Yazar "Serbest, Servet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Asemptomatik, semptomatik ve bilier obstrüksiyonlu taşlı kese olgularında safra kesesi motilitesi(Turkish Journal of Gastroenterology, 1999) Taşkın, Vildan; Serbest, Servet; Hilmioğlu, FatihÖz: Safra kesesi motilitesi, ultrasonografik(7.5 MHz transducer) olarak, 35 asemptomatik (17 erkek, 18 kadın, yaş ortalaması 53 yıl, yaş sınırı 33-80), 21 semptomatik (16 kadın, 5 erkek, yaş ortalaması 45 yıl, yaş sınırı 24-70) ve 15 bilier obstrüksiyonlu (7 kadın, 8 erkek, yaş ortalaması 60 yıl, yaş sınırı 45-75) taşlı kese olgusunda çalışıldı. Safra kesesi açlık volümü test yemeğinden hemen önce ölçüldü. Postprandial ölçümler test yemeğinden sonra 15. ve 45. dakikalarda alındı. Bilier obstrüksiyonlu olgularda açlık kese volümü 32.6 ± 7.3 mL iken asemptomatik taşlı kese olgularında 29.8 ± 7.4 mL ve semptomatik zaman zaman ağrıları olup, koledok taşı olmayan, karaciğer enzimleri normal olgularda 23.9 ± 4.6 mL idi (p>0.05). Onbeşinci dakika ejeksiyon fraksiyonu obstrüksiyonu olmayan asemptomatik ve semptomatik taşlı kese olgularında %47.6 ± 5.7 ve %42.6 ± 5.3 iken obstrüksiyonlu olgularda %8 (11.6 idi (p=0.001). Kırkbeşinci dakikada ejeksiyon fraksiyonu asemptomatik taşlı keseli olgularda %56 ± 5.5, semptomatik taşlı keseli olgularda %57.9 ± 3 ve bilier obstrüksiyonlu olgularda %14.5 ± 10.8 idi (p<0,0001). Sonuçlarımız taşlı kese olgularında safra kesesi motilitesinin muhtemelen obstrüksiyona sekonder bozulduğunu göstermektedir.Öğe İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi Diyabet Polikliniğinde 1996 - 1998 Yılları Arasında Gerçekleştirilen Hasta Tarama Sonuçları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Sevinç, Alper; Şavlı, Haluk; Serbest, Servet; Harputluoğlu, Muratİnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Turgut Özai Tıp Merkezi Diyabet polikliniğine, son iki yıl içerisinde başvuran 871 hasta tanımlayıcı olarak değerlendirildi. Hastalardan %37'si erkek, %63'ü kadın olup, yaş ortalaması erkeklerde 51.2 ± 20.9 yıl, kadınlarda 52.8 ± 21.2 yıldır. Hastaların 35'i Tip 1 (%4), 836'sı Tip 2 (%96) diyabetlidir. Tip 1 diyabetli hastaların ortalama hastalık süreleri 9.88 ± 8.67 yıl, Tip 2 diyabetli hastaların ortalama hastalık süreleri ise 7.07± 6.14 yıldır. Tip 2 diyabetli hastalardan %16'sı diyet, %13.3' ü insülin ve %70.7'si ise oral antidiyabetik ilaçlarla tedavi edilmekteydiler. Hastaların vücut kütle indeksi ortalamaları, erkeklerde 25.8 ± 8.7, kadınlarda ise 28.9 ± 10.6 dır. Tıp 2 diyabetli hastalarda görülebilen, diyabetin geç komplikasyonları araştırıldığında, retinopati %66.6, nöropati %28.6, mikroalbüminüri %16.1, makroaibüminüri %7A ve ateroskierotik değişiklikler açısından hipertansiyon %40.4, hiperko/esterolemi %40.7 ve hipertrigliseridemi %36.2 oranlarında saptanmıştır. Diyetle tedavi edilenlerin %7.1'inde nöropati, %14.3’ünde mikroalbüminüri, %4.3'ünde makroaibüminüri ve %11.2'sinde retinopati; Orai antidiyabetik ilaçlarla tedavi edilenlerin %16.3'ünde nöropati, %18.1'inde mikroalbüminüri, %8.2'sinde makroaibüminüri ve %59'unda retinopati; İnsülin He tedavi edilenlerin %21.2'sinde nöropati, %7.7'sinde mikroalbüminüri, %7.7'sinde makroaibüminüri ve %63'ünde retinopati saptanmıştır. Bu veriler önümüzdeki yıllarda yapılacak hasta takiplerinin daha düzenli ve daha sistematik olması için bize yol gösterici olacaktır.Öğe A lethal tachycardia with wide-QRS complex during 5-fluorouracil therapy: A case report(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Malatya., 1998) Büyükberber, Süleyman; Tuncer, Cemal; Aydoğdu, İsmet; Şahin,Mustafa; Serbest, Servet[Abstract Not Acailable]Öğe P 2 diabetli hastalarda hbaıc ile lipidler ve lipoprotein(a) düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırılması(İnönü Üniversitesi, 1999) Serbest, Servetİnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi îç Hastalıkları Anabilim Dalı, Diabet polikliniğinde 1997-1998 yıllan arasında yapılan bu çalışmada, tip 2 diabetli hasta gruplanyla sağlıklı kontrol grubu arasındaki Lp(a) ve lipid düzeyleri karşılaştırılarak, aralarında anlamlı bir farkın olup olmadığı araştırılmış, hasta gruplarından, kan şekeri ve HbAıc değerleri çok yüksek seyreden hasta grubu, 6 ay tıpsal denetim altında tedavi edilerek, HbAıc ve kan şekeri düzeyleri kabul edilebilir değerlere indirilmiş ve serum Lp(a) ve diğer aterojen lipid düzeylerinin, bu zaman diliminde hangi ölçüde değişim gösterdiği saptanmıştır. 6 aylık bir süreç içinde yapılan bu çalışmaya, yaş ortalamaları 47,9 ± 7,76 olan, 29’u erkek ve 51’i kadın 80 tip 2 diabetes mellitus’lu hasta alınmıştır. Kontrol grubuna da yaş ortalaması 48,4 + 7,91 olan, 16’sı erkek ve 28’i kadın sağlıklı 44 kişi alınmıştır. Çalışmaya alman hastalar HbAıc değerlerine göre 3 gruba ayrılmıştır. I. gruba HbAıc değerleri < %6 olan 12 hasta, II. gruba HbAıc değerleri %6-8 arasında olan 16 hasta ve İÜ. gruba ise HbAıc değerleri > %8 olan 52 hasta alınmıştır. Çalışma prospektif olarak düzenlenmiştir. Çalışmaya alman hastalarda, ciddi karaciğer, böbrek ve kalp hastalığı mevcut değildir. Çalışmada önce hasta gruplan ile kontrol grubu arasında Lp(a) düzeyleri ve lipidler yönünden anlamlı bir farkın olup olmadığı araştırılmıştır. Daha sonra hasta gruplarından kan şekerleri ve HbAıc değerleri çok yüksek (> %8) olan 52 hasta 6 ay süren bir tıpsal denetim ve tedavi sürecine alınmıştır. Tıpsal denetim ve tedavi sürecinin sonunda hastaların kan şekerleri kabul edilebilir düzeylere indirilmiştir. Bu hastalarda, başlangıç, 3.ay ve ö.aya ait HbAıc, total kolesterol, trigliserid, HDL-K, LDL-K ve Lp(a) değerleri karşılaştırılarak aralarında anlandı bir farkın ohıp olmadığı araştırılmıştır.Öğe Pendred sendromlu kardeşler(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Büyükberber, Süleyman; Hasanoğlu, Adnan; Serbest, ServetPendred sendromu, otozomal resesif geçiş gösteren, guatr ve konjenital sağırlığın birlikte görüldüğü bir hastalıktır. Tiroid bezinde iyotun organifıkasyonunda enzimatik bir bozukluk sözkommıdur. Organifıkasyon bozukluğu hastalık için diagnostik olan perklorat boşaltım testi ile gösterilmektedir. İşitme kaybının nedeni ise kohleanın Mondini tipi konjenital malformasyonu olarak bildirilmektedir. Bu makalede Pendred sendromlu 3 erkek kardeş sunulmuştur.Öğe Proksimal ve distal malign bilier obstrüksiyonlarda endoskopik tedavi(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Malatya., 1998) Taşkın, Vildan; Serbest, Servet; Yıldırım, Bülent; Sarıl, Ramazan; Karıncacıoğlu, Melih; Aladağ, Murat; Hilmioğlu , FatihÖz: Malign bilier darlık nedeniyle bilier stent yerleştirilen 25 olgunun sonuçları, stentin sarılığı iyileştirmedeki etkinliği, komplikasyon ve yaşam kalitesi açısından retrospektif olarak incelendi. Malign bilier darlıklı olguların hepsinde de stent palyatif amaçla yerleştirildi. Stentlerin büyük çoğunluğu endoskopik yerleştirildi. Tüm olgularda düz plastik stent kullanıldı. Stent yerleştirilmesinde başarılı olunan olguların 11 (% 84, 6)'inde sarılık iyileşti. Kolanjit (erken: 2 ve geç kolanjit: 5) 7 (% 53, 8) olguda, stent migrasyonu bir (% 4) olguda, papillotomi yerinden kanama bir (% 4) olguda, kolesistit bir (% 4) olguda ve plevral effüzyon bir (% 4) olguda gelişti. Ortalama survival 193 gündü. Proximal ve distal obstrüksiyonlu olgularda obstrüksiyonun iyileşmesi, komplikasyon oranı, ortalama yaşam süresi ve kalitesi açısından sonuçlar benzer olarak bulundu. Malign bilier obstrüksiyonlarda stent yerleştirilmesi palyasyonu sağlayabilir. Hem proksimal hemde distal obstrüksiyonlarda sonuçlar cesaret vericidir.Öğe Tip 2 Diyabetli Hastalarda Diyet, Sülfonilüre Grubu Oral Antidiyabetik İlaçlar Ve İnsülin Tedavisinin Kan Şekeri Üzerindeki Etkileri+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Çağın, Furkan; Şavlı, Haluk; Serbest, Servet; Sevinç, Alper; Büyükberber, SüleymanBu randomize prospektif çalışmada, tip 2 diyabetli hastalarda diyet, giiklazid, gliklazid ile akarboz ve insülin tedavilerinin kan şekeri üzerine etkileri araştırıldı. Açlık kan şekeri 140 ile 270 mg/dL arasında değişen ve ortalama yaşlan 50.83± 6.88 (36-66) yıl olan 30 erkek (12 obez ve 18 nonobez) ve 34 kadın (20 obez ve 14 nonobez) toplam 64 hasta çalışmaya alındı. Hastalar randomize edilmeden önce iki gruba ayrıldı (obez ve nonobez) ve her iki grup kendi içinde diyet, gliklazid, gliklazid ile akarboz ve insülin tedavilerinden oluşan 4 alt gruba ayrıldı. Hastalar 14. ve 28. haftalarda tekrar değerlendirildi. Tedavi öncesinde, ortalama (±SD) açlık kan şekeri 203.43 (27.05) mg/dl, HbAc %8.38 (0.71), vücut ağırlığı 76.78 (7.25) kg, açlık plazma insülini 33.85 (7.49) g/ml ve C-peptid 4.08 (0.76) ng/ml idi. Yedi aylık tedavi sonrasında, ortalama (±SD) açlık kan şekerinde 23.14 (10.62) mg/dl ve HbAc 'de %0.59 (0.08) düşme görüldü. Açlık plazma insülinde 1.97 (0,44) g/ml'lik, C- peptid seviyesinde 2.03 (0.07) ng/ml'lik ve vücut ağırlığında 1.69 (0.05) kglk artış saptandı. Sonuç olarak, hastalarda gliklazid, gliklazid ile akarboz ve insülin tedavilerin, sadece diyet tedavisinden daha etkili olduğu görüldü. Bununla bimkte, tedavi gruplar arasında metabolik durumu düzeltme açısından önemli bir fark saptanmadı.Öğe Tip 2 diyabetli hastalarda HbA1c ile lipidler ve lipoprotein (a) düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırılması(1999) Şavlı, Haluk; Serbest, Servet; Sevinç, AlperÇalışmamızda, tip 2 diyabetli hasta gruplarıyla sağlıklı kontrol grubu arasında lipoprotein(a) (Lp(a))ve lipid düzeyleri karşılaştırıldı. Kan şekeri ve HbA1c değerleri çok yüksek seyreden hasta grubu 6 ay süreyle takip ve tedavi edildi. HbA1c ve kan şekeri düzeyleri kabul edilebilir değerlere indirildiğinde, serum Lp(a) ve diğer aterojen lipid düzeylerinin hangi ölçüde değişim gösterdiği saptandı. Tip 2 diyabetli, yaş ortalamaları 47,94±7,76 yıl olan 80 hasta (29 erkek ve 51 kadın) çalışmaya alındı. Hastalar HbA1c değerleri <%6, %6-8 ve >%8 olmak üzere üç gruba ayrıldı, HbA1c değerleri >%8 olan 52 hastanın 6 aylık takip ve tedavi sonucunda kan şekerleri kabul edilebilir düzeylere indirildi. Çalışma kontrollü ve prospektif olarak düzenlendi. Başlangıçta, tüm gruplar arasında Lp(a) düzeyleri yönünden anlamlı bir fark olmadığı saptandı. Altı ay sonunda, Lp(a) ve trigliserid düzeyleri arasında anlamlı bir fark saptanmadı. Total kolesterol, HDL-kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerinde ise anlamlı azalma saptandı. HbA1c ile tüm parametreler arasında anlamlı bir korelasyon saptanmadı. Sonuç olarak, Lp(a) düzeylerinin tip 2 diyabetli hastalarda sağlıklı bireylerden farklı olmadığı, diyabetteki kan şekeri ve lipid metabolizmasında yapılan iyileştirmelerin Lp(a) düzeylerini etkilemediği, hastalarımızda genel olarak diyabette görülen dislipidemi özelliklerinin var olduğu, diyabetin medikal tedavisinin yanısıra diyetin ve diyetteki yöresel özelliklerin de hastaların lipid profili üzerinde etkili olduğu saptanmıştır.Öğe Tip 2 Diyabetli Hastalarda Hbaıc İle Lipidler Ve Lipoprotein(A) Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Araştırılması+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Serbest, Servet; Şavlı, Haluk; Sevinç, AlperÇalışmamızda, tip 2 diyabetli hasta gruplarıyla sağlıklı kontrol grubu arasında lipoprotein(a) (Lp(a))ve lipid düzeyleri karşılaştırıldı. Kan şekeri ve HbAlc değerleri çok yüksek seyreden hasta grubu 6 ay süreyle takip ve tedavi edildi. HbAlc ve kan şekeri düzeyleri kabul edilebilir değerlere indirildiğinde, serum Lp(a) ve diğer aterojen lipid düzeylerinin hangi ölçüde değişim gösterdiği saptandı. Tip 2 diyabetli, yaş ortalamaları 47.94±7.76 yıl olan 80 hasta (29 erkek ve 51 kadın) çalış-maya alındı. Hastalar HbA1c değerleri <%6, %6-8 ve >%8 olmak üzere üç gruba ayrıldı. HbA1c değerleri >%8 olan 52 hastanın 6 aylık takip ve tedavi sonuFunda kan şekerleri kabul edilebilir düzeylere indirildi. Çalışma kontrollü ve prospektif olarak düzenlendi. Başlangıçta, tüm gruplar arasında Lp(a) düzeyleri yönünden anlamlı bir fark olmadığı sap-tandı. Altı ay sonunda, Lp(a) ve trigliserid düzeyleri arasında anlamlı bir fark saptanmadı. Total kolesterol, HDL- kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerinde ise anlamlı azalma saptandı. HbA1c ile tüm parametreler arasında anlamlı bir korelasyon saptanmadı. Sonuç olarak, Lp(a) düzeylerinin tp 2 diyabetli hastalarda sağlıklı bireylerden farklı olma-dığı, diyabetteki kan şekeri ve lipid metabolizmasında yapılan iyileştirmelerin Lp(a) düzey-lerini etkilemediği, hastalarımızda genel olarak diyabette görülen dislipidemi özelliklerinin var olduğu, diyabetin medikal tedavisinin yanısıra diyetin ve diyetteki yöresel özelliklerin de hastaların lipid profili üzerinde etkili olduğu saptanmıştır.