Yazar "Karacan, Osman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1906 İran Meşrutiyeti(İnönü Üniversitesi, 2013) Karacan, OsmanÇalışmamızın konusu 1906 İran Meşrutiyeti?dir. ?1906 İran Meşrutiyeti? adlı bu tez giriş ve sonuç bölümleri dâhil olmak üzere beş ana bölümden meydana gelmektedir. Modern İran tarihinin önemli kırılma noktalarından biri olan İran meşrutiyeti, geleneksel ve modern İran kimliklerinin temel parametrelerini mezceden ve yeniden üreten bir altyapıya sahiptir. Bugün İran?da her alanda yaşanan tartışmaların bir şekilde meşrutiyetle ilişkilendiriliyor olması bunun önemli bir göstergesidir. XIX. yüzyıl, sanayi inkılâbını gerçekleştiren Batılı devletlerin sömürgecilik faaliyetlerine İran?da da hız verdikleri yıllardır. Bu yüzyıl İran için iktisadi problemler, askeri yenilgiler, yabancı güçlerin sömürge faaliyetlerinin hızlandığı yıllar anlamına gelmekteydi. Bunun yanı sıra şahların başına buyruk hareketleri, keyfi cezalandırmalar, adaletsizlik dönemin en dikkat çeken sorunlarıydı. İran, tüm toplumsal kesimleriyle siyasî, içtimaî, iktisadî, idarî ve eğitim alanında yaşanan sorunlara çözüm bulma konusunda hummalı bir çalışma sürdürmüştür. Bu yolda başta Osmanlı, Mısır ve Hindistan olmak üzere İslam dünyasındaki birikimlerden yararlandıkları gibi Rusya, Japonya ve Batılı devletlerdeki gelişmeleri de takip etmişlerdir. Basın, Şebnameler, medreseler ve modern okullar, feramuşhaneler modern fikirlerin halka ulaştırıldığı en önemli mekân ve araçları oluşturmaktadır. XIX. yüzyılboyunca pek çok kez yönetimle karşı karşıya gelen İran toplumu İngiliz sefaretinde gerçekleştirilen oturma eylemine kadar meşruti yönetime geçişle ilgili bariz bir talep ortaya koymuş değildi. Ancak buna rağmenyönetim karşıtı mücadele sonucunda ortaya çıkan değişim ve dönüşüm, meşrutiyetin ilanında çok önemli bir altyapı mahiyetinde olmuştur. Bazı aydın ve din adamlarının fikirlerinde rastlanan meşrutiyet ve meclis gibi fikirler de tam olarak meşruti yönetim anlamına gelmiyordu. Meşrutiyet olaylarından önce ve meşrutiyet olayları esnasında da savunulan en önemli düşünceler; yabancılara verilen imtiyazların kaldırılması, adalethanenin kurulması, keyfi cezalandırmaların son bulması, halka zulmeden yöneticilerin azledilmesinoktasında yoğunlaşmıştır. Meşrutiyetin bir yönetim biçimi olarak savunulması eylemcilerin İngiliz sefaretindeki günlerine rastlamaktadır. İngiliz sefaretindeki oturma eylemi adeta eylemciler için bir okul işlevi görmüştür. XIX. yüzyılın ikinci yarısında ve XX. Yüzyılın başında modern bir akım olarak pek çok ülkede savunulan meşrutî yönetimin İran?da da ideolojik liderliğini modernleşme fikrinin savunucuları olan aydınlar tarafından yapılmıştır. Ancak meşrutiyet olaylarının karizmatik liderliğitartışmasız bir şekilde ?merci-i taklit? ve ?velâyet-i fakîh? sıfatlarını taşıyan din adamlarındaydı. Meşrutiyetin ilanında en fazla güç devşiren grup ise meşrutiyete bizzat katılarak ön saflarda yer alan ve ekonomik gücüyle eylemleri finanse eden tüccar olmuştur. İran meşrutiyetinin, demokratikleşmeyi ne kadar ileriye taşıdığı tartışmalı olsa da, ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda pek çok önemli neticelere ulaşıldığı görülmektedir. Anayasal sürecin başlaması ve halkın temsilcilerinden oluşan bir meclisin kurulması meşrutiyetin en önemli neticeleridir. Toplumun neredeyse her platformda talep etmiş olduğu Adalethanenin kurulması talebi ise istenen düzeyde hayatiyet bulamamıştır.Öğe Azerbaycan, Osmanlı Devleti ve İran Üçgeninde Doktor Karabekof (1869-1953) ve İran’a Bakışı(2022) Karacan, OsmanDoktor Karabek Karabekof Azerbaycan, Osmanlı ve İran üçgeninde yürüttüğü siyasi mücadele ile bilinmektedir. Rusya Müslümanlarının ilk kurultayına katılan İttifaku’l-Müslimin Teşkilatı üyesi ve Difai Cemiyeti’nin liderlerinden olan Karabekof, I. Dünya Savaşı’nın sonlarında İttihâd-ı İslam-Rusya’da Müslümanlık Partisi’nin lideri olarak Azerbaycan tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Rus ve İngiliz karşıtı olan ve Türkiye yanlısı bir siyasi politika yürüten Karabekof, siyasi rakipleri tarafından Rus casusu olduğu ithamlarına maruz kalsa da bu iddiaların asılsız olduğu yapılan tahkikatle ortaya çıkmıştır. İran’la ilgili siyasi faaliyetleriyle ön plana çıkan Karabekof, Bakü’de kurulan “Tahlis-i İran” Cemiyeti’ne girmiş ve İran’ın Rus boyunduruğundan kurtarılması için mücadele vermiştir. Bu mücadelesinden dolayı Rusya’nın takibatına uğrayan Karabekof, önce Avrupa ve daha sonra İstanbul’da faaliyetlerini sürdürmüştür. İstanbul’da İran’a dair uluslararası bir konferans düzenleyen Karabekof, ayrıca “İttihâd-ı İslam Cemiyeti” adlı bir derneğin kuruluşuna öncülük etmiştir. Bu cemiyet adına İstanbul’da Hikmet Gazetesi neşredilmiştir. Osmanlı Devleti’nin İran’a duyarsız kalmaması gerektiğini savunan Karabekof, bu hususta İttihat ve Terakki liderlerini de ikna ederek onların desteği ile İran’da çeşitli faaliyetlerde bulunmuştur. Meşrutiyet taraftarı olan Karabekof, İran için yegâne çarenin İslam’ın asli unsurları olan hürriyet, adalet ve müsavata dönüş olduğunu savunmuştur.Öğe Cemil Said Bey (Dikel) hayatı-eserleri ve İran'daki siyasi meselelere bakışı(İnönü Üniversitesi, 2019) Karacan, OsmanOsmanlı Devleti'nin son dönem devlet adamlarından olan Cemil Said Bey (1872-1948), geleneksel ve modern düşünceyi yakından bilen bir ailede yetişmiştir. İyi bir eğitim aldıktan sonra mülazım-ı sânî rütbesiyle Harbiye Nezareti'nde ilk görevine başlamıştır. Daha sonra ataşemiliter olarak atanan Cemil Said Bey St. Petersburg, Tahran ve Paris'te uzun yıllar bu görevini sürdürmüştür. Görev yaptığı ülkelerin askerî ve siyasi durumları hakkında araştırmalarda bulunan Cemil Said Bey, özellikle İran ordusu ve İran'daki siyasi meseleler hakkında önemli eserler kaleme almıştır. İran'daki siyasi meseleleri uluslararası güçlerin ekonomik ve siyasi nüfuz mücadelesi çerçevesinde ele almış, 1906 İran Meşrutiyeti ve sonrasında yaşanan olayların arka planına dair önemli tespitlerde bulunmuştur. Ataşemiliter kimliğinin yanı sıra bir aydın sorumluluğuyla hareket eden Cemil Said Bey, Osmanlı Devleti'nin yaşadığı sorunların çözümüne yoğunlaşmıştır. Osmanlı Devleti'ni kurtlar ortasındaki koyun metaforuyla tasvir etmiş, yegâne kurtuluş yolunun medenileşmek olduğunu savunmuştur. Medenileşmeden Osmanlı Devleti'nin kurtuluşunun mümkün olmadığını ileri sürmüş, medenileşmek için de öncelikle içtimai hayatın uygun hâle getirilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Medenileşme için cehalet, yabancı düşmanlığı ve taassup ile mücadele edilmesinin elzem olduğunu savunmakta, bununla birlikte içtimai hayatın değişiminin bireyleri manevi yönden terbiye edecek sanat, edebiyat ve musiki eğitiminin verilmesi, kadınların toplumsal hayata katılması, dil ve din anlayışının medeni âleme adapte edilmesi ile mümkün olabileceğini düşünmektedir. Hülasa Cemil Said Bey medeni toplumun ayırt edici özelliklerine odaklanmıştır.Öğe Mehmet Şemseddin Bey’in (1855-1917) İran’daki Siyasi ve Toplumsal Olaylara Etkisi(2022) Karacan, OsmanKafkasyalı Çerkes bir aileye mensup olan Mehmet Şemseddin Bey, ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşmiş ve eğitimini burada tamamlamıştır. Başarılı bir eğitim hayatından sonra Osmanlı Devleti’nde çeşitli görevler icra eden Mehmet Şemseddin Bey’in yaptığı görevlerden biri de Tahran Büyükelçiliği’dir. İran’ın buhranlı yıllarında on yılı aşkın süre Tahran Büyükelçiliği görevini sürdüren Mehmet Şemseddin Bey, gerek iktidar ve gerekse muhalefet ile kurduğu dostluk sayesinde İran’ın siyasi ve toplumsal olaylarında belirleyici bir rol üstlenmiştir. Başta Rusya ve İngiltere gibi yabancı güçlerin siyasi müdahalelerine ve Osmanlı-İran istibdat yönetimlerinin meclis ve meşrutiyet karşıtı politikalarına rağmen ahrar lehine arabulucu olan Mehmet Şemseddin Bey, İran’daki siyasi krizlerin sulh yoluyla çözülmesine önemli katkılar sunmuştur. Uyguladığı barış diplomasisi ile başta meşrutiyet olayları olmak üzere İran’daki sorunların çözümünde kolaylaştırıcı bir rol oynayan Mehmet Şemseddin Bey, aynı zamanda hem Şah hem de meşrutiyet taraftarlarıyla zaman zaman müzakerelerde bulunarak meselelerin doğru bir zeminde çözülmesine çalışmıştır. Fakat Mehmet Şemseddin Bey, uyguladığı etkin ve başarılı diplomatik faaliyetleriyle İran’daki siyasi ve toplumsal olaylarda önemli bir rol üstlenmesine rağmen bu başarısı temsil ettiği iktidar tarafından takdir edilmek yerine adeta cezalandırılmıştır. Biz de bu çalışmamızda Mehmet Şemseddin Bey’in Tahran Büyükelçiliği görevini sürdürdüğü yıllarda İran’da meydana gelen siyasi ve toplumsal olaylara değinip onun bu gelişmelerdeki rolünü irdeledik.