Yazar "Çelik, Önder" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 46
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abnormal foetal heart rate pattern and their relationship to amniotic fluid erythropoietin levels(2005) Çelik, Önder; Hasçalık, Şeyma; Güven, Alanur; Turhan, Fahri; Yoloğlu, SaimAbstract: OBJECTİVE: The aim of the study was to evaluate the relationship between abnormal foetal heart rate pattern and erythropoietin concentrations in amniotic fluid, umbilical cord, maternal plasma and 1 and 5 minutes Apgar scores. STUDY DESİGN: Twenty-one patients with abnormal FHR patterns in the non-stress test were included to this study. All patients underwent caesarean section. Amniotic fluid, maternal and umbilical cord samples were obtained for erythropoietin levels. We measured amniotic fluid erythropoietin, maternal serum erythropoietin and umbilical cord blood erythropoietin by radio-immunoassay. Apgar scores at 1 and 5 minutes were recorded. RESULTS: Umbilical cord, amniotic fluid and maternal serum erythropoietin levels were found 62.7±67.3 mU/ml, 26.8±22.1 mU/ml and 36.1±38.9 mU/ml respectively. UA-EPO levels were higher than AF-EPO (p=.016). MS-EPO and UA-EPO levels were similar (p=.070). Similarly, MS-EPO and AF-EPO levels were not different (p=.523). Four of the 21 infants had low Apgar scores at 1 and 5 minutes. Three of four patients MS-EPO, AF-EPO and UA-EPO levels were normal. In only one of four patients UA-EPO level was found elevated but AF-EPO and MS-EPO levels were normal. Seventeen infants had normal Apgar scores despite an abnormal foetal heart rate pattern. CONCLUSİON: We conclude that abnormal foetal heart rate pattern may signal imminent foetal risk but do not confirm foetal hypoxia. We did not find any correlation between abnormal foetal heart rate pattern, AF-EPO, UA-EPO and MS-EPO levels, and Apgar scores of 1 and 5 minutes.Öğe Adneksiyel kitleyi taklit eden ektopik pelvik böbrek(Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Dergisi, 2012) Yılmaz, Ercan; Yavuz, Şimşek; Karaer, Abdullah; Çelik, Ebru; Türkçüoğlu, Ilgın; Çağdaş, Doğan; Çelik, Önder; Aydın, EnginÖz: Ektopik pelvik böbrek, genitoüriner sistem anomalisi olan kadınlarda yaygın gelişim anomalisidir ve klinikte adneksiyel patolojileri taklit etmektedir. Bu olgu sunumunda hidronefroz gelişen bir pelvik ektopik böbrek adneksiyel kistik patolojiyi taklit etmektedir.Öğe Analysis of uterine myoelectrical signals before and immediately after artificial rupture of membranes(GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine, 2009) Çelik, Önder; Hasçalık, Şeyma; Tağluk, M. EminÖz: AMAÇ: Bu çalışma gebe ratlarda artifisyel membran rüptürü öncesi ve sonrası uterus myoelektrik aktivitesinin değişimini saptamak ve patolojik durumlarla aktivite değişimleri arası ilişkiyi karşılaştırmak için planlandı. GEREÇ VE YÖNTEM: Gebeliklerinin 15. gününde olan 8 adet Wistar albino rat’ın uteruslarına bipolar elektrodlar subseröz olarak yerleştirildi ve MP100 A-CE kayıt sistemiyle miyoelektrik aktiviteleri kaydedildi. İlk kayıtları takiben her gebe rat’a 0.5 cm’lik histeroamniotomi yapıldı ve tekrar myoelektrik aktiviteler kaydedildi. BULGULAR: Uterus kontraksiyon paternleri rüptür öncesi her hayvanda farklı paternde olup bazısında regüler bazılarında ise irregüler görünümdeydi. Rüptür sonrası kontraksiyonların irregülaritesi ve spike potansiyelleri belirgin olarak arttı. SONUÇ: Membran rüptürü uterus elektrik aktivitesinde ve kontraksiyon paterninde belirgin değişikliklere yol açar. Bu paternin saptanması subklinik membran rüptürünün erken tanı ve yönetiminde hekime yardımcı olabilir. Başlık (İngilizce): Artifisyel membran rüptürü öncesi ve sonrası uterus elektrik aktivitesinin analizi Öz (İngilizce): OBJECTIVE: This study was planned to compare the myoelectrical signals generated by gravid rat uterus before and immediately after artificial rupture of membranes (ROM) and the relationship between the pathological states and myoelectrical activity. MATERIALS AND METHODS: The uterine myoelectrical signal recording was carried out on eight Wistar albino gravid rats. At 15th day of gestation bipolar electrodes were subserously implanted into the uterus. After the replacement of electrodes recording of the myoelectrical activity was conducted by the use of MP100 A-CE data acquisition system. Following the first recording, in each animal a 0.5 cm hysteroamniotomy was made in one of the amniotic sacs and subsequently myoelectrical activity was re-recorded. RESULTS: While some of the uterine contractions were regular but some others were not, depending on the subject. After the rupture of membranes the irregularity of contractions as well as the rate of infrequent spike potentials, probably result from ROM effects and pollute the uterine signal, have increased. CONCLUSIONS: Based on the obtained results, it seems that uterine electrical activity and thus the contractions significantly change immediately after ROM. The characterization of unusual uterine contractions following rupture of membranes can help the physicians in early diagnosis and management of ROM.Öğe Assessment of anxiety and depression levels of pregnant women with hyperemesis gravidarum in a case-control study(Journal of the Turkish-German Gynecological Association, 2012) Şimşek, Yavuz; Çelik, Önder; Yılmaz, Ercan; Karaer, Abdullah; Yıldırım, Engin; Yoloğlu, SaimÖz: Amaç: Bu yazıda Beck anksiyete ve depresyon skorlama sistemi kullanılarak hiperemezisli gebelerde anksiyete ve depresyon düzeylerinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Çalışma için 1. trimesterdeki 86 gebeyi içeren bir olgu-kontrol çalışması yapıldı. Hiperemezis gravidarumlu 41 hasta ve sağlıklı kontrol grubu olarak 45 gebe dahil edildi. Gruplar yaş, parite ve vücut kitle indeksi değerleri açısından eşleştirildi. Tüm hastalardan serum TSH ve hCG düzeylerini de içeren bazal laboratuvar tetkikleri istendi. Bulgular: Gruplar arasında serum potasyum düzeyinin hiperemezisli olgularda anlamlı olarak düşük olması (p=0.039) dışında demografik, obstetrik ve laboratuvar değerleri açısından farklılık yoktu. Hiperemezisli hastaların depresyon ve anksiyete skorları kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti (Sırasıyla p=0.0001 ve p=0.049). Sonuç: Artmış anksiyete ve depresyon düzeyleri hiperemezis gravidarumun patogenezinde rol oynayabilir. Bu hastaların takip ve tedavilerinde ekstra psikolojik destek gerekebilir. (J Turkish-German Gynecol Assoc 2012; 13: 32-6)Öğe Bilateral dev benign kistik mezotelyoma (Peritoneal inklüzyon kistleri): Ultrasonografi ve manyetik rezonans görüntüleme bulguları(2007) Erdem, Gülnur; Çelik, Önder; Hasçalık, Şeyma; Karakaş, Hakkı Muammer; Fırat, Ahmet KemalÖz: Peritoneal inklüzyon kistleri, üreme dönemindeki kadınlarda sık görülen, abdomen, pelvis ve retroperitoneal yerleşimli lezyonlardır. Genellikle abdominal cerrahi öyküsü bulunan bu olgular kronik karın ve pelvis ağrısı ile prezente olurlar. Peritoneal inklüzyon kistleri mezotelyal hücrelerle çevrili olduklarından, benign kistik mezotelyoma olarak da adlandırılırlar. Bu çalışmada bilateral dev benign kistik mezotelyoması olan 30 yaşında infertil kadın hastada, ultrasonografi (US) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) bulgularını ve literatürde söz edilen tedavi yaklaşımlarını sunduk. Benign kistik mezotelyoma US ve MRG’de abdomino-pelvik multiloküle kistik kitleler olarak izlenir. Daha önce abdominal operasyon uygulananlarda, bu şekilde kistik kitleler görüldüğünde, ayırıcı tanıda peritoneal inklüzyon kistleri de akılda tutulmalıdırÖğe Bilateral serous retinal detachment in preeclampsia: Report of two cases(GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine, 2002) Çelik, Önder; Hasçalık, Şeyma; Gökdeniz, RemziAbstract: Retinal detachment is a rare complication of preeclampsia. İn this paper, two cases of retinal detachment associated with preeclampsia that were successfully managed with conservative treatment have been reported.Öğe A case of heterotopic pregnancy with anembrionic intrauterin component and expectant management(GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine, 2002) Hasçalık, Şeyma; Çelik, Önder; Kazezoğlu, GönülÖz: Heterotopik gebelik aynı anda intrauterin ve ekstra uterin gebeliğin birlikte bulunduğu oldukça nadir rastlanan bir durumdur. Bununla birlikte ovulasyon indüksiyonu ve yardımcı üreme tekniklerindeki gelişme insidansını arttırmaktadır. Olgu 34 yaşında klomifenle indüksiyon sonrası ektopik gebelik ön tanısı ile hospitalize edildi. Intrauterin komponenti anembrionik gebelik olarak sonuçlanan ve D&C yapılan, ektopik gebeliğide düşük beta-hCG seviyeleri, klinik semptomların hafif olması göz önüne alınarak müdahalesiz izlenen heterotopik gebelik olgusu literatür gözden geçirilerek sunulmuştur.Öğe Cerebriforn giant congenital nevus in a newborn prenatally showed scalp edema(2003) Gökdeniz, Remzi; Karadağ, Neşe; Hasçalık, Şeyma; Çelik, ÖnderKonjenital melanositik nevus, özelleşmiş nevus hücrelerinden oluşan ve yenidoğan infantların %1-2'sinde saptanan bir lezyondur. Konjenital nevuslar 1.5 cm'in üzerinde olup kazanılmış nevuslardan daha büyük bir çapa sahiptirler. Yirmi cm ve üzerindeki olgular dev konjenital melanositik nevus olarak adlandırılır. Konjenital nevusun özel bir formu olan serebriform konjenital nevus, saçlı deriyi tamamen kaplayan, renkli ve beyin giruslarını taklit eden bir yapıya sahiptir. Olgu 27 yaşında takipsiz, eyleminin başlaması üzerine polikliniğimize müracat etti. Yapılan USG'sinde skalp ödem dışında bir özellik saptanmadı, ve bu bulgu prenatal olarak yorumlanamadı. Sezaryen esnasında saçlı deriyi tamamen kaplayan ve girus benzeri kıvrımlar içeren lezyon saptandı. Lezyondan alınan biopsi serebriform nevus olarak rapor edildi. Literatür incelendiğinde serebriform nevusun prenatal tanısı ile ilgili bir bilgiye rastlanılmadı. Olgu prenatal tanısı ve doğum sonrası tedavisindeki yaklaşımın özellik arzetmesi nedeni ile sunuldu.Öğe Coexistent uterine myoma, colon adenocarcinoma ureteral duplication in a young female patient(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Hasçalık, Şeyma; Çelik, Önder; Yılmaz, Mehmet; Kırımlıoğlu, HaleÖz: Öz geçmişinde genital sistem kanseri hikayesi olan kadınlarda kolorektal kanser görülme riskinin artmış olmasına rağmen, uterin myom varlığı ile kolon kanserleri arasında herhangi bir ilişki bildirilmemiştir. Öte yandan bazı gastrointestinal sistem lezyonları ile üreteral kollektör sistem duplikasyonunun birlikte görülebilmesine rağmen, uterin myoma, kolon kanseri ve üreteral dublikasyonun birlikteliği rapor edilmemiştir. Biz, bu üç farklı patolojik bulgunun genç bir hastadaki rastlantısal birlikteliğini, tanı ve tedavisindeki yaklaşım şeklini tartıştık.Öğe The effect of caffeic acid phenetyl ester on ischemia - reperfusion injury in comparison with resveratrol in rat ovaries(GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine, 2005) Hascalık, Şeyma; Çelik, Önder; Türköz, Yusuf; Çiğremiş, Yılmaz; Mızrak, Bülent; Yoloğlu, SaimÖz (İngilizce): OBJECTİVE: This experimental study was designed to determine the effects of antioxidants resveratrol and caffeic acid phenetyl ester (CAPE) on nitric oxide (NO) production on an in vivo model of ovarian ischemia-reperfusion in rats. MATERIAL AND METHOD: Rats were divided into five equal groups each consisting eight rats: sham operation, ischemia-reperfusion (I/R), I/R plus CAPE, I/R plus resveratrol and ischemia groups. CAPE and resveratrol was administered intraperitoneally before reperfusion. After experimental procedure rats were killed, ovaries were removed and prepared for NO concentrations. RESULTS: NO levels in saline/detorsion group were increased significantly when compared to sham operation and ischemia groups (p<0.05). Pretreatment with CAPE and resveratrol significantly attenuated the increase of NO levels in ovarian tissue in comparison to I/R and ischemia groups (p<0.05). In the resveratrol and CAPE groups NO levels were similar. CONCLUSİON: As adnexal torsion could influence further fertility of a young woman, new techniques to protect the ovary from I/R injury had to be improved. CAPE and resveratrol were natural antioxidants. We concluded that these medications would be useful to protect the ovaries from the I/R damage.Öğe The effect of resveratrol on surgery induced peritoneal adhesions in an experimental model(Cell Biochemistry and Function, 2007) Söğütlü, Gökhan; Bay Karabulut, Aysun; Ara, Cengiz; Cinpolat, Özgür; Işık, Burak; Pişkin, Turgut; Çelik, ÖnderAdhesion formation is a common cause of complications following surgery. The aim of this study was to investigate the effect of resveratrol on intra-abdominal adhesion prevention in a rat model. Twenty one Wistar-Albino rats weighing 200–250 g were assigned to three groups, of 7 rats each. After a midline laparotomy was performed, a 1 cm area of the ceacum was abraded in two of the groups. They were then given either resveratrol (Group 1), or saline (Group 2) intraperitoneally. Group 3 rats (sham operation) received no treatment, without the serosal damage. On the 14th day, the rats were killed and the adhesion score was determined according to Mazuji’s adhesion grade scale. The tissue levels of malondialdehyde (MDA), nitric oxide (NO), and reduced glutathione (GSH) were measured. The mean Mazuji’s adhesion grade in the resveratrol group was 1.0 0.0, in the saline group 2.57 1.51, and zero in the sham operated group (p < 0.05 between the resveratrol group and saline group comparison). The levels of MDA and NO in the resveratrol group were significantly lower than those of the saline group (p < 0.001). The level of GSH in the resveratrol group was significantly higher than in the saline and sham operated groups (p < 0.001 and p < 0.001, respectively). Introduction of resveratrol into the peritoneal cavity at the time of surgery reduced adhesion formation effectively in this model. Resveratrol probably acts through reduction of lipid peroxidation products.Öğe Effects of melatonin deprivation on vaginal squamous cell maturation of pinealectomized rats(Journal of the Turkish-German Gynecological Association, 2007) Hasçalık, Seyma; Çelik, Önder; Özşahin, Murat; Parlakpınar, Hakan; Mızrak, Bülent; Aydın, N. EnginÖz: AMAÇ: Pineal bez ürünü melatonin serbest radikal süpürücü bir antioxidan olup, endojen melatonin varlığı ve pineal bezin bütünlüğü normal ovaryan fonksiyon için gereklidir. Bu çalışma pineal bezin çıkartılmasına bağlı vajen epitelinde meydana gelen sitolojik değişikliklerinin Papanicolau yöntemiyle saptanması amacıyla planlandı. Materyal ve Metot: Pinealektomi yapılmış 21 adet rat her grupta 7 hayvan olmak üzere rastgele 3 gruba ayrıldı: Grup 1; Kontrol (sham), Grup 2; Pinealektomi ve Grup 3; Pinealektomi + melatonin. Grup üçteki hayvanlara pinelaktominin 60. günü melatonin tedavisi başlandı ve 21 gün boyunca devam edildi. Tedavi sonrası tüm ratlardan vaginal smear alındı. Smearler Papanicolau yöntemiyle boyanıp ışık mikroskobunda değerlendirildi. Sitolojik derecelendirme parabasal, intermediate, yüzeyel ve nukleussuz skuamoz hücrelerin yaygınlığına göre yapıldı (Grade 1; hücrelerin % 0-25’i, Grade 2; % 25-50’si, Grade 3; % 50-75’i, Grade 4; >% 75 ’i ). SONUÇLAR: Kontrol grubuyla karşılaştırıldığında pineal bezi çıkartılan hayvanlar süperfisyal ve nükleussuz hücreler açısından benzer gradelere sahipti. Ancak melatonin verilen grupta süperfisyal ve anüklear hücreler kontrol ve pinealektomi grubundan daha düşüktü. Intermediate ve parabasal hücreler bakımından gruplar arasında fark yoktu. TARTIŞMA: Pinealektomi vajinal hücre maturasyonunu artırırken, eksojen olarak verilen melatonin maturasyonu baskılar. Pineal bezin çıkartılması klasik hormon replasman tedavisine benzer şekilde süperfisyal hücreleri artırır. Melatoninin antagonizmasının vajinal epitel üzerine olan potansiyel olumlu etkisi menapoz sonrası dönemde ürogenital semptomları önleyebilir.Öğe Ektopik gebelik tanısı alan hastaların klinik ve tedavi özelliklerinin retrospektif analizi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Yılmaz, Ercan; Çelik, Ebru; Türkçüoğlu, Ilgın; Turhan, Uğur; Çelik, ÖnderAmaç: Ektopik gebelik, gebelik materyalinin intrauterin kavite haricinde bir bölgeye implantasyonu olarak tanımlanmakla birlikte günümüzde halen önemli bir sağlık sorunu olma özelliğini korumaktadır. Bu çalışmamızda ektopik gebelik tanısı alan hastaların demografik özelliklerinin, tanı, tedavi şekillerinin ve tedavi başarısının retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Turgut Özal Tıp Merkezi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nda Ocak 2008-Kasım 2011 tarihleri arasında ektopik gebelik teşhisi alan 200 hasta çalışmamıza retrospektif olarak dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, başvuru şikayetleri, ultrasonografi bulguları, ektopik gebelik lokalizasyonu, tedavi şekli ve tedavi başarısı retrospektif veriler kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Ektopik gebelik tanısı alan 200 hastanın ortalama yaş değeri 29.34±5.38 yıl, ortalama gravida 2.71±1.74, ortalama parite sayısı 1.15±1.23, ortalama abortus sayısı 0.41±0.80 ve ortalama yaşayan çocuk sayısı 1.07±1.71 olarak değerlendirildi. Hastalara ekspektan tedavi, medikal ve cerrahi tedavi seçenekleri uygulandı. Otuz altı hastaya (%18) ekspektan tedavi uygulanırken, toplam 80 (%40) hastaya metotreksat tedavisi ve 84 (%42) hastaya da ilk başvuru anında cerrahi tedavi uygulandı. Cerrahi uygulanan 89 hastaya salpenjektomi, 5 hastaya salpingostomi ve 3 hastaya tubal milking işlemi yapıldı. Ekspektan tedavi uygulanan 36 hastanın 34’ü (%94) iyileşirken, 2 hastaya ekspektan tedavi sonrasında cerrahi tedavi uygulanmıştır. Sonuç: Ektopik gebelik günümüz şartlarında erken tanısı koyulan ve bu çalışmada tartışıldığı gibi uygun endikasyon çerçevesinde her üç tedavi şekline de cevap veren klinik bir sorundur. Sonuç olarak, ektopik gebelik tedavisinde metotreksat ve cerrahi tedavinin yanı sıra ekspektan tedavi de uygulanabilir.Öğe Ektopik Gebelik Tanısı Alan Hastaların Klinik ve Tedavi Özelliklerinin Retrospektif Analizi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Yılmaz, Ercan; Çelik, Ebru; Türkçüoğlu, Ilgın; Turhan, Uğur; Çelik, ÖnderAmaç: Ektopik gebelik, gebelik materyalinin intrauterin kavite haricinde bir bölgeye implantasyonu olarak tanımlanmakla birlikte günümüzde halen önemli bir sağlık sorunu olma özelliğini korumaktadır. Bu çalışmamızda ektopik gebelik tanısı alan hastaların demografik özelliklerinin, tanı, tedavi şekillerinin ve tedavi başarısının retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Turgut Özal Tıp Merkezi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’nda Ocak 2008-Kasım 2011 tarihleri arasında ektopik gebelik teşhisi alan 200 hasta çalışmamıza retrospektif olarak dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, başvuru şikayetleri, ultrasonografi bulguları, ektopik gebelik lokalizasyonu, tedavi şekli ve tedavi başarısı retrospektif veriler kullanılarak değerlendirildi. Bulgular: Ektopik gebelik tanısı alan 200 hastanın ortalama yaş değeri 29.34±5.38 yıl, ortalama gravida 2.71±1.74, ortalama parite sayısı 1.15±1.23, ortalama abortus sayısı 0.41±0.80 ve ortalama yaşayan çocuk sayısı 1.07±1.71 olarak değerlendirildi. Hastalara ekspektan tedavi, medikal ve cerrahi tedavi seçenekleri uygulandı. Otuz altı hastaya (%18) ekspektan tedavi uygulanırken, toplam 80 (%40) hastaya metotreksat tedavisi ve 84 (%42) hastaya da ilk başvuru anında cerrahi tedavi uygulandı. Cerrahi uygulanan 89 hastaya salpenjektomi, 5 hastaya salpingostomi ve 3 hastaya tubal milking işlemi yapıldı. Ekspektan tedavi uygulanan 36 hastanın 34’ü (%94) iyileşirken, 2 hastaya ekspektan tedavi sonrasında cerrahi tedavi uygulanmıştır. Sonuç: Ektopik gebelik günümüz şartlarında erken tanısı koyulan ve bu çalışmada tartışıldığı gibi uygun endikasyon çerçevesinde her üç tedavi şekline de cevap veren klinik bir sorundur. Sonuç olarak, ektopik gebelik tedavisinde metotreksat ve cerrahi tedavinin yanı sıra ekspektan tedavi de uygulanabilir.Öğe Erken Gebelikte İzole Fallopian Tüp Torsiyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Hasçalık, Şeyma; Çelik, Önder; Işık, Burak; Kırımlıoğlu, HaleFallop tüpünün izole torsiyonu nadir bir durum olup, tanı için çoğu zaman klinik yaklaşımdan ziyade sıklıkla cerrahi müdahale gerekir. Yirmi üç yaşında üç gündür bulantı ve kusmaları olan nullipar hasta şiddetli sağ kasık ağrısı ile başvurdu. Abdominal muayenede peritoneal tutulumu düşündüren özellikle sağ alt kadranda yaygın rebound, hassasiyet ve muskuler rijidite saptandı. Pelvik ultrasonografide CRL’si 13 mm, 7 hafta 5 gün ile uyumlu intrauterine viable fetus ve sağ adnexial alanda üniloküle, 46 x 30 mm çapında solid alan içermeyen ince duvarlı kistik oluşum saptandı. Ayırıcı tanıda apendisitis düşünüldü. Laparatomi esnasında ödemli ve hiperemik sağ tubaya ek olarak apendix de hiperemik olarak gözlendi. Sağ salfenjektomi ve apendektomi yapılan hastanın histopatoloji raporu tubal nekrosis ve periapendisitis olarak geldi.Öğe Expression of endometrial receptivity genes increase after myomectomy of Intramural leiomyomas not distorting the endometrial cavity(Reproductive Sciences, 2015) Ünlü, Cihat; Çelik, Önder; Çelik, Nilüfer; Otlu, BarışThis study was designed to investigate whether endometrial receptivity genes are altered in infertile patients with intramural leiomyomas (IM) not distorting the endometrial cavity undergoing myomectomy. We measured endometrial HOXA-10, HOXA-11, LIF, ITGB3, and ITGAV messenger RNA (mRNA) expressions levels before and after myomectomy/metroplasty during mid-luteal phase in participants with IM, submucosal leiomyomas (SM), and septate uterus and fertile participants without fibroids. Initial endometrial sampling was obtained at the time of surgery, and second sampling was obtained 3 months after myomectomy/metroplasty. Expressions of each gene were evaluated using real-time reverse transcriptase polymerase chain reaction (RT-PCR). A trend toward decreased endometrial HOXA-10, HOXA-11, and ITGAV mRNA expression was detected in both SM and IM groups before myomectomy when compared to both fertile group and septate uterus. However, the differences failed to show statistical significance. After myomectomy of IM, we have detected 12.8-fold increase in endometrial HOXA-10 mRNA expression and 9.0-fold increase in endometrial HOXA-11 mRNA expression. This increase in endometrial HOXA-10 and 11 mRNA expression was significant. Accordingly, 2 patients having intramural fibroids greater than 5 cm were able to remain pregnant after myomectomy. Conversely, submucosal myomectomy did not cause any significant effect on endometrial receptivity markers. Likewise, all markers of endometrial receptivity remained unchanged after metroplasty. Myomectomy of IM have favorable effect on endometrial HOXA-10 and 11 mRNA expression.Öğe Folikülogenezisin Moleküler Temelleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Çelik, Önder; Yıldırım, AyşeOosit fertilizasyon ve embriyogenezis aşamalarını başarılı bir şekilde tamamlayabilmesi için bir takım kompleks hücre içi değişiklik aşamalarından geçmesi gerekir. Memelilerde oognezis erken fetal hayatta başlar ve doğumdan sonra da uzun yıllar devam eder. Oositin gelişim aşamalarında stoplazmasında yeni gen ve organel üretimi ve bunların yeniden dağılımı ve düzenlenmesi gerekmektedir. Özellikle bu dönemde stoplazmik organellerden mitokondrinin ve DNA moleküllerinin replikasyonu ve dağılımı kalıtsal bazı özelliklerin taşınması açısından hayati önem taşır.Öğe Fulminant hepatitis A infection in second trimester of pregnancy requiring living donor liver transplantation(Journal of Obstetrics and Gynaecology Research, 2012) Şimşek, Ömer Yavuz; Işık, Burak; Karaer, Abdullah; Çelik, Önder; Kutlu, Ramazan; Aydın, Nasuhi Engin; Yılmaz, SezaiWe present an 18-year-old pregnant woman who was referred to our emergency clinic as a case of acute hepatic failure and hepatic encephalopathy. Laboratory tests showed abnormal liver function tests and serological workup was consistent with acute hepatitis A infection. Ultrasonography revealed a single live fetus with fetal biometry compatible with 18 gestational weeks. The patient underwent a highly urgent liver transplantation using a right lobe graft from her husband. Histological examination of the explanted liver showed acute, lymphocyte-rich, diffuse necrotizing hepatitis, consistent with acute necrotizing hepatitis A. After the operation her allograft function gradually recovered. Her follow-up obstetrics ultrasound revealed a male fetus with severely decreased amniotic fluid. The patient was informed about the poor prognosis of her pregnancy and the pregnancy was terminated by vaginal misoprostol induction. She has maintained a good general condition and liver function for 4 months postoperatively, up to the present time.Öğe Gebelik Lüteoması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Çelik, ÖnderGebelikte veya puerperiumda saptanan altı değişik nonneoplastlk ovaryan lezyon, klinik, makroskobik ve mikroskobik görünüm açısından tümörai lezyonları taklit edebilir. Bu lezyonlar gebeliğin terminasyonunu takiben spontan olarak gerileyebileceği gibi konservatif cerrahi girişim He de tedavi edilebilir. Gebelik lüteoması sezaryan operasyonu veya postpartum tubai iigasyon esnasında rastlantısal olarak saptanan nadir bir ovaryan lezyon olması nedeniyle literatür bilgisi altında olgu sunumu olarak hazırlandıÖğe İleri derecede servikal açıklığı olan ve amniyon kesesinin introitusa kadar prolabe olduğu bir olguda acil servikal serklaj öncesi yapılan amniyoredüksiyon(ARTEMİS, 2004) Atmaca, Ruşen; Kafkaslı, Ayşe; Çelik, Önder; Deniz, DenizhanÖz: Sıkça uygulanan bir operasyon olmasına rağmen, servikal serklajın etkinliği tartışmalıdır. İleri derecede servikal açıklığın bulunduğu hastalarda, serklaj gebeliği uzatabilir. Servikal açıklığın ileri derecede olduğu ve amniyon kesesinin bu açıklıktan introitusa kadar prolabe olduğu durumlarda acil serklaj yapabilmek için amniyoredüksiyon yapmak, prolabe olmuş zarları uterus içine itmeyi kolaylaştırabilir. Böylece yapılan acil serklaj, doğumun kaçınılmaz olduğu durumlarda bize çok değerli bir 24 saat kazandırabilir. Başlık (İngilizce): Amnioreduction before emergent cervical cerclage in patient with advanced cervical dilatation and bulging of membranes Öz (İngilizce): Although cervical cerclage is a commonly practiced procedure, its effectiveness is still in controversy. In case of advanced cervical dilatation and bulging of fetal membranes, emergent cervical cerclage may prolong gestation. In such cases, performing amnioreduction may facilitate reduction of the fetal membrane, and emergent cervical cerclage may delay the labor, at least 24 hour, even in inevitable labor. We have discussed such a case.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »