TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA HALİNDE ORTAK VELÂYETE HÜKMEDİLİP HÜKMEDİLEMEYECEĞİ SORUNU
Yükleniyor...
Tarih
2021
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Velâyet, kural olarak küçüklerin ve istisnai olarak kısıtlıların bakım ve korunmalarının sağlanabilmesi için, şahıs ve malları üstünde ana-babalarının sahip oldukları yükümlülük ve hakların bütünüdür. Türk Medeni Kanunu’nun 336. maddesine göre evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanır (f. 1). Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olur (f. 3). Ancak evliliğin boşanma ile sona erdiği hallerde de aynen evlilik devam ederken olduğu gibi, ana ve babanın velâyeti ortak bir şekilde kullanmalarının mümkün olup olmadığı son dönemlerde yoğun şekilde tartışılan bir konu haline gelmiştir. Avrupa’da yapılan bilimsel çalışmalarda, sağlıklı biçimde yürütülebilecek olması durumunda, ortak velâyetin, ana-babadan sadece biri tarafından yürütülen (tek başına) velâyete nazaran çocuğun menfaatine daha uygun olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmalar, Avrupa ülkelerinin büyük bir kısmında boşanma halinde ortak velâyetin de bir velâyet türü olarak kabul edilmesine yol açmıştır. Türk Medeni Kanunu’nda henüz bu yönde açık bir düzenleme yapılmış değilse de, Türk öğretisinde mevcut düzenlemeler çerçevesinde ortak velâyete hükmedilebilmesi için bir zemin oluşturulmaya çalışılmaktadır. Uygulamada da çeşitli gerekçelerle ortak velâyete hükmedilmeye başlandığı ve bu yöndeki mahkeme hükümlerinin sayısının gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Ancak uygulamada bir birliğin sağlanabilmesi adına bu önemli meselenin tüm hüküm ve sonuçları itibariyle kanunda düzenlenmesinin gerekli olduğu da açıktır.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Kaynak
İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
Sayı
Künye
Ercoşkun Şenol, H. K. (2021). TÜRK HUKUKUNDA BOŞANMA HALİNDE ORTAK VELÂYETE HÜKMEDİLİP HÜKMEDİLEMEYECEĞİ SORUNU . İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , 12 (2) , 754-765 . DOI: 10.21492/inuhfd.963579