Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Uçar, Muharrem" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 30
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Açlığın sıçan ince bağırsak mukozasında oluşturduğu histolojik ve histokimyasal değişiklikler
    (2004) Eşrefoğlu, Mukaddes; Uçar, Muharrem; Gül, Mehmet
    Amaç: Açlık sindirim sisteminde yapısal ve fonksiyonel değişiklikler oluşturmaktadır. Çalışmamızda kısa ve uzun süreli açlığın sıçan duodenum, jejunum ve ileum mukozasında yol açtığı histolojik ve histokimyasal değişiklikleri incelemeyi amaçladık.Gereç ve Yöntemler: Bu amaçla 28 adet Wistar cinsi dişi sıçan kullanıldı. Açlık süresi boyunca deneklere sadece su verildi. Son doyurulmayı takip eden 1, 6, 12, 36. saatin ve 2. 4. 7. günlerin sonunda duodenum, jejunum ve ileumdan parçalar alındı.Bulgular: Açlığa bağlı histolojik değişikliklerin duodenumda ilk 12. saatte, jejunum ve ileumda 6 saatte ortaya çıktığı saptandı. Duodenumda izlenen ilk değişiklikler, villus yapısında bozulma, yüzey epitelinde parçalanma, Lieberkühn kriptalarının epitelinde mitotik ve apoptotik hücre artışıydı. 4. günün sonunda dejenere olmuş Lieberkühn kriptalarını tanımak oldukça zordu. 7. günün sonunda hemen hemen bütün villuslarda parçalanma izlendi. Lieberkühn kriptalarının epitelinde mitoz ve apoptotik hücre sayısı artmış, goblet hücre sayısı azalmıştı. Jejunum ve ileumda izlenen ilk değişiklikler, epitelin boyunda kısalma, dökülme, villuslarda düzensizlik, lakteallerde genişlemeydi. 12. saatte epitelde ve villuslarda parçalanma, villus atrofisi, lamina propriyada ödem, lenfosit infiltrasyonu, Lieberkühn kriptalarının epitelinde bozulma, mitotik ve apoptotik hücrelerde artış izlendi. 48. saatte bağ dokusunda fibrotik alanlar saptandı. 4. günde Lieberkühn kriptalarının epiteli tamamen dejenere olmuştu. 7. günün sonunda bu bulgular iyice belirginleşmişti. Yüzey epitelinde ve kripta epitelinde goblet hücre sayısı azalmıştı.Sonuç: Açlığın ince barsak mukozasında önemli yapısal değişikliklere yol açtığı, bu değişikliklerin açlık süresi ile orantılı olarak artış gösterdiği sonucuna varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Airway management in an osteogenesis imperfecta case in the lateral decubitus position
    (Medicine Science, 2016) Uçar, Muharrem; Özkan, Ahmet Selim; Demiröz, Duygu; Erdoğan, Mehmet Ali; Özgul, Ülkü; Durmuş, Mahmut
    Abstract Osteogenesis imperfecta that is a connective tissue disorder is a rare autosomal disease. Osteogenesis imperfecta in the presence spinal deformity, respiratory disorders, cardiac anomalies and bone deformities may create several problems in the management of anesthesia. The risks of teeth, mandible and cervical trauma and difficulty making positions due to bone deformity challenge difficult airway management. We aim to provide airway management with ProSeal Laryngeal Mask Airway in left lateral decubitus position in a child patient who has severe thoracic spine deformity and can not be given supine position. Keywords: Osteogenesis imperfecta, PLMA, airway management
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Alkolün Endokrin Pankreas Üzerine Histolojik Etkileri+
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Vardı, Nigar; Otlu, Ali; Uçar, Muharrem; Öztürk, Feral
    Bu çalışmada; uzun süreli alkol alımının, sıçanların pankreas Langerhans adacıkları üzerine olası histolojik etkilerinin araştırılması amaçlandı. Materyal ve Metod: Çalışmada 17 adet Wistar albino sıçan kullanıldı. Laboratuvar hayvanları deney ve kontrol olmak üzere iki gruba ayrıldı. Deney grubu 6 ay boyunca %7.2 alkol içeren modifiye sıvı diyet (MSD) ile beslendiler. Kontrol sıçanları da izokalorik olarak etanolsüz MSD ile beslendi. Deney süresinin sonunda sıçanlar servikal dislokasyonla öldürülüp, pankreasları alındı. Tesbit işleminden sonra, dokulara rutin histolojik prosedür uygulandı ve parafin içine gömüldü. Parafin bloklardan 6 ?m kalınlığında kesitler alınıp; H-E, Crosmann trikrom, toluidin blue, Grimelius gümüşleme ve aldehit fuksin boyama metodları ile boyandı ve ışık mikroskopta incelendi. Bulgular: Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında alkol grubunda Langerhans adası içinde kanal oluşumları ve genişlemiş kapiller damarlar izlendi. Langerhans adasını oluşturan hücrelerde ve intersellüler alanda değişik büyüklükte vakuoller saptandı. Alfa hücreleri kontrol ve alkol grubunda adacığın periferinde, yüzük şeklinde bir dağılım göstermekteydi. Ancak alkol grubunda alfa hücre granülleri daha yoğun olarak gözlendi. Alkol grubundaki beta hücreleri adacığın merkezinde ve azalan granülleri ile dikkat çekti. Sonuç: Alkolün doğrudan ya da dolaylı olarak endokrin pankreas üzerinde yapısal bozukluklara neden olduğu sonucuna varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Amyotrofik Lateral Skleroz Olgularında Yoğun Bakım Tedavisi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Toğal, Türkan; Aydoğan, Mustafa Said; Karahan, Kalender; Şener, Ali; Uçar, Muharrem; Ersoy, M Özcan
    Amyotrofik lateral skleroz (ALS) medülla spinalis, beyin sapı ve beynin motor korteksindeki motor nöronların ilerleyici dejeneratif bir hastalığıdır. Bilinç bozukluğu yapmadan yaygın kas güçsüzlüğü, yutma güçlüğü ve özellikle solunum güçlüğü yaratan bir hastalıktır. Bu yazıda ağır solunum yetmezliği ve pnömoniyle yoğun bakımda takip ve tedavi edilen üç ALS tanısı almış olgunun takip ve tedavisi sunulmuştur.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Anesthesia management in kidney transplantation patients: Retrospective evaluation
    (2019) Şanlı, Mukadder; Uçar, Muharrem
    Abstract: Kidney transplantation comes first for treating and improving living standards in patients with end-stage renal disease. The developments in surgical techniques on kidney transplantation and the specific immunosuppressive agents contributed to improving the function of graft for more extended periods. In addition, developments of anesthesia also contributed to this success. The purpose of the study was to present anesthesia management applied on 40 kidney transplant recipients who were carried out from alive and cadaver donors with a current literature review. The ages, genders, accompanying systemic diseases, whether or not the graft was received from live donor or a cadaver, hot/cold ischemia times, anesthesia and surgery times of the participants were recorded. In addition, postoperative analgesia management, postoperative complications and hospital stays of the patients were also recorded. We believe that graft preservation and patient comfort will be increased with good analgesia management, graft protection, by using selected anesthetics and protecting the kidney blood flow, and by close hemodynamic follow-up in kidney transplant patients.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Anesthetic Management of a Patient with Motor-sensory polyneuropathy
    (2016) Erdoğan, Mehmet Ali; Uçar, Muharrem; Özgül, Ülkü; Demiröz Aslan, Duygu; Durmuş, Mahmut
    Abstract: Polinöropati, yaygın aksonal dejenerasyon veya multifokal segmental demiyelinizasyonla seyreden ve genellikle periferik sinirleri tutan nöropatidir. Kas kuvvetsizliği, atrofi, fasikülasyon, solunum kaslarının tutulumuyla solunum yetmezliğine neden olabilir. Polinöropatili hastaların; artmış malign hipertermi riski, solunum kaslarının tutulmasıyla ekstübasyon sonunda gelişebilecek potansiyel hava yolu sorunları, nondepolarizan kas gevşeticilerin uzamış etki süresi ve nöroaksiyel blokların kullanılmasının tartışmalı olması anestezi yönetimini önemli kılmaktadır. Bu sunuda skolyoz nedeniyle posteriyor enstrümantasyon planlanan demiyelinizan ağırlıklı motor-duyu polinöropatili olguya nöromuskuler bloker kullanmadan uyguladığımız genel anestezi yönetimini aktarmayı amaçladık
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bilateral Diş Apsesi Olan Gebe Hastada Anestezi Yönetimi
    (2015) Özkan, Ahmet Selim; Kaçmaz, Osman; Uçar, Muharrem; Durmuş, Mahmut
    [Abstract Not Available]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bilateral Knee Osteonecrosis After Intraarticular Concomitant Local Anesthetic and Corticosteroid Injection: A Case Report
    (2015) Görmeli, Gökay; Görmeli, Ayşe Cemile; Uçar, Muharrem; Sevimli, Reşit; Gürbüz, Şükrü
    Abstract: Osteoartrit maluliyetin en önemli etkenlerinden biri olarak karşılaşabileceğimiz, en sık eklem hastalıkları formudur. Osteoartrit, eklem kıkırdağının dejenerasyonu, osteofit formasyonu ve subkondral kistler ile karakterizedir. Eklem kıkırdağının geniş olmadığı durumlarda konservatif tedavi tercih edilebilir. Klinisyenler tarafından tercih edilen konservatif tedavi yöntemlerden biri de lokal anestezik, kortikosteroid veya bunların her ikisinin birlikte kullanıldığı eklem içi enjeksiyonlardır. Mevcut literatür ve bizim deneyimlerimiz, eklem içi enjeksiyonların hasta memnuniyeti için olumlu etkilere sahip olduğunu göstermektedir. Eklem içi steroid uygulanımı osteoartritli hastalarda kısa dönemli ağrıyı giderir. Bu ilaçların ağrı ve maluliyeti azaltıcı etkisi olmasına rağmen kondrosit hasarına bağlı erken osteoartrit veya avasküler nekroz gibi yan etkileri de olmaktadır. Biz kortikosteroid ve lokal anestezik maddenin eklem içi enjeksiyonu sonrasında kısa dönem içerisine her iki dizde avasküler nekroz gözlenen bir olguyu sunmayı amaçladık.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bladder ear
    (2016) Çelik, Hüseyin; Çamtosun, Ahmet; Çimen, Serhan; Taşdemir, Cemal; Uçar, Muharrem
    [Abstract Not Available]
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Characteristics and outcomes of adult patients receiving mechanical ventilation due to acute poisoning
    (Türk Yoğun Bakım Dergisi, 2013) Erdoğan, Mehmet Ali; Aydoğan, Mustafa Said; Özgül, Ülkü; Gedik, Ender; Togal, Türkan; Durmuş, Mehmet; Çolak, Cemil; Uçar, Muharrem
    Öz: ÖZET Amaç: Zehirlenme, yoğun bakım ünitelerine (YBÜ) kabulün önemli bir nedenidir ve yoğun bakımda kalış süresini uzatır. Zehirlenme nedeniyle YBÜ ye kabul edilen hastalar mekanik ventilasyona (MV) ihtiyaç duyabilirler. Uzamış MV gereksinimi YBÜ de kalış süresini ve mortaliteyi artırır. Zehirlenme nedeniyle MV uygulanan hastaların özellikleri ve sonuçlarının değerlendirilmesi, klinik yönetimde yararlı olabilir ve hastalar ile ailelerine daha iyi danışmanlık sağlayabilir. Bu geriye dönük çalışmanın amacı zehirlenme nedeniyle YBÜ ye yatırılan hastaların demografik ve etiyolojik özellikleri ile MV ihtiyacı arasındaki ilişkiyi incelemektir. Gereç ve Yöntem: Ocak 2010 - Aralık 2011 tarihleri arasında YBÜ ye kabul edilen 211 değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, zehirlenme oluşumu ile YBÜ ye kabulüne kadar geçen süre, zehirlenmenin tipi, maruz kalınan toksik ajanlar, alınma yolu, daha önceki zehirlenme öyküsü, başvurudaki bilinç durumu, YBÜ de kalış süresi, MV ihtiyacı. MV ile ilişkili komplikasyonlar, Glasgow koma skoru ve sonuçları incelendi. Bulgular: Değerlendirilen 211 hastanın 143 ü (%67,8) kadındı. Zehirlenmenin en sık nedeni intihar (%87,7) idi ve oral yol ile (%93,4) gerçekleşmişti. Hastaların en çok maruz kaldığı ajanlar ilaçlardı (%74,4). İlaçlarla oluşan zehirlenmenin en sık nedeni antidepresanlar (trisiklik antidepresanlar dahil) (%38,3) idi. MV ihtiyacı hem cinsiyet (p=0,04), hem de alınma yolu ile anlamlı şekilde ilişkiliydi. MV ihtiyacı zehirlenmenin tipi (p=0,01) ve toksik ajanlar (p<0,001) ile de anlamlı şekilde ilişkiliydi. İlaçlarla zehirlenme ile cinsiyet (p=0,002) ve zehirlenme tipi ile cinsiyet (p=0,006) arasında oldukça güçlü bir ilişki vardı. Sonuç: Bu çalışmada MV ihtiyacı ile cinsiyet, zehirlenmenin tipi, toksik ajanlar, alınma yolu ve YBÜ de kalış süresi arasında anlamlı bir ilişki olduğu gösterildi. MV ihtiyacı ventilatöre bağlı komplikasyonların sıklığı ve daha uzun süre YBÜ de yatışı ile ilişkili olarak kötü prognoza öncülük edebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Comparison of the effects of adding fentanyl or remifentanil to propofol in colonoscopy sedoanalgesia on visual analog scale and recovery: A prospective double-blind study
    (2019) Şanlı, Mukadder; Uçar, Muharrem
    Abstract: Aim: In this study; our aim is to compare the effects of fentanyl or remifentanil combinations added to propofol in sedoanalgesia of colonoscopy on the visual analog scoring (VAS) and recovery of the patient.Material and Methods: Seventy patients aged between 18 and 65 who had colonoscopy were included in the study. 1 mg/kg propofol and 1 mcg/kg fentanyl, and 1 mg/kg propofol and 1 mcg/kg remifentanil were given as bolus to Group PF and Group PR, respectively. The respiratory and hemodynamic data during the procedure, and additionally pain and recovery criteria evaluated by VAS and Observer’s Assessment of Alertness/Sedation Scale (OAA / S) scores were compared at the end of the procedure.Results: There was a significant difference between the groups at 5th, 15th and 30th minutes in terms of VAS scores (p <0.001). There was a significant difference between the groups in terms of OAA / S scores at 5th and 15th min (p <0.001). The OAA / S scores were similar in both groups at 30th min and there was no difference (p = 1.00).Conclusion: Combination of propofol with fentanyl or remifentanil in sedoanalgesia of colonoscopy provides a safe and comfortable examination. Early recovery in both groups is advantageous as they provide early discharge.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Deneysel diyabetin sıçan böbreklerinde meydana getirdiği histolojik değişiklikler üzerine melatoninin iyileştirici etkileri
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Vardı, Nigar; Iraz, Mustafa; Öztürk, Feral; Uçar, Muharrem; Gül, Mehmet; Eşrefoğlu, Mukaddes; Otlu, Ali
    Öz: Amaç: Bu çalışma, streptozotosin (STZ) ile oluşturulan diyabetik rat modelinde, sıçan böbreklerinde oluşan histolojik değişiklikler üzerine melatoninin iyileştirici etkilerinin araştırılması amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kullanılan Spraque-Dawley cinsi; 15 adet erişkin dişi sıçan: kontrol, diyabet (D) ve melatonin ile tedavi edilen diyabet (DM) gruplarına ayrıldı. Deneysel diyabet D ve DM gruplarında tek doz STZ'nin (45 mg/kg) intraperitoneal uygulanması ile oluşturuldu. Diyabet oluşturulduktan sonra, DM grubuna 8 hafta her gün 10 mg/kg melatonin i.p. olarak uygulandı. Deneyin sonunda sıçanların kan-glikoz seviyeleri ölçüldü. Örnekler rutin doku takibinden sonra, parafine gömüldü. Histokimyasal ve immunohistokimyasal boyamaların ardından, kesitler ışık mikroskopta incelendi. Bulgular: Diyabet grubundaki sıçanların, kontrol ve DM grubuna göre kan-glikoz düzeyleri önemli derecede yükselirken, vücut ağırlıkları belirgin şekilde azaldı. Diyabete bağlı olarak gelişen temel histolojik değişiklikler glomerul ve tubül bazal membranları ile epitel hücrelerinde gözlendi. Uygulanan melatonin tedavisiyle, bu bulguların önemli ölçüde hafiflediği tesbit edildi. Sonuç: Kronik melatonin uygulaması STZ ile sıçanlarda oluşturulan diyabetin neden olduğu böbrek hasarını azalttı. Bu yüzden melatoninin diyabetik böbrek hasarının gelişimini önleyeceğini veya bulguları hafifleteceğini düşünmekteyiz. Yine de diyabetik komplikasyonlar üzerindeki pozitif etkisini göstermek için uzun süreli kullanımlar ile ilgili daha ileriki çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Deneysel diyabetin sıçan endokrin pankreasında oluşturduğu morfolojik değişiklikler
    (Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi, 2003) Vardı, Nigar; Uçar, Muharrem; Iraz, Mustafa; Öztürk, Feral
    Öz: Amaç: Diyabet, ß hücrelerinden salgılanan insülin hormonunun yetersiz miktarda ya da hiç salgılanmaması sonucu meydana gelen metabolik bir hastalıktır. Bu çalışmada; deneysel tip 1 diyabet oluşturulan ve tip 2 diyabet fizyopatolojisinin taklit edildiği sıçanlarda Langerhans adacıklarında oluşan morfolojik değişikliklerin, ışık mikroskopik seviyede araştırılması ve değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve metod: Çalışmada kullanılan 15 adet erişkin Sprague- Dawley cinsi erkek sıçan, kontrol, streptozotosin (STZ) ve fruktoz gruplarına ayrıldı. STZ grubuna tek doz intraperitoneal 45mg/kg STZ uygulanarak deneysel tip 1 diyabet oluşturuldu. Fruktoz grubuna 8 hafta boyunca % 10 D-fruktoz içeren içme suyu verilerek, tip 2 diyabet fizyopatolojisi taklit edildi. 8 haftanın sonunda her 3 grup sakrifiye edilerek, pankreasları alındı. Rutin tesbit ve doku takibi sonrası ışık mikroskopik olarak incelendi.Bulgular: Serum-glikoz düzeyi, fruktoz grubunda 158.4 ± 28.8 mg/dl, STZ grubunda ise 445.8 ± 73.8 mg/d l olarak bulundu (p<0.05). Fruktoz ve STZ gruplarının her ikisinde de pankreasın ekzokrin bölümünde herhangi bir patoloji izlenmedi. Fruktoz ve kontrol grubuna göre, STZ grubunda adacıklar küçülmüş ve yapısı bozulmuştu. Aldehit- fuksin (A-F) ile boyanan preparatlarda, ß hücre granülleri STZ ve fruktoz gruplarının her ikisi de azalmıştı. Sonuç: Bu çalışma; STZ grubunda pankreas adacıklarının sınırlarının ve şeklinin bozulduğunu, ancak fruktoz grubunda adacık yapısının kontrole yakın olduğunu gösterdi. Buna rağmen her iki grupta da (STZ ve fruktoz)
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effect of different positive end-expiratory pressures in donor liver transplantation patients on hemodynamics and ICU admission period: A Prospective, randomized, double-blind study
    (2019) Uçar, Muharrem; Aydoğan, Mustafa Said
    Abstract: Donors are generally volunteers without any sanitary problems. For this reason, security of the anesthesia practice and ICU admission period is significant. The goal of present study was to determine whether there was any important coalition among different positive end-expiratory pressure (PEEP) level hemodynamics and ICU admission in donor patients. This study was performed with40 patients who underwent general anesthesia. Patients were divided into two groups by their PEEP as0 cm H20 in the first group (group Z), and 10 H20 in the second group (group H). We investigated the data concerning demographical data, perioperative values, hemodynamic parameters, intraoperative blood loss, andICU admission. Patient characteristic,characteristicsand perioperative values were similar among the groups. Mean arterial pressure, and central venous pressure were importantly different among the groups (P<.05). Intraoperative bleeding remained statistically unchanged in both groups. The median ICU admission after surgery was longer in group Z versus the group H (2 and 1 days per patient, respectively; P>.05). We have concluded that our data pool is low and single-centered,we determined that PEEP values (10 cm H2O) may be a decisive element for the ICU admission after donor patients.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effects of dexmedetomidine and midazolam on motor coordination and analgesia a comparative analysis
    (Current Therapeutic Research, 2013) Aydoğan, Mustafa Said; Parlakpınar, Hakan; Erdoğan, Mehmet Ali; Yücel, Aytaç; Uçar, Muharrem; Sağır, Mustafa; Çolak, Cemil
    Objective: We compared the effects of 2 sedative drugs, dexmedetomidine and midazolam, on motor performance and analgesic efficacy in a rat model. Materials and methods: Rats were randomly divided into the following 4 groups on the basis of the treatment received. The first group received 83 mg/kg/min midazolam; the second, 1 mg/kg/min dexmedetomidine; the third, 83 mg/kg/min morphine; and the fourth was a control group. The rats were measured motor coordination and pain reflexes by using rotarod, accelerod, hot plate, and tail flick tests. Results: At all the tested speeds, the midazolam-injected rats remained on the rotarod longer than did the dexmedetomidine-injected rats. Furthermore, in the 10-minute accelerod test, the midazolaminjected rats remained for a longer duration than did the dexmedetomidine-injected rats. The latency time for the hot plate test was significantly higher at 10 minutes and 20 minutes in the dexmedetomidine group than in the midazolam group. Further, the latency time at 10 minutes for the tail flick test was greater in the dexmedetomidine group than in the midazolam group. Conclusions: In this rat model, midazolam results in faster recovery of motor coordination performance when compared with dexmedetomidine.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effects of dexmedetomidine and midazolam on motor coordination and analgesia a comparative analysis
    (Current Therapeutic Research, 2013) Aydoğan, Mustafa Said; Parlakpınar, Hakan; Erdoğan, Mehmet Ali; Yücel, Aytaç; Uçar, Muharrem; Sağır, Mustafa; Çolak, Cemil
    Objective: We compared the effects of 2 sedative drugs, dexmedetomidine and midazolam, on motor performance and analgesic efficacy in a rat model. Materials and methods: Rats were randomly divided into the following 4 groups on the basis of the treatment received. The first group received 83 mg/kg/min midazolam; the second, 1 mg/kg/min dexmedetomidine; the third, 83 mg/kg/min morphine; and the fourth was a control group. The rats were measured motor coordination and pain reflexes by using rotarod, accelerod, hot plate, and tail flick tests. Results: At all the tested speeds, the midazolam-injected rats remained on the rotarod longer than did the dexmedetomidine-injected rats. Furthermore, in the 10-minute accelerod test, the midazolaminjected rats remained for a longer duration than did the dexmedetomidine-injected rats. The latency time for the hot plate test was significantly higher at 10 minutes and 20 minutes in the dexmedetomidine group than in the midazolam group. Further, the latency time at 10 minutes for the tail flick test was greater in the dexmedetomidine group than in the midazolam group. Conclusions: In this rat model, midazolam results in faster recovery of motor coordination performance when compared with dexmedetomidine.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Evaluation of anesthesia management in laparoscopic radical prostatectomy surgeries: A retrospective clinical study
    (2019) Uçar, Muharrem; Şanlı, Mukadder
    Abstract: Aim: Laparoscopic radical prostatectomy (LRP) provides effectively results on surgical, oncological and functional in patients with localized prostate cancer. LRP that has a rapid recovery, returning to normal life activities in a short time affects the quality of life positively. Furthermore mandatory of general anesthesia and specific patient position, long operation time and increased intra-abdominal pressure caused by the pneumoperitoneum leads the anesthesia management difficult. In this retrospective study, our purpose was to present the anesthesia method applied in LRP. Material and Methods: The patients, who underwent LRP between January 2016 and December 2018, were included in the study. The data were collected from patient files and anesthesia records. The ages, ASA, the agents used for induction and maintain anesthesia, duration of operation, amount of bleeding, postoperative analgesic application, IV infusion fluids, and invasive interventions provided on the patients were recorded. Results: The analyses of results of 27 patents were made in the present study. The average age of the patients who underwent LRP operation was 63.78±6.17. Five (18.5%) of them were ASA I; 14(51.9%) were ASA II, 8 (29.6%) were ASA III. Propofol or thiopental was used in anesthesia induction. Anesthesia was ensured with sevoflurane or desflurane. In the invasive interventions, central venous catheter, intra-arterial catheterization and lumbar epidural catheter were used. IV fluid infusion management was carried out with crystalloids or crystalloid and colloid combination. The postoperative analgesic management of a total of 19 (70.4%) patients was ensured epidural patient-controlled analgesics with morphine. 8 patients (29.6%) also were ensured with IV patient controlled analgesia with morphine. Conclusion: During laparoscopic prostatectomy detailed hemodynamic and perioperative monitoring should be ensured in anesthesia management since the surgical intervention has high risk.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    General Anesthesia Management of a Pediatric Patient with Dandy Walker Syndrome
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2015) Özkan, Ahmet Selim; Uçar, Muharrem; Uçar, Hacer Gülerce; Durmuş, Mahmut
    Yıl: 2015Cilt: 22Sayı: 4ISSN: 1300-1744Sayfa Aralığı: 280 - 281 Metin Dili: İngilizce Öz: Başlık (İngilizce): Öz (İngilizce): kan AS, Ucar M, Ucar HG, Durmuş M. General anesthesia management in a pediatric patient with dandy-walker syndrome. J Turgut Ozal Med Cent 2015;22: 280-1 DOI:
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hickman kateteri takılması sonrası akut solunum yetmezliği olgusu
    (Van Tıp Dergisi, 2014) Erdoğan, M. Ali; Yücel, Aytaç; Toğal, Türkan; Uçar, Muharrem; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Özet Santral venöz kateterler; uzun süre santral venöz yola gereksinim duyulan durumlarda kullanılır. Hickman kateteri kalıcı bir santral venöz kateter dir. Kalıcı venöz portlar cerrahlar ya da anestezistler tarafından yerleştirilmektedir. Son zamanlarda radyologlar tarafında lokal anestezik kullanarak ve fluroskopi eşliğinde uygulanmaktadır. Hickman kateterleri subklaviyen, juguler veya sefalik vene yerleştirilebilir. Ultrasonografi eşliğinde veya ultrasonografi kullanmadan perkütan yada cut-down cerrahi yöntemiyle uygulanabilmektedir. Venöz port kateter yerleştirilmesinde erken dönem ve geç dönem komplikasyonları vardır. Bu sunuda, Hickman kateteri yerleştirilmesine bağlı erken dönemde gelişen hematomun yaşamı tehdit edebileceği vurgulandı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    HIV Pozitif Kişilerin Eşlerine Hastalığı Bildirme(me)nin Yasal ve Etik Açıdan Değerlendirilmesi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Karataş, Mehmet; Ataç, Adnan; Uçar, Muharrem; Kantarcı, Muhammed Nabi
    Hekime başvuran hastaların hastalıkları konusunda aydınlatılması her hekim/hasta arasında olması gereken normal bir süreçtir. Özellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklarda, hekimin hastasını bilgilendirdikten sonra hastanın cinsel partnerini de konu hakkında bilgilendirme(me)si etik açıdan ikilemler içerir. AIDS’in cinsel temas ile bulaşması nedeniyle HIV pozitifliği, gerek toplumdan ulaşması söz konusu olsa da hastalığın bulaşmasında ilk akla gelen cinsel temas yoludur. Bu da HIV pozitif kişilerin tedaviye gitmemesine, duyulduğunda işinden atılmasına ya da eşiyle mahkemelik olup ayrılmasına neden olabilmektedir. HIV pozitif hastaya ait tıbbi bilgilerin gizlilik ve hasta mahremiyetine saygı nedeniyle hekim tarafından saklanması gerekir. Fakat bu bilgilerin saklanmasıyla birlikte HIV pozitif hastanın partneriyle korunmasız cinsel ilişkiye girmesi de başka bir kişinin zarar görmesini beraberinde getirecektir. Sağlık hizmetlerinde mahremiyet hakkı temel bir insan hakkı olan özel hayatın gizliliğine saygı hakkının gereğidir. Son zamanlarda sağlık hizmetlerinde hasta haklarının korunmasına ve hekim/hasta ilişkisinde güvenin sağlanmasına yönelik gösterilen çabaların artmasının yanı sıra hastanın etkin bir tedavi alabilmesinde önemli bir işleve sahip olan hastanın özel hayatı ile ilgili bilgilerin açıklanmaması da genel bir kural olmuştur. Sağlık hizmetlerinde bu kuralın sınırlarının belirlenmesi için farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bunlardan biri hastanın sırlarının her koşulda saklanması gerektiğini savunur. Diğeri ise hastanın sırlarının yasaların öngördüğü hallerde ve toplumun yararının söz konusu olduğu durumlarda meslek sırrı niteliğindeki bilginin açıklanabileceğini ileri sürer. Bu makalede konu çeşitli kaynaklardan yararlanılarak derlenip, etik ve yasal açıdan irdelenmiştir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim