Yazar "Türkmen, Emine" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adrenal ectopia within the wall of an ovarian serous cystadenoma(2006) Usta, Ufuk; Türkmen, Emine; Aydın, Nasuhi EnginAbstract: Ektopik adrenal çocuklarda nispeten sık görülen bir durumdur. En sık lokalizasyon erkek genital sistemi, özellikle de spermatik korddur. Kadın genital sistemi de ektopik adrenal dokusunun sık görüldüğü bir bölgedir, ancak over lokalizasyonu çok nadirdir. Yirmi bir yaşında kadın hasta karında şişlik, pelvik ağrı ve menstrüasyon düzensizliği nedeniyle başvurdu. Ultrasonografide sol ovarian bölgede 25 cm çaplı kistik kitle saptandı. Ameliyatla çıkartılan kist seröz sıvıyla doluydu ve duvarında 0.2 cm çapta sarı renkte nodül görüldü. Mikroskobik bakıda kist iç yüzü seröz kübik epitelle döşeliydi. Kist duvarındaki nodül ise iyi sınırlıydı ve adrenal dokudan oluşuyordu. Patolojik tanı, seröz kistadenom ve ektopik adrenal doku olarak geldi.Öğe Hyperkeratosis Follicularis et Parafollicularis in Cutem Penetrans (Kyrle Hastalığı): Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Haltaş, Hacer; Türkmen, Emine; Edalı, Mehmet NaciKyrle hastalığı etyolojisi belli olmayan ve nadir görülen bir dermatozdur. Klinik ve histolojik olarak perforasyonla giden hastalıklarla ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Daha önceden herhangi bir hastalığı bulunmayan 23 yaşında erkek hastada gelişen kronik böbrek yetmezliğine paralel ciltte oluşan lezyonlar Kyrle hastalığı olarak tanımlandı ve literatür eşliğinde sunulmaya değer bulundu.Öğe İzole renal kist hidatik: olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri, 2012) Bozdağ, Zehra; Türkmen, Emine; Doğan, Metin; Güzel, Zeki; Kırımoğlu, HaleHidatik kist, Echinococcus granulosus’ un larval formlarının sebep olduğu dünyanın birçok yerinde ciddi sağlık problemlerine neden olan paraziter bir hastalıktır. Karaciğer ve akciğerler en sık yerleşim yerleridir. Böbrek tutulumu tüm olguların %2-4’ ünü oluşturmaktadır. Hastalık yerleştiği organlarda oluşturduğu hasar ve komplikasyonlar sonucu ölüme sebep olabileceğinden, çeşitli radyolojik ve serolojik yöntemler ile erken tanınması önemlidir. Sadece böbrekte görülen hidatik kist çocukluk çağında nadir görüldüğünden dolayı, bu vakayı sunduk.Öğe Liver pathology and cell proliferation after calcineurin ınhibitors and antiproliferative drugs following partial hepatectomy in rats(Transplantation Proceedings, 38(2), 622–626., 2006) Kırımlıoğlu, Hale; Kırımlıoğlu, Vedat; Yılmaz, Sezai; Çoban, Sacid; Türkmen, Emine; Ara, CengizImmunosuppressants are the cornerstones of treatment after solid organ transplantation. This study investigated the pathology and cell proliferation following partial hepatectomy (PH) in rats undergoing immunosuppressive treatment. After 1 day, all rats were subjected to 70% PH. Groups A and B (n 10) received calcineurin inhibitors subcutaneously: either FK506 or cyclosporine (CyA). Groups C and D (n 10) received antiproliferative drugs: either mycophenolate mofetil (MMF) or sirolimus (SRL) by gavage. A control group (n 5) received 1 mL of tap water daily. On postoperative day 2, all rats were sacrificed to obtain liver tissue for pathologic examination. Using immunohistochemistry we separately examined the hepatectomy surface and the liver parenchyma. In the parenchyma, the Ki-67 indices were higher in the CyA and FK506 groups and lower in the SRL and MMF groups compared with controls (P .01). CyA had the highest and MMF the lowest values. On the hepatectomy surface, Ki-67 indices and TGF-alpha expressions were higher in the CyA group and lower in the SRL and MMF groups compared with the control group (P .01). Slightly higher values in the FK506 group were not significantly different compared with the control group (P .05). All groups other than FK506 showed prominent cholangiolar epithelial phenotypes compared with the control group. In the CyA and SRL groups, the number of cholangiolar cells was higher (P .01), and in the MMF group lower than in the control group (P .01). Among all groups, SRL had the highest values.Öğe Malatya Devlet hastanesi patoloji laboratuvarına gelen smearlerin enfeksiyon ajanları açısından değerlendirilmesi(2010) Karcı, Erdal; Beytur, Leyla; Karadan, Mesut; Türkmen, Emine; Fırat Yüce, Pınar; Çalık, Sinan; Karaman, ÜlküÖz: Asemtomatik veya semptomatik bulgular veren vajinal enfeksiyonların görülme oranı yüksek olup genellikle parazitler, mantarlar ve bakteriler nedeniyle oluşmaktadırlar. Çalışmada Beydağı Devlet hastanesi patoloji laboratuarına servisit ön tanısı ile alınan smear örneklerinin Papanicolaou (PAPS) boyası ile boyandıktan sonra enfeksiyon ajanları yönünden değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmada 1191 örnek incelenmiş ve %4.8 candida, %7.1 cocobasil, %0.3 Trichomonas vaginalis gözlenmiştir. Olguların %97.5 inde enfeksiyona bağlı lökositoz saptanmıştır. Diğer taraftan hastalardan alınan anemneze göre vajinit enfeksiyonuna neden olabilecek ajanlar hakkında bilgilerinin olmadığı tespit edilmiştir. Hastalar adet düzensizliği, kasık ağrısı ve akıntı şikayeti ile başvurmuş olup enfeksiyon tespit edilenlerin tedavileri eşleri ile birlikte yapılmış ve genel bilgi verilmiştir. Sonuç olarak kadınlarda servisite neden olabilecek etkenler, bulaşma ve korunma yolları ile ilgili halk sağlığı eğitimlerinin verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Öğe Myofibrosarkom: Nadir bir tümör(2004) Önal, Erguvan Rezzan; Alkan, Alpay; Elmalı, Nurzat; Edalı, M. Naci; Türkmen, EmineAMAÇ: Myofibrosarkom başlıca myofibroblastlardan oluşan nadir bir tümördür. Genellikle ileri yaşlarda (64-85 yaş) görülür. En sık yerleşim yerleri baş ve boyun, ekstremiteler ve gövdedir. Bu yazıda, 58 yaşındaki bir bayan hastada gelişen, sağ Uyak bölgede yerleşmiş bir myofibrosarkom olgusu sunulmuştur. GEREÇ ve YÖNTEM: Hematoksilen-eozin boyalı kesitler incelendi. Masson's trichrome ve periodic acid schiff (PAS) boyaları yanısıra streptavidin-biotin tekniği ve substrat olarak diaminobenzidin kullanılarak a-smooth muscle actin (ct-SMA), sarcomeric actin, desmin, vimentin, pancytokeratin (panCK), epithelial membrane antigen (EMA), S-100, CD68 ve leukocyte common antigen (LCA) için immünohistokimyasal inceleme yapıldı. BULGULAR: Mikroskopik incelemede eozinofilik sitoplazmalı, yuvarlak-oval şekilli, bazısı iğsi görünümde nukleusları olan pleomorfik hücrelerden meydana gelen tümöral oluşum izlendi. Masson's trichrome ve PAS ile pozitif boyanma gösteren kollajen dokusu saptandı, immünohistokimyasal incelemede ct-SMA ve vimentin ile kuvvetli pozitif boyanma saptanırken, panCK ve EMA ile zayıf ve fokal pozitiflik izlendi. Sarcomeric actin, desmin, S-100, CD68 ve LCA negatifti. Bu bulgularla, 'yüksek grade'li myofibrosarkom'tanısı koyuldu. SONUÇ: Sunulan olgu iki taraflı akciğer metastazları ile 24 aylık takip süresi sonunda kaybedilmiştir. Bu, sözkonusu tümörün ağır seyirli olduğunu desteklemektedir. Sonuç olarak, halen tartışmalı bir kavram olan myofibrosarkomun diğer yumuşak doku tümörleri içindeki yeri net olarak belirlenmelidir ve bunun için daha çok sayıda ve daha ileri düzeyde incelemeler gerekmektedir.Öğe Parmakta yerleşen ağrısız bir kutanöz anjioleiomyoma(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2012) Şahin, Nurhan; Yılmaz, Hatice; Türkmen, Emine; Aydın, FeraySolitary cutaneous angioleiomyoma is known as a benign tumor which originates from the smooth muscle of veins. It is usually found in lower extremities, sometimes located in hands. We present a 72 year old male with a painless 2.5 cm tumour in his right third finger for ten years. Histopathological examination showed tumor with dilated multiple cavernous vessels smooth muscle cells. The case was diagnosed as angioleiomyoma with cavernous type. There was no recurrence after three months following the excision.Öğe Perikardiumun multiloküler mezotelyal inklüzyon kistleri(Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Önal, Erguvan Rezzan; Türkmen, Emine; Gökçe, Hasan; Aydın, N. EnginAMAÇ: Multiloküler mezotelyal İnklüzyon kistleri (benign kistik mezotelyomalar), çoğunlukla genç kadınlarda, pelvik peritonda ortaya çıkan lezyonlardır. Plevra, inguinal bölge, aortun adventisyası ve perikard gibi nadir yerleşim yerleri de bildirilmiştir. Bu yazıda, perikardiumdan kaynaklanan iki nadir olgu sunulmuş ve bu lezyonların klinik açıdan önemlerinin irdelenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEM: Rutin olarak hematoksilen-eozin boyalı kesitler incelendi. Pansitokeratin, faktör Vlll - ilişkili protein, vimentin ve epitelyal membran antijen için streptavidin-biotin tekniği ve substrat olarak diaminobenzidin kullanılarak immünohistokimyasal inceleme yapıldı. SONUÇLAR: Her iki materyale ait kesitlerde benzer görünüm mevcut olup immünohistokimyasal incelemede vimentin, pansitokeratin ve epitelyal membran antijen ile pozitif boyanma gösteren mezotelyal hücreler ile döşeli çok sayıda küçük kistik oluşumlar saptandı. Bu bulgular ışığında her iki olguya da 'multilokuler mezotelyal İnklüzyon kisti' tanısı kondu. YORUM: Multiloküler mezotelyal İnklüzyon kistleri benign oluşumlar olmakla birlikte yavaş ve progresif gelişim gösteren, sıklıkla tekrarlayan lezyonlardır. Literatürde, ölümle sonlanan birkaç olgunun mevcut olması nedeniyle, çoğunlukla rastlantısal olarak tanı alan bu oluşumların tanınması önemlidir. Mevcut yayınlar kısıtlı sayıda olguları içermekte olup ileride yapılabilecek daha geniş serileri içeren çalışmalarla Prognostik önemleri daha net bir şekilde ortaya konulabilecektir.Öğe Primary leiomyoma of the ovary(2006) Usta, Ufuk; Karadağ, Neşe; Türkmen, Emine; Haltaş, HacerAbstract: Overin primer leiomiyomu nadirdir. Genellikle çocuk doğurma yaşındaki kadınlarda bildirilmiştir. Hastaların çoğu asemptomatiktir ve rastlantısal olarak tanı konur. Over leiomyomlarının birçoğuna uterin leiomyomlar eşlik eder. Sol pelvik ağrı nedeniyle başvuran 55 yaşında postmenopozal kadın hastaya, sol overde kistik kitle nedeniyle total abdominal histerektomi ve bilateral salpingooferektomi yapıldı. Sağ overde saptanan, makroskopik olarak kesit yüzü gri-beyaz, sınırları belirgin, 1 cm çapındaki solid kitlenin mikroskopik inceleme sonucu leiomiyom olarak rapor edildi. Hormonal tedavi almayan, postmenopozal bir kadın hastada, uterusta olmaksızın sadece overde leiomiyom görülmesi nadir bir durum olduğu için sunmayı uygun bulduk.Öğe Septik ratlarda metilen mavisinin akciğer hasarı üzerine etkileri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Demirbilek, Semra; Sızanlı, E. Ebru; Karaman, Abdurahman; Karadağ, Neşe; Bayraktar, Nihayet; Türkmen, Emine; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Sepsisin farklı fazlarında, akciğer dokusundaki nitrik oksit (NO) üretimi, antioksidan kapasite ve lipid peroksidasyonu üzerine metilen mavisinin (MM) etkileri rat sepsis modelinde araştırıldı. Gereç ve Yöntem: 200-230 g, Sprague Dawley cinsi 60 rat rastgele 3 gruba (n=20) ayrıldı: 1. grup, kontrol grubu (grup K); 2. grup, sepsis (grup S); 3.grup, sepsis+MM 25mg/kg intraperitoneal (grup MMS). Sepsis, çekal ligasyon ve delme metodu ile oluşturuldu. Her grup rasgele 10 rattan oluşan iki alt gruba ayrıldı. Erken sepsis grubu cerrahi prosedürden 9 s, geç sepsis grubu 18 s sonra sakrifiye edildi. Akciğer dokusunda süperoksid dismutaz (SOD), katalaz (CAT), glutatyon peroksidaz (GSH-Px), malondialdehid (MDA) ve total nitrit+nitrat (N0x) düzeyleri ölçüldü. Akciğer doku kesitleri 1-4 arası doku hasar skorlamasına göre histopatolojik olarak değerlendirildi. Bulgular: Grup MMS'de, CAT düzeyi erken ve geç sepsis döneminde, SOD ve GSH-Px düzeyi ise sadece erken sepsis döneminde grup S'ye göre anlamlı olarak arttı. MM, hem erken hem de geç sepsis dönemlerinde NOx ve MDA düzeylerini grup S'ye göre anlamlı olarak azalttı (p<0.05). Histopatolojik incelemede grup S'de interstisyel alanda belirgin iltihabı infiltrasyon artışı ve alveolar septalarda kalınlaşma görülürken, grup MMS'de daha az alveolar hasar mevcuttu. Sonuç: MM'nin, NO sentezini azaltıcı etkisinin yanısıra SOD, KAT ve GSH-Px düzeylerini arttırarak lipid peroksidasyonunu önlediği ve böylece erken sepsis fazında daha belirgin olmak üzere akciğer hasarını azalttığı saptandı.Öğe Tiroid papiller karsinomu histopatolojik alt grupları ve özellikleri(İnönü Üniversitesi, 2004) Türkmen, EmineTiroid papiller karsinomu tiroid bezinin en sık görülen kanseridir. Bu çalışmada tiroid papiller karsinomlarının histopatolojik alt gruplarının saptanması, gruplar ile prognostik anlamı olan yaş, cinsiyet, tümör çapı ve tümör evresi arasındaki ilişki araştırılmıştır. İnönü Üniversitesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalın'da 1995-2003 yıllan arasında tiroid papiller karsinomu tanısı almış 33 olgu çalışmaya dahil edilmiştir. Hematoksilen eozin (HE) boyalı kesitlerde tümörün histopatolojik tipi, tümör hücrelerindeki tipik çekirdek özellikleri (nükleer kalabalıklaşma, nükleer berraklaşma, nükleer yarıklanma, intranükleer yalancı inklüzyon), psammom cismi varlığı, lenfovasküler invazyon ve lenf nodu tutulumu tekrar değerlendirildi. 33 olguda sıklık sırasına göre kapsüllii 8 (%25), yüksek hücreli 7 (%21), foliküler 7 (%21), makrofoliküler 5 (%15), oksifilik 3 (%9) ve mikropapiller 3 (%9) olgu izlendi. Bütün alt gruplarda nükleer kalabalıklaşma, nükleer berraklaşma ve nükleer yarıklanma saptandı. Lenfovasküler invazyon, lenf nodu tutulumu en sık yüksek hücreli alt grupta (%33) değerlendirildi. Olguların yaşlan 24-85 arasında değişmekte olup ortalama yaş 45±4 olarak hesaplandı. Kadınlarda ortalama yaş 45±5 iken erkeklerde ortalama yaş 56±7 idi. Kadınlarda kapsüllü alt grup (%28), erkeklerde ise foliküler alt grup (%34) oranında en sık görüldü. Prognoz hakkında fikir vermek için tiıoid papiller karsinomlarının raporlarında alt grup lenfovasküler invazyon ve lenf nodu metastazı belirtilmelidir.