Yazar "Porsuk, Semra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çağdaş Sosyal Teoride Antonio Gramsci(2023) Tazefidan, Kenan; Porsuk, SemraBu çalışmanın temel amacı, çağdaş sosyal teoride Gramsci’nin görüşlerine odaklanmaktır. Güney İtalya’da 1891 yılında doğan Gramsci, hegemonya kuramıyla çağdaş sosyal teoriye ve modern sosyolojiye önemli derecede katkı yapmış bir teorisyendir. Gramsci, zihin dünyasında konuları analiz ederken ağırlıklı olarak hegemonya sözcüğünü kullanmıştır. Bu anlamda, Gramsci deyince akla gelen ilk kavram hegemonyadır. Hegemonya tahakkümle tezatlık oluştursa da temelde tahakküm ve hegemonya yan yanadır. Onun hegemonyaya verdiği önem anlamında sivil toplum-politik toplum ayrımına değinilmelidir. Gramsci, politik toplumun tahakküm temelli yapısının karşısına sivil toplumu öne çıkarır. Burada kilit nokta, politik toplumun zora dayalı niteliğine karşı sivil toplumun hegemonyaya bağlı yapısının konulmuş olmasıdır. Bu bağlamda, işin içine hegemonyayla birlikte ideoloji de girmektedir. Gramsci, politika ve iradeyi ön plana çıkarırken, hegemonyanın toplumsal meşruluk sorunu halledildikten sonra kurulduğunu ifade eder. Gramsci, 20. yüzyılın ilk yarısının en önemli Post- Marksist düşünürlerindendir. Bir üstyapı teorisyeni olan Gramsci, Marx’ın yapı odaklı çözümlemelerine ek olarak yeni anlamlar ilave etmiştir. Bu yönüyle de Gramsci, üstyapısal alanı daha fazla önemsemiştir. Gramsci, sosyolojik tahlillerinde ekonomik etkenlerin yanı sıra esas olarak kültürel alanın önemine dikkat çekmiştir. Bu çalışma, literatür taramasıyla elde edilen verilerle Gramsci’nin sivil toplum, hegemonya, üst yapı, ideoloji, kültür ve aydınlar gibi konularına yer verilmiştir. Ayrıca, yaşamı ve düşünce dünyasını saptama ve yorumlama amacı taşımaktadır.Öğe DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ UYGULANAN YÜKÜMLÜLERİN BAZI ÖZELLİKLERİNİN SUÇ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ(2022) Porsuk, SemraBu çalışmanın amacı denetimli serbestlik tedbiri uygulanan yükümlülerin bazı özelliklerinin yeniden suç işleme bakışı açısından değerlendirilmesidir. Çalışma, retrospektif bir bakış açısı benimsenerek 2018 yılı ceza evinden tahliye edilenlerin TÜİK istatistikleri, Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı verileri ile Malatya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde 2018 yılında koşullu salıverilen 1153 dosyanın sosyodemografik özelliklerinin incelenmesi ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın bulgularına bakıldığında yükümlülerin 25-34 yaş aralığının yoğun olduğu, kadınların erkeklere göre suça karışma oranlarının çok düşük olduğu görülmüştür. Suç tasnifi açısından ilk sırayı kişilere karşı işlenen suçlar alırken ikinci sırayı malvarlığına karşı suçlar almıştır. Yine kadınlar daha çok, malvarlığına karşı suçlar (hırsızlık) işlerken erkekler kişilere karşı suçları (yaralama) işlemiştir. Ayrıca en çok işlenen suç türü yaralama iken onu hırsızlık suçu takip etmiştir. Yükümlülerin eğitim seviyeleri düşük, evli olanların oranının yüksek olduğu, çocuk sahibi olanların yarıya yakınının 3 ve üzeri çocuğa sahip olduğu anlaşılmıştır. Yine ebeveyn durumlarına bakıldığında yaklaşık üçte birinin tek ebeveyne sahip olduğu ya da ikisinin de vefat ettiği görülmüştür.Öğe Düzeltme: Çağdaş Sosyal Teoride Antonio Gramsci(2024) Tazefidan, Kenan; Porsuk, SemraBu çalışmanın temel amacı, çağdaş sosyal teoride Gramsci’nin görüşlerine odaklanmaktır. Güney İtalya’da 1891 yılında doğan Gramsci, hegemonya kuramıyla çağdaş sosyal teoriye ve modern sosyolojiye önemli derecede katkı yapmış bir teorisyendir. Gramsci, zihin dünyasında konuları analiz ederken ağırlıklı olarak hegemonya sözcüğünü kullanmıştır. Bu anlamda, Gramsci deyince akla gelen ilk kavram hegemonyadır. Hegemonya tahakkümle tezatlık oluştursa da temelde tahakküm ve hegemonya yan yanadır. Onun hegemonyaya verdiği önem anlamında sivil toplum-politik toplum ayrımına değinilmelidir. Gramsci, politik toplumun tahakküm merkezli yapısının karşısında sivil toplumu daha çok önemser. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, politik toplumun zora dayalı niteliğine karşı sivil toplumun hegemonyaya bağlı yapısının konulmuş olmasıdır. Bu anlamda, hegemonyanın yanında ideoloji de işin içine girmektedir. Gramsci, irade ve politikayı önemserken, hegemonyanın ise toplumsal meşruluk problemi çözüldükten sonra inşa edildiğini vurgular. Gramsci, 20. yüzyılın ilk yarısının en önemli Post- Marksist düşünürlerindendir. Bir üstyapı teorisyeni olan Gramsci, Marx’ın yapı odaklı çözümlemelerine ek olarak yeni anlamlar ilave etmiştir. Bu yönüyle de Gramsci, üstyapısal alanı daha fazla önemsemiştir. Gramsci, sosyolojik tahlillerinde ekonomik etkenlerin yanı sıra esas olarak kültürel alanın önemine dikkat çekmiştir. Bu çalışma, literatür taramasıyla elde edilen verilerle Gramsci’nin sivil toplum, hegemonya, üst yapı, ideoloji, kültür ve aydınlar gibi konularına yer verilmiştir. Ayrıca, yaşamı ve düşünce dünyasını saptama ve yorumlama amacı taşımaktadır.Öğe Tehdit algısı olarak COVID-19 pandemisinin sosyal ilişkilere etkisi: Malatya örneği(İnönü Üniversitesi, 2024) Porsuk, Semra; Korkmaz, AbdullahBu çalışmanın amacı bireyleri ve toplumları derinden etkileyen Covid-19 pandemisinin tehdit olarak sosyal ilişkileri nasıl etkilediği, bireylerde ve toplumsal kurumlarda yaşanan değişimleri ve kurumların hangi önlemleri aldığını ortaya koymaktır. Karma yöntemin kullanıldığı bu çalışmada 378 kişiye anket uygulanmış ve 20 kişi ile de derinlemesine görüşme yapılmıştır. Pandemi süreci, bireylerin ve toplumsal kurumların işleyişinde çeşitli etkilere neden olmuştur. Araştırma sonucunda hastalık sürecinin bireyler arasında farklılık gösterdiğini ve katılımcıların büyük çoğunluğunun kendilerini pandemi süresince risk altında hissettiğini ortaya koymaktadır. Pandemi, toplumsal yaşamın neredeyse her alanında iz bırakmıştır. Toplumsal düzeyde en yaygın hissedilen duygular bunalım ve korku iken bu korkuların şekillenmesinde hastalığın kendilerine ve sevdiklerine bulaşma riski etkili olmuştur. Kadınların tehdit algısı erkeklerden daha yüksek çıkmıştır. Ayrıca dini inançlar ve sevilenlerin varlığı, bireylerin tehdit algısını hafifleten önemli unsurlar olarak belirlenmiştir. Toplumsal kurumlar açısından bakıldığında, pandemi sürecinde bireyler arası iletişim büyük ölçüde dijital platformlara kaymış ve fiziksel temas gerektiren davranışlardan kaçınılmıştır. Geleneksel sosyal etkinlikler neredeyse hiç yapılmamış ancak yakın kişilere yönelik taziye ziyaretleri kısmen de olsa sürdürülmüştür. Pandemi süresince toplumsal yapı içerisinde en çok etkilenen eğitim ve sağlık kurumları olmuştur. Ekonomik açıdan, özellikle küçük esnaf ve perakende sektörü büyük sıkıntılar yaşamıştır. Aile içi ilişkilerde olumlu değişimler gözlemlenirken, akraba ve komşuluk ilişkilerinde azalma görülmüştür. Çalışan anneler pandemide çocuk bakımı konusunda daha fazla zorluk yaşarken, yaşlı bireyler sosyal desteğe daha fazla ihtiyaç duymuştur. Böylece pandemi, toplumsal yapı ve kurumların dayanıklılığını sınamış, alandaki eksiklikleri ve gereklilikleri ortaya çıkarmıştır.