Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Oğuz, Fatih" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 29
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Adölesan varikoselin klinik görünümü ve belirtilerin önemi
    (2013) Altıntaş, Ramazan; Beytur, Ali; Oğuz, Fatih; Ediz, Caner; Güneş, Ali
    Öz: Amaç: Kliniğimize başvurup adölesan varikosel nedeniyle opere edilen hastaların klinik görünümü ve mevcut şikayetlerin görülme sıklığını değerlendirdik ve hastalık sürecinde bu şikayetlerin önemini belirledik. Gereç ve Yöntemler: 1995 ile 2012 yılları arasında varikosel nedeniyle cerrahi tedavi yapılmış olan 18 yaş altındaki hastaların kayıtlarını geriye dönük inceledik. Bulgular: Varikosel hastalığından dolayı 71 hastaya (ortalama yaş 16.4, 11-18 yaş aralığında) cerrahi müdahale yapıldı. Ağrı şikayeti varikosel cerrahisi yapılan hastaların ana geliş nedeniydi, 46 çocukta (%58.2) sadece ağrı, 14 çocukta (%17.7) sadece kozmetik, 7 çocukta sadece şişlik, 7 çocukta ağrı ve kozmetik, 5 çocukta ağrı ve şişlik şikayeti vardı. Klinik evre aritmetik ortalaması grup 1’de (sadece ağrı) en düşük iken, grup 3’de (sadece şişlik) en yüksekti. (sırasıyla 2.11 ve 2.71) Sonuç: Ağrı şikayeti adölesan yaş grubunda varikosel nedeniyle cerrahi yapılanlarda ana sebepti. Kozmetik ve şişlik şikayetleri olan varikosel hastalarında ortalama klinik evre ağrı şikayeti olan hastalara göre daha yüksekti ve bu ağrı şikayetinin hastaların doktora erken gelmesine neden olduğunu gösterir. Belli bir ağrı şikayeti yokken, ebeveynin bilinçli olması teşhisin erken konulmasında önemli bir payı oluşturur. Ebeveynlerin eğitimi ve bilgilendirilmesiyle, daha iyi sonuçlar elde edilebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Assessment of urinary incontinence in the women in Eastern Turkey
    (International Urogynecology Journal, 2013) Altıntaş, Ramazan; Beytur, Ali; Oğuz, Fatih; Taşdemir, Cemal; Katı, Bülent; Çimen, Serhan; Çolak, Cemil; Güneş, Ali
    Introduction and hypothesis The aims of the present study were to determine the types of UI among women visiting the urology department, to identify the potential risk factors associated with each type of UI, and to identify healthcare-seeking behaviors of affected women in our region. Methods The data of 617 community-dwelling women, who were at least 18 years of age or older and who presented with a complaint of UI ongoing over a year, and those without UI, who were admitted for any other reason, from June 2010 to April 2012, were evaluated. Results Mean age was 51.29 years (range 18–110 years); median parity was 3.54 (range 0–11) and 88.2 % of the women were married. Mean BMI was 28.01 kg/m2 . Very few women (18.5 %) accepted UI as a disease and searched for medical help by themselves; however, the remaining women (81.5 %) were brought or directed for evaluation by someone else. Stress UI was reported by 43 women (10.5 %), urge UI and mixed UI were noted by 153 (37.5 %) and 212 (52 %) women respectively. Conclusions The most frequent type of UI was mixed UI in our region. Age, BMI, multiparity, and hypertension were identified to have a different importance for each type of UI, but diabetes mellitus, birth trauma, gynecological surgery, lumbar disc hernia (LDH), and multiple sclerosis (MS) were the other important related factors. However, a small number of patients accepted UI as a disease and searched for therapy This reveals that the public should be informed in detail about female UI in developing countries.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Assessment of urinary incontinence in the women in eastern Turkey
    (International Urogynecology Journal, 2013) Altıntaş, Ramazan; Beytur, Ali; Oğuz, Fatih; Taşdemir, Cemal; Güneş, Ali
    Introduction and hypothesis The aims of the present study were to determine the types of UI among women visiting the urology department, to identify the potential risk factors associated with each type of UI, and to identify healthcare-seeking behaviors of affected women in our region. Methods The data of 617 community-dwelling women, who were at least 18 years of age or older and who presented with a complaint of UI ongoing over a year, and those without UI, who were admitted for any other reason, from June 2010 to April 2012, were evaluated. Results Mean age was 51.29 years (range 18–110 years); median parity was 3.54 (range 0–11) and 88.2 % of the women were married. Mean BMI was 28.01 kg/m2 . Very few women (18.5 %) accepted UI as a disease and searched for medical help by themselves; however, the remaining women (81.5 %) were brought or directed for evaluation by someone else. Stress UI was reported by 43 women (10.5 %), urge UI and mixed UI were noted by 153 (37.5 %) and 212 (52 %) women respectively. Conclusions The most frequent type of UI was mixed UI in our region. Age, BMI, multiparity, and hypertension were identified to have a different importance for each type of UI, but diabetes mellitus, birth trauma, gynecological surgery, lumbar disc hernia (LDH), and multiple sclerosis (MS) were the other important related factors. However, a small number of patients accepted UI as a disease and searched for therapy. This reveals that the public should be informed in detail about female UI in developing countries.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Basit böbrek kistlerinin ultrasonografi eşliğinde perkütan aspirasyonu ve alkol uygulaması
    (İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri, 2012) Beytur, Ali; Geçit, İlhan; Söylemez, Haluk; Oğuz, Fatih; Karaca, Süleyman; Güneş, Ali; Altıntaş, Ramazan
    Böbreğin basit kistleri sık rastlanılan bir patolojidir. Bu çalışmada, semptomatik basit böbrek kistlerinin perkütan aspirasyon tedavisinin sonuçları incelendi. Tüm hastalara ilk teşhis ultrasonografi ile yapıldı. Ardından bilgisayarlı tomografi ile kistlerin yerleşimi, boyutu ve natürü kesinleştirildi. Flank pozisyonda lokal anestezi altında, 18 G metal iğne ile ultrasonografi eşliğinde kistler boşaltıldı. Kist sıvısı boşaltıldıktan sonra boşaltılan sıvının %15'i kadar saf alkol enjekte edildi. Yapılan işlemler esnasında herhangi bir komplikasyon oluşmadı. Kist sıvısında biyokimyasal ve sitolojik inceleme yapıldı. Çalışma kapsamındaki hastalar 1 yıl sonra ultrasonografi ile kontrol edildi. Toplam 128 hasta değerlendirildi. (77 erkek, 51 kadın). Ortalama yaş 52.3 yıl (37 - 71) olarak hesaplandı. Kistlerin ortalama çapı 8.3 cm (4.8 - 11.3). Kist sıvısından yapılan analizlerde herhangi bir patoloji tespit edilmedi. 1 yıl sonraki kontrollerde, 27 hastada (% 21.1) tekrar ağrı yapan kist oluştuğu görüldü. Basit böbrek kistlerinin perkütan aspirasyonu ve alkol ile tedavisi güvenli, başarılı ve minimal invaziv bir yöntemdir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Böbrek alt kaliks infundibulum çapının eswl başarısına etkisi
    (İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2013) Köse, Evren; Oğuz, Fatih; Beytur, Ali
    Böbrek alt pol yapısından dolayı alt kaliks taşlarının tedavisi diğer kalisiel yapılara göre daha az başarılıdır. Kaliks boşluğu ile renal pelvis arasındaki anatomik bölüm olan infundibulum, kırılan taşların kaliks dışına atılmasını etkileyen faktörlerden birisidir. Böbrek taşlarının tedavisinde, vücut dışından şok dalgalarıyla taş kırma işlemi günümüzde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu çalışmada, alt pol kaliks taşlarına şok dalga tedavisi uygulanan hastaların verileri incelenerek infundibulum çapının başarıya etkisi araştırıldı. Hastalar, infundibulum çapları 5 mm ve altı ile 5 mm üstü olmak üzere iki gruba ayrıldı. Sonuç olarak, benzer taş özelliğine sahip hastalar göz önüne alındığında, infundibulum çapı 5 milimetreden büyük olanlarda taş kırma işleminin daha başarılı olduğu görüldü.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Böbrek toplayıcı tübül kanseri: Olgu sunumu
    (Fırat Tıp Dergisi, 2011) Oğuz, Fatih; Güneş, Ali; Beytur, Ali; Söylemez, Haluk; Katı, Bülent; Şamdancı, Emine
    Öz: Böbrek hücreli kanserler içerisinde; toplayıcı tübül (Bellini) kanserleri, oldukça ender görülür. Bu yazıda, kliniğimize 6 aydır süren sol lomber ağrı ve 1 kez hematüri yakınması ile başvuran 60 yaşında hasta sunulmaktadır. Abdominal ultrasonografı, bilgisayarlı tomografi (BT) ve intravenöz piyelografıde; sol böbrek pelvisi düzeyini dolduran 4x8,5 cm ebatlarında, lobüle kontürlü, solid kitle gözlendi. Hastaya sol transperitoneal radikal nefrektomi uygulandı. Histopatolojik inceleme; Toplayıcı tübül (Bellini) kanserinin, papiller tübüler tipi olduğunu ortaya koydu. İmmünhistokimyasal incelemede; sitokeratin-7 (CK-7), CEA, HMWCK ile immünreaktivite belirlendi. Hastanın kontrollerinde, lokal nüks ve akciğer metastazı saptandı. Toplayıcı tübül kanserleri, son derece ender ve tanısı zor konan tümörlerdir ve prognozu oldukça kötü seyretmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Buscke-Löwenstein tümörü (dev kondiloma akuminata) cerrahi tedavisi: Olgu sunumu
    (Yeni Üroloji Dergisi, 2013) Oğuz, Fatih; Altıntaş, Ramazan; Akdemir, Ender; Beytur, Ali; Taşdemir, Cemal; Güneş, Ali
    Öz: Buschke Löwenstein tümörü olarak ta bilinen dev kondiloma akuminata özellikle genital ve perianal bölgeyi tutan seksüel geçişli nadir bir hastalıktır. Human papilloma virüsünün (HPV) bu hastalığın gelişimindeki rolü gösterilmiştir. Buschke-Löwenstein tümörü kondüloma akuminatanın farklı varyantıdır. Benign histopatolojisine rağmen sık tekrarlaması ve lokal agresif seyirli olmasıyla karakterizedir. Çok çeşitli tedavi seçeneklerinin kullanılmasına rağmen, yanıt çoğunla düşük ve nüks oranları yüksektir. Bu olgu sunumunda 58 yaşında erkek hastada saptanılan ve cerrahi olarak tedavi edilen dev kondiloma akumunatalı olgu sunuldu.Öz: Buschke Löwenstein tümörü olarak ta bilinen dev kondiloma akuminata özellikle genital ve perianal bölgeyi tutan seksüel geçişli nadir bir hastalıktır. Human papilloma virüsünün (HPV) bu hastalığın gelişimindeki rolü gösterilmiştir. Buschke-Löwenstein tümörü kondüloma akuminatanın farklı varyantıdır. Benign histopatolojisine rağmen sık tekrarlaması ve lokal agresif seyirli olmasıyla karakterizedir. Çok çeşitli tedavi seçeneklerinin kullanılmasına rağmen, yanıt çoğunla düşük ve nüks oranları yüksektir. Bu olgu sunumunda 58 yaşında erkek hastada saptanılan ve cerrahi olarak tedavi edilen dev kondiloma akumunatalı olgu sunuldu.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Çocukluk Çağı Üriner Sistem Taş Hastalığında “Extracorporeal Shockwave Lithotripsy” (ESWL)’nin Etkinliği ve Güvenilirliği: Klinik Deneyimlerimiz
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, Cemal; Oğuz, Fatih; Beytur, Ali; Çimen, Serhan; Güneş, Ali
    Amaç: Beden dışı şok dalgaları ile taş kırma (ESWL) tedavisi, erişkin hastalarda olduğu gibi çocuk yaş grubunda da son yıllarda sıkça uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada kliniğimizde böbrek ve üreter taşları nedeniyle ESWL uygulanan çocuklarda tedavi sonuçlarını ve komplikasyonları retrospektif olarak değerlendirdik. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada Ocak 1998 ve Şubat 2013 arasında böbrek ve üreter taşlarının tedavisi için Stonelith PCK V-5 Lithotriptor cihazı kullanılarak ESWL uygulanan 282 pediatrik hastanın verileri değerlendirmeye alındı. ESWL işlemi supin pozisyonunda ve 20-45 dakikalık seanslar şeklinde yapıdı. Her ESWL seansında en az 2000 en fazla 3500 şok dalgası, 13 kV’dan başlayıp gereken hastalarda en fazla 17 kV olacak şekilde artırılarak uygulandı. Bulgular: Yüzbeş kız ve 177 erkek hastanın ortalama yaşı 10,41 (1-17) yıl idi. Ortalama taş yükü 1,3 cm2 (0,5-5 cm2) (böbrek taşları için 1,58 cm2, üreter taşları için 1,02 cm2) olup toplam 392 seans ESWL uygulandı. İki yüz dört hastada fentanil ve/veya ketamin ile sedoanaljezi gerekti. Tam taşsızlık oranı % 82,2 olarak bulundu. Seksen yedi hastada hematüri, 62 hastada da deri ekimozları minor komplikasyon olarak görüldü. Kalan taşların tedavisi için ek girişim olarak 14 hastaya üreterorenoskopi ve 19 hastaya da perkütan nefrolitotomi uygulandı. Sonuç: ESWL çocuk yaş grubundaki üriner sistem taş hastalığı tedavisinde düşük morbidite, minimal anestezi ile ayaktan günübirlik uygulanabilirliği ve yüksek taşsızlık oranı ile sıkça kullanılan bir tedavi yöntemidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Çocukluk çağı üriner sistem taş hastalığında “extracorporeal shockwave lithotripsy” (eswl)’nin etkinliği ve güvenilirliği: klinik deneyimlerimiz
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, Cemal; Oğuz, Fatih; Beytur, Ali; Çimen, Serhan; Güneş, Ali
    Amaç: Beden dışı şok dalgaları ile taş kırma (ESWL) tedavisi, erişkin hastalarda olduğu gibi çocuk yaş grubunda da son yıllarda sıkça uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada kliniğimizde böbrek ve üreter taşları nedeniyle ESWL uygulanan çocuklarda tedavi sonuçlarını ve komplikasyonları retrospektif olarak değerlendirdik. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada Ocak 1998 ve Şubat 2013 arasında böbrek ve üreter taşlarının tedavisi için Stonelith PCK V-5 Lithotriptor cihazı kullanılarak ESWL uygulanan 282 pediatrik hastanın verileri değerlendirmeye alındı. ESWL işlemi supin pozisyonunda ve 20-45 dakikalık seanslar şeklinde yapıdı. Her ESWL seansında en az 2000 en fazla 3500 şok dalgası, 13 kV’dan başlayıp gereken hastalarda en fazla 17 kV olacak şekilde artırılarak uygulandı. Bulgular: Yüzbeş kız ve 177 erkek hastanın ortalama yaşı 10,41 (1-17) yıl idi. Ortalama taş yükü 1,3 cm2 (0,5-5 cm2) (böbrek taşları için 1,58 cm2, üreter taşları için 1,02 cm2) olup toplam 392 seans ESWL uygulandı. İki yüz dört hastada fentanil ve/veya ketamin ile sedoanaljezi gerekti. Tam taşsızlık oranı % 82,2 olarak bulundu. Seksen yedi hastada hematüri, 62 hastada da deri ekimozları minor komplikasyon olarak görüldü. Kalan taşların tedavisi için ek girişim olarak 14 hastaya üreterorenoskopi ve 19 hastaya da perkütan nefrolitotomi uygulandı. Sonuç: ESWL çocuk yaş grubundaki üriner sistem taş hastalığı tedavisinde düşük morbidite, minimal anestezi ile ayaktan günübirlik uygulanabilirliği ve yüksek taşsızlık oranı ile sıkça kullanılan bir tedavi yöntemidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The effect of melatonin on acetylsalicylic acid induced kidney and testis damage
    (Human & Experimental Toxicology, 2014) Altıntaş, Ramazan; Polat, Alaadin; Parlakpınar, Hakan; Vardı, Nigar; Beytur, Ali; Oğuz, Fatih; Sağır, Mustafa; Yıldız, Azibe; Duran, Zeynep Rümeysa
    The aim of this study was to evaluate the acute effect of high-dose acetylsalicylic acid (ASA) on kidney and testis, and the potential protective and therapeutic effects of melatonin on ASA-related pathology. A total of 40 rats were randomly divided into the following 5 groups (n ¼ 8): group 1: control, not given any drug; group 2: only 200 mg/kg ASA was given; group 3: 5 mg/kg melatonin was given 45 min before administering 200 mg/kg ASA; group 4: 5 mg/kg melatonin was given 45 min after administering 200 mg/kg ASA; and group 5: only 5 mg/kg melatonin was given. The histopathological changes and the biochemical findings; such as malondialdehyde (MDA), superoxide dismutase (SOD), catalase (CAT), glutathione peroxidase (GPX), reduced glutathione (GSH), and blood urea nitrogen (BUN) as well as serum creatinine (Cr) levels were evaluated. ASA significantly increased MDA levels in both kidney and testis, whereas it significantly decreased the values of SOD, CAT, GPX, and GSH in kidney and CAT levels in testis. Melatonin significantly decreased MDA levels in kidney and ameliorated it in testis, whereas it caused elevation in the levels of antioxidants. BUN and Cr levels were higher after ASA, whereas these levels were diminished after melatonin administration. The improvement obtained by melatonin on ASA-induced histological alterations was more prominent when it was used after ASA in kidney and before ASA in testis. In this study, we demonstrated the beneficial effect of melatonin on high-dose ASA-related pathology of kidney and testis for the first time.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The efficacy and reliability of extracorporeal shockwave lithotripsy (eswl) nin pediatric urolithiasis: Our clinical experiences
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2014) Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, Cemal; Oğuz, Fatih; Beytur, Ali; Çimen, Serhan; Güneş, Ali
    Öz: Amaç: Beden dışı şok dalgaları ile taş kırma (ESWL) tedavisi, erişkin hastalarda olduğu gibi çocuk yaş grubunda da son yıllarda sıkça uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada kliniğimizde böbrek ve üreter taşları nedeniyle ESWL uygulanan çocuklarda tedavi sonuçlarını ve komplikasyonları retrospektif olarak değerlendirdik. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada Ocak 1998 ve Şubat 2013 arasında böbrek ve üreter taşlarının tedavisi için Stonelith PCK V-5 Lithotriptor cihazı kullanılarak ESWL uygulanan 282 pediatrik hastanın verileri değerlendirmeye alındı. ESWL işlemi supin pozisyonunda ve 20-45 dakikalık seanslar şeklinde yapıdı. Her ESWL seansında en az 2000 en fazla 3500 şok dalgası, 13 kV dan başlayıp gereken hastalarda en fazla 17 kV olacak şekilde artırılarak uygulandı. Bulgular: Yüzbeş kız ve 177 erkek hastanın ortalama yaşı 10,41 (1-17) yıl idi. Ortalama taş yükü 1,3 cm 2 (0,5-5 cm2) (böbrek taşları için 1,58 cm 2, üreter taşları için 1,02 cm2) olup toplam 392 seans ESWL uygulandı. İki yüz dört hastada fentanil ve/veya ketamin ile sedoanaljezi gerekti. Tam taşsızlık oranı % 82,2 olarak bulundu. Seksen yedi hastada hematüri, 62 hastada da deri ekimozları minor komplikasyon olarak görüldü. Kalan taşların tedavisi için ek girişim olarak 14 hastaya üreterorenoskopi ve 19 hastaya da perkütan nefrolitotomi uygulandı. Sonuç: ESWL çocuk yaş grubundaki üriner sistem taş hastalığı tedavisinde düşük morbidite, minimal anestezi ile ayaktan günübirlik uygulanabilirliği ve yüksek taşsızlık oranı ile sıkça kullanılan bir tedavi yöntemidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Evaluation of children with inguinoscrotal ectopic adrenal tissues
    (Turkish Journal of Medical Sciences, 2013) Oğuz, Fatih; Yıldız, Turan; Beytur, Ali; Söylemez, Haluk; Altıntaş, Ramazan; Şamdancı, Emine; Alan, Saadet
    Öz (İngilizce): Aim: To evaluate 6 cases of inguinoscrotal ectopic adrenal nodules, which were detected in 2 hospitals. Materials and methods: A total of 296 male patients who had inguinoscrotal surgery between 2009 and 2011 were retrospectively evaluated. Bright yellow nodular lesions, resembling the adrenal tissue, were excised during surgery. Histopathologic examination of these samples was performed and the clinical data of the patients were evaluated. Results: Ectopic adrenal tissue was detected in 6 patients (2.02%). The mean age of the patients was 4.6 years (range: 3 months to 9 years) years. Ectopic adrenal nodules were localized in the spermatic cord, in the vicinity of the epididymis and appendix testis, on the epididymis, and on the tunica albuginea of an atrophic testis undergoing orchiectomy due to intraabdominal localization. Adrenal cortex cells were found in 5 patients, and both cortex and medullar cells were found in 1 patient. No malign transformation was detected. Hormonal, biochemical, hematologic, and urinary analyses did not yield any significant results. Conclusion: Inguinoscrotal ectopic adrenal tissues are incidentally detected lesions during surgical interventions. They are benign lesions associated with no significant symptoms. Nevertheless, it is considered to be of benefit to remove these tissues in order to perform histopathological evaluation for differential diagnosis.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The importance of instrument type in paediatric percutaneous nephrolithotomy
    (Urolithiasis, 2014) Altıntaş, Ramazan; Oğuz, Fatih; Taşdemir, Cemal; Beytur, Ali; Çimen, Serhan; Güneş, Ali; Çolak, Cemil
    We reported our experience with percutaneous nephrolithotomy in children and compared the outcomes, including the morbidity and success rates, regarding the instruments of different sizes. One hundred and seventythree paediatric patients, who underwent percutaneous nephrolithotomy in our clinic between 1999 and 2013, were assessed. According to the size of instruments used during surgery, three different groups were formed and the pre- and postopeartive outcomes were compared between the groups. 76 girls and 97 boys with a mean age of 9.24 (B17) years were assessed. Stone-free rates were 75.6 % in group 1 (n = 82) using 17 F nephroscope, 79.4 % in group 2 (n = 73) using 24 F nephroscope and 72.2 % in group 3 (n = 18) using 26 F nephroscope. Postoperative fever was seen in four, five and one patient in group 1, 2 and 3, respectively. Urinary infection was seen in one patient in group 1 and four patients in group 2. Mean haematocrit drop and stone burden were significantly lesser in group 1. No significant difference was seen in the duration of nephrostomy and hospitalization between the groups. The success rates obtained in the groups using different instrument types (paediatric or adult) were similar. However, age, weight, height, stone burden and bleeding were significantly lesser in group 1 that used paediatric type of instrument. As the most frequent complication of PNL, bleeding seems to be associated with stone burden, the diameter of dilatation and the calibre of instrument. To decrease the particular complications, paediatric type of instruments are convenient and do not affect the success.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The importance of instrument type in paediatric percutaneous nephrolithotomy
    (Urolithiasis, 2014) Altıntaş, Ramazan; Oğuz, Fatih; Taşdemir, Cemal; Beytur, Ali; Çimen, Serhan; Güneş, Ali
    We reported our experience with percutaneous nephrolithotomy in children and compared the outcomes, including the morbidity and success rates, regarding the instruments of different sizes. One hundred and seventythree paediatric patients, who underwent percutaneous nephrolithotomy in our clinic between 1999 and 2013, were assessed. According to the size of instruments used during surgery, three different groups were formed and the pre- and postopeartive outcomes were compared between the groups. 76 girls and 97 boys with a mean age of 9.24 (B17) years were assessed. Stone-free rates were 75.6 % in group 1 (n = 82) using 17 F nephroscope, 79.4 % in group 2 (n = 73) using 24 F nephroscope and 72.2 % in group 3 (n = 18) using 26 F nephroscope. Postoperative fever was seen in four, five and one patient in group 1, 2 and 3, respectively. Urinary infection was seen in one patient in group 1 and four patients in group 2. Mean haematocrit drop and stone burden were significantly lesser in group 1. No significant difference was seen in the duration of nephrostomy and hospitalization between the groups. The success rates obtained in the groups using different instrument types (paediatric or adult) were similar. However, age, weight, height, stone burden and bleeding were significantly lesser in group 1 that used paediatric type of instrument. As the most frequent complication of PNL, bleeding seems to be associated with stone burden, the diameter of dilatation and the calibre of instrument. To decrease the particular complications, paediatric type of instruments are convenient and do not affect the success.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İnfertilite nedeniyle eş spermi ile uygulanan 78 intrauterin inseminasyon (İUİ) siklusunun sonuçları ve İUİ başarısını etkileyen faktörler: Retrospektif bir çalışma
    (2005) Kılıç, Süleyman; Beytur, Ali; Altunoluk, Bülent; Beytur, Leyla; Oğuz, Fatih; Atmaca, Ruşen
    Öz: Bu çalışmamızda intrauterin inseminasyon (İUİ) sonuçlarımızın ve sonuçlar üzerine etkili faktörlerin değerlendirilmesini amaçladık. İnfertilite nedeniyle 35 eşte yaklaşık 1 yılda klomifen sitratla over stimulasyonu sonrası uygulanan 78 İUİ siklusunun sonuçları retrospektif analiz edildi. Sperm hazırlamada Discontinuous Gradient Centrifugation (DGC) yöntemi kullanıldı. Erkek-kadın yaşı ve infertilite süresi ortalamaları sırasıyla 29.94±4.72 yıl, 27.46±4.55 yıl ve 63.23±30.88 aydı. On erkek sigara içiyordu. On dört erkek varikoselektomi geçirmişti. Yedi erkekte sol varikosel saptandı. Bütün erkekler normospermikti. Eş başına maksimum 3 İUİ siklusu uygulanmıştı. Eş ve siklus başına gebelik oranları sırasıyla %20 (7/35) ve %8.97 (7/78) idi. Bütün gebelikler normal canlı doğumla sonuçlandı. Üç siklus arasında gebelik oranı açısından fark yoktu. Başarılı grupta erkek ve özellikle kadın yaşı ortalamaları istatistiksel olarak daha düşüktü (sırasıyla p=0.041, p=0.009). DGC sonrası yerinde hareketli sperm yüzdesi dışında bütün semen analizi parametrelerinde oldukça anlamlı düzelme gelişti. Ancak hiçbir parametrenin gebelik üzerinde etkisinin olmadığı saptandı. İnfertilite tipi-süresi ve sigara öyküsünün başarı üzerinde etkisi yoktu. Fizik muayenede varikosel saptanmayanlarda ve önceden başarılı varikoselektomi geçirmiş olanlarda daha yüksek gebelik oranları elde edildi. İnfertil çiftlerde İUİ başarısı üzerinde en etkili faktörler, erkek ve özellikle kadın yaşının genç olmasıdır. Erkekte varikosel olmaması veya başarılı tedavisi başarı üzerinde olumlu etkiler yaratıyor görünmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Intracavitary lesion caused by bladder wall stone and mimicking bladder tumor
    (2019) Topçu, İbrahim; Oğuz, Fatih; Geçit, İlhan; Sancaktar, Fatih; Akatlı, Ayşe Nur
    Abstract: We present a 28 year-old patient with insidental intramural stone covered by bladder mass. The pathology was rarely seen cystitisglandularis with intestinal metaplasia. During cystoscopy, stone was not seen, we resected the mass than stone was appeared inburied into the wall and removed from the bladder wall. The stone was fragmented with holmium laser. The pathology of the masswas cystitis glandularis with intestinal metaplasia whish is rarely seen and may be malign by the time. We followed up the patientwith cystoscopy every 3 months and no recurrens was detected.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Is there a relationship between chronic periodontitis and erectile dysfunction
    (The Journal of Sexual Medicine, 2013) Oğuz, Fatih; Eltaş, Abubekir; Beytur, Ali; Akdemir, Ender; Güneş, Ali
    Introduction. Chronic periodontitis (CP) is characterized with inflammation of the gingival tissues, which causes endothelial dysfunction in different organs. Aim. In this study, we investigated the association of CP with the erectile dysfunction (ED). Methods. The study group included 80 male patients with ED and 82 male patients without ED (control), aged between 30 and 40 years. The International Index of Erectile Function (IIEF) questionnaire was used to assess male sexual function, particularly the presence or absence of ED. Main Outcome Measures. The patients in the study and control groups were statistically compared according to their plaque index (PI), bleeding on probing (BoP), probing depth (PD), and clinical attachment level (CAL). Results. In the non-ED and the ED groups, the mean age was 35.7 4.8 and 34.9 4.9 years, respectively. Patients’ characteristics including body mass index, household income, and education status were similar in both groups (P > 0.05). Nineteen patients (23%) had severe CP in the non-ED group; 42 patients (53%) had severe CP in the ED group. Logistic regression analysis showed a significantly high association between ED and the severity of CP (odds ratio: 3.29, 95% confidence interval: 1.36–9.55, P < 0.01). The mean values of PI, BoP, and the percentages of sites with PD >4 mm and sites with CAL >4 mm were significantly higher in the ED group than in the control group (P < 0.05). The mean values of PD and CAL were not significantly different in the two groups (P > 0.05). The decayed, missing, filled teeth scores were also significantly higher in the ED group than in the non-ED group (P < 0.05). Conclusion. Our results have suggested that CP had a high association with ED in young adults at 30–40 years. We think that it will be of benefit to consider periodontal disease as a causative clinical condition of ED in such patients.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Mesanedeki Foley Kateter Artığına ve İyatrojenik Üretra Yırtığına Bağlı Gelişen Pelvik Apse Olgusu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Kiliç, Süleyman; Esenkaya, İrfan; Oğuz, Fatih; Altunoluk, Bülent; Baydinç, Can
    Bu yazıda mesanedeki foley kateter artığı ve iyatrojenik üretra yırtılmasına bağlı olarak 35 yaşında bir erkek hastada gelişen bir pelvik apse olgusunu sunmayı amaçladık.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Metastazı nedeniyle teşhis edilen asemptomatik dev renal kitle: Olgu sunumu
    (Journal of Clinical and Experimental Investigations, 2013) Altıntaş, Ramazan; Oğuz, Fatih; Taşdemir, Cemal; Beytur, Ali; Çimen, Serhan; Güneş, Ali
    Öz: Renal Hücreli Kanser genitoüriner sistemin en sık görülen malignitelerinden biridir ve yüksek mortalite oranlarına sahiptir. Hastaların %10-15’ i asemptomatiktir ve başka hastalıkların araştırılması için yapılan görüntüleme yöntemleri ile tesadüfen tespit edilmektedir. Metastazları en sık akciğer, kemik veya karaciğere olmaktadır. Bu makalede görüntüleme teknikleri neticesinde 18 cm’ye ulaşan boyutta retroperitoneal kistik kitlesi olan 64 yaşındaki erkek hasta sunulmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Oral amoxicillin clavulanic acid treatment in ürinary tract infections caused by extended spectrum beta lactamase producing organisms
    (Jundishapur Journal of Microbiology, 2014) Beytur, Ali; Yakupoğulları, Yusuf; Oğuz, Fatih; Otlu, Barış; Kaysadu, Halim
    Background: Extended-spectrum β-lactamases (ESBLs) are increasing problems. The involvement of ESBL-producing organisms is associated with higher rates of carbapenem usage in urinary tract infections (UTIs). Though some strains are susceptible to amoxicillin-clavulanic acid (AMC) in vitro, there is very less data about the consequences of AMC usage for such infections. Objectives: The purpose of this study was to evaluate the clinical and microbiological outcomes of AMC treatment in UTIs caused by AMC-susceptible ESBL-producing organisms. Patients and Methods: A retrospective cohort study was conducted in a tertiary care hospital. Forty-six out of 652 patients (F/M ratio: 32/14; mean age: 43.9 years) with ESBL-positive UTIs were eligible for this study. These patients had cystitis (n = 23), vesicoureteral reflux (n = 7), hyperactive bladder (n = 6), and prostatitis (n = 10). Data was collected via chart review and was statistically analyzed. Results: AMC-susceptible ESBL-producing Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae and K. oxytoca were identified as the causative agents in 31, 14, and 1 patients, respectively. Thirty-nine (84.7%) out of 46 patients were successfully treated with oral AMC. Additionally, 2 (4.3%) patients’ urine cultures turned to be negative, though their clinical complaints and leukocyturia had continued. In the remaining 5 (10.8%) patients, no positive clinical and microbiological response was obtained. Increased minimum inhibitory concentration levels of AMC (from 4 to > 256 µg/mL) were detected in these patients and the treatment failures were attributed to this developing resistance. We found that therapeutic failure was significantly more frequent in Klebsiella spp. than in E. coli (33.3% vs 6.5%, P = 0.029). Furthermore, no treatment failure was observed in pathogens with minimum inhibitory concentrations (MICs) ≤ 2 mg/mL, and the high AMC MIC (8 mg/mL) was associated with resistance development and therapeutic failure (71.4% vs. 5.1%, P = 0.0001). Conclusions: Our results suggested that amoxicillin-clavulanic acid may be a good oral antimicrobial which can be used for treatment of ESBL-positive UTIs, if the causative agent is susceptible to this antibiotic. However, some strains may develop resistance during therapy, especially in those exhibiting high AMC MICs.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim