Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Meme kanserinde CLDN10'un hücre döngüsü, hücre proliferasyonu ve hücre ölümü üzerindeki etkilerinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Çetin, Ayten Kılınçlı; Yeşilada, ElifMeme Kanserinde CLDN10'un Hücre Döngüsü, Hücre Proliferasyonu ve Hücre Ölümü Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi Amaç: Klaudinler, sıkı bağlantılarla ilişkili bir grup transmembran proteindir. Bu çalışmada klaudinlerden biri olan Klaudin-10 (CLDN10)'un karsinogenez sürecindeki rolünü araştırmak amaçlanmıştır. Bu amaçla çeşitli hücre hatlarında CLDN10'un ifadesi belirlenerek, CLDN10 geninin siRNA aracılığı ile baskılanması sonucunda hücre ölümü, proliferasyonu ve hücre döngüsündeki olası değişimler in vitro olarak araştırılmıştır. Materyal ve metot: Çalışmada ZR-751, BT-474, SKBR3, BxPC-3, MCF10A, MDA-MB-231 ve MCF7 hücre hatları kullanılmıştır. Bu hücrelerde CLDN10 geninin ifade edilme düzeyleri belirlenmiştir. Daha sonra CLDN10 proteinin meme kanseri hücrelerindeki varlığını belirlemek amacıyla Western Blot analizi yapılmıştır. CLDN10 geninin siRNA aracılığı ile baskılanması sonucu olası değişimleri belirlemek için MDA-MB-231 ve MCF7 hücre hatları kullanılmıştır. CLDN10'un baskılandığı hücre hatları ile kontrol gruplarında hücrelerin proliferasyon yetenekleri MTS testi, hücre döngüsü ve hücre ölümü bakımından farklılıkları flow sitometri ile analiz edilmiştir. İlave olarak koloni oluşturma ile invazyon bakımından da karşılaştırmalar yapılmıştır. Bulgular: CLDN10'un ifadesinin en fazla ZR-751 hücre hattında olduğu saptanmıştır. Bunu sırasıyla BxPC-3, MCF7, SKBR3, MCF10A, MDA-MB-231 hücre hatlarının takip ettiği gözlenmiştir. CLDN10 proteininin MDA-MB-231'de %60, MCF7'de %70, BT-474'de %83, ZR-751'de %83, SKBR3'de %61 oranında ifade edildiği belirlenmiştir. CLDN10 siRNA uygulaması sonucunda MCF7 ve MDA-MB-231 hücre hatlarında sırası ile proliferasyon %60 ve %57, koloni oluşturma yeteneği %42 ve %55, invazyon yeteneği ise %78 ve %42 oranında azalmıştır. CLDN10 siRNA uygulamasının hücre ölümünde bir farklılığa neden olmadığı bulunmuştur. Sonuç: Çalışılan tüm hücre hatlarında CLDN10'un çeşitli düzeylerde ifade edildiği belirlenmiştir. CLDN10'un ifadesinin baskılandığı MCF7 ve MDA-MB-231 hücrelerinde, proliferasyon, invazyon ve koloni oluşturma yeteneklerinin azaldığı görülmüştür. Elde edilen bulgular ile ilişkili olarak kanser tedavisinde CLDN10'un baskılanmasının yeni bir hedef olabileceği düşülmektedir. Anahtar Kelimeler: Meme Kanseri, CLDN10Öğe 6 Şubat Kahramanmaraş depremini yaşamış ergenlerde psikolojik sağlamlığın travma sonrası stres bozukluğu üzerindeki etkisi: Öz şefkatin aracı rolü(İnönü Üniversitesi, 2024) Şerifoğlu, Kader; Yılmaz, EmineDaha sonra doldurulacaktır.Öğe Spontan intraserebral kanamalı hastalarda hastane içi mortalitenin ön görülmesinde pan-immün inflamasyon değerin performansının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Dadük, Hazal Zeynep; Algül,? Fatma EbruAmaç: Spontan İSK yüksek oranda mortalite ve kötü fonksiyonel prognozla ilişkilidir. Bu çalışmada spontan İSK'lı hastalarda başvuru sırasındaki PID'in hastane içi ölümü öngörmedeki prognostik önemini değerlendirmeyi amaçladık. Ayrıca PID'nin öngörücü performansını NLO, TLO ve Sİİ gibi diğer inflamatuar indekslerle karşılaştırdık. Materyal ve metot: Bu retrospektif çalışmaya Ocak 2011 ile Aralık 2021 tarihleri arasında spontan İSK'nın başlangıcının 24 saati içinde yatırılan ardışık 102 hasta alındı. Hastalar taburcu edildiklerinde hayatta kalanlar ve hastanede ölenler olmak üzere iki gruba ayrıldı. Gruplar demografik özellikler, risk faktörleri, yatış sırasındaki GKS, NIHSS skoru, SKB, DKB, hastanede kalış süresi, nöroradyolojik görüntüleme özellikleri, tedaviler, hemogram parametereleri, NLO, TLO, Sİİ indeksi ve PID açısından karşılaştırıldı. Hastane içi mortalite için PID'in NLO, TLO ve Sİİ indeksi ile karşılaştırmalı öngörü performansını değerlendirmek için lojistik regresyon ve ROC analizleri yapıldı. Bulgular: Hastanede ölen hastalarda (n:45) yaş ortalaması daha yüksek, GKS'u daha düşük, NIHSS skoru daha yüksek, hematom hacimleri daha geniş, diyabet, intraventriküler yayılım ve cerrahi girişim sıklığı daha yüksekti. Ayrıca bu hastaların PID, NLO, TLO ve Sİİ indeksi daha yüksekti (p<0,05). PID'nin bu üç belirtece kıyasla hastane için ölümü öngörmede daha etkili bir performansa sahip olduğu saptandı. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları spontan İSK'li hastalarda hastane içi ölümü öngörmede PID'in değerli bir prognostik gösterge olarak kullanılabileceğini düşündürmektedir. Bu hastalarda ölümü öngörmede NLO, TLO ve Sİİ indeksiyle karşılaştırıldığında PID değerin daha etkili olduğu gösterildi. Bu çalışma PID'in İSK'lı hastalarda mortalitenin potansiyel bir öngörücü belirteci olarak değerlendirildiği ilk çalışmadır.Öğe Spor yöneticiliği bölümü öğrencilerinin dijital oyun ve sosyal medya bağımlılık düzeyleri ile akademik başarı arasındaki ilişkinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Çatal, Büşra; Tüfekçi, ŞakirAmaç: Araştırmanın temel hedefi, Spor Yöneticiliği Bölümünde eğitim alan bireylerin dijital oyun ve sosyal medya alışkanlık seviyeleriyle akademik başarıları arasındaki ilişkilerin analiz edilmesidir. Materyal ve Metot: Araştırma içinde nicel araştırma modeli olan korelasyon tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmada örneklem, kitle içinden yerine koymadan belirlenen 118 kişiden oluşmaktadır. Araştırmanın veri setini Hazar ve Hazar'ın (2019) uygulamış olduğu "Dijital Oyun Bağımlılık Ölçeği", Tutgun'un (2015) şekil aldırdığı "Sosyal Medya Bağımlılık Ölçeği" ve Odacı ve diğerlerinin (2017) gelişimini sağladığı "Akademik Mükemmeliyetçilik Ölçeği" kullanıldı. Analizlerinde SPSS programı kullanılarak sürekli verilerin, normal dağılıma uygunluğu Kolmogorov-Sminov ve Shapro-wilk testleri ile analiz edildi. Çalışmada ikili karşılaştırma, bağımsız grup için T-testi ve normal dağılıma uymadığı durumda Mann Whitney U testi sınaması kullanılmıştır. Bir değişkenin, üç veya daha fazla grubun ortalamaları üzerindeki etkisini değerlendirmek için tek yönlü ANOVA testi (nonpar veride Kruskal Wallis Testi) sınaması yapılmıştır. Aralarında fark olanlar için çoklu karşılaştırma yapılmıştır. Bulgular: Çalışmada, online oyun alışkanlıkları için Kolmogorov-Smirnov testi sonucu ve Shapiro-Wilk testi sonucu anlamlı bulunmuştur. Sosyal medya bağımlılığı değişkeni için her iki test sonucu da anlamlı değildir ve bu değişkenin normal dağılıma uyum sağladığı göstermektedir. Akademik başarı seviyesi değişkeni için Kolmogorov-Smirnov testi ve Shapiro-Wilk testi anlamlı sonuç vermemiştir, akademik başarı düzeyinin normal dağılıma uyum sağladığı olduğunu göstermektedir. Sonuç: Çalışmanın sonuçları doğrultusunda, katılımcıların akademik başarı seviyeleri ile dijital oyun ve sosyal medya alışkanlıkları puanları arasındaki ilişkisel durum incelendiğinde online oyun alışkanlıkları ile sosyal medya alışkanlıkları arasında olumlu ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki, dijital oyun alışkanlıkları ile akademik başarı seviyesi arasında olumlu ve anlamlı bir ilişki, sosyal medya alışkanlıkları ile akademik başarı seviyesi arasında da olumlu ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bağımlılık, Akademik başarı, Dijital oyun, Sosyal medyaÖğe Malatya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü çalışanlarının iletişim becerilerinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Birkan, Ferat; Karataş, ÖzgürAmaç: İnsanlar, her kurumun en önemli varlığıdır ve çalışanların güçlü iletişim becerilerine sahip olmaları, onların mutluluğunu artırırken kurumların daha nitelikli hizmet vermelerine neden olur. Etkili iletişim becerileri doğal olarak sahip olunan bir yetenek değildir; bu beceriler sonradan öğrenilebilir ve geliştirilebilir. Çalışmanın amacı, Malatya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü çalışanlarının iletişim becerilerinin incelenmesidir. Materyal ve Metot: Çalışmada nicel araştırma modellerinden tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini 2022 yılı Malatya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde çalışan 870 kişi oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemi ise seçkisiz olarak belirlenmiş. Malatya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün 182 çalışanı oluşmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak Korkut tarafından geliştirilen "İletişim Becerilerini Değerlendirme Ölçeği (İBDÖ)" nden yararlanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS istatistik paket programı kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların yaş, medeni durum ve kurumdaki görev değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu, cinsiyet, eğitim düzeyi, çalışma süresi değişkeni ile iletişim becerileri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Sonuç: Malatya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü çalışanlarının yaş, medeni durum ve kurumdaki görev değişkenlerinin iletişim becerileri üzerinde etkili olmadığı, ancak cinsiyet, eğitim düzeyi, çalışma süresi değişkenlerinin de iletişim becerileri üzerinde etkili olduğunu söyleyebiliriz. Anahtar Kelimeler: İletişim, İletişim becerileri, Örgütsel iletişim, Yazılı ve sözlü iletişim.Öğe Do Not Resuscitation kurallarının gelişimi ve karşılaşılan etik ikilemler(İnönü Üniversitesi, 2024) Akaslan, Demet; Karataş, MehmetÖZET Do Not Resuscitation Kurallarının Gelişimi ve Karşılaşılan Etik İkilemler Amaç: YBÜ (Yoğun Bakım Ünitesi)'de görev yapan anestezi uzmanları, anestezi asistanlarının DNR (Do Not Resuscitation) kurallarının gelişimi ve karşılaşılan etik ikilemler hakkındaki bilgilerini saptamak amacıyla yapılmıştır. Materyal Metod: Çalışma kesitsel ve tanımlayıcı araştırma türünde planlanmıştır. Araştırma, araştırmacı ve etik uzmanları tarafından hazırlanan 18 soruluk anket formu ile Anesteziyoloji ve Reanimasyon Hekimleri ile yüz yüze görüşülerek yapılmıştır. Araştırma MEAH (Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi)'da çalışan Anesteziyoloji ve Reanimasyon Hekimlerinin görüşleri alınarak DNR uygulamasının içerebileceği etik ikilemler, Türkiye'deki yasal düzenlemeler ve etik açıdan yaşanan sorunlara çözüm önerileri sunacaktır. Çalışmada evrenin tamamına (20 kişi) ulaşılmaya çalışılmıştır. İstatistik analizlerde Pearson ki-kare testi ve Fisher'in kesin ki-kare testi kullanılmıştır. Uygulanan istatistiksel analizlerde p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Tüm analizler IBM SPSS Statistics 26.0 kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Anket formundaki MEAH YBÜ'de çalışan anestezi uzmanı ve anestezi asistanlarının yaş karşılaştırmalarında p<0,05'e göre istatistiksel olarak anlamlı sonuç çıkmamıştır. Cinsiyet karşılaştırmasında p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilen; DNR uygulaması yasal olsaydı hastanın özerklik hakkı nedeniyle hasta tarafından tercih edilmişse yapılmalı mıdır? Sorusuna (p=0,028) kadınlar evet, erkekler hayır cevabını vermektedir. Anestezi uzmanları ve Asistanlarının karşılaştırılmasında ''Diğer hastaların YBÜ gereksinimi olsa da mevcut hastalarıma yasal dahi olsa DNR uygulamam'' (p=0,049) ifadesine anestezi uzmanları uygulamam, anestezi asistanları uygularım cevabını vermektedir. Meslek yılları karşılaştırıldığında p<0,05'e göre istatistiksel olarak anlamlı sonuç çıkmamıştır. Yoğun bakımda çalışma yıllarına göre verilen cevaplarda anlamlı bir istatistiksel sonuca varılamamıştır. Sonuç: Çalışmamıza katılan anestezi uzmanları ve anestezi asistanlarına uygulanan ankette DNR'nin anlamını bütün çalışanların bildiği ancak, uygulama yöntemi ve uygulama zamanı hakkında net bir fikir birliğine varamadıkları ve etik ikilem yaşadıkları sonucuna varılmıştır. DNR'nin ülkemizde yasal olmaması, DNR uygulama şeklinin yasalarla netleşmemiş olması, çalışanların kendi etik algısına ve tecrübesine göre cevap verdiğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Do Not Resuscitation, Do Not Resuscitation kuralları, Türkiye'deki yasalar, etik ikilemler, Anesteziyoloji ve Reanimasyon hekimleriÖğe Sıçanlarda N?-Nitro-L-Arjinin metil ester ile oluşturulan hipertansiyon modelinde Anjiyotensin II Tip 2 Reseptör Agonisti Compound 21 ve Sodyum-glukoz Ko-Transporter-2 inhibitörü Empagliflozin'in farmakolojik etkilerinin araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Çolak, Mehmet; Özhan, OnuralAmaç: Günümüzde yaygın olarak görülen HT'nin kalp, damar ve böbrek dokularındaki etkileri üzerine AT2 reseptör agonisti C21 ve SGLT-2 inhibitörü EMPA'nın tek tek ve kombine etkisini görmektir. Materyal ve Metod: Sprague Dawley ırkı erkek sıçanlar 5 gruba ayrıldı. K; Deney süresince uygulanan ilaçların taşıt çözücüleri uygulandı, HT; 4 hafta boyunca %1 NaCl içeren içme suyu ve L-NAME eş zamanlı verildi, HT+C21; HT prosedürü paralel olarak uygulandı, 15-28. günler boyunca C21 verildi, HT+EMPA; HT prosedürü paralel olarak uygulandı, 15-28. günler boyunca EMPA verildi, HT+C21+EMPA; HT prosedürü paralel olarak uygulandı, 15-28. günler boyunca C21 ve EMPA eş zamanlı verildi. 27-28. günler metabolik kafeste sıçanların 24 saatlik idrarı toplandı. 28. gün etil karbamat anestezisi altında EKG, KB ve KH ölçümleri yapıldı. Protokol tamamlandıktan sonra intrakardiyak kan örneği ve otopsi yapılarak kalp, torasik aort ve böbrek dokuları alındı. Alınan bu dokular hassas terazi kullanılarak tartıldı. Bulgular: 24 saatlik su tüketim ve idrar çıkış miktarı karşılaştırıldığında HT grubunda K grubuna göre anlamlı fark bulunmuştur. KBsistol değerleri karşılaştırıldığında HT grubunda K grubuna göre, HT+C21 grubunda HT grubuna göre anlamlı fark bulunmuştur. Kalbin ve böbreğin histopatolojik incelemesinde HT grubu ile karşılaştırıldığında HT+C21, HT+EMPA ve HT+C21+EMPA gruplarında hasarın anlamlı olarak azaldığı bulunmuştur. Sonuç: Elde ettiğimiz veriler ışığında L-NAME ile sıçanlarda HT modelinin oluştuğu görülmüştür. C21 ve EMPA'nın tek tek ve kombine etkilerine bakıldığında kalp, böbrek ve damar dokusu üzerine olumlu sonuçları hemodinamik, biyokimyasal ve histopatolojik analizlerle görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Compound 21, Empagliflozin, Hipertansiyon, L-NAME, Sıçan.Öğe Bipolar bozukluk tanılı bireylerde ruminatif düşünce ve duygusal farkındalık düzeyinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Ayyıldız, Yasemin Ece; Yılmaz, Eminedaha sonra doldurulacaktırÖğe Cerrahi korkunun koroner arter bypass greft cerrahisi geçiren hastalarda iyileşme kalitesine etkisi(İnönü Üniversitesi, 2024) Özman, Enes; Doğan, RunidaAmaç: Bu araştırma cerrahi korkunun koroner arter bypass greft cerrahisi geçiren hastalarda iyileşme kalitesine etkisini araştırmak amacıyla tanımlayıcı ilişkisel olarak yapıldı. Materyal ve metot: Araştırmanın evrenini Kayseri Şehir Hastanesinde Koroner Arter Bypass Grefti ameliyatı olacak olan; ameliyat öncesi Kalp ve Damar Cerrahisi servisinde yatan ve ameliyat sonrası da Kalp ve Damar Cerrahisi Yoğun Bakım Ünitesinde takip edilen hastalar, örneklemini ise bu hastalar arasından araştırmaya alınma kriterlerine uyan 164 hasta oluşturdu. Aralık 2022 ile Temmuz 2024 tarihleri arasında yapılan araştırmada, veriler; Kişisel Bilgi Formu, Cerrahi Korku Ölçeği (ÇKÖ) ve İyileşme Kalitesi-40 Anketi ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesi ise SPSS (Statistical Program in Social Sciences) 25 programı ile yapıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan hastaların %47.6'sının 55-64 yaş arasında olduğu, %71.3'ünün erkek olduğu saptandı. Araştırma sonucunda hastaların Cerrahi Korku Ölçeği toplam puan ortalaması 40.79 ± 26.09, İyileşme Kalitesi Ölçeği toplam puan ortalaması ise 137.8 ± 28.29 olarak bulundu. Araştırma sonucunda, cerrahi korku ile iyileşme kalitesi arasında negatif yönde orta düzeyde (r =-0.531) istatiksel olarak anlamlı ilişki olduğu belirlendi. Sonuç: Araştırmaya katılan hastaların cerrahi korku puanları arttıkça iyileşme kalitesi puanlarının azaldığı belirlendi. Anahtar kelimeler: Cerrahi Korku, İyileşme Kalitesi, Koroner Arter Bypass Greft Cerrahisi, Hemşire.Öğe Kronik obstrüktif akciğer hastalığı tanılı bireylerde koronavirüs korkusunun tedaviye uyumuna etkisinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Akyüz, Özlem; Korkmaz, MedetAmaç: Araştırma KOAH tanılı bireylerin koronavirüs korkusunun tedaviye uyum düzeyine etkisinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma Kasım 2022- Haziran 2023 tarihleri arasında Malatya Turgut Özal Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları servisinde yatan 262 KOAH tanılı hasta ile yürütülmüştür. Çalışmanın yapılabilmesi için ilgili kurumlardan gerekli izinler, etik kurul onayı ve çalışmaya katılan bireylerden yazılı bilgilendirilmiş gönüllü onam alınmıştır. Araştırmanın verileri, Tanıtıcı Özellikler Formu, Saint George Solunum Anketi, Covid-19 Korkusu Ölçeği, Morisky 8-Maddeli İlaca Uyum Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan hastaların yaş ortalaması 67.95±14.35 olup, hastaların %56.9'u erkektir. Hastaların ilaca uyum ortalama puanı 2.58±1.41, Covid-19 Korkusu ortalama puanı 16.74±7.41 olarak bulunmuştur. SGRQ ölçeğinin semptom alt boyut puan ortalaması 49.88±23.74, hastalık etkileri alt boyut puan ortalaması 44.18±16.18, aktivite kısıtlılığı alt boyut puan ortalaması 64.15±22.75 ve SGRQ ölçek toplamı puan ortalaması 51.89±9.093 olarak bulunmuştur. KOAH tanılı hastalarda koronavirüs korkusunun tedavi uyumuna negatif yönlü, istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir etkisi bulunmuştur (p=0.104, r=0.101). KOAH tanılı bireylerin koronavirüs korkusu düzeyi ile SGRQ toplam puan arasında pozitif yönlü bir ilişki bulunmuştur (p=0.333, r=0.199). Hastaların tedaviye uyumu ile SGRQ toplam puanı arasında pozitif yönlü bir ilişki bulunmuştur (p=0.104, r=-0.101) Sonuç: KOAH tanılı bireylerde koronavirüs korkusu arttıkça tedaviye uyum düzeyi azalmıştır. KOAH tanılı bireylerde koronavirüs korkusu arttıkça SGRQ toplam puan artmıştır. Aynı zamanda SGRQ toplam puan arttıkça tedaviye uyum düzeyi artmıştır. Hasta ve yakınlarının tedavi süreci, eğitimi ve Covid-19 hakkında bilgilendirilmeleri önerildi. Hastaların pandemi ve sonrasındaki süreçte kaygılarını hafifletmek için psikolojik durumu desteklenmeli, kontrollerin önemi vurgulanmalı, tedavi uyumları için bilgi düzeyleri artırılmalıdır. Anahtar Kelimeler: KOAH, Koronavirüs Korkusu, Tedaviye UyumÖğe Miyopi derecesinin vestibülooküler refleks üzerine etkisinin araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Kurtcu, Büşra; Cengiz,? Deniz Uğur; Demir,? İsmailAmaç: Bu çalışmanın amacı, miyopinin vestibülooküler reflekse (VOR) olan etkisini Video Head Impulse Test (vHIT) ve Functional Head Impulse Test (fHIT) ile değerlendirmektir. Materyal ve metot: Araştırma, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Odyoloji kliniğinde Ocak 2024- Mayıs 2024 tarihleri arasında miyopisi olan 18-60 yaş arası bireyler ve kontrol grubu için benzer yaş aralığındaki görme problemi olmayan gönüllü bireyler ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın vaka grubuna dahil edilme kriterlerini sağlayan düşük dereceli miyopisi olan gruba 50 birey, orta dereceli miyopisi olan gruba 51 birey ve kontrol grubuna 50 sağlıklı birey dahil edilmiştir. Çalışmaya katılan tüm bireylere Demografik Veri Formu, vHIT ve fHIT uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan gruplar arasında vHIT lateral ve posterior semisirküler kanal (SSK) kazanç değerlerine, lateral ve LARP SSK asimetri değerlerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Gruplar arasında vHIT anterior SSK kazanç değerine ve RALP SSK asimetri değerine göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.05). fHIT değerlendirmesinde, gruplar arasında lateral, posterior ve anterior SSK düzlemlerinde (3000°/s2, 4000°/s2, 5000°/s2, 6000°/s2 ve toplam) doğru cevap yüzdesi (DCY) değerlerine göre gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.05). vHIT ve fHIT korelasyon değerlendirmesinde kontrol grubunda, fHIT lateral SSK 4000°/s2 DCY değeri ile vHIT lateral SSK kazanç değeri arasında anlamlı bir pozitif korelasyon bulunurken (p<0.05), diğer gruplarda vHIT ve fHIT değerlerinde anlamlı bir korelasyon gözlenmemiştir (p>0.05). Sonuç: Miyopinin statik görme keskinliği ve fonksyionel VOR'u etkilediği gözlenmiştir. fHIT sonuçlarında miyopi derecesinin artışı ile DCY'nin azaldığı ancak miyopinin vHIT kazanç değerlerini etkilemediği sonucuna varılmıştır.Öğe Romatoid artritli hastalarda tedaviye uyum, yaşam kalitesi ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Karaca, Ebru; Korkmaz, MedetAmaç: Bu çalışmanın amacı romatoid artritli hastalarda tedaviye uyum ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi ve etkileyen faktörleri incelemektir. Materyal ve metot: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte olan bu araştırmanın evrenini Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi romatoloji polikliniğine başvuran romatoid artrit hastaları oluşturdu. Araştırmanın örneklem büyüklüğü G power analiziyle 129 olarak hesaplandı ve çalışmamıza 129 hasta dahil edildi. Veriler; Kişisel Bilgi Formu, Tıbbi Tedaviye Uyum Oranı Ölçeği ve Romatoid Artrit Yaşam Kalitesi Ölçeği kullanılarak toplandı. Araştırmadan elde edilen verilerin analizi SPSS 29.0 programı ile değerlendirildi. Bulgular: Eğitim düzeyi, gelir düzeyi, eklemlerde şişlik ve uyku problemi yaşama durumu gibi RA semptomlarının varlığı, tedaviye olan inanç ve RA ilaçlarına bağlı yan etki yaşama durumu RA hastalarında tedaviye uyum ve yaşam kalitesini etkileyen faktörlerdir. Tıbbi tedaviye uyum oranı ölçeğinden alınan toplam puan ortalaması 6,93 iken Romatoid artrit yaşam kalitesi ölçeğinden alınan toplam puan ortalaması 17,36'dır. Tıbbi tedaviye uyum ile romatoid artrit yaşam kalitesi arasında negatif ilişki saptanmıştır (r= -0,179, p<0,05). Tıbbi tedaviye uyumdan alınan puan arttıkça romatoid artrit yaşam kalitesinden alınan puan azalmaktadır. Romatoid artrit yaşam kalitesinden alınan puanın azalması yaşam kalitesinin arttığını göstermektedir. Bu durumda tıbbi tedaviye uyum arttıkça romatoid artrit yaşam kalitesi de artmaktadır. Sonuç: Araştırma bulguları doğrultusunda romatoid artritli hastalarda tedaviye uyumun artmasıyla yaşam kalitesinin de arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda hastalarla en çok iletişimde bulunan sağlık profesyonelleri olarak hemşirelerin özellikle tedaviye uyumu artırmak için yapacakları hasta eğitimleri önem arz etmektedir. Anahtar Kelimeler: Romatoid Artrit, Tedaviye Uyum, Yaşam Kalitesi.Öğe Kahramanmaraş merkezli depremi yaşayan çocukların algıladıkları sosyal destek düzeyleri ile travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Vicnelioğlu, Elanur; Yayan, Emriye HilalAmaç: Bu çalışma Kahramanmaraş merkezli depremi yaşayan 6 ile 12 yaş arasındaki çocukların algıladıkları sosyal desteğin travma sonrası stres bozukluğu ve depresyonlarına olan etkisi incelemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Kesitsel, tanımlayıcı ve ilişkisel olarak yapılan bu çalışma, Kahramanmaraş merkezli depremin ardından şehir merkezinde kurulan bir konteyner kentte 6-12 yaş arasında 528 çocuk ve ebeveynleri ile gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında Tanıtıcı Bilgi Formu, "Çocuklar İçin Travma Sonrası Stres Tepki Ölçeği (ÇTSTÖ)", "Çocuk Depresyon Ölçeği (ÇDÖ)" ve ebeveynlere "Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ)" kullanılmıştır. Verileri değerlendirmede tek yönlü varyans analizi (ANOVA), Levene testi, çoklu karşılaştırma testi (Bonferroni ya da Tamhane's T2) kullanılmıştır. Model testi için path (yol) analizinden ve ölçekler arasındaki ilişkinin incelenmesinde pearson korelasyon analizinden yararlanılmıştır. Bulgular: Çocuklar için travma sonrası stres tepki ölçeğinin çok boyutlu algılanan sosyal destek ölçeği üzerinde negatif yönde (?:-0,15, p:0,000), çok boyutlu algılanan sosyal destek ölçeğinin çocuk depresyon ölçeği üzerinde negatif yönde (?:-0,48, p:0,000) istatistiksel olarak anlamlı derecede bir etkisi bulunmuştur. Ayrıca çocuklar için travma sonrası stres tepki ölçeğinin çocuk depresyon ölçeği üzerindeki etkisinde çok boyutlu algılanan sosyal destek ölçeğinin (?:0,07, p:0,007) aracı bir rol üstlendiği tespit edilmiştir. Sonuç: Çalışma sonucunda, çok boyutlu algılanan sosyal desteğin çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu ve depresyonu olumlu yönde etkilediği ve depremin yıkıcı etkisini düzeltmede sosyal desteğin önemli olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Sosyal Destek, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Depresyon, Çocuk, Deprem.Öğe Ergenlerde teknoloji bağımlılığının depresyon düzeyi ve uyku kalitesine etkisi(İnönü Üniversitesi, 2024) Eren, Volkan; Aktürk, ÜmmühanErgenlerde teknoloji bağımlılığının depresyon düzeyi ve uyku kalitesine etkisi Amaç: Bu araştırma, ergenlerde teknoloji bağımlılığının depresyon düzeyi ve uyku kalitesi üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Araştırma kesitsel olarak yapılmıştır. Araştırma Ekim 2022- Temmuz 2024 tarihleri arasında Malatya ili Darende ilçesinde bulunan 5 lisede yapılmıştır. Liselerden seçilecek ergenler kümelerdeki öğrenciler listelenerek basit rastgele örnekleme yöntemi ile 634 kişi olarak seçilmiştir. Veriler; Kişisel bilgi formu, teknoloji bağımlılık, uyku kalitesi ve ergen depresyon ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 21.0 paket programı, değerlendirmesinde ise tanımlayıcı istatistik, yüzdelik dağılım, regresyon analizleri kullanılmıştır. İstatistiksel yanılgı düzeyi p<0.05 olarak uygulanmıştır. Bulgular: Araştırmada Genel teknoloji bağımlılığı puanı 52.64±17.81 olarak bulunmuştur. Depresyon düzeyi, kutcher ergen depresyon ölçeği'ne göre 25.67±8.21 ortalama değeriyle orta-üst seviyede tespit edilmiştir. Uyku kalitesi ölçeği ve Uyku değişkenleri puanımız 14.06±4.28 olarak bulunmuştur. Çalışmamızda ergenlerin teknoloji bağımlılığı ve alt boyutlarının depresyon üzerine % 28.4'lük ve uyku kalitesi üzerine % 28.5'lik bir etkiye sahip olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda ergenlerin teknoloji bağımlılığı ölçeği ve alt boyutlarının ve sosyo demografik özelliklerin depresyon üzerine % 34.5 etkili ve uyku kalitesi üzerinde de % 30.9'luk bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Bu araştırmaya göre ergenlerin Sosyal ağ bağımlılığı alt boyutu, çevrimiçi oyun bağımlılığı alt boyutu ve teknoloji bağımlılığı puanları arttıkça depresyon düzeylerininde arttığı saptanmıştır. Ayrıca araştırmada ergenlerin çevrimiçi oyun bağımlılığı alt boyutu ve teknoloji bağımlılığı puanları arttıkça uyku kalitelerinin de azaldığı saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Depresyon, Ergenlik, Halk Sağlığı Hemşireliği, Teknoloji bağımlılığı, Uyku kalitesi.Öğe Diyabetli hastalara verilen eğitim ve telefon izleminin metabolik kontrole etkisi(İnönü Üniversitesi, 2024) Özkul, Halime Arı; Sarıtaş, Seyhan ÇıtlıkDiyabetli Hastalara Verilen Eğitim ve Telefon İzleminin Metabolik Kontrole Etkisi Amaç: Diyabetli bireylere verilen diyabet eğitiminin ve telefonla izlemin metabolik kontrol üzerine etkisini incelenmektir. Materyal ve metot: Araştırma diyabetli hastalara verilen eğitim ve telefon izleminin metabolik kontrole etkisinin incelenmesi amacıyla tek grup ön test- son test deneme öncesi modeli olarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, Eylül 2022- Kasım 2023 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Diyabet ve Endokrinoloji Polikliniğine diyabet tedavisi için başvuran yetişkin hastalar oluşturdu. Araştırma güç analizi kullanılarak belirlenen 157 diyabetli (77 deney, 80 kontrol) hasta ile tamamlandı. Deney grubundaki hastalara hem diyabet eğitimi hem de 3 ay süresince haftada 2 kez diyet ve egzersiz hatırlatmasını içeren mesaj gönderildi. Kontrol grubundaki hastalar kliniğin rutin uygulamalarını aldı. Bulgular: Telefon izlemi yapılan diyabetik bireylerin kilo, beden kütle indeksi, diyastolik kan basıncı, açlık kan şekeri, tokluk kan şekeri, HbA1c ilk test değeri ile son test değeri arasında anlamlı bir farklılık görülmüştür (p<0.05). Telefon izlemi yapılan diyabetik bireylerin bel çevresi, sistolik kan basıncı, kolesterol, HDL, trigliserid ve LDL ilk test değeri ile son test değeri arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir (p>0.05). Telefon izlemi yapılmayan diyabetik bireylerin sistolik kan basıncı, HbA1c ve HDL ilk test değeri ile son test değeri arasında anlamlı bir fark saptanmış (p<0.05) iken diğer parametrelerde istatiksel olarak anlamlı fark tespit edilmemiştir (p>0.05). Sonuç: Bu araştırma sonucunda diyabetli bireylere verilen diyabet eğitiminin ve telefonla izlemin metabolik kontrol üzerine olumlu etkisi olduğu saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Diyabet, Eğitim, Telefon İzlemi, Metabolik Kontrol, HemşirelikÖğe Kardiyoloji yoğun bakım hastalarının hemşirenin varlığını algılamaları ile konfor düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Koçak, Yusuf; Doğan, RunidaAmaç: Bu araştırma kardiyoloji yoğun bakım hastalarının hemşirenin varlığını algılamaları ile konfor düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla tanımlayıcı ve ilişkisel olarak yapıldı.Materyal ve Metot: Araştırma, Temmuz 2022- Temmuz 2024 tarihleri arasında Diyarbakır il merkezinde bulunan Diyarbakır Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi Kardiyoloji yoğun bakım ünitesi'nde tedavi gören 164 hasta ile yapıldı. Araştırma verilerinin toplanmasında Kişisel Bilgi Formu, Hemşirenin Varlığını Algılama Ölçeği ve Genel Konfor Ölçeği kullanıldı. Araştırmada yer alan verilerin analizi SPSS (Statistical Program in Social Sciences) 24.0 programı ile gerçekleştirildi.Bulgular: Araştırmaya katılan hastaların %48.8'i 50 yaş ve üstü, %51.2'si kadın, % 81.1'i evli, %30.5'i işçi, % 54.3'ü ortaokul mezunu ve %69.5'i orta gelirli olarak bulundu. Araştırmaya katılan hastaların Hemşirenin Varlığı Ölçeğinden aldıkları toplam puan ortalamasının 94.98?8.88 ve Genel Konfor Ölçeğinden aldıkları toplam puan ortalamasının 130.10?8.15 olarak bulundu. Çalışmada HVÖ toplam puanı ve GKÖ toplam puanı arasında istatistiki açıdan anlamlı ve pozitif yönlü orta kuvvetli bir ilişki olduğu belirlendi. Sonuç: Kardiyoloji yoğun bakım hastalarının hemşirenin varlığını algılama durumları ile konfor düzeyleri arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu, hastaların hemşirenin varlığını algılama durumları arttıkça konfor düzeylerinin de arttığı belirlendi.Anahtar Kelimeler: Hasta, Hemşirenin varlığı, Kardiyoloji yoğun bakım, Konfor düzeyiÖğe Yenidoğanlarda uygulanan masaj ve ayak refleksolojisinin uyku üzerine etkisi(İnönü Üniversitesi, 2024) Belpınar, Ayşe; Yayan, Emriye HilalAmaç: Bu araştırma prematüre bebeklere uygulanan masaj ve ayak refleksolojisinin uyku üzerine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Araştırma randomize kontrollü deneysel tasarımda yapılmıştır. Araştırmanın evrenini İç Anadolu Bölgesinde yer alan bir hastanenin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesine yatan 30-37 gestasyonel haftada olan prematüre bebekler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini Masaj grubu (n=36), Ayak refleksoloji grubu (n=36) ve Kontrol grubu (n=36) olmak üzere 108 prematüre bebek oluşturmuştur. Veriler yenidoğan takip formu ve aktigrafi kullanılarak toplanmıştır. Masaj ve Ayak refleksolojisi gruplarına iki gün ard arda günde 2 defa (Sabah:07.00-09.00 ve Akşam:19.00-21.00) 15 dakika uygulama periyodu şeklinde toplamda 4 uygulama yapılmıştır. Kontrol grubuna rutin hemşirelik bakımı dışında herhangi bir girişim uygulanmamıştır. Her grupta ön test ve son test uygulamaları ile yenidoğanların 24 saatlik uykuları aktigrafi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Masaj grubunda yer alan prematüre bebeklerin uyku süresi uygulama öncesine (251 dk) ve kontrol grubuna göre (272 dk) artarken ayak refleksoloji grubunun uyku süresi uygulama öncesine (268 dk) ve kontrol grubuna göre (266 dk) artmıştır (p<0.001). Uyku verimliliği ise uygulama sonrası kontrol grubuna göre daha fazla artarak masaj grubunda %73'e, ayak refleksoloji grubunda %71.8'e yükselmiştir (p<0.001). Ayrıca uygulama sonrası masaj ve ayak refleksoloji grubunda uyanma sayısı ile uyanıklık süresinde kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir azalma olmuştur (p<0.001). Sonuç: Araştırma sonucunda, prematüre bebeklerde masaj ve ayak refleksoloji uygulamasının uyku süresi ile uyku verimliliğini arttırdığı, uyanıklık süresi ve uyanıklık sayısını azalttığı tespit edilmiştir ve uyku yönetiminde etkili non-farmokolojik yöntemler olduğu bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Yenidoğan, masaj, ayak refleksoloji, uykuÖğe Kahramanmaraş depremini yaşayan ergenlerin algıladıkları sosyal desteğin travma sonrası stres ve depresyon düzeylerine etkisi(İnönü Üniversitesi, 2024) Kaplan, Şüheyda; Yayan, Emriye HilalAmaç: Araştırma, Kahramanmaraş merkezli depremleri yaşayan ergenlerin, algıladıkları sosyal desteğin, travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tipte yapılan bu çalışma, Kahramanmaraş merkezli depremleri yaşamış 12-18 yaş arasındaki 525 ergenle gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında, Çocuk Bilgi Formu ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Çocuklar İçin Travma Sonrası Stres Tepki Ölçeği, Çocuklar İçin Depresyon Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde sayı, yüzdelik dağılım, ortalama, standart sapma, bağımsız örneklem t testi, Levene testi, Bonferroni, Tamhane's T2 testleri ile tek yönlü ANOVA, Pearson korelasyon analizi ve Path analizi yöntemleri kullanılmıştır. Bulgular: Cinsiyet, ekonomik durum travma sonrası stres düzeyini, deprem nedenli bir yakınını kaybetme durumu travma sonrası stres ve depresyon düzeyini etkileyen faktörlerdir. Katılımcıların %33.5'inde ağır, %29.9'unda orta düzeyde travma sonrası stres yaşandığı, %47.2'sinde depresyon olduğu saptanmıştır. Ayrıca çocuklar için travma sonrası stres tepki ölçeğinin çocuk depresyon ölçeği üzerindeki etkisinde çok boyutlu algılanan sosyal destek ölçeğinin (?:0.07, p:0.003) aracı rol üstlendiği tespit edilmiştir. Sonuç: Bu araştırma deprem sonrası ergenlerde travma sonrası stres ve depresyon semptomların varlığını ortaya koymuştur. Ayrıca algılanan sosyal desteğin deprem sonrasında görülen travma sonrası stres ve depresyon ile başa çıkmada önemli bir rol oynadığı sonucuna varılmıştır. Bu sonuçlar hem politika hem de sağlık profesyonelleri için, deprem sonrası müdahalenin geliştirilmesi açısından değerli bilgiler sunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Deprem, Depresyon, Ergen, Sosyal destek, Travma sonrası stres bozukluğu.Öğe Cenin pozisyonunun ve beyaz gürültünün nazal CPAP'daki yenidoğanların serebral oksijenlenmesine etkisi(İnönü Üniversitesi, 2024) Laço, Selin Kaplan; Yayan, Emriye HilalAmaç: Bu çalışma cenin pozisyonunun ve beyaz gürültünün nazal CPAP'daki yenidoğanların serebral oksijenlenmesine ve konforuna etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Materyal ve Metot: Fırat Üniversitesi Araştırma Hastanesi, yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki nazal CPAP'da bulunan yenidoğanlar araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Çalışmanın örneklemini yenidoğan yoğun bakım ünitesinde nazal CPAP desteği alan cenin pozisyonu (n= 37), beyaz gürültü (n= 37), kontrol (n= 37) gruplarındaki 111 yenidoğan oluştumaktadır. Araştırma 16 Şubat 2023 - 25 Mayıs 2024 tarihleri arasında randomize kontrollü deneysel olarak yapılmıştır. Deney grubundaki yenidoğanlarda cenin pozisyonu ve beyaz gürültü uygulamalarının serebral oksijenlenme ve konfor parametreleri üzerine etkisi değerlendirilmiştir. Kontrol grubundaki yenidoğanlara klinikdeki rutin uygulamalar dışında herhangi bir uygulama yapılmamıştır. 9 saat NIRS cihazı ile yenidoğanların serebral oksijen düzeyleri kayıt altına alınmıştır. Veriler 'Yenidoğan Tanıtıcı Bilgi Formu', 'NIRS Takip Çizelgesi' ve 'Yenidoğan Konfor Davranış Ölçeği' ile toplanmıştır. Bulgular: Cenin pozisyonu ve beyaz gürültü grubunda yer alan yenidoğanların girişim esnasında serebral oksijenlenme ortalamaları kontrol grubuna göre artış göstermiştir (p<0.05). Yenidoğanların konfor düzeylerininde cenin pozisyonu ve beyaz gürültü gruplarında arttığı belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç: Cenin pozisyonu ve beyaz gürültünün nazal CPAP'daki yenidoğanlarda serebral oksijenlenme ortalamalarını arttırdığı ve yenidoğanların konfor davranış ölçeği puan ortalamalarını düşürerek konforlarını yükselttiği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Beyaz gürültü, CPAP, cenin pozisyonu, serebral oksijenlenme, yenidoğanÖğe Yaşlılarda sosyal dışlanmanın depresyon düzeyine etkisi(İnönü Üniversitesi, 2024) Yaramış, Abuzer; Aktürk, ÜmmühanÖZET Yaşlılarda Sosyal Dışlanmanın Depresyon Düzeyine Etkisi Amaç: Bu çalışmanın amacı yaşlılarda sosyal dışlanmanın depresyon düzeyine etkisini incelemektir. Materyal ve Metot: Kesitsel bir araştırma olarak yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini Çöşnük, Başharık, Sıtmapınarı, İpek, Çarmuzu, Sancaktar 1 No'lu ve Niyazi Mısri Aile Sağlığı Merkezlerine gelen 65 yaş üstü bireyler oluşturmaktadır. Çalışmanın örneklemi; güç analizine göre %5 hata payı, %95 güven aralığında örneklem büyüklüğü en az 432 yaşlı birey olarak belirlenmiştir. Veriler Ocak-Haziran 2024 tarihleri arasında toplanmıştır. ASM'lere gelen yaşlı hastalar ile yüz yüze görüşme anket tekniği kullanılarak veriler toplanmıştır. Verilerin toplanmasında her bir hasta için toplamda yaklaşık olarak 15-30 dakika zaman ayrılmıştır. Verilerin analizleri SPSS 25.0 istatistik paket program ile yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzdelik, ortalama, regresyon testlerinden yararlanılmıştır. Bulgular: Araştırmada Geriatrik Depresyon Ölçek puanı 6.49±2.11, Yaşlılarda Sosyal Dışlanma Ölçek puanı 63.90±5.60 olarak bulunmuştur. Araştırmada yaşlıların %36.1'ı ılımlı düzeyde depresyon belirlenmiştir. Çalışmamızda yaşlıların sosyal dışlanma ve alt boyutlarının yaşlılarda depresyon düzeyi üzerine %25.3'lük bir etkisi olduğu ve ayrıca yaşlılarda sosyal dışlanma ve alt boyutları ve sosyodemografik özelliklerin yaşlılarda depresyon düzeyi üzerine %64.6'lık bir etkisi olduğu saptanmıştır. Sonuç: Bu araştırmaya göre; yaşlıların sosyal dışlanma ölçek ve alt boyut puanları arttıkça depresyon düzeylerinin de arttığı saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Depresyon Düzeyi, Hemşirelik, Sosyal Dışlanma, Yaşlılık