Yazar "Karaoğlu, Leyla" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 36
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 30 yaş ve üzerindeki kadınlarda DSM-IV tanı kriterine göre premenstrual sendrom prevalansı ve bazı risk faktörleri(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 2000) Güneş, Gülsen; Özer, Fatma; Pehlivan, Erkan; Genç, Metin; Karaoğlu, Leyla; Özcan, YarkınÖz: AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, 30 yaş ve üzerindeki kadınlarda premenstrual sendrom prevalansını ve etkileyen faktörleri bulmaktı. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışma, Tarsus 'da 358 kadına uygulanan kesitsel bir araştırmadır.Premenstrual sendrom, DSM-IV'ün premenstrual disforik Bozukluk tanı kriteri kullanılarak tanımlanmıştır. BULGULAR: PMS prevalansı kadınlar arasında % 26.8 bulunmuştur.Düzensiz adetleri olan, annesinde de ayni şikayetler olduğunu söyleyen, çalışan ve adete karşı olumsuz tutumları olan kadınlarda daha yüksek saptanmıştır. SONUÇ: PMS 30 yaş ve üzeri kadınlarda yüksek saptanmıştır. Klinisyenler bu konuya önem vermeli, insidansınm azalması ve özellikle risk faktörlerini taşıyan kadınlarda yaşam kalitesinin geliştirilmesi amacıyla kapsamlı önlemler almalıdırlar.Öğe Arapgir Devlet Hastanesine başvuran gebelerin doğum öncesi bakım hizmetlerinden yararlanma durumları ve etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi (Haziran 2004-2005)(Fırat Tıp Dergisi, 2009) Omaç, Mehtap; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, Leyla; Pehlivan, ErkanÖz: Amaç: Malatya Arapgir ilçesi devlet hastanesine başvuran gebelerin DÖB hizmetlerinden yararlanma durumlarını değerlendirmek ve bunları etkileyen faktörleri incelemek amacıyla yapılmıştır Gereç ve Yöntem: Araştıma kesitseldir. Haziran 2004-2005 tarihleri arasında hastaneye başvuran üçüncü trimesterde bulunan 104 gebeye sos-yodemografik özellikleriyle birlikte aldıkları DÖB Hizmetleriyle ilgili soruları içeren anket formu yüz-yüze uygulanmıştır. Veriler DÖB hizmetinin niteliğinin "yeterli veya yetersiz"ve DÖB hizmetinin niceliği ile ilgili elde edilmiştir. Araştırmanın verileri SPSS 11.0 istatistik paket programında değerlendirilmiş Ki-kare analizi kullanılmıştır. Bulgular: Gebelerin %48.1'i yeterli DÖB hizmeti almıştır. DÖB nitelik puanını etkileyen faktörler olarak; yaş, aile tipi, eşin eğitimi, sosyal güvence tespit edilmiştir (P<0.005). DÖB nicelik puanına göre DÖB hizmeti alan gebelerin % 6.7'si 1-2 puan, % 15.4'ü 3-4 puan, % 75'i 5-6 puan almıştır. DÖB nicelik puanını etkileyen faktörler olarak; aile tipi, annenin eğitimi, eşin eğitimi tespit edilmiştir. Sonuç: DÖB hizmetlerini olumsuz etkileyen faktörler dikkate alınarak daha az yararlandığı tespit edilen kırsal kesimde yaşayan, sosyal güvencesi olmayan ve eğitim düzeyi düşük olan kadınlara "yeterli ve nicelikli"doğum öncesi bakım hizmetlerinin ulaştırılabilmesi için sağlık personelinin daha duyarlı olması gerekmektedirÖğe Çorum ili bir sağlık ocağı bölgesinde yaşayan evli kadınlarda doğurganlık ve etkileyen faktörler(2002) Karaoğlu, Leyla; Öztürk, Canan; Pehlivan, ErkanAmaç: Bu çalışmada, Çorum, Merkez, sağlık ocaklarından biri olan Mimar Sinan Sağlık Ocağı bölgesindeki 15-49 yas evli kadınların doğurganlık özellikleri ve etkileyen faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Kesitsel tipte olan araştırma, Mimar Sinan Sağlık Ocağı bölgesinde, tabakalı rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak seçilen 280 evli kadını kapsamaktadır. Veriler. Nisan-Mayıs 1997 tarihleri arasında, yüz-yüze anket tekniğiyle toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS programında, nonparametrik testler kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Kadınların yaş ortalaması 32 ± 0.5 olup, % 71' i ilkokul mezunudur.. Ortalama ilk evlilik yaşı 17.7, ortalama gebelik sayısı 3.7, ortalama canlı doğum sayısı 2.8, ortalama düşük sayısı 0.75 olarak saptanmıştır. Düşüklerin üçte ikisini istemli düşükler oluşturmaktadır. Lojistik regresyon analiziyle, kadının yaşı, ilk gebelik yaşı, eğitim düzeyi ve eşinin eğitim düzeyi riskli doğurganlık davranışı olan dört ve daha fazla canlı doğum yapmada birinci derecede etkili olan faktörler olarak belirlenmiştir. Sonuç: Mimar Sinan Sağlık Ocağı bölgesinde yasayan 15-49 yaş evli kadınların doğurganlık düzeyinin hem 1990 Durum Saptama Araştırması hem de 1995 Değerlendirme Araştırması Çorum İl'i verileriyle karşılaştırıldığında daha düşük olduğu saptanmıştır.Öğe Frequency of enuresis, constipation and enuresis association with constipation in a group of school children aged 5-9 years in Malatya, Turkey(Turkish Journal of Medical Sciences, 2003) Uğuralp, Sema; Karaoğlu, Leyla; Karaman, Abdurrahman; Demircan, Mehmet; Yakıncı, CengizAbstract: The aim of this study was to determine the frequency of enuresis, constipation and enuresis associated with constipation in school children aged 5-9 years living in Malatya Municipality, Turkey. This is a descriptive cross-sectional study. All elementary schools in Malatya Municipality with kindergarten and preparatory classes took part in the study. All parents of the children aged 5-9 years enrolled in these schools were given a questionnaire. Completion of the questionnaire was voluntary. Of the parents, 1377 completed the questionnaire and these were evaluated. Overall enuresis frequency was 9.5%. Enuresis frequency was significantly higher among boys (11.2%) compared to girls (7.7%) (P < 0.05). Among children aged 9 years, enuresis frequency (3.9%) was significantly lower than in younger age groups (P < 0.05). The frequency of constipation was 12.4%. The frequency of the association of enuresis with constipation was 21.6%. The frequency of enuresis in Malatya is similar to that in the literature. It was found that about 1 in 4 enuretic children had constipation, and so seeking a constipation history in enuretic children is strongly suggested.Öğe Gebelerde toksoplazma enfeksiyonunun seropozitiflik ve serokonversiyon oranları(Mikrobiyoloji Bülteni, 2012) Doğan, Keziban; Kafkaslı, Ayşe; Karaman, Ülkü; Atambay, Metin; Karaoğlu, Leyla; Çolak, CemilÖz: oxoplasma gondii sağlıklı erişkinlerde sıklıkla asemptomatik seyrederken, gebelikte ve immünyetmezliği olan kişilerde ciddi enfeksiyonlara neden olabilir. Bu çalışmada, gebeler ile yenidoğan kordon kanında T.gondii seropozitiflik ve serokonversiyon oranlarının araştırılması ve elde edilen bulguların, yaşam tarzı ve beslenme ile ilişkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gözlemsel-kesitsel olarak planlanan çalışmaya, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalına başvuran 312 gebe kadın (ortalama yaş: 28.1 ± 5.2 yıl) dahil edilmiş; gebe ve yenidoğanların serum örneklerinde T.gondii IgG ve IgM antikorları ticari ELISA ve indirekt immünfloresans (BioTek; ABD) yöntemleriyle araştırılmıştır. Her üç trimestırda 153, iki ve üçüncü trimestırda 58 ve üçüncü trimestırda 101 gebe çalışmaya katılmış ve doğumlarından hemen sonra kordon kanı örnekleri alınarak 312 yenidoğan taranmıştır. Çalışmada gebelerde antitoksoplazma IgG pozitiflik oranı %37.5 (117/312) olarak bulunmuş, takipli gebelerde serokonver-siyon tespit edilmemiş ve antitoksoplazma IgM tüm gebelerde negatif olarak saptanmıştır. Ayrıca, tüm yenidoğanların kord kanında da antitoksoplazma IgM negatif bulunmuş, IgG pozitifliği ise %33.3 (104/312) oranında tespit edilmiştir. Gebelere olası bulaşma yollarıyla ilgili uygulanan anket sonuçlarına göre, antitoksoplazma IgG seropozitifliği ile çiğ et tüketimi (p< 0.001) ve toprak ile uğraşma (p< 0.005) parametreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkili bulunmuştur. Sonuç olarak, gebelerde rutin toksoplazma antikor testlerinin yapılarak seronegatif olgulara parazitten korunma yollarıyla ilgili eğitimlerin verilmesi; maliyetin düşürülmesi için ise gebelerin daha önce yapılmış testlerinin düzenli kayıt altına alınması ve periyodik olarak tekrarlanacak testlerde sadece IgM sınıfı antikorların aranması önerileri sunul- muştur.Öğe Hemşirelik, Ebelik ve Sağlık Memurluğu Öğrencilerinin Gelecekteki Mesleklerine İlişkin Görüşleri: Motive Eden ve Etmeyen Mesleki Özellikler Ve Çalışılmak İstenen Mesleki(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Karaoğlu, Leyla; Çelebi, Evrim; Pehlivan, ErkanBu çalışmanın amacı İnönü ve Fırat Üniversitesiteleri Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinin gelecekteki mesleklerine ilişkin düşüncelerini ve mezuniyetten sonra hangi mesleki alanlarda çalışmak istediklerini saptamaktır. Çalışma, Malatya’da İnönü üniversitesi ve Elazığ’da Fırat üniversitesi Sağlık Yüksekokullarında yürütülmüştür. Nisan-Mayıs 2001 tarihlerinde, sınıflarda gözlem altında anket formu dağıtılarak 634 öğrenciden veri toplanmıştır. Öğrenciler, en çok mesleklerin “insana yardım” özelliğinden motive olduklarını belirtmişlerdir (%61.8). Öğrencilerin motivasyonunu en çok engelleyen mesleki özellikler sırayla “toplumun olumsuz tutumu/mesleğin düşük statüsü (%59.5), ve görev,sorumluluk ve istihdam konularında belirsizlik (%59.3) olarak bildirilmiştir Öğrencilerin yarıdan çoğu (%53.9), erkeklerin hemşirelik mesleğini uygulamasını olumlu olarak değerlendirmiştir. Konuyla ilgili olumsuz görüşe sahip olanların daha çok sağlık memurluğu öğrencileri olduğu saptanmıştır (p<0.05). Öğrenciler mezun olduktan sonra en çok yüksekokullarda öğretim elemanı olarak çalışmak istemektedirler. Mezuniyetten sonra çalışmak istenen alanlar programlara göre farklılık göstermektedir (p<0.05). Çalışma, öğrencilerin mesleki değerleri benimsediklerini, ancak mesleğin statüsü konusunda endişe duyduklarını ve mezuniyetten sonra öğretim elemanı olarak çalışmayı tercih ettiklerini ortaya koymuştur.Öğe Huzurevinde yaşayan yaşlıların sosyal sağlık durumları ve günlük yaşam aktivitelerinin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Dergisi, 2005) Aylaz, Rukiye; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, LeylaAmaç: Malatya huzurevinde yaşayan yaşlıların sosyo-demoğrafik özelliklerini, sağlık durumlarını ve günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılık düzeylerini saptamak amacıyla planlanan bu tanımlayıcı çalışma 2002 yılında yürütülmüştür. Metod: Veriler araştırmacılar tarafından araştırmaya katılmayı kabul eden 62 yaşlıya anket formu kullanılarak yüz yüze görüşme tekniği ile toplanmıştır. Bulgular: Araştırma sonuçlarına göre yaşlıların % 67.7’si erkek % 32.3’ü kadın olup yaş ortalamaları 76.9 ± 9.0’dır.Yaşlıların %43.5’i, 5 ve üzeri yıldır huzurevinde kalmaktadır ve %41.8’i huzurevinde kalmaktan çok memnundur. Fiziksel sağlık problemleri arasında; eklem ağrısı, romatizma, görme, işitme, yüksek tansiyon, idrar tutamama, akciğer problemleri, şeker hastalığı ve ülser, prostat ve cilt hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, guatr en yaygın sağlık sorunlarıdır. Sonuç: Sonuç olarak yaşlıların sağlık problemleri diğer araştırma bulgularına benzer bulunmuştur. Yaşlılarda en sık eklem hastalıkları görüldüğünden, huzurevlerinde, egzersizi artırıcı koruyucu önlemlerin, orta yaşlardan itibaren yaygınlaştırılması öneriler arasındadır.Öğe Huzurevinde Yaşayan Yaşlıların Sosyal, Sağlık Durumları Ve Günlük Yaşam Aktivitelerinin Değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Aylaz, Rukiye; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, LeylaMalatya huzurevinde yaşayan yaşlıların sosyo-demoğrafik özelliklerini, sağlık durumlarını ve günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılık düzeylerini saptamak amacıyla planlanan bu tanımlayıcı çalışma 2002 yılında yürütülmüştür. Metod:Veriler araştırmacılar tarafından araştırmaya katılmayı kabul eden 62 yaşlıya anket formu kullanılarak yüz yüze görüşme tekniği ile toplanmıştır. Bulgular:Araştırma sonuçlarına göre yaşlıların % 67.7’si erkek % 32.3’ü kadın olup yaş ortalamaları 76.9 ± 9.0’dır.Yaşlıların %43.5’i, 5 ve üzeri yıldır huzurevinde kalmaktadır ve %41.8’i huzurevinde kalmaktan çok memnundur. Fiziksel sağlık problemleri arasında; eklem ağrısı, romatizma, görme, işitme, yüksek tansiyon, idrar tutamama, akciğer problemleri, şeker hastalığı ve ülser, prostat ve cilt hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, guatr en yaygın sağlık sorunlarıdır. Sonuç:Sonuç olarak yaşlıların sağlık problemleri diğer araştırma bulgularına benzer bulunmuştur. Yaşlılarda en sık eklem hastalıkları görüldüğünden, huzurevlerinde, egzersizi artırıcı koruyucu önlemlerin, orta yaşlardan itibaren yaygınlaştırılması öneriler arasındadır.Öğe İnfertil Kadınların Geleneksel Halk Kısırlık Tedavileri Konusundaki Davranışları Ve Etkileyen Faktörler(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Kurçer, Mehmet Ali; Eğri, Mücahit; Genç, Metin; PehliVan, Erkan; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, Leyla; Kaya, MineBu çalışma, Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine çocuk isteği He başvuran infertil kadınların, aynı amaçla geleneksel halk kısırlık tedavilerini uygulama düzeyini ve bazı demografik özelliklerle ilişkisini irdelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma kesitse/ tiptedir. İnönü Üniversitesi Turgut Özai Tıp Merkezi Kadın Hastalıklar ve Doğum Polikliniğine Haziran-Ağustos 1997 tarihleri arasında, çocuk isteği ile başvuran 66 kadının tamami çalışmaya alınmıştır. Araştırma yüz- yüze anket tekniği ile yapılmıştır i Modern tıbbın yanış ra geleneksei halk yöntemleri uygulayan kişilere başvuran kadın say si 19(%28.7)'dur. Bunlardan 3'ünde (°%4.5) çeşitli komplikasyonlar ortaya çıkmıştır. Araştırmaya katılan kadınların geleneksei yöntemlere başvurma durumlar ile eğitim düzeyleri ve yaşlan arasında istatistiksei olarak anlamli fark yokken (p>0.05), eş eğitimi, eş mesleği, infertilite süresi ve gelir düzeyleri arasındaki fark anlamli bulunmuştur. (p<0.05).Öğe İnönü Üniversitesi II. sınıf öğrencilerinin beslenme alışkanlıkları ve fizik aktivite düzeyleri(2005) Karaoğlu, Leyla; Pehlivan, Erkan; Genç, Metin F.; Güneş, Gülsen; Eğri, MücahitÖz: Amaç: Bu çalışmada, İnönü Üniversitesi kampüsünde bulunan beş fakültedeki ikinci sınıf öğrencilerinin beslenme alışkanlıkları, fizik aktivite düzeyleri ve ilişkili faktörlerin saptanması amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma kesitsel niteliktedir. İnönü Üniversitesi kampüsünde bulunan beş fakültedeki 539 öğrenciyi kapsamaktadır. Veriler. Ekim- Kasım 2001) tarihlerinde öğrencilere sınıflarda gözetim altında soru kağıdı uygulanarak toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 10.0paket programı ile yapılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 19.9*0.1 yıldır. % 59.4' ü erkek ve % 40.6'sı kadındır. Son bir hafta boyunca, öğrencilerin % 28.4' u her gün sabah kahvaltısı yaptıklarını. % 14.1' i hergün üç ana öğünü tamamladıklarını. % 4.6' sı günde en az beş porsiyon sebze ve tükettiklerini bildirmiştir. Sebze-meyve tüketimi evde ailesiyle kalanlarda belirgin olarak daha yüksek saplanmıştır (P-0.05). Son bir hafta boyunca öğrencilerin % IS. 7'si şiddetli ve % 35.6' sı orta şiddette fizik aktivite yaptıklarını bildirmiştir. Şiddetli fizik aktivite yapma erkeklerde daha sıktır (P<0.05). Sonuç: Öğrencilerin yaklaşık üçte ikisi yetersiz ve dengesiz beslenmektedir. Sebze-meyve tüketimi çok düşüktür ve öğrencilerin çoğu sedenter bir yaşam sürdürmektedir.Öğe Lise Öğrencilerinin Hepatit B Hakkındaki Bilgi Ve Tutumları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Genç, Metin; Pehlivan, Erkan; Özer, Fatma; Kurçer, M.Ali; Karaoğlu, LeylaHepatitis B (HBV) infection is one of the most important public health problems throughout the world. This study is aimed to test the knowledge and attitudes of high school students on routes of infection and means of prevention for HBV infection. Method; A questionnaire with 25 items was presented to 467 (97.3%) students out of 480 without sampling who attended Tarsus Health High School (THHS) and Tarsus Atatürk High School (TAHS). Results; The mean of the points received by the students were 58.7"18.6 and median was 56 out of 100. Mann-Whitney-U test, Kruskal-Wallis variance analysis and Spearman correlation analysis were used for statistical evaluation. The points gained by THHS students and girls were found to be higher than (p<0.05) TAHS students and boys, respectively. Objects whose fathers have an education level of high school or above showed a higher performance (p<0.05), while other parameters such as maternal education level, economic status, and the presence of a dose relative with an occupation related to health had no significance (p>0.05).Mean points and age have a significant relation (r=0.35, p=0.000). The possible effective factors on points such as, the school type, sex, age, economic status, maternal education, paternal education, and the presence of a relative with an occupational health business were worked out with Forward LR on logistic regression analysis and only school type remained as the last variable. Conclusion; Local and international studies performed on the same subject disclose the fact that lack of knowledge on this special topic may only be overcome with better educational means.Öğe Malatya il merkezinde farklı programlardaki lise son sınıf öğrencilerinin sağlıkla ilgili bilgi, tutum ve uygulamalarının incelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Karaoğlu, Leyla; Pehlivan, ErkanThis study was performed to evaluate last grade high school students' have knowledge-attitude and pactice levels with main influencing factors according to different high school programs. 1041 of total 4567 last grade students who was representive approximately 20 % sampling of own groups in different programs from 18 high school in Malatya Manicipality were administered a questinnaire under supervision. According to scoring mean health knowledge point of students, means was be held the highest in Science High School Program (61.0512.23), and the lowest in Religious High School Program (44.1011.73). One third of students brush teeth only one a day, 35.5 % of the students from vocational (industry) high school program were smoking regularly, and alcohol consumption was lower percantage (12 %) than smoking among students in each program.. And also it was found that no students of religious high school were drinking and smoking accordance with their beliefs. Two third of all sample has possitive attitude against using family plannings methods and information by the organizations. It was determined that the students at the same majority desire to be informed concerning reproductive health. It was seen that selective health courses during curriculum period had no impact on the health knowledge of students. As a result, health lessons in high school were not effective for the students.Öğe Malatya İl Merkezinde Lise Öğrencilerinin Besinlerle İlgili İnanış, Tutum ve Endişeleri ve Bunları Etkileyen Faktörler(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Altınok, Yasemin Atik; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, LeylaBu araştırma, Malatya il merkezindeki lise öğrencilerinin besinlerle ilgili inanış, endişe ve tutumlarını saptamak amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Tabakalı rastgele örnekleme metoduyla 658 lise öğrencisine (yaş ortalaması 15.64±0.87 yıl, % 48.0’i erkek ve % 52.0’si kız) araştırmanın amacına yönelik anket uygulanmıştır. Öğrencilerin yiyeceklerin yağ-şeker-vitamin içerikleri hakkında endişeleri ile bu besin öğelerini yüksek miktarda içeren yiyecekleri tüketim sıklıkları arasında ilişki saptanmamıştır. Kız öğrenciler erkek öğrencilere göre, besinlerde bulunan besin öğeleri hakkında daha fazla endişe duymaktadırlar. Erkek öğrencilerin % 73’ü, kız öğrencilerin % 83’ü yiyeceklerin sağlık üzerinde rol oynadığına, erkek öğrencilerin % 41’i, kız öğrencilerin % 63’ü kızartılmış yiyeceklerin sağlık için kötü olduğuna inanmaktadırlar ( p=0.001). Çok fazla yağ yemek kalp hastalıklarına neden olur ifadesine erkek öğrencilerin % 65’i, kız öğrencilerin % 85’i katıldıklarını bildirmişlerdir ( p=0.001). Sonuç olarak öğrencilerin çoğunluğu besinlerle ilgili doğru inanış ve tutumlara sahiptirler ancak kız öğrenciler erkek öğrencilerden daha fazla doğru bilgilere inanmaktadırlar. Besinlerin içeriğiyle ilgili endişeleri, davranışlarına yansımamaktadır. Bu bilgiler ışığında, insanlara olumlu beslenme davranışlarının kazandırılması için okullarda düzenli ve devamlı beslenme eğitimi programları düzenlenmesi, kitle iletişim araçlarında beslenme ile ilgili denetim mekanizmalarının bulunması önerilmiştir.Öğe Malatya il merkezinde yaşayan bireylerde boyun, sırt ve bel ağrısı prevalansları ve etkileyen faktörler(Ağrı, 2013) Özdemir, Filiz; Karaoğlu, Leyla; Özfırat, ÖzlemÖz: Amaç: Malatya il merkezinde yaşayan 18-69 yaş arası bireylerde boyun, sırt ve bel ağrısı prevalanslarını ve ilişkili faktörleri saptamaktır. Gereç ve Yöntem: Bu araştırma kesitsel tipte bir araştırmadır. Otuz küme örnekleme yöntemi ile Malatya il merkezindeki sağlık ocaklarına bağlı otuz sağlık evi bölgesi sistematik örnekleme ile seçildi ve her bir kümeden 20 birey alınarak araştırmaya 600 birey alındı. Veriler 1 Haziran-1 Eylül 2006 tarihleri arasında toplandı. Analizlerde ki-kare ve lojistik regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Araştırma kapsamına girenlerin %56.2’si kadın, %43.8’i ise erkekti, yaş ortalaması 38.5±0.5 yıl idi. Araştırma kap- samına giren kadınların %13.6’sı, erkeklerin ise %2.3’ü ilkokul mezunu değildi. Araştırma kapsamına girenlerde hayat boyu bel, boyun ve sırt ağrısı prevalansları sırasıyla %86.3, %79.3 ve %59.5 idi. Bel, boyun ve sırt ağrısı nokta prevalansları sırasıyla %18.3, %12.0, %3.0 saptandı. Cinsiyet, yaş ve psikolojik sorunların hayat boyu ağrı prevalansları ile primer ilişkili faktörler ol- duğu; cinsiyet, psikolojik sorunlar ve beden kitle indeksinin nokta ağrı prevalansları ile primer ilişkili faktörler olduğu görüldü. Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre kas-iskelet sistemi hastalıklarının göstergesi olan boyun, sırt ve bel ağrıları Malatya il merkezinde yaygındır. Konu ile ilgili olarak sağlık personeline hizmet içi eğitim verilmelidir. Ağrıların tanınması, önlenmesi ve bildirimi ile ilgili yöntemler geliştirilmelidir. Başlık (İngilizce): he lifetime and point prevalence of neck, upper back and low back pain of the people living in central Malatya with influencing factors Öz (İngilizce): Objectives: To determine the lifetime and point prevalence of neck, upper back and low back pain of people living in central Malatya with influencing factors. Methods: This research study is a cross-sectional interview survey. Thirty health house spots tied to the health clinics in the city center were chosen as thirty sets with the method of sampling and 600 people by taking 20 people from each set were included in the research. The data were collected between the 1st of June and the 1st of September. The association between pain prevalence and socio-demographic, health and behavior related characteristics were evaluated. Chi-square and backward stepwise logistic regression tests were used in the analyses. Results: Of the participants, 56.2% were women, 46.8% were men, and the mean age was 38.5±0.5 years. The lifetime neck, upper back and low back prevalence were 79.3%, 59.5% and 86.3%, respectively. The point prevalence of neck, upper back and low back were 12.0%, 3.0% and 18.3%, in that order. Gender, age, and psychological problems were determined to be the main predictors of life time pain prevalence. For point pain prevalences, the main predictors were gender, psychological problems and body mass index. Conclusion: Both lifetime and point pain prevalence showed that musculoskeletal disorders symptoms were common in the central Malatya region. In-service training of health personnel on the subject, assessment, notification, and preventionÖğe Malatya il merkezindeki lise öğrencilerinin sağlık konusundaki bilgi, tutum, uygulama düzeyleri ve etkileyen faktörler(İnönü Üniversitesi, 1995) Karaoğlu, LeylaBu araştırma, Nisan -Haziran 1995 tarihleri arasında Malatya Belediye sınırlan içinde bulunan 18 lisede yapılmıştır. Araştırma ömeklemi bu liselerde öğrenim görmekte olan 379 kız (% 41.3) ve 539 erkek (%58.7) öğrenci olmak üzere toplam 918 dönem 6 öğrencisinden oluşmuştur ve aynca bu liselerde sağlık bilgisi dersi vermekte olan 17 öğretmenin okul sağlık eğitimiyle ilgili görüşleri alınmıştır.öğrencilere, demografik özelliklerini saptayıcı ve genel sağlık konularındaki bilgi-tutum ve davranış düzeylerini ortaya çıkancı sorulardan oluşan bir anket formu uygulanmıştır. Aynı zamanda sağlık bilgisi dersi veren öğretmenlerin, okul sağlık eğitimiyle ilgili görüşleri de anket tekniğiyle toplanmıştır.Araştırma kapsamına giren öğrencilerin yaş ortalaması 17.64 ± 0.03 yıldır, öğrencilerin kendileri dahil ortalama kardeş sayısı 4.62 ± 0.07 ve ortalama ev halkı sayısı 5.69 ± 0.06’ dır. öğrencilerin % 30.4’ ünün annesi okuryazar değil, % 52.1’ inin annesi okuryazar veya ilkokul mezunudur, öğrencilerin baba eğitim düzeyinin anne eğitim düzeyinden yüksek olduğu saptanmıştır. Öğrencilerin babalarının % 48.9’ u okuryazar veya ilkokul mezunudur ve % 44.9’ unun baba eğitim düzeyi ortaokul ve üzerindedir.Öğe Malatya ili Güzelyurt kasabası 30 yaş ve üzerindeki kişilerde hipertansiyon prevalansı ve hipertansiyonu etkileyen faktörler(2002) Kurçer, Mehmet Ali; Genç, Metin; Güneş, Gülsen; Pehlivan, Erkan; Karaoğlu, Leyla; Eğri, MücahitÖz: Bu çalışmanın amacı, Malatya ili Güzelyurt kasabasında hipertansiyon prevalansını ve hipertansiyon prevalansını etkileyebilecek faktörlerin belirlenmesidir. Bu kesitsel çalışma, Güzelyurt kasabasında yaşayan 30 yaş ve üzerindeki 308 kişiyi kapsamaktadır. Bu çalışma hipertansiyon prevalansı ve etkilemesi olası bağımsız değişkenleri analiz etmek üzere planlanmıştır. Kan basınçları indirek yöntemle ölçüldü ve kan basınçları >/= 140/90 mm üzerinde olanlar ve hastalığından haberdar olup hipertansiyon tedavisi almakta olanlar hipertansiyon vakası olarak kabul edildi. Bu çalışmada Malatya ili Güzelyurt kasabası hipertansiyon prevalansı %32.8 olarak bulunmuştur. Hipertansiyon prevalansı, 40 yaş ve üzerinde olanlarda (p=0.0001), düşük eğitim düzeyi olanlarda (p=0.029), (vücut kitle indeksi >/= 25 kg/m2) olanlarda (p=0.0001), ve düzenli egzersiz yapmayanlarda (p=0.001) yüksek bulunmuştur.Öğe Malatya ili Yeşilyurt ilçesi merkez ilkokul öğrencilerinin sağlık ve büyüme durumlarının saptanması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Genç, Metin; Karaoğlu, Leyla; Pehlivan, Erkanllikim 1993-31 Ocak 1994 tarihleri arasında Yeşilyurt ilçesi ve Gündüzbey kasabası merkez ilkokullarında okuyan 9X4 öğrenci üzerinde gerçekleştirilen bu tanımlayıcı araştırmada en yaygın ilk üç patoloji sırasıyla kulak patolojileri % 21.8. gözde görme keskinliği azalması % I5.7 ve boğaz patolojileri ise % 14.7 olarak bulunmuştur. Hu çatışmada ayrıca çocukların boy ve ağırlıkları ölçülerek standart büyüme eğrileri elde edildi. Bulunan değerler. S'eyzi' nin büyüme standartlarıyla karşılaştırıldığında ilkokul öğrencilerinde büyüme geriliği oranı % 9 olarak bulundu.Öğe Malatya İshal Salgını (2005): Retrospektif İnceleme(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Pehlivan, Erkan; Özen, Güray; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, Leyla; Türkol, Elvan; Eğri, MücahitRotavirüsler akut gastroenteritlerin en önemli etyolojik ajanlarındandır. Tüm dünyada bebekler ve erken çocukluk döenmlerinde ciddi hastalık yaparlar. Dünyadaki yüksek gastroenterit morbiditesinin önemli kısmından rotavirüsler sorumludur, gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek mortalite ile ilişkilidir. Bu çalışmada Malatya kent merkezinde 2005 yılı Kasım ve Aralık aylarında içme suyu şebekesindeki kirlenmeler sonucu ortaya çıkan rotavirus epidemisi incelenmiştir. Çalışmanın amacı, salgınla ilgili olarak vakaların özellikleri ve salgının boyutlarını, salgın inceleme ilkelerine dayanarak geriye yönelik olarak incelemektir. Aralık ayı içerisinde 18 sağlık ocağı ve 2 devlet hastanesine başvuran 2274 hastanın bilgileri aktif sürveyansla elde edilerek incelenmiştir. Malatya kent merkezinde, 2 ay içerisinde her yaş grubundan 9907 kişi ishal nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvurmuştur. Araştırma kapsamına giren vakaların yaş grupları ve cinsiyete dağılımında istatistiksel fark bulunmamaktadır. Salgın Kasım ayı’nın 28’inci günü doruk noktasına ulaşmıştır. Devlet ve Üniversite hastanelerine başvuran olguların yaklaşık yarısının gaita örneklerinde latex aglutinasyonla rotavirus antijeni tespit edilmiştir. Sonuç olarak, şehrin ana caddesi üzerinde yapılan alt yapı çalışmaları ve sık sık ortaya çıkan su kesintileri sebebiyle şehir şebeke suyunun kirlenmesi sonucu büyük bir salgın yaşanmıştır. Salgının başladığı günlerde Malatya Belediyesi üst düzey yetkililerinin şehir şebekesi kaynak suyunun kirlenmiş olacağını kabul etmemeleri sebebiyle salgın büyümüştür. Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ile İl Sağlık Müdürlüğünün işbirliği içerisinde çalışmaları ile salgının önlendiği tespit edilmiştir.Öğe Malatya Kent Merkezindeki Banka Çalışanlarında Fizik Aktivite Sıklığı+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Genç, Metin; Eğri, Mücahit; Kurçer, M. Ali; Kaya, Mine; Pehlivan, Erkan; Karaoğlu, Leyla; Güneş, GülsenBu çalışmanın amacı, Malatya kent merkezindeki bankalarda çalışanların fizik aktivite düzeylerini saptamaktı. Yöntem: Kesitsel nitelikteki araştırmanın evreni, Malatya kent merkezindeki 21 bankada çalışan 451 kişi olup örneklem alınmamıştır. Nisan-Mayıs 2001 aylarında uygulanan anketi 367 kişi yanıtlamış olup, araştırmaya katılma oranı % 81’di. Sosyodemografik özellikler ile fizik aktivite ve bazı kronik hastalıkları sorgulayan sorulardan oluşan anket formu, kendi kendilerine doldurulmak üzere banka çalışanlarına dağıtılmıştır. Bulgular: Geçen ay 211 kişi (%57.5) herhangi bir fiziksel aktivite yapmışken, 156 kişi (%42.5) yapmamıştı. Aktivite türleri incelendiğinde; 138 kişi (%65.4) ile yürüyüş en sık yapılan aktiviteydi. En sık rastlanan fizik aktivite yapmama nedenleri sırasıyla; zaman yokluğu, sosyal engeller ve hastalık varlığıydı. Sadece 70 kişi (araştırmaya katılanların %19.0'ı) düzenli fizik aktivite yapmıştı. Düzenli fizik aktivite düzeyi; 40 yaş ve üzeri olanlarda ve hipertansiyon veya yüksek kolesterolü olanlarda daha yüksekti (p<0.05). Sonuç: Özellikle sağlık çalışanlarına ve medyaya, düzenli fizik aktivitenin sağlığa yararları konusunda halkı bilinçlendirmede büyük görev düşmektedir.Öğe Malatya Merkez Hastanelerinde Çalışmakta Olan Hemşirelerde Mesleki Kesici Delici Yaralanma ve Hepatit B Bağışıklanma Durumları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Omaç, Mehtap; Eğri, Mücahit; Karaoğlu, LeylaSağlık çalışanları meslek hayatlarının herhangi bir döneminde enfeksiyon hastalıkları açısından risk altındadır. Özellikle hemşireler hastalarına bakım verirken kesici-delici alet yaralanmaları veya hasta vücut sıvılarının sıçraması sonucu HIV, hepatit B, hepatit C gibi önemli enfeksiyonlarla diğer sağlık çalışanlarına göre daha sık karşılaşmaktadırlar. Bu çalışma hemşirelerin mesleki kesici delici yaralanma sıklığı ve hepatit B bağışıklanma durumlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmamızda hemşirelerin %67.2’ si son üç ay içerisinde en az bir kez kesici delici yaralanma geçirmiştir. Kesici-delici yaralanma geçiren hemşirelerin büyük çoğunluğu enjektör iğneleri ile yaralanmıştır. Kesici-delici yaralanmaya neden olan cismin %24.6’ sı hasta kanı veya sıvıları ile temas ettiği bildirilmiştir. Kesici delici yaralanması olan hemşirelerin %70.6’ sı harici birimlerde çalışmaktadır (P<0.05). Gece vardiyasında çalışan hemşirelerin %78.1 kesici-delici yaralanma geçirmiş olup gündüz vardiyasında çalışanlara göre daha fazladır (P<0.01). Eğitim düzeyi yaralanma durumunu etkilememektedir. Yaralanma durumunun yaş, medeni durum, çalışılan vardiya,çalışılan birim, çalışılan kurum ve çalışma yılı arasında anlamlı farklılık olduğu bulunmuştur (p< 0.05). Hemşirelerin %5.1’ i hepatit B’ li olduklarını bildirmişlerdir. Hemşirelerin %70.5 ‘nin hepatit B aşısı yaptırdığı, buna karşın %42.1’nin hepatit B virus testi yaptırmadığı görülmüştür. Araştırmaya katılan hemşirelerin büyük çoğunluğu son üç ay içerisinde mesleki kesici delici yaralanma ile karşılaşmış olup, hepatit B aşısı yaptırma oranları düşük çıkmıştır. Hemşirelere mesleki kazalar sonucu karşılaşabilecekleri patojenlerden korunma yolları, bağışıklama, kazaların önlenmesi gibi mesleki riskler hakkında eğitim verilmelidir.