Yazar "Demir, Tamer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut Retinal Nekroz: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Tanyıldızı, Rumeysa; Turgut, Burak; Çeliker, Ülkü; Demir, Tamer; Aydemir, OrhanOtuz yaşında kadın hasta, yedi günden beri süregelen, sol gözde görme azalması ve ağrı şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Yapılan oftalmolojik muayenede snellen eşeline göre sağ gözde görme düzeyi 1,0 iken sol gözde 0,2 idi. Sol gözde konjonktival hiperemi, ön kamarada 3+ hücre, diffüz keratik presipitatlar ve vitreusta 2+ hücre saptandı. Sol göz fundus muayenesinde arteriolitle birlikte retina periferinde multipl retinal hemoraji ve nekroz alanları mevcuttu. Sağ göz ön ve arka segment muayene bulguları normaldi. Klinik bulgulara göre ARN düşünülerek on günlük intravenöz asiklovir (10 mg/kg) tedavisi uygulandı. Antiviral tedaviden 48 saat sonra sistemik kortikosteroid (1 mg/kg/gün) verildi ve yaklaşık sekiz hafta içinde azaltılarak kesildi. Nekroz alanının arka sınırına profilaktik argon lazer fotokoagülasyon yapıldı. Takip süresince inflamasyon bulguları azaldı, retina dekolmanı ve bilateral tutulum gözlenmedi. Akut retinal nekroz; ciddi görme kaybına neden olabilen bir durum olup, tanısı büyük ölçüde klinik görünüme dayanmaktadır. Doğru tanı ve tedavi yaklaşımı ile akut retinal nekroz kontrol altına alınabilir, görme prognozu üzerindeki olumsuz etkisi azaltılabilir ve diğer gözün tutulumu önlenebilir.Öğe Cogan Sendromlu Bir Olgu+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Aydoğan, Semih; Akyol, Nuray; Demir, TamerCogan sendromu göz ve kulak tutulumunun birlikte görüldüğü inflamatuar damarsal bir hastalıktır. Gözde interstisyel keratit, kulakta odyovestibüler disfonksiyon bulguları ile karakterizedir. Cogan sendromlu hastalarda büyük ve orta büyüklükteki damarları tutan vaskülit izlenebilmektedir. Cogan Sendromunda erken tanı ve sistemik kortikosteroid tedavisi göz bulgularının ilerlememesi ve kalıcı sağırlık gelişimini önlemesi açısından çok önemlidir. Bu çalışmada geç tanı alan ve kalıcı sağırlık gelişen bir olgu irdelenmiştir.Öğe Effects of lapatinib and trastuzumab on vascular endothelial growth factor in experimental corneal neovascularization(Wiley, 2015) Kaya, Mehmet K.; Demir, Tamer; Bulut, Hakan; Akpolat, Nusret; Turgut, BurakBackgroundThe aim of this study was to compare the effects of lapatinib and trastuzumab on vascular endothelial growth factor on experimental corneal neovascularization. MethodsA total of 35 Wistar albino rats were randomly divided into five groups, each containing seven animals. Corneas of rats in the control group were not cauterized and did not receive any treatment. A silver nitrate pencil was applied on the right corneas of rats in the non-control groups to induce corneal neovascularization. Rats in the sham, lapatinib, trastuzumab and lapatinib+trastuzumab groups were administered systemic saline, 50mg/kg lapatinib once a day orally by gavage, 4mg/kg trastuzumab once a day intraperitoneally, or 50mg/kg lapatinib once a day orally by gavage together with 4mg/kg trastuzumab once a day intraperitoneally, respectively, for 7 days. Rats were sacrificed on the eighth day, and corneas were excised using a 4-mm punch trephine. Vascular endothelial growth factor immunostaining in the corneal epithelial and stromal layers was evaluated. Staining intensities were determined semi-quantitatively, and corneal vascular endothelial growth factor levels were measured by enzyme-linked immunosorbent assay. ResultsThe mean immunostaining intensities of epithelial and stromal vascular endothelial growth factor in the control group were significantly lesser than those in the sham group (P<0.05). The mean immunostaining intensities of epithelial and stromal vascular endothelial growth factor and vascular endothelial growth factor enzyme-linked immunosorbent assay levels of corneas in all treatment groups (lapatinib, trastuzumab and lapatinib+trastuzumab groups) were lesser than those in the sham group (P<0.05); however, it was similar to those in the control group (P>0.05). ConclusionsIt is suggested that systemically administered lapatinib is more effective than systemically administered trastuzumab in preventing corneal neovascularization.Öğe Eksternal Dakriosistorinostomi ve Bikanaliküler Silikon Tüp Entübasyonu Cerrahisi Sonuçlarımız(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Güler, Mete; Evren, Özge; Demir, Tamer; Kurt, JülideEdinsel nazolakrimal kanal tıkanıklığı olan hastalarımızda eksternal dakriosistorinostomi ve silikon tüp entübasyonu (EDSR+STE) cerrahilerinin sonuçlarını değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Yaşları 9 ile 62 (ortalama 36,9) arasındaki edinsel nazolakrimal kanal tıkanıklığı olan 74 hastaya genel anestezi altında yapılan toplam 80 EDSR+ STE cerrahisi retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: On üç hasta (%17,5) erkek, 61 (%82,5) hasta kadın idi. Seksen cerrahinin 79’ u ilk girişimdi ve bu cerrahilerden 73’ünde (%91,25) açık pasaj elde edildi. Cerrahi sonrası ortalama takip süresi 7,4 ay (3-32 ay) idi. Bir (%1,25) müdahale başka bir merkezde ameliyat olan hastanın komplikasyonunu düzeltmek amacıyla yapıldı ve bu hastada da açık pasaj edinildi. Altı (%7,5) gözde pasaj kapandı. Elli yaşından genç olan 4 hasta tekrar ameliyat edildi ve bunların 2’ (%50) sinde yeniden açık pasaj edinildi. Sonuç olarak 80 nazolakrimal kanal tıkanıklığının 76’ (%95) sında pasaj açık idi. Bir (%1,25) gözde cilt fistülü gelişti ve başarıyla onarıldı. Beş (%6,25) gözde punktum erozyonu izlendi. En önemli erken şikayet epistaksis 9 (%11,25) cerrahide izlendi. Sonuç: Eksternal DSR+STE cerrahisi güvenli, etkili bir yöntemdir ve edinsel nazolakrimal kanal tıkanıklıklarında ilk girişim olarak uygulanabilir.Öğe Endoftalmili Olgularda Medikal ve Cerrahi Tedavi Sonuçları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Demir, Tamer; Savur, Fatma; Kaya, M. KaanKliniğimizde takip ettiğimiz endoftalmili olgularda medikal ve cerrahi tedavinin görme düzeylerine olan etkisini değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Fırat Üniversitesi Hastanesinde Ocak 2005-Eylül 2009 tarihleri arasında endoftalmi tanısı ile tedavi uygulanmış 24 hastanın 24 gözü incelendi. Olguların tümünden intravitreal örnek alınıp intravitreal antibiyotik uygulandı. Bütün hastalara oral antibiyotik (siprofloksasin, seftriakson) ve topikal antibiyotik (vankomisin, kinolon, seftazidim) uygulandı. Bulgular: Olguların ortalama yaşı 60.58 (7-79 yaş) idi. Ortalama 2.58 ay (1hf -7 ay) takip edildiler. Olguların 18’i erkek, 6’sı kadın idi. Olguların 14 tanesinde (%58.33) katarakt cerrahisi sonrası gelişen endoftalmi, 8 tanesinde (%33.33) travma sonrası gelişen endoftalmi, 1 tanesinde (% 4.16) keratoplasti sonrası gelişen endoftalmi ve 1 tanesinde (% 4.16) endojen endoftalmi mevcuttu. Olguların 12 (%50)’inde vitreus örneğinde üreme oldu. Olguların 9 tanesine (% 41.66) cerrahi prosedür, 1 tanesine ise enflamasyon ilerlediği için eviserasyon yapıldı. Olguların 6 tanesine ise (%25) cerrahi planlandığı halde kabul etmediği için uygulanamadı. Olguların 9 tanesinde (%37.5) ortalama 3 sıra görme artışı sağlandı. Olgulardan 12 (%50) tanesinde görme düzeyinde değişiklik saptanmadı. Sonuç: Endoftalmili olgularda uygun olarak yapılan medikal ve cerrahi tedaviyle enflamasyon büyük oranda kontrol altına alınabilmekte ancak olguların yarısında görme kaybının önüne geçilememektedir.Öğe Göz İçi İrrigasyon Solüsyonları ve Viskocerrahi Ajanları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Demir, Tamer; Ulaş, Fatih; Çeliker, Ülküİrrigasyon solüsyonları ve viskocerrahi ajanlarının göz içi cerrahisinde kullanımı ideal cerrahi sonucun alınması için gereklidir. İrrigasyon solüsyonları hümor aköze yapı olarak ne kadar benzer ise cerrahi o denli iyi sonuç vermektedir. Bunun için kabul edilebilir bir irrigasyon solüsyonunun yapısında bikarbonat tamponu, glukoz, glutatyon, kalsiyum içeriğinin bulunması gerekmektedir. Ayrıca pH ve ozmolaritenin de aköze yakın olması istenen bir durumdur. Viskocerrahi ajanları kornea endotelinin ve epitelinin mekanik travmaya karşı korunmasında, ön kamara hacminin idamesinde ve stabilizasyonunda, kapsül açıklığı ve gerginliğinde etkili olan cerrahi ajanlardır. Gerek irrigasyon solüsyonlarının gerekse viskocerrahi ajanlarının kullanım amacına uygun olarak yan etkileri ve toksik etkileri en az düzeyde olmalıdır. Cerraha uygun ameliyat ortamı sağlarken, hastaya zarar vermemelidir. Bu makalede irrigasyon solüsyonları ve viskocerrahi ajanların genel özellikleri, çeşnileri, yan etkileri, kullanım tercihleri irdelenmiş ve genel bir bakış sunulmuştur.Öğe Intracameral streptokinase to treat severe pupillary fibrin membrane after partial penetrating keratoplasty(1999) Çelebi, Serdal; Kükner, A. Şahap; Yılmaz, Turgut; Demir, TamerAbstract:Herpetik stromal keratit nedeniyle korneal kesafet ve damarlanması olan bir göze parsiyel penetran keratoplasti uygulanmış ve bu işlemi takiben postoperatif erken dönemde şiddetli bir pupiller membran gelişmiştir. Pupiller membranın medikal tedaviye yanıt vermemesi nedeniyle, postoperatif dördüncü günde ön kameraya streptokinaz uygulanmış ve iki gün içerisinde pupiller membran bütünüyle düzelmiştir. Bu yazıda, dirençli pupiller membran tedavisinde streptokinazın etkinliği ele alınmıştır.Öğe Kanalikül Yaralanmalarının Pigtail Probe ve Silikon Tüp ile Onarım Sonuçları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Demir, Tamer; Gül, Fatih CemKanaliküler hasar sonucu bikanaliküler entübasyon yapılan hastaları değerlendirmek Metod: 2006-2010 yılları arasında Fırat Üniversitesi Oftalmoloji Kliniğinde kanaliküler laserasyon nedeniyle cerrahi onarım yapılan 20 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Hasta yaşı, yaralanmanın nedeni, yaralanan kanalikül, kanalikül yaralanması ve cerrahi arasındaki süre açısından incelendi. Bulgular: Hastaların 13’ünde alt kanalikül kesisi 7’sinde ise üst kanalikül kesisi mevcut idi. Tüp kalış süresi ortalama 5,75 ay idi (1-6 ay). Yirmi hastanın 20’sinde de (%100) lavaj açık iken (anatomik başarı), 19 hasta (%95) asemptomatik idi (fonksiyonel başarı). Sadece 1 hastamız semptomatik idi, bu hastamızda da cerrahiden 1 ay sonra silikon tüp çıkmıştı. Yaralanmadan cerrahi yapılana kadar geçen sürenin cerrahi başarıyı etkilemediği tespit edildi. Tüm hastalarda kozmetik sonuçlar tatminkardı. Sonuç: Travmatik kanalikül kesilerinde pigtail probe yardımı ile yapılan silikon tüp implantasyonu fonksiyonel iyileşme ve anatomik düzelme sağlayan efektif bir yöntemdir.Öğe Kanaliküler Tıkanıklıklarda Kanalikülodakriyosistorinostomi Sonuçlarımız(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Demir, Tamer; Can, NagehanKliniğimizde kanalikül tıkanıklığı nedeniyle kanalikülodakriyosistorinostomi uygulanan olguların sonuçlarının değerlendirilmesi. Gereç ve yöntemler: Mart 2006 ile Aralık 2009 tarihleri arasında kliniğimize epifora şikayeti ile başvuran hastalardan, kanalikülodakriyosistorinostomi uygulanmış 17 vakanın 17 gözü çalışma kapsamına alındı. Hastaların klinik bilgileri retrospektif olarak incelendi. Ameliyat öncesi hastaların genel oftalmolojik muayeneleri yapıldı. Göz kapaklarının kapanma dinamikleri, punktumların anatomisi ve pozisyonu muayene ile belirlendi. Lipiodollü kontrast dakriyosistografi (DSG) çekildi. Serum fizyolojik ile yapılan lavajda pasajın devamlılığı kontrol edildi. Tıkanıklık seviyesi prob ile tesbit edildi. Bulgular: Kanalikülodakriyosistorinostomi operasyonu uygulanmış tüm olgularda ortak kanalikülün distal ucunda darlık veya total obstrüksiyon mevcuttu. Tüm olgularda DSG’de kese görüntülenemedi. Çalışma kapsamındaki hastaların 13 (%76,47)’ü kadın, 4 (%23,53)’ü erkekti. Takip süresi ortalama 22,4 ay (3-45 ay) idi. Tüm hastalarda pasajın devamlılığını sağlamada silikon tüp kullanıldı. Olgulardan 3’ü (%17,64) daha önce başarısız dakriyosistorinostomi operasyonu geçirmişti. Silikon tüpe karşı 1 (%5,88) hastada irritasyon gelişti. Takip sonucunda 16 (%94,12) hastada sonuçlar başarılı, 1 (%5,88) hastada sonuç başarısızdı. Sonuç: Kanalikülodakriyosistorinostomi operasyonu kanaliküler tıkanıklığı olan uygun hastalarda etkin ve güvenilir bir tedavi yöntemidir.Öğe Konjenital prozisde aponevroz katlaması ve aponevroz rezeksiyonu(2002) Çeliker, Ülkü; Kükner, Şahap; Turgut, Burak; Demir, TamerÖz:Amaç: Konjenital ptozisli 28 olgunun 29 göz kapağı çalışma kapsamına alınarak, cerrahi metod açısından apenevroz katlaması ve rezeksiyonu sonuçları karşılaştırıldı. Yöntem: Olgulardan 13'üne aponevroz katlaması,16'sına aponevroz rezeksiyonu uygulandı. Her iki yöntemde sadece levator aponevrozuna müdahalede bulunulurken levator kasının kendisine, tarslara, Müller kasına, konjonktiva ve levator boynuzlarına dokunulmadı. Bulgu: Aponevroz rezeksiyonu uygulanan 15 hastanın 16 göz kapağının 15'inde (%93.75) tam düzelme,1'inde (%6.25) 1 mm'den küçük hipokerreksiyon elde edildi. Katlama yöntemi uygulanan 13 hastanın 9'unda (%69.23) tam düzelme, 3'ünde (%23.07) 1mm nin altında hipokorreksiyon, 1'inde (%7.69) 1 mm nin altında hiperkorreksiyon elde edildi. Sonuç: Sonuç olarak ptozis cerrahisinde her iki yöntemin güvenilir, başarılı, anatomiye saygılı ve rahatlıkla uygulanabilir birer yöntem olduğu sonucuna varıldı.Öğe Konjenital Ptozisde Aponevroz Katlamasi ve Aponevroz Rezeksiyonu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Demir, Tamer; Turgut, Burak; Kükner, Sahap; Çeliker, ÜlküKonjenital ptozisli 28 olgunun 29 göz kapagi çalisma kapsamina alinarak, cerrahi metod açisindan apenevroz katlamasi ve rezeksiyonu sonuçlari karsilastirildi. Yöntem: Olgulardan 13’üne aponevroz katlamasi,16’sina aponevroz rezeksiyonu uygulandi. Her iki yöntemde sadece levator aponevrozuna müdahalede bulunulurken levator kasinin kendisine, tarslara, Müller kasina, konjonktiva ve levator boynuzlarina dokunulmadi. Bulgu: Aponevroz rezeksiyonu uygulanan 15 hastanin 16 göz kapaginin 15’inde (%93.75) tam düzelme,1’inde (%6.25) 1 mm’den küçük hipokerreksiyon elde edildi. Katlama yöntemi uygulanan 13 hastanin 9’unda (%69.23) tam düzelme, 3’ünde (%23.07) 1 mm nin altinda hipokorreksiyon, 1’inde (%7.69) 1 mm nin altinda hiperkorreksiyon elde edildi. Sonuç: Sonuç olarak ptozis cerrahisinde her iki yöntemin güvenilir, basarili, anatomiye saygili ve rahatlikla uygulanilabilir birer yöntem oldugu sonucuna varildi.Öğe Megaloblastik Anemide Roth Spot Hemorajili Bir Olgu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Ulaş, Fatih; Demir, TamerCase report of a megaloblastic anemia patient with Roth spots. Case Report: A 42-year-old men with bilateral visual loss that was more pronounced in his left eye, was found to have megaloblastic anemia due to vit B12 defficiency. Both fundi showed retinal hemorrhages, Roth spots and also optic nerve atrophy in his left eye. Anemia, retinal changes and visual acuity resolved after he received vit B12 supplements. Conclusion: This case supports that megaloblastic anemia should be suspected as a cause of retinal hemorrhages.Öğe Oküler Toksoplazmoziste Takip ve Tedavi Sonuçlarımız(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Tanyıldızı, Rumeysa; Demir, TamerOküler toksoplazmozis tanısında klinik bulguların önemini vurgulamak ve tedavi yaklaşımlarını değerlendirmek. Gereç-Yöntem: 2003-2009 tarihleri arasında Fırat Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları kliniğinde Oküler toksoplazmozis tanısıyla takip edilen 20 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Tanı serolojik testler ve fundus muayenesinde bulguların varlığı ile konuldu. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 12 (%60) kadın, 8 (%40) erkek hastanın yaş ortalaması 25 (13-48) yıldı. Ortalama takip süreleri 30 (8-62) aydı. On iki (%60) hastada aktif retinokoroidit, 8 (%40) hastada retinokoroidal skar mevcuttu. Aktif retinokoroidit düşünülen 12 (%60) hastaya 4-6 hafta süreyle antiparazitik tedavi uygulandı. Bu hastaların 4 (%33)’ ünde foveal tutulum, 8 (%66)’inde foveal tutulumla birlikte periferik retinada tutulum saptandı. Olgularımızın retina dışı göz bulguları incelendiğinde; 12 (%60) hastada değişen derecelerde ön kamara reaksiyonu ve keratik presipitatlar, 4 (%20) hastada posterior sineşi, 2 (%10) hastada arka subkapsüler katarakta rastlanıldı. Ön kamara reaksiyonu olan 12 (%60) hastaya topikal steroid ve sikloplejik damla tedaviye eklendi. Dört (%20) hastada takip sürecinde nüks gözlendi. Tedavi sonrası görme keskinliği snellen eşeline göre ortalama 1,8 sıra arttı ve tüm olgularda ön kamara reaksiyonunda azalma, lezyon çapında küçülme saptandı. Tartışma: Oküler toksoplazmozis tanısı klinik ve serolojik bulgularla konulmaktadır. Doğru tanı ve tedavi yaklaşımı ile oküler toksoplazmozis kontrol altına alınabilir, görme prognozu üzerindeki olumsuz etkisi azaltılabilir.Öğe Parsiyel Penetran Keratoplasti Sonrası Gelişen Pupiller Membranın Tedavisinde İntrakameral Streptokinaz Uygulaması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Çelebi, Serdal; Kükner, A. Şahap; Yılmaz, Turgut; Demir, TamerHerpetik stromal keratit nedeniyle korneal kesafet ve damarlanması olan bir göze parsiyel penetran keratoplasti uygulanmış ve bu işlemi takiben postoperatif erken dönemde şiddetli bir pupiller membran gelişmiştir. Pupiller membranın medikal tedaviye yanıt vermemesi nedeniyle, postoperatif dördüncü günde ön kameraya streptokinaz uygulanmış ve iki gün içerisinde pupiller membran bütünüyle düzelmiştir. Bu yazıda, dirençii pupiller membran tedavisinde streptokinazrn etkinliği ele alınm iştir.Öğe Spontaneous corneal perforation in a patient with lamellar ichthyosis and dry eye(Dove Medical Press Ltd, 2009) Turgut, Burak; Aydemir, Orhan; Kaya, Murat; Turkcuoglu, Peykan; Demir, Tamer; Celiker, UlkuWe report spontaneous corneal perforation in a patient with lamellar ichthyosis. The patient presented with complaints of pain, redness, diminished vision, and discharge in her right eye for 15 days. Visual acuities were light perception in the right and 20/400 in the left eye. Cicatricial ectropion in both lower eyelids and 2 mm perforation site in the center of the right cornea were observed. Lamellar ichthyosis was suspected because of scaling and excessive dryness of entire body skin and was confirmed by skin biopsy. Amniotic membrane transplantation and transient tarsorraphy was performed and systemic anti-ichthyosis therapy was started. The follow-up visits were not possible because of patient inconsistency. In patients with cicatricial ectropion secondary to ichthyosis, corneal health should be closely monitored because of the perforation risk.Öğe Vitreusa Disloke Nükleus ve Göziçi Lensinin Çıkarılmasında Pars Plana Vitrektomi ile Birlikte Ön Kamara Koruyucunun Kullanımı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Turgut, Burak; Demir, Tamer; Aydemir, OrhanVitreusa disloke olmuş nükleus ve göziçi lensi (GİL)’nin çıkarılmasında pars plana vitrektomi (PPV) ile birlikte ön kamara koruyucu (ÖKK) kullanımının teknik ve komplikasyonlarını değerlendirmek. Gereç ve yöntem: Vitreusa disloke olmuş nükleus ve GİL nedeniyle cerrahi tedavi yapılan toplam 49 hastanın 49 gözüne ait tıbbi ve cerrahi kayıtlar geriye dönük olarak incelendi. Kayıtlar iki gruba ayrıldı. Grup 1 (26 göz) nükleus veya GİL’nin çıkarımında standart üç girişli PPV uygulanan hastaları, Grup 2 ise (23 göz) iki girişli PPV ile birlikte infüzyon için ÖKK kullanılarak nukleus veya GİL’leri çıkarılan hastaları kapsadı. Komplikasyon oranları, cerrahi teknik ve cerrahi süreleri iki grup arasında kıyaslandı. Bulgular: Ortalama takip süresi 7,2±1.4 ay (4 ile 17 ay arası) idi. Ortalama yaşlar Grup 1’de 72,23±7.6 (64 ile 80 yıl arasında), Grup 2’de 71,30±7.3 (60 ile 81 yıl arasında) idi ve iki grup arasında istatistiksel farklılık göstermiyordu (p>0.05). Dokuz olguda (%18.37) ön kamara göziçi lensi (GİL), 31 olguda (%63.26) arka kamara GİL yerleştirildi. Diğer 9 olguda ise (%18.37) GİL yerleştirilemedi ve bu olgular kontakt lenslerle rehabilite edildi. İki grup arasındaki komplikasyon oranları arasında anlamlı bir fark yoktu (p>0.05). ÖKK infüzyonlu PPV’de ortalama cerrahi süresi standart üç girişli PPV’dekinden istatistiksel olarak daha kısaydı (p = 0.026). Sonuç: Ön kamara koruyucu tekniği ve iki girişli PPV ile, disloke olmuş nükleus ve GİL’nin çıkarımı kolay, güvenli ve hızlı bir prosedür gibi görünmektedir.Öğe Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonunda Fotodinamik Tedavi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Turgut, Burak; Demir, TamerFotodinamik tedavi düşük güçlü diyod lazer tedavisi ve intravenöz Verteporfin ile koroidal neovasküler membranların ablase edilmesi esasına dayanır. Hedeflenen bölgede ilacın spesifik aktivasyonu sistemik yan etkilerden kaçınılmasını sağlar. Bu çalışmada fotodinamik tedavinin özellikle yaşa bağlı makuler dejenerasyondaki kullanımı üzerinde durulmuştur, çünkü fotodinamik tedavi foveal avasküler bölgenin merkezinin altını tutan koroidal neovasküler membranlı seçili yaşa bağlı makula dejenerasyonu olgularında görme kaybı riskini azaltmak amacıyla büyük klinik çalışmalara konu olan güncel bir tedavidir.