Yazar "Kutlu, N. Onur" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ataksi-telenjektazi: Dört vakanın klinik, immünolojik ve radyolojik özellikleri(2001) Soylu, Hanifi; İlhan, Atilla; Kutlu, N. Onur; Bükte, Yaşar; Özgen, Ünsal; Sazak, Soner; Üstün, NuranÖz: Ataksi-telenjektazi (AT) nadir görülen otozomal resesif bir klinik tablo olup, okülokütanöz telenjektazi, ilerleyici serebellar ataksi, okülomotor apraksi, distoni, T ve B lenfosit fonksiyonlarında bozukluk, ve tekrarlayan sinopulmoner enfeksiyonlarla karakterizedir. Serebello-vermian atrofi, ve sekonder olarak periserebellar alanda genişleme, serum a-fetoprotein (?FP) seviyesinde artış ta sendromun tipik özelliklerindendir. Burada beş-dokuz yaşları arasında ve tümünde anne-baba akrabalığı bulunan, ikisi kardeş olan dört AT vakasını sunuyoruz. Vakaların fizik muayenesinde hipopigmente alanlar, bulber telenjektazi, sinüzit ve sinopulmoner enfeksiyon, okülomotor apraksi, gövdesel ataksi, ve derin tendon reflekslerinde azalma saptandı. Tüm çocuklarda ?FP seviyesi yüksek bulundu. İmmünolojik çalışmalarda iki vakada CD4/CD8 oranında tersine dönme, iki vakada serum immünglobulin (Ig) M seviyesinde yükselme, iki vakada IgA, üç vakada IgE ve iki vakada da Ig G2 seviyesinde düşme tespit edildi. Kraniyal MR incelemede tüm hastalarda serebello-vermian atrofi bulunmaktaydı. İlave olarak dördüncü ventrikülde, sisterna magnada ve kuadrigeminal sisternada genişleme saptandı. Bir hastamız kısa süre sonrasında non-Hodgkin lenfoma nedeniyle kaybedildi.Öğe Cornelia de Lange sendromu: Dört vakanın sunumu(2003) Gülcan, Hande; Kutlu, N. Onur; Yakıncı, Cengiz; Gül, AbdülkadirCornelia de Lange (CDL) sendromu nadir görülen, büyüme geriliği, mental retardasyon, tipik yüz görünümü, orta hatta birleşen kalın kaşlar (synophris), dar ince aşağı dönük üst dudak, mikromeli ile karakterize bir sendromdur. Etiyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Büyüme geriliği ve mental retardasyon ayırıcı tanısında; hatırda bulundurulması gereken bu sendromun özelliklerini gösteren dört vaka sunularak tanı koydurucu tipik özelliklerini ve literatür bilgilerini gözden geçirmeyi uygun bulduk.Öğe Cornelia de Lange Sendromu:Dört Vakanın Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Gülcan, Hande; Kutlu, N. Onur; Yakıncı, Cengiz; Gül, AbdülkadirCornelia de Lange (CDL) sendromu nadir görülen, büyüme geriliği, mental retardasyon, tipik yüz görünümü, orta hatta birleşen kalın kaşlar (synophris), dar ince aşağı dönük üst dudak, mikromeli ile karakterize bir sendromdur. Etiyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Büyüme geriliği ve mental retardasyon ayırıcı tanısında; hatırda bulundurulması gereken bu sendromun özelliklerini gösteren dört vaka sunularak tanı koydurucu tipik özelliklerini ve literatür bilgilerini gözden geçirmeyi uygun bulduk.Öğe Malatya ilinde ilköğretim çağındaki 8647 çocuğun kalp muayene bulgularının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, Turgut Özal Tıp Merkezi, Kardiyoloji Anabilim Dalı, Malatya., 1999) Paç, F. Ayşenur; Karabiber, Hamza; Kutlu, N. Onur; Yakıncı, Cengiz; Eğri, MücahitÖz: AMAÇ: Bu çalışma, ilköğretim çağı çocuklarında patolojik ve masum üfürüm sıklığının belirlenmesi ve masum patolojik üfürüm ayırımında pediatrisi ve pediatrik kardiyolog muayenesinin doğruluğunu araştırmak amacıyla yapıldı. YÖNTEM: Malatya il merkezinde farklı sosyo-ekonomik düzeylerdeki 10 ilköğretim okulunda, yaşları 6.5-14 arasında, 4555 erkek, 4092 kız, toplam 8647 çocuğa pediatristler tarafından kardiyak muayene yapıldı. Bu çocuklardan üfürüm saptananlar, pediatrik kardiyolog tarafından değerlendirilip; telekardiyografik, elektrokardiyografi ve ekokardiyografik incelemeye alındı. Pediatrisi ve pediatrik kardiyolog fizik muayene yorumları ile telekardiyografik, elektrokardiyografik ve ekokardiyografik değerlendirmeyle elde edilen sonuçlar karşılaştırıldı. BULGULAR: İncelenen populasyonda masum üfürüm oranı %3.44, patolojik üfürüm oranı %0.54 olarak bulundu. Sonuçların istatistiksel karşılaştırmasında masum ve patolojik üfürümlerin pediatristler tarafından masum üfürüm lehine değerlendirilebildiği tespit edildi (p<0.05). Pediatrik kardiyologun masum ve patolojik üfürüm yorumları ile ekokardiografik değerlendirme sonuçları arasında anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0.05). Çalışmada pediatristlerin %63.8 sensitivite ile tanı koyabildikleri patolojik olgulara, pediatrik kardiyologların %95.7 sensitivite ve %99.7 spesifite ile tanı koydukları gösterildi. SONUÇ: Elde edilen sonuçlar ışığında; çocukluk yaş grubunda kardiyak üfürüm saptanan vakaların pediatrik kardiyolog tarafından değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldı.Öğe Malnütrisyonlu çocuklarda kardiyak fonksiyonlar ve sol ventrikül kas kitlesinin ekokardiyografik değerlendirilmesi(MN Kardiyoloji, 1999) Paç, F. Ayşenur; Gülcan, Hande; Karabiber, Hamza; Kutlu, N. Onur; Yoloğlu, SaimÖz: AMAÇ: Malnutrisyonun kalp fonksiyonları üzerine etkisi ve tedavinin rolünün gösterilmesi amaçlanmıştır. GEREÇ ve YÖNTEM: Yaşları 5-24 ay (12.47±5.79ay) arasında değişen 7 kız, 8 erkek 15 malnütrisyonlu olgunun kas kitlesi ölçümü ve kardiyak fonksiyonları ekokardiyografı ile değerlendirildi. Çalışmaya ait tüm parametreler 6-8 aylık malnütrisyon tedavisinden sonra aynı olgularda ve ayrıca yaşları 3.5-24 ay (ort. 11.95±6.09ay) arasında değişen kontrol grubu üzerinde uygulandı. BULGULAR: Kardiyak indeks (CI) malnütrisyonlu grupda kontrol grubuna ve tedavi sonrası dönem sonuçlarına göre anlamlı yüksek bulundu (p < 0.05). Malnütrisyonlu grupta tedavi öncesi bakılan yüzde ejeksiyon fraksiyonu (%EF) kontrol grubuna göre anlamlı düşük olmasına karşın (p < 0.05) tedavi sonrası EF 'de bir miktar yükselme olmakla birlikte istatistiksel anlamlılık saptanmadı (p> 0.05). SVK/VA Malnütrisyonlu olgularda kontrol grubuna göre anlamlı yüksek bulundu. Sağ ve sol ventrikül diyastolik fonksiyonlarının malnütrisyonlu olgularda etkilendiği gösterildi. SONUÇ: 1) protein enerji malnütrisyonunda sistolik ve diyastolik fonksiyonlar olumsuz etkilenmektedir 2) malnütrisyonlu hastalarda sol ventrikül iş kapasitesini artmasına sekonder olarak sol ventrikül kitlesi nispi olarak artmaktadır.Öğe Morgagni hernia accompanied by obstruction of uretero-pelvic junction in childhood(1999) Soylu, Hanifi; Doğrul, Mehmet; Kutlu, N. Onur; Baysal, Tamer; Sönmezgöz, Ergün; Akıncı, AyşehanAbstract: Diyafragma hernileri nadir görülen konjenital defektlerdir. Bir çok tipleri olmakla birlikte, en az görülen tiplerinden birisi Morgagni hernisidir. Her ne kadar cerrahi bir olay olsa da, semptomsuz olması nedeniyle Morgagni hernilerinin çoğu bir pediatri ünitesinde tesadüfen saptanır. Morgagni hernisi ile kalp defektleri, omfalosel, mental retardasyon, güvercin göğsü anomalisi ve trizomi 21 birlikte bulunabilir. Genitoüriner sistem anomalisi ile birlikteliği de çok nadir olarak rapor edilmiştir. Biz de uretero-pelvik obstrüksiyonla birlikte olan Morgagni hernisini ünitemizde teşhis ederek, çok nadir görülmesi nedeniyle rapor ettik.Öğe Nadir Bir Asit Nedeni: Kronik Pankreatit(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Kutlu, N. Onur; Koltuksuz, Uğur; Yıldırım, Bülent; Soylu, Hanefi; Özgen, Ünsal; Akıncı, AyşehanPankreatik asitler, periton içi sıvı artışı yapan siroz, tüberküloz ve maligniteye bağlı diğer nedenlerden ayırıcı tanısı gereken nadir bir klinik antitedir. Uluslararası literatürde bu güne kadar kronik pankreatite bağlı asit gelişen 250'den az vaka tanımlanmıştır. Bir aylık karın şişliği öyküsü ile hastanemize getirilen 7 yaşındaki erkek çocukta, 3 ay önce karına künt travma ve bunu takip eden hafif karın ağrısı atakları tanımlanıyordu. Büyüme ve gelişmesi normal, fizik muayenesinde asit dışında başka bir patolojik ek bulgusu olmayan hastanın klinik ve laboratuar bulguları neticesinde travmaya sekonder kronik pankreatit düşünüldü. Pankreatik asidin nadir bir klinik antite olması nedeniyle ayırıcı tanı ve tedavi açısından tartışılması uygun görüldü.Öğe Okul çağı çocuklarında DEHB yaygınlığı: Ön çalışma(1998) Özcan, M. Erkan; Eğri, Mücahit; Kutlu, N. Onur; Yakıncı, Cengiz; Karabiber, Hamza; Genç, MetinMalatya il merkezindeki okul çağı çocuklarında Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu(DEHB)'nun yaygınlığını araştırmak üzere yapılan bu çalışmaya 3002 ilk-okul öğrencisi alınmıştır. Sınıf öğretmenlerinin anket formunda dikkat eksikliği, hu-zursuzluğu ve yerinde duramaması olduğunu belirttiği öğrencilerden % 10 sistematik örnekleme yöntemiyle belirlenen 43 öğrenci klinik olarak değerlendirilmiştir. DEHB yaygınlığı örneklemimizde % 9.5 olarak bulunmuştur. DEHB tanısı konulanlar içeri-sinde erkek/kız oranı 2.75'tir.Öğe Yenidoğan sepsislerinin tanısında alfa-1 asit glikoprotein, C-reaktif protein, interlökin-1beta, interlökin-6 ve tümör nekroz faktör-alfa seviyeleri(Türkiye Tıp Dergisi Dahili Tıp Bilimleri, 2001) Soylu, Hanifi; Çığlı, Ahmet; Pelik, Fatma; Bay, Aysun; Kutlu, N. Onur; Özge, Ünsal; Akıncı, AyşehanÖz: Amaç: Bu prospektif çalışmada, yenidoğan sepsislerinin tanısında laboratuvar testlerinin etkinliğini araştırmak ve ideal bir kombinasyon meydana getirmek amaçlandı. Yöntem; Yenidoğan sepsis bulguları gösteren 7, şüpheli sepsis kabul edilen 7 ve kontrol grubu olarak 9 yenidoğanın eritrosit sedimentasyon hızı (ESH), immatür/total nötrofil (İ/T) oranı, lökosit ve trombosit sayısı, C-reaktifprotein (CRP), alfa-1 asit glikoprotein (AAGP), interlökin (IL)-1beta, IL-6 ve tümör nekroz faktör-alfa (TNF-alfa) değerleri araştırıldı. Klinik skorlama olarak Tollner puanlaması esas alındı. Bulgular: Lökosit sayısı ve IL-1beta dışındaki tüm göstergelerde anlamlı farklılıklar saptandı. Laboratuvar göstergeleri ile bebeklerin klinik durumları arasındaki korelasyon incelendiğinde IL-6'nın en iyi korelasyonu gösterdiği (r= 0.745) ve bunu sırasıyla İ/T oranının (r= 0.677), CRP'nin (r= 0.637), TNF-alfa'nın (r=0.623), trombosit sayısının (r= -0.571), AAGP'nin (r= 0.550) ve IL-1beta'nın (r= 0.499) izlediği belirlendi. Yorum: Yenidoğan sepsislerinde İ/T oranı ve CRP'nin bakılmasının önemini bu çalışmada bir kez daha vurguluyor ve bu parametrelere IL-6'nın da dahil edilmesiyle klinisyenlerin sepsisi daha kolay tanıyabileceğini düşünüyoruz.