Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Taşhan, Sermin Timur" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    GEBELERIN UYKU ÖZELLİKLERİNİN PRENATAL BAĞLANMA İLE İLİŞKİSİ
    (2019) Nacar, Gulcin; Taşhan, Sermin Timur
    Abstract: Araştırma gebelerin uyku özelliklerinin prenatal bağlanma ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma ilişki arayıcı tanımlayıcı olarak planlanmıştır. Araştırma, Aralık 2016-Haziran 2017 tarihleri arasında Türkiye'nin doğusundaki bir devlet hastanesinde yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini, güç analizine göre 0,05 etki büyüklüğünde ve %5 yanılgı düzeyi ile belirlenen %95 güven aralığında %98 oranla evreni temsil gücüne sahip 977 gebe oluşturmuştur. Verilerin elde edilmesinde “Katılımcı Bilgi Formu”, “Kadın Sağlığı İnisiyatifi Uykusuzluk Ölçeği (KSİUÖ)” ve ‘‘Prenatal Bağlanma Envanteri (PBE)” kullanılmıştır. İstatistiksel değerlendirmede; yüzde, ortalama, standart sapma, bağımsız gruplarda t testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), bonferroni ve lojistik regresyon analizleri kullanılmıştır. Araştırmada gebelerin %66,7’sinin uykusuzluk problemi olduğu, %52,4’ünün 7 saatten az uyuduğu, % 85,4’ünün gebelik dönemindeki uyku alışkanlığında değişiklik olduğu bulunmuştur. Araştırmada öğrenim durumunun, bebeğin cinsiyetinin, gebelik trimesterinin uykusuzluk için önemli yordayıcılar olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Gebelerin uyku süresi azaldıkça prenatal bağlanma düzeylerinin arttığı görülmüştür (p: 0.022). Gebelikte uyku süresi ile prenatal bağlanma birlikte değerlendirilmeli ve anne, bebek sağlığı için gerekli önlemler alınmalıdır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Gebelik Öncesi Doğum Korkusu Ölçeğinin Türkçe Uyarlaması: Kadın ve Erkeklerde Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması
    (Acıbadem Sağlık Bilimleri Dergisi, 2018) Uçar, Tuba; Taşhan, Sermin Timur
    Öz: Amaç: Bu araştırmanın amacı Stoll ve arkadaşları tarafından (2016) genç kadın ve erkeklerin gebelik öncesi doğum korkusunu belirlemeye yönelik Gebelik Öncesi Doğum Korkusu Ölçeğini Türkçeye uyarlamak ve kadın ve erkeklerde psikometrik özelliklerini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Ölçeğin Türkçeye çeviri ve geri çeviri çalışmaları yapıldıktan sonra, uzman görüşüne sunuldu. Uzmanların önerisiyle ölçeğin kadın ve erkek formu ayrılarak Kadın Gebelik Öncesi Doğum Korkusu Ölçeği (KGÖ-DKÖ) ve Erkek Gebelik Öncesi Doğum Korkusu Ölçeği (EGÖ-DKÖ) bir devlet üniversitesinde öğrenim gören 1100 öğrenciye (543 kadın ve 557 erkek) uygulandı. KGÖ-DKÖ ve EGÖ-DKÖ’nün geçerlik ve güvenirlik analizleri ayrı ayrı yapıldı. Geçerlik analizinde açımlayıcı faktör analizi ve doğrulayıcı faktör analizi; güvenirlik analizinde Cronbach’s alfa güvenirlik katsayısı ve test tekrar test korelasyonuna bakıldı. Madde analizi için madde toplam korelasyon katsayısı ve alt/üst %27’lik grupların ortalamaları arasındaki farkların anlamlılık düzeyleri değerlendirildi. Bulgular: Açımlayıcı faktör analizi sonucunda ölçeğin hem kadın öğrencilerde, hem de erkek öğrencilerde 10 madde ve tek faktörden oluştuğu, doğrulayıcı faktör analizinde KGÖ-DKÖ ve EGÖ-DKÖ modelinin iki grupta da iyi uyum değerlerine sahip olduğu belirlendi. Ölçeğin güvenirlik analizlerinden elde edilen Cronbach’s alfa iç tutarlılık katsayıları KGÖ-DKÖ için 0.89, EGÖ-DKÖ için 0.84 olduğu, madde toplam korelasyon katsayılarının ve üç hafta ara ile uygulama sonucu elde edilen test-tekrar test güvenilirlik katsayılarının iki grup içinde kabul edilebilir düzeyde olduğu ve %27’lik alt-üst grup ortalamaları arasındaki farkların anlamlı bulundu. Başlık (İngilizce): The Turkish version of the Childbirt h Fear – Prior to Pregnancy Sca le: The validity and reliability study in men and women Öz (İngilizce): Objective: The aim of this research was to apply the Childbirth Fear – Prior to Pregnancy Scale as developed by Stoll et al. (2016) to determine the pre-pregnancy birth fears of young Turkish men and women and to examine the psychometric their properties. Method: After the scale was translated into Turkish and back translation studies were carried out, it was presented to seven professors (two midwifery, four obstetrics and gynecology nursing and one psychiatric nursing experts). With the proposal of the experts, the female and male portions of the scale were separated and 1100 students (543 women and 557 men) who were studying at a state university were administered the Women Childbirth Fear – Prior to Pregnancy Scale (WCF-PPS) and Men Childbirth Fear – Prior to Pregnancy Scale (MCF-PPS). The validity and reliability analyses of the WCF-PPS and the MCF-PPS were performed separately. In the validity analysis, explanatory factor analysis and confirmatory factor analysis were examined; in the reliability analysis, Cronbach’s alpha reliability coefficient and test retest correlation were examined. The item total correlation coefficient and the significance levels of the mean of the upper / lower 27% groups were evaluated for the item analysis. Results: The exploratory factor analysis revealed that the scale consisted of 10 items and one factor in both female and male students, and in the confirmatory factor analysis it was determined that the WCF-PPS and MCF-PPS model had good adaptive values in both groups. The Cronbach’s alpha internal consistency coefficients obtained from the reliability analyses of the scale were 0.89 for WCF-PPS and 0.84 for MCF-PPS, and item-total correlation coefficients and test-retest reliability coefficients obtained at three-week intervals were acceptable for both groups.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The impact of gender on spouse preference in university students
    (2017) Taşhan, Sermin Timur; Çalışkan, Zekeriya; Nacar, Gülçin; Ergin, Ilksen Orhan
    This study aims to determine the impact gender has on the spouse preferences of university students. Designed as descriptive and cross-sectional, the study involved a population of 2383 senior-level students at a state university. As the study was planned to include all students from the said year-level at the university, no sample group was selected for the study. The study ended up being completed with a total of 1491 students. Data were evaluated using the chi square test and the independent samples t-test. Results from the study found that in terms of spouse selection criteria, a good personality (94.9%) and a high educational level (56.6%) were more important to female students than they were to male students (p<0.05). On the other hand, having a high income (20%) and a good job (22.8%) were shown to be less important to male students than they were to female students (p<0.05). Sharing a similar religious identity with their spouses was more significant for male students than it was for female students (p<0.05). Of the female students, 71.6% reported that they wanted to have a flirting period with their spouses before marriage, while of the male students, only 61.2% wanted the same (p<0.001). Overall, female students considered income level and personality to be important criteria for spouse selection, while their male counterparts considered sharing a similar religious identity with their spouse to be more important. The differences in spouse selection criteria between female and male students were determined to be a consequence of the students’ understanding of gender norms
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Obstetrik ve genel laparoskopi yapılan kadınların postoperatif durumluluk anksiyete düzeylerini etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi
    (İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2017) Kazan, Gülnaz; Taşhan, Sermin Timur; Ünver, Hacer
    Araştırma; Obstetrik laparoskopi ve genel laparoskopi işlemi uygulanan hastaların post-operatif anksiyete düzeylerini ve bunu etkileyen faktörleri belirlemek amacı ile karşılaştırmalı tanımlayıcı araştırma olarak planlanmıştır. Araştırma Turgut Özal Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisi ve Genel Cerrahi Servisinde Kasım 2012 - Aralık 2012 tarihleri arasında laparoskopi işlemi olan 104 kadın üzerinde yapılmıştır. Verilerin elde edilmesinde; anket formu ile Spielberger Durumluluk Anksiyete Ölçeği (SDAÖ) kullanılmıştır. Verilerin analizinde yüzdelik dağılımı, aritmetik ortalama, ki-kare ve Cronbach’s Alpha testleri kullanılmıştır. Araştırmada kadınların %78.8’ine planlı laparoskopi yapılmış, planlı yapılan laparoskopide anksiyete oranı %79.1 olduğu saptanmıştır. Araştırmada kadınların %17.4’ü ise daha önce laparoskopi operasyonunu geçirmiştir. Araştırmada daha önce laparoskopi yapılan kadınlarda daha az anksiyete gözlemlenmiştir. Araştırmada kadınların %92.3’ünün laparoskopi işlemi esnasında refakatçısının olduğu saptanmış, refakatçı sahibi, olan kadınların %95.5’inde anksiyete olduğu saptanmıştır. Anksiyete yaşayan kadınların hemşirelerden kendilerine nasıl davranılmasını istedikleri sorulduğunda %64.2’sinin bilgi verilmesini istediği saptanmıştır. Laparoskopi ameliyatından sonra kadınların %52.2'sinin anksiyete yaşadığı ve %39.5'inde ise anksiyetenin hala devam ettiği belirlendi. Çalışmaya katılan kadınlardan kadın doğum servisinde yatanların %52.2’sinde ağır anksiyete saptanırken, genel cerrahi servisinde ise %47.8’inde ağır anksiyete saptanmıştır. Ancak istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0.05). Kadınlara yapılan laparoskopi cerrahi girişim olmasından dolayı bir anksiyete nedeni olmakla birlikte jinekolojik nedenlerle yapılan laparoskopilerde kadınların doğurganlığı ile ilişkili olması kadınlarda anksiyete artışına neden olabilmektedir. Anahtar kelimeler: Laparoskopi, Anksiyete Düzeyi, Hemşirelik Bakımı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Partneri olan ve olmayan üniversite öğrencilerinin eş seçimi tercihlerinin karşılaştırılması
    (İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2015) Çalışkan, Zekeriya; Taşhan, Sermin Timur; Orhan, İlksen; Nacar, Gülçin
    Amaç: Araştırma partneri olan ve olmayan üniversite öğrencilerinin eş seçimi tercihlerinin karşılaştırılması amacıyla yürütülmüştür. Materyal Metot: Araştırma, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yapılmıştır. Araştırma bir devlet Üniversitesi’nin Fakülte ve Yüksekokullarında, 2009-2010 eğitim öğretim yılı bahar döneminde öğrenimlerini sürdüren 1446 öğrenci ile yürütülmüştür. Veriler literatürden yararlanılarak geliştirilen katılımcı bilgi formu kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzde ve frekans dağılımları alınmış, verilere Ki-Kare testi uygulanmıştır. Bulgular: Araştırmamızda öğrencilerin %48.5’inin partnerinin olduğu ve %51,9’ unun kız, %48.1’ inin erkek olduğu saptanmıştır. Araştırmada partneri olan üniversite öğrencilerinin annelerinin eğitim düzeyi olmayanlara göre daha yüksek idi (p<0.05). Partneri olan öğrencilerin, eş seçiminde kişiliğin iyi olmasını daha fazla tercih ederken, partneri olmayan öğrencilerin evleneceği kişinin dindar olmasını daha fazla tercih etmektedir (p<0.001). Ayrıca partneri olmayan öğrencilerin, partneri olan öğrencilere göre eş seçimini daha çok mantığı ile yapacağı, siyasi görüş farklılığını daha fazla sorun olarak gördüğü ve ailelerin uyumsuzluğunu daha fazla “sorun olur” şeklinde tanımladıkları saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Üniversite öğrencilerinin eş seçiminde partner varlığının önemli bir değişken olup partneri olan üniversite öğrencilerinin eş tercihinde kişiliğe daha fazla önem vermektedirler. Partneri olmayan öğrencilerin ise daha geleneksel bir yapı göstererek eş seçiminde kriterlerinin daha fazla olduğu bu doğrultuda evlenme kararını daha çok mantıklarını kullanarak vermek istedikleri görülmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİNE İLİŞKİN TUTUMLARIN CİNSEL TABULARA ETKİSİ
    (Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2017) Derya, Yeşim Aksoy; Taşhan, Sermin Timur; Uçar, Tuba; Karaaslan, Tuba; Tunç, Özgül Akbaş
    Öz: Bu araştırma ile ebelik ve hemşirelik bölümü öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlarının cinsel tabulara etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, Ocak-Mart 2013 tarihleri arasında bir kamu üniversitesinin Sağlık Yüksekokulunda öğrenim gören ve araştırmaya katılmayı kabul eden 640 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Veriler, “Kişisel Bilgi Formu”, “Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ)” ve “Cinsel Tabulara Yönelik Soru Formu” aracılığı ile elde edilmiştir. %26,4’ü ebelik ve %73,6’sı hemşirelik bölümü öğrencisi olan katılımcıların yaş ortalaması 20.65±2.04, %79,2’si kız ve %35,3’ü ikinci sınıf öğrencisi olup %89,2’si gelirinin giderine eşit olduğunu belirtmiştir. İçinde yaşanılan toplumun cinsellik açısından baskılayıcı bir yapıya sahip olunduğunu belirtenlerin oranı %52,2, hem kadın hem de erkeğe ait tabuların toplumda yer aldığını belirtenlerin oranı %59,4’dür. Öğrencilerin %92,8’i kültürel yapı %74,6’sı ise dini yapı nedeni ile cinsel tabuların oluştuğunu belirtmiştir. Kız öğrencilerin TCRTÖ puan ortalamasının 144.68±17.99, erkek öğrencilerin TCRTÖ puan ortalamasının 118.09±18.35 olduğu ve gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. “Homoseksüellik”, “kadın için mastürbasyon”, “kadın için bekaretin (kızlık zarı) bozulması”, “kadının evlilik dışı cinsel ilişki yaşaması”, “kadın için çok eşli yaşam”, “kadının erkeği aldatması” ifadelerini toplumsal bir tabu olarak görenlerin TCRTÖ puan ortalamalarının bu ifadeleri toplumsal bir tabu olarak görmeyenlere oranla anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu ve bu öğrencilerin toplumsal cinsiyet rolleri açısından daha eşitlikçi tutuma sahip oldukları saptanmıştır. Başlık (İngilizce): THE EFFECT ON SEXUAL TABOOS OF ATTITUDES OF TOWARDS GENDER ROLES Öz (İngilizce): The purpose of this study is to determine the effect of attitudes displayed by nursing and midwifery students towards gender roles on sexual taboos. This descriptive study was conducted on 640 students who were studying at Health High School of a state university between January and March 2013 and agreed to participate in the study. The data were collected by using “Personal Introduction Form”, “Gender Roles Attitude Scale (GRAS) and the “Questionnaire on Sexual Taboos”. While 26,4% of the students were midwifery students, 73,6% were nursing students and the average age of the students was 20.65±2.04. 79,2% of the students were female, 35,3% were the second-year students, and 89,2% stated that they had an income equal to their expenses. The rate of those stating that the society they lived in had an oppressive structure was 52,2%; on the other hand, the rate of those indicating that there were taboos both related to both women and men in the society was 59,4%. While 92,8% of the students stated that the sexual taboos emerged due to the cultural structure, 74,6% stated that the sexual taboos emerged due to the religious structure. It was determined that while the GRAS mean score of female students was 144.68±17.99, the GRAS mean score of male students was 118.09±18.35; and the difference between groups was statistically significant. It was found that those who considered the statements “homosexuality”, “masturbation for woman,” “hymen defloration for woman”, “woman's having an extramarital affair”, “polygamous life for woman” and “woman cheating on man” as a social taboo had higher mean scores of GRAS in a significant way compared to those who do not consider these statements as a social taboo and these students had a more egalitarian attitude in terms of gender roles.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Üniversite öğrencilerinin stresle başa çıkma tarzlarının menstrual düzensizliğe etkisi
    (İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2015) Derya, Yeşim Aksoy; Taşhan, Sermin Timur; Uçar, Tuba
    Bu araştırmada üniversite öğrencilerinin stresle başa çıkma tarzlarının menstrual düzensizliğe etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma İnönü Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Ebelik ve Hemşirelik Bölümlerinde 15 Kasım-01 Aralık 2012 tarihleri arasında tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini 678 ebe ve hemşire öğrenci oluşturmuştur. Verilerin toplandığı gün okulda bulunan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 365 öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veriler, “Kişisel Tanıtım Formu” ve “Stresle Başa çıkma Tarzları Ölçeği”(SBTÖ) aracılığı ile elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde; yüzdelik hesaplama, ki-kare (X 2 ) ve bağımsız gruplarda t testi kullanılmıştır. Araştırmada öğrencilerin %23.8’inde menstrual düzensizlik yaşandığı saptanmıştır. Araştırmada öğrencilerin menstrual düzensizliğinin olması ile KGY, İY, ÇY ve SDA alt boyutları puan ortalamaları arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Menstrual düzensizliği olan üniversite öğrencilerinde BEY alt boyutu puan ortalaması 6.51±3.1, olmayan üniversite öğrencilerinde 7.32±2.8’dir (p<0.05). Araştırmada, her dört öğrenciden birinin menstrual düzensizlik yakınması yaşadığı ve menstrual düzensizlik yakınması olanların stres karşısında daha az boyun eğici davranış sergiledikleri saptanmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Yapay Sinir Ağı Modeli Kullanılarak Meme Kanseri Endişesi ile İlişkili Risk Faktörlerinin Tahmini
    (2023) Nacar, Gülçin; İnceoğlu, Feyza; Taşhan, Sermin Timur
    Amaç: Bu çalışmada, kadınlarda meme kanseri endişesi ile ilişkili risk faktörlerinin binary lojistik regresyon ve yapay sinir ağı (YSA) modelleri kullanılarak belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma, bir aile sağlığı merkezinde, 18 yaş ve üzerinde olan 365 kadın ile 30 Nisan-15 Haziran 2021 tarihleri arasında yapılmıştır. Meme kanseri endişesi ile ilişkili faktörleri belirlemek için kullanılan çok katmanlı algılayıcı yapay sinir ağı modelinin performansını belirlemede, doğruluk oranı ve ROC eğrisinin altındaki alan kullanılmıştır. Araştırma verileri, Kişisel Bilgi Formu ve Meme Kanseri Endişe Skalası (MKES) kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Tek değişkenli örneklem testlerinde MKES puanlarının yaş, gelir durumu, menopoz ve sigara içme değişkenlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık gösterdiği bulunmuştur (p<0.05). Oluşturulan çok katmanlı algısal sinir ağı modelinin meme kanseri endişesi için doğru sınıflandırma oranları eğitim veri setinde % 90.9 ve test veri setinde % 89 olarak hesaplanmıştır. Değişkenlerin önem değerleri dikkate alındığında; meme kanseri endişesi üzerinde en yüksek düzeyde etkili faktörün eğitim durumu (%98.9) olduğu bulunmuştur. Binary lojistik regresyon analizinde ise gelir durumunun meme kanseri endişesi üzerinde 2.384 kat etkili olduğu bulunmuştur (OR= 2.384, %95 CI 1.010- 5.628). Sonuç: Binary Lojistik Regresyon modelinde gelir durumu tek değişkenli örneklem testlerinde olduğu gibi MKES üzerinde etkili bulunmuştur. YSA analizinde en yüksek risk faktörü olan eğitim durumu, parite ve meslek değişkenleri tek değişkenli istatistiksel testlerde anlamlı bulunmamıştır. YSA analizlerinin parametrik testlerde var olan veri kayıplarını önlediği saptanmıştır. Sağlık profesyonellerinin kadınların meme kanseri endişesini değerlendirirken saptanan risk faktörlerini göz önünde bulundurmaları önerilmektedir.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim