Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Özgen, Ünsal" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 36
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Akut immün trombositopenik purpura tanısı alan hastaların retrospektif değerlendirilmesi ve yüksek doz metilprednizolon ile intravenöz immunglobulin tedavilerinin karşılaştırılması
    (2019) Aslan, Mahmut; Özgen, Ünsal; Aslan, Neslihan
    Öz: Amaç: Çocukluk çağında en sık görülen edinsel trombositopeni nedenlerinden birisi immün trombositopenik purpuradır. İmmün trombositopenik purpura (İTP), otoantikorla kaplı trombositlerin retiküloendotelyal sistemde doku makrofajları aracılığıyla yıkılarak dolaşımdaki trombosit sayısının azalması ve bu otoantikorların trombosit üretimini inhibe etmesi ile seyreden otoimmün bir hastalıktır. Bu çalışmada akut immün trombositopenik purpura tanısı almış hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların başvuru sırasındaki klinik özellikleri ve tedavi seçiminin etkinlikleri belirlenmeye çalışıldı. Gereç ve Yöntemler: Hastanemiz Çocuk Hematoloji Kliniğinde, Ocak 2010 - Ağustos 2014 tarihleri arasında akut immün trombositopenik purpura tanısı alan hastalar çalışmaya dâhil edildi. Hasta dosyaları retrospektif olarak incelendi. Yüksek doz metilprednizolon ve intravenöz immunglobulin (İVİG) tedavileri alan hastaların tedaviye yanıtları karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmamıza alınan hastaların 91’i (%56,9) erkek idi. Hastaların %48,13’ünde başvurudan 1-4 hafta öncesinde geçirilmiş enfeksiyon öyküsü mevcuttu. Hastaların ortalama trombosit sayısı 12081±11912 /mm3 idi. Yüz beş (%65,6) hastaya yüksek doz metilprednizolon, 55 (%34,4) hastaya İVİG tedavileri verilmişti ve tedavinin 10. gününde, tedaviye yanıt açısından istatistiksel olarak yüksek doz metilprednizolon ile intravenöz immunglobulin arasında anlamlı fark saptanmadı (p=0,732). Altı ayın sonunda yüksek doz metilprednizolon verilen hastalar ile intravenöz immunglobulin verilen hastalar arasında kronikleşme açısından anlamlı ilişki saptanmadı (p=0,468). Başvuru anında bakılan kanama zamanı 7 dakikanın üzerinde olan %15 hastanın kronikleşme gelişme oranı daha yüksek saptandı (p=0,031). Sonuç: İmmün trombositopenik purpura çocukluk çağında sık görülen bir hastalık olup hastaların %20-30’u kronikleşmektedir. Yüksek doz metilprednizolon ile intravenöz immunglobulin tedavilerinin kronikleşme üzerine etkisi açısından aralarında fark saptanmamıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Ataksi-telenjektazi: Dört vakanın klinik, immünolojik ve radyolojik özellikleri
    (2001) Soylu, Hanifi; İlhan, Atilla; Kutlu, N. Onur; Bükte, Yaşar; Özgen, Ünsal; Sazak, Soner; Üstün, Nuran
    Öz: Ataksi-telenjektazi (AT) nadir görülen otozomal resesif bir klinik tablo olup, okülokütanöz telenjektazi, ilerleyici serebellar ataksi, okülomotor apraksi, distoni, T ve B lenfosit fonksiyonlarında bozukluk, ve tekrarlayan sinopulmoner enfeksiyonlarla karakterizedir. Serebello-vermian atrofi, ve sekonder olarak periserebellar alanda genişleme, serum a-fetoprotein (?FP) seviyesinde artış ta sendromun tipik özelliklerindendir. Burada beş-dokuz yaşları arasında ve tümünde anne-baba akrabalığı bulunan, ikisi kardeş olan dört AT vakasını sunuyoruz. Vakaların fizik muayenesinde hipopigmente alanlar, bulber telenjektazi, sinüzit ve sinopulmoner enfeksiyon, okülomotor apraksi, gövdesel ataksi, ve derin tendon reflekslerinde azalma saptandı. Tüm çocuklarda ?FP seviyesi yüksek bulundu. İmmünolojik çalışmalarda iki vakada CD4/CD8 oranında tersine dönme, iki vakada serum immünglobulin (Ig) M seviyesinde yükselme, iki vakada IgA, üç vakada IgE ve iki vakada da Ig G2 seviyesinde düşme tespit edildi. Kraniyal MR incelemede tüm hastalarda serebello-vermian atrofi bulunmaktaydı. İlave olarak dördüncü ventrikülde, sisterna magnada ve kuadrigeminal sisternada genişleme saptandı. Bir hastamız kısa süre sonrasında non-Hodgkin lenfoma nedeniyle kaybedildi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Clear cell sarcoma of the kidney in a newborn
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Gürünlüoğlu, Kubilay; Uğuralp, Sema; Akpolat, Nusret; Sığırcı, Ahmet; Özgen, Ünsal
    Abstract In the present article, we present the case of a 37-month-old male newborn, who was delivered by normal birth with no history of routine examinations during pregnancy, with an abdominal mass observed after the birth, and was eventually diagnosed with clear cell sarcoma of the kidney in the histopathology examination after the mass was dissected by surgery. We report the observed symptoms as well as related cases found in the literature related to childhood and newborn age clear cell sarcoma of the kidney. We also put forward clinical observance, stages, management and outcomes of clear cell sarcoma of the kidney during newborn. Our study underlines that clear cell sarcoma should be kept in mind during differential diagnosis although it is rarely observed in newborns. Keywords: Clear cell sarcoma; Kidney; Newborn; Children.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Clear cell sarcoma of the kidney in a newborn
    (Journal of Turgut Ozal Medical Center, 2016) Gürünlüoğlu, Kubulay; Uğuralp, Sema; Akpolat, Nusret; Sığırcı, Ahmet; Özgen, Ünsal
    In the present article, we present the case of a 37-month-old male newborn, who was delivered by normal birth with no history of routine examinations during pregnancy, with an abdominal mass observed after the birth, and was eventually diagnosed with clear cell sarcoma of the kidney in the histopathology examination after the mass was dissected by surgery. We report the observed symptoms as well as related cases found in the literature related to childhood and newborn age clear cell sarcoma of the kidney. We also put forward clinical observance, stages, management and outcomes of clear cell sarcoma of the kidney during newborn. Our study underlines that clear cell sarcoma should be kept in mind during differential diagnosis although it is rarely observed in newborns.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Clear cell sarcoma of the kidney in a newborn
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Gürünlüoğlu, Kubilay; Uğuralp, Sema; Akpolat, Nusret; Sığırcı, Ahmet; Özgen, Ünsal
    Abstract In the present article, we present the case of a 37-month-old male newborn, who was delivered by normal birth with no history of routine examinations during pregnancy, with an abdominal mass observed after the birth, and was eventually diagnosed with clear cell sarcoma of the kidney in the histopathology examination after the mass was dissected by surgery. We report the observed symptoms as well as related cases found in the literature related to childhood and newborn age clear cell sarcoma of the kidney. We also put forward clinical observance, stages, management and outcomes of clear cell sarcoma of the kidney during newborn. Our study underlines that clear cell sarcoma should be kept in mind during differential diagnosis although it is rarely observed in newborns. Keywords: Clear cell sarcoma; Kidney; Newborn; Children
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Clear cell sarcoma of the kidney in a newborn
    (2016) Gurunluoglu, Kubulay; Uğuralp, Sema; Akpolat, Nusret; Sığırcı, Ahmet; Özgen, Ünsal
    Bu makalede, 37 haftalık, gebelik süresince herhangi bir sağlık kurumunda tıbbi takibi olmadan normal vajinal yolla doğan, doğumun ardından yenidoğan ünitesinde karnında kitle fark edilen bir erkek yenidoğan olgu sunuldu. Cerrahi olarak çıkarılan kitlenin histo-patolojik incelemesinde kitlenin böbrek kaynaklı clear cell sarkoması olduğu tesbit edildi. Olgudaki mevcut bulgular sunulup, böbreğin clear cell sarkomasının çocukluk çağı ve yenidoğan döneminde ortaya çıkışı ile ilgili literatür araştırması yapılarak bununla ilgili vakalar bildirildi. Yenidoğan döneminde böbreğin clear cell sarkomasının klinik olarak ortaya çıkış şekilleri, evresi, yönetimi ve sonuçları anlatıldı. Böbreğin clear cell sarkomasının yenidoğan döneminde oldukça nadir görülmesine rağmen ayrıcı tanıda akılda tutulması gerektiği vurgulandı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Clinical and ımaging findings in childhood posterior reversible encephalopathy syndrome
    (Iranıan journal of chıld neurology, 2018) Güngör, Serdal; Kılıç, Betül; Tabel, Yılmaz; Selimoğlu, Ayşe; Özgen, Ünsal; Yılmaz, Sezai; Sigirci, Ahmet
    Objective Posterior reversible encephalopathy syndrome (PRES) is characterized by typical radiologic findings in the posterior regions of the cerebral hemispheres and cerebellum. The symptoms include headache, nausea, vomiting, visual disturbances, focal neurologic deficits, and seizures. The aim of this study is to evaluate the clinical and radiological features of PRES in children and to emphasize the recognition of atypical features. Materials & Methods We retrospectively examined 23 children with PRES from Mar 2010-Apr 2015 in Inonu University Turgut Ozal Medical Center in Turkey. We compared the clinical features and cranial MRI findings between underlying diseases of PRES. Results The most common precipitating factors were hypertension (78.2%) and medications, namely immunosuppressive and antineoplastic agents (60.8%). Manifestations included mental changes (100%), seizures (95.6%), headache (60.8%), and visual disturbances (21.7%) of mean 3.6 (range 1-10) days' duration. Cranial magnetic resonance imaging (MRI) showed bilateral occipital lesions in all patients, associated in 82.6% with less typical distribution of lesions in frontal, temporal or parietal lobes, cerebellum, corpus callosum, basal ganglia, thalamus, and brain stem. Frontal involvement was predominant, observed in 56.5% of patients. Clinical recovery was followed by radiologic resolution in all patients. Conclusion PRES is often unsuspected by the clinician, thus radiologists may be the first to suggest this diagnosis on an MRI obtained for seizures or encephalopathy. Atypical MRI finding is seen quite often. Rapid diagnosis and treatment are required to avoid a devastating outcome.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Demir eksikliği anemili çocuklarda tedavinin mental skor ve uyarılmış potansiyellere etkisi
    (Türk Hematoloji Onkoloji Dergisi, 2000) Karabiber, Hamza; Özgen, Ünsal; Özcan, Cemal; Soylu, Hanifi; Kutlu, Onur; Sarıbaş, Seyfi; Kaya, Mesude
    Öz: Demir eksikliği anemisinde (DEA) doku hipoksisi ve enzimlerin yapısındaki demirin yetersizliği sinir sistemi fonksiyonlarının azalmasına sebep olmaktadır. Normal düzeye dönmese bile mental skorların tedavi ile düzeldiği bilinmektedir. Sinir sistemini gelişimi için önemli olan postnatal ilk iki yılda, DEA'li çocuklarda uyarılmış potansiyel incelemelerinde merkezi ileti zamanının uzamış olduğu gösterilmiştir. Daha büyük çocuklarda sinir iletimi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmada yaşları 3-15 arasında değişen 30 DEA'li çocukta mental skorlar ve uyarılmış potansiyellere demir tedavinin etkisi araştırıldı. Tedavi sonrasında mental skorlarda anlamlı artış görülmesine rağmen, görsel uyarılımış potansiyeller (VEP) ve beyin sapı işitsel uyarılmış potansiyel (BAEP) deÛerlerinde anlamlı düzelme gözlenmedi. Bu sonuçlar DEA'li çocuklarda sinir sistemi fonksiyonlarında tedavi ile beklenilen düzeyde iyileşmenin oluşmadığını ve koruyucu tedavinin önemsenmesini işaret etmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Demir eksikliği anemisinde RBC, MCV, MCH,MCHC, RDW, MPV ve platelet sayısının tanısal değerinin incelenmesi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Özgen, Ünsal; Balat, Ayşe; Turgut, Mehmet; Şahin, Sabit; Karabiber, Hamza; Gülsoy, Şule
    Demir eksikliği anemisi (DF.A) çocuklarda sık görülen bir hastalıktır. Hastalığın tanısındaki önemli parametreler: Serum demiri (SI)), serum demir bağlama kapasitesi (Sl)BK). transferrin satürasyon yüzdesi (IS), serbest eritrosit protoporfırin ve serum J'erritin düzeyidir. Anemi taramalarında daha ekonomik ve pratik testler önerilmektedir. Otoanalizör ile çalışılan testlerin bir kısmı DEA tanısında anlamlı bulunmuştur. Bu çalışmada otoanalizör parametrelerinden olan eri tröst sayısı (RBC), ortalama eritrosit hacmi (MCI), ortalama eritrosit hemoglobini (Mill), ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonu (M('IIC). red cell distribution width (RDW). ortalama platelet volümü (MPV) ve platelet (l'I.T) sayısının DUA deki tanısal değeri araştırıldı. Bu amaçla 6-24 ay arasındaki 54 hastada bu parametrelerin DEA deki spesıfıtesı. bırhırlerivle re SI). SDBK. TS arasındaki korelasyon derecesi belirlendi. Söz konusu parametrelerden MCI’ ~5Jİ. RDW %1~ ve MCli 20 />g olması halinde DUA de tanısal değerlerinin olduğu, MCIIC. MPl’ve PI.T sayısının tanısal değerinin olmadığı görüldü.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Deneysel gazyağı zehirlenmesinde spontan akciğer aspirasyonu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Özgen, Ünsal; Erbilen, Mustafa; Hasanoğlu, H.Canan; Şahin, Mustafa; Turgut, Mehmet; Aydın, N.Engin
    Hidrokarbon zehirlenmelerinde gastrik lavaj ve kusturma önerilmemekte, destekleyici tedavi ve hastanın ızlcııilmesiyle yetinilmektedir. Hu zehirlenmelerde pulmoner komplikasyonlar sık görülmekte ve hastanın prognozıınıı belirlemektedir. Hu çalışma gazyağı zehirlenmelerinde, akciğere spontan aspirasvon riskini araştırmak amacı ile yapıldı. Denekler herhiri onar tavşandan oluşan 2 gruba ayrıldı. Birinci gruba orogastrık tüple, II. gruba mini la/ıaratomi ya/>arak direkt mideye gazyağı verildi. 4H saat sonra denekler öldürüldü ve akciğerler histopatolo/ik inceleme için alındı, lîıstopatolojik lezyonların gruplara dağılımı istatistiksel olarak değerlendirildi ve gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmadı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The Difficult Differential Diagnosis for A Pediatric Patient with Shwachman-Diamond Syndrome; A Case Report and Literature Review
    (2022) Çelik Ateş, Dilvin; Akyay, Arzu; Haskoloğlu, Zehra Şule; Özgen, Ünsal
    Shwachman-Diamond syndrome (SDS) is a rare autosomal recessive disease characterized by bone marrow dysfunction, exocrine pancreatic insufficiency and skeletal abnormalities. Persistent or intermittent neutropenia caused by bone marrow hypoplasia is the most common hematological abnormality in SDS. It can be difficult to diagnose the disease that usually occurs in early childhood. SDS should be kept in mind in the differential diagnosis of neutropenic patients. If the signs of pancreatic insufficiency are not observed, the diagnosis may be missed. The article wanted to present a patient with pancreatic insufficiency and SDS with the biallelic mutation who presented with neutropenia in a newborn.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Evaluation of the left ventricular function with tissue tracking and tissue Doppler echocardiography in pediatric malignancy survivors after anthracycline therapy
    (Echocardıography-A Journal Of Cardıovascular Ultrasound And Allıed Technıques, 2008) Karakurt, Cemşit; Koçak, Gülemdar; Özgen, Ünsal
    Although the anthracyclines have gained widespread use in the treatment of childhood hematologicalmalignancies and solid tumors, cardiotoxicity is the major limiting factor in the use of anthracyclines.The aim of this study was to assess the mitral annular displacement by tissue tracking in pediatricmalignancy survivors who had been treated with anthracycline groups chemotheraphy and comparewith the tissue Doppler and conventional two dimensional measurements and Doppler indices. In thisstudy, 32 pediatric malignancy survivors and 22 healthy children were assessed with 2D, colour-codedechocardiography. Left ventricular ejection fraction, fractional shortening, stroke volume, cardiacoutput, cardiac index and diastolic functions were measured. All subjects were assessed with tissueDoppler echocardiography, mitral annular displacements, and also with tissue tracking method. Wedetected that peak velocity of the early rapid filling on tissue Doppler (E′) was lower (p < 0.05) andthe ratio of early peak velocity of rapid filling on pulse Doppler to tissue Doppler (E/E′) values werestatistically higher in patient group than control group (p < 0.05). Myocardial performance indexvalues were also higher in patient group than the control group (p < 0.01). It appears that MPI isa useful echocardiograghic method than tissue tracking of mitral annular displacement in patientswith pediatric cancer survivors who had subclinical diastolic dysfunction. (ECHOCARDIOGRAPHY,Volume 25, September 2008)
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Evaluation of the left ventricular function with tissue tracking and tissue Doppler echocardiography in pediatric malignancy survivors after anthracycline therapy
    (Echocardiography-a journal of cardiovascular ultrasound and allıed techiques, 2008) Karakurt, Cemşit; Koçak, Gülendam; Özgen, Ünsal
    Although the anthracyclines have gained widespread use in the treatment of childhood hematological malignancies and solid tumors, cardiotoxicity is the major limiting factor in the use of anthracyclines. The aim of this study was to assess the mitral annular displacement by tissue tracking in pediatric malignancy survivors who had been treated with anthracycline groups chemotheraphy and compare with the tissue Doppler and conventional two dimensional measurements and Doppler indices. In this study, 32 pediatric malignancy survivors and 22 healthy children were assessed with 2D, colour-coded echocardiography. Left ventricular ejection fraction, fractional shortening, stroke volume, cardiac output, cardiac index and diastolic functions were measured. All subjects were assessed with tissue Doppler echocardiography, mitral annular displacements, and also with tissue tracking method. We detected that peak velocity of the early rapid filling on tissue Doppler (E ) was lower (p < 0.05) and the ratio of early peak velocity of rapid filling on pulse Doppler to tissue Doppler (E/E ) values were statistically higher in patient group than control group (p < 0.05). Myocardial performance index values were also higher in patient group than the control group (p < 0.01). It appears that MPI is a useful echocardiograghic method than tissue tracking of mitral annular displacement in patients with pediatric cancer survivors who had subclinical diastolic dysfunction.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Gaz yağı alımına bağlı sistemik doku hasarına karşı dimetil sülfoksidin etkisinin incelenmesi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Özgen, Ünsal; Aydın, N.Engin; Erbilen, Mustafa; Şahin, Sabit; Turhan, İ.Oğuz
    İskemik dokularda serbest oksijen radikallerinin biriktiği, doku hasarını artırdığı ve hidrokarbon zehirlenmelerinde sık görülen kimyasal pnömoniye sekonder hipoksik doku lezyonlarının oluştuğu bilinmektedir. Radikal temizleyici etkisi ile doku hasarını azalttığı gastrointestinal sistem lezyonlarında gösterilen dimetil sülfoksit'in (DMSO) benzer etkisinin diğer sistemlerde de etkili olup olmadığı bilinmemektedir. Konuya açıklık getirmek amacıyla 10'ar adetlik üç gruba ayırdığımız tavşanlarda orogastrik tüp ile 1. gruba gaz yağı ve DMSO, 2. gruba gaz yağı, 3. gruba DMSO verildikten sonra 48. saatte denekler öldürüldü. Histopatolojik lezyonların gruplara dağılımı istatistiksel olarak değerlendirildiğinde grup 1 ve grup 2 arasında anlamlı fark bulunamazken grup 3 deki hiç bir denekte patolojik lezyon gözlenmedi. Bulgularımız kimyasal pnömoniye sekonder hipoksik doku hasarını azaltmada DMSO nun etkisiz olduğu yönündedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hepatit A Enfeksiyonu Sonucu Gelişen Miyokardit
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Özen, Metahan; Koçak, Gülendam; Özgen, Ünsal
    Sağlıklı çocuklarda kalp yetersizliğinin en sık sebebi viral miyokarditlerdir. Yazımızda kliniğimize kalp yetersizliği, aritmi bulguları ve akut miyokardit tablosu ile başvuran bir adölesan kız vakayı sunmak istedik. Kardiyolojik testlerin akut miyokardit tanısını doğrulaması üzerine, hastaya destekleyici tedaviye ek olarak intravenöz immunglobulin uygulandı. İleri tetkiklerde hastanın klinik tablosunun altında sarılık gelişmeden gerçekleşen hepatit A enfeksiyonu olduğu tespit edildi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hepatitis-A virus induced acute myocarditis
    (2006) Özen, Metehan; Koçak, Gülendam; Özgen, Ünsal
    Abstract: Sağlıklı çocuklarda kalp yetersizliğinin en sık sebebi viral miyokarditlerdir. Yazımızda kliniğimize kalp yetersizliği, aritmi bulguları ve akut miyokardit tablosu ile başvuran bir adölesan kız vakayı sunmak istedik. Kardiyolojik testlerin akut miyokardit tanısını doğrulaması üzerine, hastaya destekleyici tedaviye ek olarak intravenöz immunglobulin uygulandı. İleri tetkiklerde hastanın klinik tablosunun altında sarılık gelişmeden gerçekleşen hepatit A enfeksiyonu olduğu tespit edildi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hodgkin Hastalığında Paraneoplastik Sendrom Olarak Nefrotik Sendrom: Olgu Sunumu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Elkıran, Özlem; Tabel, Yılmaz; Özgen, Ünsal; Karakurt, Cemşit; Koçak, Gülendam
    Nefrotik sendrom, Hodgkin hastalığında iyi bilinen ancak nadir görülen bir paraneoplastik sendromdur. Nefrotik sendrom malignensiden önce, malignensi ile eşzamanlı veya malignensiyi izleyerek ortaya çıkabilir. Minimal lezyon hastalığı en sık görülen renal lezyondur. Paraneoplastik sendromun immunupatolojik mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Ancak, glomerular bazal membran geçirgenliğini değiştiren sitokinlerin salınımına yol açan bir T hücre disfonksiyonunun olduğu düşünülmektedir. Sıklıkla yalnızca malignensi tedavisinin yeterli olması nedeni ile paraneoplastik sendromun tanımlanması önemlidir. Bu makalede Hodgkin hastalığı tanısından 16 ay önce nefrotik sendrom kliniğini ile başvuran 3 yaşında erkek olgu sunuldu.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Iron deficiency and iron deficiency anemia in infants and young children at different socioeconomic groups in İstanbul
    (Turkish Journal of Hematology, 2001) Soylu, Hanifi; Özgen, Ünsal; Babalıoğlu, Mustafa; Aras, Şükrü; Sazak, Soner
    Abstract: Iron deficiency anemia (IDA) is a common health problem mainly in developing countries. It is preceded by iron deficiency (ID), and recent studies showed that both situations may cause permanent neurological problems though they were treated. In this study, we investigated the frequency of ID and IDA among different socioeconomic groups in Istanbul. Effects of gender, nutritional practices, and adequate breast-feeding duration (>= 6 months) on development of ID and IDA were also evaluated. The study consisted of 166 children aged 5 to 36 months of life. The children were evaluated within four socioeconomic levels. The children were found as iron deficient in 24.7%, anemic with iron deficiency in 47.6%, and normal in 27.7%. Thus, 72.3% of the children were affected from ID. The frequencies of ID and IDA were not different between the socioeconomic groups (p> 0.05). Furthermore, they were also not affected by gender and nutritional practices (p> 0.05), except adequate breast-feeding duration that was significan tly found as protective (p< 0.05). Our results have indicated that ID and IDA remain important and unresolved health issues in our population. Permanent neurological/mental damages should be considered and public health policies must be developed urgently to protect our younger population, by means of our future.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kanser hastası çocuklarda bağırsak paraziti enfeksiyonlarının değerlendirilmesi
    (Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2013) Durak, Fatih; Doğan, Metin; Atambay, Metin; Özgen, Ünsal; Özen, Metehan
    Öz: Amaç: Bu çalışmada sağlıklı, kanserli ve kanser tedavisi sonrası hayatta kalan çocuklardaki bağırsak parazitlerinin prevalansını ve cinsini tespit edilmesi, ayrıca nötropenik dönemde parazitlerin insidansı ve cinsinde değişikliğin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmada üç farklı hasta grubu oluşturulmuştur. Birinci grup hematolojik maligniteli veya solid tümörlü yoğun kemoterapi alan ve mutlak nötrofil sayısı 1000/mm3’ün altında olan immün yetmezlikli seksen hastadan oluşurken, ikinci grup hematolojik maligniteli veya solid tümörlü mutlak nötrofil sayısı normal ve ayaktan idame kemoterapi alan seksen beş hastadan, üçüncü grup ise çeşitli sebepler nedeni ile pediatri hematoloji polikliniğine başvurmuş immün yetmezliği olmayan ve kronik immün baskılayıcı tedavi almamış yüz yetmiş iki hastadan oluşmuştur. Hastalardan üç gün üst üste dışkıda parazit incelemesi yapılmıştır. Bulgular: Birinci gruba dahil edilen hastalarda parazit prevalansı diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Çalışmaya alınan bütün gruplarda en sık rastlanan parazit Giardia intestinalis olmuştur. Mutlak nötrofil sayısı 1000/mm3’ün altında olan hastalarda parazit varlığı, mutlak nötrofil sayısı 1000/mm3’ün üzerinde olan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek tespit edilmiştir. Sonuç: İmmün yetmezlikli hastalarda bağırsak paraziti prevalansının diğer gruplara göre yüksek bulunmuştur. Bu tür hastalarda enfeksiyon bulguları olduğunda, parazitik enfeksiyon olasılığının gözardı edilmemesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Malatya’da Beta-Talasemi Mutasyonları
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Gülbay, Gonca; Yeşilada, Elif; Aydoğdu, İsmet; Özgen, Ünsal; Otlu, Gonca
    Beta-talasemi, beta-globin genindeki yaklaşık 200 farklı mutasyon nedeni ile ortaya çıkan en yaygın otozomal resesif hastalıklardan biridir. Çalışmamızda beta-talasemi tanısı ile refere edilen 38 olgunun beta-globin geninde en yaygın mutasyonlar (-87 (C>G), -30 (T>A), Cd 5 (-CT), hemoglobin C (HbC), hemoglobin S (HbS), Cd 6 (-A ), Cd 8 (-AA), Cd 8/9 (+G), Cd 22 (7bp del), Cd 30 (G>C), IVS 1.1 (G>A), IVS 1.2 (T>A), IVS 1.5 (G>C ), IVS 1.6 (T>C), IVS 1.110 (G>A ), IVS 1.116 (T>G ),IVS 1-25 (25bp del), Cd 36/37 (-T), Cd 39 ( C>T), Cd 44 (-C), IVS 2.1 (G>A), IVS 2.745 (C>G)) araştırılmıştır. Çalışılan olguların 32 (%84.2)’sinde beta-globin geni mutasyonları gözlenmiştir. Bunlar arasında 6 hastanın beta-globin geni mutasyonları bakımından homozigot olduğu belirlenirken; 26 hastanın ise test edilen mutasyonlardan yalnızca birini taşıdığı bulunmuştur. Çalışmamızın sonuçlarına göre; IVS 1.110 (G>A) mutasyonu, Türkiye’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi en yaygın mutasyon olarak belirlenmiştir. Homozigot veya heterozigot hastalarda IVS 1.110 (G>A), IVS 1.1 (G>A), IVS 2.1 (G>A), Cd 8 (-AA)ve Cd 8/9 (+G) mutasyonlarının frekansları sırası ile %47.4, %15.8 ve %7.9’dur. Cd 44 (-C) mutasyonu %5.3 olarak belirlenirken Cd 5 (-CT), Cd 22 (7bp del) ve Cd44 (-C) mutasyonları nadir rastlanan mutasyonlar olarak tanımlanmıştır. Sonuç olarak başlangıç niteliğinde olan çalışmamız, Malatya’daki beta-talasemi mutasyonlarının heterojen yapıda olduğunu göstermiştir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim