Yazar "Özcan, Cemal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 57
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aynı ailede herediter spastik parapleji ve herediter sensorimotor nöropatinin birlikteliği(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Müftüoğlu, Münife; Ertürk, İ. Özcan; Özcan, Cemal; Ekmekçi, HakanThe association of hereditary spastic paraplegia (HSP) and sensory neuropathies have been reported in a number of cases. But it is rare to detect both entities seperately in different members of the same family. In the present study, we report clinical and electrophysiological findings of three members of a family. In two of the siblings the clinical picture was indistinguishable from "pure" hereditary spastic paraplegia, but electrophysiological studies revealed a predominantly sensory polyneuropathy. In the third case (the mother of the siblings), the clinical diagnosis was consistent with hereditary motor sensory neuropathy type 2, which was also confirmed by electrophysiological studies. We believe that, with the further genetic réévaluations, the hereditary spastic paraplegia with sensory abnormalities may take a new place in the classification of hereditary motor and sensory polyneuropathies, as a distinct entity.Öğe Behçet Hastalığı ve Parkinsonizm(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Kamışlı, Özden; Açıkgöz, Nilgün Pala; Altınayar, Sibel; Özcan, CemalBehçet hastalığı etyolojisi bilinmeyen, oral ve genital ülserler ve uveit ile kendini gösteren multi-sistemik bir hastalıktır. Oftalmik, deri, gastrointestinal ve nörolojik tutulum görülebilir. Santral sinir sistemi tutulumu nadiren Behçet hastalığının başlangıç bulgusu olarak görülür. Nörobehçet hastalığında sıklıkla meningoensefalit ve beyin sapı sendromu tanımlanmıştır. Bazal gangliyon tutulumu nadirdir. Literatürde Behçet hastalığına bağlı parkinsonizm az sayıda yayınlanmıştır. Bu nedenle nörobehçet hastalığı ve parkinsonizm tablosu olan vakamızı sunuma değer bulduk.Öğe Bipolar affektif bozukluklu hastalarda lityum ve olanzapin tedavisinin etkileri: Beyin MRSs bulguları(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2004) Cumurcu, Elbozan Birgül; Karlıdağ, Rıfat; Saraç, Kaya; Ünal, Süheyla; Özcan, CemalÖz: Amaç: Bu çalışmada, remisyon dönemindeki bipolar affektif bozukluklu hastalarda lityum ve olanzapin tedavisi ile beyin manyetik rezonans spektroskopi (MR spektroskopi) bulgularındaki değişiklikler ve bunun nöroprotektivite ile ilişkisi araştırıldı. Yöntem: Psikiyatri polikliniğinde izlenen, 3 yıl boyunca manik ve depresif bir atak geçirmemiş ve son 6 aydır sadece lityum tedavisi almakta olan 10 bipolar affektif bozukluk hastası çalışmaya alındı. Hastalar lityum kullandıkları dönemde, lityumun kesilmesini takiben 14. günde ve olanzapin başlandıktan sonraki 4. haftanın sonunda olmak üzere 3 kez değerlendirildi. Her bir değerlendirme klinik psikiyatrik görüşme, Hamilton depresyon derecelendirme Ölçeği (HDÛÖ) ve Bech-Rafaelson Mani Ölçeği (BRMÖ) uygulaması ve MR spektroskopi çekimini kapsadı. MR spektroskopide, sağ prefrontal korteks ve sol hipokampüs bölgelerinde kantitatif olarak N-asetil aspartat (NAA), kolin (Cho) pikleri ölçüldü ve bunların kreatine (Cr) pikine oranlarına bakıldı. Her 3 çekimdeki değerler birbiriyle karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya 5 kadın ve 5 erkek hasta katıldı. Ortalama yaşları 33.10+9.17yıl idi. Lityum alırken, ilaçsız dönemde ve.olanzapin alırken çekilen MR spektroskopilerinde NAA/Cr ve Cho/Cr oranları arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık saptanmadı. Sonuç: Remisyonda bipolar affektif bozukluklu hastalarda lityum ve olanzapin tedavisiyle beyin NAA ve Cho düzeylerinin değişmediğini düşündürmektedir.Öğe Bir Üniversite Hastanesindeki Sağlık Çalışanlarında Ramazan Orucunun Ruh Sağlığı Üzerine Etkileri(2021) Sarioglu, Fatma Kartal; Demirbay, Sümeyye; Mete, Burak; Özcan, Cemal; Ünal, SüheylaAmaç Ramazan orucunun sağlıklı bireylerde psikiyatrik belirti düzeyine etkisine ilişkin alan yazınındaki bilgilerin çelişkili olduğu bildirilmiştir. Ramazan orucu sırasında gün içerisinde kayı ve öfke gibi psikiyatrik belirtilerde artış olabileceğini, bu nedenle orucun psikiyatrik belirtilere olumlu yönde etkisinin bir aylık süre içerisinde gelişen muhtemel uyumsal mekanizmaların devreye girmesiyle oluşabileceğini varsaydık. Bu nedenle çalışmamızda Ramazan ayı öncesi ve sonrasında genç erişkin sağlık çalışanlarında genel psikiyatrik belirtileri değerlendirdik. Gereç ve Yöntem İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Turgut Özal Tıp Merkezi’nde görev alan, 77 genç erişkin sağlık çalışanına, 2019 yılı Ramazan ayından bir hafta önce, Sosyodemografik Veri Formu, Genel Sağlık Anketi (GSA) ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) doldurtulmuştur. Aynı katılımcılara Ramazan ayından bir hafta sonra GSA ve KSE tekrar doldurulmuştur. Verilerin analizinde SPSS 22 istatistiksel paket program kullanılmıştır. Bulgular Çalışmamıza 37’si (%48,1) erkek, 40’ı (%52,0) kadın 77 katılımcı dahil edilmiştir. Cinsiyetlere göre ölçeklerden elde edilen değerlere bakıldığında kadın katılımcılarda Ramazan ayı öncesi ve sonrası KSE ve GSA’ da sıklık ve ortalama değeler açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık olmadığı tespit edilmiştir. Erkekler katılımcılarda Ramazan öncesine göre sonrasında GSA’ nin hem sıklık hem de ortalama puanları, KSE’ nin alt ölçeklerinden anksiyete, paranoid düşünce ve psikotizm sıklığı ve kişiler arası duyarlılık, depresyon, paranoid düşünce ve KSE global ölçeklerinin ortalama puanları anlamlı derecede düşük saptanmıştır. Erkek katılımcılarda GSA ve KSE’ de kişiler arası duyarlılık, depresyon, paranoid düşünce, psikotizm alt ölçekleri ve tüm global indekslerdeki değişime ramazan orucunun etki büyüklüğünün küçük derecede olduğu tespit edilmiştir. Sonuç Ramazan orucu sonrası kadınlarda psikiyatrik belirtilerde anlamlı değişiklik gözlenmezken, erkeklerde bazı psikiyatrik belirtilerde iyileşme olması, orucun psikiyatik belirtilerdeki etkisinin cinsiyete göre farklılık gösterebileceğini düşündürmektedir.Öğe Cerebrospinal fluid dynamics in patients with multiple sclerosis: the role of phase-contrast mrı inthe differential diagnosis of active and chronic disease(Korean radıologıcal soc, 121-8 yangjae-dong, seocho-gu, seoul 137-130, south korea, 2018) Oner, Serkan; Kahraman, Ayşegül Sağır; Özcan, Cemal; Özdemir, Zeynep Maraş; Ünlü, Serkan; Kamisli, Özden; Oner, ZulalObjective: Multiple sclerosis (MS) is an inflammatory disease characterized by demyelinating plaques in the white matter. Chronic cerebrospinal venous insufficiency (CCSVI) has been proposed as a new hypothesis for the etiopathogenesis of MS disease. MS-CCSVI includes a significant decrease of cerebrospinal fluid (CSF) flow through the cerebral aqueduct secondary to an impaired venous outflow from the central nervous system. This study aimed to determine whether CSF flow dynamics are affected in MS patients and the contributions to differential diagnosis in active and chronic disease using phase-contrast magnetic resonance imaging (PC-MRI). Materials and Methods: We studied 16 MS patients with chronic plaques (group 1), 16 MS patients with active plaques-enhanced on MRI (group 2), and 16 healthy controls (group 3). Quantitatively evaluation of the CSF flow was performed from the level of the cerebral aqueduct by PC-MRI. According to heart rates, 14-30 images were obtained in a cardiac cycle. Cardiac triggering was performed prospectively using finger plethysmography. Results: No statistically significant difference was found between the groups regarding average velocity, net forward volume and the average flow (p > 0.05). Compared with the controls, group 1 and group 2, showed a higher peak velocity (5.5 +/- 1.4, 4.9 +/- 1.0, and 4.3 +/- 1.3 cm/sec, respectively; p = 0.040), aqueductal area (5.0 +/- 1.3, 4.1 +/- 1.5, and 3.1 +/- 1.2 mm(2), respectively; p = 0.002), forward volume (0.039 +/- 0.016, 0.031 +/- 0.013, and 0.021 +/- 0.010 mL, respectively; p = 0.002) and reverse volume (0.027 +/- 0.016, 0.018 +/- 0.009, and 0.012 +/- 0.006 mL, respectively; p = 0.000). There were no statistical significance between the MS patients with chronic plaques and active plaques except for reverse volume. The MS patients with chronic plaques showed a significantly higher reverse volume (p = 0.000). Conclusion: This study indicated that CSF flow is affected in MS patients, contrary to the hypothesis that CCSVI-induced CSF flow decreases in MS patients. These findings may be explained by atrophy-dependent ventricular dilatation, which may occur at every stage of MS.Öğe Complex partial seizure-induced transient magnetic resonance change in SLE as first manifestation(1998) Bölük, Ayhan; Saraç, Kaya; Kalı, Sinem; Özcan, CemalBu yazıda parsiyel status epileptikus (SE) ile ilişkili geçici manyetik rezonans görüntüleme (MRG) anormallikleri olan SLE (Sistemik Lupus Eritrematosis)'li bir kadın olgusunu sunmaktayız. İlk klinik belirtisi iktal EEG'de temporal maksimum ile beraber kompleks parsiyel nöbetti. Sol temporal fobun intensitesi 72 ağırlıklı MR görüntülerinde artmıştı, fakat iki ay sonraki nörogörüntüleme normaldi. Serebral ödemle uyumlu foka/ serebral MRG anormallikleri parsiyel status epileptikus yüzünden meydana çıkmış olabilir. Nöropsikiyatrik SLE'si olan, özellikle klinik ve EEG ile şüpheli nöbetleri olan, hastada değişiklikler MRG ile korrele edilmelidir.Öğe Cross interaction in a patient with traumatic hemifacial spasm(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Ekmekçi, Hakan; Bölük, Ayhan; Özcan, Cemal; İlhan, Atilla; Bereketoğlu, M. A.; Yüksekkaya, EsenHemifasiyal spazm, yüzün bir yarısının kısmi ya da tümünü içine alan sürekli seyirme ve değişken şiddette irregüler klonik kasılmalardır. Genelde ağız ve göz çevresinde en belirgindir. Bu durum aynı taraflı fasiyal sinirin irritatif lezyonu ya da Bell felcinin sekeli sonucu olabilir. Sunulan olguda travma sonrası ipsilateral fasiyal sinir paralizi yanısıra, kontralateral hemifasiyal spazm mevcuttur. Bu sadece çapraz etkilenmey’e mükemmel bir örnek olmayıp göz kırpma refleksi ve ilgili kasların EMG'si ile kayda değerdir.Öğe Demir eksikliği anemili çocuklarda tedavinin mental skor ve uyarılmış potansiyellere etkisi(Türk Hematoloji Onkoloji Dergisi, 2000) Karabiber, Hamza; Özgen, Ünsal; Özcan, Cemal; Soylu, Hanifi; Kutlu, Onur; Sarıbaş, Seyfi; Kaya, MesudeÖz: Demir eksikliği anemisinde (DEA) doku hipoksisi ve enzimlerin yapısındaki demirin yetersizliği sinir sistemi fonksiyonlarının azalmasına sebep olmaktadır. Normal düzeye dönmese bile mental skorların tedavi ile düzeldiği bilinmektedir. Sinir sistemini gelişimi için önemli olan postnatal ilk iki yılda, DEA'li çocuklarda uyarılmış potansiyel incelemelerinde merkezi ileti zamanının uzamış olduğu gösterilmiştir. Daha büyük çocuklarda sinir iletimi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmada yaşları 3-15 arasında değişen 30 DEA'li çocukta mental skorlar ve uyarılmış potansiyellere demir tedavinin etkisi araştırıldı. Tedavi sonrasında mental skorlarda anlamlı artış görülmesine rağmen, görsel uyarılımış potansiyeller (VEP) ve beyin sapı işitsel uyarılmış potansiyel (BAEP) deÛerlerinde anlamlı düzelme gözlenmedi. Bu sonuçlar DEA'li çocuklarda sinir sistemi fonksiyonlarında tedavi ile beklenilen düzeyde iyileşmenin oluşmadığını ve koruyucu tedavinin önemsenmesini işaret etmektedir.Öğe Diabetik nöropatide sempatik deri cevabının araştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Bölük, Ayhan; Ekmekçi, Hakan; Şavlı, Haluk; Özcan, Cemal; Aladağ, Murat; Müftüoğlu, Münife; İlhan, AtillaKlinik ve elektrofizyolojik olarak duysal-motor periferik nöropati saptanan 41 diabetik hastada, mediyan sinirin bilekten elektriksel uyarımı ile el ve ayaktan sempatik deri cevabı (SDC) kaydedildi. Kontrol olgularının hepsinde, el ve ayaktan tüm uyarılarda SDC’ler mevcuttu. Diabetik hastaların %14.6’inde ayakta, %4.9’unda elde SDC’ler kaydedilemedi. Diabetik hastalarda SDC bozukluğu ile hastanın yaşı, diabetin tipi, süresi, periferik nöropatinin klinik ve elektrofizyolojik bulguları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görüldü. Ayaklarda SDC yokluğu mesane disfonksiyonu (p< 0.05), ishal (p< 0.03) ve erkeklerde impotans (p< 0.05) gibi otonomik disfonksiyon semptomlu hastalarda daha sık bulundu. Sonuçlar SDC’nin diabetik periferal nöropatili hastalarda otonomik tutulumu göstermekte değerli bir inceleme yöntemi olduğunu telkin etmektedir.Öğe Elektrik Çarpmasına Bağlı Ortaya Çıkan Nadir Bir Semptom: Prosopagnozi(2013) Kamışlı, Özden; Kamışlı, Suat; Kaplan, Yüksek; Aydın, Sibel; Özcan, CemalElektrik çarpmaları seyrek görülen kazalardan olmasına rağmen yüksek oranda morbidite ve mortaliteye yol açmaları nedeniyle önem taşımaktadır. Elektrik çarpması sonucu pek çok sistemik ya da nörolojik tutulum bulguları ortaya çıkabilir. Elektrik hasarı sonucu yüksek kortikal fonksiyon bozukluğu gelişmesi çok nadirdir. Prosopagnozi, kortikal yolakların hasarı sonucu ortaya çıkan selektif bir agnozidir ve etyolojisinde serebral hasarlar, konjenital ve kalıtımsal bozukluklar yer alır. Prosopagnozi; inferior ve medial vizüel assosiyasyon kortekslerindeki bilateral lezyonlar, bilateral lingual ve fusiform girus lezyonları, anterior temporal bölge lezyonları ve oksipitotemporal bölge lezyonlarında ortaya çıkar. Bu yazıda elektrik çarpması sonucu sekonder jeneralize epileptik nöbet ve sonrasında prosopagnozi gelişen 46 yaşında bir erkek olgu sunulmuşturÖğe Elektrik çarpmasına bağlı ortaya çıkan nadir bir semptom: prosopagnozi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Kamışlı, Özden; Kamışlı, Suat; Kaplan, Yüksel; Aydın, Sibel; Özcan, CemalElektrik çarpmaları seyrek görülen kazalardan olmasına rağmen yüksek oranda morbidite ve mortaliteye yol açmaları nedeniyle önem taşımaktadır. Elektrik çarpması sonucu pek çok sistemik ya da nörolojik tutulum bulguları ortaya çıkabilir. Elektrik hasarı sonucu yüksek kortikal fonksiyon bozukluğu gelişmesi çok nadirdir. Prosopagnozi, kortikal yolakların hasarı sonucu ortaya çıkan selektif bir agnozidir ve etyolojisinde serebral hasarlar, konjenital ve kalıtımsal bozukluklar yer alır. Prosopagnozi; inferior ve medial vizüel assosiyasyon kortekslerindeki bilateral lezyonlar, bilateral lingual ve fusiform girus lezyonları, anterior temporal bölge lezyonları ve oksipitotemporal bölge lezyonlarında ortaya çıkar. Bu yazıda elektrik çarpması sonucu sekonder jeneralize epileptik nöbet ve sonrasında prosopagnozi gelişen 46 yaşında bir erkek olgu sunulmuştur.Öğe Elektrik Çarpmasına Bağlı Ortaya Çıkan Nadir Bir Semptom: Prosopagnozi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Kamışlı, Özden; Kamışlı, Suat; Kaplan, Yüksel; Aydın, Sibel; Özcan, CemalElektrik çarpmaları seyrek görülen kazalardan olmasına rağmen yüksek oranda morbidite ve mortaliteye yol açmaları nedeniyle önem taşımaktadır. Elektrik çarpması sonucu pek çok sistemik ya da nörolojik tutulum bulguları ortaya çıkabilir. Elektrik hasarı sonucu yüksek kortikal fonksiyon bozukluğu gelişmesi çok nadirdir. Prosopagnozi, kortikal yolakların hasarı sonucu ortaya çıkan selektif bir agnozidir ve etyolojisinde serebral hasarlar, konjenital ve kalıtımsal bozukluklar yer alır. Prosopagnozi; inferior ve medial vizüel assosiyasyon kortekslerindeki bilateral lezyonlar, bilateral lingual ve fusiform girus lezyonları, anterior temporal bölge lezyonları ve oksipitotemporal bölge lezyonlarında ortaya çıkar. Bu yazıda elektrik çarpması sonucu sekonder jeneralize epileptik nöbet ve sonrasında prosopagnozi gelişen 46 yaşında bir erkek olgu sunulmuştur.Öğe Fahr sendromu (idiyopatik bilateral striopallidodentat kalsifikasyon): olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Özcan, Cemal; Bölük, Ayhan; Bereketoğlu, Mehmet Ali; Ekmekçi, Hakan; Saraç, Kaya; Yılmaz, HikmetFahr sendromu patolojik olarak baza! ganglionların. dentate nukleusım ve beyaz cevherin yaygın .simetrik kalsıfıkasyonuyla karakter izedir. Sendromda klinik semptomlar değişkendir. Sıklıkla nöropsikiyatrik. ekstrapramıdal ve serebeUar semptomlar, nöbetler, konuşma bozuklukları, demans saptanır. Hu yazıda Fahr sendromlu 60yaşındaki bir erkek hasta sunulmakta ve hastalık klinik, radyolojik ve endokrinolojik yönleriyle gözden geçirilmektedir.Öğe Fibromyalji sendromlu hastalarda olaya ilişkin endojen potansiyeller (P300)(Romatizma Dergisi (. Turkish Journal of Rheumatology), 2000) Baysal, Özlem; Özcan, Cemal; Ersoy, Yüksel; Altay, Ergünay ZuhalÖz: Fibromyalji, kronik kas iskelet sistemi ağrısı ve hassasiyeti ile karakterize non-artiküler romatizmal bir hastalıktır. Hastalarda dikkat, kısa süreli bellek ve uyku gibi bilişsel işlevlerde bozukluğa sıklıkla rastlanmaktadır. Olaya ilişkin endojen potansiyellerden P300 bilişsel işlevleri değerlendirmekte, demans ve Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıkların yanısıra şizofreni ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıklarda da uzun süredir kullanılan, uzun latanslı bir potansiyeldir. Bu çalışmada, Amerikan Romatoloji Koleji 1990 kriterlerine göre fibromyalji tanısı konan ve ilaç tedavisi başlanmamış 14 hasta ve hastalarla benzer yaş ve cinsiyet özellikleri gösteren 13 sağlıklı kontrol grubunda P300 potansiyeli çalışıldı. P300 yanıtı için hasta ve kontrollere işitsel şaşırtmalı uyaran (iki farklı tonda klik sesi) dizileri verildi. Fibromyaljili hastalardan elde edilen P300 potansiyellerinin ortalama latans (317.8±32.4 msn) ve ortalama amplitüd (12.9±7.8 mV) değerleri ile kontrol grubu ortalama latans (335.4±34.6 msn) ve ortalama amplitüd (12.9±6.8 mV) değerleri arasında istatiksel olarak (sırasıyla p=0.8 ve 0.9) fark bulunmadı.Öğe Fokal Motor Nöbetle Başlayan Erişkin Dönem Subakut Sklerozan Panensefalit: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Kamışlı, Özden; Kamışlı, Suat; Çankaya, Şeyda; Özcan, CemalSubakut sklerozan panensefalit (SSPE) kızamık (rubeola) enfeksiyonunun geç komplikasyonu olarak ortaya çıkan, santral sinir sisteminin yavaş virüs enfeksiyonudur, genellikle çocukları nadiren erişkinleri etkiler. Hastalarda sıklıkla davranış değişiklikleri, myoklonus, demans, görme bozuklukları, piramidal ve ekstrapiramidal bulgular ortaya çıkar. Hastalık 1-3 yıl içinde ilerleyerek ölümle sonlanır. Tanı karakteristik klinik bulgular, periodik EEG deşarjları, plazma ve serebrospinal sıvıda kızamık antikorlarının görülmesi ile konur. Halen etkili bir tedavisi yoktur. Erişkin yaşta, fokal nöbetle atipik başlangıcı olan, klinik ve laboratuar bulguları ile SSPE tanısı koyduğumuz bir olguyu sunduk.Öğe Genel Nörologlar ve Multipl Skleroz Konusunda Deneyimli Uzmanların Multipl Sklerozlu Hastalara Yaklaşım Farklılıkları: Bir Ulusal Anket Çalışması(2019) Kürtüncü, Murat; Tuncer, Aslı; Uygunoğlu, Uğur; Çalışkan, Zeynep; Kökenli Paksoy, Ayşenur; Efendi , Hüsnü; Sağduyu Kocaman, Ayşe; Özcan, Cemal; Terzi, Murat; Turan, Ömer Faruk; Saip, Sabahattin; Karabudak, Rana; Siva, AkselÖz: Amaç: Multipl sklerozun (MS) tanı ve tedavisinde yeni laboratuvar yöntemlerinin ve tedavilerin ortaya çıkması ile hastaların takip ve tedavi süreçleri karmaşıklaşmıştır. Klinisyenlerin MS hakkındaki deneyimleri bu süreçlerde seçilen yolun belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışma tecrübenin etkisini belirlemek amacıyla, genel nörologlar (GN) ile MS konusunda deneyimli nörologların (MSDN) hastalara yaklaşım farklılıklarını ortaya koymak için planlanmıştır.Yöntem: Çalışmamızda 36 sorudan oluşan bir anket 33’ü MS konusunda deneyimli olan toplam 318 nöroloji uzmanına uygulanmıştır. Çalışma sonunda tüm nörologların MS’de ortaya çıkan özel durumlara yaklaşımları araştırılmış ve uzmanlar ile genel nörologlar arasındaki farklılıklar ortaya konmaya çalışılmıştır.Bulgular: Çalışmamızda GN’ler ve MSDN’ler arasında hastalığın yönetimi ve tedavisi açısından belirgin farklılıklar olduğu gözlendi. Bunların başında tedavi başlanması ve değiştirilmesi konusunun geldiği izlendi. GN’lerin MSDN’lere göre hastalık modifiye edici tedavileri (HMT) daha geç başlamalarına karşın, daha kolay değiştirdikleri saptandı. GN’lerin %27,2’sinin McDonald kriterlerine göre tanı koysalar bile hastalık modifiye edici tedavi (HMT) başlamadığı ve tedavi için ikinci atağı beklediği gözlendi. Ayrıca, GN’lerin daha sık olarak manyetik rezonans görüntüleme (MRG) istemelerine karşın beyin atrofisine MSDN’ler kadar önem vermedikleri de saptandı. İlginç şekilde, GN’lerin D vitamin düzeyi düşük hastalarda bile replasman tedavisi yapmadıkları saptandı (%27,0’a karşın %6,0; p<0,01).Sonuç: Çalışmamız MSDN’ler ile GN’ler arasında MS hastalarına yaklaşım açısından önemli farklılıkların olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, ülkemizde GN’lerin MS hakkında bilgilendirilmesi konusunda halen eksikliklerin olduğunu düşündürmektedirÖğe Guillain-Barré Syndrome after COVID-19 accompanied byDysautonomia(2021) Tecellioglu, Mehmet; Özcan, CemalThe COVID-19 pandemic that emerged in Wuhan, Hubei Province, China in December 2019 is ongoing. COVID-19 may also cause neurological symptoms with central or peripheral nervous system or skeletal muscle involvement. Guillain–Barré syndrome (GBS) is an autoimmune disorder of the peripheral nervous system that is usually triggered by bacterial or viral infections. Autonomic nerve involvement can be seen in GBS. Case reports suggest that GBS is linked to COVID-19 infection. Here, we present a case of GBS occurring after COVID-19, accompanied by dysautonomia.Öğe Hepatit A enfeksiyonu sonrası gelişen bir Guillian-Barre sendromu olgusu(2002) Özışık, Handan Işın; Kızkın, Sibel; Çalışkan, Özden; Özcan, CemalGuillian-Barre Sendromu ile enfeksiyon hastalıkları arasındaki ilişki iyi bilinmektedir. Hepatit A enfeksiyonu sırasında GBS gelişimi ender görülen bir tablodur. Hepatit A enfeksiyonuna bağlı olarak gelişen GBS'lu olgular gözden geçirildiğinde bazı ortak klinik özellikleri saptanmıştır. Bunlar: 1- Erkeklerde daha sık olması 2- Hepatit A enfeksiyonundan ortalama 14 gün sonra gelişmesi 3- Fasiyal sinir ve bulbar tutulumun sık olması 4- Yüzeyel duyu bozukluklarına ek olarak propriosepsiyonun da etkilenmesi 5- Sıklıkla mekanik ventilatöre gereksinim göstermesi 6- Beyin omurilik sıvısında proteinde belirgin artma olması 7- Alanin transferaz düzeylerinin temel alındığı karaciğer fonksiyonu değerlendirilmesine rağmen nöropatik semptomların iyi gidişli olması 8- Sıklıkla sekelsiz olarak iyileşmesi ve 9-ENMG'de daha çok demyelinizasyonun olmasıdır. Bu bulgularla Hepatit A enfeksiyonuna bağlı olarak gelişen GBS'nun tipik GBS'dan temel olarak çok farklı değildir.Öğe Hepatit A Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Bir Guillian-Barre Sendromu Olgusu+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Özışık, Handan Işın; Kızkın, Sibel; Çalışkan, Özden; Özcan, CemalGuillian-Barre Syndrome (GBS) is often preceded by an infectious disease. A case of GBS after hepatitis A (HA) is extremely rare, even though hepatitis A is common. In a review of case reports the clinical features of GBS following HA could be sumarized as follows: 1-Most of the patients are men 2- GBS develops within 14 days after onset of HA 3- Facial nerve and bulbus are effected frequently 4- Proprioception is likely impaired in addition to superficial sensation 5- Mechanic ventilation is often requirement 6- The protein content of the cerebrospinal fluid is usually high 7- The outcome of neuropathic symptoms is uniformly good, regardless of the degree of liver dysfunction as evaluated on the basis of alanine aminotransferase levels 8- Patient is frequently recover without sequelaw 9- ENMG demonstrate demyelinations. These findings indicate that GBS following HA essentially does not differ from typical GBS.Öğe Hesperidin a citrus flavonoid has the ameliorative effects against experimental autoimmune encephalomyelitis EAE in a C57BL J6 mouse model(Neurochem Res, 2015) Çiftçi, Osman; Özcan, Cemal; Kamışlı, Özden; Çetin, Aslı; Başak, Neşe; Aytaç, BilalThe aim of this study was determined the effects of Hesperidin (HP) on neuronal damage in brain tissue caused by Experimental allergic encephalomyelitis (EAE), an established model of multiple sclerosis in C57BL/J6 mice. To explore 40 mice were equally divided into four groups: (1) Control, (2) EAE, (3) HP, and (4) HP ? EAE. 14 days after induction of EAE with MOG35- 55 and pertussis toxin, the mice treated with HP at the doses of 50 mg/kg/day for 7 days subcutaneously. To our results HP treatment prevents the oxidative stress caused by EAE via a decrease in lipid peroxidations and increase in elements of the antioxidant defense systems in brain tissue. Also, EAE elevate the IL-17, express the pro-in- flammatory cytokines, and caspase-3-like immunreactivity, show apoptosis, staining in EAE mice brain and increased the incidence of histopathological damage. However, immonohistochemical and histological changes were reversed with HP. Moreover, elevated TNF-a and IL-1b levels, a result of EAE, were decreased in serum and neurological deficits as clinical signs were reversed with HP treatment in EAE mice, given HP. In conclusion, HP treatment effectively prevents oxidative, immunological and histological damage in the brain caused by EAE. It was thought that the beneficial effects of HP are likely a result of its strong antioxidant and anti-inflammatory properties.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »