Yazar "Çeliksoy, Mehmet Halil" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Age related risk factors associated with severity of atopic dermatitis in children(2019) Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Demir, OsmanAbstract: Aim: Atopic dermatitis is a chronic, relapsing, and pruritic dermatitis, which generally develops in early childhood, and has a characteristic age-dependent distribution. To review age related risk factors associated with severity of atopic dermatitis in children.Material and Methods: The medical records of 206 pediatric patients with the diagnosis of atopic dermatitis between August 2015 and August 2017 were reviewed retrospectively.Results: The study included two hundred six patients who were diagnosed with atopic dermatitis (118 males, 88 females, median age: 20 months). The disease was found to have a more severe course in patients who were breastfed for less than six months, who were exposed to cigarette smoke, who had a food allergen and a history of atopy in the family (p<0.047, 0.046, 0.032, 0.012, respectively) in the 0-2 age group. The disease was found to have a more severe course in patients who had aeroallergen sensitivity, high serum total IgE level, who had eosinophilia, and low socioeconomic level (p<0.016, 0.023, 0.038, 0.032, respectively) in the patient older than 2 years old.Conclusion: While parental atopy and diet determine the severity of the disease in the early period of life, environmental factors have a more obvious role in later periods.Öğe Aile Hekimlerinin Arı Venom Alerjisi, Tedavisi ve Adrenalin Oto Enjektör Kullanım Becerisi Konularındaki Bilgi Düzeyleri(2014) Çatal, Ferhat; Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Söğüt, Ayhan; Şahin, Mustafa Kürşat; Şahin, Gülay; Dikici, Mustafa FevziAmaç: Arı sokmaları sonrası gelişen alerjik reaksiyonlar şiddetli olmakta ve hayatı tehdit edebilmektedir. Bu reaksiyonların tanınması, ilk müdahalenin yapılması ve hastaların tetkik edilmesi için alerji kliniklerine yönlendirilmesi önem taşımaktadır. Çalışmamızda, birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin arı sokması sonrası gelişen alerjik reaksiyonlara yaklaşım ve tedavileri konularındaki bilgi düzeylerini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Samsun ve Malatya yöresinde çalışan ve gönüllü olan toplam 205 aile hekimi dahil edilmiştir. Bulgular: Aile hekimlerinin 124 (%60,5)'ü erkek, ortanca yaşı 38 ve meslekteki yıllarının ortancası ise 13 yıl idi. Arı sokması sonrası gelişen şiddetli sistemik reaksiyon (anafilaksi) karşısında katılımcıların sadece %31,2'si intramüsküler adrenalin yapacaklarını belirttiler. Katılımcıların %80'ni hastaları sistemik reaksiyondan sonra alerji kliniğine yönlendireceklerini belirtmelerine rağmen sadece %38'i hastalara arı venomu ile immünoterapi uygulandığını biliyordu. Katılımcıların %75,6'sı adrenalin oto enjektörün ne olduğunu biliyordu ancak oto enjektörün kullanımını, dozunu ve uygulama yerini bildiğini belirten katılımcıların yüzdesi sırasıyla %38,5, %37 ve %35,1 idi. Katılımcıların yaşı ve mesleki süreleri ile arı venom alerjisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerileri konularında ki bilgi düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu. Sonuç: Birinci basamakta çalışan hekimlerin arı venom alerjisinin tedavisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerisi konularındaki bilgileri yetersizdir. Bu nedenle, aile hekimlerine bu konularda eğitim verilmesi yararlı olacaktır.Öğe Aile hekimlerinin arı venom alerjisi, tedavisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerisi konularındaki bilgi düzeyleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Çatal, Ferhat; Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Söğüt, Ayhan; Şahin, Mustafa Kürşat; Şahin, Gülay; Dikici, Mustafa Fevzi; Sancak, RecepAmaç: Arı sokmaları sonrası gelişen alerjik reaksiyonlar şiddetli olmakta ve hayatı tehdit edebilmektedir. Bu reaksiyonların tanınması, ilk müdahalenin yapılması ve hastaların tetkik edilmesi için alerji kliniklerine yönlendirilmesi önem taşımaktadır. Çalışmamızda, birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin arı sokması sonrası gelişen alerjik reaksiyonlara yaklaşım ve tedavileri konularındaki bilgi düzeylerini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Samsun ve Malatya yöresinde çalışan ve gönüllü olan toplam 205 aile hekimi dahil edilmiştir. Bulgular: Aile hekimlerinin 124 (%60,5)’ü erkek, ortanca yaşı 38 ve meslekteki yıllarının ortancası ise 13 yıl idi. Arı sokması sonrası gelişen şiddetli sistemik reaksiyon (anafilaksi) karşısında katılımcıların sadece %31,2’si intramüsküler adrenalin yapacaklarını belirttiler. Katılımcıların %80’ni hastaları sistemik reaksiyondan sonra alerji kliniğine yönlendireceklerini belirtmelerine rağmen sadece %38’i hastalara arı venomu ile immünoterapi uygulandığını biliyordu. Katılımcıların %75,6’sı adrenalin oto enjektörün ne olduğunu biliyordu ancak oto enjektörün kullanımını, dozunu ve uygulama yerini bildiğini belirten katılımcıların yüzdesi sırasıyla %38,5, %37 ve %35,1 idi. Katılımcıların yaşı ve mesleki süreleri ile arı venom alerjisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerileri konularında ki bilgi düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu. Sonuç: Birinci basamakta çalışan hekimlerin arı venom alerjisinin tedavisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerisi konularındaki bilgileri yetersizdir. Bu nedenle, aile hekimlerine bu konularda eğitim verilmesi yararlı olacaktır.Öğe Aile Hekimlerinin Arı Venom Alerjisi, Tedavisi ve Adrenalin Oto Enjektör Kullanım Becerisi Konularındaki Bilgi Düzeyleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Çatal, Ferhat; Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Söğüt, Ayhan; Şahin, Mustafa Kürşat; Şahin, Gülay; Dikici, Mustafa Fevzi; Sancak, RecepAmaç: Arı sokmaları sonrası gelişen alerjik reaksiyonlar şiddetli olmakta ve hayatı tehdit edebilmektedir. Bu reaksiyonların tanınması, ilk müdahalenin yapılması ve hastaların tetkik edilmesi için alerji kliniklerine yönlendirilmesi önem taşımaktadır. Çalışmamızda, birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin arı sokması sonrası gelişen alerjik reaksiyonlara yaklaşım ve tedavileri konularındaki bilgi düzeylerini belirlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Samsun ve Malatya yöresinde çalışan ve gönüllü olan toplam 205 aile hekimi dahil edilmiştir. Bulgular: Aile hekimlerinin 124 (%60,5)’ü erkek, ortanca yaşı 38 ve meslekteki yıllarının ortancası ise 13 yıl idi. Arı sokması sonrası gelişen şiddetli sistemik reaksiyon (anafilaksi) karşısında katılımcıların sadece %31,2’si intramüsküler adrenalin yapacaklarını belirttiler. Katılımcıların %80’ni hastaları sistemik reaksiyondan sonra alerji kliniğine yönlendireceklerini belirtmelerine rağmen sadece %38’i hastalara arı venomu ile immünoterapi uygulandığını biliyordu. Katılımcıların %75,6’sı adrenalin oto enjektörün ne olduğunu biliyordu ancak oto enjektörün kullanımını, dozunu ve uygulama yerini bildiğini belirten katılımcıların yüzdesi sırasıyla %38,5, %37 ve %35,1 idi. Katılımcıların yaşı ve mesleki süreleri ile arı venom alerjisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerileri konularında ki bilgi düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki yoktu. Sonuç: Birinci basamakta çalışan hekimlerin arı venom alerjisinin tedavisi ve adrenalin oto enjektör kullanım becerisi konularındaki bilgileri yetersizdir. Bu nedenle, aile hekimlerine bu konularda eğitim verilmesi yararlı olacaktır.Öğe Aile hekimlerinin ilaç allerjilerine yaklaşımı(Astım Allerji İmmünoloji, 2014) Çeliksoy, Mehmet Halil; Söğüt, Ayhan; Çatal, Ferhat; Şahin, Mustafa Kürşat; Şahin, Gülay; Köken, Özlem; Dikici, Mustafa FevziÖz: Giriş: İlaç allerjisi sonrası meydana gelen allerjik reaksiyonlar, ölüme kadar gidebilen anafilaksi ile sonuçlanabilir. Bu reaksiyonlarla sık karşılaşan birinci basamak hekimlerinin hastaları değerlendirmesi, gerekli durumlarda acil ilk müdahaleyi yapması, ileri tetkik ve tedavi için hastaları bir allerji uzmanına yönlendirmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin ilaç allerjisi sonrası gelişen allerjik reaksiyonlara genel yaklaşımını ölçmeyi amaçladık.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Samsun ve Malatya yöresinde çalışan ve gönüllü olan toplam 205 aile hekimi katıldı. Aile hekimleriyle yüz yüze görüşmeler yapılarak ilaç allerjileriyle ilgili, önceden allerji uzmanları tarafından hazırlanmış anket formları dağıtıldı.Bulgular: Aile hekimlerinin 124 (%60.5)'ü erkek, ortanca yaşları 38 (min: 24, maks: 61) ve meslekteki yıllarının ortancası ise 13 (min: 1, maks: 35) yıl idi. Aile hekimlerinin, %90.2'si daha önce ilaç allerjisiyle karşılaştığını ifade ederken, %52.2'si ilaç alımı sonrası gelişen allerjik reaksiyonlarda söz konusu ilacı kesip, ileri araştırma için bir allerji uzmanına yönlendirdiğini belirtti. Çalışmaya katılan aile hekimlerinin %39.5'i, lokal ilaç kullanımı sonrasında sistemik reaksiyon gelişebileceğinin farkında değildi. Sadece, %35.1'i ağır ilaç reaksiyonlarının ölümcül olabileceğini biliyordu. İlaç allerjisi sonrası anafilaksi gelişmesi katılımcıların yalnız %31.7'si ilk seçenek olarak adrenalin yaptıklarını belirttiler.Sonuç: Birinci basamakta çalışan aile hekimlerinin, ilaç allerjisi tedavisi ve hasta yönetimi konusundaki bilgi düzeyleri yetersizdir. Bu nedenle, aile hekimlerine bu konuda eğitim verilmesi yararlı olacaktır.Öğe Ataksi-telenjiektazili hastaların demografik ve sistemik tutulum özellikleri(Astım Allerji İmmünoloji, 2014) Çatal, Ferhat; Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Ermiştekin, Halime; Kutlutürk, Kazım; Yıldırım, Nurdan; Sinanoğlu, Muhammed Selçuk; Tırman, Esra Genç; Yıldıran, AlişanÖz: Giriş: Ataksi-telenjiektazi ilerleyici serebellar ataksi, kütanöz ve konjunktival telenjiektazi, immünyetmezlik ve artmış malignite riski ile karakterize nadir görülen, otozomal resesif geçiş gösteren, nörodejeneratif bir hastalıktır. Bu çalışma ile iki merkezde ataksi telenjiektazi tanısı konulan çocukların demografik, nörolojik, dermatolojik ve immünolojik özellikleri incelendi.Gereç ve Yöntem: İnönü Üniversitesi ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakülteleri Çocuk Allerji ve İmmünoloji Kliniklerinde, 2006 ile 2013 yılları arasında ataksi-telenjiektazi tanısı konulan çocukların dosyaları geriye dönük olarak değerlendirildi. Bulgular: Ataksi telenjiektazi tanısı konulan 25 hasta belirlendi. Hastaların ortalama yaşı 10.08 ± 4.14 (ölenler dahil) olup, 16 (%64)'sı erkekti. Ortalama takip süresi 5.32 ± 3.84 yıldı. Hastaların ortanca tanı yaşı 4 (en küçük: 1.5, en büyük: 12) idi ve ataksi aileler tarafından ilk fark edilen klinik bulguydu. Hastaların tamamında nörolojik ve dermatolojik tutulum varken, immünolojik tutulum %85'inde mevcuttu. Hastalarda en sık görülen nörolojik bulgu ataksi olup, bunu sırasıyla dismetri (%96), disartri (%92), bradikinezi (%80) ve oküler apraksi (%60) izliyordu. Hastaların hepsinde telenjiektazi mevcuttu ve en sık konjunktivaya lokalize olmuştu. Pigmentasyon anomalisi 17 (%68) hastada, molluskum kontagiosum 2 (%8) hastada ve verrü 1 (%4) hastada mevcuttu. Hastalarda en sık görülen immünolojik bozukluk IgA eksikliği (%80) olup bunu IgG eksikliği (%60) ve lenfopeni (%12) izliyordu. Hastaların %96'sında büyüme geriliği varken, %56'sının baş çevresi -1 SD'nin altındaydı. İzlemde 5 (%20) hasta tekrarlayan otit, 18 (%72) hasta tekrarlayan akciğer infeksiyonu geçirdi. Yedi (%28) hastada bronşektazi ve bir hastada hemofagositik sendrom gelişti. İzlemde yedi hasta ölmüştü (üçü non-Hodgkin lenfoma, ikisi akciğer infeksiyonu, biri akut lenfoblastik lösemi ve biri hemofagositik sendrom nedeniyle). Sonuç: Ataksi ve telenjiektazi hastalığın en sık görülen bulguları olup, bunu büyüme geriliği, immünolojik bulgular ve pigmentasyon anormallikleri izlemekteydi. Bu nedenle, ataksiye telenjiektazi ve pigmentasyon anomalileri gibi deri bulguları ile büyüme geriliği eşlik ediyorsa tanıda ataksi-telenjiektazi hastalığı düşünülmelidir.Öğe Demographics and clinical characteristic of patients diagnosed with hen’s egg allergy(2019) Topal, Erdem; Arga, Mustafa; Çeliksoy, Mehmet Halil; Kaynak, Mustafa Sinan; Duman, Yücel; Demirtaş, Hasan; Alataş, Cem; Tonbul, Hayrettin; Maral Dalkılıc, HuriAbstract: Aim: To assess the demographics, clinical characteristics and natural course of patients diagnosed with hen’s egg allergy. Material and Methods: Patients who were diagnosed with hen’s egg allergy were included in this study. The patients’ medical records were analyzed to collect demographic and clinical data. Result: 88 patients diagnosed with hen’s egg allergy were included in the study. 46 (52.3%) of the patients were male, their median age was 33 months and their median follow-up period was 18 months. 44 (50%) of the patients had comorbid atopic disease. 49 (55.7%) of the children’s parents had a diagnosis of atopic disease, while 5 (5.7 %) had a diagnosis of food allergy. In terms of the patients’ clinical symptoms, 86 (97.7%) had cutaneous symptoms, 16 (18.2%) had gastrointestinal system symptoms, 13 (14.8%) had respiratory system symptoms. In the follow-up, 43 (48.9%) of the patients were found to develop tolerance. When the patients allergic to egg white and those allergic to egg yolk were compared in terms of clinical findings, atopic eczema exacerbation was found to be more frequent (p=0.012) in patients allergic to egg white; while urticaria (p=0.005) and cough (p=0.012) were found to be more frequent in patients allergic to egg yolk. Conclusion: In clinical presentations that develop as a result of egg allergy, the most frequent symptoms are dermatological, gastrointestinal system and respiratory system symptoms, respectively. However, while atopic eczema exacerbations are more frequent in patients allergic to egg white, symptoms related with respiratory tract are more common in patients allergic to egg yolk.Öğe Is the change in platelet parameters in children with allergic rhinitis an indicator of allergic inflammation?(2018) Topal, Erdem; Sancak, Recep; Gözükara Bağ, Harika; Demir, Filiz; Çeliksoy, Mehmet HalilAbstract: It was aimed to find out whether MPV can be used as an indicator of allergic inflammation in children with allergic rhinitis by looking at the changes in MPV and MPV/ Plt in this study. Pediatric patients between the ages of 6 and 18 who had a diagnosis of allergic rhinitis were included in the study. Sex- and age-matched healthy children who visited the outpatient clinic for routine controls were included as control in order to compare the changes in patients’ total blood count parameters (e.g.,WBC, Hb, RDW, PLT, PDW, MPV). 95 pediatric (50 male, mean age: 120 months ) patients and 90 healthy children (38 male, mean age: 120 months) were included in the study. There were no statistical differences between gender (p=0.15) and ages (p=0.33) of both groups. WBC (p=0.21), Hb (p=0.8), RDW values (p=0.3) and platelet numbers (p=0.05) of both groups were similar. In the allergic rhinitis group, mean MPV value (p?0.001), mean PDW value (p=0.005) were lower and mean Plt/MPV rate was higher (p=0.001). In addition, no significant association was found between the severity of allergic rhinitis and MPV (p=0.61). MPV value of 7.0 fL was identified as the cut off value at diagnosis with a sensitivity of 51.6 % and specificity of 83.3 % (AUC = 0.716; p=0.001). MPV values decrease in children with allergic rhinitis and MPV value is smaller than 7 fl is specific for allergic rhinitis.Öğe Relationship between hypogammaglobulinemia and elationship between hypogammaglobulinemia and severity and frequency of wheeze everity and frequency of wheeze(Astım Allerji İmmünoloji, 2015) Topal, Erdem; Çeliksoy, Mehmet Halil; Çatal, Ferhat; Sancak, RecepÖz: Giriş: Çeşitli çalışmalar tekrarlayan hışıltısı olan çocuklarda immünglobulin ve immünglobulin alt grubu düzeylerini değerlendirmiştir. Bu çalışmanın amacı tekrarlayan hışıltısı olan okul öncesi dönemdeki çocuklarda hipogamaglobulinemi ile hışıltı şiddeti ve sıklığı arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza kliniklerimizde tekrarlayan hışıltı tanısı ile izlenen 6 ay-5 yaş arası çocuklar alındı. Bu hastalar sık ve şiddetli atak geçirenler (grup 1, n= 86) ile seyrek ve hafif atak geçirenler (grup 2, n= 67) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Ayrıca, benzer yaş grubunda yer alan ve sağlıklı çocuklardan oluşan bir kontrol grubu (grup 3, n= 75) oluşturuldu. Serum immünglobulin düzeyleri, periferik eozinofili ve deri prick testleri ile gruplar değerlendirildi. Bulgular: Ortanca yaş, hışıltı fenotipi, eşlik eden atopik hastalıklar, ailede astım öyküsü, periferik eozinofili ve hipogamaglobulinemi açısından gruplar arasında fark yoktu (p> 0.05). Ancak, erkek cinsiyet (p< 0.001) ilk hışıltı atağının erken yaşta geçirilmesi (p< 0.001) ile hışıltı sıklığı ve şiddeti arasında anlamlı ilişki vardı. Her üç grup karşılaştırıldığında, ortalama serum IgA düzeyi (p= 0.469), IgG düzeyi (p= 0.211), ve IgM düzeyi (p= 0.831) açısından fark yoktu. Grup 1 de üç hastada (%3.5), grup 2 de iki hastada (%3) ve grup 3 te dört hastada (%5.3) hipogamaglobulinemi bulundu. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı (p= 0.744). Sonuç: Okul öncesi dönemde sık ve şiddetli hışıltı atağı geçiren çocuklarda serum immünglobülin düzeyleri sağlıklı çocuklar ile benzerdir. Başlık (İngilizce): Hipogamaglobulinemi ile hışıltı şiddeti ve sıklığı arasındaki ilişki Öz (İngilizce): Objective: Several previous studies have assessed immunoglobulin and IgG subclass levels in children with recurrent wheezing. We aimed to determine whether a relationship exists between hypogammaglobulinemia and severity and frequency of wheeze in preschool children with recurrent wheeze. Materials and Methods: Our study population was children aged 6 months to 5 years who we were monitoring for recurrent wheeze in our clinics. We divided these children into two groups; those who have frequent and severe attacks (group one, n= 86), and those who have rare and mild attacks (group two, n= 67). We also established a control group consisting of healthy children of the same age (group three, n= 75). We assessed serum immunoglobulin levels, peripheral blood eosinophil count and performed a skin-prick test. Results: Th ere was no diff erence between groups in terms of median age, wheezing phenotype, comorbid atopic disease, parental asthma history, peripheral blood eosinophilia, and hypogammaglobulinemia (p> 0.05). However, there was a signifi cant relationship between being male (p< 0.001), having the fi rst attack of wheezing at an earlier age (p< 0.001), and having frequent and severe wheezing. When we compared the three groups, we found no diff erence between the mean serum IgA level (p= 0.469), serum IgG level (p= 0.211), and serum IgM level (p= 0.831). We found hypogammaglobulinemia in three patients (3.5%) in group one, in two patients (3%) in group two, and in four patients (5.3%) in group three; we found no statistically signifi cant diff erence between groups (p= 0.744). Conclusion: Th e serum immunglobulin levels of preschool children with frequent and severe wheezing attacks are similar to those of healthy preschool children.