Yazar "Gülcüler, Metin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abdominal aort anevrizması olan üç olgunun spiral bt anjiografisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Kutlu, Ramazan; Saraç, Kaya; Baysal, Tamer; Türköz, Rıza; Gülcüler, Metin; Gülcan, ÖnerAbdominal aort anevrizması operasyonlarının planlanmasında, cerrahi öncesi komşu vasküler yapılarla ilişkisinin belirlenmesi önemlidir. Bu yazıda abdominal aort anevrizması tespit edilen üç olgunun, cerrahi öncesi spiral bilgisayarlı tomografik anjiografi (SBTA) ile elde edilen görüntülerini ve SBTA’nın bu tip olgulardaki değerini irdeledik. SBTA'nın abdominal aort anevrizmalarında, anevrizmaların teşhisinden öte lokalizasyon ve diğer damarlarla ilişkisini saptamada oldukça önemli olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Angina pektoris yakınmasının giderilmesinde koroner bypass ameliyatlarının yararları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Cihan, Hasan Berat; Soysal, Ömer; Gülcüler, Metin; Gülcan, Öner; Özdemir, HasanKoroner arter hastalığı olan kişilerde koroner arter bypass ameliyatları sonrasında yaşam kalitesindeki artışı objektif olarak ortaya koyan en önemli parametre angina pektoris yakınmasındaki azalmadır. Bunu göstermek amacıyla koroner bypass operasyonu yapılmış 51 hastaya anket uygulanmıştır. Operasyon öncesi 48 koroner arter hastasında angina pektoris yakınması mevcut iken, bu sayı ameliyat sonrası 5’e düşmüştür. Sonuç ileri derecede anlamlı bulunmuştur (p < 0,001). Koroner arter bypass operasyonları koroner arter hastalarının yaşam kalitesini önemli derecede arttırmaktadır.Öğe Aorta-popliteal prostetik greft enfeksiyonunda omentoplasti (Bir olgu nedeniyle)(İnönü Üniversitesi, Turgut Özal Tıp Merkezi, Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 1997) Soysal, Ömer; Gülcan, Öner; Cihan, Hasan Berat; Ege, Erdal; Gülcüler, Metin; Paç, MustafaÖz: Prostetik greft enfeksiyonu rekonstrüktif vasküler cerrahinin tehlikeli ve tedavisi zor olan komplikasyonlarından biridir. Prostetik greft enfeksiyonları omentoplasti ile tedavi edilebilir. Ateroskleroz zemininde gelişmiş ilio-femoral tıkayıcı hastalığı olan bir olguda yapılan aorta-popliteal bypass sonrası gelişen greft enfeksiyonu omentoplasti ile tedavi edilmiştir. Bir olgu nedeniyle prostetik greft enfeksiyonlarının tedavi prensiplerini ve omentoplastinin önemini tartışmayı amaçladık.Öğe Bir Olgu Sebebiyle Streptokinazın Derin Ven Trombozu Tedavisindeki Yerinin Gözden Geçirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Cihan, Hasan Berat; Ege, Erdal; Gülcan, Öner; Gülcüler, Metin; Paç, MustafaDerin ven trombozu tedavisinde fibrinolitik ajan olarak streptokinazın kullanması doza bağımlı olmayan öldürücü hemorajik komplikasyonlara sebep olabilir. Kliniğimizde derin ven trombozlu bir hastada streptokinaz tedavisinin ilk saatlerinde öldürücü hemorajik komplikasyon gelişti. Bu vaka sebebiyle biz derin ven trombozunun tıbbi tedavisini tartışmayı amaçladık.Öğe Bir Olgu Sebebiyle Streptokinazın Derin Ven Trombozu Tedavisindeki Yerinin Gözden Geçirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Cihan, Hasan Berat; Ege, Erdal; Gülcan, Öner; Gülcüler, Metin; Paç, MustafaDerin ven trombozu tedavisinde fibrinolitik ajan olarak streptokinazın kullanması doza bağımlı olmayan öldürücü hemorajik komplikasyonlara sebep olabilir. Kliniğimizde derin ven trombozlu bir hastada streptokinaz tedavisinin ilk saatlerinde öldürücü hemorajik komplikasyon gelişti. Bu vaka sebebiyle biz derin ven trombozunun tıbbi tedavisini tartışmayı amaçladık.Öğe Bronkojenik yayılım gösteren bir akciğer hidatik kistinde albendazol tedavisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Soysal, Ömer; Özdemir, Hasan; Cihan, Hasan Berat; Ege, E.; Gülcüler, Metin; Gülcan, Öner; Hazar, Abdussamed; Paç, MustafaKist hidatik hastalığında albendazol ile medikal tedavinin klinik kullanım endikasyonlarında etkinliğinde ve tedavi sonuçlarında hala belirsizlikler vardır. Bronkojenik ve pulmoner arter yolu ile yayılım gösteren, bilateral multipl pulmoner kist hidatik hastalığı olan bir olgunun sağ tarafındaki kistlere cerrahi tedavi uygulanmıştır. Sol akciğerdeki kistleri ve öpere edilen hemitoraksdaki residü kistleri albendazol ile tedavi edilmiştir. Sol akciğerdeki kistlerin cerrahi tedavi yerine medikal olarak tedavi edilmesinin nedeni milimetrik boyutlarda onlarca kist hidatik nedeniyle olgunun operasyona uygun olmamasıdır. Albendazol 10 mg/kg, üç ay ve kesintisiz olarak verilmiştir. Tedavi sonunda kompüterize tomografi bulgusu ile 1-2 cm çaplı kistlerin kaybolduğu, daha büyük kistlerin ise küçüldüğü tesbit edilmiştir. Cerrahi tedaviye uygun olmayan akciğer kist hidatiği olan hastalarda albendazol alternatif bir tedavi yöntemi olarak tercih edilebilir.Öğe İnvitro perfüze rat kalbinde prime solüsyon ve kardiyoplejiye kaptopril ve lisinopril ilavesinin myokard üzerine etkileri(İnönü Üniversitesi, 1998) Gülcüler, MetinKalp cerrahisindeki gelişmeler sonucunda kalp operasyonları giderek daha az mortalite ve morbidite ile yapılmaktadır. Cerrahi teknik kadar myokard koruması alanındaki ilerlemeler bugünkü başarılı operasyonlarda etkilidir. Operasyon sırasında myokardı iskemik hasardan ve reperfuzyon hasarından daha iyi koruyabilmek amacıyla CPB ve kardiyoplejiye çeşitli ilaçlar eklenerek bu ilaçların myokard üzerine etkileri araştırılmaktadır. Bizde bu tez çalışmasında myokard üzerine akut ve kronik olumlu etkileri bilinen ACE inhibitörlerinden; -SH içeren kaptopril ile -SH içermeyen lisinopril’in, prime solüsyon ve kardiyoplejiye eklenmesinin myokard üzerine etkilerini ve -SH grubunun bu etkideki yerini araştırdık. Çalışma nörohümoral etkileri ortadan kaldırmak için izole perfuze rat kalbinde (Langendorff sistemi) gerçekleştirildi. Ratlar üç gruba ayrıldı; 1. grup kontrol grubu (14 rat), 2. grup lOOpmol/lt lisinopril grubu (12 rat), 3. grup 360pmol/lt kaptopril grubu (12 rat) olarak çalışıldı. Tüm gruplarda 20 dakika perfüzyon sonrası kardiyoplejik arrest ve sürekli kardiyopleji infuzyonu ile 30 dakika iskemi oluşturuldu, îskemi sonrası tekrar 30 dakika reperfuzyon yapıldı. İlaç gruplarında prime solüsyon ve kardiyoplejiye, gruba göre lisinopril veya kaptopril eklendi. Tüm gruplarda perfuzyonun 15 ve 20. dakikaları ve reperfuzyonun 10-30. dakikaları arası her beş dakikalık periyotta koroner kan akımı, reperfuzyonun 30. dakikasında kalbin oksijen tüketimi, perfuzyonun 20. reperfuzyonun 15. ve 30. dakikalarında CPK, LDH, AST enzim sekresyonu ölçüldü.Öğe învitro Perfüze Sıçan Kalbinde Başlangıç Solüsyonu ve Kardiyoplejiye Kaptopril ve Lisinopril îlavesinin Myokard Üzerine Etkileri+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Gülcüler, Metin; Cihan, Hasan.B.; Gülcan, Öner; Birincioğlu, Mustafa; Ölmez, Ercüment; Paç, MustafaMyokard üzerine akut ve kronik olumlu etkileri bilinen Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim (ADE) inhibitörlerinden; -SH grubu içeren kaptopril ile -SH grubu içermeyen lizinopril’in başlangıç solüsyonuna ve kardiyoplejiye ilave edilmesinin myokard üzerine etkilerinin incelenmesi Gereç ve Yöntem: Çalışma izole perfüze sıçan kalbinde gerçekleştirildi. Sıçanlar; kontrol grubu, lizinopril g rubu ve kaptopril grubu olarak üç gruba ayrıldı. Tüm gruplarda 20 dakika perfüzyon, kardiyoplejik arrest, 30 dakika iskemi ve 30 dakika reperfüzyon yapıldı. İlaç gruplarında başlangıç solüsyonuna ve kardiyoplejiye, gruba göre lizinopril veya kaptopril eklendi. Tüm gruplarda perfüzyon ve reperfüzyon döneminde koroner kan akımı, kalbin oksijen tüketimi, CPK, LDH, AST enzim sekresyonu ölçüldü. Bulgular: Her iki ilaç da kontrol grubuna göre, perfüzyon ve reperfüzyon döneminde koroner kan akımını ve reperfuzyonun 30. dakikasında kalbin oksijen tüketimini istatistiksel olarak anlamlı arttırdı. Sonuç: ADE inhibitörlerinin koroner kan akımını arttırıcı etkileri nedeniyle; preoperatif riskli koroner arter hastalarında, oksijen ihtiyacı artmış hipertrofik myokardda v e KPB (kardiopulmoner bypass) süresi uzun sürmesi beklenen vakalarda kullanılabilecekleri kanısına vardık. Her iki ilaçla da benzer sonuçlar almamız, -SH grubunun bu etkilerde rolü olmadığını veya rolü olsa bile tek mekanizma olmadığı düşüncesine bizi ulaş tırdı.Öğe Kapak replasmanı ve aortokoroner bypass operasyonlarının ilaç kullanımı üzerine etkileri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Cihan, Hasan Berat; Soysal, Ömer; Gülcan, Öner; Gülcüler, MetinAçık kalp ameliyatları , yapılan operasyon türüne göre farklı şekilde ilaç kullanımı üzerine etkili olmaktadır . Bunu ortaya koymak için 60 kapak replasmanı, 49 aortokoroner bypass operasyonu yapılmış hastaya anket uygulanmıştır Koroner bypass operasyonu yapılan hastalarda kısa etkili nitrat kullanım oranı preoperatif dönemde % 86 ' iken . postoperatif dönemde % 5.8 ‘ e düşmüştür ve istatistiksel olarak çok anlamlıdır. Diğer ilaçların kullanımında ise oransal bir artış olmuştur. Kapak replasmanı yapılan hastalarda özellikle antikoagülan ve antiagregan ilaçlar olmak üzere genel ilaç kullanımında belirgin bir artış olmuştur.Öğe Sağlıklı anne köpekten yavrusuna akciğer lob transplantasyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Soysal, Ömer; Aydın, Abdullah; Ünsaldı, Sami; Ege, Erdal; Gülcüler, Metin; Özdemir, Hasan; Gülcan, Öner; Çıralık, HarunAkciğer transplantasyonunda donör azlığı ve rejeksiyon çok önemli sorunlardır. Ebeveynden lob transplantasyonu bu sorunlara çözüm olabilir. Merkezimiz hayvan laboratuarında bir anneden iki yavruya birer akciğer lobu ve bir anneden bir yavruya bir akciğer lobu transplantasyonu gerçekleştirilmiştir. Ameliyatlar kardiyopulmoner bypas kullanılmadan, santral venöz basınç, invaziv arteriyel basınç ve oksijenasyon takibi ile gerçekleştirilmiştir. Sadece preoperatif tek doz steroid dışında immünsupresif medikasyon yapılmamıştır. Anneye sol pnömonektomi yapılıp, iki lob ayrılarak annenin iki yavrusuna sol pnömonektomiyi takiben birer lob, sol akciğer yerine transplante edilmiştir. Bir diğer anneye ise sol alt lobektomi ve yavrusuna sol pnömonektomi yapılmış, ve anneden çıkartılan lob pnömonektomize yavruya sol akciğer olarak tranplante edilmiştir. Pnömonektomi yapılan anne postoperatif anestezi komplikasyonu nedeniyle eksitus olmuş, birer lob transferi yapılan yavru köpekler postoperatif 9 ve 17 saat yaşamış ve solunum yetmezliği nedeniyle kaybedilmiştir. Lobektomi yapılan ikinci annede ise postoperatif sorun olmamış fakat lob alıcısı yavru trasplantasyonun altıncı günü akut alveoler hasar nedeniyle kaybedilmiştir. Köpeklerde akciğer lob transplantasyonu teknik olarak mümkündür. Canlıdan lob transplantasyonu özellikle pediatrik yaş grubundaki akciğer donör azlığı sorununa bir çözüm olabilir.Öğe Sepsis ve inflamasyon mediatörleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Özcan, Cevher; Hasanoğlu, Adnan; Gülcüler, MetinSepsis ve septik şok; bazı mikroorganizmaların veya bu organizmaların toksik ürünlerinin akut olarak kan dolaşımı ile yayılımı sonucunda gelişen dramatik bir klinik tablodur. Bu tablonun klinik bulguları mikroorganizma ve ürünleri ile konakçının medyatör sistemleri arasındaki mücadelenin bir sonucudur. Sepsis konakçının nöroendokrin, immün ve inflamatuar sistemlerini uyarır ve bu cevabın şiddeti de klinik seyri belirler. Septik şokun patogenezini; konakçı mediatörlerinin bir bölümü; kompleman, kinin, koagülasyon sistemlerinin aktif metabolitleri ve özellikle sitokinler oluşturur. Kapiller endoteldeki ve dokudaki sürekli zedelenme, mikrosirkülasyondaki kan akımı değişikliği, vasküler perfüzyonun durumu ve organ fonksiyonlarındaki kısır döngüyü belirler. Günümüzde sitokinlerin tamamı ayrıştır ilam am ıştır, ancak TNF anın sepsis sendromu patofızy>olojisinde en potent mediatör olduğu açıktır. Ayrıca diğer pekçok inflamatuar mediatörün de sepsiste rol aldığı tespit edilmiştir. Muhtemelen yakın bir gelecekte moleküler biyolojideki yeni gelişmeler sonucunda septik sürecin patogenezini daha iyi anlayabileceğiz. Bu da yeni tedavi yaklaşımları oluşturmamızı sağlayacaktır.Öğe Torakoskopik bül rezeksiyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Soysal, Ömer; Arab, Adnan; Gülcüler, Metin; Paç, Mustafa; Orakçı, VahapSpontan pnömotoraks, sık görülen ve çoğunlukla bül veya bleblerin açılmasıyla meydana gelen bir hastalıktır. Bu hastalığın nüksetme riski çok yüksek olması nedeniyle, non-invaziv veya mini-invaziv yöntemlerde tedavi edilebilmesi için son zamanlarda hızlı gelişmeler gözlenmektedir. Sunduğumuz bu iki vakada, hem solunum mekaniğini çok az bozan, hem de kozmetik açıdan torakotomiye göre daha iyi sonuçlar veren torakoskopik girişimi uyguladık. Vakalarımızda postoperatif komplikasyon gelişmedi ve kayda değer bir ağrı olmadı. Her iki vakada da göğüs tüpü postoperatif 2.gün alındı. Hastalardan biri 3.ncü diğeri de 4.ncü gün şifa ile taburcu edildi.Öğe Torakoskopik bül rezeksiyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Soysal, Ömer; Arab, Adnan; Gülcüler, Metin; Paç, Mustafa; Orakçı, VahapSpontan pnömotoraks, sık görülen ve çoğunlukla bül veya bleblerin açılmasıyla meydana gelen bir hastalıktır. Bu hastalığın nüksetme riski çok yüksek olması nedeniyle, non-invaziv veya mini-invaziv yöntemlerde tedavi edilebilmesi için son zamanlarda hızlı gelişmeler gözlenmektedir. Sunduğumuz bu iki vakada, hem solunum mekaniğini çok az bozan, hem de kozmetik açıdan torakotomiye göre daha iyi sonuçlar veren torakoskopik girişimi uyguladık. Vakalarımızda postoperatif komplikasyon gelişmedi ve kayda değer bir ağrı olmadı. Her iki vakada da göğüs tüpü postoperatif 2.gün alındı. Hastalardan biri 3.ncü diğeri de 4.ncü gün şifa ile taburcu edildi.Öğe Treatment of lower extremity varicosities with polidocaııol sclerotherapy(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Soysal, Ömer; Gülcüler, Metin; Cihan, Hasan Berat; Ege, Erdal; Gülcan, Öner; Özdemir, Hasan; Hazar, AbdulsametAlt ekstremite varisleri toplumda sık görülür. Bu varislerin tedavisi konservatif veya cerrahidir. Uygun vakalarda skleroterapi uygulanabilir. Skleroterapi steril kimyasal flebit oluşturarak damar duvarını yapıştırır ve rezorbe olmasını sağlayarak varikoziteleri tedavi eder. Biz 25 olguya poliklinik şartlarında Polidokanol ile skleroterapi uyguladık. İşlem sonunda tüm varikoziteler ortadan kalktı ve majör komplikasyon görülmedi. İşlem kısa sürede tamamlandı ve maliyeti diğer tedavi yöntemlerinden ucuzdu. Bakılan biyokimyasal parametrelerde tedavi öncesi ve sonrası istatistiksel anlamlı fark görülmedi. Bu çalışma sonucu alt ekstremite varislerinin polidokanol ile skleroterapisinin cerrahiye alternatif, uygun ve güvenilir bir yöntem olduğu kanaatine vardık.Öğe Ulnar arter anevrizması : bir olgu nedeniyle(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Ege, Erdal; Soysal, Ömer; Cihan, Hasan Berat; Gülcan, Öner; Gülcüler, Metin; Özdemir, Hasan; Paç, MustafaUlnar arter anevrizması travmatik, aterosklerotik ve enfeksiyöz nedenlerle gelişebilir. Ekstremite arterlerinin anevrizmaları arasında ulnar artere ait anevrizma nadirdir. Anevrizmektomi ve brakioradial bazilik ven interpozisyonu ile tedavi edilen bir olgu sunulmuştur. Brakial arter bifürkasyon bölgesindeki ulnar arter anevrizmasında anevrizmanın eksizyonu ve sadece radial artere yapılan bazilik ven uygulaması ile elperfüzyonu sağlanabilir.