Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Bitirme Projeleri
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Reanimasyon yoğun bakım hemşirelerinin el hijyeni ile ilgili bilgi, düşünce ve uygulamaları(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Şahin, GökhanAraştırma Haziran 2013 - Ağustos 2014 tarihleri arasında Malatya Devlet Hastanesi Reanimasyon Yoğun Bakımları’nda yürütüldü. Araştırmanın evrenini bu yoğun bakımlarda çalışan toplam 50 hemşire oluşturdu. Herhangi bir örnekleme yöntemine gidilmedi ve hemşirelerin tamamına ulaşılmaya çalışıldı. Araştırmanın örneklemini araştırmaya katılmaya gönüllü 50 hemşire oluşturdu. Veriler “Hemşire Tanıtım Formu” ve ‘’El Hijyeni Anketi” kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Elde edilen verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler (sayı, yüzde, ortalama, standart sapma) kullanıldı. Araştırmaya katılan hemşirelerin %98’i hastanın vücut sekresyonlarına temas varsa mutlaka ellerin yıkanması ve bir hastadan diğerine geçerken eldiven değiştirilmesi gerektiğini, % 6’sı eldiven kullanılan bir işlem sonucunda el yıkamaya gerek olmadığını ve %2’si el yıkama konusunda hazırlanan posterlere birebir uymanın gereksiz olduğunu düşünüyordu. Hemşirelerin %40’ının ellerini yıkarken sıvı sabun kullandığı, %82’sinin sabunla köpürtüp 20-30 saniye ovaladıktan sonra yıkayıp kuruladığı, %100’ünün tek kullanımlık peçete ile kuruladığı, %58’inin alkol bazlı antiseptik solüsyonları üretici firmanın önerdiği miktarda alıp kuruyuncaya kadar ovaladığı saptandı.Öğe Genel cerrahi hastalarında ameliyat sonrası konstipasyon riskinin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Tursun, NalanBu araştırma, genel cerrahi hastalarında ameliyat sonrası konstipasyon riskinin değerlendirilmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırma, Elazığ Kovancılar Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Servisi’nde, Mart 2013 – Ağustos 2014 tarihleri arasında yapıldı. Araştırmanın evrenini sözü edilen serviste ameliyat olan tüm yetişkin hastalar oluşturdu. Örneklemi ise bu hastalar arasından olasılıksız rastlantısal örnekleme yöntemi ile seçilen, iletişim kurulabilen ve araştırmaya katılmaya gönüllü 90 hasta oluşturdu. Veriler Hasta Tanıtım Formu ve Konstipasyon Risk Değerlendirme Ölçeği aracılığıyla yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak toplandı. Veriler; sayı, yüzde, ortalama standart sapma, Kruskal-Wallis varyans analizi ve bağımsız gruplarda t testi kullanılarak analiz edildi. Araştırmaya katılan hastaların %56.7’si konstipasyon gelişimi açısından orta risk grubundaydı. Araştırmada hastaların Konstipasyon Risk Değerlendirme Ölçeği puan ortalamasının 12.98 ± 4.84 olduğu belirlendi. Konstipasyon riskinin 45-54 yaş arasında olan, cinsiyeti kadın olan, çalışmayan, beden kitle indeksine göre şişman sınıfında olan, apendektomi ameliyatı olan ve haftada sadece bir kez defekasyon yapan hastalarda istatistiksel olarak önemli düzeyde daha yüksek olduğu saptandı.Öğe İntoksikasyon nedeniyle hastaneye getirilen 1-6 yaş grubu çocukların ebeveynlerinin bilgi düzeylerinin belirlenmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Yılmaz, RıdvanBu çalışma intoksikasyon nedeniyle hastaneye getirilen 1-6 yaş grubu çocukların ebeveynlerinin bilgi düzeylerinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı türde yapılmıştır. Araştırma Şubat - Mayıs 2014 tarihleri arasında Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi ile Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastaneleri acil servislerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi ile Diyarbakır Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanelerine intoksikasyon nedeniyle acile getirilen 1-6 yaş grubu çocukların ebeveynleri alınmıştır. Örneklem grubunu ise % 95 güven aralığı ve 0.05 yanılgı düzeyi kriterlerine göre güç analizi ile belirlenen 267 ebeveyn oluşturmuştur. Veriler anket formu ile hafta içi ve hafta sonu mesai saatlerinde araştırmacı tarafından hastane ortamında ebeveynler ile yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Araştırmaya alınan ebeveynlerin çocuklarının %52.1’inin erkek çocuk, %46.7’sının kız çocuğu olduğu, çocukların % 97.8’inin oral yoldan zehirlendiği tespit edilmiştir. Buna göre araştırma kapsamına alınan ebeveynlerin % 95.5’inin zehirlenme hakkında ilk yardım bilgisinin olmadığı belirlendi. Bu sonuçlar doğrultusunda çocuklardaki zehirlenmeyi önlemek için ebeveynlerin zehirlenme hakkında ilk yardım konusunda bilgilendirilmesi gerektiği ve bunun da yaşam sürecini olumlu yönde etkileyeceği önerilmiştir.Öğe Acil serviste çalışan hemşirelerin mesleki riskleri ile ilgili tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Pamukçu, YeşimBu çalışma, acil serviste çalışan hemşirelerin mesleki riskleri ile ilgili tutum ve davranışlarının değerlendirilmesi amacı ile yapıldı. Araştırma evreni Çerkezköy İlçe Devlet Hastanesi Acil Servisinde ve Çorlu Devlet Hastanesi Acil Servisinde görev yapan ve daha önce acil serviste görev yapmış 92 hemşireden oluşmaktadır. Tanımlayıcı bir araştırma olarak planlanan çalışmanın verileri, Ağustos 2013-Mayıs 2014 tarihleri arasında toplandı. Hemşirelerin tamamının çalışmaya alınması planlandı. Veri toplama aşamasında; çalışanların tanımlayıcı özelliklerine ilişkin 14, mesleki risk faktörlerine ilişkin 10, bilgilerine ve tutumlarına yönelik 7 sorunun yer aldığı 31 soruluk anket formu kullanılmıştır. Verilerin istatistikleri için frekans, sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, ki kare testi ve Fisher's Exact testi kullanıldı. Araştırmaya katılan acil servis hemşirelerinin %40'ının lisans mezunu olduğu, %48.8'inin 24 saat çalıştığı saptanmıştır. Acil servis hemşirelerinin ayakta çalışmalarının etkileri incelendiğinde en fazla %75.3'ünün bel ve baş ağrılarından, %68.2’sinin yorgunluktan etkilendiği saptanmıştır. Çalışırken kullandıkları koruyucu yöntemler incelendiğinde %81.2'sinin eldiven, %63.5'inin maske kullandığı, %74.1'inin korunma amaçlı önlem aldığı, %90.6'sının ise sözel şiddette maruz kaldığı görülmektedir. Hemşirelerinin karşılaştıkları mesleki riskler ile tanımlayıcı özelliklerin karşılaştırılmasında; eğitim düzeyi ile enjektör batması ve fiziksel rahatsızlıklar, yaş ile ÜSYE, çocuk durumu ile hemoglobin düşüklüğünü risk olarak görme arasında istatistiksel olarak önemli fark bulundu (p<0.05). Hemşirelerinin tutum ve davranışlarının eğitim düzeyi ve mesleki yıllar ile karşılaştırılmasında eğitim düzeyi ile koruyucu araç kullanımı, tetanos aşısı ile mesleki yıllar aradaki fark istatistiksel olarak önemli olduğu saptandı (p<0.05). Sonuç olarak; acil serviste çalışan hemşireler çalışma ortamlarında bulaşıcı hastalıklar, bel ve baş ağrıları ve enjektör batması gibi mesleki riskler ile karşılaşmaktadır. Bu riskler sağlığı olumsuz etkilemektedir. Mesleki risklerden etkilenmemek için sağlık personeline kişisel koruyucu kullanımının önemi belirtilmelidir. Hizmet içi kurslarla da eğitim seviyesi arttırılmalıdır.Öğe Kronik hastalığı olan çocuğa sahip ailelerin bakım verme yükünün incelenmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Ağkaya Alahan, NesrinBu araştırma, kronik hastalığı olan çocuğa sahip ailelerin bakım verme yükü ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini Turgut Özal Tıp Merkezi 15 Kasım 2013- 2 Ocak 2014 tarihleri arasında pediatri servisinde kronik hastalık tanısı ile yatan çocuğa sahip 500 aile; araştırmanın örneklemini ise evreni bilinen örneklem hesaplamasına göre minimal örneklem büyüklüğü olan 217 aile oluşturdu. Veriler Aile Bilgi Formu ve Zarit Bakım Yükü Ölçeği kullanılarak yapıldı.Veriler Kasım 2013- Ocak 2014 tarihleri arasında araştırmacı tarafından anket yöntemiyle toplandı. Verilerin değerlendirilmesi yüzdelik dağılımlar, t testi, Kruskal-Wallis testleri ile yapıldı. Bakım veren bireylerin %55.9’ unun 32-49 yaş grubunda, %82.7’sinin kadın, %92.7’sinin evli, %33.6’sının ortaokul mezunu, %65.9’unun çekirdek ailede yaşadığı, %71.4’ünün ekonomik durumunun kötü olduğu bulundu. Bakım verenlerin %48.6’ sının aile içindeki rol ve sorumluluklarının etkilendiği, %29.1’nin sağlık giderlerini karşılamada güçlük yaşadığı tespit edildi. Bakım verme süresi arttıkça bakım verme yükü puan ortalamasının arttığı gözlendi. Bu araştırmada bakım verme yükü ölçeği puan ortalaması 30.58±13.09 olarak tespit edildi. Sonuç olarak; araştırmada sağlık giderlerini karşılamada güçlük yaşayanların, yaşı büyük olanların, eğitim durumu düşük olanların ve bakım hakkında bilgi sahibi olmayanların bakım yükü puan ortalamaları yüksek bulundu. Hemşirelerin ailelerin gereksinimleri doğrultusunda bilgilendirmeleri, ailelere profesyonel destek sağlamaları ve kendi bakımlarına yönelik düzenli olarak eğitim ve danışmanlık yapmaları önerilebilir.Öğe Siirt Kurtalan ilçesinde bulunan bir grup kadının kendi kendine meme muayenesi yapma konusundaki bilgilerinin belirlenmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Benli, SaadetBu çalışma, kadınların meme kanseri ve erken tanı uygulamaları konusundaki bilgi düzeylerinin belirlenmesi amacıyla planlanmıştır. Araştırma Mart 2013- Mayıs 2014 tarihleri arasında Siirt ili Kurtalan ilçesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma evrenini Türkiye şartlarına göre ergenlik çağından doğum çağında bulunan 15- 49 yaş arasındaki Siirt ili Kurtalan ilçesinde bulunan 3800 kadın oluşturmaktadır. Evreni bilinen minimum örneklem büyüklüğü 349 kadın olarak hesaplandı ve Kendi Kendine Meme Muayenesi (KMMM) ile ilgili olarak ankete cevap veren 349 kadına ulaşılmıştır. Kadınların meme kanserine ilişkin erken tanı davranışları incelendiğinde KKMM yapanların %17.5 olduğu, yapmayanların içerisinde % 81.3’ünün ise nasıl yapıldığını bilmediği saptanmıştır. Katılımcıların meme muayenesine ilişkin önem bilgileri araştırılmış ve %100’ü KMMM’nin önemli olduğunu bildikleri saptanmıştır. Ayrıca meme kanserine ilişkin kadınların %0.6’sının mamografi çektirdiği saptanmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda Siirt ili Kurtalan ilçesinde kadınların çoğunluğunun KKMM'ni düzenli olarak yapmadıkları, ancak düzenli olarak uygulamalarının yararlı olacağı, düzenli olarak uygulandığında meme kanserinin erken teşhisinde önemli aşamalar kaydedileceği değerlendirilmektedir.Öğe Doğumlardan sonra ilk 24 saatte bebek ve loğusa bakımında kültürel uygulamalar(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Cengizhan, Sıdıka ÖzlemBu çalışma doğumlardan sonra ilk 24 saatte bebek ve loğusa bakımındaki kültürel uygulamaları araştırmak, anne ve çocuk sağlığının gelişmesine katkı sağlamak amacıyla yapılmıştır. Araştırma 1 Nisan 2013- 30 Mayıs 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırma evrenini Şanlıurfa / Viransehir Devlet Hastanesinde doğum yapmış kadınlar oluşturmaktadır. Veriler Kadın-Doğum Servisinde doğum sonu takip edilmekte olan loğusalardan, araştırmacı tarafından haftanın her günün yüzyüze görüşülerek toplanmıştır. Örneklem grubu ise % 95 güven aralığı ve 0.05 yanılgı düzeyi kriterlerine göre güç analizi ile belirlenen 220 kadın oluşturmuştur. Veri kaybı olacağı düşüncesiyle 250 kadına anket formu uygulanmıştır. Araştırma kapsamına alınan kadınların %50.8’inin gebelik ve bebek bakımına ait bilgiyi sağlık personellerinden aldıkları, %80.3’ü doğum sonu hijyene önem verdiklerini ifade etmişlerdir. Kadınların %93.6’sının ise doğum sonu kültürel uygulamalar yaptıklarını belirtmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda kadınların bebek ve loğusa bakımı konusunda bilgilendirilmesi gerektiği ve bunun da yaşam sürecini olumlu yönde etkileyeceği önerilmiştir.Öğe Kadınların genital hijyen davranışlarının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Akpınar, SunaBu çalışmada kadınların genital hijyen davranışlarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu araştırmada Şırnak ili devlet hastanesi jinekoloji polikliniğe 15 Kasım – 30 Aralık 2013 tarihi arasında başvuran evli 169 kadına soru formu uygulanarak demografik özellikleri ve genital hijyen davranışları belirlenmiştir. Elde edilen veriler SPSS 16.00 istatistik programda Kruskal Wallis ve t-testi kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz sonucu elde edilen bulgulara göre çalışmaya katılan kadınların genital hijyen davranışlarının yaş, eğitim gibi demografik özelliklere göre farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Buna göre eğitim ve yaş ile hijyen davranışları arasında önemli bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Kadınların eğitim seviyeleri ile genital hijyen davranışları arasında aynı yönlü anlamlı bir ilişki bulunmakta olup, kadınların eğitim seviyesi arttıkça genital hijyene verilen önemin arttığı görülmektedir. Bunun yanı sıra kadınların yaşı ile genital hijyen davranışları arasında ters yönlü anlamlı bir ilişki bulunmakta olup kadınların yaşı arttıkça genital hijyene verilen önemin azaldığı görülmektedir. Kadınların çalışma durumu ve çocuk durumu ile hijyen davranışı alt boyutu arasında ise anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Bu sonuçlara dayanarak genital hijyen davranışlarındaki yanlış ve eksik tutumların giderilebilmesi için eğitim eksikliğinin önüne geçilmesi ve gerektiğinde genital hijyen konusunda kadınlara eğitim verilmesi önerisinde bulunulmuştur.Öğe Koroner arter bypass greft ameliyatı geçiren hastaların taburculuk sonrası öğrenim gereksinimleri(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Boyraz, ArzuBu çalışmanın amacı, tanımlayıcı bir metod ile Koroner Arter Bypass Greft (KABG) ameliyatı geçiren hastaların taburculuk sonrası öğrenim gereksinimlerini belirlemektir. Bu araştırma Haziran–Aralık 2013 tarihleri arasında ameliyat olan 18 yaş ve üzerinde olan 171 hasta ile yapılmıştır. Araştırmanın evreni; İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Kalp Damar Cerrahisi Kliniğinde KABG ameliyatı geçirmiş, taburculuğu planlanmış hastalardan oluşmaktadır. Örneklemi ise; yapılan güç analizinde; küçük etki büyüklüğünde (0.25), 0.95 evreni temsil etme gücüne sahip 276 KABG ameliyatı olan hastalardan oluşmuştur. Araştırma toplam 171 hasta ile tamamlanmıştır. Verilerin toplamasında araştırmacı tarafından oluşturulan Hasta Bilgi Formu (EK-1), Hasta Öğrenim Gereksinimleri Ölçeği ( (HÖGÖ) (EK-2) kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 17 paket programı ve verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, t-testi, tek yönlü varyans analizi, kruskal wallis varyans analizi, testleri kullanılmıştır. Hastaların öğrenim gereksinimleri toplam puan ortalaması 168.00±25.00, önemlilik düzeyi 3.66 olarak önemli olduğu bulundu. 30-42 yaş grubundaki hastaların öğrenim gereksinimleri puan ortalamaları ileri yaştaki hastalardan, bekar olan hastaların ise boşanmış hastalardan daha yüksekti ve aralarındaki fark önemliydi (sırası ile; p<0.05,p<0.001). Eşi tarafından bakım verilen hastalar, diğer bakım veren kişilerden, bakım verenin taburculuk sırasında eğitim alanların, almayanlara göre öğrenim gereksinimleri daha yüksek ve aradaki fark istatistiksel olarak önemlidir (sırası ile p<0.05, p<0.05 ) . Bu çalışmada KABG ameliyatı geçiren hastaların iyileşme döneminin büyük bir bölümünün evde olması nedeniyle taburculuk eğitimi önem kazanmıştır. Hemşire hastanın taburculuk öncesi ve sonrası öğrenim gereksinimlerini belirleyerek, hasta ve yakınlarına eğitim yaparak öğrenim gereksiniminlerini azaltabilir.Öğe Günübirlik cerrahi hastalarının cerrahi yöntem hakkındaki bilgi düzeyleri, ameliyat sonrasına ilişkin endişeleri ve hemşirelik bakımından memnuniyetlerinin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Bereket, DilekÇalışmamızda günübirlik cerrahi geçirecek hastaların bilgi düzeyleri, endişe düzeylerine ve hemşirelik bakımından memnuniyetlerine bakıldı. Çalışma Haziran 2013- Ocak 2014 tarihleri arasında Antakya Özel Göz Hastanesinde günübirlik cerrahi girişim geçirecek olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 138 hasta üzerinde tanımlayıcı olarak yapıldı. Çalışmaya katılan hastalara sosyo-demografik özelliklerini içeren Hasta Bilgi Formu, anksiyete düzeylerini belirlemek amacıyla Spielberger Durumluluk Anksiyete Ölçeği (SDAÖ), hemşirelik bakımından memnuniyetlerini belirlemek üzere Newcastle Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Ölçeği olmak üzere toplam 3 formdan oluşan anketler uygulanmıştır. Veriler, SPSS 21.0 paket programında Bağımsız Örneklem T testi, Mann Whitney U testi, ikiden fazla gruplu değişkenlerde Kruskal Wallis testi ve ölçekler arasındaki ilişkiyi görmek için Pearson Korelasyon testi uygulanmıştır. Çalışmaya katılan hastaların yaş ortalaması 47,18±18,51. Hastaların %53.62 sı erkek,%23.22 si lise mezunu, %32.6’sı ev hanımı, %69.6’ sının günübirlik cerrahi deneyimi olduğu, %92.0 operasyondan önce bilgilendirildiği, %78.3’ünün bilgiyi yetersiz bulduğu, %60.9’unun endişeli olduğu tespit edildi. Durumluluk Anksiyete Ölçeği’ nden 37.94±11.79 Hemşirelik Bakımından Memnuniyet Düzeyleri ölçeğinden 66.12±12.77 puan aldıkları tespit edildi. Elde edilen bulgulara göre günübirlik cerrahi yöntemi ile ameliyat olan ve 18 ile 90 arasında yaşları değişen bireylerin durumluluk anksiyetesi ile hemşirelik bakımından memnuniyet düzeyleri arasındaki ilişki negatif yönlü olarak bulunmuştur. Durumluluk anksiyetesinden alınan puan arttıkça memnuniyet düzeyinden alınan puanların düştüğü görülmüştür. Araştırmadan çıkan sonuçlar diğer araştırma bulguları çerçevesinde tartışılmış ve değerlendirilmiştir.Öğe Cerrahi hemşirelerinin baş ağrısında kullandıkları tamamlayıcı tedavi ve geleneksel yöntemler(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Hanazay, BaharBu araştırma Diyarbakır Lice Halis Toprak Vakfı Devlet Hastanesinin cerrahi hemşirelerinin baş ağrısında kullandıkları tamamlayıcı tedavi ve geleneksel yöntemlerini kullanma durumlarını belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Veriler Kasım- Aralık 2013 tarihleri arasında toplandı. Araştırmanın evrenini Diyarbakır Lice Halis Toprak Vakfı Devlet Hastanesinin cerrahi kliniklerinde çalışan 50 hemşire oluşturdu. Evrenin tümü örneklem grubu olarak alındı. Herhangi bir örnekleme yöntemine gidilmedi. Veriler Tanıtıcı Özellikler Formu, Tamamlayıcı Tedavi ve Geleneksel Yöntemlerini Belirleme Formu kullanılarak, araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak toplandı. Elde edilen veriler SPSS 16.0 paket programı kullanılarak sayı ve yüzde hesaplaması ile değerlendirildi. Araştırmada elde edilen bulgulara göre cerrahi kliniklerde çalışan hemşirelerin % 56'sı kadın ,%54'ü 25-30 yaşları arasında, %60'ı lisans mezunu idi. Hemşirelerin % 64'ü baş ağrısı olduğunda ilk olarak ilaç kullanmayı tercih ediyorlardı. En fazla kullanılan geleneksel yöntemlerin müzik tedavisi (%68), uyumak (%64) ve masaj ve manüplasyon(%60) olduğu tespit edildi. Sonuçlar baş ağrısı olan cerrahi hemşirelerinin önemli bir bölümünün tamamlayıcı tedavi yöntemlerinden müzik tedavisini kullandığını göstermektedir.Öğe Hemşirelerin delici-kesici alet yaralanması ve buna yönelik bilgi durumları(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Eroğlu, EyyupAraştırma hemşirelerinin delici-kesici alet yaralanması ve buna yönelik bilgi durumlarını saptamak amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini; Gaziantep Dr. Ersin Aslan Devlet Hastanesi’nde çalışan 210 hemşire oluşturdu. Araştırma herhangi bir örnekleme yöntemi kullanılmadan, evrenin tamamı örnekleme alındı. Araştırma 144 hemşire ile tamamlandı. Bu çalışma; Gaziantep Dr. Ersin Aslan Devlet Hastanesi’nde çalışan hemşirelerle Temmuz 2012-Ocak 2014 tarihleri arasında yürütülmüştür. Veri toplamada; hemşirelerin tanıtıcı özelliklerini ve hemşirelerinin delicikesici alet yaralanması ve buna yönelik bilgi durumlarını içeren anket formu kullanıldı. Veriler tanımlayıcı istatistik ile değerlendirildi. Araştırma bulgularına göre; hemşirelerin %74.3’ünün kesici-delici alet yaralanması hakkında eğitim aldığı, %48.6’sının herhangi bir kesici delici alet ile yaralandığı ve yaralananların %7.6’sında enfeksiyon geliştiği belirlendi. Araştırmaya katılan hemşirelerin; %86.8’inin olası bir enfeksiyona karşı bağışık olup olmadığına baktırmak için kan testi yaptırdığı, test yaptıranların %82.6’sının enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazandığı tespit edildi.Öğe Ercp işlemi sırasında dinletilen müziğin yaşam bulgularına ve kaygıya etkisi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Çoban, IşınBu araştırma, ERCP işlemi sırasında dinletilen müziğin yaşam bulgularına ve kaygıya etkisini belirlemek amacı ile ön test son test kontrol gruplu yarı deneme modeli olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma Kasım 2012–Aralık 2013 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM) Gastroenteroloji kliniğinde ERCP işlemi olan hastalar ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini, Gastroenteroloji kliniğinde yatışının üzerinden 24 saat geçen,18 yaş ve üzerinde olan, okuma yazma bilen, bilinci açık olan, araştırmaya katılmayı kabul eden hastalar oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemini ise yapılan güç analizi sonrası TÖTM Gastroenteroloji servisinde ERCP işlemi olan, 40 deney ve 40 kontrol grubu olmak üzere 80 hasta oluşturmuştur. Veri toplamada hastaya ait tanıtım formu, hasta izlem formu ve ERCP işlem öncesi ve sonrası durumluluk kaygı ölçeği kullanılmıştır. Gastroenteroloji kliniğinde yatışının üzerinden 24 saat geçen hastalara, tanıtım formu, ERCP işleminden önce yaşam bulguları (nabız, sistolik basınç, diyastolik basınç oksijen saturasyonu ve solunum sayısı değerleri) ve işlem öncesi durumluk kaygı ölçeği formu uygulanmıştır. Deney grubundaki hastalara işlem süresince müzik dinletilmiştir. ERCP işlemi süresince dinletilen müziğin 1 saat sonrasında hastanın yaşam bulguları ve işlem sonrası durumluluk kaygı ölçeği formu uygulanmıştır. Kontrol gurubundaki hastalara ERCP işlemi sırasında müzik dinletilmeden aynı uygulamalar yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzdelik, ortalama, Mann Whitney U ve Wilcoxon testi kullanılmıştır. Araştırma sonunda, kontrol ve deney grupları arasında müzik terapinin yaşam bulguları (nabız, sistolik basınç, diyastolik basınç oksijen saturasyonu ve solunum sayısı değerleri) üzerinde önemli bir değişime neden olmadığı sonucuna varılmıştır (p>0.05). Deney grubundaki hastaların kaygı düzeylerinde kontrol grubuna göre önemli bir azalma olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Hastaların kaygı düzeyini azaltmak için, müzik terapi kullanabilecekleri önerilir.Öğe Ameliyat sonrası dönemde hasta tutum ve davranışlarının cerrahi alan enfeksiyonu gelişimi üzerine etkisi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Kassap, GülistanAraştırma, ameliyat sonrası dönemde hasta tutum ve davranışlarının Cerrahi Alan Enfeksiyonları (CAE) gelişimi üzerine etkilerinin belirlenmesi amacıyla vakakontrol çalışması olarak yapılmıştır. Araştırma Mardin Kamu Hastaneler Birliğine bağlı kamu hastanelerine 1 Ağustos-30 Ekim 2013 tarihleri arasında CAE tanısı konulan 130 hasta ile aynı dönemde hastaneye ameliyat sonrası kontrol amacıyla başvuran CAE olmayan 121 hasta üzerinde yapılmıştır. Verilerin elde edilmesinde; anket formu kullanılmıştır. Veriler, araştırmacı tarafından araştırmayı kabul eden hastalar ile yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Verilerin analizinde yüzdelik dağılımı, aritmetik ortalama, ttesti ve ki-kare testi kullanılmıştır. Araştırmada CAE gelişen hastaların % 58.2’sinin, CAE gelişmeyen hastaların ise % 39.7’sinin gelirinin giderinden az olduğu saptanmıştır. Araştırmada hastaların gelir durumu arttıkça CAE gelişme oranının azaldığı saptanmıştır (p<0.05). Araştırmada CAE gelişen hastaların %45.4’ü, CAE gelişmeyen hastaların % 28.1’i sigara kullanmaktadır (p<0.05). Araştırmada ortalama öğün sayısı CAE olan hastalarda 2.70 ± 0.58, gelişmeyen hastalarda ise 3.05 ± 0.80 olarak bulundu. Araştırmada ayrıca CAE gelişen hastaların % 26.9’unun, CAE gelişmeyen hastaların ise %15.7’sinin kronik bir hastalığının olduğu saptandı (p < 0.05 ). Aynı zamanda CAE gelişen hastaların % 58.5’i hastalığına ya da taburculuğuna ilişkin eğitim almadığını, CAE gelişmeyen hastaların ise % 69.4’ünün hastalığına ya da taburculuğuna ilişkin eğitim aldığını belirtmiştir (p<0.05). Bu sonuçlar doğrultusunda, CAE gelişen hastaların çoğunun eğitim düzeyi ve gelir gider durumunun düşük olduğu,el hijyeni ve yara bakımına dikkat etmedikleri, postoperatif dönemde dikkat edilmesi gerekenler hakkında yeterli eğitim almadıkları saptanmıştır.Öğe Bireylerin hasta haklarını kullanma tutumlarının sağlık çalışanlarına yönelik şiddet düşüncesiyle ilişkisinin belirlenmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Çelik, HaticeAraştırma bireylerin hasta haklarını kullanma tutumlarının sağlık çalışanlarına yönelik şiddet düşüncesiyle ilişkisinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırma Mardin Devlet Hastanesi ve Mardin Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Kadın Doğum Kliniklerinde 2 Eylül-31 Ekim 2013 tarihleri arasında yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini; belirtilen hastanelerde yatan hasta ya da yatış deneyimi olan refakatçiler oluşturmuştur. Araştırmada örneklem hesaplamasına gidilmeden belirtilen tarihlerde evrenden olasılıksız rastlantısal seçilen 171 birey örneklemi oluşturmuştur. Veriler anket formu ve Hasta Hakları Kullanma Tutum Ölçeği (HHKTÖ) kullanılarak araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Verilerin analizinde yüzde, ortalama, One-Way Anova, Student t testi testi kullanılmıştır. Araştırmada bireylerin %54.4 ü hasta hakları konusunda bilgi aldığını belirtmiştir. Bilgi alan bireylerin %46.3’lük çoğunluğunun bilgiyi medyadan edindiği saptanmıştır. Araştırmada bireylerin %18.7’si sağlık çalışanına karşı şiddet girişiminde bulunduğu, %17’sinde uygulanan şiddetin sözel şiddet olduğu saptanmıştır. Araştırmada bireylerin Sağlık çalışanına şiddet uygulama nedeni sorulduğunda sırası ile; sağlık çalışanın hasta ve yakının önemsememesi (%12.3), sağlık çalışanının yardımcı olmaması (%11.7) ilk iki sırada yer almaktadır. Araştırmada bireylerin %11.7 si sağlık çalışanı tarafından şiddete maruz kaldığını, şiddet karşısında %60’ı ‘sağlık çalışanına sözlü münakaşa’ ile tepki verdiğini belirtmişlerdir. Araştırmada eğitim durumu artıkça HHKTÖ puan ortalamalarının artığı saptanmıştır (p<0.05). Ayrıca çalışan bireylerin çalışmayanlara göre HHKTÖ puanlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Bireylerin sağlık çalışanına şikâyetini anlatabilme, sağlık çalışanı tarafından anlaşıldığını düşünme ve hasta hakları konusunda bilgi alması ile HHKTÖ puan ortalaması arasında istatistiksel olarak önemli farklılığın olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Araştırmada kendini ifade eden bireylerin sağlık çalışanı ile daha az sorun yaşamaları iletişim becerilerinin şiddeti önlemde ne kadar önemli olduğunu gösteren önemli bir bulgudur.Öğe Ameliyathane hemşirelerinin eleştirel düşünme eğilimleri ve etkileyen faktörlerin incelenmesi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Yıldırım, MaksudeBu araştırma Turgut Özal Tıp Merkezi ameliyathanesinde çalışan hemşirelerin eleştirel düşünme eğilimleri ve etkileyen faktörlerin incelenmesi amacı ile tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Turgut Özal Tıp Merkezi ameliyathanesinde çalışan 65 hemşire oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise raporlu ve izinli olmayan, araştırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden 58 hemşire oluşturmaktadır. Veriler Kasım 2013 – Ocak 2014 tarihleri arasında toplanmıştır. Veri toplamada 7 sorudan oluşan kişisel bilgi formu ve California Eleştirel Düşünme Eğilim Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel analizi, SPSS16 kullanılarak, sıklık, yüzde, aritmetik ortalama ve standart sapmaların hesaplanması ile değerlendirildi. Bu araştırmaya katılan hemşirelerin büyük çoğunluğunu %51.7 18-25 yaş arası hemşire oluşmaktadır. Meslekteki hizmet sürelerine bakıldığında büyük çoğunluğu %63.8 1-5yıl arası oluşturmaktadır. Hemşirelerin eğitim durumu incelendiğinde ise büyük çoğunluğu %79.3 lisans mezunu hemşireler oluşturmaktadır. Hemşirelerin %91.4’ünün eleştirel düşünme kavramının ne olduğuna dair bilgiye sahip olduğu görülmektedir. Eleştirel düşünme kavramının ne olduğunu hemşirelerin %30.2’si üniversitedeki derslerden öğrendiklerini söylemişlerdir. Hemşirelerin %45.3’ü iş ortamında yaşadıkları olayların eleştirel düşünmelerini etkilediğini söylemiştir. Eleştirel düşünce eğilim ölçeğine göre analitik düşünce ortalama 46.15±5.53 maksimum 56 puan, açık fikirlilik ortalama 44.13±9.02 maksimum 64 puan, meraklılık ortalama 41.77 ±4.72 maksimum 50 puan, kendine güven ortalama 30.24±5.18 maksimum 40 puan, doğru analiz yeteneği ortalama 24.74±4.81 maksimum 37 puan, sistematiklik ortalama 23.82±2.95 maksimum 31 puan olarak hesaplanmıştır. California Eleştirel Düşünme Eğilim Ölçeği ortalama puanı 210.85 olarak bulunmuştur. Bu çalışma sonucunda, hemşirelerin çalışma koşullarının olumsuz etkilerinden dolayı eleştirel düşünmelerinin yetersiz olduğu görülmüştür. Hemşirelerin çalışma saatlerinin haftalık 40 saat tutulması, hemşirelerin eleştirel düşünmelerine yönelik eğitimlerin düzenlenmesi halinde eleştirel düşünme eğilimlerinin artacağı tahmin edilmektedir.Öğe Cerrahi hemşirelerin kan ve vücut sıvıları ile bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi ve uygulamaları(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Biçer Doğan, ArzuBu araştırma; Turgut Özal Tıp Merkezi cerrahi kliniklerinde görev yapan hemşirelerin kan ve vücut sıvıları ile bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi ve uygulamalarının incelenmesi amacı ile tanımlayıcı türde gerçekleşmiştir. Araştırmanın evrenini cerrahi birimlerde çalışan toplam 90 hemşire oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise raporlu ve izinli olmayan, araştırmaya katılmayı kabul eden 83 gönüllü hemşire oluşturmaktadır. Çalışmanın verileri Kasım 2013-Ocak 2014 tarihleri arasında araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak toplanmıştır. Veri toplamada hemşirelerin tanıtıcı özelliklerini içeren anket formu kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel analizi bir istatistik programı olan SPSS 16 kullanılarak tanımlayıcı istatistiksel yöntemle yapılmıştır. Bu çalışmaya katılan cerrahi hemşirelerinin %45.8’inin 26-30 yaş arsında, %72.3’ünün kadın, %63.9’unun lisans mezunu, %80.7’si bulaşıcı hastalıklar konusunda eğitim almış, eğitim alanların %70.1’i bu eğitimi hizmet içi eğitim şeklinde almıştır. Hemşirelerin %88’i kan yoluyla bulaşan hastalık geçirmemiş, %63.9’u hepatit B aşısı olmuştur, aşı olmayanların %53.3’ü doğal bağışık olduğu için aşı olmamıştır. Aşı olanların %81.8’i aşı proğramını düzenli bir şekilde uygulamış ve %60.7’si antikor düzeyine baktırmıştır. Yine hemşirelerin %37.3’ü 1 yıldan daha uzun süredir serolojisine baktırmamıştır. Hemşirelerin %46.2’si son 6 ay içerisinde yaralanmış, yaralanan hemşirelerin %34.2’si yaralanmayı enjektörün kapağını takarken yaşamıştır. Yine bu hemşirelerin %69.2’si bu yaralanma sırasında yaralanmaya sebep olan alet üzerinde hasta kanının bulunduğu ifade etmiş, %87.2’si yaralanmayı rapor etmemiş ve %42.4’ü önemsemediği için rapor etmemiştir. Hemşirelerin %66.7’si yaralanma sonrası hastanın serolojisine baktırmamışken, %56.4’ü kendi serolojisine baktırmamıştır. Son 6 ayda hemşirelerin %62.8’i kan ve vücut sıvısı ile temas etmiş ve temas sırasında hemşirelerin %13.8’inin açık yarası olduğu saptanmıştır. Risk altındaki sağlık çalısanlarının kan ve beden sıvıları ile bulasan hastalıklardan kendilerini koruyabilmeleri için evrensel önlemler hakkında hemşirelerin bilgilendirilmesi, önlemlerin etkin bir sekilde uygulanması önerilmektedir.Öğe Yoğun bakım hemşirelerinin bilinci kapalı hastayla iletişim etkileşim konusundaki yaklaşımı(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Kara, BeytullahBu araştırma; yoğun bakım hemşirelerinin bilinci kapalı hastayla iletişimetkileşim konusundaki yaklaşımlarının saptanması amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Bu çalışma; Kahramanmaraş Necip Fazıl Şehir Hastanesi yoğun bakım ünitelerinde yürütülmüştür. Araştırmanın verileri Eylül 2013 - Kasım 2013 tarihleri arasında toplanmıştır. Araştırmanın örneklemini yoğun bakım ünitelerinde çalışan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 18 yaş üzeri 148 hemşire oluşturmuştur. Araştırmada veriler, anket yöntemi kullanılarak toplanmıştır. Veri toplama formunda toplam 27 soru yer almaktadır. Elde edilen veriler SPSS 17.0 (Statistical Package for the Social Sciences) paket programı kullanılarak sıklık ve yüzdelik sayılar değerlendirilmiştir. Araştırmada; hemşirelerin % 60.1’i yoğun bakıma başlamadan önce veya sonrasında yoğun bakım hemşireliği eğitimi aldığı ve % 50’sinin ise yoğun bakım hastasıyla iletişim hakkında eğitim aldığı belirlenmiştir. İletişim güçlüğünün en sık nedenleri olarak hastanın tepkisiz olması (% 49,3) ve hasta işitme yetisini kaybetmiş olabilir düşüncesi (% 45,3) bulguları ortaya çıkmıştır. Araştırmanın sonucunda; bilinci kapalı hastayla iletişim kurmayı görevi olarak benimseyen hemşire oranı %63,5 olmasına rağmen sadece hemşirelerin %43,2’sinin iletişimi kurarken istekli olduğu görülmüştür. Çalışan memnuniyeti artırılmalı, motive edilmeli (%72,3) bulgusu saptanmıştır.Öğe Yoğun bakım ünitesi hastalarında yoğun bakım sendromu (deliryum) görülme durumu ve hemşirelerin görüşleri(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Yılmaz, ArzıBu araştırma Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yoğun Bakım Sendromu konusundaki yaklaşımlarını belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini, Kasım 2013 – Ocak 2014 tarihleri arasında , Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde çalışan 150 tane yoğunbakım hemşiresi oluşturdu. Verilerin toplanmasında; yapılandırılmış anket formu kullanıldı. Veriler bilgisayar ortamında sayı, yüzdelik, ki-kare testleri ile analiz edildi. Araştırmada, hemşirelerin çalıştığı yoğun bakım ünitelerinin %89.3’ündedeliryum risk değerlendirme formu kullanılmadığı saptandı. Çalışmaya katılan hemşirelerin yoğun bakım ünitesinde yoğun bakım sendromu yaşayan bir hasta ile karşılaşma durumu %70.7 birkaç kez olarak bulundu. Yoğun bakım ünitesine gelen hastaların %54.7 yaşlılık dönemine ait olduğu saptandı. Hemşirelerin yoğun bakım sendromu tanılamada kullandığı kriterlerden %80 i herhangi bir konuya odaklanma kabiliyetinde azalma olarak saptandı. Hemşirelerin %61.3 ünün bilinci kapalı bir hasta ile iletişime geçmediği belirlendi.Yoğun bakım ünitesindeki hastalarda deliryum görülme durumu ve hemşirelerin deliryumu sorun olarak algılama durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu (p<0.05). Sonuç olarak; yoğun bakım ünitesinde çalışan hemşirelerin hemşirelik tanılaması ile deliryum riskini tanılama kriterlerini kullanarak hastalara YBS tanısı koydukları belirlendi. Ancak; çalışan hemşirelerin birimlerinde deliryum risk değerlendirme formu kullanmadığı ve yoğun bakım sendromu konusunda eğitim almadığı saptandı.Öğe 0-12 ay çocuğu olan annelerin bebek bakımında başvurdukları geleneksel uygulamalar(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Gölcük, YeterAraştırma 0–12 aylık çocuğu olan annelerin bebek bakımına ilişkin başvurdukları geleneksel uygulamaları saptamak amacıyla tanımlayıcı nitelikte yapılmıştır. Araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 196 anne alınmıştır. Veri toplama formu 1 – 30 Aralık 2013 tarihleri arasında Malatya Merkez’de bulunan 3 Aile Sağlığı Merkezine başvuran annelerle yüz yüze görüşülerek doldurulmuş, veriler sayı ve yüzde olarak ifade edilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre kadınların %61.7'sinin herhangi bir sağlık problemi olduğunda öncelikle doktora başvurdukları, %73.8'inin doğumundan itibaren yarım saat içerisinde çocuklarını besledikleri saptanmıştır. Annelerin %80.5'i bebeklerine ilk gıda olarak anne sütü vermişlerdir. Annelerin %75.3'ü bebeklerine ilk banyoyu göbek düşmesinden önce yaptırdıkları, %62.2'si bebeği kundakladıkları belirlendi. Annelerin %11.8'i ağız bakımında karbonatlı su kullanmaktadır. Annelerin %24.5'inin düşen göbeğini toprağa gömdüğü; bebeği nazardan korumak için %40'ının dua okuduğu saptanmıştır. Annelerin % 92.3'ü bebeği doğunca kulağına ezan okuttuğunu, % 44.4'ünün ise bebeğin tırnakları uzayınca kestiklerini, % 37.8'inin pişiği iyileştirmek için pişik kremi sürdüğü, % 40.3'ününde öksürüğü olması durumunda doktora götürdüğü saptanmıştır. Sonuç olarak, annelerin bebek bakımında çeşitli konularda geleneksel uygulamalarının olduğu belirlenmiş ve sonuçlar doğrultusunda bebek bakımı konusunda eğitim verilmesi önerilmektedir.