Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Uçur, Ömer" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A case of tic disorder development after varicella zoster infection: a case report
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Uçur, Ömer; Özcan, Özlem Özel
    Abstract Tic is the contraction of a group of muscles as in an involuntary, rapid, intermittent, nonrhythmic, and repetitive manner. Genetic disorders are often thought to be responsible for tic though post-infectious etiology is also considered to be a cause of tic. In addition to A group B hemolytic streptococcus infection, the most commonly reported cause of tic, other infectious agents like herpes simplex, varicella zoster virus, borrelia burgdorferi, and mycoplasmas have also been reported to have caused tic. Although the etiology of the emergence of tic disorders after infections is not yet understood on cellular and molecular levels, autoimmune mechanisms and particularly several structural and functional problems in the cortico-striato-thalamo-cortical circuit in post-cerebellitis patients. In this case report, we present the case of a 7-year-old male patient, who developed chronic motor tic disorder after varicella zoster virus infection followed by cerebellar ataxia and at length, showed symptoms of attention deficit, hyperactivity disorder, and oppositional defiant disorder. To our knowledge, this case report will be one of the very few tic disorder cases developing after varicella zoster virus infection. Keywords: Chronic Tic Disorder; Varicella Zoster Virus; Attention Deficit Hyperactivity Disorder; Varicella Cerebellitis.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Clinical attendance rates and associated factors after discharge of patients treated in a child psychiatry clinic
    (2020) Uçur, Ömer; Soylu, Nusret; Karatoprak, Serdar; Algan, Zehra; Doğan, Özlem; Güngören, Sümeyra; Dönmez, Yunus Emre; Özel Özcan, Özlem
    Abstract: Aim: Continual attendance at clinical follow-ups of children and adolescents after inpatient psychiatric treatment is an important problem affecting morbidity and mortality. In this study we aimed to research the follow-up attendance rates after hospital discharge and influencing factors in a child and adolescent psychiatric inpatient clinic. Material and Methods: Patient data between 2013 and 2016 were retrospectively investigated and cases with at least 3 months of history after discharge were included in the study. After discharge, cases who attended the following first 2 consecutive clinic appointments were accepted as attending follow-up. Variables related to sociodemographic characteristics, psychiatric diagnosis, applied treatment, kind of admission and discharge, duration of stay, applied psychometric scale scores were also recorded. Results: Two-hundred and fourty-one cases (65.7%) attended the first two consecutive appointments, while 126 cases (34.3%) did not attend a total of 367 cases. Low socioeconomic level and alcohol use were found to be associated independently with lower attendance rates while pharmacotherapy, admission from outpatient clinic and those with first-degree relatives who had mental disorders associated independently with higher attendance rates. Conclusion: Regular and consistent follow-up after discharge from children and adolescents may be an important indicator of compliance with treatment. Studies have reported that repeated psychiatric admissions to hospital are lower among patients who are compliant with treatment compared to those who do not comply. We believe our study will contribute to the literature on understanding the attendance rates and effective factors for clinical check-ups after discharge.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Developmental delays in preschool children with adenotonsillar hypertrophy
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2016) Soylu, Erkan; Soylu, Nusret; Polat, Cahit; Sakallıoğlu, Öner; Uçur, Ömer; Bozdoğan, Gökçe
    Abstract: Amaç: Bu çalışmada adenotonsiller hipertrofili çocuklarda Denver Gelişimsel Tarama Testi-2 uygulanarak adenotonsiller hipertrofinin genel gelişimin yanı sıra ince ve kaba motor yetenekler, sosyal iletişim ve dil gelişimi üzerindeki etkileri araştırıldı.Hastalar ve Yöntemler: Şubat 2013 - Temmuz 2013 tarihleri arasında adenotonsiller hipertrofi nedeniyle adenotonsillektomi endikasyonu konulan 30 hasta (12 erkek, 18 kız; ort. yaş 53.3±12.2 ay; dağılım 32-72 ay) çalışmaya dahil edildi. Kontrol grubuna adenotonsillektomi endikasyonu olmayan 30 çocuk katılımcı (12 erkek, 18 kız; ort. yaş 53.1±12.8 ay; dağılım 32-72 ay) dahil edildi. Çalışmaya alınan tüm katılımcılara rutin fizik muayene, fleksibl fiberoptik nazofarengoskopi ve timpanometri uygulandı. Tonsil ve adenoid boyutlarını sınıflandırmak için sırasıyla Brodsky skalası ve fiberendoskopik bulgular kullanıldı. Kulak, burun, boğaz değerlendirmesinin ardından tüm katılımcılara bir psikolog tarafından kör olarak Denver Gelişimsel Tarama Testi-2 uygulandı.Bulgular: Adenotonsiller hipertrofi hastalarının anormal genel gelişim seviyeleri daha yüksek idi (c2=7.13, p=0.028). Hastalar ve kontrollerin ince ve kaba motor ile kişisel-sosyal gelişim düzeyleri benzer olmasına karşın dil gelişimi açısından aralarında istatistiksel olarak sınır düzeyde farklılık vardı (t=1.82, p=0.074).Sonuç: Genel gelişim ve dil gelişimi geriliği olan çocuklarda adenotonsiller hipertrofi olasılığı mutlaka akla getirilmelidir
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı alan çocuklarda intihar düşüncesinin duygu düzenleme ve yürütücü işlevlerle ilişkisi
    (İnönü Üniversitesi, 2017) Uçur, Ömer
    Amaç: DEHB'de dikkat sorunları, hiperaktivite ve dürtüsellik ekseninde intihar düşüncesi ve/veya girişimlerinin daha sıklıkla olabileceği bildirilmektedir. İntihar düşüncesi tarifleyen DEHB'li olgular hakkında yapılmış çalışma sınırlı sayıdadır. Bu çalışmada DEHB'lilerde intihar düşüncesinin duygu düzenleme güçlükleri ve yürütücü işlev sorunları ile olan ilişkisini araştırmayı amaçladık. Materyal ve metot: Bu araştırma, Ocak 2017 ile Haziran 2017 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı polikliniklerine başvuran klinik psikiyatrik muayene ve psikometrik incelemeler sonucunda DSM-5 tanı ölçütlerine göre DEHB tanısı almış 8-12 yaş aralığındaki hastalar ile yapıldı. İntihar düşüncesinin tespiti için K-SADS-PL görüşme çizelgesi kullanıldı. Ebeveynlere YİYDDE ve DDÖ ile çocuklara CDI ve ÇATÖ uygulandı. İntihar düşüncesi tarifleyen 38 olgu (DEHB+İD) ile intihar düşüncesi tariflemeyen 41 olgu (DEHB) araştırmaya dahil edildi. 33 sağlıklı çocuk alınarak kontrol grubu oluşturuldu. Çalışmanın istatistiksel analizlerinde IBM SPSS Statistics 22.0 paket programı kullanıldı. Bulgular: DEHB+İD, DEHB ve kontrol grubu arasında anne ve babada geçmiş psikiyatrik bozukluk, annede intihar davranışı, anne ve babada madde kullanımı ve evde şiddet açısından anlamlı fark saptandı. DSM-5 DEHB şiddet derecelendirmesine göre orta ve ağır derecede olan DEHB'liler DEHB+İD grubunda anlamlı olarak daha yüksek saptandı. Komorbid depresif bozukluk ile davranım bozukluğu anlamlı olarak DEHB+İD grubunda yüksek bulundu. YİYDDE-Bastırma, Duygusal Kontrol, İzleme, DDİ ve Toplam puanlarında ve DDÖ-Değişkenlik\Olumsuzluk alt ölçek puanlarında DEHB+İD grubunda anlamlı olarak yüksek puanlar elde edildi. CDI ve ÇATÖ-Yaygın Anksiyete, Ayrılık Anksiyetesi ve Toplam test puanlarında DEHB+İD olgu grubunda anlamlı olarak daha yüksek puanlar elde edildi. Sonuç: DEHB'de bilinen yürütücü işlev sorunları ve duygu düzenleme güçlükleri intihar düşüncesi gelişimine neden olabilir. İntihar düşüncesinin intihar girişimine ve ardından tamamlanmış intihar (tümüne birden intihar davranışı)'a kadar ilerlemesi mümkündür. DEHB'li çocuklarda yürütücü işlev sorunları ve duygu düzenleme güçlüklerinin tanınması ve tedavisi; olası intihar davranışının gelişmesini engelleyebilir. Bu konuda yapılacak daha büyük ölçekli çalışmalara ihtiyaç olduğu düşüncesindeyiz. Anahtar Kelimeler: Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite, Duygu Düzenleme, İntihar Düşüncesi, Yürütücü İşlevler
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Executive functions and emotion regulation relationship of suicidal ideation in children with ADHD
    (2023) Uçur, Ömer; Özcan, Özlem Özel
    Aim: There is evidence that suicidal thoughts are increased in attention deficit/hyperactivity disorder (ADHD). The aim of this study is to investigate the relation- ship between executive function (EF) deficits and emotion regulation negativity/lability (ERNL) in children with ADHD who reported suicidal ideation. Materials and Methods: This study was conducted in children aged 8-12 years with ADHD. Thirty-eight cases (ADHD + SI) with suicidal ideation and 41 cases without suicidal ideation (pure ADHD) were included in the study. Participants completed using the Children’s depression inventory (CDI), the Screen for child anxiety-related emotional disorders (SCARED), the Behavior rating inventory of executive function (BRIEF) and the Emotion regulation checklist (ERC). Results: A significant difference was found between the 3 groups in terms of EF deficits and ERNL, CDI and SCARED. BRIEF subcomponents; there was a significant difference between inhibit, emotion control, monitor and behavior regulation index. Conclusion: Suicidal ideation is an important psychiatric health problem. Recognizing suicidal ideation in children; It can be effective in preventing suicidal behavior. Cognitive features such as EF deficits and ERNL may contribute negatively to suicidal ideation, especially in children with ADHD.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hemofilili çocuk ve ergenlerde eklem içi kanamalar ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu belirti şiddeti arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2015) Soylu, Nusret; Leblebisatan, Göksel; Uçur, Ömer; Yıldırım, Fatih
    Amaç: Hemofili hastalarında ortaya çıkan eklem içi kanamalar ve buna bağlı ortaya çıkan hareket kısıtlılıkları, eklem deformiteleri önemli bir sağlık sorunu oluşturmakta, çocuğun yaşam kalitesini bozmaktadır. Çalışmamızda hemofilili çocuk ve ergenlerde eklem içi kanamalar ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve yıkıcı davranış bozuklukları belirti şiddeti arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya hemofilili 24 erkek çocuk dahil edildi. Çocuklar ve anneleri ile yapılan görüşmede sosyodemografik özellikler ve eklem içi kanama sıklığı sorgulandı. Görüşmenin ardından olguların anneleri tarafından Turgay çocuk ve ergenlerde davranım bozuklukları için ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal el kitabı 4. Baskısına dayalı tarama ve değerlendirme ölçeği dolduruldu. Çalışmanın istatistiksel analizinde SPSS for Windows 16.0 paket programı kullanıldı. Bulgular: Yapılan korelasyon analizinde dikkat eksikliği belirti şiddeti ile hiçbir eklem içi kanama sıklığı arasında ilişki saptanmadı (p>0,05). Diz ve ayak bilek eklemleri içine olan kanama sıklığı ile hiperktivite/impulsivite, karşıt olma karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu belirti şiddeti arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde pozitif bir ilişki saptandı (p<0,05). Dirsek eklemi içine olan kanamaların sıklığı ile hiçbir alt ölçek puanları arası anlamlı ilişki saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Çalışma sonuçlarımız özellikle diz ve ayak bileği eklemlerindeki kanama sıklığının hiperaktivite/impulsivite, karşıt olma karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu belirti şiddeti ile ilişkili olduğunu, proflaktik tedavinin yanında bu eklemlerde sık kanama yaşayan çocukların bu açıdanda değerlendirilmesinin fayda sağlayabileceğini düşündürmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Investigation of the Relation Between Intraarticular Bleedings and Symptom Severity of Attention Deficit Hyperactivity Disorder in Children and Adolescents with Haemophilia
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2015) Soylu, Nusret; Leblebisatan, Göksel; Uçur, Ömer; Yıldırım, Fatih
    Öz: Amaç: Hemofili hastalarında ortaya çıkan eklem içi kanamalar ve buna bağlı ortaya çıkan hareket kısıtlılıkları, eklem deformiteleri önemli bir sağlık sorunu oluşturmakta, çocuğun yaşam kalitesini bozmaktadır. Çalışmamızda hemofilili çocuk ve ergenlerde eklem içi kanamalar ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve yıkıcı davranış bozuklukları belirti şiddeti arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya hemofilili 24 erkek çocuk dahil edildi. Çocuklar ve anneleri ile yapılan görüşmede sosyodemografik özellikler ve eklem içi kanama sıklığı sorgulandı. Görüşmenin ardından olguların anneleri tarafından Turgay çocuk ve ergenlerde davranım bozuklukları için ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal el kitabı 4. Baskısına dayalı tarama ve değerlendirme ölçeği dolduruldu. Çalışmanın istatistiksel analizinde SPSS for Windows 16.0 paket programı kullanıldı. Bulgular: Yapılan korelasyon analizinde dikkat eksikliği belirti şiddeti ile hiçbir eklem içi kanama sıklığı arasında ilişki saptanmadı (p>0,05). Diz ve ayak bilek eklemleri içine olan kanama sıklığı ile hiperktivite/impulsivite, karşıt olma karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu belirti şiddeti arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde pozitif bir ilişki saptandı (p<0,05). Dirsek eklemi içine olan kanamaların sıklığı ile hiçbir alt ölçek puanları arası anlamlı ilişki saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Çalışma sonuçlarımız özellikle diz ve ayak bileği eklemlerindeki kanama sıklığının hiperaktivite/impulsivite, karşıt olma karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu belirti şiddeti ile ilişkili olduğunu, proflaktik tedavinin yanında bu eklemlerde sık kanama yaşayan çocukların bu açıdanda değerlendirilmesinin fayda sağlayabileceğini düşündürmektedir. Başlık (İngilizce): Hemofilili Çocuk ve Ergenlerde Eklem İçi Kanamalar İle Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirti Şiddeti Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Öz (İngilizce): Aim: Intra-articular bleedings in haemophilia patients and movement restrictions and joint deformities that occur as a result of these bleedings constitute an important health problem and deteriorate the quality of life for children. The purpose of this study is to investigate the relation between intra-articular bleedings and symptom severity of attention deficit hyperactivity disorder and disruptive behavior disorders in children and adolescents with haemophilia. Method: 24 boys with haemophilia were included in the study. During the interviews with children and their mothers, their sociodemographic features and frequency of intra-articular bleedings were examined. Following the interviews, mothers were asked to fill out the Disruptive Behavior Disorder Screening and Rating Scale based on Turgay Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders Fourth Edition, Text Revision. SPSS for Windows 16.0 software program was used for the statistical analysis of the study. Results: As a result of the correlation analysis, no relation was determined between the symptom severity of attention deficit and frequency of intra-articular bleeding (p>0.05). A statistically significant positive relation was determined between the frequency of bleedings within the knee and ankle joints and symptom severities of hyperactivity, impulsivity, oppositional defiant disorder, and conduct disorder (p<0.05). No significant relation was detected between the frequency of bleedings within the elbow joint and subscale scores (p>0.05). Conclusion: The results of our study have made us think that the frequency of bleeding especially within the knee and ankle joints is related with the symptom severity of hyperactivity/impulsivity, oppositional defiant disorder, and conduct disorder, and children having frequent bleedings within these joints should be evaluated from this aspect along with prophylactic treatment.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Online gaming features in adolescents with attention-deficit/hyperactivity disorder
    (2023) Uçur, Ömer; Dönmez, Yunus Emre
    Aim: Leisure activities in adolescents with Attention-deficit/hyperactivity disorder (ADHD) tend to focus on Internet activities, especially online games. Online gaming addiction has been observed in ADHD populations. Game genres and characteristics may affect addiction in ADHD adolescents who play online games. This study aims to contribute to the literature by examining the Internet gaming disorder (IGD) risk effects and game genres of hyperactivity/impulsivity, inattention, and ADHD index separately. Methods: A total of 884 adolescents playing online games were included. Participants answered the online game features form, Conners-Wells’ adolescent self-report scale—long version and digital gaming addiction scale—short form under the observation of their teachers. Game genres and ADHD symptomatology (Inattention, Hyperactivity/impulsivity, ADHD index) were categorized within themselves. Results: IGD was significant in all subcomponents of ADHD symptomatology. In all subcomponents, insulting/threatening speeches were found in the chat tab. In the Hyperactivity/impulsivity component, more hours of online gaming and spending real money on in-game advantages were found. In the Inattention and ADHD index, the amount of gaming in the social environment of the adolescents was high. In ADHD symptomatology, no significant results were found in game genres (except sports in the Inattention component). nclusion: Although levels of online gaming are high in adolescents with ADHD, a bidirectional relationship is likely. We believe that social factors and communicative characteristics are important in relational factors in adolescents. Longitudinal studies should be conducted to answer important empirical questions about the relationship between ADHD-IGD and game genres.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Varicella zoster enfeksiyonu sonrası gelişen tik bozukluğu: bir olgu sunumu
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Uçur, Ömer; Özcan, Özlem Özel
    Öz: Tik; istem dışı, hızlı, aralıklı, ritmik olmayan, tekrarlayıcı şekilde bir grup kasın kasılmasıdır. Tik bozukluklarının etiyolojisi hakkında genetik suçlanmakta ve bunun yanı sıra enfeksiyon sonrası etiyolojiden de söz edilmektedir. Enfeksiyon sonrası tik gelişimi hakkında en çok bildirimi yapılan A grubu B hemolitik streptokok enfeksiyonu dışında herpes simpleks virus, varicella zoster virus, borrelia burgdorferi, mycoplasma gibi enfeksiyöz ajanlarla da tiklerin ortaya çıktığı ya da alevlendiği bildirilmektedir. Enfeksiyon sonrasında tik bozuklarının ortaya çıkmasının hücresel ve moleküler düzeyde etiyolojisi henüz net olarak bilinmemesine rağmen otoimmün mekanizmalar ve özellikle serebellit sonrası gelişen olgularda kortiko-striato-talamo-kortikal devredeki yapısal ve işlevsel sorunlar rol oynuyor olabilir. Bu olgu sunumunda 7 yaşındaki bir erkek hastada varisella zoster virüs enfeksiyonu sonucu gelişen serebellar ataksiyi takiben ortaya çıkan kronik motor tik bozukluğu ve arkasından dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ve karşıt olma karşı gelme bozukluğu belirtilerini içeren bir olgu ele alınacaktır. Bildiğimiz kadarıyla bu olgu sunumu varisella zoster virüs enfeksiyonu ardından başlayan tik bozukluğu bildiren az sayıda olgu sunumlarından biri olacaktır. Başlık (İngilizce): A case of tic disorder development after varicella zoster infection: a case report Öz (İngilizce): Tic is the contraction of a group of muscles as in an involuntary, rapid, intermittent, nonrhythmic, and repetitive manner. Genetic disorders are often thought to be responsible for tic though post-infectious etiology is also considered to be a cause of tic. In addition to A group B hemolytic streptococcus infection, the most commonly reported cause of tic, other infectious agents like herpes simplex, varicella zoster virus, borrelia burgdorferi, and mycoplasmas have also been reported to have caused tic. Although the etiology of the emergence of tic disorders after infections is not yet understood on cellular and molecular levels, autoimmune mechanisms and particularly several structural and functional problems in the cortico-striato-thalamo-cortical circuit in post-cerebellitis patients. In this case report, we present the case of a 7-year-old male patient, who developed chronic motor tic disorder after varicella zoster virus infection followed by cerebellar ataxia and at length, showed symptoms of attention deficit, hyperactivity disorder, and oppositional defiant disorder. To our knowledge, this case report will be one of the very few tic disorder cases developing after varicella zoster virus infection.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Yatış Süresinin Klinik-Demografik Özelliklerle İlişkisi: Bir Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Yataklı Servis Bulguları
    (2021) Uçur, Ömer; Soylu, Nusret; Güngören, Sümeyra; Doğan, Özlem; Alğan, Zehra; Karatoprak, Serdar; Özcan Özel, Özlem
    Öz: Amaç: Çocuk ve ergen psikiyatrisinde hastaların yatırılarak takip edilmeleri sağaltımda önemlidir. Olguların yatış sürelerinin uzunluğudemografik ve klinik özelliklere bağlı olarak değişebilir. Bu çalışmada bir çocuk ve ergen psikiyatri yataklı servisinde olguların yatış süresininklinik ve demografik özellikler ile ilişkisine ait verilerin paylaşılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Yataklı Servisi’nde yatırılarak takip ve tedavi edilmiş olgularınkayıtları incelendi. 2013 sonundan 2017 ortasına kadar yatırılmış ve taburcu edilmiş 379 olgunun demografik ve klinik özellikleri (ruhsaltanılar, bilişsel davranışçı terapi ve psikofarmakolojik tedavi, yatış özellikleri, psikometrik ölçek puanları) kaydedildi. Tüm değişkenlerin yatışsüresine olan etkisi değerlendirildi. Yatış sürelerinin karşılaştırmalarında non-parametrik bir test olan Mann-Whitney U testi kullanıldı.Uygulanan psikometrik testlerin yatış süresi ile ilişkisine Pearson korelasyon katsayısı ile bakıldı.Bulgular: Tüm olguların ortalama yatış süresi 20,05±19,69 gün idi. Olguların en kısa yatış süresi 1 gün iken en uzun yatış süresi 135 gündü.Adölesanlarda, örgün eğitimine devam edenlerde, ruhsal tanılardan şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar, beslenme ve yeme bozuklukları iletravma ve stres ile ilişkili bozuklukları olanlarda, bilişsel davranışçı terapi ve psikofarmakolojik tedavi (antipsikotik, antidepresan, anksiyolitik)alan olgularda yatış süresi anlamlı olarak daha uzundu. Nörogelişimsel bozukluklar ve anlıksal yeti yitimi olan olgularda yatış süresi dahakısaydı. Çocuklarda Depresyon Ölçeği, Çocuklar için Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri, Çocuklar için Travma Sonrası Stres Tepki Ölçek’leripuanlarının yatış süresinin uzunluğu ile pozitif yönde korele olduğu saptandı.Sonuç: Ruhsal tanılar ve tedavi şekilleri yatış süresinin uzunluğunda belirleyici olabilir. Ülkemizde çocuk ve ergenlerde yataklı psikiyatriservisleri oldukça kısıtlı sayıdadır. Yatış süresinin demografik ve klinik özelliklerle ilişkisinin incelendiği daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim