Yazar "Seçkin, Yüksel" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 47
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The acute effect of humic acid on iron accumulation in rats(Biological Trace Element Research, 2016) Çağın, Yasir Furkan; Şahin, Nurhan; Polat, Alaadin; Erdoğan, Mehmet Ali; Atayan, Yahya; Eyol, Ergül; Bilgiç, Yılmaz; Seçkin, Yüksel; Çolak, CemilAbstract Free iron leads to the formation of pro-oxidant reactive oxygen species (ROS). Humic acids (HAs) enhance permeability of cellular wall and act as a chelator through electron transferring. This study was designed to test chelator effect of HA on iron as well as its anti-oxidant effect against the iron-induced hepatotoxicity and cardiotoxicity. The rats used were randomly divided into four groups (n = 8/group): group I (the control group); group II (the HA group), humic acid (562 mg/kg) was given over 10 days by oral gavage; group III (the iron group), iron III hydroxide polymaltose (250 mg/kg) was given over 10 days by intraperitoneal route; and group IV (the HA plus iron group), received the iron (similar to group II) plus humic acid (similar to those in groups II and III) group. Blood and two tissue samples both from liver and heart were obtained for biochemical and histopathological evaluations. Iron deposition, the iron-induced hepatotoxicity, and cardiotoxicity were demonstrated by histopathological and biochemical manner. However, no significant differences were observed in the serum biochemical values and thehistopathological results among the iron and the HA plus iron groups in the liver tissue but not in the heart tissue. The protective effects of humic acid against iron-induced cardiotoxicity were shown but not against hepatotoxicity in our study.Öğe The acute effect of humic acid on ıron accumulation in rats(Biological Trace Element Research, 2016) Çağın, Yasir Furkan; Şahin, Nurhan; Polat, Alaadin; Erdoğan, Mehmet Ali; Atayan, Yahya; Eyol, Ergül; Bilgiç, Yılmaz; Seçkin, Yüksel; Çolak, CemilFree iron leads to the formation of pro-oxidant reactive oxygen species (ROS). Humic acids (HAs) enhance permeability of cellular wall and act as a chelator through electron transferring. This study was designed to test chelator effect of HA on iron as well as its anti-oxidant effect against the iron-induced hepatotoxicity and cardiotoxicity. The rats used were randomly divided into four groups (n = 8/group): group I (the control group); group II (the HA group), humic acid (562 mg/kg) was given over 10 days by oral gavage; group III (the iron group), iron III hydroxide polymaltose (250 mg/kg) was given over 10 days by intraperitoneal route; and group IV (the HA plus iron group), received the iron (similar to group II) plus humic acid (similar to those in groups II and III) group. Blood and two tissue samples both from liver and heart were obtained for biochemical and histopathological evaluations. Iron deposition, the iron-induced hepatotoxicity, and cardiotoxicity were demonstrated by histopathological and biochemical manner. However, no significant differences were observed in the serum biochemical values and the histopathological results among the iron and the HA plus iron groups in the liver tissue but not in the heart tissue. The protective effects of humic acid against iron-induced cardiotoxicity were shown but not against hepatotoxicity in our study.Öğe Acute Fatty Liver of Pregnancy Developing in Early Stages(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2014) Atayan, Yahya; Çağın, Yasir Furkan; Erdoğan, Mehmet Ali; Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Harputoğlu, Murat; Seçkin, YükselÖz: Gebeliğin akut yağlı karaciğeri (GAYK) erken tanı konulmadığında ve tedavi edilmediğinde ölümcül seyredebilen gebeliğin nadir ama önemli bir üçüncü trimester komplikasyonudur. GAYK ciddi karaciğer hasarı ile birlikte karaciğer yetmezliği, yaygın damar içi pıhtılaşma (DİK), hepatik ensefalopati, postpartum kanama, çoklu organ yetmezliği ve ölüme yol açabilir. GAYK’de erken tanı ve tedavi ile maternal ve neonatal mortalitenin azalması sağlanabileceğinden her kadın hastalıkları ve doğum hekiminin bu konuda bilgili ve dikkatli olması gerekir. Olguların postpartum dönemde kanama gibi risklerle karşı karşıya olduğu akılda bulunmalıdır. Bu yazıda GAYK hastalığı düşünülen sonrasında DİK ve postpartum ikinci günde karın içi masif kanama gelişen, 36 hafta ikiz gebeliği olan bir olgu sunulması ve literatür eşliğinde olgunun tartışılması amaçlandı.Öğe An antibody of TNF alpha did not prevent thioacetamide induced hepatotoxicity in rats(Human&experimental toxicology, 2011) Demirel, Ulvi; Harputoğlu, Muhsin Murat Muhip; Seçkin, Yüksel; Çıralık, Harun; Temel, İsmail; Özyalın, Fatma; Otlu, Barış; Yılmaz, Bilgiç; Dinçtürk, Mehmet Sarp; Aladağ, HülyaTumor necrosis factor (TNF)-a antibodies have been shown to reduce liver damage in different models. We investigated the effects of infliximab (a TNF-a antibody) on liver damage in thioacetamide (TAA)-induced hepatotoxicity in rats. Group 1 (n ¼ 8) was the control group. In group 2 (n ¼ 8), the TAA group, the rats received 300 mg/kg intraperitoneal (ip) TAA daily for 2 days. In group 3 (n ¼ 8), the TAA þ Infliximab (INF) group, infliximab (5 mg/kg ip daily) was administered 48 hours before the first dose of TAA daily for 2 days and was maintained for 4 consecutive days. In group 4 (n ¼ 8), the INF group, the rats received only ip infliximab (5 mg/kg) daily. Livers were excised for histopathological and biochemical tests (thiobarbituric-acid-reactive substances [TBARS], and myeloperoxidase [MPO]). Serum ammonia, aspartate transaminase (AST), alanine transaminase (ALT), TNF-a, liver TBARS and MPO levels, and liver necrosis and inflammation scores in the TAA group were significantly higher than in the control and INF groups (all p < 0.01). All parameters except AST were not significantly different between TAA and TAA þ INF. In conclusion, our results suggest that oxidative stress plays an important role in TAA-induced hepatotoxicity, and infliximab does not improve oxidative liver damage.Öğe Antrasiklin grubu antibiyotiklerin sol ventrikül fonksiyonları, ventriküler De-repolarizasyon parametreleri ve dispersiyonları üzerine etkileri(Türk Hematoloji Onkoloji Dergisi, 1998) Tuncer, Cemal; Büyükberber, Süleyman; Aydoğdu, İsmet; Özdemir, Ramazan; Güven, Aytekin; Pekdemir, Hasan; Seçkin, Yüksel; Sezgin, Alpay; Komsuoğlu, BakiÖz: Antrasiklin grubu antibiyotiklerin kümülattf dozu 400 mg/m2'nin altında olduğu zaman semptomatik kardiyotoksisite gelişmesi nadirdir. Bununla birlikte subklinik kardiyak hasar gelişmesi son derece sık-tır. Buna rağmen literatürde antrasiklin kemoterapisinin ventriküler de-repolarizasyon intervallerine ve dispersiyonlan üzerine etkisi ve bu parametrelerin geç kardiyotoksisiteyi kestirebilmelerine dair çalışma-lara rastlanmamıştır. Çalışmamızda antrasiklin grubu değişik ilaçlar alan maligniteli 13 erkek ve 7 ka-dın toplam 20 hastada, başlangıçtaki, intermediate kümülatif dozdaki ve total kümülatif dozdaki EKG parametreleri ve ekokardiyografi parametreleri birlikte değerlendirilmiştir. Ejeksiy on fraksiyonu (EF) to-tal doz alanlarda (%42.86+11.52), başlangıç (%54.5+-12.12) ve intermediate doz alanlara göre (%52.89±14.72) anlamlı olarak azaldı (p<0.05). Fraksiyonel kısalma (FS) ise total doz alanlarda (%21.86+10.06) sadece başlangıçtaki değere göre (%32.5±6.56) anlamlı olarak azaldı. Total doz alan-lardaki E velosite değeri (54.71±13-9 cm/sn), başlangıçtaki (69.5+17.3 cm/sn) ve intermediate doz alanlardaki (71.22+20.47 cm/sn) değerlere göre anlamlı olarak azaldı (p<0.05). A velosite değeri hem intermediate doz alanlarda (70.67+1833 cm/sn) hem de total doz alanlarda (62.14+13.11 cm/sn), başlangıçtaki (43.7+12.8 cm/sn) değere göre arttı (p<0.05). E/A oranı ise başlangıca (1.54+0.58) göre, intermediate (1.05+0.32) ve total (0.88+0.28) doz alanlarda anlamlı olarak azaldı (p<0.05). Ayrıca to-tal doz alanlardaki E/A oranı, intermediate doz alanlara göre de anlamlı olarak daha az bulundu (p<0.05). EKG parametreleri ile ilgili tüm değerler arasında istatistiksel bîr fark bulunamadı (p>0.05). Sonuç olarak ucuz ve tekrarlanabilir bir metod olan EKG'nin oluşabilecek malign ventriküler aritmiler ve geç kardiyak toksisite için erken birprediktör olamayacağı düşünüldü.Öğe Ascites and hepatic involvement: a rare and atypical presentation of Burkitt Lymphoma(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Seçkin, Yüksel; Cagin, Yasir Furkan; Özkan, Ahmet Selim; Bilgiç, Yılmaz; Yıldırım, Oğuzhan; Erdoğan, Mehmet Ali; Atayan, Yahya; Kırımlıoğlu, Hale; Aydoğdu, İsmetAbstract Burkitt lymphoma (BL) is an uncommon form of lymphoma in adults. In this disease, extensive involvement of the omentum and the peritoneum is rare. We present this case with ascites because it is such a rare and overlooked clinical presentation of BL. A previously healthy 20-year-old man was admitted to our hospital with abdominal pain, distension, and night sweats. Physical examination revealed massive ascites. Computerized tomography showed liver metastasis and ascites, but no pathologic thoracal or abdominal lympadenopathy was reported. Atypical lymphocytic cells with cytoplasmic vacuoles were determined on cytologic examination of ascites. We detected starry sky view on the bone marrow examination. On immunophenotyping, cells were CD20 positive, but negative for CD30, CD79a/Tdt. Patient was diagnosed as BL. Burkitt lymphoma should be considered in young patients presenting with ascites and hepatic mass even without lymphadenopathy or focal gastrointestinal masses. Keywords: Ascite; Hepatic İnvolvement; Burkitt Lymphoma.Öğe Ascites and hepatic involvement: a rare and atypical presentation of Burkitt Lymphoma(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Seçkin, Yüksel; Cagin, Yasir Furkan; Özkan, Melda Çömert; Bilgiç, Yılmaz; Yıldırım, Oğuzhan; Erdoğan, Mehmet Ali; Atayan, Yahya; Kırımlıoğlu, Hale; Aydoğdu, İsmetAbstract Burkitt lymphoma (BL) is an uncommon form of lymphoma in adults. In this disease, extensive involvement of the omentum and the peritoneum is rare. We present this case with ascites because it is such a rare and overlooked clinical presentation of BL. A previously healthy 20-year-old man was admitted to our hospital with abdominal pain, distension, and night sweats. Physical examination revealed massive ascites. Computerized tomography showed liver metastasis and ascites, but no pathologic thoracal or abdominal lympadenopathy was reported. Atypical lymphocytic cells with cytoplasmic vacuoles were determined on cytologic examination of ascites. We detected starry sky view on the bone marrow examination. On immunophenotyping, cells were CD20 positive, but negative for CD30, CD79a/Tdt. Patient was diagnosed as BL. Burkitt lymphoma should be considered in young patients presenting with ascites and hepatic mass even without lymphadenopathy or focal gastrointestinal masses. Keywords: Ascite; Hepatic İnvolvement; Burkitt Lymphoma.Öğe Assitdeki myeloperoksidaz düzeyi spontan bakteriyel peritonit için prediktif bir faktör müdür?(2016) Seçkin, Yüksel; Çağın, Yasir Furkan; Sener, FatmaÖz: Amaç: Myeloperoksidaz başlıca insan polimorfnükleer nötrofillerin azurofilik granüllerinde yer alıp, konakçı savunmasında rol alan enzimlerinden biridir. Sirozlu hastalarda hem humoral ve hem de hücresel immünitedeki bozukluk, karaciğer filtrasyon fonksiyonundaki azalma ve assit sıvısının antimikrobiyal kapasitesinin azalması spontan bakteriyel peritonit riskini artırmaktır. Bu çalışmanın amacı spontan bakteriyel peritonitin sık görüldüğü karaciğer sirozu ve karaciğer sirozu dışı hastalıklara bağlı assit gelişen bireylerdeki serum-assit myeloperoksidaz düzeyi arasında bir fark olup olmadığını araştırmaktır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya karaciğer sirozu ve karaciğer sirozu dışı hastalıklara bağlı 28' i erkek ve 23'ü kadın toplam 51 assitli birey ve 8'i erkek, 8'i kadın toplam 16 sağlıklı birey olmak üzere üç grup dahil edildi. Serum-assit albümin gradiyenti hesaplandı, kan ve assit sıvısında myeloperoxidaz ve beyaz küre bakıldı. Bulgular: Karaciğer sirozu ve karaciğer sirozu dışı nedenlerden gelişen assitli bireylerin serumassit albümin gradiyentleri, kan beyaz küre sayısı yönünde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı. Karaciğer sirozu ve karaciğer siroz dışı nedenlerden dolayı gelişen assitli bireyler ve kontrol grubu bireylerin serum myeloperoksidaz düzeyleri, yaş ve cinsiyet yönünde de anlamlı bir ilişki bulunamadı. Karaciğer sirozuna bağlı gelişen assitdeki myeloperoksidaz düzeyi, karaciğer sirozu dışı nedeniyle oluşan assitteki myeloperoksidaz düzeyinden anlamlı daha düşük bulundu. Sonuç: Sonuç olarak myeloperoksidazın immün sistemde önemli bir rolü olması nedeniyle, myeloperoksidaz düşüklüğünün karaciğer sirozunda spontan bakteriyel peritonitinin artışının bir nedeni olabileceğini düşündük.Öğe Brucella endokarditi: Olgu sunumu(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Malatya, 2000) Sönmez, Emine; Seçkin, Yüksel; Bayındır, YaşarÖz: Bruselloz; kendini değişik klinik tablolarla gösteren, kronikleşme eğilimli bir hastalıktır. Özellikle kardiyak tutulum, tedavisinde geç kalındığı takdirde fatal seyreden bir komplikasyondur. Tedavide ise medikal ve cerrahi yöntemler önerilmektedir. Bu makalede medikal tedaviye yanıt veren Brucella melitensis'e bağlı endokarditli 20 yaşında bir erkek hasta sunulmuştur.Öğe Congenital oesophageal web in adults with a foreign body: A case report(2009) Seçkin, Yüksel; Karıncaoğlu, Melih; Ateş, Fehmi; Yiğit, İrem PembegülKonjenital ösefagiyal webler nadir görülen durumlardır. Bu lezyonlar sıklıkla özofagusun üst bölümünde görülürler ve genellikle katı gıdaların tüketilmesi sırasında yutma güçlüğüne neden olurlar. Bu olgu sunumunda daha önce semptomları olmayan, acil servise yabancı cisim obstrüksiyonu nedeni ile başvuran bir hasta rapor edildi.Öğe Determinants of hypoxemia in cirrhosis(Solunum Sistemi, 2002) Günen, Hakan; Yıldırım, Bülent; Seçkin, Yüksel; Hacıevliyagil, Süleyman S.; Koşar, FeridunAbstract: Background and Objectives: Mechanisms of the development of hypoxemia in cirrhosis are still not well understood. In this study, we aimed to investigate and determine the factors contributing to hypoxemia in patients with cirrhosis. Patients and Measurements: A total of 52 biopsy proven cirrhotic patients without any cardiopulmonary disorder and encephalopathy were studied prospectively. Blood gases were measured in supine, sitting positions and also while inhaling 100% O2. for 15 minutes. In the supine position, PaO2 values between 79-60 mmHg were evaluated as mild to moderate hypoxemia and any value below 60 mmHg as severe. Hemoglobin, albumin, AST and ALT levels, prothrombin time, presence of orthodeoxia, ascites, results of spirometric tests, duration of the disease and smoking habits were recorded in all patients. Contrast echocardiography (CE) was also performed in all patients. The results of these parameters were analysed to elucidate the determinants of hypoxemia in cirrhosis. hypoxemic Hypoxemia was mild to moderate in 18 patients (mean 72.3 mmHg) and severe in 3 patients (mean 52.2 mmHg). All patients responded well to 100% O2 inhalation with expected elevations in PaO2, thus excluding real anatomic and portopulmonary shunts as the causes of hypoxemia. Hypoxemic patients showed significant differences from normoxemic patients with cirrhosis in frequency of ascites (p<0.001) and AST levels (relatively lower levels) (p<0.05). Positive CE findings and orthodeoxia (a sign representatives of hepatopulmonary syndrome) showed an association with severe hypoxemia (p<0.001 and p<0.01 respectively). Conclusion: Presence of ascites and relatively low levels of serum AST appear to be predictors of hypoxemia in cirrhotic patients without cardiopulmonary disorder or encephalopathy. We suggest that all cirrhotic patients meeting one or both of these criteria be routinely investigated for hypoxemia.Öğe The effect of tegaserod on quality of life in patients having co-existence of irritable bowel syndrome and fibromyalgia(2009) Çakır, İlkay; Seçkin, Yüksel; Yönem, Özlem; Kılıçlı, FatihAbstract: Amaç. Bu çalışmanın amacı irritabl barsak sendromu ile birlikte fibromyaljisi olan hastalarda tegaserodun semptomlar ile yaşam kalitesine etkisini araştırmaktır. Yöntem. Çalışma Mart 2005 ve Eylül 2005 tarihleri arasında yapıldı. Konstipasyon-baskın irritabl barsak sendromu ile birlikte fibromyaljili hasta grubu (28 bayan) ve yalnızca konstipasyon-baskın irritabl barsak sendromulu hasta grubu (28 bayan) oluşturuldu. Yaşam kalitesinin değerlendirilmesinde WHOQOL (Dünya Sağlık Örgütü yaşam kalitesi ölçeği)’nin Türkçe kısa versiyonu olan WHOQOL-BREF-TR kullanıldı. Ağrının şiddetinin değerlendirilmesinde ise görsel analog ölçek kullanıldı. Her iki gruba da tegaserod 6 mg tablet kahvaltı ve akşam yemeğinden yarım saat önce almaları tavsiye edilerek verildi. Hastalar tedavinin 1. ve 3. aylarında kontrole çağırıldılar. Kontrole geldiklerinde WHOQOL-BREF-TR’deki soruları cevaplamaları istendi. Bulgular. Toplam yaşam kalitesi puanları değerlendirildiğinde her iki grubun tedavi öncesi değerleri arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı. Ancak her iki grubun birinci ve ikinci aylarındaki değerleri arasındaki fark anlamlı bulundu (p<0,05). Sonuçlar. WHOQOL-BREF-TR yaşam kalitesi toplam puanları tedavi ile yalnızca konstipasyon baskın irritabl barsak sendromu olan hastalarda arttı. Konstipasyon ve fibromyalji sendromunun birlikte olduğu hastalarda ise artmadı. Bunun nedeni ölçekle ilgili problemler olabilir. Çünkü ölçek psikolojik, çevresel ve sosyal alanları içermektedir ve irritabl barsak sendromuna fibromyalji de eklenince bu tür hastalara tedavide ek psikolojik ve sosyal destek tedavisi verilmesi gerekebilir. Çalışmamızda ilaç ile ilişkili herhangi bir kardiyovasküler yan etkiye rastlanmamakla birlikte kardiyovasküler yan etkileri nedeniyle çalışmanın tamamlanmasından sonra 2007 yılında tegaserodun kullanımı yasaklandı.Öğe Endoscopic retrograde cholangiopancreatography in patients with billroth II gastrectomy(Turkish Journal of Gastroenterology, 2000) Hilmioğlu, Fatih; Karıncaoğlu, Melih; Yıldırım, Bülent; Aladağ, Murat; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Seçkin, YükselÖz: Endoskopik retrograd kolanjipankreatografi (ERKP) ve beraberinde tedavi yaklaşımları kliniklerde sık olarak kullanılmaktadır. Billroth II operasyonunun ardından anatomik değişiklikler ERKP uygulanılmasında teknik güçlüklere yol açar. Kliniğimizde Ocak 1992- Mayıs 1999 tarihleri arasında ERKP uygulanan hastaların kayıtları toplanarak içlerinden daha önceden Billroth II operasyonu geçirenler değerlendirildi. 520 olgudan 14'de daha önce geçirilmiş Billroth II operasyonu vardı. Billroth II operasyonu uygulananlarda kolanjjyografi başarısı % 78,5 olarak bulunurken morbidite ve mortalite sayıları sıra ile % 7 ve % 0 olarak bulundu. Klinik olarak bizim görüşümüz Billroth II operasyonu geçirenlerde de tanı ve tedavi amaçlı ERKP başarı ile uygulanabilirÖğe Endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi komplikasyonları(2000) Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Sarı, Ramazan; Yıldırım, BülentAmaç: Bu çalışma endoskopik retrograd kolanjiopankretografi (ERKP) komplikasyonlarını hastalarda değerlendirmek üzere planlandı. Metot: ERKP komplikasyonlarını araştırmak için 1993-1999 tarihleri arasındaki tüm endoskopik incelemeler değerlendirildi. Bulgular: Toplam 504 hastada 705 kez girişim uygulandı, genel komplikasyon oranı %8 (n: 42) ve mortalite %0,5 (n: 3) olarak bulundu. En sık komplikasyon tanısal ERKP sonrası pankreatit ve kolanjit %2 (n: 10), endoskopik sfinkterotomi sonrası kanama %2.8 (n: 10) oranında bulundu. Sonuç: Bulunan komplikasyon oranlarının tedavi amaçlı biliyer girişimlerde makul olduğu söylenebilir.Öğe Endoskopik Retrograd Kolanjiopankretografi Komplikasyonları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Karıncaoglu, Melih; Aladağ, Murat; Seçkin, Yüksel; Kantarçeken, Bülent; Doğan, İbrahim; Sarı, Ramazan; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihBu çalışma endoskopik retrograd kolanjiopankretografi (ERKP) komplikasyonlarını hastalarda değerlendirmek üzere planlandı. Metot: ERKP komplikasyonlarını araştırmak için 1993-1999 tarihleri arasındaki tüm endoskopik incelemeler değerlendirildi. Bulgular: Toplam 504 hastada 705 kez girişim uygulandı, genel komplikasyon oram %8 (n: 42) ve mortalité %0.5 (n: 3) olarak bulundu. En sık komplikasyon tanısal ERKP sonrası pankreatit ve kolanjit %2 (n: 10), endoskopik sfinkterotomi sonrası kanama %2.8 (n: 10) oranında bulundu. Sonuç: Bulunan komplikasyon oranlarının tedavi amaçlı biliyer girişimlerde makul olduğu söylenebilir.Öğe Eosinophilic ascites, as a rare manifestation of eosinophilic gastroenteritis: A case report(2018) Akatlı, Ayşe Nur; Seçkin, Yüksel; Altunel Kilinc, Elif; Yıldırım, Oğuzhan; Erdoğan, Mehmet Ali; Berber, İlhami; Bilgiç, Yılmaz; Çağın, Yasir FurkanAbstract: Eosinophilic ascites (EA) can present as an unusual finding of eosinophilic gastroenteritis. We presented this case to remind eosinophilic acid in cases with unexplained etiology. A 29-years old man presented to an emergency department with abdominal swelling, progressively worsening nausea, and fatigue over one month. The patient had no history of allergic disease. There was moderate ascites in the physical examination. Percent eosinophil was 60% in peripheral blood smear while IgE level was increased in the serum. There was ascites on abdominal computed tomography (CT) scan. Serum ascites-albumin gradient (SAAG) was non-portal. Eosinophilic infiltration was detected biopsy samples obtained by upper GI tract endoscopy and in bone marrow aspiration and biopsy. The abdominal pain, ascites and all laboratory tests were completely recovered after 12 weeks of prednisolone therapy. Eosinophilic gastroenteritis should be considered in case of markedly increased eosinophilia in ascites fluid.Öğe An evaluation of the indications, complications and results of patients with percutaneous endoscopic gastrostomy(2017) Yıldırım, Oğuzhan; Seçkin, Yüksel; Bilgiç, Yılmaz; Karıncaoğlu, Melih; Aladağ, MuratAbstract: Aim of this study is to evaluate the indications, complications and results of patients undergoing percutaneus endoscopic gastrostomy. In our study, we evaluated the outpatients or hospitalized patients applying to Turgut Özal Medical Center between April 2008-November 2010. 247 patients who would be unable to perform oral feeding for at least 4 weeks and underwent for PEG procedure were evaluated retrospectively. PEG procedure was performed 296 times on 247 cases. The most common indication for PEG has been neurological diseases (39.2%), other indications follow up in order with respiratory failure (10.5%), multiple trauma (10.1%), hypoxic encephalopahty (8.6%) and the other diseases (6.5%). Complications associated with PEG were wound infection (5.6%), tube blockage (3.2%), tube fracture (2.4%), tube leakage (2.4%), breakage (2.4%), and buried bumper syndrom (3.2%). Overall minor complication rate was %13,7, and overall major complication rate (buried bumpersyndrome) was 3.2%. The most common complication was wound infection. During follow-up, 102 patients died of primary disease. 30 days (early) and 1 year mortality rates were 14.3% and 39.5%. Overall mortality rate was 41,3% and mean survival was 17.34 ± 0.7 months. PEG tube was removed in 10 cases because of a adequate oral intake. The mean duration of a PEG tube stay was 16 ± 1.2 months. PEG is a procedure requiring no general anesthesia with low morbidity and mortality rates. It is also an effective, safe method which can be performed at the bedside. It should be one of methods prefered for patients who need long-term enteral nutritionÖğe Famotidin ve ranitidinin non-ülser dispepsili hastalarda ikili antibiyotik kombinasyonu ile birlikte kullanılmasının HP eradikasyonuna etkileri arasında fark var mıdır?(1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Bahçeci, Funda; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihÖz: Bilindiği gibi gastrik ülser, duodenal ülser ve non-ülser dispepsilerde H2 blokerler uzun yıllar kullanılmış, günümüzde de Helicobacter pylori (Hp) eradikasyonu sonrası idame tedavisinde tek başlarına ya da antasidlerle kombine olarak kullanılmaktadır. Biz bu çalışmamızda amoksisilin + klaritromisin kombinasyonuna ranitidin 300 mg veya famotidin 40 mg ekleyerek non-ülser dispepsilerde Hp eradikasyonundaki etkilerini araştırdık. Çalışmaya dispeptik yakınmalarla başvuran, endoskopilerinde ülser tesbit edilmeyen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan gastrit yada bulbit tesbit edilen ve non-ülser dispepsi kabul edilen yaş ortalaması 36.4 olan 47 hasta (31 erkek 16 kadın) alınarak hastalar rastgele iki guruba ayrıldı. Birinci gruptaki 24 hastaya bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg'a ilave olarak dört hafta süre ile ranitidin 1x300 mg, ikinci gruptaki 23 hastaya ise bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg + famotidin 40 mg 4 hafta süre ile uygulandı. Olguların endoskopileri başlangıçta ve altıncı haftada tekrarlandı. Birinci gruptaki 24 hastada Hp eradikasyon oranı %83.3 (20/24), ikinci guruptaki Hp eradikasyon oranı ise %82,6 (19/23) idi. Her iki gruptaki olgularda da gastrik histolojide düzelme izlendi. Sonuç olarak Hp pozitif non-ülser dispepsi olgularında ikili antibiyotikle hem ranitidin hem de famotidin kombinasyonu ile yüksek kür oranları elde edilmektedir. Aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.Öğe Famotidin Ve Ranitidinin Non-Ülser Dispepsili Hastalarda İkili Antibiyotik Kombinasyonu İle Birlikte Kullanılmasının Hp Eradikasyonuna Etkileri Arasında Fark Var Mıdır?(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Kantarçeken, Bülent; Seçkin, Yüksel; Doğan, İbrahim; Bahçeci, Funda; Yıldırım, Bülent; Hilmioğlu, FatihBilindiği gibi gastrik ülser, duodenal ülser ve norı-ülser dispepsilerde H2 blokerler uzun yıllar kullanılmış, günümüzde de Helicobacter pylori (Hp) eradikasyonu sonrası idame tedavisinde tek başlarına ya da antasidlerle kombine olarak kullanılmaktadır. Biz bu çalışmamızda amoksisilir+klaritromisir kombinasyonuna ranitidin 300 mg veya famotidin 40 mg ekleyerek non-ülser dispepsilerde Hp eradikasyonundaki etkilerini araştırdık. Çalışmaya dispeptik yakınmalarla başvuran, endoskopilerinde ülser tesbit edilmeyen ve endoskopik biyopsilerinde Hp (+) bulunan gastrit yada bulbit tesbit edilen ve non-ülser dispepsi kabul edilen yaş ortalalaması 36.4 olan 47 hasta (31 erkek 16 kadın) alınarak hastalar rastgele iki guruba ayrıldı. Birinci gruptaki 24 hastaya bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg'a ilave olarak dört hafta süre ile ranitidin 1x300 mg, ikinci gruptaki 23 hastaya ise bir hafta süre ile amoksisilin 2x1 gr + klaritromisin 2x500 mg + famotidin 40 mg 4 hafta süre ile uygulandı. Olguların endoskopileri başlangıçta ve altıncı haftada tekrarlandı. Birinci gruptaki 24 hastada Hp eradikasyon oranı %83.3 (20/24), ikinci gurptaki Hp eradikasyon oranı ise %82.6 (19/23) idi. Her iki gruptaki olgularda da gastrik histolojide düzelme izlendi. Sonuç olarak Hp pozitif non-ülser dispepsi olgularında ikili antibiyotikle hem ranitidin hem de famotidin kombinasyonu ile yüksek kür oranları elde edilmektedir. Aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.Öğe Fibromiyalji ve aynı zamanda konstipasyon baskın irritabl barsak sendromu olan olgularda tegaserodun ağrı semptomu üzerine etkisi(Cumhuriyet Tıp Dergisi (ELEKTRONİK), 2009) Çakır, İlkay; Seçkin, Yüksel; Yönem, Özlem; Kılıçlı, FatihÖz: Amaç. Bu çalışmanın amacı bir 5HT4 agonisti olan tegaserodun fibromyalji sendromlu hastalardaki ağrı üzerine etkisini incelemektir. Yöntem. Mart-Eylül 2005 arası hastanemize başvuran ve kabızlık baskın irritabl barsak sendromu ile beraberinde fibromyalji tanısı alan 28 kadın hasta çalışmaya alındı. Hastalar alarm semptomları açısından sorgulandı ve organik hastalığı dışlamak için gerekli tetkikleri yapıldı. Hastalara tegaserod 6 mg tablet sabah akşam yemekten 30 dk önce şeklinde tedavi başlandı. Hastalar tedavinin 1. ve 2. ayı sonunda kontrole çağrıldılar. Ağrı şiddetinin belirlenmesi için visual analog skala (VAS) kullanıldı. Bulgular. Hastaların tedavinin 1. ve 2. ayı sonundaki VAS değerleri tedavi öncesine göre düşüş göstermiştir. Değerler karşılaştırıldığında aralarındaki farklılık önemli bulunmuştur (p<0,05). Sonuç. IBS ve fibromyalji ortak etyopatogeneze sahip hastalıklardır; ancak tegaserodun piyasadan kaldırılmış olması bu konuda daha geniş çaplı çalışma yapılmasını kısıtlamaktadır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »