Yazar "Köse, Adem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Antimicrobial susceptibility pattern of Escherichia coli andKlebsiella pneumoniae isolated from patients with urinarytract infections in a tertiary care hospital(2021) Doğan, Ahmet; Köse, Adem; Gezer, Yakup; Ersoy, Yasemin; Bayindir, Yasar; Özden, Mehmet; Memisoglu, Funda; Altunisik Toplu, SibelAim: To determine etiological microorganisms from urine samples in patients diagnosed with UTI and to detect the antimicrobial susceptibility pattern of Escherichia coli and Klebsiella pneumoniae in a Tertiary Care Hospital.Materials and Methods: A cross-sectional study was conducted using urine culture samples and sensitivity reports collected retrospectively from our laboratory records over a period from Jan 2013 to Dec 2017.Results: A total of 729 urine culture isolates from 660 patients were included. Two-hundred eighty-four (41.8%) of the patients were male and 384 (58.2%) were female. The most common microorganisms were 46.4% E. coli, 18.2% K. pneumoniae and 12.1% Enterococcus spp., respectively. A total of 284 urine culture isolates produced extended spectrum beta-lactamases (ESBL), of which 186 (65.5%) were E. coli and 98 (34.5%) were K. pneumoniae. The most susceptible antimicrobials are meropenem, imipenem, amikacin, and fosfomycin, respectively. We determined that the antimicrobial drugs with the lowest susceptibility rates for both E. coli and K. pneumoniae were amoxicillin-clavulanate (24.5%), trimethoprim-sulfamethoxazole (30.7%) and ceftriaxone (43.2%). Additionally, their susceptibilities have gradually decreased. Ertapenem susceptibility has decreased more in K. pneumoniae isolates than E. coli.Conclusion: Antimicrobial resistance and ESBL-producing for both E. coli and K. pneumoniae have been increasing over the years. Our findings may contribute to choosing the proper antibiotic for the empirical treatment of UTI and preventing treatment failure.Öğe Brucella Epididymo-Orchitis: An Evaluation of Eight Cases(2014) Köse, Adem; Akdemir, Ender; Büyüktuna, Seyit AliAbstract:Amaç: Bu çalışmada, bruselloza bağlı tek taraflı gelişen epididimoorşit olgularının klinik özellikleri ve tedavi sonuçlarının irdelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Muş Devlet Hastanesinde 15 ay boyunca Üroloji ve Enfeksiyon Hastalıkları klinikleri tarafından tanı konulan 8 brusella epididimoorşit olgusu çalışmaya alındı. Hasta bilgileri, klinik ve laboratuvar verileri, tedavi protokolleri ve uygulanmış tedavi sonuçları incelendi. Hastalar bir yıl boyunca takip edildi. Elde edilen verilerin istatistiksel analizleri yapıldı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 46,12 (20-58) yıl idi. Beş hastada sol, üç hastada ise sağ testiste tutulum saptandı. Hastaların hepsi akut gelişen skrotal ödem ve ağrı şikayeti ile başvurmuştu. Altı (%75) hastada sistemik ateş bulgusu olup iki hastanın kan kültüründe Brucella spp. üremesi saptandı. Tüm hastalarda Wright aglütünasyon testi pozitif bulundu. Doppler USG incelemesinde iki hastada ependim kisti ve bir hastada da testiküler abse formasyonu saptandı. Hastalara 21 gün süreyle streptomisin 1gr/gün ve 6 hafta boyunca tetrasiklin 2x100mg ve rifampisin 600mg dozunda tedavi verildi. Bir olguda tedaviye uyum sorunundan dolayı relaps gelişti. Tüm hastalar verilen medikal tedavi başarılı oldu. Hiçbir hastada brusellaya bağlı komplikasyon gelişmedi ve cerrahi tedaviye gereksinim duyulmadı. Sonuç: Brusellanın endemik olduğu bölgelerde akut gelişen skrotal ağrı ve şişlik ile başvuran hastalarda brusella epididimoorşiti ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Doğru tanının erkenden konulması istenmeyen cerrahi girişimleri ve oluşabilecek infertilite gibi komplikasyonları önleyebilecektir.Öğe Brusella epididimoorşiti: sekiz olgunun değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Köse, Adem; Akdemir, Ender; Büyüktuna, Seyit AliAmaç: Bu çalışmada, bruselloza bağlı tek taraflı gelişen epididimoorşit olgularının klinik özellikleri ve tedavi sonuçlarının irdelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Muş Devlet Hastanesi’nde 15 ay boyunca Üroloji ve Enfeksiyon Hastalıkları klinikleri tarafından tanı konulan 8 brusella epididimoorşit olgusu çalışmaya alındı. Hasta bilgileri, klinik ve laboratuvar verileri, tedavi protokolleri ve uygulanmış tedavi sonuçları incelendi. Hastalar bir yıl boyunca takip edildi. Elde edilen verilerin istatistiksel analizleri yapıldı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 46,12 (20-58) yıl idi. Beş hastada sol, üç hastada ise sağ testiste tutulum saptandı. Hastaların hepsi akut gelişen skrotal ödem ve ağrı şikayeti ile başvurmuştu. Altı (%75) hastada sistemik ateş bulgusu olup iki hastanın kan kültüründe Brucella spp. üremesi saptandı. Tüm hastalarda Wright aglütünasyon testi pozitif bulundu. Doppler USG incelemesinde iki hastada ependim kisti ve bir hastada da testiküler abse formasyonu saptandı. Hastalara 21 gün süreyle streptomisin 1gr/gün ve 6 hafta boyunca tetrasiklin 2x100mg ve rifampisin 600mg dozunda tedavi verildi. Bir olguda tedaviye uyum sorunundan dolayı relaps gelişti. Tüm hastalar verilen medikal tedavi başarılı oldu. Hiçbir hastada brusellaya bağlı komplikasyon gelişmedi ve cerrahi tedaviye gereksinim duyulmadı. Sonuç: Brusellanın endemik olduğu bölgelerde akut gelişen skrotal ağrı ve şişlik ile başvuran hastalarda brusella epididimoorşiti ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Doğru tanının erkenden konulması istenmeyen cerrahi girişimleri ve oluşabilecek infertilite gibi komplikasyonları önleyebilecektir.Öğe Development of Artificial Intelligence Based Clinical Decision Support System on Medical Images for the Classification of COVID-19(2023) Çolak, Cemil; Arslan, Ahmet Kadir; Ucuzal, Hasan; Köse, Adem; Yıldırım, İsmail Okan; Güldoğan, Emek; Çolak, M. CengizAim: The first imaging method to play an vital role in the diagnosis of COVID-19 illness is the chest X-ray. Because of the abundance of large-scale annotated picture datasets, convolutional neural networks (CNNs) have shown considerable performance in image recognition/classification. The current study aims to construct a successful deep learning model that can distinguish COVID-19 from healthy controls using chest X-ray images.Material and Methods: The dataset in the study consists of subjects with 912 negative and 912 positive PCR results. A prediction model was built using VGG-16 with transfer learning for classifying COVID-19 chest X-ray images. The data set was split at random into 80% training and 20% testing groups.Results: The accuracy, F1 score, sensitivity, specificity, positive and negative values from the model that can successfully distinguish COVID-19 from healthy controls are 97.3%, 97.3%, 97.8%, 96.7%, 96.7%, and 97.8% regarding the testing dataset, respectively.Conclusion: The suggested technique might greatly improve on current radiology-based methodologies and serve as a beneficial tool for clinicians/radiologists in diagnosing and following up on COVID-19 patients.Öğe Evaluation of CD4/CD8 ratio in treatment follow-up of patients with HIV diagnois in an infection clinic(2022) Gezer, Yakup; Toplu, Sibel; Yüksel, Mustafa; Köse, Adem; Memişoğlu, Funda; Ozden, Mehmet; Bayindir, YasarAbstract Aim: Antiretroviral therapy (ART) regimens used in the treatment of HIV are assumed to suppress the virus in plasma indefinitely and restore CD4 lymphocyte count. There is increasing evidence that a reversed CD4/CD8 ratio is associated with immune dysfunction, even in patients who have achieved virological suppression with ART and have elevated CD4 lymphocytes. The CD4/CD8 ratio has emerged as a guiding marker as an indicator of immunoactivation in HIV-infected patients. It was aimed to evaluate the CD4/CD8 ratio of HIV-diagnosed patients at baseline and at follow-up after ART regimen. Materials and Methods: A total of 150 patients were included in the study by retrospectively scanning the CD4/CD8 ratio at the initial and 24th week of follow-up in patients who were diagnosed with HIV and started treatment in the Infectious Diseases and Clinical Microbiology Clinic of the Hospital of the Medical Faculty between 2011-2021. ART treatment regimens were divided into three groups as nucleoside reverse transcriptase inhibitor (NRTI)+protease inhibitor (PI), NRTI+non-nucleoside reverse transcriptase inhibitor (NNRTI) or NRTI+ integrase strand transfer inhibitor (INSTI). Results: A total of 150 patients were included in the study. While the initial CD4/CD8 ratio of the patients was 0.36, it increased to 0.61 at the 24th week of treatment. Among the 144 patients whose baseline values were CD4/CD8<1, the rate of the ones who achieved CD4/CD8?1 value at week 24 after ART regimens was found as 13.2% (19/144). It was observed that the CD4/CD8 ratio in the group receiving INSTI was higher (15.1%) than those of the other groups. The undetectable HIV RNA level after treatment was significantly mostly observed in the group, receiving the integrase-based regimen, with 77.1%. With effective ART, CD4/CD8 normalization is higher in individuals with high CD4 T cell counts before treatment. There was a significant increase in the CD4/CD8 ratio in all three ART regimen groups. However, most of the patients who achieved a CD4/CD8 ratio ?1 were in the INSTI-based ART group. Conclusion: The CD4/CD8 ratio may contribute to clinical evaluation in long-term follow-up as a marker of immunological response in individuals treated with a diagnosis of HIV.Öğe Evaluation of extensively drug-resistant gram-negative bacteremia among solid-organ transplant recipients: a multicenter study(2021) YANIK YALÇIN, Tuğba; AZAP, Özlem; Köse, Adem; Bayındır, Yaşar; SARICAOĞLU, Elif Mükime; ÇINAR, Güle; UYGUN KIZMAZ, Yeşim; KURŞUN, Ebru; ALIŞKAN, Hikmet; TEZER TEKÇE, Yasemin; EREN, Oya; EGELİ, Tufan; ARI, Alpay; ALBAYRAK, Yurdagül; ÇABADAK, Hatice; DENİZ, Seçil; DEMİR ÖNDER, Kübra; KIZILATEŞ, Filiz; ÖZGER, Selçuk; GÜZEL TUNÇCAN, Özlem; HABERAL, MehmetAbstract: Background/aim: The aim of this study is to evaluate the distribution, sources, clinical features, and mortality rates of bacteremia due to evaluation of extensively drug-resistant (XDR) gram negative among solid-organ transplant (SOT) recipients. Materials and methods: A retrospective study of SOT recipients with bacteremia due to XDR gram-negative pathogens in 11 centers between 2016 and 2018 was conducted. Patients’ records were evaluated. Results: Of 171 bacteremia that occurred in 164 SOT recipients, 93 (56.7%) were liver, 46 (28%) kidney, 14 (8.5%) heart, and 11 (6.7%) lung recipients. Bacteremia episodes were recorded in the first year in 63.7% of the patients (n = 109), early-onset bacteremia was recorded in 45% (n = 77) of the episodes. In multivariate analysis, catheter-associated bacteremia was an independent risk factor for 7-day mortality (p = 0.037), and early-onset bacteremia was found as an independent risk factor for 30-day mortality (p = 0.017). Conclusion: Difficult-to-treat infections due to XDR bacteria in SOT recipients shadow the success of transplantation. Central venous catheters seem to be the main risk factor. Judicious use of medical devices is of pivotal importance. Key words: Solid-organ transplant recipients, drug-resistant, bacteremiaÖğe Evaluation of the patient with lymphadenopathy: Is it always easy to reach the correct diagnosis?(2021) Köse, Adem; Doğan, Ahmet; Bayindir, Yasar; Ersoy, Yasemin; Özden, Mehmet; Memişoğlu, Funda; Toplu, SibelLymphadenopathy (LAP) is a common clinical problem in adult patients and should be thoroughly evaluated in a tertiary hospital to investigate its reasons. In this study,we aimed to present the demographic characteristics, etiology, diagnosis and follow-up results of the patients who applied with LAP symptoms and findings. This studywas designed to include adult patients with neck, armpit, or groin swelling accompanied by symptoms, such as fever, night sweats, weight loss, cough and sputum betweenJanuary 2010 and August 2017, retrospectively. Patients’ data were collected from electronic files. Patients were diagnosed using radiological, histopathological,bacteriological, serological and other microbiological methods. Two hundred-thirty patients were included in this study. The mean age was 43.12±17.06 SD in males and45.74±16.64 in females. On admission, the most common symptoms were night sweats (31%), fever (23%), weight loss (17%) and cough and/or sputum (13%) in orderof frequency. However, 16% of the patients were asymptomatic. In this study, 157 (68.26%) patients were diagnosed. Tuberculosis (n=76; 33%), malignancies (n=28,12.1%) and tularemia (N=14; 6.1%) were the most common diseases causing LAP that was most commonly located in the bilateral cervical chain. Lymphadenopathyshould be evaluated comprehensively concerning diagnosing or ruling out many diseases that must be treated necessarily. Knowledge and awareness of the diseases as acause of LAP may contribute to the early and correct diagnosis. Therefore, undiagnosed patients should be followed, and the institutions should develop policies for thispurpose, such as telemedicine applications.Öğe Karaciğer nakli alıcılarında herpes simpleks virüs viremisinin tanısı, klinik görünümleri ve tedavi yönetimi(2021) Köse, Adem; Toplu, Sibel; Gönültaş, Fatih; Koç, Cemalettin; Yakupoğulları, Yusuf; Otlu, Barış; Şamdancı, Emine TürkmenAim: We aimed to evaluate the clinical variations, possible risk factors and results of diagnostic procedures in liver transplant (LT) recipients who suffered from Herpes Simplex Virus (HSV) viremia in the post-transplant period, despite Cytomegalovirus (CMV) prophylaxis. Material and methods: The data of 1100 LT recipients were evaluated retrospectively. HSV DNA RT-PCR detected in blood and vesicular fluid samples of the patients with active painful mucocutaneous vesicular lesions and patients with organ involvement who had biopsy and confirmed HSV viremia were included in the study. The 110 recipients diagnosed with HSV viremia were included. Results: In 110 recipients, total 130 HSV viremia episodes were observed over sixty months. HSV viremia rate was 11.8%. Of the 130 HSV episodes, 120 (92.3%) were mucocutaneous form of the disease. In 10 cases, there was a specific organ involvement. HSV-1 was detected in all of viremia episodes. Sixty-four (49.2%) episodes developed six months after the LT, 41 (31.5%) episodes developed between the 1st and 6th months after LT, and 25 (20.3%) episodes were observed within the first postoperative month. All episodes were treated successfully with different antiviral therapy modalities. Conclusion: Despite CMV prophylaxis performed, HSV viremia may be occurred as a wide range of clinical presentation in LT recipients. It can be seen at any time point after the LT. HSV DNA RT-PCR from serum samples may not be sufficient for diagnosis of viremia, therefore the analysis of the vesicular fluid or the biopsy from the organs may be necessary for supporting the diagnosis.Öğe Solid organ alıcılarında infeksiyon riski ve sık görülen infeksiyonlar(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2014) Köse, AdemEtkili immünsupressif ilaçların kullanıma girmesi ile son dönem organ yetmezliği olan hastalarda organ nakilleri giderek artan oranlarda başarı ile uygulanmaya başlamıştır. İnfeksiyon etkenlerine duyarlı hale gelen bu hastalarda cerrahi öncesi ve sonrasında iyi bir infeksiyon koruma programı uygulanması gerektiği ortaya çıkmıştır. Nakil öncesi ve sonrasında alıcının infeksiyon risklerinin belirlenmesi ve önlemlerin alınması gerekmektedir. Uygun immünsupressif tedavinin yapılması, hastanın ve ailesinin eğitimi, kişisel ve çevresel hijyene dikkat edilmesi, beslenme ve egzersiz programları bir bütün halinde planlanmalıdır.Öğe Yoğun bakım ünitelerinde gelişen kateter ilişkili kan dolaşım enfeksiyonlarının irdelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2015) Köse, Adem; Mamıkoğlu, LatifeAmaç: Bu çalışmada, yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) yatan hastalarda gelişen kateter ilişkili kan dolaşımı infeksiyonları ile ilişkili risk faktörlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bir yıllık sürede (Ağustos 2011-Ağustos 2012) yoğun bakım ünitelerinde takip edilen ve santral venöz kateter (SVK) takılan 300 hastada gelişen 18 kateter ilişkili kan dolaşımı infeksiyonu (KİKDİ) olgusundaki risk faktörleri ve mikrobiyolojik analizleri prospektif olarak araştırılmıştır. Bulgular: Santral venöz kateterlerin takılı kalma süreleri ortalama 15,19±5,977 gündü. KİKDİ gelişen hastalarda SVK ve kan kültürlerinin sinyal pozitifleşmesinde zaman faktörünün duyarlılığı (sensitivity) %88,8, özgüllüğü (specifity) %93,0 olarak bulundu. KİKDİ atak oranı %20,9 olarak belirlendi. Metabolik bozukluklar, YBÜ yatış süresi, üriner kateterizasyon, SVK takılı kalma süresi ve çok amaçlı kullanılması KİKDİ gelişimi için anlamlı risk faktörleri (p<0,001) olarak belirlendi. Altı (%33,3) olguda metisilin-dirençli koagülaz-negatif stafilokok (MRKNS), 2 (%11,1) olguda Acinetobacter baumanii, birer (%5,6) olguda Pseudomonas aeruginosa, difteroid basil, Aeromonas veronii, metisilin-duyarlı Staphylococcus aureus (MSSA) ve Klebsiella pneumoniae ve 5 (%27,7) olguda polimikrobiyal etkenler saptandı. Sonuç: Çalışmamızda, metabolik bozukluklar ve SVK kullanımına bağlı nedenlerin KİKDİ gelişiminde önemli faktörler olduğu saptanmıştır. Bu faktörlerin çoğunlukla önlenebilir olması, infeksiyon kontrol önlemlerinin doğru kullanılması ile KİKDİ oranlarında önemli düşüş sağlayacaktır. Ancak yine de KİKDİ tanımlanması, tedavisi ve korunma ile ilgili olarak yeni bilimsel yaklaşımlara ihtiyaç vardır.