Gazi; Mutlu, Levent Cem; Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Yumrutepe, Tuncay; Günen, Hakan42 yaşında erkek hasta nefes darlığı ve öksürük şikayetleri ile başvurdu. Posterior Anterior (PA) akciğer grafisinde sol akciğerde belirgin havalanma artışı mevcut olan hastaya, ventilasyon- perfüzyon sintigrafisi, bilgisayarlı toraks tomografisi, toraks manyetik rezonans (MR) anjiyografi bulguları ile ‘Swyer-James (MacLeod) sendromu’ tanısı konuldu. Nadir görülen bir sendrom olması nedeniyle son literatür bilgileri ışığında sunmayı uygun gördük.