Yazar "Topal, Erdem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 103
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acquired atopic disease after liver transplantation in children; similarities to and differences from adults: a preliminary study(Lippincott Williams & Wilkins, 2014) Topal, Erdem; Catal, Ferhat; Selimoglu, Mukadder Ayse; Karabiber, Hamza; Kilic, Talat; Baskiran, Adil; Senbaba, ElifObjective The aim of this study was to determine the similarities and differences in the frequency and follow-ups of newly diagnosed atopic diseases after liver transplantation in pediatric and adult patients. Materials and methods Patients who underwent liver transplants between 2005 and 2013 and who are still alive were enrolled in the study. Patients who came for checkups filled out a survey evaluating atopic diseases. Those who had an atopic disease before transplantation were excluded from the study. Results A total of 165 patients were enrolled in this study; 114 (69.1%) were males and 29 (17.6%) were children. The average transplantation age was 40.8 (0.3-67) years, and the most frequent reason for transplantation was chronic viral hepatitis. In 22 patients, atopic diseases [allergic rhinitis in nine patients (5.5%), asthma in six patients (3.9%), atopic eczema in six patients (3.9%), food allergy in six patients (3.9%), and drug allergy in one patient (0.6%)] developed after transplantation. Atopic diseases after transplantation were more common in children (P=0.03). When the atopic diseases were examined on a case-bycase basis, there were no differences between children and adults with respect to asthma (P=0.284), allergic rhinitis P=1.0), or atopic eczema (P=0.284), but food allergy (P=0.009) and peripheral eosinophilia (P=0.002) were more common in children. The periodicity of allergic diseases after transplantation (P=0.192) and total IgE levels (P=0.086) were similar. Conclusion Atopic diseases developed after liver transplantation and had a greater impact on children than adults. Therefore, after undergoing liver transplantation, patients should be monitored closely for signs of atopic diseases. (C) 2014 Wolters Kluwer Health vertical bar Lippincott Williams & Wilkins.Öğe Acute generalized exanthematous pustulosis due to Epstein-Barr virus infection in a neonate(Wiley, 2021) Kaplan, Fatih; Topal, ErdemAcute generalized exanthematous pustulosis (AGEP) is an uncommon inflammatory subcorneal pustular dermatosis typically caused by exposure to a medication. Several viral infections have also been implicated in its development. We describe herein a rare case of AGEP associated with acute Epstein-Barr virus (EBV) infection in a neonate.Öğe Age related risk factors associated with severity of atopic dermatitis in children(2019) Celiksoy, Mehmet Halil; Topal, Erdem; Demir, OsmanAim: Atopic dermatitis is a chronic, relapsing, and pruritic dermatitis, which generally develops in early childhood, and has a characteristic age-dependent distribution. To review age related risk factors associated with severity of atopic dermatitis in children. Material and Methods: The medical records of 206 pediatric patients with the diagnosis of atopic dermatitis between August 2015 and August 2017 were reviewed retrospectively. Results: The study included two hundred six patients who were diagnosed with atopic dermatitis (118 males, 88 females, median age: 20 months). The disease was found to have a more severe course in patients who were breastfed for less than six months, who were exposed to cigarette smoke, who had a food allergen and a history of atopy in the family (p<0.047, 0.046, 0.032, 0.012, respectively) in the 0-2 age group. The disease was found to have a more severe course in patients who had aeroallergen sensitivity, high serum total IgE level, who had eosinophilia, and low socioeconomic level (p<0.016, 0.023, 0.038, 0.032, respectively) in the patient older than 2 years old. Conclusion: While parental atopy and diet determine the severity of the disease in the early period of life, environmental factors have a more obvious role in later periods.Öğe Age related risk factors associated with severity of atopic dermatitis in children(2019) Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Demir, OsmanAbstract: Aim: Atopic dermatitis is a chronic, relapsing, and pruritic dermatitis, which generally develops in early childhood, and has a characteristic age-dependent distribution. To review age related risk factors associated with severity of atopic dermatitis in children.Material and Methods: The medical records of 206 pediatric patients with the diagnosis of atopic dermatitis between August 2015 and August 2017 were reviewed retrospectively.Results: The study included two hundred six patients who were diagnosed with atopic dermatitis (118 males, 88 females, median age: 20 months). The disease was found to have a more severe course in patients who were breastfed for less than six months, who were exposed to cigarette smoke, who had a food allergen and a history of atopy in the family (p<0.047, 0.046, 0.032, 0.012, respectively) in the 0-2 age group. The disease was found to have a more severe course in patients who had aeroallergen sensitivity, high serum total IgE level, who had eosinophilia, and low socioeconomic level (p<0.016, 0.023, 0.038, 0.032, respectively) in the patient older than 2 years old.Conclusion: While parental atopy and diet determine the severity of the disease in the early period of life, environmental factors have a more obvious role in later periods.Öğe Aile Hekimlerinin Arı Venom Alerjisi, Tedavisi ve Adrenalin Oto Enjektör Kullanım Becerisi Konularındaki Bilgi Düzeyleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Çatal, Ferhat; Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Söğüt, Ayhan; Şahin, Mustafa Kürşat; Şahin, Gülay; Dikici, Mustafa Fevzi; Sancak, RecepAmaç: Arı sokmaları sonrası gelişen alerjik reaksiyonlar şiddetli olmakta ve hayatı tehdit edebilmektedir. Bu reaksiyonların tanınması, ilk müdahalenin yapılması ve hastaların tetkik edilmesi için alerji kliniklerine yönlendirilmesi önem taşımaktadır. Çalışmamızda, birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin arı sokması sonrası gelişen alerjik reaksiyonlara yaklaşım ve tedavileri konularındaki bilgi düzeylerini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Samsun ve Malatya yöresinde çalışan ve gönüllü olan toplam 205 aile hekimi dahil edilmiştir. Bulgular: Aile hekimlerinin 124 (%60,5)’ü erkek, ortanca yaşı 38 ve meslekteki yıllarının ortancası ise 13 yıl idi. Arı sokması sonrası gelişen şiddetli sistemik reaksiyon (anafilaksi) karşısında katılımcıların sadece %31,2’si intramüsküler adrenalin yapacaklarını belirttiler. Katılımcıların %80’ni hastaları sistemik reaksiyondan sonra alerji kliniğine yönlendireceklerini belirtmelerine rağmen sadece %38’i hastalara arı venomu ile immünoterapi uygulandığını biliyordu. Katılımcıların %75,6’sı adrenalin oto enjektörün ne olduğunu biliyordu ancak oto enjektörün kullanımını, dozunu ve uygulama yerini bildiğini belirten katılımcıların yüzdesi sırasıyla %38,5, %37 ve %35,1 idi. Katılımcıların yaşı ve mesleki süreleri ile arı venom alerjisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerileri konularında ki bilgi düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu. Sonuç: Birinci basamakta çalışan hekimlerin arı venom alerjisinin tedavisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerisi konularındaki bilgileri yetersizdir. Bu nedenle, aile hekimlerine bu konularda eğitim verilmesi yararlı olacaktır.Öğe Aile Hekimlerinin Arı Venom Alerjisi, Tedavisi ve Adrenalin Oto Enjektör Kullanım Becerisi Konularındaki Bilgi Düzeyleri(2014) Çatal, Ferhat; Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Söğüt, Ayhan; Şahin, Mustafa Kürşat; Şahin, Gülay; Dikici, Mustafa FevziAmaç: Arı sokmaları sonrası gelişen alerjik reaksiyonlar şiddetli olmakta ve hayatı tehdit edebilmektedir. Bu reaksiyonların tanınması, ilk müdahalenin yapılması ve hastaların tetkik edilmesi için alerji kliniklerine yönlendirilmesi önem taşımaktadır. Çalışmamızda, birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin arı sokması sonrası gelişen alerjik reaksiyonlara yaklaşım ve tedavileri konularındaki bilgi düzeylerini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Samsun ve Malatya yöresinde çalışan ve gönüllü olan toplam 205 aile hekimi dahil edilmiştir. Bulgular: Aile hekimlerinin 124 (%60,5)'ü erkek, ortanca yaşı 38 ve meslekteki yıllarının ortancası ise 13 yıl idi. Arı sokması sonrası gelişen şiddetli sistemik reaksiyon (anafilaksi) karşısında katılımcıların sadece %31,2'si intramüsküler adrenalin yapacaklarını belirttiler. Katılımcıların %80'ni hastaları sistemik reaksiyondan sonra alerji kliniğine yönlendireceklerini belirtmelerine rağmen sadece %38'i hastalara arı venomu ile immünoterapi uygulandığını biliyordu. Katılımcıların %75,6'sı adrenalin oto enjektörün ne olduğunu biliyordu ancak oto enjektörün kullanımını, dozunu ve uygulama yerini bildiğini belirten katılımcıların yüzdesi sırasıyla %38,5, %37 ve %35,1 idi. Katılımcıların yaşı ve mesleki süreleri ile arı venom alerjisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerileri konularında ki bilgi düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu. Sonuç: Birinci basamakta çalışan hekimlerin arı venom alerjisinin tedavisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerisi konularındaki bilgileri yetersizdir. Bu nedenle, aile hekimlerine bu konularda eğitim verilmesi yararlı olacaktır.Öğe Aile hekimlerinin arı venom alerjisi, tedavisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerisi konularındaki bilgi düzeyleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Çatal, Ferhat; Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Söğüt, Ayhan; Şahin, Mustafa Kürşat; Şahin, Gülay; Dikici, Mustafa Fevzi; Sancak, RecepAmaç: Arı sokmaları sonrası gelişen alerjik reaksiyonlar şiddetli olmakta ve hayatı tehdit edebilmektedir. Bu reaksiyonların tanınması, ilk müdahalenin yapılması ve hastaların tetkik edilmesi için alerji kliniklerine yönlendirilmesi önem taşımaktadır. Çalışmamızda, birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin arı sokması sonrası gelişen alerjik reaksiyonlara yaklaşım ve tedavileri konularındaki bilgi düzeylerini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Samsun ve Malatya yöresinde çalışan ve gönüllü olan toplam 205 aile hekimi dahil edilmiştir. Bulgular: Aile hekimlerinin 124 (%60,5)’ü erkek, ortanca yaşı 38 ve meslekteki yıllarının ortancası ise 13 yıl idi. Arı sokması sonrası gelişen şiddetli sistemik reaksiyon (anafilaksi) karşısında katılımcıların sadece %31,2’si intramüsküler adrenalin yapacaklarını belirttiler. Katılımcıların %80’ni hastaları sistemik reaksiyondan sonra alerji kliniğine yönlendireceklerini belirtmelerine rağmen sadece %38’i hastalara arı venomu ile immünoterapi uygulandığını biliyordu. Katılımcıların %75,6’sı adrenalin oto enjektörün ne olduğunu biliyordu ancak oto enjektörün kullanımını, dozunu ve uygulama yerini bildiğini belirten katılımcıların yüzdesi sırasıyla %38,5, %37 ve %35,1 idi. Katılımcıların yaşı ve mesleki süreleri ile arı venom alerjisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerileri konularında ki bilgi düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu. Sonuç: Birinci basamakta çalışan hekimlerin arı venom alerjisinin tedavisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerisi konularındaki bilgileri yetersizdir. Bu nedenle, aile hekimlerine bu konularda eğitim verilmesi yararlı olacaktır.Öğe Aile hekimlerinin inek sütü allerjisinin tanısı ve tedavisi ile adrenalin otoenjektörü kullanımı hakkındaki bilgi düzeylerinin ölçülmesi(Astım Allerji İmmünoloji, 2014) Topal, Erdem; Çatal, Ferhat; Özdemir, Ramazan; Karadağ, Ahmet; Yıldırım, Nurdan; Ermiştekin, Halime; Sinanoğlu, M. Selçuk; Keçiören, Gökhan; Karakoç, T. HabibÖz: Giriş: Çocuklarda son yıllarda sıklığı giderek artan besin allerjileri içerisinde, en sık inek sütü protein allerjisi görülmektedir. Bu çalışmada, birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin, inek sütü protein allerjisi hastalığının tanısı ve tedavisi ile adrenalin otoenjektör kullanımı konularında bilgi düzeylerini ölçmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Malatya il merkezinde çalışan ve gönüllü olan 126 aile hekimi çalışmaya dahil edildi. Katılımcılarla yüz yüze görüşmeler yapılarak inek sütü protein allerjisi konusunda önceden hazırlanan anket formları dolduruldu. Bulgular: Katılımcıların 89 (%70.6)’u erkek, ortanca yaşı 42 (26-62) yıl ve mesleki deneyim süresinin ortancası 16 (2-39) yıl idi. Katılımcılar, günde ortalama 37.4 (± 14.6) hasta muayene ediyorlardı ve bunların ortalama 8.5 (± 4.5)’inin yaşı 3’ün altındaydı. Aile hekimlerinin %25.4’ü inek sütü protein allerjisinin tanısı için deri prik testi, spesifik IgE bakılması veya besin provokasyon testi yapılması gerektiğini bilmiyordu. Katılımcıların %73’ü inek sütü protein allerjisi tanısı konulan hastaların ve emziren annelerin diyetinden süt ve süt ürünlerinin çıkarılması gerektiğini biliyor ancak sadece %13.5’i tedavide hipoallerjenik mama önerisinde bulunulması gerektiğini biliyordu. %64.3’ü ise inek sütü proteinine bağlı anafilaksi gelişen hastalarda adrenalin otoenjektörü reçete edilmesi gerektiğini biliyordu. Adrenalin otoenjektör kullanımı, uygulama yeri ve dozu hakkında bilgi düzeylerinin yeterliliği sırasıyla %34, %34.1 ve %30.2 idi. Aile hekimlerinin yaş ve mesleki deneyim sürelerinin, inek sütü protein allerjisi ve adrenalin otoenjektör kullanımı konusundaki bilgi düzeyleri üzerine etkisi yoktu. Sonuç: Birinci basamak sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin inek sütü allerjisinin tanısı ve tedavisi ile adrenalin otoenjektör kullanımı konularındaki bilgi düzeyleri yetersizdir. Bu nedenle aile hekimleri için, bu konulara yönelik eğitim programlarının yapılması yararlı olacaktır.Öğe Aile hekimlerinin kistik fibrozis hastalığı, i?zlemi ve yenidoğan tarama testi konusundaki bilgi düzeyleri(2019) Demirtas, Mehmet Semih; Topal, Erdem; Kaplan, Fatih; Kılıç, TalatÖz: Giriş: Kistik fibrozis otozomal resesif geçen ve beyaz ırkta 1: 3000 doğum da bir görülen mortalitesi ve morbiditesi yüksek, kronik bir hastalıktır. Erken tanı, hastaların yaşam süresi ve kalitesini etkilemektedir. Türkiye’de, Ocak 2015 tarihi itibariyle kistik fibrozis yenidoğan tarama testi uygulanmaya başlanıldı. Bu çalışma; birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin kistik fibrozis hastalığı ve kistik fibrozis yenidoğan tarama testi konusundaki bilgi düzeylerini ölçmeyi amaçlamıştır. Yöntem: Çalışmaya Malatya ilinde çalışan ve gönüllü olan toplam 115 aile hekimi dahil edilmiştir. Aile hekimleriyle yüz yüze görüşmeler araştırmacılar tarafından yapıldı ve KF hastalığıyla ilgili önceden hazırlanmış anket formu dolduruldu. Çalışma için Malatya ili Klinik Araştırmalar Etik Kurulu Başkanlığı’ndan onay alınmıştır. İstatistiksel değerlendirme SPSS (SPSS for Windows, Version 20.0, SPSS Inc, U.S.A) paket programı kullanılarak gerçekleştirildi. Bulgular: Aile hekimlerinin ortanca yaşı 42 (30-50) yaş olup, 65 (%56,5)’i erkek idi. Katılımcıların meslekteki ortanca süresi 17 yıl (5-25) idi. Aile hekimlerinin kistik fibrozis hastalığı konusundaki bilgi düzeylerine bakıldığında; 103 (% 89,6)’ü hastalığın otozomal resesif geçtiğini biliyordu. Kistik fibrozisi düşündüren belirtiler sorulduğunda; aile hekimlerinin %80,9’u büyüme geriliği ve %90,4’ü tekrarlayan akciğer enfeksiyonunun kistik fibrozisi düşündürdüğünü belirtti. Katılımcıların % 96,5’i kistik fibrozis tanısı için ter testi yapılması gerektiğini bilmelerine rağmen, ter testi pozitifliği için terdeki Cl konsantrasyonunun 60 mmol/L’nin üzerinde olması gerektiğini ancak %31,3’ü biliyordu. Katılımcıların %84,3’ü Türkiye’de yenidoğan döneminde kistik fibrozis tarama testinin yapıldığını biliyordu. KF testi pozitif çıkan hastaların kistik fibrozis merkezine gönderilmesi gerektiğini ise katılımcıların %62,6’sı doğru olarak cevapladı. Katılımcılara kistik fibrozisli hastaların izlemi konusundaki bilgileri sorulduğunda; sadece 21’i (%17,3) hastaların 3-6 ay aralarla kontrollere gitmeleri gerektiğini biliyordu. Katılımcıların sadece 39’u (%33,9) kistik fibrozisli hastaların düzenli göğüs fizyoterapisine devam etmeleri gerektiğini biliyordu. Sonuç: Birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin kistik fibrozis hastalığı ve izlemi konusundaki bilgi düzeyleri yetersizdir. Bu nedenle Kistik fibrozis hastalığı için tıp fakültelerindeki mezuniyet öncesi eğitime ve mezuniyet sonrası mesleki eğitime önem verilmelidir.Öğe Anaphylaxis: Turkish national guideline 2018(BILIMSEL TIP YAYINEVI, BILIMSEL TIP YAYINEVI, ANKARA, 00000, TURKEY, 2018) Topal, ErdemAnaphylaxis is an acute and potentially fatal systemic reaction that sould be recognized and managed by all helthcare professionals. This is the first national guideline of Turkish National Society of Allergy and Clinical Immunology on diagnosis and management of anaphylaxis. The guideline is prepared by Anaphylaxis Interest Group with the incorporation of 20 allergy/immunology specialists and the epidemiology, etiology, pathophysiology, symptoms and signs, diagnosis/differentials, and acute and long-term management of anaphylaxis are reviewed in detail.Öğe Approach to drug allergy in family physicians(Bilimsel Tip Yayinevi, 2014) Celiksoy, Mehmet Halil; Sogut, Ayhan; Topal, Erdem; Catal, Ferhat; Sahin, Mustafa Kursat; Sahin, Gulay; Sancak, RecepObjective: Allergic reactions that occurring as a result of drug allergy can result in anaphylaxis, even death. These reactions often evaluated by the primary care physicians. Primary care physicians who often encounter with drug allergy reactions should be able to evaluate the patients with drug allergy, if necessary, make first emergency intervention, and refer patients to an allergy specialist for further evaluation and treatment. In this study, we aimed to measure general approach and the level of knowledge family physicians about allergic reactions occurred after the drug allergy. Materials and Methods: Two hundred and five family physicians who work in the region of Malatya and Samsun participated in this study. We interviewed face-to-face with family physicians about drug allergy. After that, family physicians completed a questionnaire previously prepared by allergy specialists about drug allergy. Results: The median age was 38 years old (min: 24, max: 61), median length of professional experience was 13 (min: 1, max: 35) years old and 124 (60.5%) of participants were male gender. 90.2% of family physicians in this study expressed to encounter with drug allergy before. 52.2% of them explained to cut medication in case of allergic reaction that developed after drug intake and to refer patients to allergy specialist for further investigation. 39.5% of the participants didn't know that a systemic reaction will be able to occur after local drug using. 56.6% of family physicians stated that they needn't to cut responsible medication in mild drug reactions and only 35.1% of them knew that severe drug reactions can be fatal. Only 31.7% of participants explained that adrenaline is the first option when anaphylactic reaction occurs after drug allergy. Conclusion: The knowledge of primary care physicians about treatment and management of patients with drug allergy is insufficient. Therefore, it will be useful to be educated the primary care physicians about drug allergies.Öğe Assessment of skills using a spacer device for a metered-dose inhaler and related independent predictive factors in caregivers of asthmatic preschool children(Wiley-Blackwell, 2016) Topal, Erdem; Celiksoy, Mehmet Halil; Catal, Ferhat; Sinanoglu, Muhammed S.; Karakoc, Habib Tadayyon Einaddin; Sancak, Recep; Ozturk, FadilBackgroundThe correct use of inhalation devices is essential for successful therapy. We aimed to evaluate the skills in the use of a spacer device with an metered-dose inhaler (MDI) and factors that influence this skill in asthmatic preschool children's caregivers. MethodsThe caregivers of 12-month-old to 72-month-old children were interviewed face-to-face and filled out questionnaires. To assess use of the spacer device, we asked the caregivers to verbally describe and demonstrate how they used the device. ResultsA total of 244 patients were included in the study, and 142 (58.2%) of the caregivers demonstrated every step for using the spacer device. The most frequently mistaken step was waiting for 30 seconds for the second puff after the first puff. When statistically significant and clinically important parameters were analyzed in a logistic regression model, the parameters satisfaction with the spacer device (odds ratio [OR] 29.9; 95% confidence interval [CI], 7.64 to 117.39; p < 0.001), a university graduate (OR 13.5; 95% CI, 3.36 to 54.8; p < 0.001), family monthly income of more than US$1500 (OR 5.3; 95% CI, 2.16 to 13.39; p < 0.001), device training provided by a clinical trainer (OR 12.3; 95% CI, 4.82 to 31.73; p < 0.001), regular follow-ups (OR 3.6; 95% CI, 1.57 to 8.47; p = 0.003), and the absence of a severe attack during the last year (OR 6.5; 95% CI, 2.64 to 16.43; p < 0.001) were found to be independent factors that affected the correct demonstration of the device. ConclusionThe factors most effective in the correct use of the MDI spacer device were satisfaction with the device, training having been given by a clinical trainer on this subject, and the caregiver being a university graduate.Öğe Ataksi-telenjiektazi: iki kardeş olgunun sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Çatal, Ferhat; Aslan, Mahmut; Topal, Erdem; Ermiştekin, Halime; Sinanoğlu, M. SelçukAtaksi-telenjiektazi ilerleyici serebellar ataksi, kutanöz ve konjunktival telenjiektaziler, oküler apraksi, immün yetmezlik ve artmış malignensi riski ile karekterize nadir görülen otozomal resesif geçiş gösteren nörodejeneratif bir hastalıktır. Ataksi-telenjiektaziden sorumlu gen 11q22-23 de lokalizedir. Humoral ve hücresel immünitede değişik derecelerde bozukluklar bildirilmiştir. Hem T hücreli, hemde B hücreli lösemi ve lenfoma sıklığı genel popülasyona göre artmıştır. T hücreli tümörler hastalığın seyri sırasında herhangi bir yaşta görülürken, B hücreli tümörler daha çok ileri yaşta görülür. Bu sunumda daha önce ataksi-telenjiektazi tanısı konulup lösemi nedeniyle ölen kardeş öyküsü olan ataksi-telenjiektazili iki kardeş olgusu tartışıldı. Bu olgular nedeniyle ataksi telenjiektazinin klinik bulguları, etkilenen sistemler ve tedavisi üzerinde duruldu.Öğe Ataksi-telenjiektazili hastaların demografik ve sistemik tutulum özellikleri(Astım Allerji İmmünoloji, 2014) Çatal, Ferhat; Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Ermiştekin, Halime; Kutlutürk, Kazım; Yıldırım, Nurdan; Sinanoğlu, Muhammed Selçuk; Tırman, Esra Genç; Yıldıran, AlişanÖz: Giriş: Ataksi-telenjiektazi ilerleyici serebellar ataksi, kütanöz ve konjunktival telenjiektazi, immünyetmezlik ve artmış malignite riski ile karakterize nadir görülen, otozomal resesif geçiş gösteren, nörodejeneratif bir hastalıktır. Bu çalışma ile iki merkezde ataksi telenjiektazi tanısı konulan çocukların demografik, nörolojik, dermatolojik ve immünolojik özellikleri incelendi.Gereç ve Yöntem: İnönü Üniversitesi ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakülteleri Çocuk Allerji ve İmmünoloji Kliniklerinde, 2006 ile 2013 yılları arasında ataksi-telenjiektazi tanısı konulan çocukların dosyaları geriye dönük olarak değerlendirildi. Bulgular: Ataksi telenjiektazi tanısı konulan 25 hasta belirlendi. Hastaların ortalama yaşı 10.08 ± 4.14 (ölenler dahil) olup, 16 (%64)'sı erkekti. Ortalama takip süresi 5.32 ± 3.84 yıldı. Hastaların ortanca tanı yaşı 4 (en küçük: 1.5, en büyük: 12) idi ve ataksi aileler tarafından ilk fark edilen klinik bulguydu. Hastaların tamamında nörolojik ve dermatolojik tutulum varken, immünolojik tutulum %85'inde mevcuttu. Hastalarda en sık görülen nörolojik bulgu ataksi olup, bunu sırasıyla dismetri (%96), disartri (%92), bradikinezi (%80) ve oküler apraksi (%60) izliyordu. Hastaların hepsinde telenjiektazi mevcuttu ve en sık konjunktivaya lokalize olmuştu. Pigmentasyon anomalisi 17 (%68) hastada, molluskum kontagiosum 2 (%8) hastada ve verrü 1 (%4) hastada mevcuttu. Hastalarda en sık görülen immünolojik bozukluk IgA eksikliği (%80) olup bunu IgG eksikliği (%60) ve lenfopeni (%12) izliyordu. Hastaların %96'sında büyüme geriliği varken, %56'sının baş çevresi -1 SD'nin altındaydı. İzlemde 5 (%20) hasta tekrarlayan otit, 18 (%72) hasta tekrarlayan akciğer infeksiyonu geçirdi. Yedi (%28) hastada bronşektazi ve bir hastada hemofagositik sendrom gelişti. İzlemde yedi hasta ölmüştü (üçü non-Hodgkin lenfoma, ikisi akciğer infeksiyonu, biri akut lenfoblastik lösemi ve biri hemofagositik sendrom nedeniyle). Sonuç: Ataksi ve telenjiektazi hastalığın en sık görülen bulguları olup, bunu büyüme geriliği, immünolojik bulgular ve pigmentasyon anormallikleri izlemekteydi. Bu nedenle, ataksiye telenjiektazi ve pigmentasyon anomalileri gibi deri bulguları ile büyüme geriliği eşlik ediyorsa tanıda ataksi-telenjiektazi hastalığı düşünülmelidir.Öğe Ataxia-Telangiectasia: Case Report of Two Siblings(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Çatal, Ferhat; Aslan, Mahmut; Topal, Erdem; Ermiştekin, Halime; Sinanoğlu, M. Selçuk; Aslan, Neslihan; Yıldırım, NurdanCharacterized by progressive cerebellar ataxia, cutaneous and conjuctival telangiectasia, ocular apraxy, immunodeficiency, and increased risk of malignancy, ataxia-telangiectasia is a rare neurodegenerative disorder that shows signs of autosomal recessive transmission. The ataxia-telangiectasia gene is located in chromosome 11q22-23. Various degrees of abnormalities in T and B cell immunities have also been described. It is known that the incidence of both T cell and B cell leukemia and lymphoma increased compared with the general growth of the population in Turkey. T cell malignancy can be seen at any age though B cell malignancy is more common at older ages. This report presents the case of two siblings who were diagnosed with ataxia-telangiectasia. The two siblings formerly had another sibling who was diagnosed with ataxia-telangiectasia and died from leukemia. Taking these two cases as the staring point, this study focuses on the clinical manifestations, affected systems and treatment of ataxia-telangiectasia.Öğe Baklagillere Allerjisi Olan Bir Olguda Deri Testi Sırasında Anafilaksi(2016) Yılmaz, Özlem; Atıcı, Serkan; Ertoy Karagöl, Hacer İlbilge; Topal, Erdem; Bakırtaş, Arzu; Demirsoy, Mehmet SadıkÖz: Besin allerjilerinin en sık nedenleri toplumlar arasında beslenme alışkanlıklarına ve besinlerin o toplumda tüketilme sıklığına göre değişiklik göstermektedir. Baklagiller, tüm dünyada yaygın olarak tüketilen önemli protein kaynaklarındandır. Baklagiller içinde mercimek, nohut, fasulye, bakla, barbunya gibi gıdalar yanında fıstık ve soya da bulunmaktadır. Deri prik testleri genel olarak güvenli kabul edilse de, deri testleri sırasında sistemik reaksiyon gelişebilir. Deri testi sırasında sistemik reaksiyonlar besin, ilaç, lateks ve venom allerjenleri ile daha fazladır. Taze besin allerjenlerinin kullanıldığı prik to prik testlerde standart ekstrelerle yapılanlara göre daha fazla sistemik reaksiyon görülmektedir. Bu olgu sunumunda, mercimek ve bezelye ile anafilaksi öyküsü olan, nohut, kuru fasulye ve barbunya ile klinik reaksiyon tariflenmemesine rağmen oral provokasyon testi ile tip 1 reaksiyonu olduğu gösterilen bir olgu anlatılmıştır. Çapraz reaksiyon gösteren tüm baklagilerle prik to prik testler yapıldığı sırada anafilaksi gelişmiştir. Deri testi her bir baklagille tek tek yapıldığında ise bir reaksiyon gözlenmemiştir. Olgu bu yönüyle ilginç bulunarak tartışılmıştır.Öğe A case of acute generalised exanthematous pustulosis (AGEP) induced by amoxicillin-clavulanic acid(Bilimsel Tip Yayinevi, 2014) Senbaba, Elif; Catal, Ferhat; Topal, Erdem; Ermistekin, Halime; Varol, Fatma Ilknur; Akpolat, NusretAcute generalised exanthematous pustulosis (AGEP) is a rare skin reaction characterized by sterile, small pustules on the erythematous background. Drugs, especially antibiotics are major caustic factors in etiology. The diagnosis of disease is made by the scoring system which determined by European Severe Cutaneous Adverse Reactions (EuroSCAR)s' working group. The four-year-old patient applied with the complaint of numerous pustular skin eruptions on the erythematous background and had the history of amoxicillin-clavulanic acid treatment which was given two days ago. The biopsy samples were taken from pustular lesions. The diagnosis of AGEP was made according to EuroSCAR score, evaluating clinical feature and the histopatological examination of the biopsy sample. In this presentation, we aimed to emphasize that AGEP can rarely be seen in childhood age and to review the clinical properties, diagnosis and treatment of disease.Öğe A Case of Anaphylaxis to Legumes During Prick to Prick Test(Bilimsel Tip Yayinevi, 2016) Yilmaz, Ozlem; Atici, Serkan; Ertoy Karagol, Hacer Ilbilge; Topal, Erdem; Bakirtas, Arzu; Demirsoy, Mehmet Sadik; Turktas, IpekThe most common causes of food allergy vary among countries according to the dietary habits and the frequency of consumption of foods. Legumes are important sources of protein that are widely consumed all over the world. The legume family includes lentils, chickpeas, beans, broad beans as well as peanuts and soybeans. Skin prick tests are generally considered safe. However, systemic reactions may develop during skin prick testing, Systemic reactions from skin testing are more frequent with food, drug, latex and venom allergens. Systemic reactions occur more frequently after prick to prick tests that are performed with fresh food than those with standard extracts. This paper reports a case with a history of anaphylaxis to lentils and peas. The patient was found to have type 1 reaction to chick peas, broad beans and green beans although she did not describe a reaction to these legumes in her history. The patient experienced anaphylaxis during skin testing with legumes when multiple tests were performed at the same time. There was no reaction when skin prick tests were performed in more than one session. The patient is noteworthy in this regard and discussed in detail.Öğe A case of chronic granulomatous disease presented with pulmonary abscess and pleural effusion(2019) Topal, Erdem; Guliyeva, Lale; Kutuk, Sinan; Koker, Mustafa YavuzÖğe A case of chronic granulomatous disease presented with pulmonary abscess and pleural effusion(2019) Guliyeva, Leyla; Topal, Erdem[Abstract Not Acailable]