Yazar "Türköz, Ayda" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 19 / 19
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alt ekstremitenin iskemik damar hastalıklarında nörolitik lomber sempatektomi ( Üç olgu sebebiyle değerlendirme )(1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Gülcan, Öner; Ersoy, ÖzcanÖz: Nörolitik sempatik bloklar, sempatik sistem hastalıkları yanı sıra periferik damar hastalıkları ve refleks sempatik distrofilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yazımızda alt ekstrem ite iskemik damar hastalığı olan üç olgu sebebiyle fenol ile yapılan kimyasal nörolitik sempatektomi sunuldu ve tartışıldı.Öğe Alt Ekstremitenin İskemik Damar Hastalıklarında Nörolitik Lomber Sempatektomi (Üç Olgu Sebebiyle Değerlendirme)(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Gülcan, Öner; Ersoy, ÖzcanNöro/it/k sempatik bloklar, sempatik sistem hastalıkları yam sıra periferik damar hastalıkları ve refleks sempatik dlstrofilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yazımızda alt ekstremite iskemik damar hastalığı olan üç olgu sebebiyle fenol ile yapılan kimyasal nöroiitik sempatektomi sunuldu ve tartışıldı.Öğe Çocuklarda kaudal anestezide bupivakaine eklenen fentanil ile ketaminin karşılaştırılması(Anestezi Dergisi, 2004) Köroğlu, Ahmet; Gülhaş, Nurçin; Türköz, Ayda; Erdem, Sami; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Çalışmamızda, çocuklarda kaudal bupivakaine eklenen fentanil veya ketaminin kaudal anestezi kalitesi, duyusal blok seviyesi, motor blok süresi, postoperatif analjezi süresi ve analjezik gereksinimi ile ortaya çıkan yan etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. İnguinal herni onarımı yapılacak 1-8 yaş arasında 122 olgu çalışmaya alındı. Damar yolu açılırken sevofluran ile maskelenen olgulara kaudal anestezi ve cerrahi sırasında l-3mg kg?1 sa?1 propofol infüzyonu yapıldı. Grup I'e (n=43) 2mg kg?1 %0.25 bupivakain grup II'ye (n=40) 1mug kg?1 fentanil+2mg kg?1 %0.25 bupivakain, grup III'e (n=39) 0.5 mg kg?1 ketamin + 2mg kg?1 %0.25 bupivakain verildi. Olguların kaudal blok yapılmadan önce ve kaudal blok sonrası l0 dk arayla ortalama kan basıncı, kalp atım hızı, periferik oksijen satürasyonu, solunum sayısı, ETCO2 değerleri ve kullanılan toplam propofol miktarı kaydedildi. Blok başlama zamanı, duyusal blok seviyeleri, motor blok süresi, postoperatif analjezi süresi, kullanılan toplam analjezik miktarları ve komplikasyonlar kaydedildi. Ortalama duyusal blok seviyesi grup II ve III'de I'e göre anlamlı olarak daha yüksekti. Operasyon sonrası analjezik gereksinimi grup III'de T e göre anlamlı olarak daha azdı. Postoperatif analjezi süresi grup III'de diğer iki gruba göre anlamlı olarak daha uzundu. Sonuç olarak, bupivakaine eklenen fentanil veya ketamin kaudal anestezi kalitesini etkilemediği, ancak ketaminin postoperatif analjezi süresini uzatarak analjezik gereksinimini azalttığı kanısına varıldı.Öğe Dilate Kardiyomiyopatide Kombine Spínal- Epîdural Anestezi (Olgu Sunumu)+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Togal, Türkan; Türköz, Ayda; Kafkaslı, Ayşe; But, A.Kadir; Ersoy, M.ÖzcanWe reported the anesthetic management of caesarean section in a pregnant with dilated cardiomyopathy. She had no dyspnea and chest pain which were signs of congestive heart failure. Digitalis has been given to provide hemodynamic stabilization. Combined spinal-epidural block had been succesfully used in this case. There were no significant cardiovascular and respiratory changes in the mother and the baby during the operation. In the anesthesiological management of caesarean sections with dilated cardiomyopathy, combined spinal-epidural anesthesia can be used not only to minimize cardiovascular changes in the mother, but also to keep the neonate from respiratory depression.Öğe Dilate kardiyomiyopatide kombine spinal-epidural anestezi ( Olgu sunumu )(1998) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Kafkasyalı, Ayşe; But, A. Kadir; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Dilate kardiyomiyopatili bir gebede sezaryende anestezi uygulamasını rapor ettik. Dispne ve göğüs ağrısı şikayeti olmayan hastaya hemodinamik stabilizasyon için dijital preparatı verilmekteydi. Hastada kombine spinal-epidural blok başarıyla uygulandı. Operasyon sırasında annede ve bebekte belirgin bir kardiyovasküler ve respiratuar değişiklik izlenmedi. Dilate kardiyomiyopatili sezaryenda kombine spinal-epidural anestezi annedeki kardiyovasküler değişiklikleri azaltmak ve yenidoğanı solunum depresyonundan korumak için kullanılabilir.Öğe Gebelerde spinal anestezi: Mekanik faktörlerin hipotansiyondaki etkisi(Anestezi Dergisi, 2000) Türköz, Ayda; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Durmuş, Mahmut; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Gebeliğe bağlı fizyolojik ve kolumna vertebralisteki anatomik değişiklikler nedeniyle spinal anestezide lokal anesteziklere yanıt gebe olmayanlara göre farklı olabilmektedir. Bu çalışma gebelerde mekanik faktörler ile hipotansiyon arasındaki ilişkiyi analiz etmek için planlandı. Olgular; gebe olup spinal anestezi ile sezaryen yapılacaklar (GS, n=14) ve gebe olmayıp spinal anestezi ile jinekolojik girişim (GJ, n=13) uygulanacaklar olmak üzere iki gruba ayrıldı. 2,5 ml % 0.5'lik hiperbarik bupivakainin L3-4 aralığından intratekal uygulanmasından hemen sonra her iki gruptaki tüm olgulara sol lateral-tilt pozisyonu verildi. Gruplardaki en yüksek duyu bloğu seviyesi ortalaması sırasıyla GS için; T3.5 (T1-T6) ve GJ için T6 (T3-T8) saptandı ve iki grup arasında fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p < 0.05). Duyusal blok en üst seviyeye ulaşana kadar geçen zaman GS 'te 5.1±1.6 dakika iken GJ'de 6.4±1.3 dakika idi. Jinekolojik girişim yapılan olgularda en yüksek duyu bloğu seviyesi T5-6 olan 9 olgu saptandı ve bu olguların hiçbirinde kan basıncı değişikliği gözlenmezken gebelerde bu seviyede kalan 5 olgunun 3’ünde hipotansiyon belirgindi (p < 0.05). Sonuç olarak gebeliğe bağlı hipotansiyonda mekanik faktörlerin dışındaki diğer nedenlerin araştırılması gerektiğini düşünmekteyiz.Öğe Hickman kateteri uygulamasında erken dönem sonuçlarımız(1999) Türköz, Ayda; Toğal, Türkan; Gülcan, Öner; Ateş, Fehmi; Durmuş, Mahmut; Köroğlu, AhmetUzun süreli santral venöz bir yola gereksinim duyulan durumlarda, bu girişim, birçok merkezde genel veya lokal anestezi ile deneyimli cerrahi ekip tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada hematolojik malignitesi olan 20 olguda perkütan teknikle Hickman/Broviac kateteri takılmasında erken dönem tecrübelerimizi bildirdik. Bu teknikte implantasyon metodu ve karşılaşılan komplikasyonlar belirtildi. Teknik olarak 19 hastada başarı sağlandı (% 95). Hemotoraks ve aritmi insidansı benzerdi (% 5). Ortalama takılma süresi 45 dk idi. Bir hastada kateter ucu yer değiştirdi (% 5). Geç komplikasyon olarak sadece üç hastada kateter enfeksiyonu gelişti (% 15). Hickman kateterinin anestezistler tarafından da cerrah ve radyologlar kadar başarı ile takılabileceğini saptadık. Klinik olarak karşılaştığımız önemli komplikasyonların oranı kabul edilebilir düzeydeydi.Öğe Hickman Kateteri Uygulamasında Erken Dönem Sonuçlarımız(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Türköz, Ayda; Toğal, Türkan; Gülcan, Öner; Ateş, Fehmi; Durmuş, Mahmut; Köroğlu, AhmetUzun süreli santral venöz bir yola gereksinim duyulan durumlarda, bu girişim, birçok merkezde genel veya lokal anestezi He deneyimli cerrahi ekip tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada hematolojik malignitesi olan 20 olguda perkütan teknikle Hickman/Broviac kateteri takılmasında erken dönem tecrübelerimizi bildirdik. Bu teknikte impiantasyon metodu ve karşılaşılan komplikasyonlar belirtildi. Teknik olarak 19 hastada başarı sağlandı (% 95). Hemotoraks ve aritmi insidansı benzerdi (% 5). Ortalama takılma süresi 45 dk idi. Bir hastada kateter ucu yer değiştirdi (% 5). Geç komplikasyon olarak sadece üç hastada kateter enfeksiyonu gelişti (% 15). Hickman kateterinin anestezistler tarafından da cerrah ve radyologlar kadar başarı He takılabileceğini saptadık. Klinik olarak karşılaştığımız önemli komplikasyonların oram kabul edilebilir düzeydeydi.Öğe Ketamin ve anesteziden ayrılma reaksiyonu(1999) Türköz, Ayda; Sağıroğlu, EmelÇocuklarda premedikasyonda ketamin güvenli ve etkili bir ajandır. Ancak bazen ketamin kullanımı ile birlikte istenmeyen yan etkiler görülebilmektedir. Bu yazıda beş yaşında konjenital pitoz vakasında ketamin premedikasyonuna bağlı ortaya çıkan anesteziden ayılma reaksiyonu sunulmuştur.Öğe Ketamin Ve Anesteziden Ayrılma Reaksiyonu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Türköz, Ayda; Sağıroğlu, EmelÇocuklarda premedikasyorıda ketamin güvenli ve etkili bir ajandır. Ancak bazen ketamin kullanımı ile birlikte istenmeyen yan etkiler görülebilmektedir. Bu yazıda beş yaşında konjenital pitoz vakasında ketamin premedikasyonuna bağlı ortaya çıkan anesteziden ayılma reaks yonu sunulmuştur.Öğe Koroner arter cerrahisinde aprotinin ve traneksamik asit: 1) Koagülasyon sistemi, kan ve kan ürünleri transfüzyonu üzerine etkileri(Anestezi Dergisi, 2000) Türköz, Ayda; Köroğlu, Ahmet; Türköz, Rıza; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Aprotinin ve traneksamik asitin (TA) kan kaybı ve kan ürünleri transfüzyonuna etkilerini primer koroner arter bypass greftlemesi olgularında prospektif ve randomize olarak değerlendirdik.Altmış olgu üç gruba ayrıldı: Aprotinin alanlar (total 6 x 106 KIU, n=20, Grup A), Traneksamik asit alanlar (total 10 g, n=20, Grup T) ve ilaç almayanlar (n=20, Grup K). Demografik ve cerrahi özellikler, rutin koagülasyon testleri, plazminojen, fibrinojen ve D-dimer düzeyleri karşılaştırıldı. Operasyon sırasında ve postopertif kan kaybı saptandı. Kan ürünleri transfüzyonu standart bir protokole göre uygulandı. Aprotinin grubunda kardiopulmoner bypass (KPB) sonrası altıncı saatte aPTT (aktive parsiyel tromboplastin zamanı) diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı artarken (p<0.005), D-dimer düzeyi Grup A ve Grup T 'de anlamlı olarak azaldı (p<0.001). Plazminojen düzeyleri KPB'dan altı saat sonra Grup A da Grup K'dan (p<0.05) ve KPB'dan 24 saat sonra Grup T'de Grup K'dan (p<0.005) istatistiksel olarak daha düşüktü. Total kan kaybı aprotinin grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak (Grup A 792±44 ml, Grup K 1164±95 ml; p<0.01) daha azdı, fakat Grup T ile kontrol grubu arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (Grup T 942±72 ml). Ameliyat sırasında ve sonrasında tam kan ve kan ürünleri kullanımı Grup K'ya (6.35±1.12 U) göre Grup A'da (1.65±0.39 U; p<0.001) istatistiksel olarak azken, Grup T de (4.45±0.91 ml) Grup K'dan istatistiksel olarak farklı değildi.Sonuç olarak, aprotinin traneksamik asit ile karşılaştırıldığında, primer koroner arter bypass greftlemesinden sonra hemostazın sağlanmasında daha etkili olmaktadır. Başlık (İngilizce): Aprotinin and tranexamic acid in coronary artery bypass operations: 1) The effects on coagulation system, blood and blood products transfusion Öz (İngilizce): We evaluated the effects of aprotinin and tranexamic acid (TA) on blood loss and the need for transfusion of blood products in a prospective randomized study following primary coronary artery bypass grafting, surgery.Sixty patients were allocated to three groups: aprotinin (total dose 6 x 10<sup>6</sup> KIU, n=20, Group A), TA (total 10 g, n=20 Group T), and nonmedicated controls (n=20, Group C). Demographic, surgical data, routine coagulation tests, plasminogen, fibrinogen and D-dimer levels were compared. Intraoperative and postoperative blood loss were determined. Blood products were tranfused according to a standardized protocol. Whole blood aPTT (activated partial thromboplastin time) significantly increased in Group A compared to others (p<0.005). Aprotinin and tranexamic acid both reduced the levels of D-dimer (p<0.001) 6 hours after cardiopulmonary bypass (CPB). The levels of plasminogen were significantly low in Group A than Group C 6 hours after CPB (p<0.05) and in Group T than Group C 24 hours after CPB (p<0.005). Total blood loss was significantly reduced by aprotinin (Group A 792±44 ml, Group C 1164±95 ml; p0.01) but there was no significant difference by TA (Group T 942±72 ml). The use of whole blood and blood products during and after operation were significantly less in Group A (1.65±0.39 U) compared with Group C (6.35±1.12 U; p<0.001), and the difference was insignificant in Group T (4.45±0.91 ml). In conclusion, aprotinin is more effective in the improvement of hemostasis after primary coronary artery bypass grafting compared with TA.Öğe Koroner arter cerrahisinde aprotinin ve traneksamik asit: II) Miyokard, akciğer ve santral sinir sistemi üzerine etkileri(Anestezi Dergisi, 2000) Köroğlu, Ahmet; Türköz, Ayda; Temel, İsmail; Türköz, Rıza; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Kan kaybını azaltmak amacıyla kullanılan aprotinin ve traneksamik asitin kontrol grubu ile karşılaştırmalı olarak miyokard, akciğer ve santral sinir sistemi üzerine etkilerini primer koroner arter bypass greftlemesi yapılacak olgularda araştırmayı amaçladık.Altmış olgu üç gruba ayrıldı: Aprotinin uygulananlar (total doz 6x106 KIU, n=20, Grup A), traneksamik asit uygulananlar (total 10 g, n=20, Grup T) ve kontrol grubu (n=20, Grup K). Miyokard enzimleri (troponin I, CKMB, SGOT, LDH,), akciğer kompliyansı, rezistansı, PaO2/PAO2 ve PaO2/FiO2, laktat düzeyleri ve hemodinamik ölçümler kardiopulmoner bypass (KPB) öncesi ve sonrası çeşitli zaman periyotlarında belirlendi. Postoperatif mortalite, kognitif fonksiyon bozuklukları, yoğun bakımda kalış ve taburcu oluş süreleri kaydedildi. Troponin I düzeyi KPB'ın 6. saattinde kontrol grubunda diğer iki gruba göre anlamlı olarak yüksekti, ancak bu enzim yüksekliği normal sınırlar içerisindeydi (Grup A: 8.70±2.10; Grup T: 11.80±1.80; Grup K: 20.80±4.09 ng.ml-1 p=0.012). Postoperatif miyokard infaktüsü insidansı yine benzerdi (Grup A: 1 olgu; Grup T: 0 olgu; Grup K: 2 olgu). Akciğer rezistans, kompliansı, PaO2/PAO2 ve PaO2/FiO2 oranları, laktat düzeyleri ve hemodinamik değerler tüm ölçüm zamanlarında gruplar arasında istatistiksel olarak farklılık göstermedi. Postoperatif kognitif fonksiyon bozukluğu traneksamik asit grubunda istatistiksel olarak daha fazla saptandı (Grup A: 0 olgu; Grup T: 6 olgu; Grup K: 2 olgu; p=0.044). Mortalite, yoğun bakım ve hastanede kalış süreleri yine gruplar arasında farklı değildi. Bu bulgular yüksek doz aprotinin ve traneksamik asidin miyokard üzerine ilave yararlı veya zararlı etkisinin olmadığını desteklemektedir. Yine KPB'a bağlı akciğerde oluşan değişiklikleri önlemede her iki ilacın ilave bir etkisini gözlemedik. Kognitif fonksiyon bozukluğu insidensi traneksamik asit tedavisiyle daha yüksek olduğu bulundu. Sonuç olarak kalp ameliyatlarında primer hemostatik amaçlı kullanılan aprotinin ve traneksamik asidin kalp, akciğer ve santral sinir sistemi üzerine ilave koruyucu etkisini gözlemlemezken traneksamik asit grubunda kognitif fonksiyon bozukluğunun daha sık olarak oluşması dikkat çekiciydi. Başlık (İngilizce): Aprotinin and tranexamic acid in coronary artery bypass surgery: II) The effects on myocardium, lung and central nervous system Öz (İngilizce): The effects of aprotinin and tranexamic acid (TA), used mostly to reduce the blood loss on myocardium, lung and central nervous system were investigated and compared with control group in a prospective and randomized study following primary coronary artery bypass grafting. Sixty patients were allocated into three groups: aprotinin (total dose 6 x 10<sup>6</sup> KIU, n=20, Group A), TA (total 10 g, n=20 Group T), and nonmedicated controls (n=20, Group C). Myocardial enzymes (troponin I, creatine kinase isoenzyme (CKMB), SGOT, LDH), pulmonary compliance, resistance, PaO<sub>2</sub>/PAO<sub>2</sub> and PaO<sub>2</sub>/FIO<sub>2</sub>, lactate level and hemodynamics parameters were assessed before CPB (cardiopulmonary bypass) and following CPB in various periods. Postoperative mortality, cognitive dysfunction, stay in intensive care unit and hospital discharge times were recorded. Troponin I levels increased in the control group compared with the remaining two groups 6 hours after CPB but this increase was within normal ranges (Group A: 8.70±2.10; Group T: 11.80±1.80; Group K: 20.80±4.09 ng.mL<sup>-1</sup>; p=0.012). The incidence of postoperative myocardial infarction was similar in all groups (Group A: 1 patient; Group T: none; Group K: 2 patients). Pulmonary resistance, compliance, PaO<sub>2</sub>/PAO<sub>2</sub> and PaO<sub>2</sub>/FiO<sub>2</sub> , lactate level and hemodynamic parameters were not statistically different after CPB. Postoperative cognitive dysfunction was statistically significant in Group T (Group A: none; Group T: 6 patients; Group C: 2 patients; p=0.044). Mortality, stay in intensive care unit and hospital discharge times were not different within the groups. Our results suggested that high dose aprotinin and TA had no additional benefit or harmful effect on myocardium. Also, we did not observe any additional positive effect to prevent CPB induced lung injury in both drugs. The cognitive dysfunction incidence was higher with TA therapy. In conclusion, for aprotinin and TA used for primary hemostasis in cardiac surgery, the additional protective effects on the heart, lung and central nervous system have not been confirmed, whereas for TA , cognitive dysfunction has been found to be strikingly more common.Öğe Pulmoner hipertansif mitral kapak darlığında izofluran ve sevofluran'ın hemodinamik etkileri(Anestezi Dergisi, 2002) But, A. Kadir; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Toprak, Hüseyin İ.; Çolak, Cengiz; Ersoy, M. ÖzcanÖz: İzofluran ve sevofluran klinik özelliklerinden dolayı kalp cerrahisinde yaygın olarak kullanılmakta olmasına karşın, pulmoner hipertansif mitral darlıklı olgularda pulmoner ve kardiyovasküler etkileri ile ilgili yeterli çalışma bulunamamıştır. Mitral darlığı nedeniyle kapak replasmam yapılacak pulmoner hipertansif 40 olgu rastgele izofluran (Gi, n=20) ve sevofluran (Gs, n=20) gruplarına ayrıldı. İndüksiyon sonrası anestezi, Gi, grubunda 1 MAK izofluran ve Gs grubunda 1 MAK sevofluran ile sağlandı. Anestezi indüksiyonundan önce (t0), entübasyon sonrası (t1) ve kanülasyon başlamadan hemen önce (t2); santral venöz basınç (SVB), ortalama pulmoner arter basıncı (OPAB), pulmoner kopiller oklüzyon basıncı (PKOB), kardiyak indeks (Kİ), pulmoner vasküler rezistans indeksi (PVRİ) ve sistemik vasküler rezistans indeksi (SVRİ) saptandı. Kalp hızı (KH) ve ortalama arter basıncı (OAB) ise yukarıdaki ölçüm zamanlarına ek olarak insizyon (ti) ve sternotomi (ts) sırasında kaydedildi. KH, gruplar arası değerlendirmede sadece t2'de farklı bulunurken, grup içi değerlendirmede ise Gs'de t0'a göre t2'de istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş vardı (p<0.05). Diğer hemodinamik ölçümler, gruplar arası değerlendirmede anlamlı bir farklılık göstermedi. Grup içi değerlendirmede; her iki grupta da OAB, OPAB, PKOB ve Kİ t0'a göre hem t1 hem de t2' de anlamlı olarak azalırken, SVB ise t0'a göre t2'de azaldı (p<0.05). Sonuç olarak, pulmoner hipertansif mitral darlıklı olgularda izofluran ve sevofluran ile 1 MAK konsantrasyonda benzer şekilde OPAB, OAB'deki düşüş SVB'deki azalma ile birlikteydi. Ancak bu durum 1 MAK konsantrasyonda müdahale gerektirecek bir düşüş değildi ve Kİ'deki azalma klinik olarak kabul edilebilir düzeydeydi. Çalışmada elde edilen verilere dayanarak her iki ajanın da, pulmoner hipertansif mitral darlığı olan olgularda güvenle kullanılabileceği kanısına varıldı.Öğe Rokuronyumun Oluşturduğu Sinir-Kas Bloğu Üzerine İzofluran, Halotan Ve Sevofluranın Etkileri(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Şahin, Ş.Hamit; toprak, H.İlksen; Ersoy, M.Özcanİnha/asyon anestetiklerinin kas gevşetici ajanları değişik derecelerde etkilediği bilinmesine rağmen, yeni bir kas gevşetici olan rokuronyum üzerine etkileri hakkında az araştırma mevcuttur. Bu çalışmanın amacı inhalasyon anestetiklerinden halotan, sevofluran ve isofluranm, rokuronyumun sinir-kas blokajı üzerine etkilerini araştırmaktır. Etik komitenin iznini takiben elektif cerrahi geçirecek ASA /-//, 23-70 yaş arasında her iki cinsten, 30 olgu çalışmaya dahil edilip, rasgele üç gruba ayrıldı. Anestezi indüksiyonu sodyum tiyopental 6 mg/kg, Hdokain 1 mg/kg ve fentanil 1 /ug/kg ile, kas gevşemesi rokuronyum 0.6 mg/kg He intravenöz olarak sağlandıktan sonra, anestezi %66 N2O/O2 karışımına, I.grupta halotan %0.8, ILgrupta izofluran %1.2, IILgrupta sevofluran % 1.7 end-tidal konsantrasyonda eklenerek idame ettirildi. Sinir-kas monitorizasyonu TOF-Guard (Biometer) sinir stimülatorü kullanılarak sağlandı. İndüksiyon sonrası supramaksimal uyarıya yamt kalibrasyonunu takiben birinci dakikada olgulara 0.6 mg/kg rokuronyum verilerek 60 saniye sonra entübasyon gerçekleştirildi. Entübasyon koşulları mükemmel, iyi, kötü ve yetersiz olarak değerlendirildi. Etki başlama zamam ÇT1 max) klinik etki süresi (Tj°/o 25) ve derlenme süresi (T1%25-%75) kaydedildi. Sonuçlar Kruskal-Wall'ıs testi ve Varyans analiziyle değerlendirildi. Rokuronyumun blok zamanlarına halotan, izofluran ve sevofluranın etkileri arasında etki başlama zamam ve klinik etki süresi karşılaştırıldığında istatistiksel olarak fark bulunmadı (p>0.05). İstatistiksel olarak farlılık saptanan derlenme sürelerinde ise sevofluran grubunda derlenme diğer gruplara göre en uzun saptandı, halotan grubu ise en kısa derlenme süresine sahipti (p<0.05). Sonuç olarak 0.6 mg/kg rokuronyumun blok sürelerine 1 MAC konsantrasyonda halotanın, izofluranın ve sevofluranın etkilerinin benzer olduğu, bu dozda halotan anestezisinde daha hızlı, sevofluranda ise daha yavaş bir derlenme olduğu kanısına varıldı.Öğe Spinal anestezi ile sezaryen uygulamasında profilaktik intravenöz efedrinin yenidoğan laktik asit düzeyine etkisi(1999) Türköz, Ayda; Gökdeniz, Remzi; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Ersoy, ÖzcanÇalışmamızda termde spinal anestezi ile elektif sezaryen uygulanacak 30 sağlıklı gebe rasgele iki gruba ayrıldı, Spinal anestezi sonrası duysal blok başlar başlamaz efedrin infüzyonu (yaklaşık 5mg/dk) uygulanan (grup I, n=15) veya annenin kan basıncı bazal değerden %20'den fazla azaldığında intravenöz bolus 10 mg efedrin verilenler (grup II, n=15) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Anne ve yenidoğanın kan basıncı ile kalp hızı kaydedildi. Bulantı ve kusma insidansı belirlendi. Anne ve bebeğin asit-baz durumu ve laktat düzeyleri karşılaştırıldı. Sistolik kan basıncı bolus grubunda infüzyon grubuna göre anlamlı olarak düşüktü (p<0.05). İnfüzyon grubunda bir hastada bulantı (%6) bolus grubunda 10 hastada bulantı ve kusma (%66) görüldü (p<0.05). Umbilikal arter pH'ı bolus grubunda belirgin olarak düşüktü (p<0.05), ancak her iki grup arasında yenidoğanın Apgar skoru ve kan laktik asit düzeyleri yönünden fark saptanmadı. Sonuç olarak, spinal anestezi ile sezaryen uygulanacak sağlıklı gebelerde hipotansiyon şiddetli olsa bile hipotansif kalma süresinin uzun olmaması yenidoğanı laktik asidozdan koruyan önemli bir faktördür.Öğe Spinal Anestezi İle Sezaryen Uygulamasında Profilaktik İntravenöz Efedrinin Yenidoğan Laktik Asit Düzeyine Etkisi +(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Türköz, Ayda; Gökdeniz, Remzi; Togal, Türkan; Toprak, Hüseyin İksen; Ersoy, ÖzcanÇalışmamızda termde spinal anestezi He elektif sezaryen uygulanacak 30 sağlıklı gebe rasgele iki gruba ayrıldı. Spinal anestezi sonrası duysal blok başlar başlamaz efedrin in füzyonu (yaklaşık 5mg/dk) uygulanan (grup I, n=15) veya annenin kan basıncı baza! değerden %20'den fazla azaldığında intravenöz boius 10 mg efedrin verilenler (grup II, n=15) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Anne ve yenidoğanrn kan basıncı He kalp hızı kaydedildi. Bulantı ve kusma insidansı belirlendi. Anne ve bebeğin asit-baz durumu ve laktat düzeyleri karşılaştırıldı. Sistolik kan basıncı bo/us grubunda infüzyon grubuna göre anlamlı olarak düşüktü (p<0.05). İnfüzyon grubunda bir hastada bulantı (0%6) bolus grubunda 10 hastada bulantı ve kusma (%66) görüldü (p<0.05). Umbilikal arter pH'ı boius grubunda belirgin olarak düşüktü (p<0.05), ancak her iki grup arasında yenidoğanrn Apgar skoru ve kan laktik asit düzeyleri yönünden fark saptanmadı. Sonuç olarak, spinal anestezi He sezaryen uygulanacak sağlıklı gebelerde hipotansiyon şiddetli olsa bile hipotansif kalma süresinin uzun olmaması yenidoğarn laktik asidozdan koruyan önemli bir faktördür.Öğe Sturge-Weber Sendromu Ve Anestezi (Olgu Sunumu)(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Togal, Türkan; Durmuş, Mahmut; Türköz, Ayda; Köroğlu, Ahmet; Erdem, Sami; Ersoy, M.ÖzcanPeroperative management and anesthetic approach was discussed with regard to a for years old girl ha ving Sturge- Weber syndrome. General anesthesia was performed in the patient who was scheduled to undergo reconstructive surgery. No complication was observed during and after the procedureÖğe Trakeobronşial yabancı cisim aspirasyonları: Bazı sorunlar ve öneriler(Ulusal Travma Dergisi, 1999) Soysal, Ömer; Yıldırım, Zeki; Türköz, Ayda; Özdemir, HasanÖz: Yabancı cisim aspirasyonları acil tedavi gerektirir. Bu nedenle de her bölge hastanesinde tedavi edilmesi gereken bir antitedir. Yabancı cisim aspirasyonlarımn tedavisinin bazı temel prensipleri olmasına karşın, her olgunun kendine özgü özellikleri vardır. Kliniğimizde 61 olguda yabancı cisim aspirasyonu nedeniyle bronkoskopiyapıldı: Genelyabancı cisim aspirasyonu konusu yanında bazı özel sorunlar tartışıldı.Öğe Turgut Özal Tıp Merkezinde Ameliyat Olan Hastalarda Serum Kolinesteraz Aktiviteleri+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Kurçer, Zehra; Şahna, Engin; Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Kurçer, Mehmet A.; Birincioğlu, MustafaMalatya Turgut Özal Tıp Merkezi’ne ameliyat olmak için başvuran hastalarda, serum kolinesteraz düzeylerini ve enzim düzeylerinin yaş ve cinsiyete göre dağılımını belirlemektir. Materyal ve Metod: Bu çalışmada, Turgut Özal Tıp Merkezi’nde ameliyat olan, 96 (%44.2) erkek ve 121 (%55.8) kadın hastanın serum kolinesteraz aktiviteleri enzim-spektrofotometrik yöntemle tayin edildi. Bulgular: Enzim düzeyi, erkeklerde 7092±226 U/ml, kadınlarda 6804±207 U/ml olarak bulundu (p=0.58). 0-15 yaş grubu erkek hastalardaki enzim aktivitesi (8680±525 U/ml), 40 ve üzeri yaş grubuna (6567±330 U/ml) göre anlamlı düzeyde yüksekti (p=0.01). Kadınlarda ise, yaş grupları arasında anlamlı bir fark bulunmadı (p=0.06). Yaş gruplarında; 16-40 yaş grubu kadın hastalardaki enzim aktivitesi (6335±308 U/ml), 16-40 yaş grubu erkek hastalara (7316±334 U/ml) göre anlamlı düzeyde düşüktü (p=0.04). Tüm hastaların %10.6’sında enzim düzeyi normal sınırların altında (<4100 U/ml) idi. Bu oran, erkeklerde %8.3, kadınlarda ise %12.4 olarak bulundu. Sonuç: Özellikle 41 yaş ve üzerindeki erkeklerde ve 16-40 yaş grubu kadınlarda anestezi öncesinde serum kolinesteraz düzeyinin ölçülmesi daha anlamlı olabilir.