Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Yağmur, Jülide" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 37
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    256 kesitli çift tüplü bilgisayarlı tomografi cihazında prospektif EKG tetiklemeli ve retrospektif EKG kapılamalı teknikle çekilen koroner BT anjiografi ıncelemelerinde radyasyon dozu karşılaştırması
    (2016) Görmeli, Cemile Ayşe; Kahraman, Aysegul Sagir; Özdemir, Zeynep Maraş; Yağmur, Jülide; Özdemir, Ramazan; Açıkgöz, Nusret; Çolak, Cemil
    Giriş: Koroner arter hastalığı, aterosklerotik plakların meydana getirdiği, önemli mortalite ve morbiditeye sahip sık görülen kardiyovasküler bir hastalıktır. Bilgisayarlı tomografi ile koroner anjiografi tetkiki giderek artan sıklıkta invaziv kateter anjiografi yerine kullanılmaya başlanmıştır. Biz de bu çalışmamız ile koroner arter hastalıklarının değerlendirilmesi için bilgisayarlı tomografi kullanılarak prospektif EKG tetiklemeli ve retrospektif EKG kapılamalıteknikle çekilen koroner anjiografi incelemelerinde efektif radyasyon dozlarını saptamayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: 256 kesitli çift tüplü bilgisayarlı tomografi cihazı ile koroner anjiografi çekilen 326 hasta değerlendirildi. Çalışmamızda, hastaların kalp hızına bağlı olarak 3 farklı çekim tekniği kullanarak teknikler arasındaki efektif radyasyon dozunu karşılaştırdık. Bulgular: Teknik I ile çekilen 195 hastanın kalp hızı ortalama 96,1 atım/dk, teknik II ile yapılan 103 incelemede kalp hızı ortalama 80,7 atım/dk, teknik III ile yapılan 28 görüntülemede ise kalp hızı ortalama 57,1 atım/dk olarak saptandı. Ayrıca, ortalama efektif radyasyon dozları; teknik I ile 1,15 mSv, teknik II ile 3,98 mSv ve teknik III ile 10 mSv olarak hesaplandı. Sonuç: Prospektif EKG tetiklemeli teknikle bilgisayarlı tomografi kullanılarak çekilen koroner anjiografi, retrospektif EKG kapılamalı teknikle karşılaştırıldığında düşük efektif radyasyon dozuna neden olmaktadır. Düşük radyasyon dozunda ve optimal görüntü kalitesinde incelemeler elde etmek için, çekim hastanın kalp hızına bağlı olarak en uygun teknik belirlenerek yapılmalıdır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Abnormal origin of the right coronary artery from the left anterior descending artery
    (2010) Cansel, Mehmet; Kurtoğlu, Ertuğrul; Yağmur, Jülide; Taşolar, Mehmet Hakan; Ermiş, Necip; Açıkgöz, Nusret; Bayramoğlu, Adil
    Abstract: Koroner arter anomalileri seyrek görülmekle birlikte önemli sonuçlara neden olabilmektedir. Bu yüzden bu anomalileri açığa kavuşturmak ve uygun tedaviyi vermek çok önem arz etmektedir. Koroner anomaliler arasında ise sol ön inen arterden köken alan anormal orijinli sağ koroner arter anomalisine daha nadir rastlanmaktadır. Bu vakamızda non-st elevasyonlu miyokard enfarktüsü ile başvuran bir hastada sol ön inen arterden çıkan anormal sağ koroner arter anomalisine sahip bir hastayı sunduk.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Akut miyokard enfarktüsünde medikal tedavi: olgu sunumu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2015) Afşin, Abdulmecit; Yağmur, Jülide; Cansel, Mehmet
    Akut ST elevasyonlu miyokard enfarktüsü kardiyak nedenli mortalitenin ve morbiditenin en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. 80 yaşında kadın hasta göğüs ağrısı ile acil servisimize sevk edilmişti. Akut ST elevasyonlu inferior ve sağ miyokard enfarktüsü tanısıyla hasta primer şartlarda koroner anjiografiye alındı. Sağ koroner arterde yoğun ve uzun trombüs vardı. Bu nedenle hastaya perkütan koroner girişim düşünülmedi. Rutin antiagregan ve antikoagülan tedaviye bir glikoprotein IIb/IIIa reseptör blokeri olan tirofiban eklendi. 2 gün sonra yapılan kontrol koroner anjiografide rezidü trombüs ve lezyon izlenmedi. Mekanik reperfüzyona gereksinim olmadan, başarılı bir şekilde farmakolojik tedavi ile koroner reperfüzyon sağlandı. Hasta komplikasyonsuz bir şekilde medikal tedavisi düzenlenerek taburcu edildi. İnvaziv girişim yapmadan farmakolojik tedavi ile başarılı şekilde tedavi edilen bir olguyu sunmayı amaçladık.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Aort Kapak kalsifikasyonu: Koroner Anjiografi Yapılan Hastalarda Kardiyovasküler Risk Faktörlerinin ve Kemik Mineral Dansitesinin Değerlendirilmesi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Tekin, Gülaçan Özgün; Yağmur, Jülide; Kekilli, Ersoy; Yağmur, Cengiz; Uçkan, Ahmet; Aksoy, Yüksel; Turhan, Hasan; Yetkin, Ertan; Özdemir, Ramazan; Koşar, Feridun
    Aort kapak kalsifikasyonu (AKK) yüksek kardiyovasküler risk insidansına sahip görünmekte olup, aterosklerozun bir sonucu olarak kabul edilebilir. Düşük kemik mineral dansitesi ve artmış aort kalsifikasyon prevalensi arasındaki ilişki esas olarak toplum tabanlı çalışmalarda yaşlı bayanlarda gösterilmiştir. Ancak bazı çalışmalar kemik mineral dansitesi ile aort kalsifikasyonu arasında ilişki olmadığını bildirmiştir. Bu yüzden. biz koroner angiografi yapılan hastalarda AKK’nu değerlendirmeyi ve AKK olan ve olmayan hastaların kardiyovasküler risk faktörlerini ve kemik mineral dansitelerini karşılaştırmayı amaçladık. Materyal ve metod: Çalışma populasyonu koroner angiografi yapılan 585 ardışık hasta (372 erkek, 213 kadın, ortalama yaş=59±10 yıl) içeriyordu. Bütün hastalara transtorasik ekokardiyografik inceleme yapıldı. AKK bir yada daha fazla küspis üzerinde birden fazla parlak yoğun ekoların izlenmesi ve tutulan küspisin azalmış hareketi olarak tanımlandı. Bütün hastalar dual energy x-ray absorpsiyometri (DEXA) yöntemi ile kemik mineral dansitesi (T scor) ölçümü için Nükleer Tıp bölümüne yönlendirildi. Tüm hastalarda yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, hipertansiyon, diyabetes mellitus, koroner arter hastalığı, hiperkolesterolemi ve sigara içiciliği kaydedildi. Bulgular: Çalışmamızda AKK prevalensı %27 (160/585) bulundu. Her iki grup arasında diyabetes mellitus, hiperkolesterolemi ve sigara içiciliği yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05 hepsi için). Yaş ve hipertansiyon AKK için bağımsız risk faktörü olmasına karşılık vücut kitle indeksi AKK için bağımsız ve negatif risk faktörü olarak saptandı. AKK ile ilişkili bulunmasada AKK olan grupta koroner arter hastalığı anlamlı oranda yüksek saptandı. Ne T skoru, ne de yaş ve cinsiyete uyarlanmış T skoru AKK ile ilişkili bulunmadı. Sonuç: Biz bu çalışmada yaş, hipertansiyon ve vücut kitle indeksi ile AKK arasında bağımsız ilişki olduğunu gösterdik. Kemik mineral dansite ölçümünde yaş-cinsiyet uyarlanmış T skoru AKK ile ilişkisiz bulundu. Her ne kadar çalışmamızda koroner arter hastalığı ile AKK arasında ilişki olmadığı gösterilmiş olsada bu konunun aydınlanması için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Aortic valve calcification: Assessment of cardiovascular risk factors and bone mineral density in patients undergoing coronary angiography
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Özgün Tekin, Gülaçan; Yağmur, Jülide; Kekilli, Ersoy; Yağmur, Cengiz; Uçkan, Ahmet; Aksoy, Yüksel; Turhan, Hasan; Yetkin, Ertan; Özdemir, Ramazan; Koşar, Feridun
    Öz: ÖZET: Amaç: Aort kapak kalsifikasyonu (AKK) yüksek kardiyovasküler risk insidansına sahip görünmekte olup, aterosklerozun bir sonucu olarak kabul edilebilir. Düşük kemik mineral dansitesi ve artmış aort kalsifikasyon prevalensi arasındaki ilişki esas olarak toplum tabanlı çalışmalarda yaşlı bayanlarda gösterilmiştir. Ancak bazı çalışmalar kemik mineral dansitesi ile aort kalsifikasyonu arasında ilişki olmadığını bildirmiştir. Bu yüzden. biz koroner angiografi yapılan hastalarda AKK’nu değerlendirmeyi ve AKK olan ve olmayan hastaların kardiyovasküler risk faktörlerini ve kemik mineral dansitelerini karşılaştırmayı amaçladık. Materyal ve metod: Çalışma populasyonu koroner angiografi yapılan 585 ardışık hasta (372 erkek, 213 kadın, ortalama yaş=59±10 yıl) içeriyordu. Bütün hastalara transtorasik ekokardiyografik inceleme yapıldı. AKK bir yada daha fazla küspis üzerinde birden fazla parlak yoğun ekoların izlenmesi ve tutulan küspisin azalmış hareketi olarak tanımlandı. Bütün hastalar dual energy x-ray absorpsiyometri (DEXA) yöntemi ile kemik mineral dansitesi (T scor) ölçümü için Nükleer Tıp bölümüne yönlendirildi. Tüm hastalarda yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, hipertansiyon, diyabetes mellitus, koroner arter hastalığı, hiperkolesterolemi ve sigara içiciliği kaydedildi. Bulgular: Çalışmamızda AKK prevalensı %27 (160/585) bulundu. Her iki grup arasında diyabetes mellitus, hiperkolesterolemi ve sigara içiciliği yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05 hepsi için). Yaş ve hipertansiyon AKK için bağımsız risk faktörü olmasına karşılık vücut kitle indeksi AKK için bağımsız ve negatif risk faktörü olarak saptandı. AKK ile ilişkili bulunmasada AKK olan grupta koroner arter hastalığı anlamlı oranda yüksek saptandı. Ne T skoru, ne de yaş ve cinsiyete uyarlanmış T skoru AKK ile ilişkili bulunmadı. Sonuç: Biz bu çalışmada yaş, hipertansiyon ve vücut kitle indeksi ile AKK arasında bağımsız ilişki olduğunu gösterdik. Kemik mineral dansite ölçümünde yaş-cinsiyet uyarlanmış T skoru AKK ile ilişkisiz bulundu. Her ne kadar çalışmamızda koroner arter hastalığı ile AKK arasında ilişki olmadığı gösterilmiş olsada bu konunun aydınlanması için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Assessment of myocardial changes in athletes with native T1 mapping and cardiac functional evaluation using 3 T MRI
    (The International Journal of Cardiovascular Imaging, 2016) Görmeli, Cemile Ayşe; Görmeli, Gökay; Yağmur, Jülide; Özdemir, Zeynep; Kahraman, Ayşegül; Çolak, Cemil; Özdemir, Ramazan
    Intensive physical exercise leads to increases in left ventricular muscle mass and wall thickness. Cardiac magnetic resonance imaging allows the assessment of functional and morphological changes in an athlete’s heart. In addition, a native T1 mapping technique has been suggested as a non-contrast method to detect myocardial fibrosis. The aim of this study was to show the correlation between athletes’ cardiac modifications and myocardial fibrosis with a native T1 mapping technique. A total of 41 healthy non-athletic control subjects and 46 athletes underwent CMR imaging. After the functional and morphological assessments, native T1 mapping was performed in all subjects using 3.0 T magnetic resonance imaging. Most of the CMR findings were significantly higher in athletes who had C5 years of sports activity when compared with non-athletic controls and athletes who had \5 years of sports activity. Significantly higher results were shown in native T1 values in athletes who had \5 years of sports activity, but there were no significant differences in the left ventricular end-diastolic volume, left ventricular end-diastolic mass, or interventricular septal wall thickness between non-athletic controls and athleteswho had \5 years of sports activity. The native T1 mapping technique has the potential to discriminate myocardial fibrotic changes in athletes when compared to a normal myocardium. The T1 mapping method might be a feasible technique to evaluate athletes because it does not involve contrast, is non-invasive and allows for easy evaluation of myocardial remodeling.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Assessment of myocardial changes in athletes with native T1 mapping and cardiac functional evaluation using 3 T MRI
    (The International Journal of Cardiovascular Imaging, 2016) Görmeli, Cemile Ayşe; Görmeli, Gökhan; Yağmur, Jülide; Özdemir, Zeynep Maraş; Kahraman, Ayşegül Sağır; Çolak, Cemil; Özdemir, Ramazan
    Abstract Intensive physical exercise leads to increases in left ventricular muscle mass and wall thickness. Cardiac magnetic resonance imaging allows the assessment of functional and morphological changes in an athlete’s heart. In addition, a native T1 mapping technique has been suggested as a non-contrast method to detect myocardial fibrosis. The aim of this study was to show the correlation between athletes’ cardiac modifications and myocardial fibrosis with a native T1 mapping technique. A total of 41 healthy non-athletic control subjects and 46 athletes underwent CMR imaging. After the functional and morphological assessments, native T1 mapping was performed in all subjects using 3.0 T magnetic resonance imaging. Most of the CMR findings were significantly higher in athletes who had C5 years of sports activity when compared with non-athletic controls and athletes who had \5 years of sports activity. Significantly higher results were shown in native T1 values in athletes who had \5 years of sports activity, but there were no significant differences in the left ventricular end-diastolic volume, left ventricular end-diastolic mass, or interventricular septal wall thickness between non-athletic controls and athletes who had \5 years of sports activity. The native T1 mapping technique has the potential to discriminate myocardial fibrotic changes in athletes when compared to a normal myocardium. The T1 mapping method might be a feasible technique to evaluate athletes because it does not involve contrast, is non-invasive and allows for easy evaluation of myocardial remodeling.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Atriyal Septal Defekti Kapatma Sonrası Sağ Atriyumda Trombüs: Nadir Bir Vaka
    (2017) Afşin, Abdulmecit; Yağmur, Jülide
    Öz: Atriyal septal defekt cerrahi girişim gerektiren en sık konjenital kardiyak anomalilerdendir. Atriyal septal defektin primer sütürasyonu son-rası sağ atriyumda trombüs nadir görülmektedir. Sağ atriyal trombüslerin yaklaşık %30-40’ı ölüme neden olabilmektedir. Pulmoner em-boli ile komplike olmayan sağ atriyal trombüsün tedavisinde medikal ve cerrahi tedavi yer almaktadır. Biz bu yazıda atriyal septal defekt cerrahisi sonrası sütür hattından köken alan sağ atriyal trombüs olgusunu sunmayı amaçladık.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Çeşitli Çekirdek Fonksiyonları ile Oluşturulan Destek Vektör Makinesi Modellerinin Performanslarının İncelenmesi: Bir Klinik Uygulama
    (2017) Güldoğan, Emek; Arslan, Ahmet Kadir; Yağmur, Jülide
    Amaç: Bu araştırmanın birincil amacı; çeşitli çekirdek fonksiyonları ile oluşturulan destek vektör makinesi modellerinin, Akut Koroner Sendromlu hastalarda diabetes mellitusu sınıflandırma performanslarının incelenmesi ve karşılaştırılmasıdır. Bu araştırmanın ikincil amacı ise, destek vektör makinesi modeli oluşturulurken kullanılan çeşitli çekirdek fonksiyonlarının parametrelerinin optimize edilerek en iyi sınıflandırma perfo rmansını elde etmeye çalışmaktır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada incelenen veriler, İnönü Üniversitesi T urgut Özal Tıp Merkezi Kardiyoloji Anabilim Dalı için geliştirilen veritabanından geriye yönelik (retrospektif) olarak seçilmiştir. Çalışmadaki söz konusu veriler Akut Koroner Sendromlu hastalarda tip 2 diabetes mellitus ile değişik demografik ve klinik değişkenleri içermektedir. Akut Koroner Sendromlu hastalarda tip 2 diabetes mellitus'un sınıflandırılması için Destek Vektör Makinesi modelleri kullanılmıştır. İlgili modeller, ANOVA radyal tabanlı fonksiyon, bessel, doğrusal, Gaussian radyal tabanlı fonksiyon, laplace, polinomiyal ve sigmoid çekirdekleri ile oluşturulmuştur. Bulgular: Laplace çekirdek fonksiyonu ile oluşturulan en iyi sınıflama performansına sahip destek vektör makinesi modeline ilişkin doğr uluk, ROC eğrisi altında kalan alan, duyarlılık ve özgüllük [seçicilik] ölçütleri ile % 95 güven aralığı değerleri sırasıyla; 0.9804 (0.9716 - 0.987), 0.9332 (0.9096 - 0.9567), 0.9999 (0.9791 - 1.000) ve 0.9776 (0.9675 - 0.9852) olarak elde edilmiştir. Sonuç: İncelenen değişik çekirdek fonksiyonları ile oluşturulan modeller arasında söz konusu performans ölçütleri dikkate alındığında, en iyi sınıflama performansı laplace Destek Vektör Makinesi modelinden elde edilmiştir. İlerleyen çalışmalarda, farklı klinik verilerde değişik çekirdek fonksiyonlu Destek Vektör Makinesi modelleri ile diğer makine öğrenmesi ya da veri madenciliği algoritmalarının kullanılması hastalıkların sınıflandırma başarısını artırabilecektir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Destek vektör makinesi modelleri ile miyokard infarktüsün sınıflandırılması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2015) Güldoğan, Emek; Yağmur, Jülide; Yoloğlu, Saim; Asyalı, Musa Hakan; Çolak, Cemil
    Amaç: Destek vektör makinesi (DVM), pozitif ve negatif örnekleri bilinen bir uzayı ikiye ayıran en iyi hiper-düzlemi bulmaya çalışan sınıflandırma yöntemlerinden biridir. Bu çalışmada, Miyokard İnfarktüsün (Mİ) DVM modelleri ile sınıflandırılması amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntemler: Sınıflandırmada kullanılacak Mİ verileri, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji anabilim dalı için oluşturulan veritabanından rastgele alınan 184 bireye ilişkin bilgileri içermektedir. Tahmin edilen DVM’ler, DVM-Doğrusal ve DVM-Radyal Tabanlı kernel fonksiyonlarından oluşturulan modellerdir. Bulgular: Çalışmada incelenen grubun 90’ı (%48.9) Mİ hastası iken, 94’ü (%51.1) Mİ hastası değildi. Mİ’nin doğru sınıflama başarısı, DVM-Doğrusal modeli için %83.70 ve DVM-Radyal Tabanlı modeli için %90.76 olarak elde edilmiştir. Sonuç: Bu araştırmada Mİ’nin sınıflanmasında radyal tabanlı DVM modelinin, doğrusal DVM modelinden daha iyi sınıflama performansı gösterdiği belirlenmiştir. Farklı kernel tipi fonksiyonlara dayalı DVM modellerinin kullanımı, hastalıkların sınıflama performansını artırılabilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Development of web-based software for acute coronary syndrome and a medical data mining application
    (2017) Yağmur, Jülide; Güldoğan, Emek
    Aim: Medical data mining is based on data mining methods and related intelligent methods (e.g., granular computing, neural networks and soft computing) used in medicine. In this research, it was aimed to develop a web-based software and to implement medical data mining on the records of the patients with acute coronary syndrome.Materials and Methods: The data in this study included retrospective observations recorded in the database from the webbased software developed for Cardiology Department, Turgut Özal Medical Center, Inonu University. PHP (Personal Home Page) programming language and MySQL Database Management System were employed for the development of the web-based software system. Laplace Support Vector Machines (LSVM) was constructed to predict absence or presence of diabetes mellitus in patients with acute coronary syndrome.Results: A web based software performing data entry, query, delete, update, etc. was developed. As a result of medical data mining application, the accuracy and area under ROC curve with 95% CI were obtained as; 0.9804 (0.9716 - 0.987) and 0.9332 (0.9096 -0.9567), respectively.Conclusion: The developed web-based software created a very important infrastructure for implementing medical data mining applications. It was determined that the LSVM model produced very good predictive results to estimate absence or presence of diabetes mellitus in patients with acute coronary syndrome.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Elevated monocyte to high-density lipoprotein cholesterol ratio and endothelial dysfunction inbehcet disease
    (SAGE PUBLICATIONS INC, 2455 TELLER RD, THOUSAND OAKS, CA 91320 USA, 2018) Açıkgöz, Nusret; Kurtoğlu, Ertuğrul; Yağmur, Jülide; Kapıcıoğlu, Yelda; Cansel, Mehmet; Ermiş, Necip
    Behcet disease (BD) is a multisystemic disorder characterized by endothelial dysfunction and inflammation. Monocyte to high-density lipoprotein cholesterol ratio (MHR) is a recently emerged indicator of inflammation and oxidative stress. Sixty patients with BD and 50 control individuals were included to investigate the relationship between MHR and endothelial dysfunction. Endothelial function was assessed by flow- and nitroglycerin-mediated dilatation technique (FMD and NMD, respectively). Serum high-sensitivity C-reactive protein (hsCRP) levels were measured in all study participants. The MHR and hsCRP levels were significantly higher in patients with active BD than in controls. Brachial artery FMD was significantly lower in patients with active BD than in controls. Brachial artery NMD was similar between groups. There was a strong inverse correlation between MHR and FMD and a strong positive correlation between MHR and serum hsCRP levels. Thus, elevated MHR may be a useful marker reflecting impaired endothelial function and systemic inflammation in patients with BD.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The evaluation of non ischemic dilated cardiomyopathy with T1 mapping and ECV methods using 3T cardiac MRI
    (La radiologia medica, 2016) Görmeli, Cemile Ayşe; Özdemir, Zeynep; Kahraman, Ayşegül; Yağmur, Jülide; Özdemir, Ramazan; Çolak, Cemil
    Abstract Purpose The aim of this study was to examine the correlation between ventricular function and the extracellular volume fraction (ECV) in patients with non-ischemic dilated cardiomyopathy (NIDCM) using 3.0 T magnetic resonance imaging (MRI). We also hypothesized that native T1 and ECV values would be increased in patients with NIDCM, independent of the left ventricular ejection fraction (LVEF). The findings of our study could lead to further studies of the follow-up protocols. Materials and methods In total, 53 consecutive dilated cardiomyopathy patients who had undergone cardiac MRI were functionally evaluated and underwent tissue characterization. Results The mean native T1 value was 1235 ± 10 ms, and the mean ECV value was 35.4 ± 2.7% in the myocardia. The LVEF values ranged from 29 to 44%. No significant correlations were observed between functional analysis measurements and native T1 or ECV values. Conclusions Our results showed that myocardial fibrosis is unrelated to cardiac functional findings in NIDCM patients. Therefore, we propose that these patients should be evaluated using MRI and tissue characterization techniques, in addition to cardiac functional analysis.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Incidence and clinical presentation of portal vein thrombosis in cirrhotic patients
    (La radiologia medica, 2016) Görmeli, Cemile Ayşe; Özdemir, Zeynep Maraş; Kahraman, Ayşegül Sağır; Yağmur, Jülide; Özdemir, Ramazan; Çolak, Cemil
    Purpose The aim of this study was to examine the correlation between ventricular function and the extracellular volume fraction (ECV) in patients with non-ischemic dilated cardiomyopathy (NIDCM) using 3.0 T magnetic resonance imaging (MRI). We also hypothesized that native T1 and ECV values would be increased in patients with NIDCM, independent of the left ventricular ejection fraction (LVEF). The findings of our study could lead to further studies of the follow-up protocols.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Incidentally Detected Myocardial Cleft: Cardiac Computed Tomography and Magnetic Resonance Imaging Findings
    (2016) Görmeli, Ayşe Cemile; Yağmur, Jülide; Özdemir Maraş, Zeynep; Kahraman Sağır, Ayşegül; Kahraman, Bayram; Özdemir, Ramazan
    Abstract: Myocardial clefts are congenital anomalies, usually localized in the basal inferior wall of the left ventricle and mid-apical segments of the interventricular septum. The patients with genetic mutations related to hypertrophic cardiomyopathy showed significant elevation in the incidence of myocardial cleft. Also there is a significant correlation between the myocardial clefts and the carriers of hypertrophic cardiomyopathy gene mutations without clinical signs. Magnetic resonance imaging allows us to diagnose the myocardial clefts of the healthy individuals as well as the patients and closely follow up for clinical hypertrophic cardiomyopathy. Here we present the cardiac computed tomography and magnetic resonance imaging findings of a case with myocardial cleft
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    A kidney transplant centers Initial experiences in eastern Turkey
    (Transplantation Proceedings, 2012) Pişkin, Turgut; Ünal, Bülent; Koz, Süleyman; Ulutaş, Oğuz; Yağmur, Jülide; Kayhan, Başak; Taşkapan, Hülya; Şahin, İdris; Baysal, Tamer
    Objectives. Kidney transplantation is the best treatment method associated with improved quality of life and better survival for patients with end-stage renal disease. We started performing kidney transplantations in November 2010. We have performed 19 kidney transplantations so far. Fourteen of these were from living donors and five from deceased donors. Here, we present our initial experiences with 14 kidney transplant recipients from living donor kidney transplantations. Materials and methods. All recipients and their donors underwent detailed clinical history and examination. Recipients and their donors were followed in the transplant clinic during hospitalization. Results. The male-to-female ratio was 11:3 in recipients. The mean age of recipients was 27.8 years (range 4 –58 years). The number of the related, emotionally related, and unrelated transplantations were 9, 3, 2, respectively. The mean warm ischemic time was 95.7 seconds (range 52–168 seconds). Urine output started immediately after vascular anastomosis in all. The mean time of discharge from hospital was postoperative day 8 (range 4 –18 days). The mean flow up was 125 days (range 18 –210 days). Graft survival was 100% in this period, but one patient died from sepsis after 56 days. No kidney was lost from rejection, technical causes, infection, or recurrent disease. Conclusion. If transplant centers are as equipped and experienced as ours, kidney transplant programs should be started immediately so that they can reduce the number of the patients in waiting list for kidney transplantation.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kompanse ve dekompanse kalp yetersizliği olan hastaların sol ventrikül hacim ve işlevlerinin gerçek zamanlı üçboyutlu ekokardiyografi ile değerlendirilmesi
    (Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi, 2012) Aktürk, Erdal; Kurtoğlu, Ertuğrul; Ermiş, Necip; Yağmur, Jülide; Açıkgöz, Nusret; Karakuş, Yasin; Pekdemir, Hasan; Özdemir, Ramazan
    Öz: Amaç: Çalışmamızda, ikiboyutlu ekokardiyografi (2BE) parametreleri benzer olmasına karşın, kompanse kalp yetersizlikli (KY) hastaların bir bölümünün akut dekompansasyon bulguları ile başvurmasının nedenlerini araştırmak amacıyla, bu hastalar gerçek zamanlı üçboyutlu ekokardiyografi (3BE) ile değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmaya dekompanse KY ile izleme alınan 36 hasta (24 erkek, 12 kadın; ort. yaş 65.8±10.4 yıl) ve kompanse KY ile izlenen 30 hasta (21 erkek, 9 kadın; ort. yaş 63.2±11.5 yıl) alındı. Çalışmaya alınan tüm hastaların pro-beyin natriüretik peptid (proBNP) seviyeleri, böbrek fonksiyon testleri, elektrolitleri, tam kan sayımı için kanları alındı ve ayrıntılı 2BE incelemesi yapılıp 3BE kayıtları alındı. Bulgular: Kalp hızı ve kan üre azotu dekompanse KY olan grupta daha fazla idi (sırasıyla, 95.8±21.4 ve 81.2±14.9, p=0.002; 28.3±15.7 mg/dl ve 18±6.8 mg/dl, p=0.001). ProBNP ve NYHA sınıfı dekompanse KY olan grupta anlamlı derecede yüksekti [sırasıyla, 4925 pg/ml (2199-8711) ve 330 pg/ml (197-756), p<0.0001; 2.3±0.6 ve 1.2±0.4, p<0.0001]. 2BE değişkenleri her iki grupta benzer olmasına karşın, 3BE ile değerlendirmede, ejeksiyon fraksiyonu dekompanse KY olan grupta daha düşük iken, sol ventrikül diyastol sonu ve sistol sonu volümleri aynı grupta anlamlı derecede daha yüksekti (sırasıyla, %26.3±3.8 ve %30.3±4.0; 205.6±55.5 ml ve 145.0±33.7 ml; 178.4±55.6 ml ve 115.7±32.5 ml, hepsinde p<0.0001), atım volüm ise kompanse KY olan grupta yüksekti (52.0±15.5 ml ve 62±12 ml, p=0.005). Sonuç: KY olan hastaların 3BE yöntemi ile değerlendirilmesinde sol ventrikül hacim ve işlevleri hakkında daha güvenilir bilgiler alabileceğimizi düşünmekteyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Mean platelet volume in patients with idiopathic and ischemic cardiomyopathy (Authors Reply)
    (Anadolu Kardiyoloji Dergisi, 2013) Açıkgöz, Nusret; Ermiş, Necip; Yağmur, Jülide; Cansel, Mehmet; Ataş, Halil; Pekdemir, Hasan; Özdemir, Ramazan
    Mean platelet volume in patients with idiopathic and ischemic cardiomyopathy (Author`s Reply)
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Medical Therapy in Acute Myocardial Infarction: A Case Report
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2015) Afşin, Abdulmecit; Yağmur, Jülide; Cansel, Mehmet
    Öz: Akut ST elevasyonlu miyokard enfarktüsü kardiyak nedenli mortalitenin ve morbiditenin en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. 80 yaşında kadın hasta göğüs ağrısı ile acil servisimize sevk edilmişti. Akut ST elevasyonlu inferior ve sağ miyokard enfarktüsü tanısıyla hasta primer şartlarda koroner anjiografiye alındı. Sağ koroner arterde yoğun ve uzun trombüs vardı. Bu nedenle hastaya perkütan koroner girişim düşünülmedi. Rutin antiagregan ve antikoagülan tedaviye bir glikoprotein IIb/IIIa reseptör blokeri olan tirofiban eklendi. 2 gün sonra yapılan kontrol koroner anjiografide rezidü trombüs ve lezyon izlenmedi. Mekanik reperfüzyona gereksinim olmadan, başarılı bir şekilde farmakolojik tedavi ile koroner reperfüzyon sağlandı. Hasta komplikasyonsuz bir şekilde medikal tedavisi düzenlenerek taburcu edildi. İnvaziv girişim yapmadan farmakolojik tedavi ile başarılı şekilde tedavi edilen bir olguyu sunmayı amaçladık. Başlık (İngilizce): Akut Miyokard Enfarktüsünde Medikal Tedavi: Olgu Sunumu Öz (İngilizce): Acute ST elevation myocardial infarction is among the most important causes of cardiac mortality and morbidity. An 80-year-old female patient was referred to our emergency department with chest pain. The patient, who had been diagnosed with ST elevation inferior and right myocardial infarction, received coronary angiography under primary conditions. There was an intense and long thrombus in the right coronary artery. Therefore, the patient was not considered for percutaneous coronary intervention. Glycoprotein IIb/IIIa receptor blockers and tirofiban were added to antiaggregant and anticoagulant therapy. 2 days later, control coronary angiography did not show any signs of residual thrombus and lesions. Coronary reperfusion was achieved successfully with pharmacological treatment without the requirement of mechanical reperfusion. The patient was discharged without complications with further instructions to regulate the medical treatment. In this paper, we aim to present a case which we successfully treated through pharmacological treatment without the need for an invasive intervention.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Mitral Anulus Kalsifikasyonu Olan Hastalarda P Dalga ve QT Parametrelerinin Normal Bireylerle Karşılaştırılması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Taşolar, Hakan; Cansel, Mehmet; Yağmur, Jülide; Baktır, Ahmet Oğuz; Ermiş, Necip; Açıkgöz, Nusret; Karakuş, Yasin; Bayramoğlu, Adil
    Mitral anulus kalsifikasyonu, mitral kapağın fibröz iskeletinin kronik dejeneratif inflamatuvar olmayan kalsifikasyonudur. Biz çalışmamızda MAK’lı hastalarda atriyal ve ventriküler aritmi riski açısından P dalga ve QT parametrelerini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya ekokardiyografik olarak MAK tanısı konan 42 hasta ve yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş 30 sağlıklı birey alındı. MAK olan hastalarda p dalga dispersiyonu (Pd), düzeltilmiş QT (QTc) ve QTc dispersiyonu (QTcd) bakıldı. Bulgular: En uzun p dalga süresi (Pmax) (110,7±80,3 karşı 72.0±20,1, p<0,05) ve Pd’u (63,8±83,4 karşı 27,3±20,7, p<0,005) hasta grubunda kontrol grubundan daha uzundu. QT aralığı, QTc aralığı, QT dispersiyonu (QTd) ve QTcd açısından hasta ve kontrol grubunda istatistiki olarak fark yoktu. Hasta ve kontrol grubunda koroner arter hastalığı risk faktörleri ile Pd arasında tek değişkenli varyans analizi yapıldığında; Pd fazlalığına diyabetes mellitus (p<0,005, testin gücü=0,894) ve koroner arter hastalığı mevcudiyetinin (p<0,0001, testin gücü=1,000) belirgin etkili olduğu gözlendi. Sol atriyum çapı hasta grubunda daha fazlaydı (4,4±0,7 karşı 3,7±0,6 p<0,001). Sol atriyum boyutuyla Pmax ve Pd arasında belirgin pozitif korelasyon saptandı. Sonuç: Artmış Pmax ve Pd parametreleri MAK olan hastalarda atriyal aritmi ve atriyal fibrilasyon (AF) sıklığındaki artışın bir ön belirteci olabilir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim