Yazar "Gülcan, Öner" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 30
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abdominal aort anevrizması olan üç olgunun spiral bt anjiografisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Kutlu, Ramazan; Saraç, Kaya; Baysal, Tamer; Türköz, Rıza; Gülcüler, Metin; Gülcan, ÖnerAbdominal aort anevrizması operasyonlarının planlanmasında, cerrahi öncesi komşu vasküler yapılarla ilişkisinin belirlenmesi önemlidir. Bu yazıda abdominal aort anevrizması tespit edilen üç olgunun, cerrahi öncesi spiral bilgisayarlı tomografik anjiografi (SBTA) ile elde edilen görüntülerini ve SBTA’nın bu tip olgulardaki değerini irdeledik. SBTA'nın abdominal aort anevrizmalarında, anevrizmaların teşhisinden öte lokalizasyon ve diğer damarlarla ilişkisini saptamada oldukça önemli olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Alt ekstremitenin iskemik damar hastalıklarında nörolitik lomber sempatektomi ( Üç olgu sebebiyle değerlendirme )(1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Gülcan, Öner; Ersoy, ÖzcanÖz: Nörolitik sempatik bloklar, sempatik sistem hastalıkları yanı sıra periferik damar hastalıkları ve refleks sempatik distrofilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yazımızda alt ekstrem ite iskemik damar hastalığı olan üç olgu sebebiyle fenol ile yapılan kimyasal nörolitik sempatektomi sunuldu ve tartışıldı.Öğe Alt Ekstremitenin İskemik Damar Hastalıklarında Nörolitik Lomber Sempatektomi (Üç Olgu Sebebiyle Değerlendirme)(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Gülcan, Öner; Ersoy, ÖzcanNöro/it/k sempatik bloklar, sempatik sistem hastalıkları yam sıra periferik damar hastalıkları ve refleks sempatik dlstrofilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yazımızda alt ekstremite iskemik damar hastalığı olan üç olgu sebebiyle fenol ile yapılan kimyasal nöroiitik sempatektomi sunuldu ve tartışıldı.Öğe Angina pektoris yakınmasının giderilmesinde koroner bypass ameliyatlarının yararları(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Cihan, Hasan Berat; Soysal, Ömer; Gülcüler, Metin; Gülcan, Öner; Özdemir, HasanKoroner arter hastalığı olan kişilerde koroner arter bypass ameliyatları sonrasında yaşam kalitesindeki artışı objektif olarak ortaya koyan en önemli parametre angina pektoris yakınmasındaki azalmadır. Bunu göstermek amacıyla koroner bypass operasyonu yapılmış 51 hastaya anket uygulanmıştır. Operasyon öncesi 48 koroner arter hastasında angina pektoris yakınması mevcut iken, bu sayı ameliyat sonrası 5’e düşmüştür. Sonuç ileri derecede anlamlı bulunmuştur (p < 0,001). Koroner arter bypass operasyonları koroner arter hastalarının yaşam kalitesini önemli derecede arttırmaktadır.Öğe Aorta-popliteal prostetik greft enfeksiyonunda omentoplasti (Bir olgu nedeniyle)(İnönü Üniversitesi, Turgut Özal Tıp Merkezi, Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 1997) Soysal, Ömer; Gülcan, Öner; Cihan, Hasan Berat; Ege, Erdal; Gülcüler, Metin; Paç, MustafaÖz: Prostetik greft enfeksiyonu rekonstrüktif vasküler cerrahinin tehlikeli ve tedavisi zor olan komplikasyonlarından biridir. Prostetik greft enfeksiyonları omentoplasti ile tedavi edilebilir. Ateroskleroz zemininde gelişmiş ilio-femoral tıkayıcı hastalığı olan bir olguda yapılan aorta-popliteal bypass sonrası gelişen greft enfeksiyonu omentoplasti ile tedavi edilmiştir. Bir olgu nedeniyle prostetik greft enfeksiyonlarının tedavi prensiplerini ve omentoplastinin önemini tartışmayı amaçladık.Öğe Aynı Seansta Açık Kalp Cerrahisi Ve Servikal Sempatektomi Operasyonunun Yapılması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Berat Cihan, Hasan; Ege, Erdal; Gülcan, Öner; Türköz, Rıza; Paç, MustafaAçık kalp operasyonu gerektiren hastalıklar, servikal sempatektomi gerektiren hastalıklarla birlikte olduğu zaman, median sternotomi insizyonuyla heriki işlem aynı seansta yapılabilir. Bu yazıda mitral stenoz ve raynoud hastalığı tanısıyla operasyona alınan ve median sternotomi insizyonuyla operasyon başlatılarak aynı seansta sırasıyla servikal sempatektomi ve mitral valve replasmanı operasyonları gerçekleştirilen 76 yaşında kadın hasta vaka olarak sunulmuştur. Postoperatif seyir normal olmuştur ve hasta yedinci gün hastaneden taburcu edilmiştir. Bu prosedürün uygulanmasına literatürde rastlanmamıştır.Öğe Aynı Seansta Açık Kalp Cerrahisi Ve Servikal Sempatektomi Operasyonunun Yapılması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Cihan, Hasan Berat; Ege, Erdal; Gülcan, Öner; Türköz, Rıza; Paç, MustafaAçık kalp operasyonu gerektiren hastalıklar, servikal sempatektomi gerektiren hastalıklarla birlikte olduğu zaman, median sternotomi insizyonuyla heriki işlem aynı seansta yapılabilir. Bu yazıda mitral stenoz ve raynoud hastalığı tanısıyla operasyona alınan ve median sternotomi insizyonuyla operasyon başlatılarak aynı seansta sırasıyla servikal sempatektomi ve mitral valve replasmanı operasyonları gerçekleştirilen 76 yaşında kadın hasta vaka olarak sunulmuştur. Postoperatif seyir normal olmuştur ve hasta yedinci gün hastaneden taburcu edilmiştir. Bu prosedürün uygulanmasına literatürde rastlanmamıştır. Sonuç olarak bu iki farklı hastalık grubu için median sternotomi ile tek seansta cerrahi girişimin emin bir yöntem olduğu kanısına varıldı.Öğe Bir Olgu Sebebiyle Streptokinazın Derin Ven Trombozu Tedavisindeki Yerinin Gözden Geçirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Cihan, Hasan Berat; Ege, Erdal; Gülcan, Öner; Gülcüler, Metin; Paç, MustafaDerin ven trombozu tedavisinde fibrinolitik ajan olarak streptokinazın kullanması doza bağımlı olmayan öldürücü hemorajik komplikasyonlara sebep olabilir. Kliniğimizde derin ven trombozlu bir hastada streptokinaz tedavisinin ilk saatlerinde öldürücü hemorajik komplikasyon gelişti. Bu vaka sebebiyle biz derin ven trombozunun tıbbi tedavisini tartışmayı amaçladık.Öğe Bir Olgu Sebebiyle Streptokinazın Derin Ven Trombozu Tedavisindeki Yerinin Gözden Geçirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Cihan, Hasan Berat; Ege, Erdal; Gülcan, Öner; Gülcüler, Metin; Paç, MustafaDerin ven trombozu tedavisinde fibrinolitik ajan olarak streptokinazın kullanması doza bağımlı olmayan öldürücü hemorajik komplikasyonlara sebep olabilir. Kliniğimizde derin ven trombozlu bir hastada streptokinaz tedavisinin ilk saatlerinde öldürücü hemorajik komplikasyon gelişti. Bu vaka sebebiyle biz derin ven trombozunun tıbbi tedavisini tartışmayı amaçladık.Öğe Bronkojenik yayılım gösteren bir akciğer hidatik kistinde albendazol tedavisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Soysal, Ömer; Özdemir, Hasan; Cihan, Hasan Berat; Ege, E.; Gülcüler, Metin; Gülcan, Öner; Hazar, Abdussamed; Paç, MustafaKist hidatik hastalığında albendazol ile medikal tedavinin klinik kullanım endikasyonlarında etkinliğinde ve tedavi sonuçlarında hala belirsizlikler vardır. Bronkojenik ve pulmoner arter yolu ile yayılım gösteren, bilateral multipl pulmoner kist hidatik hastalığı olan bir olgunun sağ tarafındaki kistlere cerrahi tedavi uygulanmıştır. Sol akciğerdeki kistleri ve öpere edilen hemitoraksdaki residü kistleri albendazol ile tedavi edilmiştir. Sol akciğerdeki kistlerin cerrahi tedavi yerine medikal olarak tedavi edilmesinin nedeni milimetrik boyutlarda onlarca kist hidatik nedeniyle olgunun operasyona uygun olmamasıdır. Albendazol 10 mg/kg, üç ay ve kesintisiz olarak verilmiştir. Tedavi sonunda kompüterize tomografi bulgusu ile 1-2 cm çaplı kistlerin kaybolduğu, daha büyük kistlerin ise küçüldüğü tesbit edilmiştir. Cerrahi tedaviye uygun olmayan akciğer kist hidatiği olan hastalarda albendazol alternatif bir tedavi yöntemi olarak tercih edilebilir.Öğe C-reactive proteinis not an independent risk factor for ventricular thrombus(2012) Demirtürk, Orhan Saim; Gülcan, Öner; İsa, Coşkun; Türköz, RızaAbstract:C-reaktif protein (CRP) yaygın kullanılan ve standart bir akut faz reaktanıdır. Yüksek CRP değerlerinin akut miyokard enfarktüsü, stabil ve anstabil koroner arter hastalığında ileride oluşabilecek olumsuz (advers) kardiyak olaylarda ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ancak sol ventrikül onarımları yapılan hastalarda sol ventrikül trombüsü (SVT) ve CRP değerleri arasında bir ilişkinin varlığı araştırılmamıştır. Biz böyle bir korelasyonun var olup olmadığını ve sol ventrikül anevrizması (SVA) olan hastalardan alınan CRP değerlerinin trombüs varlığı konusundaki prediktif değerlerini araştırmak için SVA olup koroner revaskülarizasyon ameliyatına giden hastalarımızın cerrahi ve biyokimyasal verilerini gözden geçirdik. CRP değerlerinin SVT varlığı üzerinde önceden belirleyici (prediktif) değerinin olmadığını tespit ettik.Öğe C-Reaktif Protein Ventriküler Trombus Varlığı İçin Bağımsız Bir Risk Faktörü Değildir!(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Demirtürk, Orhan Saim; Gülcan, Öner; Coşkun, İsa; Türköz, RızaC-reaktif protein (CRP) yaygın kullanılan ve standart bir akut faz reaktanıdır. Yüksek CRP değerlerinin akut miyokard enfarktüsü, stabil ve anstabil koroner arter hastalığında ileride oluşabilecek olumsuz (advers) kardiyak olaylarda ilişkili olduğu gösterilmiştir. Ancak sol ventrikül onarımları yapılan hastalarda sol ventrikül trombüsü (SVT) ve CRP değerleri arasında bir ilişkinin varlığı araştırılmamıştır. Biz böyle bir korelasyonun var olup olmadığını ve sol ventrikül anevrizması (SVA) olan hastalardan alınan CRP değerlerinin trombüs varlığı konusundaki prediktif değerlerini araştırmak için SVA olup koroner revaskülarizasyon ameliyatına giden hastalarımızın cerrahi ve biyokimyasal verilerini gözden geçirdik. CRP değerlerinin SVT varlığı üzerinde önceden belirleyici (prediktif) değerinin olmadığını tespit ettik.Öğe Cerrahi olarak tedavi ettiğimiz sol ventrikül anevrizmalı hastaların erken dönem sonuçları(2003) Erdil, Nevzat; Nisanoğlu, Vedat; Cihan, Hasan Berat; Gülcan, Öner; Ege, Erdal; Alat, İlkerÖz: Amaç: Sol ventrikül anevrizması olan hastalarda anevrizmanın onarımı, yaşam süresi ve kalitesini iyileştiren önemli girişimlerden biridir. Bu çalışmada sol ventrikül anevrizması nedeniyle cerrahi olarak tedavi ettiğimiz olguların erken dönem sonuçlarını sunmaktayız. Materyal ve Metod: Ocak 2001 ile Kasım 2002 tarihleri arasında postiskemik sol ventrikül anevrizması olan 51 hasta cerrahi olarak tedavi edildi. Olguların 45'i erkek (%88.2) olup, yaş ortalaması 58.53 ± 10.78 yıl idi. Hastaların 31'inde (%60.8) yama endoanevrizmorafi, 20'sinde (%39.2) lineer anevrizektomi gerçekleştirildi. Tüm olgulara ek olarak tam koroner revaskülarizasyon yapıldı. Bulgular: Erken dönemde iki hasta (%3.9) kaybedildi. Postoperatif dönemde 2 hastada düşük kalp debisi nedeniyle intraaortik balon pompası ihtiyacı oldu. Hastaların 10'unda (%19.6) atriyal fibrillasyon gelişti ve tümü antiaritmik ajanlarla sinüs ritmine döndürüldü. Hasta başına ortalama 2.59 pm1.04 distal anastomoz yapıldı. Ortalama yoğun bakım ve hastanede kalış süresi sırasıyla 2.83 pm 1.29 ve 7.74 ± 2.14 gün idi. Fonksiyonel kapasitelerin tüm hastalarda belirgin olarak düzeldiği gözlendi. Sonuç: Kullanılan metoda bakılmaksızın tam koroner revaskülarizasyonla kombine edilen sol ventrikül anevrizma onarımları, survi ve fonksiyonel kapasitede düzelme sağlanmakta olup, güvenle uygulanabilir.Öğe Effect of internal thoracic artery side branches on distal flow(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Gülcan, Öner; Cihan, Hasan Berat; Türköz, RızaÖz: ÖZET Amaç: İnternal torasik arter (İTA) koroner bypass cerrahisinde rutin olarak kullanılan arteryel grefttir. Açık olan ITA yan dallarına olan akım nedeni ile çalma fenomeni tanımlanmış ve myokardiyal perfüzyon bozukluğunun nedeni olarak gösterilmiştir. Minimal invaziv koroner cerrahisinde kullanılan sınırlı İTA diseksiyonunun yan dalların açık kalmasına neden olması sonucu çalma fenomeni önem kazanmıştır. Literatürde ise açık kalan İTA yan dallarının koroner bypass sonrası myokardiyal iskeminin tek nedeni olduğunu gösteren kesin bulgu yoktur. Yöntem: İTA yan dallarının akım patternine olan etkisini ortaya koymak amacıyla, koroner bypass cerrahisi için başvuran 22 hasta randomize olarak çalışmaya alındı. İTA, birinci interkostal ve timik dalları korunarak, proksimalde subklavian artere, distalinde de bifurkasyona kadar pediküllü olarak serbestleştirildi. İTA’nın önce distal kısmından yan dallar klempli ve klempsiz, sonra 1/3 distal kısım kesilerek yan dallar klempli ve klempsiz akım ölçümleri yapıldı. Bulgular: İTA yan dallarının klempli ve klempsiz akım ölçümlerinde, distal (20.7±10.1 mL/dk - 20.3±11.1 mL/dk) veya proksimal (55.6±26.0 mL/dk - 55.1±29.0 mL/dk) akımlarında anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05). Ancak proksimal kısımda akım distale göre yan dallar klempli veya klempsiz ölçümlerde daha yüksek bulunmuştur (p<0.01). Sonuç: Bu çalışmada İTA yan dallarının distal akıma anlamlı etkisinin olmadığı gösterilmiştir. Açık kalan yan dallar anastamoz stenozu, yetersiz kalibrasyonda İTA ve yeterli distal yatak olmaması gibi nedenler olmadıkça myokardiyal iskemiye neden olmamaktadır. İTA akımlarının proksimale çıkıldıkça artması, İTA’in anastamoz sırasında mümkün olduğunca proksimalden kullanılması gerektiğini göstermiştir.Öğe Geçirilmiş cerrahi sonrası popliteal arter anevrizması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Battaloğlu, Bektaş; Nisanoğlu, Vedat; Gülcan, Öner; Cihan, Hasan Berat; Erdil, NevzatÖz: Popliteal arter anevrimalarında (PAA) ekstremiteyi tehdit edici tromboembolik komplikasyonlar sık görülür. Çoğu aterosklerotik kökenli olmakla bklikte travmatik PAA'lar da bildirilmiştir. Bu yazıda fossa popliteada geçirilmiş cerrahi müdahale sonrası gelişen ve akut iskemik komplikasyon ile başvuran PAA'lı bir olgu sunulmaktadır. Başlık (İngilizce): Post-surgical popliteal artery aneurysm Öz (İngilizce): Limb-threatening thromboembolic complications are common in patients with popliteal artery aneurysms (PAA). Although PAA are generally due to atherosclerosis, traumatic PAAs have also been reported. In this paper, we present a case of PAA which developed after a surgical intervention to the popliteal fossa and adverting with acute ischemic complication.Öğe Hickman kateteri uygulamasında erken dönem sonuçlarımız(1999) Türköz, Ayda; Toğal, Türkan; Gülcan, Öner; Ateş, Fehmi; Durmuş, Mahmut; Köroğlu, AhmetUzun süreli santral venöz bir yola gereksinim duyulan durumlarda, bu girişim, birçok merkezde genel veya lokal anestezi ile deneyimli cerrahi ekip tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada hematolojik malignitesi olan 20 olguda perkütan teknikle Hickman/Broviac kateteri takılmasında erken dönem tecrübelerimizi bildirdik. Bu teknikte implantasyon metodu ve karşılaşılan komplikasyonlar belirtildi. Teknik olarak 19 hastada başarı sağlandı (% 95). Hemotoraks ve aritmi insidansı benzerdi (% 5). Ortalama takılma süresi 45 dk idi. Bir hastada kateter ucu yer değiştirdi (% 5). Geç komplikasyon olarak sadece üç hastada kateter enfeksiyonu gelişti (% 15). Hickman kateterinin anestezistler tarafından da cerrah ve radyologlar kadar başarı ile takılabileceğini saptadık. Klinik olarak karşılaştığımız önemli komplikasyonların oranı kabul edilebilir düzeydeydi.Öğe Hickman Kateteri Uygulamasında Erken Dönem Sonuçlarımız(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Türköz, Ayda; Toğal, Türkan; Gülcan, Öner; Ateş, Fehmi; Durmuş, Mahmut; Köroğlu, AhmetUzun süreli santral venöz bir yola gereksinim duyulan durumlarda, bu girişim, birçok merkezde genel veya lokal anestezi He deneyimli cerrahi ekip tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada hematolojik malignitesi olan 20 olguda perkütan teknikle Hickman/Broviac kateteri takılmasında erken dönem tecrübelerimizi bildirdik. Bu teknikte impiantasyon metodu ve karşılaşılan komplikasyonlar belirtildi. Teknik olarak 19 hastada başarı sağlandı (% 95). Hemotoraks ve aritmi insidansı benzerdi (% 5). Ortalama takılma süresi 45 dk idi. Bir hastada kateter ucu yer değiştirdi (% 5). Geç komplikasyon olarak sadece üç hastada kateter enfeksiyonu gelişti (% 15). Hickman kateterinin anestezistler tarafından da cerrah ve radyologlar kadar başarı He takılabileceğini saptadık. Klinik olarak karşılaştığımız önemli komplikasyonların oram kabul edilebilir düzeydeydi.Öğe İnternal torasik arter yan dallarının distal akıma etkisi(İnönü Üniversitesi, 1999) Gülcan, Önerİnternal torasik arter (İTA) koroner arter bypass cerrahisinde rutin greft olarak kullanılmaktadır. Bir grup hastada ise myokardial düşük perfüzyon nedeni olarak İTA dallarının tümünün ayrılmamasına bağlı “çalma fenomeni” tanımlanır. Minimal invaziv yöntem ile koroner revaskülarizasyonda internal torasik arterin kısıtlı diseksiyonu sonucu greftin yan dallarının açık bırakılması çalma fenomeninin tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur. Çalma sendromunun olabilmesi için sol ön inen arterden internal torasik artere ters akım olması gerekmektedir. Yapılan bazı çalışmalarda İTA yan dallarının anjiyografik ve doppler değerlendirilmelerinde hemodinamik önemlerinin olmadığı gösterilmiştir. Diğer çalışmalarda ise yan dallarda akımın sürdüğü olgularda embolizasyon sonrası anginada düzelme sağlanmıştır.Öğe İnternal Torasik Arterin Yan Dallarnn Distal Akıma Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Gülcan, Öner; Cihan, Hasan Berat; Türköz, Rızaİnternal torasik arter (İTA) koroner bypass cerrahisinde rutin olarak kullanılan arteryel grefttir. Açık olan ITA yan dallarına olan akım nedeni ile çalma fenomeni tanımlanmış ve myokardiyal perfüzyon bozukluğunun nedeni olarak gösterilmiştir. Minimal invaziv koroner cerrahisinde kullanılan sınırlı İTA diseksiyonunun yan dalların açık kalmasına neden olması sonucu çalma fenomeni önem kazanmıştır. Literatürde ise açık kalan İTA yan dallarının koroner bypass sonrası myokardiyal iskeminin tek nedeni olduğunu gösteren kesin bulgu yoktur. Yöntem: İTA yan dallarının akım patternine olan etkisini ortaya koymak amacıyla, koroner bypass cerrahisi için başvuran 22 hasta randomize olarak çalışmaya alındı. İTA, birinci interkostal ve timik dalları korunarak, proksimalde subklavian artere, distalinde de bifurkasyona kadar pediküllü olarak serbestleştirildi. İTA’nın önce distal kısmından yan dallar klempli ve klempsiz, sonra 1/3 distal kısım kesilerek yan dallar klempli ve klempsiz akım ölçümleri yapıldı. Bulgular: İTA yan dallarının klempli ve klempsiz akım ölçümlerinde, distal (20.7±10.1 mL/dk - 20.3±11.1 mL/dk) veya proksimal (55.6±26.0 mL/dk - 55.1±29.0 mL/dk) akımlarında anlamlı fark bulunmamıştır (p>0.05). Ancak proksimal kısımda akım distale göre yan dallar klempli veya klempsiz ölçümlerde daha yüksek bulunmuştur (p<0.01). Sonuç: Bu çalışmada İTA yan dallarının distal akıma anlamlı etkisinin olmadığı gösterilmiştir. Açık kalan yan dallar anastamoz stenozu, yetersiz kalibrasyonda İTA ve yeterli distal yatak olmaması gibi nedenler olmadıkça myokardiyal iskemiye neden olmamaktadır. İTA akımlarının proksimale çıkıldıkça artması, İTA’in anastamoz sırasında mümkün olduğunca proksimalden kullanılması gerektiğini göstermiştir.Öğe învitro Perfüze Sıçan Kalbinde Başlangıç Solüsyonu ve Kardiyoplejiye Kaptopril ve Lisinopril îlavesinin Myokard Üzerine Etkileri+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Gülcüler, Metin; Cihan, Hasan.B.; Gülcan, Öner; Birincioğlu, Mustafa; Ölmez, Ercüment; Paç, MustafaMyokard üzerine akut ve kronik olumlu etkileri bilinen Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim (ADE) inhibitörlerinden; -SH grubu içeren kaptopril ile -SH grubu içermeyen lizinopril’in başlangıç solüsyonuna ve kardiyoplejiye ilave edilmesinin myokard üzerine etkilerinin incelenmesi Gereç ve Yöntem: Çalışma izole perfüze sıçan kalbinde gerçekleştirildi. Sıçanlar; kontrol grubu, lizinopril g rubu ve kaptopril grubu olarak üç gruba ayrıldı. Tüm gruplarda 20 dakika perfüzyon, kardiyoplejik arrest, 30 dakika iskemi ve 30 dakika reperfüzyon yapıldı. İlaç gruplarında başlangıç solüsyonuna ve kardiyoplejiye, gruba göre lizinopril veya kaptopril eklendi. Tüm gruplarda perfüzyon ve reperfüzyon döneminde koroner kan akımı, kalbin oksijen tüketimi, CPK, LDH, AST enzim sekresyonu ölçüldü. Bulgular: Her iki ilaç da kontrol grubuna göre, perfüzyon ve reperfüzyon döneminde koroner kan akımını ve reperfuzyonun 30. dakikasında kalbin oksijen tüketimini istatistiksel olarak anlamlı arttırdı. Sonuç: ADE inhibitörlerinin koroner kan akımını arttırıcı etkileri nedeniyle; preoperatif riskli koroner arter hastalarında, oksijen ihtiyacı artmış hipertrofik myokardda v e KPB (kardiopulmoner bypass) süresi uzun sürmesi beklenen vakalarda kullanılabilecekleri kanısına vardık. Her iki ilaçla da benzer sonuçlar almamız, -SH grubunun bu etkilerde rolü olmadığını veya rolü olsa bile tek mekanizma olmadığı düşüncesine bizi ulaş tırdı.