Yazar "Kaya, Mine" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir üniversite psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi gören depresyon hastalarının bazı sosyodemografik ve klinik özellikler yönünden incelenmesi(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2003) Elbozan, Birgül; Kaya, Burhanettin; Yalvaç, Dilek; Emul, H. Murat; Kaya, Mine; Ünal, SüheylaÖz: Amaç: Depresyon, çökkün bir duygu durumunun varlığı ve yaşamdan zevk almama ile birlikte, düşünce, konuşma ve hareketlerde yavaşlama ve durgunluk, değersizlik, isteksizlik, güçsüzlük, karamsarlık ve fizyolojik işlevlerde yavaşlama biçiminde belirtiler içeren bir sendrom olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada DSM-IVe göre depresyon tanısı konan ve Eylül 1996- Temmuz 2002 tarihleri arasında Turgut Özal Tıp Merkezi Psikiyatri Kliniği'nde yatarak tedavi gören 83 hasta klinik tanıları, sosyodemografik özellikleri, risk etkenleri ve tedaviye verdikleri yanıt yönünden geriye dönük olarak değerlendirilmiştir. Yöntem : Hastaların cinsiyeti, yaşı, eğitim düzeyi, medeni durumu, gelir durumu, hastanede yatış süresi, psikiyatri servisine toplam yatış sayısı, depresyonun başlangıç yaşı, hastalık tanısı, bedensel yakınmaları, eş tanı, çocukluk çağı travması, madde bağımlılığı ve kötüye kullanımı, son 6 aydaki akut stresör varlığı, kronik stresör varlığı, intihar düşüncesi, öyküde intihar düşünce ve girişimi, muayene bulguları, eksen-II tanıları ve iyileşme düzeyleri karşılaştırıldı. Sonuçlar: Hastalarımızda evli olgularda daha belirgin olmak üzere bedensel yakınma oranı yüksekti. Uyku bozukluğu en sık görülen bedensel yakınmaydı. Erkeklerde madde bağımlılığı ve kötüye kullanımı oranı yüksekti, Dul-boşanmış ya da ayrı yaşayanlarda eksen-II tanısı daha sıktı.Öğe İnfertil Kadınların Geleneksel Halk Kısırlık Tedavileri Konusundaki Davranışları Ve Etkileyen Faktörler(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Kurçer, Mehmet Ali; Eğri, Mücahit; Genç, Metin; PehliVan, Erkan; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, Leyla; Kaya, MineBu çalışma, Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine çocuk isteği He başvuran infertil kadınların, aynı amaçla geleneksel halk kısırlık tedavilerini uygulama düzeyini ve bazı demografik özelliklerle ilişkisini irdelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma kesitse/ tiptedir. İnönü Üniversitesi Turgut Özai Tıp Merkezi Kadın Hastalıklar ve Doğum Polikliniğine Haziran-Ağustos 1997 tarihleri arasında, çocuk isteği ile başvuran 66 kadının tamami çalışmaya alınmıştır. Araştırma yüz- yüze anket tekniği ile yapılmıştır i Modern tıbbın yanış ra geleneksei halk yöntemleri uygulayan kişilere başvuran kadın say si 19(%28.7)'dur. Bunlardan 3'ünde (°%4.5) çeşitli komplikasyonlar ortaya çıkmıştır. Araştırmaya katılan kadınların geleneksei yöntemlere başvurma durumlar ile eğitim düzeyleri ve yaşlan arasında istatistiksei olarak anlamli fark yokken (p>0.05), eş eğitimi, eş mesleği, infertilite süresi ve gelir düzeyleri arasındaki fark anlamli bulunmuştur. (p<0.05).Öğe İnönü üniversitesi tıp fakültesi ve sağlık yüksek okulu öğrencilerinde ruhsal sağlık durumu, depresyon sıklığı, stresle başa çıkma tarzları ve etkileyen faktörler(İnönü Üniversitesi, 2003) Kaya, MineGünümüzde ruhsal bozukluklar yüksek yaygınlık oranlan, kronikleşme eğilimleri, tedavi güçlükleri nedeniyle halk sağlığı sorunu haline gelmişlerdir. Bu araştırmada İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sağlık Yüksekokulu (SYO) öğrencilerinde genel ruhsal sağlık durumu, depresyon düzeyi, stresle başaçıkma tarzlan, bunların sosyodemografik değişkenlerle ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.Kesitsel tipte olan araştırmada evreni, Tıp Fakültesi’nde öğrenim gören 437, SYO’da öğrenim gören 499 öğrenci olmak üzere toplam 936 öğrenci oluşturmaktadır. Katılım oram %80.5’tir. 2002 Mayıs-Haziran aylarında yapılan çalışmada sosyodemografik bilgi anketi, GSA (Genel Sağlık Anketi)-12, BDÖ (Beck Depresyon Ölçeği) ve SBTÖ (Stresle Başaçıkma Tarzlan Ölçeği) kullanılmıştır. SYO öğrencilerinin GSA puan ortancası, Tıp Fakültesi öğrencilerinden anlamlı oranda yüksektir. Her iki okulda cinsiyet ile genel ruhsal sağlık durumu arasında anlamlı bir fark yoktur. Ancak SYO’daki kız öğrencilerden genel ruhsal sağlık durumu kötü olanlann oram Tıp Fakültesi’ndekilere göre daha yüksektir. Tıp Fakültesi öğrencilerinde, ailelerinin aylık gelir düzeyi ile genel ruhsal sağlık durumu arasında anlamlı bir fark yokken, SYO öğrencilerinde ailelerinin gelir düzeyi düşük olanlann genel ruhsal sağlık durumu daha kötüdür. İlçe ve köyden gelen öğrencilerin genel ruhsal sağlık durumlan daha kötüdür. Okullara göre değerlendirildiğinde ise anlamlı bir fark bulunmamıştır.Öğe Iron deficiency anaemia among students of two primary schools at different socioeconomic conditions in Malatya, Turkey(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Kaya, Mine; Pehlivan, Erkan; Aydoğdu, İsmet; Genç, Metin; Güneş, Gülsen; Kaya, Emin; Kuku, İrfanÖz: Demir eksikliği dünyadaki en yaygın beslenme bozukluğudur. Malatya kent merkezinin farklı sosyoekonomik koşullara sahip iki bölgesindeki ilköğretim okulu öğrencilerinde demir eksikliği anemisi (DEA) yaygınlığının ve ilişkili sosyal ve beslenme faktörlerinin saptanması amacıyla hematokrit ölçümü ve periferik kan yayması kullanılarak değerlendirme yapılmıştır. Çalışmaya, Gazi (GİO) ve Hanımınçiftliği İlköğretim Okulu'ndan (HÇİO) toplam 1633 öğrenci alınmıştır. DEA yaygınlığı GİO'da %4.2, HÇİO'da %13.8 bulunmuştur (p<0.001). GİO'da anemi yaygınlığı ile yaş grubu, annenin eğitim düzeyi, sağlık güvencesi durumu ve süt tüketimi arasında anlamlı farklılık varken, HÇİO'da yalnızca yaş grubu açısından farklılık saptanmıştır. 11-18 yaş grubundaki öğrenciler 10 yaş ve altında olanlara göre 2.74 kat daha yüksek DEA riski taşımaktadır. DEA riski annenin eğitim düzeyi düşüklüğü ile artmaktadır (OR=2.99). Aile geliri düşük olan öğrenciler yüksek gelirli olanlara göre 1.75 kat daha fazla DEA riski taşımaktadır. Hem kentsel hem de kırsal alanda anne ve genç ergenlere yönelik geniş kapsamlı beslenme eğitimi programlarına gereksinim vardır. Bu programlar sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmeye odaklanmalıdır. Anemi ve diğer beslenme bozukluklarının önlenmesi ve tedavisi için sosyoekonomik koşulların iyileştirilmesi en önemli etmenlerden biridir.Öğe Malatya İl Merkezinde Farklı Sosyoekonomik Düzeydeki İki İlköğretim Okulunda Demir Eksikliği Anemisi Yaygınlığı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Kaya, Mine; Pehlivan, Erkan; Aydoğdu, İsmet; Genç, Metin; Güneş, Gülsen; Kaya, Emin; Kuku, İrfanIron deficiency is the most common nutritional disorder in the world. To determine the prevalence of iron deficiency anaemia (IDA) and associated social and nutritional factors, two primary school students from different socioeconomic status in Malatya province center, in Turkey, were evaluated by using hematocrit and peripheral blood smears. Total of 1633 students of two primary schools -Haniminciftligi and Gazi Primary Schools- were studied. Prevalence of iron deficiency anaemia was 4.2 % among the students of the urban school and 13.8 % among the students of the shunty town school (p<0.001). For the urban school students, there was a statistically significant difference among anaemia and age group, maternal education, health insurance and milk consumption. For the shunty town school students, only statistical significance was established between anaemia and age group. These students in the age group 11-18 years showed 2.74 times higher estimated risk of IDA compared to the ones 10 years of age or less. The estimated risk of IDA increased significantly with low levels of maternal education (O.R=2.99). Students with low family income had a 1.75 times greater risk of IDA than those with high family income. The wide-scale nutrition education should target mothers and young adolescents in shunty town and rural areas. These education programmes should focus on good eating habits. We suggest that an important factor for preventing and treating anaemia and other nutritional diseases is improving the socieconomic status.Öğe Malatya il merkezinde farklı sosyoekonomik koşullardaki iki ilköğretim okulu öğrencilerinde ruhsal uyum taraması(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2006) Kaya, Mine; Özcan, Özel Özlem; Kaya, BurhanettinÖz: Amaç: Bu çalışmanın amacı, Malatya il merkezinde farklı sosyoekonomik koşullara sahip bölgelerde yer alan iki ilköğretim okulunda öğrencilerin ruhsal uyum düzeylerinin değerlendirilmesidir. Yöntem: Çalışma Kasım 2000-Aralık 2001 tarihleri arasında Malatya il merkezinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya yüksek sosyoekonomik koşul-lara sahip bölgede bulunan Gazi İlköğretim Okulu’ndan (GİO) 490, düşük sosyoekonomik koşullara sahip bölgede yer alan Hanımın Çiftliği İlköğretim Okulu’ndan (HÇİO) 386 olmak üzere 4.-8. sınıflardaki toplam 876 öğrenci alınmıştır. Sosyodemografik değişkenleri içeren bilgi formu ile birlikte öğrencilerin ruhsal uyumunu değerlendirmek amacıyla “Hacettepe Ruhsal Uyum Ölçeği (HRÖ)” kullanılmıştır. İstatiksel veriler Ki-kare ve Mann-whitney U testleri ile değerlendirilmiştir. Bulgular: HÇİO’da ortalama HRÖ puanı 9.75±6.13, GİO’da ise 9.68±6.36 bulun-muştur. Okullar arasında HRÖ puanları açısından anlamlı farklılık yoktur (p>0.05). HÇİO’da kekemelik, gece işemesi sorunları ve okul başarısızlığı anlamlı düzeyde yüksek iken, GİO’da tırnak yeme yaygınlığı anlamlı düzeyde yüksektir. Tartışma: Elde edilen bulgular sosyoekonomik koşullar ile ruhsal uyum arasındaki ilişkiyi değerlendirmekte yeterli olmamakla beraber, sosyoekonomik koşulların iyileştirilmesinin koruyucu ruh sağlığı açısından önemini vurgulamaktadır. Başlık (İngilizce): Psychological adaptation on the students who are in two different primary schools which have different socioeconomics conditions in Malatya province Öz (İngilizce): Objective: Psychological adaptation problems appear as results of developmental period difficulties of childhood and negative external environmental factors. The aim of this study is to evaluate the psychological adaptation levels of the students who are in two primary schools, located in two different regions of the city which have different socioeconomic conditions in Malatya province. Methods: This study was carried out at November 2000 - December 2001 in Malatya province. Totally 876 students, 490 students in 4-8 classes who have high socio economic conditions from Gazi Primary School (GPS) and 386 students in 4-8 classes who have low socioeconomics conditions from Hanimin Ciftligi Primary School (HCPS) included to study. Socio-demographic information form and Hacettepe Psychological Adaptation Scale (HPAS) used in order to evaluate the psychological adaptation of the sudents. Statistical analysis was evaluated with Khi square and Mann Whitney U tests. Results: HPAS point was found 9.75±6.13 in GPS and 9.68±6.36 in HCPS. There was no statistically significant difference among the HPAS points, between the schools (p>0.05). Prevalence of stammer, enuresis nocturna and the failure at school were high in HCPS, prevalence of nail biting was high in GPS (p<0.05). There was no statistically significant difference among prevalence of tic, finger suction and encopresis between the schools (p>0.05). Discussion: Although this data is insufficient to evaluation of relationship between socio-economic conditions and psychological adaptation, it emphasize that to improve socioeconomic conditions is important for protection psychological health and to improve healthy ways of psychological adaptation of children.Öğe Malatya Kent Merkezindeki Banka Çalışanlarında Fizik Aktivite Sıklığı+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Genç, Metin; Eğri, Mücahit; Kurçer, M. Ali; Kaya, Mine; Pehlivan, Erkan; Karaoğlu, Leyla; Güneş, GülsenBu çalışmanın amacı, Malatya kent merkezindeki bankalarda çalışanların fizik aktivite düzeylerini saptamaktı. Yöntem: Kesitsel nitelikteki araştırmanın evreni, Malatya kent merkezindeki 21 bankada çalışan 451 kişi olup örneklem alınmamıştır. Nisan-Mayıs 2001 aylarında uygulanan anketi 367 kişi yanıtlamış olup, araştırmaya katılma oranı % 81’di. Sosyodemografik özellikler ile fizik aktivite ve bazı kronik hastalıkları sorgulayan sorulardan oluşan anket formu, kendi kendilerine doldurulmak üzere banka çalışanlarına dağıtılmıştır. Bulgular: Geçen ay 211 kişi (%57.5) herhangi bir fiziksel aktivite yapmışken, 156 kişi (%42.5) yapmamıştı. Aktivite türleri incelendiğinde; 138 kişi (%65.4) ile yürüyüş en sık yapılan aktiviteydi. En sık rastlanan fizik aktivite yapmama nedenleri sırasıyla; zaman yokluğu, sosyal engeller ve hastalık varlığıydı. Sadece 70 kişi (araştırmaya katılanların %19.0'ı) düzenli fizik aktivite yapmıştı. Düzenli fizik aktivite düzeyi; 40 yaş ve üzeri olanlarda ve hipertansiyon veya yüksek kolesterolü olanlarda daha yüksekti (p<0.05). Sonuç: Özellikle sağlık çalışanlarına ve medyaya, düzenli fizik aktivitenin sağlığa yararları konusunda halkı bilinçlendirmede büyük görev düşmektedir.Öğe Malatya Verem Savaş Dispanserlerinde Yürütülen Temaslı Tespit ve Muayene Hizmetlerinin Değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Karaoğlu, Leyla; Kurçer, Mehmet A.; Kaya, Mine; Pehlivan, Erkan; Genç, Metin F.; Güneş, Gülsen; Eğri, MücahitHastaların yakın temaslılarının erken tanı ve tedavi amacıyla izlenmesi, tüberküloz hastalığını kontrol altına almada en etkin ve ekonomik yöntemlerden biridir. Bu çalışmada Malatya Verem Savaş Dispanserlerince yürütülmüş olan yakın temaslı tespit ve muayene hizmetlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki bu araştırmada, Malatya il merkezindeki 1 ve 2 No' lu Verem Savaş Dispanserlerinde Ocak-Aralık 1998 yılında izlenen 212 hastanın "hasta gözlem fişleri" incelenerek veriler toplanmıştır. Bulgular: Araştırma kapsamına giren 212 hastanın % 60’ ı erkek, % 40’ ı kadındır. Hastaların yaş ortalaması 35.7±1.3'tür. Hastaların % 28.8’ i okuryazar değildir ve % 70.0’ ının sosyal güvencesi yoktur. Hasta başına ortalama dört temaslı tespit edilmiş olup tespit edilen temaslıların yalnız % 35.0’ının kontrol muayenesi yapılmıştır. Temaslı muayenelerinin Merkez ilçede diğer ilçelere kıyasla daha fazla yapıldığı görülmüştür. Merkez ilçede tespit edilen temaslıların % 42.1’ i, diğer ilçelerde ise % 27.3’ ü muayene edilmiştir (P<0.05). Sonuç: 1998 yılında Malatya Verem Savaş Dispanserlerince yürütülmüş olan temaslı muayenelerinin yetersiz düzeyde olduğu görülmüştürÖğe Oral L-arginine protects against cyclosporine-induced hepatotoxicity in rats(Elsevier Gmbh, 2008) Kurus, Meltem; Esrefoglu, Mukaddes; Karabulut, Aysun Bay; Sogutlu, Gokhan; Kaya, Mine; Otlu, AliCyclosporine A (CyA) leads to liver injury, probably by causing the production of free radicals and resulting in nitric oxide (NO) deficiency. We evaluated CyA-mediated liver damage histopathologically to determine the possible beneficial effects Of L-arginine (L-Arg). In this study, 7 groups of Sprague-Dawley rats; (1) Control group; (2) 0.9% NaCl group; (3) CyA group: 7.5 mg/kg/day; (4) L-Arg group: 2 g/It/day; (5) L-NAME (N-nitro-L-arginine methyl ester) group: 5mg/100ml/day; (6) CyA+L-Arg group: L-Arg (2 g/It/day) + CyA (7.5mg/kg/day); and (7) CyA + L-NAME group: CyA (7.5mg/kg/day) + L-NAME (5mg/100ml/day) were included. At the end of the treatments, animals were killed and hepatic tissues were treated for morphological (hematoxylin and eosin) and biochemical (NO and malondialdehyde, NIDA) analyses, and serum was processed for biochemical (alanine transaminase (ALT), aspartate transaminase (AST), bilirubin, alkaline phosphatase (ALP) and total protein) study. The results indicated that CyA-induced hepatotoxicity was characterized by sinusoidal dilatation, hepatocellular vacuolization, neutrophilic infiltration and hepatocellular necrosis. These findings were less pronounced in the CyA + L-Arg group than CyA alone group. L-NAME group showed moderate changes. The CyA + L-NAME (Group 7) had more severe changes. We found changes in tissue NO and NIDA levels. We think that the tissue damage caused by CyA is mild and reversible at the period when biochemical parameters are just starting to become abnormal and that L-Arg may have a protective effect against CyA damage on liver. (C) 2008 Elsevier GmbH. All rights reserved.Öğe Prevalence of depressive symptoms, ways of coping, and related factors among medical school and health services higher education students(Turkiye Sinir Ve Ruh Sagligi Dernegi, 2007) Kaya, Mine; Genc, Metin; Kaya, Burhanettin; Pehlivan, ErkanObjective: The aims of this study were to explore the prevalence of depressive symptoms, ways of coping, and their relationships to sociodemographic variables among students of the Medical Faculty (MF) and the Health Services Higher Education School (HSHES) at Indrid University. Method: The Beck Depression Inventory (BDI), Styles of Coping Inventory (SCI), and a sociodemographic questionnaire were used. Results: Among the HSHES students (n = 128), the prevalence of depressive symptoms was higher. The MF students whose fathers had a higher level of education had higher BDI scores. The MF students from families with lower levels of income had a higherfrequency of depressive symptoms. In both groups, the students with previous histories of psychiatric and physical ilness had higher BDI scores. Among the MF students, older age (OR = 2.72), and among the HSHES students, having a previous history of psychiatric disorder (OR = 5.25) andfemale gender (OR = 1.85) affected the prevalence of depressive symptoms. The HSHES students used passive styles of coping more frequently. Active coping styles were used morefrequently by the male students in both groups. The HSHES students whose mothers had lower levels of education, had higher passive coping style scores; active coping styles and higher family income correlated positively. In both groups, BDI and active styles scores correlated positively. Passive styles were used more frequently by male andfemale students that had a higherfrequency of depressive symptoms. Conclusion: The rate of mental health problems was quite high among the students. Preventive mental health programs should be developed and implemented.Öğe Sağlık Yüksek Okulu öğrencilerinin HIV/AIDS’le ilgili bilgi ve tutumları(2007) Kaya, Mine; Aylaz, Rukuye; Yağmur, Yurdagül; Gülsen, GüneşÖz: İnönü Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu 1. ve 4. sınıf öğrencilerinin (n=190) HIV/AIDS hakkında tutumlarını ve bilgi düzeylerini saptamak amacıyla düzenlenmiş tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu gözlem altında doldurulmuştur. Öğrencilerin HIV-AIDS hakkında en çok bilgilendikleri kaynak okul dersleridir. 4. sınıfların bilgi puan ortalaması 1. sınıflardan anlamlı düzeyde yüksektir. AIDS bilgi anketi korunma, bulaşma yolları ve genel bilgiler alt gruplarına göre, sağlık memurluğu öğrencileri hemşirelik ve ebelik öğrencilerinden genel bilgi açısından anlamlı düzeyde yüksek puan almıştır. Öğrenciler sınıflarına göre değerlendirildiğinde, hem korunma, hem de bulaşma yolları ile ilgili bilgi puan ortalamaları 4. sınıflarda anlamlı düzeyde yüksektir. Öğrencilerin yarısından fazlası AIDS’li olduğunu bildikleri kimselerden uzak durmayacağını, AIDS’li birinin kendisine dokunmasından rahatsız olmayacağını, AIDS’li kişilerden kaçınmayacağını ve AIDS’e yakalanmaktan korktuğunu, yarısına yakını AIDS’li biriyle aynı evi paylaşmayacağını ifade etmiştir. SYO öğrencilerinin bilgi puanı ortalaması ve başlıca sorulara verdikleri doğru yanıtlar genel olarak yüksektir. Ancak sağlık bilimleri öğrencileri olarak düşünüldüğünde, bilgi ve AIDS’li hastalara karşı tutumlarda olumsuz ve çelişkili ifadeler vardır. Sağlık ve sağlık hizmeti sunumu ile ilgili öğrenim veren okullarda özellikle HIV/AIDS’i önleme, korunma ve AIDS’li hastaların bakımları konusunda etkin eğitim stratejileri ve programları geliştirilmelidir.Öğe Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinin HIV AIDS le ilgili bilgi ve tutumları(Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007) Kaya, Mine; Aylaz, Rukiye; Yurdagül, Yağmur; Güneş, Gülsenİnönü Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu 1. ve 4. sınıf öğrencilerinin (n=190) HIV/AIDS hakkında tutumlarını ve bilgi düzeylerini saptamak amacıyla düzenlenmiş tanımlayıcı tipte bir araştırmadır. Araştırmacılar tarafından geliştirilen anket formu gözlem altında doldurulmuştur. Öğrencilerin HIV-AIDS hakkında en çok bilgilendikleri kaynak okul dersleridir. 4. sınıfların bilgi puan ortalaması 1. sınıflardan anlamlı düzeyde yüksektir. AIDS bilgi anketi korunma, bulaşma yolları ve genel bilgiler alt gruplarına göre, sağlık memurluğu öğrencileri hemşirelik ve ebelik öğrencilerinden genel bilgi açısından anlamlı düzeyde yüksek puan almıştır. Öğrenciler sınıflarına göre değerlendirildiğinde, hem korunma, hem de bulaşma yolları ile ilgili bilgi puan ortalamaları 4. sınıflarda anlamlı düzeyde yüksektir. Öğrencilerin yarısından fazlası AIDS’li olduğunu bildikleri kimselerden uzak durmayacağını, AIDS’li birinin kendisine dokunmasından rahatsız olmayacağını, AIDS’li kişilerden kaçınmayacağını ve AIDS’e yakalanmaktan korktuğunu, yarısına yakını AIDS’li biriyle aynı evi paylaşmayacağını ifade etmiştir. SYO öğrencilerinin bilgi puanı ortalaması ve başlıca sorulara verdikleri doğru yanıtlar genel olarak yüksektir. Ancak sağlık bilimleri öğrencileri olarak düşünüldüğünde, bilgi ve AIDS’li hastalara karşı tutumlarda olumsuz ve çelişkili ifadeler vardır. Sağlık ve sağlık hizmeti sunumu ile ilgili öğrenim veren okullarda özellikle HIV/AIDS’i önleme, korunma ve AIDS’li hastaların bakımları konusunda etkin eğitim stratejileri ve programları geliştirilmelidir.Öğe Şizofreni, iki uçlu duygudurum bozukluğu ve epilepsi hastalarında aile işlevlerinin karşılaştırılması(Türk Psikiyatri Dergisi, 2004) Ünal, Süheyla; Kaya, Burhanettin; Çekem, Bülent; Özışık, Handan I.; Çakıl, Gönül; Kaya, MineÖz: Amaç: Bu çalışmada kronik ve yineleyici bir seyir gösteren, bireyin işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen şizofreni, iki uçlu duygudurum bozukluğu ve epilepside hastalığın seyrinin aile işlevleri üzerindeki etkisi araştırıldı. Yöntem: Çalışmaya DSM-IV ölçütlerine göre şizofreni tanısı konan 25 hasta, iki uçlu duygudurum bozukluğu (İUDB) tanısı konan 25 hasta ve 25 epilepsi hastası ile, bu hastaların aile üyelerinden 134 kişi alındı. Hastalar ve aile bireyleriyle görüşülerek sosyodemografik veri formu dolduruldu ve Aile Değerlendirme Ölçeği (ADÖ) uygulandı. Bulgular: Şizofreni hastalarının genel işlevsellik düzeylerinin daha düşük, tedaviye daha uyumsuz oldukları gözlendi. İki uçlu duygudurum bozukluğu olan hasta ailelerinin işlev düzeyi diğer iki gruptaki ailelere göre daha yüksekti. Şizofreni grubunda hastalar iletişim ve davranış kontrolünü, epilepsi grubunda roller ve davranış kontrolünü, İUDB grubunda ise aileler problem çözme ve genel işlevleri daha yüksek düzeyde sağlıksız olarak değerlendirdiler. Sonuç: Ailenin hastalık deneyimi ve bu duruma uyum sağlaması dinamik ve süregiden bir süreçtir. Bulgularımız kronik ruhsal ve nörolojik hastalıkların aile işlevlerinde bazı özgün güçlüklere neden olabileceğini düşündürmektedir.Öğe Tıp fakültesi öğrencilerinde boyun eğici davranışlar ve şiddetle ilişkisi(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2004) Kaya, Mine; Güneş, Gülsen; Kaya, Burhanettin; Pehlivan, ErkanÖz: Amaç: Gençlerin kişilik gelişimlerinde, şiddet eğilimi ve ilgili davranışlar kadar boyun eğici davranışlar da önemli yer tutmaktadır. Şiddet davranışı gösterenlerin daha otoriter ve kontrolcü oldukları, boyun eğici davranışlar ve zayıf otoritenin de özellikle depresyon dahil, bir çok psikopatoloji ile ilişkili olduğu açıklanmıştır, Bu araştırmada inönü Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinde, bazı sosyodemografik faktörler ve şiddetle ilgili ailesel ve kişisel öyküleriyle boyun eğici davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: inönü Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerine (n=437), sosyodemografik anket formu ve Boyun Eğici Davranışlar Ölçeği (BEDO) uygulanmıştır. Bulgular: Öğrencilerin BEDO puan ortalaması 36.1±8.5'dir. Erkek öğrenciler daha çok boyun eğici davranış göstermektedirler (p<0.001). Anlamlı olmamakla birlikte, aile geliri ve anne-babasının öğrenim düzeyi düşük olan öğrencilerin BEDO puanları, daha yüksektir. Anne babası arasında fiziksel şiddet olan öğrencilerin BEDO puanları yüksektir (p<0.05). Tartışma ve Sonuç: Aile içinde şiddet öyküsü ve kişilik özellikleri, boyun eğici davranışların gelişimini açıklamada önemli olabilir. Bu çalışmada saptanan anne ve baba arasındaki fiziksel şiddet ile boyun eğici davranışlar arasındaki ilişki, yarattığı çözümsüzlük ve çaresizliğin, boyun eğici ve çekingen tutumların gelişmesini kolaylaştırabileceği düşünülebilir. Bu, aile içi dinamiklerin önemine işaret etmektedir. Boyun eğici davranışlar, bireyin kişilik gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle aile içi şiddeti saptama, önleme ve yarattığı olumsuz sonuçları gidermenin yanında, şiddetin sosyal ve ekonomik kaynaklarını ortadan kaldırmak gerekmektedir.Öğe Tıp Fakültesi ve Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinde depresif belirti yaygınlığı, stresle başaçıkma tarzları ve etkileyen faktörler(Türk Psikiyatri Dergisi, 2007) Kaya, Mine; Genç, Metin; Kaya, Burhanettin; Pehlivan, ErkanÖz: Amaç: İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi (TF) ve Sağlık Yüksekokulu (SYO) öğrencilerinde depresif belirti yaygınlığı, stresle başaçıkma tarzları ve bazı sosyodemografik değişkenlerle ilişkisi incelenmiştir. Yöntem: Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Stresle Başaçıkma Tarzları Ölçeği (SBTÖ) ve sosyodemografik bilgi formu kullanılmıştır. Bulgular: Depresif belirtiler SYO öğrencilerinde (n=128) daha yaygındır. TF?de babasının öğrenim düzeyi ortaokul ve üzeri olanların BDÖ puanları anlamlı derecede yüksektir. TF?de ailesinin aylık gelir düzeyi asgari ücret ve altında olanlarda depresif belirtiler daha yaygındır. İki okulda da önceden ruhsal ve bedensel bozukluğu olanların BDÖ puanları anlamlı düzeyde yüksektir. TF öğrencilerinde yaşın artması depresif belirti riskini 2.72, SYO?da önceden ruhsal bozukluğu olmak 5.25 ve kadın olmak 1.85 kez arttırmaktadır. SYO öğrencileri pasif tarzları daha çok kullanmaktadır. Her iki okulda da erkekler aktif tarzları daha çok kullanmaktadır. SYO?da, annesinin öğrenim düzeyi düşük olanlar pasif tarzları kullanırken, aile geliri arttıkça aktif tarzların kullanımı artmaktadır. İki okulda da öğrencilerin BDÖ puanları arttıkça aktif tarz puanları azalmakta, pasif tarz puanları artmaktadır. Ayrıca depresif belirti düzeyi yüksek olan kız ve erkek öğrenciler pasif tarzları daha çok kullanmaktadır. Sonuç: Depresif belirti yaygınlığı ve stresle başaçıkma tarzları ile ilişkili ruhsal sorunlar yüksek bulunmuştur. Öğrencilere yönelik koruyucu ruh sağlığı programları geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.