Yazar "Topal, Ergün" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut miyokard ınfaktüsünde koroner kan akımının yeniden sağlanmasında direk stent ile standart stent uygulamalarının karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi, 2002) Topal, Ergünînsidansı, mortalitesi ve morbiditesi yüksek bir hastalık olması nedeniyle AMİ’de en etkili tedavi şeklinin uygulanması esastır.1'3 Trombotik tıkaç nedeniyle koroner arterdeki kan akımı kesintiye uğradığından tedavideki en önemli strateji, erken dönemde reperfîizyonu maksimal düzeyde sağlamak ve bunu sürdürebilmektir.Trombolitik tedaviden sonra daha etkili olarak kateter esasına dayalı reperfüzyon yöntemlerinden primer PTKA ve stent uygulamaları günümüzde önem kazanmıştır. Trombolitik tedavi ile karşılaştırıldığında bu yöntemlerle restenoz, reoklüzyon, strok, reinfarktüs, tekrar girişim oram, mortalite ve maliyet oranı daha az olmuş ve daha iyi TİMİ akımı ve TİMİ irame sayısı oranları elde edilmiştir.3,17'37,68,71,73,75 Stent tekniğindeki gelişmeler ile AMİ’de balon dilatasyonu yapılmaksızın direk stent yerleştrilebilmesi, son yıllarda direk stent ile standart stent uygulamalarım karşılaştnran çalışmalar yapılmasına yol açmıştır.74'80Öğe Aspirin direnci(Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 2005) Aktürk, Erdal; Topal, Ergün; Aksoy, YükselÖz: Aspirin kardiyovasküler hastalıkların tedavisinde en sık kullanılan antitrombotik ilaç olmakla birlikte, bazı hastalarda aspirin tedavisi sonrası vasküler tromboembolik olayların oluşması bu ilacın emniyetini ve “aspirin direnci” kavramını gündeme getirmiştir. Bu derlemede, aspirin direncinin nedenleri ve sonuçlarına yönelik bilgiler gözden geçirilerek bu konuya yaklaşımın ne olması gerektiği ele alındı. Başlık (İngilizce): Aspirin resistance Öz (İngilizce): Although aspirin is the most commonly used antithrombotic drug in the treatment of cardiovascular diseases, the appearance of vascular thromboembolic events in some patients receiving aspirin has brought into question its safety and development of aspirin resistance. This article reviews the most current information concerning the cause of aspirin resistance and clinical results and discusses therapeutic implications.Öğe A Case of Clarithromycin-induced Eosinophilic Pneumonia and Myocarditis(2015) Kılıç, Talat; Yıldırım, Zeki; Topal, ErgünAbstract: Akut eozinofilik pnömoni, solunum yetmezliği, radyolojik infiltrasyonlar ve akciğerlerin eozinofil infiltrasyonu ile karakterize, etiyolojisi çoğunlukla bilinmeyen nadir bir hastalıktır. Klaritromisin, yaygın kullanılan, iyi tolere edilen ve yan etkileri nadir bir antibiyotiktir. Astım tanısı bulunan 31 yaşında erkek hasta, nefes darlığı, öksürük, balgam ve ateş şikâyetleri ile başvurdu. Klaritromisin kullanmasına rağmen şikâyetlerinin artması üzerine, astım ve pnömoni tanısıyla yatırıldı. Lökosit: 23.400/ml(eozonifil: %8) idi. Ampisilin-sülbaktam+klaritromisin başlandı. Lökosit ve ateş yüksekliği devam etmesi üzerine mevcut antibiyotikler kesilip cefepim, teiokoplanin ve ciprofloxacin başlandı. Takiplerimizde göğüs ağrısının gelişmesi ve solunum sıkıntısı artması üzerine yapılan kardiyolojik değerlendirmede akut myokardit teşhisi kondu. Bilgisayarlı tomografide bilateral plevral efüzyon ve pnömonik infiltrasyon izlendi. Alınan kan, balgam ve trakeal aspiratlarında bakteri üremedi. Gaitada parazit görülmedi. Lökosit ve eozinofilin artması üzerine hasta eozinofilik pnömoni olarak değerlendirildi. Metilprednizolon başlanmasında sonra çok hızlı klinik, laboratuar ve radyolojik düzelme görüldü. Sunulan olgu tedaviye cevap vermeyen pnömonili bir hastada ayırıcı tanıda eozinofilik pnömoninin düşünülmesi gerektiğini göstermektedir.Öğe Dev kalp. Olgu sunumu(2001) Koşar, Feridun; Topal, Ergün; Sezgin, Alpay T.; Altınok, Tayfun; Özdemir, Ramazan; Tandoğan, İzzetRomatizmal kalp kapak hastalıklarında en fazla mitral kapak tutulumu olur. Olguların % 40'ında mitral darlık ve mitral yetmezlik beraber bulunur. Semptomlar kapak hastalığının derecesi ve sol ventrikül fonksiyonuyla uyumludur. Dispne, ortopne, yaygın ödem nedeniyle başvuran 35 yaşındaki bayan hastanın teleradyografısinde kardiyotorasik oran artmış (0.9), toraks orta-alt kısımlarında akciğer dokusu izlenmiyordu. Ekokardiyografisinde sol ventrikül diyastolik çapı 13,8 cm, sol atriyum çapı 12 cm, sağ ventrikül çapı 5,5 cm, sağ atriyum çapı 10,4 cm , 4 ° mitral yetmezlik, hafif mitral darlık, 4° triküspit yetmezlik saptandı. Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu % 45 ve pulmoner arter basıncı 50 mmHg olarak hesaplandı. Hasta semptomlarının son bir yi Idır mevcut olduğunu ifade ediyordu. Hastamızı bu zamana kadar saptadığımız en ileri kardiyomegalili olgu o iması ve bir yıl öncesine kadar önemli bir semptom tariflememesi nedeniyle sunmayı uygun bulduk.Öğe Dev Kalp: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Tandoğan, izzet; Sezgin, Alpay T.; Altınok, M.Tayfun; Topal, Ergün; Özdemir, Ramazan; Koşar, FeridunRomatizmal kalp kapak hastalıklarında en fazla mitral kapak tutulumu olur. Olgul arın % 40’ında mitral darlık ve mitral yetmezlik beraber bulunur. Semptomlar kapak hastalığının derecesi ve sol ventrikül fonksiyonuyla uyumludur. Dispne, ortopne, yaygın ödem nedeniyle başvuran 35 yaşındaki bayan hastanın teleradyografisinde kardiyotorasik oran artmış (0.9), toraks orta-alt kısımlarında akciğer dokusu izlenmiyordu. Ekokardiyografisinde sol ventrikül diyastolik çapı 13,8 cm, sol atriyum çapı 12 cm, sağ ventrikül çapı 5,5 cm, sağ atriyum çapı 10,4 cm , 4 0 mitral yetmezlik, hafif mitral darlık, 4 0 triküspit yetmezlik saptandı. Sol ventrikü l ejeksiyon fraksiyonu % 45 ve pulmoner arter basıncı 50 mmHg olarak hesaplandı. Hasta semptomlarının son bir yı ldır mevcut olduğunu ifade ediyordu. Hastamızı bu zamana kadar saptadığımız en ileri kardiyomegalili olgu o lması ve bir yıl öncesine kadar önemli bir semptom tariflememesi nedeniyle sunmayı uygun bulduk.Öğe İnfektif Endokardit Sonrası Gelişen Mitral Kapak Rüptürü Olgusu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Koşar, Feridun; Battaloğlu, Bektaş; Günen, Hakan; Sezgin, Alpay; Topal, Ergün; Barutçu, İrfan; Özdemir, RamazanMitral kapak rüptürü infektif endokarditin ciddi bir komplikasyonudur. Yaygınlığı % 1 ile 11 arasındadır. Bu makalede, mitral kapak rüptürü komplikasyonu gelişmiş subakut endokardit kliniği He başvuran 19 yaşında erkek olguyu sunuyoruz. Hasta başarılı bir şekilde mitral kapak replasmanıyla tedavi edildi.Öğe Klaritromisinin indüklediği eozinofilik pnömoni ve myokardit olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2015) Kılıç, Talat; Yıldırım, Zeki; Topal, ErgünAkut eozinofilik pnömoni, solunum yetmezliği, radyolojik infiltrasyonlar ve akciğerlerin eozinofil infiltrasyonu ile karakterize, etiyolojisi çoğunlukla bilinmeyen nadir bir hastalıktır. Klaritromisin, yaygın kullanılan, iyi tolere edilen ve yan etkileri nadir bir antibiyotiktir. Astım tanısı bulunan 31 yaşında erkek hasta, nefes darlığı, öksürük, balgam ve ateş şikâyetleri ile başvurdu. Klaritromisin kullanmasına rağmen şikâyetlerinin artması üzerine, astım ve pnömoni tanısıyla yatırıldı. Lökosit: 23.400/ml(eozonifil:%8) idi. Ampisilin-sülbaktam+klaritromisin başlandı. Lökosit ve ateş yüksekliği devam etmesi üzerine mevcut antibiyotikler kesilip cefepim, teiokoplanin ve ciprofloxacin başlandı. Takiplerimizde göğüs ağrısının gelişmesi ve solunum sıkıntısı artması üzerine yapılan kardiyolojik değerlendirmede akut myokardit teşhisi kondu. Bilgisayarlı tomografide bilateral plevral efüzyon ve pnömonik infiltrasyon izlendi. Alınan kan, balgam ve trakeal aspiratlarında bakteri üremedi. Gaitada parazit görülmedi. Lökosit ve eozinofilin artması üzerine hasta eozinofilik pnömoni olarak değerlendirildi. Metilprednizolon başlanmasında sonra çok hızlı klinik, laboratuar ve radyolojik düzelme görüldü. Sunulan olgu tedaviye cevap vermeyen pnömonili bir hastada ayırıcı tanıda eozinofilik pnömoninin düşünülmesi gerektiğini göstermektedir.Öğe Miyokard disfonksiyonu olan hastalarda disfonksiyonun derecesi ile antioksidan enzim düzeylerinin karşılaştırılması(Anadolu Kardiyoloji Dergisi, 2004) Sezgin, Nurşen; Sezgin, Alpay T.; Karabulut, Aysun; Topal, Ergün; Barutçu, İrfan; Gözükara, Engin M.Öz: Amaç: Kalp yetersizliği olan hastalarda miyokard disfonksiyonun, artmış oksidatif strese bağlı membran değişikliklerinden kaynaklanabileceği ileri sürülmektedir. Bu çalışmada antioksidan enzim düzeyleri ile miyokard disfonksiyonundaki bozulmanın derecesi arasında bir ilişki olup olmadığını araştırdık. Yöntemler: Klinik bulguları ve iki yönlü ekokardiyografi ile miyokard disfonksiyonu tanısı konulan 60 hastadan (ejeksiyon fraksiyonu (EF) < %35 olan 30 ve EF= %35-50 olan 30 hasta) ve 20 sağlıklı bireyden alınan kan örneklerinden antioksidan enzimlerden süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSHPx) ve katalaz (CAT) enzim aktiviteleri çalışıldı. Bulgular: Eritrosit SOD aktiviteleri kontrol grubuna göre (grup 1) EF düzeyi ileri derecede düşmüş olan (EF< %35) grup 3 de istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu (p=0.01). Ancak EF düzeyi hafif derecede düşmüş olan (EF= %35-50) grup 2’de eritrosit SOD düzeyleri kontrol grubuna göre düşmüş olmasına rağmen istatistiksel olarak bu fark anlamlı değildi. Aynı şekilde eritrosit katalaz ve eritrosit GSHPX aktiviteleri de kontrole göre EF’si ileri derecede düşmüş olan grupta anlamlı derecede düşük olarak saptandı (sırasıyla p=0.04, p=0.02). Sonuç: Sonuç olarak serbest oksijen radikalleri konjestif kalp yeterzliğinin başlangıcında ve devamında rol oynamaktadır. Artmış serbest radikaller kalp kası fonksiyon bozukluğuna yol açabilir.Öğe Relationship of urocortin 2 with systolic and diastolic functions and coronary artery disease an observational study(Anadolu Kardiyoloji Dergisi-The Anatolian Journal of Cardiology, 2012) Topal, Ergün; Yağmur, Jülide; Otlu, Barış; Ataş, Halil; Cansel, Mehmet; Açıkgöz, Nusret; Ermiş, NecipObjective: The urocortin (Ucn) hormones have many important roles in the cardiovascular system. Apart from systolic dysfunction (SD), there is no sufficient data on the relationship between serum Ucn-2 and diastolic dysfunction (DD), or coronary artery disease (CAD). We investigated serum Ucn-2 levels in SD, DD, and CAD. Methods: In this observational cross-sectional study, study population was enrolled among outpatients who underwent coronary angiography with the pre-diagnosis of CAD. By examining the echocardiography 86 subjects were selected to study after coronary angiography. The subjects distributed over three groups to investigate the relationship between serum Ucn-2 and SD according to their ejection fraction (EF): subjects with moderate to severe SD (Group A, EF=33.6%), subjects with mild to moderate SD (Group B, EF=46.1%), and those without SD (Group C, EF=64.5%). Apart from these groups, the serum Ucn-2 levels were compared between subjects with and without DD (EF≥45%), and also compared between subjects with and without CAD (EF≥55%). Statistical analyses were performed using one-way ANOVA, Kruskal-Wallis, Chisquare, Mann-Whitney U, Spearman correlation and multiple regression analyses tests. Results: Serum Ucn-2 levels were decreased in Group A and were increased in Group B compared to Group C (9.4±3.4, 12.8±3.6 vs. 10.4±3.9 pg/ mL, respectively, p=0.003). Unlike SD; there was no significant difference in serum Ucn-2 levels between subjects with and without DD (11.4±4.1 vs 11.7±3.9 pg/mL, p=0.8) or CAD (10.7±4.7 vs 10.2±3.2 pg/mL, p=0.7). Conclusion: Ucn-2 is elevated in mild to moderate SD. But, DD (impaired relaxation pattern), or CAD (without myocardial infarction) seems to have no effect on Ucn-2 hormone levels.Öğe Relationship of urocortin-2 with systolic and diastolic functions and coronary artery disease: An observational study(2012) Topal, Ergün; Otlu, Barış; Ataş, Halil; Cansel, Mehmet; Açıkgöz, Nusret; Ermiş, NecipAbstract: Amaç: Urocortin (Ucn) hormonları kardiyovasküler sistemde önemli rol oynamaktadır. Sistolik işlev bozukluğu (SD) dışında, diyastolik işlev bozukluğu (DD) veya koroner arter hastalığının (KAH) serum Ucn-2 ile ilişkisine dair yeterli veri bulunmamaktadır. Bu çalışmamızda SD, DD ve KAH’da serum Ucn-2 düzeyini araştırdık. Yöntemler: Bir gözlemsel enine-kesitli olan bu çalışmanın popülasyonu KAH ön tanısı ile koroner anjiyografi işlemine alınan bireyler arasından belirlendi. Koroner anjiyografi sonrası ekokardiyografi yapılarak 86 kişi seçildi. Ucn-2 ile SD arasındaki ilişkiyi araştırmak için ejeksiyon fraksiyonu (EF) farklı üç grup oluşturuldu: orta-ileri düzey SD olanlar (Grup A, EF=%33.6), hafif-orta SD olanlar (Grup B, EF=%46.1) ve SD olmayanlar (Grup C, EF= %64.5). Ayrıca, DD sahip olan ve olmayanlar (EF? %45) arasında ve KAH’ı olan ve olmayanlar (EF? %55) arasında da Ucn-2 düzeyi karşılaştırıl- dı. İstatistiksel analizde tek yönlü ANOVA, Kruskal-Wallis, Ki-kare, Mann-Whitney U, Spearman korelasyon ve çoklu regresyon testleri kullanıldı. Bulgular: Grup C’ye göre, Ucn-2 düzeyinin Grup A’da azaldığı ve Grup B’de arttığı saptandı (Grup A, B ve C’de sırasıyla Ucn-2; 9.4±3.4, 12.8±3.6 ve 10.4±3.9 pg/mL, p=0.003). SD’den farklı olarak; Ucn-2 düzeyi bakımından, DD olan ve olmayanlar arasında (11.4±4.1 ve 11.7±3.9 pg/mL, p=0.8) veya KAH olan ve olmayanlar arasında (10.7±4.7 ve 10.2±3.2 pg/mL, p=0.7) anlamlı bir fark saptanmadı. Sonuç: Serum Ucn-2 düzeyi hafif-orta sistolik disfonksiyonda yükselmektedir. Ancak, DD (azalmış gevşeme bozukluğu) veya KAH’ın (miyokart enfarktüsü olmadan) serum Ucn-2 düzeyini etkilemediği görülmektedir.Öğe Senkop Ataklarıyla Seyreden Koroner Arter Anomalili Bir Olgu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Tandogan, İzzet; Koşar, Feridun; Sezgin, Alpay T.; Aslan, Halil; Topal, Ergün; Barutçu, İrfan; Özdemir, RamazanSirkumffeks arterin sağ aortik sinüsten çıkması (SSÇ) koroner çıkış anomalileri arasında en sık görülenidir ve genellikle iyi seyirlidir. Sen kop nedeniyle acil servisimize getirilen ve EKG'sinde ventriküler taşikardi (VT) saptadığımız hastamız üç yıldır eforla gelişen senkop atakları tarifliyordu. Babası ve amcasını ani kardiyak ölüm nedeniyle kaybeti. Erkek kardeşinde de senkop atakları olduğu ve bu nedenle yapılan koroner anjiyografide tıkayıcı darlık saptanmaksızın koroner anomali saptandığı ve 38 yaşında aniden öldüğü ifade edildi. Hastada senkop ataklarının nedenine yönelik olarak yapılan incelemelerde VT dışında bir faktör saptanmadı. Efor testi sırasında VT ve presenkop gelişti. Yapılan koroner anjiyografide tıkayıcı lezyon olmaksızın SSÇ saptandı. Tüm bu bulgularla hastamızda senkop nedeni olarak VT, VT nedeni olarak ta SSÇ sorumlu tutuldu. Sonuç olarak SSÇ iyi seyirli bir anomali olmakla beraber bazen olgumuzda olduğu gibi VT ve senkop ataklarıyla seyredebilir.Öğe Vascular endothelial function in patients with slow coronary flow(Coron Artery Dis, 2003) Sığırcı, Ahmet; Barutçu, İrfan; Topal, Ergün; Sezgin, Nurzen; Özdemir,Ramazan; Yetkin, Ertan; Tandoğan, İzzet; Koşar, Feridun; Ermiş, Necip; Yoloğlu, Saim; Barskaner, Emrah; Çehreli, Şengül; Sezgin, Alpay TuranBackground: Slow coronary flow (SCF) in a normal coronary angiogram is a well-recognized clinical entity, but its etiopathogenesis remains unclear. Design: The aim of the study was to determine endothelial function in patients with SCF using a flow-mediated dilatation (FMD) technique in the brachial artery. Methods: Coronary flow was quantified using the corrected thrombosis in myocardial infarction (TIMI) frame count (CTFC) method. Endothelial function was studied in 27 patients with SCF (23 men, four women, mean age 47.6±8.7 years) and in 30 people with normal coronary flow (NCF) (22 men and eight women, mean age 47.5±7.4 years). Results: The flow-mediated diameter increase in the SCF group was significantly smaller than that in the NCF group (3.48±0.10% compared with 9.11±0.10%, P < 0.001). The percentage of nitroglycerine (NTG)-induced dilatation was not significantly different between patients with SCF and people with NCF (16.8±1.1% compared with 17.1±1.1%, P = 0.87). Simple regression analysis showed that mean CTFC (CTFCm) was strongly and inversely related to the percentage of FMD (r = –0.29, P < 0.01) in all participants. When the patients with SCF were excluded, CTFCm was still inversely related to the percentage of FMD (r = –0.36, P < 0.05). CTFCm was also inversely related to NTG-induced dilatation in the 57 participants (r = –0.23, P < 0.05). Multiple regression analysis showed that CTFCm was inversely related to the percentage of FMD only (r = –0.37, P < 0.05). Conclusions: These findings suggest that endothelial function is impaired in people with SCF and that CTFC correlates well with endothelial dysfunction.