Yazar "Sevinç, Alper" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The association between retinopathy, hypertension and diabetes duration in type 2 diabetics: 6-years of experience(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Şavlı, Haluk; Sevinç, Alper; Doğanay, Selim; Er, Hamdi; Yoloğlu, SaimÖz: Amaç: Artmış ateroskleroz ile birlikte hem mikrosirkülasyonda, hem de büyük damarlardaki vasküler komplikasyonlar diyabet morbidite ve mortalitesine neden olmaktadır. Körlüğe neden olabilen diyabetik retinopati, mikroanjiyopatinin de klinik bir göstergesidir. Materyal ve Metod: Çalışmamızda, Turgut Özal Tıp Merkezi Diyabet Kliniğinde, Haziran 1994 ile Şubat 2000 tarihleri arasında takip edilen, ortalama yaşları 53.50 ± 11.02 yıl olan 647 diyabetik hasta (274 erkek ve 373 bayan) değerlendirildi. Ortalama hastalık süreleri 7.90 ± 6.27 yıl idi. Hastalar, retinopati varlığına göre gruplandırıldı. Bulgular: Retinopati saptanan 181 hastanın (%27.97) (79 erkek ve 102 bayan) ortalama yaşları 57.63 ± 10.18 yıl ve ortalama diyabet süreleri 12.98 ± 6.41 yıl idi. Retinopati saptanmayan 466 hastanın (195 erkek ve 271 bayan) ortalama yaşları 51.90 ± 10.93 yıl ve ortalama hastalık süreleri 5.93 ± 4.98 yıl idi. Hipertansiyon, retinopati saptanmayan hastaların 210'unda (%45,06) ve retinopati saptanan hastaların 130'unda (%71.82) tesbit edildi. Retinopati sınıflaması yapıldığında, hastaların 93'ünde (%51,4) background retinopati, 46'sında preproliferatif retinopati (%25,4) ve 42'sinde (%23,2) proliferatif retinopati saptandı. Retinopati, diyabet süresi ile karşılaştırıldığında, background retinopati özellikle hastalık süresi 6-10 yıl arası olan hastalarda en fazla görülürken, preproliferatif retinopati 11-15 yıl ve proliferatif retinopati >15 yıldan fazla hastalık süresi olan gruplarda en fazla görüldü. Aynı hasta gruplarında hipertansiyon araştırıldığında, grup I'de (diyabet süresi 0-5 yıl olan hastalar) %52,4, grup 2'de (6-10 yıl) %75,4, grup 3'de (11-15 yıl) %64 ve grup 4'de (>15 yıl) %85,3 olarak bulundu. Sonuç: Diyabetik retinopatili hastalarda, hipertansiyon varlığı araştırılmalı ve saptandığında yoğun bir şekilde tedavi edilmelidir. Normotansif, hipertansif ve yoğun tedavi edilen hipertansif gruplarda, diyabetik retinopati sıklığı ve evrelendirilmesi çalışmaları yapılmalıdır. Başlık (İngilizce): Tip 2 diyabetli hastalarda retinopati, hipertansiyon ve hastalık süresi arasındaki ilişki: 6 yıllık deneyim Öz (İngilizce): Background: Morbidity and mortality in diabetes are caused mainly by its vascular complications, both in the microcirculation and in the large vessels with accelerated atherosclerosis. Diabetic retinopathy is the clinical hallmark of microangiopathy which may lead to blindness. Materials and method: This study was designed in type 2 diabetic patients who were on regular control and treatment in the diabetes clinic of Turgut Ozal Medical Center between June 1994 and February 2000. Six hundred and forty-seven type 2 diabetic patients (274 males and 373 females), aged 53.50 ± 11.02 years were evaluated. The mean diabetes duration was 7.90 ± 6.27 years. Patients were categorized according to the presence of retinopathy. Results: Retinopathy was encountered in 181 patients (27.97%) (79 males and 102 females), aged 57.63 ± 10.18 years. Their mean diabetes duration were 12.98 ± 6.41 years. Four hundred and sixty-six patients (195 males and 271 females), aged 51.90 ± 10.93 years formed the non-retinopathy group. The mean diabetes duration were 5.93 ± 4.98 years. Hypertension was present in 210 of patients (45.06%) without retinopathy and in 130 patients (71.82%) with retinopathy. In terms of grading of retinopathy, background retinopathy was encountered in 93 (51.4%) patients, preproliferative retinopathy was encountered in 46 (25.4%) patients, and proliferative retinopathy was encountered in 42 (23.2%) patients. When retinopathy was compared with diabetes duration, background retinopathy was highly encountered in patients with a duration of 6-10 years, preproliferative retinopathy was seen the most in 11-15 years, and proliferative retinopathy was found to be higher in >15 years. When presence of hypertension was investigated in these patients, we found out that 52.4% of patients in group 1 (patients with diabetes duration of 0-5 years), 75.4% of patients in group 2 (6-10 years), 64% of patients in group 3 (11-15 years), and 85.3% of patients in group 4 (>15 years) were hypertensive. Conclusion: The presence of hypertension should be investigated in patients with diabetic retinopathy and if present, should be treated aggressively. We need further studies in diabetic patients to consider the frequency and stage of retinopathy in normotensive, hypertensive, and aggresively treated hypertensive groups.Öğe Evaluation of serum ferritin level as a diagnostic marker in still' s disease: A case report(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Sarı, Ramazan; Sevinç, Alper; Özcan, Cevher; Büyükberber, SüleymanÖz: Ateş, cilt döküntüsü ve poliartrit ile seyreden Stili hastalığı (SD), akut sistemik inflamatuar bir hastalıktır. Hiperferritinemi önemli laboratuvar bulgularından biridir. Serum ferritin düzeyinin aşırı artışı, hem hastalık aktivitesinin göstergesi hem de tanı kriteri olarak kullanılabilir. Bu vaka sunumunda eklem ağrısı ve yüksek ateş nedeniyle hastanemize başvuran ve SD tanısı konulan 15 yaşında bir olgu sunuldu. Başlık (İngilizce): Still hastalığı tanısında bir belirleyici olarak serum ferritin düzeyinin değerlendirilmesi: Olgu sunumu Öz (İngilizce): Still's disease (SD) is an acute systemic inflammatory disorder characterized by a triad of spiking fever, skin rash and polyarthritis. Hyperferritinemia is one of the major laboratory findings. A markedly increased serum ferritin level can be used not only as an indicator of disease activity but also as a diagnostic marker of the disease. We report the case of a 15-year-old girl who was admitted to the hospital because of worsening joint pain and fever and diagnosed as SD.Öğe Febril Nötropenili Hastalarda Ampirik Antibiyotik Rejimlerinin Etkinliklerinin Karşılaştırılması(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Sarı, Ramazan; Aydoğdu, İsmet; Şavlı, Haluk; Bayraktar, Mehmet; Sevinç, AlperTurgut Özal Tıp Merkezi erişkin Hematoloji kliniğindeki febril nötropenik hastalarda ampirik tedavi rejimlerinin etkinliklerinin karşılaştırılması. Materyal ve metot: Dört farklı antibiyotik rejimi, Seftazidim+Amikasin (n=19), İmipenem+ Amikasin (n=14), Sefepim+Amikasin (n=20), Sulbaktam/Sefoperazon+Amikasin (n=20) karşı-laştırıldı. Kırk üç hastada gelişen toplam 73 febril nötropenik atak değerlendirildi. Bulgular: Dört farklı antibiyotik rejimi alan gruplar arasında etkinlik ve toksite açısından fark yoktu (p>0.05). Sonuç: Her dört rejim de toksisite ve etkinlik açısından febril nötropenik hastalarda başlangıç tedavisinde kullanılabileceği görüşüne varıldı.Öğe Gingival metastasis of renal cell carcinoma: A case report(Türk Hematoloji Onkoloji Dergisi, 2000) Büyükberber, Süleyman; Özbek, Emin; Sevinç, Alper; Özen, Süleyman; Ak, GürselÖz: Renal cell carcinoma is a malignancy with an unpredictable behavior and high incidence of metastatic spread. The most common sites of metastases are lung and bones. However, such metastatic growths have also been found all over the body. Gingival metastasis of renal cell carcinoma is extremely rare. We report a 59-years-old male patient with metastatic sarcomatoid and rapidly growing type of renal cell carcinoma of the gingiva.Öğe Helicobacter pylori pozitif olgularda tedavi öncesi ve tedavi sonrası mide sıvısı ve serumda nitrik oksit düzeylerinin karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi, 2002) Sevinç, AlperDiyabetli hastalarda, depresyon ve anksiyete gibi psikopatolojik durumlar, hastanın yaşam kalitesi, tedavisi ve kan şekeri kontrolü üzerine olan negatif etkileri nedeniyle önemlidir. Tip 2 diyabetli hastaların psikolojik iyilik hali ve tedavi memnuniyetinin ortaya konması amacıyla, diyabet hastaları için oluşturulmuş iyilik hali (WBQ-22) ve tedaviden tatmin olma (DTSQ-8) anketleri kullanılmaktadır.İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Turgut Özal Tıp Merkezi, endokrinoloji polikliniği ile, genel dahiliye, nefroloji, ortopedi, kardiyoloji ve infeksiyon hastalıkları servislerinde takip edilen, 45’i erkek ve 55’i kadın olmak üzere, toplam 100 tip 2 diyabetli hasta bu çalışmaya alınmıştır. Hastalara, WBQ-22 ve DTSQ-8 anketleri uygulanmıştır.Tip 2 diyabette, cinsiyet, hastanede yatarak takip edilme, yaş, diyabet süresi, tedavi şekli, diyabetik mikrovasküler komplikasyonlar, diyabetik ayak, ekstremite amputasyonu, komplikasyon sayısının artması ve hiperglisemi algılanması, genel iyilik hali veya alt skala skorlarını etkileyen faktörler olarak saptanmıştır. Kadınlarda, depresyon ve genel iyilik hali skorları 7,10 ± 3,82 ve 39,74 ± 12,27 olarak saptanırken, erkeklerde sırasıyla, 4,20 ± 3,48 ve 48,84 ± 11,45 olarak bulunmuştur (p<0.05). Anksiyete skoru, ayaktan takip edilenlerde 5,70 ± 3,71 iken, yatarak takip edilenlerde 7,28 ± 4,38 olduğu görülmüştür (p<0.05). Genel iyilik hali skoru, diyabet süresi bir yıl veya daha az olanlarda 49,40 ± 8,83 iken, 20 yıldan fazla olanlarda 33,70 ± 8,83 olarak saptanmıştır (p<0.05). İnsülin ile tedavi edilen hastalarda, depresyon skoru 7,02 ± 4,07 iken, diyetle tedavi edilenlerde 4,50 ± 3,27 olarak bulunmuştur (p<0.05). Genel iyilik hali skoru, hiç komplikasyonu olmayanlarda 51,08 ± 9,84 iken, dört komplikasyonu olanlarda 34,50 ± 14,14 olarak saptanmıştır (p<0.05). Tedaviden tatmin olma skorlarını etkileyen faktörler ise, cinsiyet, ekstremite amputasyonu ve hipoglisemi algılanması olduğu görülmüştür. Tedaviden tatmin olma skoru, ekstremite amputasyonu geçiren hastalarda 22,16 ± 6,46 olarak saptamrken, geçirmeyenlerde 27,74 ± 5,38 olduğu görülmüştür (p<0.05). Koroner arter hastalığı, hipertansiyon, BMI ve kolesterol düzeylerinin her iki anket skorları üzerinde etkisi görülmemiştir.Öğe İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi Diyabet Polikliniğinde 1996 - 1998 Yılları Arasında Gerçekleştirilen Hasta Tarama Sonuçları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Sevinç, Alper; Şavlı, Haluk; Serbest, Servet; Harputluoğlu, Muratİnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Turgut Özai Tıp Merkezi Diyabet polikliniğine, son iki yıl içerisinde başvuran 871 hasta tanımlayıcı olarak değerlendirildi. Hastalardan %37'si erkek, %63'ü kadın olup, yaş ortalaması erkeklerde 51.2 ± 20.9 yıl, kadınlarda 52.8 ± 21.2 yıldır. Hastaların 35'i Tip 1 (%4), 836'sı Tip 2 (%96) diyabetlidir. Tip 1 diyabetli hastaların ortalama hastalık süreleri 9.88 ± 8.67 yıl, Tip 2 diyabetli hastaların ortalama hastalık süreleri ise 7.07± 6.14 yıldır. Tip 2 diyabetli hastalardan %16'sı diyet, %13.3' ü insülin ve %70.7'si ise oral antidiyabetik ilaçlarla tedavi edilmekteydiler. Hastaların vücut kütle indeksi ortalamaları, erkeklerde 25.8 ± 8.7, kadınlarda ise 28.9 ± 10.6 dır. Tıp 2 diyabetli hastalarda görülebilen, diyabetin geç komplikasyonları araştırıldığında, retinopati %66.6, nöropati %28.6, mikroalbüminüri %16.1, makroaibüminüri %7A ve ateroskierotik değişiklikler açısından hipertansiyon %40.4, hiperko/esterolemi %40.7 ve hipertrigliseridemi %36.2 oranlarında saptanmıştır. Diyetle tedavi edilenlerin %7.1'inde nöropati, %14.3’ünde mikroalbüminüri, %4.3'ünde makroaibüminüri ve %11.2'sinde retinopati; Orai antidiyabetik ilaçlarla tedavi edilenlerin %16.3'ünde nöropati, %18.1'inde mikroalbüminüri, %8.2'sinde makroaibüminüri ve %59'unda retinopati; İnsülin He tedavi edilenlerin %21.2'sinde nöropati, %7.7'sinde mikroalbüminüri, %7.7'sinde makroaibüminüri ve %63'ünde retinopati saptanmıştır. Bu veriler önümüzdeki yıllarda yapılacak hasta takiplerinin daha düzenli ve daha sistematik olması için bize yol gösterici olacaktır.Öğe İyi tedavi edilmemiş toksik multinodüler guatrlı bir hastada bilateral pretibiyal miksödem(İnönü Üniversitesi, Turgut Özal Tıp Merkezi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Malatya, 2000) Sarı, Ramazan; Ateş, Mehmet; Büyükberber, Süleyman; Türk, Mehmet; Sevinç, Alper; Şenol, MustafaÖz: Pretibiyal miksödem, otoimmün tiroid fonksiyon bozukluğunun klinik bir görüntüsü olarak bilinir ve klasik olarak Graves hastalığı ile ilişkilidir. Çok nadir olarak toksik noduler guatrlı hastalarda ve dışarıdan tiroid hormon preparatlarının verilmesi ile de pretibial miksödem oluşabilir. Bu çalışmada 10 yıldır toksik multinodüler guatrı olan ve iyi tedavi edilmemiş bir hastada saptanan belirgin bilateral pretibiyal miksödem olgusu sunuldu. Hasta klinik ve laboratuvar olarak hipertiroidik olup antitiroglobülin ve tiroid mikrozomal antikoru normaldi. Hastaya antitiroid tedavisi devam ederken pretibiyal miksödem için uygulanan intralezyonel steroid tedavisine yanıt alınamadı.Öğe Kan Ve Kan Ürünleri Transfüzyonu Yapılan Ve Yapılmayan Hematolojik Maligniteli Hastalarda Hepatit B Ve Hepatit C Virüs Seropozitifliği(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Sarı, Ramazan; Özkan, Halil İbrahim; Sevinç, Alper; Aydogdu, İsmetKan ve kan ürünleri transfüzyonu öyküsü olan ve olmayan hematolojik maligniteli hastalarda, hepatitB ve hepatit C virüs seropozitifliği arasındaki fark araştınldı. Materyal ve metot: Hematoloji servisinde tedavi edilen, kan transfüzyon öyküsü olan 35 ve transfüzyon öyküsü olmayan 52 hematolojik maligniteli hastada HBs Ag, anti-HBs ve anti-HCV antikor pozitifliği EUSA yöntemi He araştınldı. Bulgular: Çalışmamızda hematolojik malign hastalığı olup transfüzyon yapılmış ve transfüzyon öyküsü olmayan gruplarda birer hastada anti-HCV seropozitifliği saptandı (%2.8, %1.9). HBs Ag seropozitifliği transfüzyon yapılan hasta grubunda %22.8 (n=8), transfüzyon yapılmayan hasta grubunda %5.7 (n=3), kontrol grubunda ise %9 (n=9) olarak bulunmuştur. Anti-HBs antikor seropozitifliği transfüzyon yapılan hasta grubunda %31.4 (n=ll), transfüzyon yapılmayan hasta grubunda %38.4 (n=20), kontrol grubunda %40 (n=43) oranında saptanmıştır. Sonuç: Kan transfüzyonu yapılmış olan hematolojik maligniteli hastalarda HBs Ag seropozitifliği, kan transfüzyonu yapılmamış hasta ve kontrol grubundan daha yüksek bulundu (p<0.05).Öğe Kemoterapi uygulanan akut lösemili hastalarda nötropenik enterokolit : Hala önemli bir sorun(2001) Sarı, Ramazan; Özen, Süleyman; Sevinç, Alper; Aydoğdu, İsmetÖz: Nötropenik enterokolit; kemoterapi uygulanan akut lösemili, nötropenik hastalarda periton uyarımı belirtileri, şiddetli karın ağrısı, karında distansiyon, ishal ve ateş ile karakterize çoğunlukla ölümcül seyreden nadir bir komplikasyondur. Tedavisi tartışmalı olmakla beraber vakaların çoğunda cerrahi müdahale için uygun şartlar olmadığından öncelikle medikal takip; peritonit veya perforasyon bulguları gelişenlerde ise cerrahi tedavi önerilmektedir. Bu çalışmada nötropenik eriterokolit gelişen üç akut myeloblastik lösemili hastanın klinik bulguları değerlendirildi. Her üç vakada da ateş, abdominal distansiyon, periton uyarımı belirtileri, asit, hipotansiyon ve organ yetersizliği bulguları gelişmiştir. Hastalar oral gıda alımı kesilip, gastrointestinal dekompresyon, antibiyotik tedavisi, kan ve kan ürünleri desteği, kısmi parenteral beslenme, dengeli sıvı elektrolit tedavisi ile izlenirken bir hastaya klinik ve labaratuvar desteği ile intestinal perforasyon tanısı konmuş ve cerrahi tedavi uygulanmıştır. Vakaların tümü nötropenik enterokolit tanısı konduktan itibaren 4-9 gün içinde kaybedilmiştir. Sonuç olarak lösemili hastalarda kemoterapi uygulamaları sırasında olgular nötropenik enterokolit açısından dikkatle izlenmelidir.Öğe Paroxysmal nocturnal haemoglobinuria in the differential diagnosis of unresponsive iron deficiency anemia: A case report(Turkish Journal of Hematology, 2000) Sevinç, Alper; Kuku, İrfan; Aydoğdu, İsmet; Şavlı, Haluk; Aydın, N. EnginParoxysmal nocturnal haemoglobinuria in the differential diagnosis of unresponsive iron deficiency anemia: A case report Öz:Öğe Predictive and Prognostic Factors in Ovarian and Uterine Carcinosarcomas(2016) Çiçin, İrfan; Özatlı, Tahsin; Türkmen, Esma; Öztürk, Türkan; Özçelik, Melike; Çabuk, Devrim; Gökdurnalı, Ayşe; Balvan, Özlem; Yıldız, Yaşar; Şeker, Metin; Özdemir, Nuriye; Yapar, Burcu; Tanrıverdi, Özgür; Günaydın, Yusuf; Menekşe, Serkan; Öksüzoğlu, Berna; Aksoy, Asude; Hacıoğlu, M. Bekir; Erdoğan, Bülent; Arpacı, Erkan; Sevinç, AlperAbstract: Background: Prognostic factors and the standard treatment approach for gynaecological carcinosarco-mas have not yet been clearly defined. Although car-cinosarcomas are more aggressive than pure epithelial tumours, they are treated similarly. Serous/clear cell and endometrioid components may be predictive fac-tors for the efficacy of adjuvant chemotherapy (CT) or radiotherapy (RT) or RT in patients with uterine and ovarian carcinosarcomas. Heterologous carcino-sarcomas may benefit more from adjuvant CT.Aims: We aimed to define the prognostic and predic-tive factors associated with treatment options in ovar-ian (OCS) and uterine carcinosarcoma (UCS).Study Design: Retrospective cross-sectional studyMethods: We retrospectively reviewed the medical re-cords of patients with ovarian and uterine carcinosar-coma from 2000 to 2013, and 127 women were includ-ed in this study (24 ovarian and 103 uterine). Patients admitted to seventeen oncology centres in Turkey be-tween 2000 and December 2013 with a histologically proven diagnosis of uterine carcinosarcoma with FIGO 2009 stage I-III and patients with sufficient data ob-tained from well-kept medical records were included in this study. Stage IV tumours were excluded. The pa-tient records were retrospectively reviewed. Data from 104 patients were evaluated for this study.Results: Age (>=70 years) was a poor prognostic factor for UCS (p=0.036). Pelvic±para aortic lymph node dis-section did not affect overall survival (OS) (p=0.35). Macroscopic residual disease was related with OS (p<0.01). The median OS was significantly longer in stage I-II patients than stage III patients (p=0.03). Adjuvant treatment improved OS (p=0.013). Adju-vant radiotherapy tended to increase the median OSÖğe Stili hastalığı tanısında bir belirleyici olarak serum ferritin düzeyinin değerlendirilmesi: olgu sunumu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Sarı, Ramazan; Sevinç, Alper; Özcan, Cevher; Büyükberber, SüleymanAteş, cilt döküntüsü ve poliartrit ile seyreden Still hastalığı (SD), akut sistemik inflamatuar bir hastalıktır. Hiperferritinemi önemli laboratuvar bulgularından biridir. Serum ferritin düzeyinin aşırı artışı, hem hastalık aktivitesinin göstergesi hem de tanı kriteri olarak kullanılabilir. Bu vaka sunumunda eklem ağrısı ve yüksek ateş nedeniyle hastanemize başvuran ve SD tanısı konulan 15 yaşında bir olgu sunuldu.Öğe Tip 2 Diyabetli Hastalarda Diyet, Sülfonilüre Grubu Oral Antidiyabetik İlaçlar Ve İnsülin Tedavisinin Kan Şekeri Üzerindeki Etkileri+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Çağın, Furkan; Şavlı, Haluk; Serbest, Servet; Sevinç, Alper; Büyükberber, SüleymanBu randomize prospektif çalışmada, tip 2 diyabetli hastalarda diyet, giiklazid, gliklazid ile akarboz ve insülin tedavilerinin kan şekeri üzerine etkileri araştırıldı. Açlık kan şekeri 140 ile 270 mg/dL arasında değişen ve ortalama yaşlan 50.83± 6.88 (36-66) yıl olan 30 erkek (12 obez ve 18 nonobez) ve 34 kadın (20 obez ve 14 nonobez) toplam 64 hasta çalışmaya alındı. Hastalar randomize edilmeden önce iki gruba ayrıldı (obez ve nonobez) ve her iki grup kendi içinde diyet, gliklazid, gliklazid ile akarboz ve insülin tedavilerinden oluşan 4 alt gruba ayrıldı. Hastalar 14. ve 28. haftalarda tekrar değerlendirildi. Tedavi öncesinde, ortalama (±SD) açlık kan şekeri 203.43 (27.05) mg/dl, HbAc %8.38 (0.71), vücut ağırlığı 76.78 (7.25) kg, açlık plazma insülini 33.85 (7.49) g/ml ve C-peptid 4.08 (0.76) ng/ml idi. Yedi aylık tedavi sonrasında, ortalama (±SD) açlık kan şekerinde 23.14 (10.62) mg/dl ve HbAc 'de %0.59 (0.08) düşme görüldü. Açlık plazma insülinde 1.97 (0,44) g/ml'lik, C- peptid seviyesinde 2.03 (0.07) ng/ml'lik ve vücut ağırlığında 1.69 (0.05) kglk artış saptandı. Sonuç olarak, hastalarda gliklazid, gliklazid ile akarboz ve insülin tedavilerin, sadece diyet tedavisinden daha etkili olduğu görüldü. Bununla bimkte, tedavi gruplar arasında metabolik durumu düzeltme açısından önemli bir fark saptanmadı.Öğe Tip 2 diyabetli hastalarda HbA1c ile lipidler ve lipoprotein (a) düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırılması(1999) Şavlı, Haluk; Serbest, Servet; Sevinç, AlperÇalışmamızda, tip 2 diyabetli hasta gruplarıyla sağlıklı kontrol grubu arasında lipoprotein(a) (Lp(a))ve lipid düzeyleri karşılaştırıldı. Kan şekeri ve HbA1c değerleri çok yüksek seyreden hasta grubu 6 ay süreyle takip ve tedavi edildi. HbA1c ve kan şekeri düzeyleri kabul edilebilir değerlere indirildiğinde, serum Lp(a) ve diğer aterojen lipid düzeylerinin hangi ölçüde değişim gösterdiği saptandı. Tip 2 diyabetli, yaş ortalamaları 47,94±7,76 yıl olan 80 hasta (29 erkek ve 51 kadın) çalışmaya alındı. Hastalar HbA1c değerleri <%6, %6-8 ve >%8 olmak üzere üç gruba ayrıldı, HbA1c değerleri >%8 olan 52 hastanın 6 aylık takip ve tedavi sonucunda kan şekerleri kabul edilebilir düzeylere indirildi. Çalışma kontrollü ve prospektif olarak düzenlendi. Başlangıçta, tüm gruplar arasında Lp(a) düzeyleri yönünden anlamlı bir fark olmadığı saptandı. Altı ay sonunda, Lp(a) ve trigliserid düzeyleri arasında anlamlı bir fark saptanmadı. Total kolesterol, HDL-kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerinde ise anlamlı azalma saptandı. HbA1c ile tüm parametreler arasında anlamlı bir korelasyon saptanmadı. Sonuç olarak, Lp(a) düzeylerinin tip 2 diyabetli hastalarda sağlıklı bireylerden farklı olmadığı, diyabetteki kan şekeri ve lipid metabolizmasında yapılan iyileştirmelerin Lp(a) düzeylerini etkilemediği, hastalarımızda genel olarak diyabette görülen dislipidemi özelliklerinin var olduğu, diyabetin medikal tedavisinin yanısıra diyetin ve diyetteki yöresel özelliklerin de hastaların lipid profili üzerinde etkili olduğu saptanmıştır.Öğe Tip 2 Diyabetli Hastalarda Hbaıc İle Lipidler Ve Lipoprotein(A) Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Araştırılması+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Serbest, Servet; Şavlı, Haluk; Sevinç, AlperÇalışmamızda, tip 2 diyabetli hasta gruplarıyla sağlıklı kontrol grubu arasında lipoprotein(a) (Lp(a))ve lipid düzeyleri karşılaştırıldı. Kan şekeri ve HbAlc değerleri çok yüksek seyreden hasta grubu 6 ay süreyle takip ve tedavi edildi. HbAlc ve kan şekeri düzeyleri kabul edilebilir değerlere indirildiğinde, serum Lp(a) ve diğer aterojen lipid düzeylerinin hangi ölçüde değişim gösterdiği saptandı. Tip 2 diyabetli, yaş ortalamaları 47.94±7.76 yıl olan 80 hasta (29 erkek ve 51 kadın) çalış-maya alındı. Hastalar HbA1c değerleri <%6, %6-8 ve >%8 olmak üzere üç gruba ayrıldı. HbA1c değerleri >%8 olan 52 hastanın 6 aylık takip ve tedavi sonuFunda kan şekerleri kabul edilebilir düzeylere indirildi. Çalışma kontrollü ve prospektif olarak düzenlendi. Başlangıçta, tüm gruplar arasında Lp(a) düzeyleri yönünden anlamlı bir fark olmadığı sap-tandı. Altı ay sonunda, Lp(a) ve trigliserid düzeyleri arasında anlamlı bir fark saptanmadı. Total kolesterol, HDL- kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerinde ise anlamlı azalma saptandı. HbA1c ile tüm parametreler arasında anlamlı bir korelasyon saptanmadı. Sonuç olarak, Lp(a) düzeylerinin tp 2 diyabetli hastalarda sağlıklı bireylerden farklı olma-dığı, diyabetteki kan şekeri ve lipid metabolizmasında yapılan iyileştirmelerin Lp(a) düzey-lerini etkilemediği, hastalarımızda genel olarak diyabette görülen dislipidemi özelliklerinin var olduğu, diyabetin medikal tedavisinin yanısıra diyetin ve diyetteki yöresel özelliklerin de hastaların lipid profili üzerinde etkili olduğu saptanmıştır.Öğe Tip 2 diyabetli hastalarda retinopati, hipertansiyon ve hastalık süresi arasındaki ilişki: 6 yıllık deneyim(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Şavlı, Haluk; Sevinç, Alper; Doğanay, Selim; Er, Hamdi; Yoloğlu, SaimArtmış ateroskleroz He birlikte hem mikrosirkülasyonda, hem de büyük damarlardaki vasküler komplikasyonlar diyabet morbidite ve mortalitesine neden olmaktadır. Körlüğe neden olabilen diyabetik retinopati, mikroanjiyopatinin de klinik bir göstergesidir. Materyal ve Metod: Çalışmamızda, Turgut Özal Tıp Merkezi Diyabet Kliniğinde, Haziran 1994 ile Şubat 2000 tarihleri arasında takip edilen, ortalama yaşları 53.50 ± 11.02 yıl olan 647 diyabetik hasta (274 erkek ve 373 bayan) değerlendirildi. Ortalama hastalık süreleri 7.90 ± 6.27 yıl idi. Hastalar, retinopati varlığına göre gruplandırıldı. Bulgular: Retinopati saptanan 181 hastanın (%27.97) (79 erkek ve 102 bayan) ortalama yaşları 57.63 ± 10.18 yıl ve ortalama diyabet süreleri 12.98 ± 6.41 yıl idi. Retinopati saptanmayan 466 hastanın (195 erkek ve 271 bayan) ortalama yaşları 51.90 ± 10.93 yıl ve ortalama hastalık süreleri 5.93 ± 4.98 yıl idi. Hipertansiyon, retinopati saptanmayan hastaların 210'unda (%45,06) ve retinopati saptanan hastaların 130'unda (%71.82) tesbit edildi. Retinopati sınıflaması yapıldığında, hastaların 93'ünde (%51,4) background retinopati, 46'smda preproliferatif retinopati (%25,4) ve 42'sinde (%23,2) proliferatif retinopati saptandı. Retinopati, diyabet süresi ile karşılaştırıldığında, background retinopati özellikle hastalık süresi 6-10 yıl arası olan hastalarda en fazla görülürken, preproliferatif retinopati 11-15 yıl ve proliferatif retinopati >15 yıldan fazla hastalık süresi olan gruplarda en fazla görüldü. Aynı hasta gruplarında hipertansiyon araştırıldığında, grup l'de (diyabet süresi 0-5 yıl olan hastalar) %52,4, grup 2'de (6-10 yıl) %75,4, grup 3'de (11-15 yıl) %64 ve grup 4'de (>15 yıl) %85,3 olarak bulundu. Sonuç: Diyabetik retinopatili hastalarda, hipertansiyon varlığı araştırılmalı ve saptandığında yoğun bir şekilde tedavi edilmelidir. Normotansif, hipertansif ve yoğun tedavi edilen hipertansif gruplarda, diyabetik retinopati sıklığı ve evrelendirilmesi çalışmaları yapılmalıdır.Öğe Turgut Özal Tıp Merkezi Erişkin Hematoloji Kliniğindeki Febril Nötropenik Ataklarda Saptanan İnfeksiyonların Değerlendirilmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Sarı, Ramazan; Bayraktar, Mehmet; Aydoğdu, İsmet; Şavlı, Haluk; Sevinç, Alper; Bayraktar, NihayetBu çalışmada Turgut Özal Tıp Merkezi erişkin Hematoloji kliniğinde izlenen febril nötropeni ataklarında saptanan infeksiyon ajanlarını ve infeksiyon odaklarını araştırdık. Materyal ve metot: Kırk bir hastada saptanan 73 febril nötropeni atağı incelendi. Bulgular: Febril nötropeni ataklarından 42’sinde (%58.3) mikroorganizma izole edildi. Yirmidört atakta idrar kültüründe, 13 atakta kan kültüründe, iki atakta boğaz kültüründe, bir atakta yara yeri kültüründe, bir atakta katater ucu kültüründe, bir atakta balgam kültüründe mikroorganizma izole edildi. Sonuç: İzole edilen mikroorganizmalardan 17’si E. coli, 10’u Koagülaz-negatif Staphylo-coccus, altısı S. aureus, üçü S. pneumoniae, ikisi K. pneumoniae, ikisi Candida albicans, biri P. aeruginosa idi.