Yazar "Kantarçeken, Bülent" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 25
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Biliyer fistüllerde endoskopik tedavi: 20 olgunun sonuçları(Turkish Journal of Gastroenterology, 1999) Hilmioğlu, Fatih; Yıldırım, Bülent; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahimÖz: Biliyer fistüller sık olmamakla birlikte, genellikle biliyer sistem cerrahisinden sonra karşılaştığımız ciddi sorunlardandır. Tedavi endoskopik sfinkterotomi, gerektiğinde taş ekstraksiyonu ve biliyer stent yada nazobiliyer drenlerle sağlanabilmektedir. Tedavinin esas amacı ise safra akımının duodenuma akışını kolaylaştırmaktır. Biliyer sistem anatomisi ve safra kaçağının endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi (ERCP) ile görüntülemesi olgularımızın % 100 'ünde başarılı olurken, genel olarak endoskopik tedavi başarısı 20 olgunun 16'ında sağlandı (% 80). ERCP ile biliyer kaçaklar güvenli olarak tanınabilmekte, gerektiğinde endoskopik tedaviler olguların çoğunda başarı ile sağlanabilmektedir.Öğe Comparison of pantoprazole- vs. omeprazole- based triple therapy regimens in the treatment of Helicobacter pylori infection and duodenal ulcer healing in a Turkish population(2005) Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Karıncaoğlu, Melih; Sertkaya, Ayşe; Çıkım, Kerim; Harputluoğlu, M. M. Murat; Demirel, Ulvi[Abstract Not Available]Öğe Endoscopic retrograde cholangiopancreatography in patients with billroth II gastrectomy(Turkish Journal of Gastroenterology, 2000) Hilmioğlu, Fatih; Karıncaoğlu, Melih; Yıldırım, Bülent; Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Seçkin, YükselÖz: Endoskopik retrograd kolanjipankreatografi (ERKP) ve beraberinde tedavi yaklaşımları kliniklerde sık olarak kullanılmaktadır. Billroth II operasyonunun ardından anatomik değişiklikler ERKP uygulanılmasında teknik güçlüklere yol açar. Kliniğimizde Ocak 1992- Mayıs 1999 tarihleri arasında ERKP uygulanan hastaların kayıtları toplanarak içlerinden daha önceden Billroth II operasyonu geçirenler değerlendirildi. 520 olgudan 14'de daha önce geçirilmiş Billroth II operasyonu vardı. Billroth II operasyonu uygulananlarda kolanjjyografi başarısı % 78,5 olarak bulunurken morbidite ve mortalite sayıları sıra ile % 7 ve % 0 olarak bulundu. Klinik olarak bizim görüşümüz Billroth II operasyonu geçirenlerde de tanı ve tedavi amaçlı ERKP başarı ile uygulanabilirÖğe Endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi komplikasyonları(2000) Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Sarı, Ramazan; Yıldırım, BülentAmaç: Bu çalışma endoskopik retrograd kolanjiopankretografi (ERKP) komplikasyonlarını hastalarda değerlendirmek üzere planlandı. Metot: ERKP komplikasyonlarını araştırmak için 1993-1999 tarihleri arasındaki tüm endoskopik incelemeler değerlendirildi. Bulgular: Toplam 504 hastada 705 kez girişim uygulandı, genel komplikasyon oranı %8 (n: 42) ve mortalite %0,5 (n: 3) olarak bulundu. En sık komplikasyon tanısal ERKP sonrası pankreatit ve kolanjit %2 (n: 10), endoskopik sfinkterotomi sonrası kanama %2.8 (n: 10) oranında bulundu. Sonuç: Bulunan komplikasyon oranlarının tedavi amaçlı biliyer girişimlerde makul olduğu söylenebilir.Öğe Endoskopik Retrograd Kolanjiopankretografi Komplikasyonları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Karıncaoglu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Sarı, Ramazan; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihBu çalışma endoskopik retrograd kolanjiopankretografi (ERKP) komplikasyonlarını hastalarda değerlendirmek üzere planlandı. Metot: ERKP komplikasyonlarını araştırmak için 1993-1999 tarihleri arasındaki tüm endoskopik incelemeler değerlendirildi. Bulgular: Toplam 504 hastada 705 kez girişim uygulandı, genel komplikasyon oram %8 (n: 42) ve mortalité %0.5 (n: 3) olarak bulundu. En sık komplikasyon tanısal ERKP sonrası pankreatit ve kolanjit %2 (n: 10), endoskopik sfinkterotomi sonrası kanama %2.8 (n: 10) oranında bulundu. Sonuç: Bulunan komplikasyon oranlarının tedavi amaçlı biliyer girişimlerde makul olduğu söylenebilir.Öğe Famotidin ve ranitidinin non-ülser dispepsili hastalarda ikili antibiyotik kombinasyonu ile birlikte kullanılmasının HP eradikasyonuna etkileri arasında fark var mıdır?(1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Bahçeci, Funda; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihÖz: Bilindiği gibi gastrik ülser, duodenal ülser ve non-ülser dispepsilerde H2 blokerler uzun yıllar kullanılmış, günümüzde de Helicobacter pylori (Hp) eradikasyonu sonrası idame tedavisinde tek başlarına ya da antasidlerle kombine olarak kullanılmaktadır. Biz bu çalışmamızda amoksisilin + klaritromisin kombinasyonuna ranitidin 300 mg veya famotidin 40 mg ekleyerek non-ülser dispepsilerde Hp eradikasyonundaki etkilerini araştırdık. Çalışmaya dispeptik yakınmalarla başvuran, endoskopilerinde ülser tesbit edilmeyen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan gastrit yada bulbit tesbit edilen ve non-ülser dispepsi kabul edilen yaş ortalaması 36.4 olan 47 hasta (31 erkek 16 kadın) alınarak hastalar rastgele iki guruba ayrıldı. Birinci gruptaki 24 hastaya bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg'a ilave olarak dört hafta süre ile ranitidin 1x300 mg, ikinci gruptaki 23 hastaya ise bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg + famotidin 40 mg 4 hafta süre ile uygulandı. Olguların endoskopileri başlangıçta ve altıncı haftada tekrarlandı. Birinci gruptaki 24 hastada Hp eradikasyon oranı %83.3 (20/24), ikinci guruptaki Hp eradikasyon oranı ise %82,6 (19/23) idi. Her iki gruptaki olgularda da gastrik histolojide düzelme izlendi. Sonuç olarak Hp pozitif non-ülser dispepsi olgularında ikili antibiyotikle hem ranitidin hem de famotidin kombinasyonu ile yüksek kür oranları elde edilmektedir. Aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.Öğe Famotidin Ve Ranitidinin Non-Ülser Dispepsili Hastalarda İkili Antibiyotik Kombinasyonu İle Birlikte Kullanılmasının Hp Eradikasyonuna Etkileri Arasında Fark Var Mıdır?(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Bahçeci, Funda; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihBilindiği gibi gastrik ülser, duodenal ülser ve norı-ülser dispepsilerde H2 blokerler uzun yıllar kullanılmış, günümüzde de Helicobacter pylori (Hp) eradikasyonu sonrası idame tedavisinde tek başlarına ya da antasidlerle kombine olarak kullanılmaktadır. Biz bu çalışmamızda amoksisilir+klaritromisir kombinasyonuna ranitidin 300 mg veya famotidin 40 mg ekleyerek non-ülser dispepsilerde Hp eradikasyonundaki etkilerini araştırdık. Çalışmaya dispeptik yakınmalarla başvuran, endoskopilerinde ülser tesbit edilmeyen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan gastrit yada bulbit tesbit edilen ve non-ülser dispepsi kabul edilen yaş ortalalaması 36.4 olan 47 hasta (31 erkek 16 kadın) alınarak hastalar rastgele iki guruba ayrıldı. Birinci gruptaki 24 hastaya bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg'a ilave olarak dört hafta süre ile ranitidin 1x300 mg, ikinci gruptaki 23 hastaya ise bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg + famotidin 40 mg 4 hafta süre ile uygulandı. Olguların endoskopileri başlangıçta ve altıncı haftada tekrarlandı. Birinci gruptaki 24 hastada Hp eradikasyon oranı %83.3 (20/24), ikinci gurptaki Hp eradikasyon oranı ise %82.6 (19/23) idi. Her iki gruptaki olgularda da gastrik histolojide düzelme izlendi. Sonuç olarak Hp pozitif non-ülser dispepsi olgularında ikili antibiyotikle hem ranitidin hem de famotidin kombinasyonu ile yüksek kür oranları elde edilmektedir. Aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.Öğe Helicobacter pylori and antibiotic resistance(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye., 2000) Kantarçeken, Bülent; Yıldırım, Bülent; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Hilmioğlu , FatihÖz: Amaç: Helicobacter pylori tedavisinde sıklıkla kullanılan antibiyotiklere karşı oluşan direnç oranları araştırıldı. Yöntem: Gastroenteroloji kliniğimize üst gastrointestinal sistem şikayetleri ile başvuran 51 hastanın mide antral biyopsi kültürlerinden izole edilen Helicobacter pylori suşlarının amoksisilin, metronidazol, klaritromisin, tetrasiklin ve siprofloksasin'e duyarlılığı disk difüzyon yöntemi ile incelendi. Bulgular: Hastaların 29'unda (%57) antibiyotiklere karşı direnç saptanırken 22(%43) hastada antibiyotik direnci gözlenmedi. Metronidazol'e 25 hastada (%49), klaritromisin'e 5 hastada (%9.8), Tetrasiklin'e 2 hastada (%3.9), siprofloksasin'e 3 hastada (%5.9) direnç saptanırken amoksisilin'e karşı direnç gözlenmedi. Sonuç: Başta metronidazol ve klaritromisin olmak üzere, antibiyotikler için bulunan yüksek direnç oranları muhtemelen bu ilaçların yetersiz süre ve dozlarda gelişigüzel ve yaygın olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır.Öğe Helicobacter Pylori Eradikasyonu ve Ülser İyileşmesinde Ranitidin Bizmut Sitrat ve Klaritromisin Kombinasyonunun Etkinliği(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Ateş, Mehmet; Sertkaya, Ayşe; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihHelicobacter Pylori (Hp) infeksiyonu gastrit, peptik ülser, MALTOMA gibi çeşitli gastrointestinal rahatsızlıklara yol açan bir infeksiyon hastalığıdır. Hp eradikasyonu ile bahsedilen gastrointestinal problemler ve bunlara bağlı komplikasyonlar önlenebilmektedir. Biz Hp eradikasyonu için son yıllarda ülkemizde de kullanılmaya başlanan Ranitidine-Bizmut Sitrat ve Klaritromisin kombinasyonunun etkinliğini araştırdık. Endoskopilerinde gastrik yada duodenal ülser tesbit edilen ve biyopsilerinde Hp (+) bulunan, yaş ortalaması 38 (20-60) olan 32 erkek ve 13 kadından oluşan 45 kişi çalışmaya alındı. Olgulara 1 ay süre ile Ranitidine- Bizmut Sitrat 2x400 mg + 1 hafta süre ile Klaritromisin 2x500 mg verildi. Olgulara 15, 45. günlerde endoskopi yapılarak biyopsileri alındı. Tekrarlanan biyopsilerinde Hp (-) olanlarda eradikasyon olduğu kabul edildi. Çalışmaya alınan 45 olgudan 11 tanesi kontrole gelemediği için 15. günde endoskopi ve biyopsileri yapılamadı ve bu olgular çalışma dışında tutuldu. Olguların 15, 45 günlerdeki Hp eradikasyon oranları sırası ile %85.2 (29/34), % 91.1 (31/34) idi. Olgulardaki ülser iyileşme oranları ise sırası ile %88.2(30/34), % 94.1 (32/34) idi. Hiç bir olguda tedavinin kesilmesini gerektiren bir yan etki oluşmazken en sık görülen yan etki tat değişikliği ve hafif karın ağrısı idi. Sonuç olarak Hp eradikasyonu ve ülser iyileşmesinde bir haftalık Ranitidin Bizmut Sitrat tedavisi diğer 3’lü kombinasyon tedavileri ile kıyaslanabilecek oranlarda etkin bulunmuştur.Öğe Helicobacter Pylori Eradikasyonunda Proton Pompa İnhibitörlerinin Ektkinliklerinin (Lansoprazol Ve Omeprazol) Kıyaslanması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Sertkaya, Ayşe; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihGelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık sorunu olan Helicobacter pylori (Hp) infeksiyonu ülkemizde de bölgeden bölgeye farklılık göstermekle birlikte, yüksek oranlarda izlenmektedir. Biz bu çalışmamızda iki farklı proton pompa inhibitörünün Hp eradikasyonu ve ülser iyileşmesindeki ektinliğini kıyaslamayı amaçladık. Kliniğimize dispeptik yakınmalarla başvuran ve yapılan endoskopilerinde gastrik veya duodenal ülser saptanan 44 hasta rastgele iki guruba ayrıldı. İki gurup arasında yaş ve cinsiyet yönünden farklılık yoktu. Birinci gruptaki 23 hastaya omeprazol 2x20 mg + amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x 500 mg (OAK), ikinci guruptaki 21 hastaya ise lansoprazol 2x30 mg + amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg (LAK) birer hafta süre ile verildi. Tedaviden önce ve tedavi bitiminden 4 hafta sonra endoskopi yapılarak biyopsi alındı. Hp (-) hastalarda eradikasyon sağlandığı kabul edildi. OAK verilen gurupta Hp eradikasyonu % 86.9 (20/23), LAK gurubunda ise % 90.4 (19/21) LdL ve LkL gurup arasında LstatLstLksel olarak anlamlı fark yoktu. Sonuç olarak klaritromisin, amoksisilin ve proton pompa inhibitörlerinin bir hafta süre ile verilmesi ile yüksek oranlarda Hp eradikasyonu sağlanmaktadır (°%86.9-%o90.4). Kullanılan proton pompa inhibitörlerinin farklı olması sonucu etkilememektedir. İlaç seçiminde maliyetin göz önünde bulundurulmasının daha uygun olacağı sonucuna varıldı.Öğe Helicobacter pylori eradikasyonunda proton pompa inhibitörlerinin etkinliklerinin ( Lansoprazol ve omeprazol ) kıyaslanması(1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Sertkaya, Ayşe; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihÖz: Gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sağlık sorunu olan Helicobacter pylori (Hp) infeksiyonu ülkemizde de bölgeden bölgeye farklılık göstermekle birlikte, yüksek oranlarda izlenmektedir. Biz bu çalışmamızda iki farklı proton pompa inhibitörünün Hp eradikasyonu ve ülser iyileşmesindeki etkinliğini kıyaslamayı amaçladık. Kliniğimize dispeptik yakınmalarla başvuran ve yapılan endoskopilerinde gastrik veya duodenal ülser saptanan 44 hasta rastgele iki guruba ayrıldı. İki gurup arasında yaş ve cinsiyet yönünden farklılık yoktu. Birinci gruptaki 23 hastaya omeprazol 2x20 mg + amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x 500 mg (OAK), ikinci guruptaki 21 hastaya ise lansoprazol 2x30 mg + amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg (LAK) birer hafta süre ile verildi. Tedaviden önce ve tedavi bitiminden 4 hafta sonra endoskopi yapılarak biyopsi alındı. Hp (-) hastalarda eradikasyon sağlandığı kabul edildi. OAK verilen gurupta Hp eradikasyonu % 86.9 (20/23), LAK gurubunda ise % 90.4 (19/21) idi ve iki gurup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Sonuç olarak klaritromisin, amoksisilin ve proton pompa inhibitörlerinin bir hafta süre ile verilmesi ile yüksek oranlarda Hp eradikasyonu sağlanmaktadır (%86,9-%90,4), Kullanılan proton pompa inhibitörlerinin farklı olması sonucu etkilememektedir. İlaç seçiminde maliyetin göz önünde bulundurulmasının daha uygun olacağı sonucuna varıldı,Öğe Helicobacter pylori pozitif olgularda cag a vac a varlığının gastroduodenal lezyonlarla ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2000) Kantarçeken, BülentHelicobacter pylori infeksiyonu dünyada en sık rastlanan gastrointestinal bakteriyel hastalıktır. Hp ile infekte olanların çoğu asemptomatiktir . Fakat konakçı ve bakterinin kendisine ait özelliklerine çevresel faktörlerin de katkısı ile çeşitli gastro-intestinal hastalıklar ortaya çıkar. Hp infeksiyonunda farklı genotipteki suşların farklı klinik gidişe neden olabildiği son dönemde tartışılan konulardan biridir. En fazla bilinen ve hatta bakterinin ülserojenik ve non-ülserojenik olarak sınıflandırılmamda kullanılan iki genotipik virulans özelliği CagA ve VacA’dır. Bizde kliniğimizde Hp pozitif olgularda CagA ve VacA varlığının DU, GU ve NUD ile ilişkisini araştırdık. Özellikle CagA pozitfliğinin DU ve GU ile pozitif, NUD ile negatif bir ilişkisi gözlendi. VacA pozitif genotip ise DU ve GU’de yüksek oranda bulundu, ancak NUD ile kıyaslandığında bu yükseklik istatistiksel olarak anlamlı değildi. NUD’li olgularda VacA’mnda istatistiksel olarak anlamlı derecede düşüklüğü düşündürücüydü. CagA varlığının DU ve GU için bir risk faktörü ve belirleyici olabileceği, VacA’mn ise CagA’nm sitototoksik etkisine yardımcı bir faktör olduğu düşüncesindeyiz.Öğe Helicobacter pylori ve antibiyotik direnci(İnönü Üniversitesi, 1998) Kantarçeken, BülentHP infeksiyonu dünyada en sık görülen bakteriyel infeksiyonlardan biridir. Günümüzde HP infeksiyonunun üst gastrointestinal sistemde ortaya çıkan ve yüksek oranda morbidité, mortalité ve ekonomik maliyete neden olan birçok hastalığın etyopatogenezinde yer aldığı artık kanıtlanmıştır. Bu infeksiyonun ortadan kaldırılması ile kronik atrofik gastritte klinik ve histopatolojik iyileşme gözlenmekte, duodenal ve gastrik ülserde iyileşme süresi kısalmakta, nüks oram ve komplikasyonlar azalmaktadır. Non ülser dispepside semptomlar kaybolmakta, hatta MALT olgularında tam remisyon sağlanmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, HP infeksiyonunun tedavi edilmesi önem kazanmaktadır. Ancak, gerek bakterinin özellikleri nedeniyle kendine sağladığı avantajlar ve gerekse midenin birçok antibiyotik için uygun olmayan ortamı tedaviyi güç hale getirmektedir. Bu nedenle HP tedavisini dikkatli bir şekilde, bakterinin ve antibiyotiklerin özelliklerini gözden geçirerek yapmak zorundayız. HP tedavisi için bugün elimizde kısıtlı sayıda antibiyotiğe sahibiz ve bunları da daha hassas bir şekilde kullanmalı ve gelişigüzel tedavi vermek yerine daha muhafazakar davranarak etkinliklerini korumalıyız. Günümüzde HP tedavisinde en fazla çekinilen ve en önemli konu tedavide kullanılan antibiyotiklere gittikçe artan oranlarda direnç gelişmesi ve sonuçtaki tedavi başarısızlığıdır. Henüz birkaç yıl öncesine kadar HP tedavisinde oldukça etkili görülen ilaçların birçoğu, bugün önemli oranda direnç gelişimi ve eradikasyonda başarısızlıkla karşı karşıyadır.Öğe Helicobacter pylori ve antibiyotik direnci(Turkish Journal of Gastroenterology, 2000) Kantarçeken, Bülent; Yıldırım, Bülent; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Hilmioğlu, FatihÖz: Amaç: Helicobacter pylori tedavisinde sıklıkla kullanılan antibiyotiklere karşı oluşan direnç oranları araştırıldı. Yöntem: Gastroenteroloji kliniğimize üst gastrointestinal sistem şikayetleri ile başvuran 51 hastanın mide antral biyopsi kültürlerinden izole edilen Helicobacter pylori suşlarının amoksisilin, metronidazol, klaritromisin, tetrasiklin ve siprofloksasin'e duyarlılığı disk difüzyon yöntemi ile incelendi. Bulgular: Hastaların 29'unda (%57) antibiyotiklere karşı direnç saptanırken 22(%43) hastada antibiyotik direnci gözlenmedi. Metronidazol'e 25 hastada (%49), klaritromisin'e 5 hastada (%9.8), Tetrasiklin'e 2 hastada (%3.9), siprofloksasin'e 3 hastada (%5.9) direnç saptanırken amoksisilin'e karşı direnç gözlenmedi. Sonuç: Başta metronidazol ve klaritromisin olmak üzere, antibiyotikler için bulunan yüksek direnç oranları muhtemelen bu ilaçların yetersiz süre ve dozlarda gelişigüzel ve yaygın olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır.Öğe Hp Eradikasyonu Ve Ülser İyileşmesinde Ranitidin-Bizmut Sitrat İle Ranitidin Arasında Anlamlı Fark Var Mıdır ?(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Aladağ, Murat; Karıncaoglu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Dogan, İbrahim; Harputluoglu, M. Murat; Sarı, Ramazan; Yıldırım, Bülent; Hilmioglu, Fatihİnönü Üniversitesi Gastroenteroloji kliniğine başvuran ve yapılan endoskopilerinde duodenal yada gastrik ülser tespit edilen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan yaş ortalaması 37 olan 56 hasta rastgele iki guruba ayrılarak birinci guruptaki 30 hastaya 1 ay süre RBS 2 x 400 mg/gün + 1 hafta Klaritromisin 2 x 500 mg/gün + lhafta 2x1 gr Amoksisilin verildi. İkinci guruptaki 26 hastaya ise 1 hafta Klaritromisin 2 x 500 mg/gün + Amoksisilin 2 xl gr/gün + 1 ay Ranitidin 2 x 300 mg/gün verildi. Tedavi bitiminden 2 hafta sonra tüm olgularda endoskopik biyopsi tekrarlandı ve Hp (-) olanlarda eradikasyon sağlandığı kabul edildi. Birinci guruptaki olgularda 6 hafta sonunda Hp eradikasyon oram % 100 (24/24), ikinci grupta % 69.5 (16/23) idi ve iki gurup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi. Ülser iyileşme oranlan ise birinci gurupta %100 (24/24), ikinci gurupta ise % 86.9 (20/23) idi ve bu fark da istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05).Öğe HP eradikasyonu ve ülser iyileşmesinde ranitidin-bizmut sitrat ile ranitidin arasında anlamlı fark var mıdır?(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Harputluoğlu, M. Murat; Sarı, Ramazan; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihÖz: İnönü Üniversitesi Gastroenteroloji kliniğine başvuran ve yapılan endoskopilerinde duodenal yada gastrik ülser tespit edilen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan yaş ortalaması 37 olan 56 hasta rastgele iki guruba ayrılarak birinci guruptaki 30 hastaya l ay süre RBS 2 x 400 mg/gün + l hafta Klaritromisin 2 x 500 mg/gün + 1 hafta 2x1 gr Amoksisilin verildi. İkinci guruptaki 26 hastaya ise l hafta Klaritromisin 2 x 500 mg/gün + Amoksisilin 2x1 gr/gün + l ay Ranitidin 2 x 300 mg/gün verildi. Tedavi bitiminden 2 hafta sonra tüm olgularda endoskopik biyopsi tekrarlandı ve Hp (-) olanlarda eradikasyon sağlandığı kabul edildi. Birinci guruptaki olgularda 6 hafta sonunda Hp eradikasyon oranı % 100 (24/24), ikinci grupta % 69.5 (16/23) idi ve iki gurup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi. Ülser iyileşme oranları ise birinci gurupta %100 (24/24), ikinci gurupta ise % 86.9 (20/23) idi ve bu fark da istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05).Öğe Koledok Taşlarının Endoskopik Çıkarılması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Hilmioğlu, Fatih; Yıldırım, Bülent; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Sarı, RamazanEndoscopic procedures have lower complications, morbidity and mortality rates than surgery, in this respect endoscopic removal of common bile duct stones has become a routine procedure. We report on 182 patients treated between 1993 and 1999 with common bile duct stones (82 men, 100 women, median age 57 years). Endoscopic retrograde cholangiopancreatography (ERCP) was successful in 179 of 182 patients (98%). Endoscopic sphincterotomy, removal of choledochal stones or palliation with stent was successful in 175 of 179 patients (97%). Overall success rate of endoscopic treatment in choledochal stones was 96%. Complication rates were as follows: pancreatitis %1, postsphincterotomy bleeding %1, and perforation 0.5%. One patient with hemorrhage died after surgery because of pancreatic ascites and sepsis. It is concluded that endoscopic removal of bile duct stones is a method with a high rate of success and low rate of complication.Öğe Kolelitiasisli Hastalarda Safra Kesesi Volüm Ve Kontraktilitesinin Değerlendirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Sarı, Ramazan; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Yıldırım, Bülent; Hîlmîoğlu, FatihBu çalışma He ko/eiitiasisii hastalarda safra kesesi açlık volümü, rezidüel volüm ve postprandial safra kesesi kontraktilitesinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 32 ko/elitiasisli olgu alındı ve 20 kişiden oluşan safra kesesi taşı olmayan kontrol grubu oluşturuldu. Ko/elitiasisli olgular ve kontrol grubundaki tüm olgular sekiz saatlik gece açlığını takiben ultrasonografik olarak değerlendirildi. Çalışmaya ahnan tüm olgularda safra kesesi açlık volümü, rezidüel volüm ve postprandial ejeksiyon fraksiyonu değerleri kaydedildi.Çalışmada ko/elitiasisli hastalarda açlık safra kesesi volümü, rezidüel volüm ölçümleri kontrol grubuna göre yüksek, lO.dakikadaki ejeksiyon fraksiyonun ise kontrol grubuna göre düşük bulundu ancak parametrelerin hiçbirinde iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı.Öğe Kolelitiasisli hastalarda safra kesesi volüm ve kontraktilitesinin değerlendirilmesi(1998) Sarı, Ramazan; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihBu çaf/şma ile kolelitiasisli hastalarda safra kesesi açlık volümü, rezidüel volüm ve postprandial safra kesesi kontraktilitesinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 32 kolelitiasisli olgu alındı ve 20 kişiden oluşan safra kesesi taşı olmayan kontrol grubu oluşturuldu. Kolelitiasisli olgular ve kontrol grubundaki tüm olgular sekiz saatlik gece açlığını takiben ultrasonografik olarak değerlendirildi. Çalışmaya alınan tüm olgularda safra kesesi açlık volümü, rezidüel volüm ve postprandial ejeksiyon fraksiyonu değerleri kaydedildi.Çalışmada kolelitiasisli hastalarda açlık safra kesesi volümü, rezidüel volüm ölçümleri kontrol grubuna göre yüksek, 10.dakikadaki ejeksiyon fraksiyonun ise kontrol grubuna göre düşük bulundu ancak parametrelerin hiçbirinde iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı.Öğe Kolelitiasisli Olgularda Eritromisinin Safra Kesesi Motilitesi Üzerine Etkisi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Sarı, Ramazan; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihEritromisirı gastrointestinal sistem üzerinde prokirıetik etkisi olan makrolid grubundan bir antibiyotiktir.Bu çalışmanın amacı eritromisin kullanımı ile kolelitiasisli hastalarda safra kesesi açlık volümü, rezidüel volüm ve safra kesesi ejeksiyon fraksiyonlarındaki değişiklikleri ultrasonografik olarak değerlendirmektir. Çalışmaya kolelitiasisli 12 olgu alındı. Olgulara ölçümlerden önce akşam ve ölçüm günü sabah 500 mg oral eritromisin uygulandı. Hastalar eritromisin verilmeden ve eritromisin verildikten sonra olmak üzere iki ayrı seansta değerlendirildi.Tüm olgularda safra kesesi açlık volümü, rezidüel volüm ve ejeksiyon fraksiyonları ayrı ayrı kaydedildi. Eritromisin kullanıldıktan sonra yapılan değerlendirmelerde rezidüel volüm azalmıştı. Postprandial 10., 50., 60., 70., 80., 90.. dakikalardaki ejeksiyon fraksiyonları eritromisisn kullanmaksızın yapılan ölçümlerden daha yüksek bulundu. Ancak parametrelerin hiçbirinde eritromisin öncesi ve sonrasındakL değerler karşılaştırıldığında LstatLksel olarak anlamlı fark bulunamadı.