Yazar "Pamukçu, Esra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Demodex sayısının çeşitli değişkenlere göre tanımlanmasında sıfır ağırlıklı ve hurdle regresyon modellerinin incelenmesi(İstatistik Araştırma Dergisi, 2012) Çolak, Cemil; Pamukçu, Esra; Çalık, Sinan; Karaman, ÜlküBu çalışmada, demodex sayısının çeşitli değişkenlere göre tanımlanmasında sıfır ağırlıklı regresyon modelleri ile hurdle regresyon modellerinin incelenmesi ve uyum ölçütleri kullanılarak, portör muayenesi için gelenlerden elde edilen bilgiler ile demodex sayısının yaşa, cinsiyete ve mesleğe göre etkilerinin tanımlanmasında en iyi sonuçları verecek modelin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmadaki veriler, Haziran 2007-Haziran 2009 tarihleri arasında Malatya Halk Sağlığı laboratuarına portör bakısı için gelen 156 kişiyi kapsamaktadır. Demodex sayısı cevap değişkeni; hastaların yaşı, cinsiyeti ve mesleği açıklayıcı değişkenler olarak belirlenmiştir. İstatistiksel analizde R 2.11.1 yazılım programı kullanılmıştır. Cevap değişkeni olarak ele alınan demodex sayısının %62.8’i sıfır değerli olduğu için sıfır ağırlıklı ve hurdle regresyon modelleri kullanılmıştır. Uygulama sonucunda modellerin birbirlerine göre üstünlüklerini belirlemede kullanılan AIC değerleri ZIP için 731.18, ZAP için 731.49, ZINB için 531.73 ve ZANB için 531.11 olarak elde edilmiştir. En düşük AIC değerine sahip olan model, ZANB olarak elde edilmiştir. Sıfır ağırlıklı ve hurdle regresyon modellerinde, sıfır değerlerinin önemli bir etkiye sahip olup olmadığı test edilmektedir. Eğer sıfır değerlerinin etkisi önemli değilse, bu durumda sıfır ağırlıklı regresyon modelleri ve hurdle regresyon modellerinin sonuçları ile Poisson regresyonu ve negatif binomiyal regresyon analiz sonuçları benzer olacaklardır. Bu çalışmada veri setinde var olan sıfır değerlerinin önemli bir etkiye sahip oldukları belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Demodex, Hurdle modeller, Sıfır ağırlıklı regresyon modelleri Demodex Sayısının Çeşitli Değişkenlere Göre Tanımlanmasında Sıfır Ağırlıklı ve Hurdle Regresyon Modellerinin İncelenmesi (PDF Download Available). Available from: https://www.researchgate.net/publication/259779324_Demodex_Sayisinin_Cesitli_Degiskenlere_Gore_Tanimlanmasinda_Sifir_Agirlikli_ve_Hurdle_Regresyon_Modellerinin_Incelenmesi [accessed Jan 08 2018].Öğe Demodex sayısının çeşitli değişkenlere göre tanımlanmasında sıfır ağırlıklı ve Hurdle regresyon modellerinin incelenmesi(İstatistik Araştırma Dergisi, 2012) Pamukçu, Esra; Çolak, Cemil; Çalık, Sinan; Karaman, ÜlküÖğe Effects of Aqueous Artichoke (Cynara scolymus) Leaf Extract on Hepatic Damage Generated by Alpha-Amanitine(2017) Özdemir, Necmi; Eröksüz, Yesari; Pamukçu, Esra; Kandemir, Fatih Mehmet;; Kaymaz, Mustafa BahadırAbstract: Dünyada mantar zehirlenmelerine bağlı ölümlerin yaklaşık 90%'ına Amanita phalloides türü mantarlar neden olmaktadır. Alfa-amanitin, bisiklik oktapeptid yapıda bu zehirlenmelerden sorumlu ana yapıdır. Bu çalışmada, enginar sulu yaprak ekstresinin oluşturulan toksisite üzerine etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada, Sprague-Dawley cinsi 28 erkek rat rastgele 4 gruba ayrıldı. Gruplar, kontrol grubu (serum fizyolojik 0.1 mL ip), alfa-amanitin (3 mg/kg tek doz ip), enginar yaprak ekstresi (oral 1.5 g/kg, 14 gün) ve tedavi uygulanan (alfaamanitin 3 mg/kg tek doz ip+ enginar yaprak ekstresi oral 1.5 g/kg, 14 gün) olmak üzere belirlendi. Alfa-amanitinin karaciğer malondialdehit (MDA) düzeyini arttırdığı, süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-Px), katalaz (CAT) aktiviteleri ile glutatyon (GSH) düzeyini düşürdüğü tespit edilmiştir. Enginar sulu yaprak ekstresi takviyesinin MDA seviyesini düşürürken antioksidan parametrelerde ve histopatolojik bulgularda iyileşmeye neden olduğu saptanmıştır. Çalışma sonucunda, alfa-amanitin kaynaklı karaciğer hasarına karşı enginarın sulu ekstresinin kullanımının, tedaviye destek olarak kullanılabileceği düşünülmektedir.Öğe Genetik epidemiyolojide kullanılan bazı araştırma tasarımları derleme(Turkiye Klinikleri Journal of Biostatistics, 2012) Çolak, Cemil; Pamukçu, Esra; Özer, AliGenetik epidemiyoloji, insan toplumunda ve onların aileden miras kalan özelliklerinde, hastalığa yol açan gen ve çevresel faktörlerin etkileşimini inceleyen bir bilim dalıdır. Son yıllarda kullanılmaya başlanılan tüm-genom çaplı araştırmalar, geniş hasta ve kontrol gruplarının, kısa sürede ve yüksek çözünürlükle analiz edilmesini mümkün kılarak genetik çalışmalara ivme kazandırmış, kalıtsal hastalıklara genetik bakışı farklılaştırmış ve yeni kavramlar yüklemiştir. Böylece genetiğin sadece basit, yüzeysel ve nadir karakteristiklerin kalıtımı ile ilgilendiği düşüncesi, günümüzde hayatın temel şekillenme süresinde genlerin oynadığı rolün anlaşılması şekline dönüşmüştür. Türkiye'de halk sağlığı çalışmalarında epidemiyolojik yöntemler sık olarak kullanılırken, genetik faktörlerin halk sağlığı üzerindeki olası etkilerinin incelenmesine duyulan ihtiyaç nedeniyle, bu alanda çalışan klinisyenlerin, genetik epidemiyoloji konusundaki ilgisinin arttığı gözlemlenmektedir. Epidemiyoloji, genellikle toplum tabanlı örneklemeyi kullanarak akraba olmayan kişiler üzerinde çalışırken; genetik epidemiyoloji, hastalıkla alakalı bir aile öyküsüne sahip, genetik olarak yüksek risk grubunda ve akraba olan belirli kişiler üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle genetik çalışmalarda kullanılan çalışma tasarımları da epidemiyolojide kullanılan genel tasarımlardan belirli şekillerde farklılıklar gösterebilmektedir. Bu derlemenin amacı, epidemiyolojik araştırmalarda kullanılan olgu kontrol ve kohort araştırma tasarımlarının, hastalıkların genetik yapı ve çevre ile olan ilişkisini incelerken nasıl kullanıldığı, bu tür araştırmaların planlama ve analizinde dikkat edilmesi gereken konuları açıklamak amacıyla literatürde var olan bazı makalelerin ve kitapların incelenmesi ve elde edilen bilgilerin özetlenmesidir.Öğe Genetik epidemiyolojide kullanılan bazı araştırma tasarımları derleme(Turkiye Klinikleri Journal of Biostatistics, 2012) Pamukçu, Esra; Özer, Ali; Çolak, CemilGenetik epidemiyoloji, insan toplumunda ve onların aileden miras kalan özelliklerinde, hastalığa yol açan gen ve çevresel faktörlerin etkileşimini inceleyen bir bilim dalıdır. Son yıllarda kullanılmaya başlanılan tüm-genom çaplı araştırmalar, geniş hasta ve kontrol gruplarının, kısa sürede ve yüksek çözünürlükle analiz edilmesini mümkün kılarak genetik çalışmalara ivme kazandırmış, kalıtsal hastalıklara genetik bakışı farklılaştırmış ve yeni kavramlar yüklemiştir. Böylece genetiğin sadece basit, yüzeysel ve nadir karakteristiklerin kalıtımı ile ilgilendiği düşüncesi, günümüzde hayatın temel şekillenme süresinde genlerin oynadığı rolün anlaşılması şekline dönüşmüştür. Türkiye’de halk sağlığı çalışmalarında epidemiyolojik yöntemler sık olarak kullanılırken, genetik faktörlerin halk sağlığı üzerindeki olası etkilerinin incelenmesine duyulan ihtiyaç nedeniyle, bu alanda çalışan klinisyenlerin, genetik epidemiyoloji konusundaki ilgisinin arttığı gözlemlenmektedir. Epidemiyoloji, genellikle toplum tabanlı örneklemeyi kullanarak akraba olmayan kişiler üzerinde çalışırken; genetik epidemiyoloji, hastalıkla alakalı bir aile öyküsüne sahip, genetik olarak yüksek risk grubunda ve akraba olan belirli kişiler üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle genetik çalışmalarda kullanılan çalışma tasarımları da epidemiyolojide kullanılan genel tasarımlardan belirli şekillerde farklılıklar gösterebilmektedir. Bu derlemenin amacı, epidemiyolojik araştırmalarda kullanılan olgu kontrol ve kohort araştırma tasarımlarının, hastalıkların genetik yapı ve çevre ile olan ilişkisini incelerken nasıl kullanıldığı, bu tür araştırmaların planlama ve analizinde dikkat edilmesi gereken konuları açıklamak amacıyla literatürde var olan bazı makalelerin ve kitapların incelenmesi ve elde edilen bilgilerin özetlenmesidir.Öğe Sistolik kan basıncının tahmininde yanlı regresyon yöntemlerinin kullanılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Pamukçu, Esra; Çolak, Cemil; Çalık, Sinan; Kuzu, ZülfiyeAmaç: Bu çalışmada, sistolik kan basıncının (SKB) tahmin edilmesinde En Küçük Kareler Regresyonu (LS), Ridge Regresyonu (RR) ve Temel Bileşenler Regresyonu (PCR) yöntemlerine ilişkin sonuçların incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma kesitsel ve analitik bir çalışma olup, karşılaştırma amacıyla herhangi bir kontrol grubu oluşturulmamıştır. Yaş, boy, karın çevresi, glikoz, HDL, LDL, üre, kreatinin, potasyum, HGB, HCT ve diastolik kan basıncı açıklayıcı değişkenler olarak ele alınmıştır. Veriler 1 Ekim 2009 ile 22 Aralık 2009 tarihleri arasında Fırat Üniversitesi Tıp Merkezi Kardiyoloji Polikliniğine gelen 128 hastadan elde edilmiştir. Bulgular: LS, RR ve PCR için belirlilik katsayıları sırasıyla 0.6003, 0.5876 ve 0.5994; hata kareler ortalamaları sırasıyla 13.305, 13.515 ve 13.319 olarak elde edilmiştir. RR yönteminde k Ridge parametresi; çoklu bağlantının giderildiği ve kuramsal beklentilere uygun sonuçlarının elde edilebildiği ilk değer olan 0.02 seçilmiştir. Sonuç: Diastolik kan basıncı, karın çevresi ve kreatinin değişkenlerinin, sistolik kan basıncının tahmininde kullanılabileceğine, PCR ve RR yöntemleri ile daha tutarlı ve durağan kuramsal beklentilere uygun tahminler elde edildiği sonucuna varıldı. PCR ve RR sonuçları incelendiğinde, PCR’nin RR’ye göre biraz daha iyi tahminler sağladığı belirlendi.Öğe Sistolik kan basıncının tahmininde yanlı regresyon yöntemlerinin kullanılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Pamukçu, Esra; Çolak, Cemil; Çalık, Sinan; Kuzu, ZülfiyeAmaç: Bu çalışmada, sistolik kan basıncının (SKB) tahmin edilmesinde En Küçük Kareler Regresyonu (LS), Ridge Regresyonu (RR) ve Temel Bileşenler Regresyonu (PCR) yöntemlerine ilişkin sonuçların incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma kesitsel ve analitik bir çalışma olup, karşılaştırma amacıyla herhangi bir kontrol grubu oluşturulmamıştır. Yaş, boy, karın çevresi, glikoz, HDL, LDL, üre, kreatinin, potasyum, HGB, HCT ve diastolik kan basıncı açıklayıcı değişkenler olarak ele alınmıştır. Veriler 1 Ekim 2009 ile 22 Aralık 2009 tarihleri arasında Fırat Üniversitesi Tıp Merkezi Kardiyoloji Polikliniğine gelen 128 hastadan elde edilmiştir. Bulgular: LS, RR ve PCR için belirlilik katsayıları sırasıyla 0.6003, 0.5876 ve 0.5994; hata kareler ortalamaları sırasıyla 13.305, 13.515 ve 13.319 olarak elde edilmiştir. RR yönteminde k Ridge parametresi; çoklu bağlantının giderildiği ve kuramsal beklentilere uygun sonuçlarının elde edilebildiği ilk değer olan 0.02 seçilmiştir. Sonuç: Diastolik kan basıncı, karın çevresi ve kreatinin değişkenlerinin, sistolik kan basıncının tahmininde kullanılabileceğine, PCR ve RR yöntemleri ile daha tutarlı ve durağan kuramsal beklentilere uygun tahminler elde edildiği sonucuna varıldı. PCR ve RR sonuçları incelendiğinde, PCR’nin RR’ye göre biraz daha iyi tahminler sağladığı belirlendi. Anahtar Kelimeler: Çoklu Bağlantı; Sistolik Kan Basıncı; En Küçük Kareler; Ridge Regresyon; Temel Bileşenler Regresyonu.Öğe Sistolik Kan Basıncının Tahmininde Yanlı Regresyon Yöntemlerinin Kullanılması+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Pamukçu, Esra; Çolak, Cemil; Çalık, Sinan; Kuzu, ZülfiyeBu çalışmada, sistolik kan basıncının (SKB) tahmin edilmesinde En Küçük Kareler Regresyonu (LS), Ridge Regresyonu (RR) ve Temel Bileşenler Regresyonu (PCR) yöntemlerine ilişkin sonuçların incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışma kesitsel ve analitik bir çalışma olup, karşılaştırma amacıyla herhangi bir kontrol grubu oluşturulmamıştır. Yaş, boy, karın çevresi, glikoz, HDL, LDL, üre, kreatinin, potasyum, HGB, HCT ve diastolik kan basıncı açıklayıcı değişkenler olarak ele alınmıştır. Veriler 1 Ekim 2009 ile 22 Aralık 2009 tarihleri arasında Fırat Üniversitesi Tıp Merkezi Kardiyoloji Polikliniğine gelen 128 hastadan elde edilmiştir. Bulgular: LS, RR ve PCR için belirlilik katsayıları sırasıyla 0.6003, 0.5876 ve 0.5994; hata kareler ortalamaları sırasıyla 13.305, 13.515 ve 13.319 olarak elde edilmiştir. RR yönteminde k Ridge parametresi; çoklu bağlantının giderildiği ve kuramsal beklentilere uygun sonuçlarının elde edilebildiği ilk değer olan 0.02 seçilmiştir. Sonuç: Diastolik kan basıncı, karın çevresi ve kreatinin değişkenlerinin, sistolik kan basıncının tahmininde kullanılabileceğine, PCR ve RR yöntemleri ile daha tutarlı ve durağan kuramsal beklentilere uygun tahminler elde edildiği sonucuna varıldı. PCR ve RR sonuçları incelendiğinde, PCR’nin RR’ye göre biraz daha iyi tahminler sağladığı belirlendi.