Yazar "Ateş, Burhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 24
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anastomoz kaçaklarının engellenmesinde kullanılmak üzere doğal bileşeni biouyumlu polimerik yapıştırıcıların sentezi ve uygulaması(2013) Ateş, Burhan; Ara, Cengiz; Parlakpınar, Hakan; Köytepe, Süleyman; Vardı, Nigar; Denkbaş, Emir Baki; Yılmaz, Baki[Abstract Not Available]Öğe Antikanserojenik l-asparaginazın farklı gram-negatif bakterilerde üretimi, kimyasal karakterizasyonu ve in vitro uygulaması(İnönü Üniversitesi, 2007) Ateş, BurhanBakteriyel L-asparaginaz akut lenfoblastik lösemi(ALL) başta olmak üzere belli kanser türlerinde yüksek terapötik değeri ile bilinen bir enzimdir. Bu çalışmada, karbon katabolit baskılanma gösteren ve oksijenle regüle olduğu bilinen bu enzimin değişik gram-negatif bakterilerde farklı ortam koşulları altındaki sentezi çalışılmıştır. Bu amaçla; Enterobacter aerogenes, Pseudomonas aeruginosa ve Escherichia coli ve bu bakterilerin rekombinant etkin bir oksijen alım sistemi, Vitreoscilla hemoglobini (VHb), içeren suşları kullanılmıştır. Bu çalışmada bakterilerin doğal konakçıları ve onların VHb içeren rekombinantlarında enzimin karbon katabolit baskılanmaya verdiği cevap değişik karbon kaynakları (glukoz, fruktoz, sukroz, laktoz ve gliserol) kullanılarak belirlenmiştir. Ayrıca, farklı azot kaynaklarının (Lasparagin, L-glutamin, üre ve sodyum nitrit) enzimin sentezi üzerine etkisi araştırılmıştır. En yüksek enzim sentezinin görüldüğü suş kullanılarak enzimin kısmi saflaştırılması (amonyum sülfat çöktürmesi ve iyon-değişim kromatografisi) yapılmış ve çeşitli kimyasal karakteristikleri (optimum ve maksimum aktivite sıcaklık aralıkları, optimum pH, kinetik parametreler ve depo kararlılığı) belirlenmiştir. Ayrıca, in vivo bir sistemi simüle eden in vitro bir düzenek ile enzimin muhtemel terapötik bir uygulama için kararlılığı saptanmıştır. L-asparaginaz üretiminin değişik gram-negatif bakterilerde kompleks regülatör mekanizmalarla olduğu ve bir bakteri için geçerli optimal sentez koşullarının benzer bir diğer bakteriye uygulanamayabileceği saptanmıştır (örneğin, azot kaynaklarında glutamini hariç bırakırsak, VHb varlığında, E. coli'de bir indüklenme görülürken, buna benzer bir bakteri olan E. aerogenes'de baskılama görülmüştür). Özellikle terapötik değeri kanıtlanmış ve ticari olarak üretilen E. coli L-asparajinazlarının üretiminde, VHb'nin böyle pozitif bir regülasyon göstermesi önemli bir bulgudur. Saflaştırılmış olan enzimin kimyasal karakterizasyonu yapılmış, termostabil bir enzim olarak bilinen bu enzimin optimum aktivitesi 40 oC'de ve pH 9.0'da, maksimum aktivitesi ise 60 oC'de belirlenmiştir. Bu bağlamda, enzimin yüksek depo kararlılığına ve diğer L-asparaginazlara benzer kinetik parametrelere sahip olduğu saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: L-asparaginaz, Vitreoscilla hemoglobin, katabolik represyon, terapötik enzimler, enzim saflaştırma.Öğe Aynalı Sazan (Cyprinus carpio) Balığında İmaj J-Fiji ile Sperm Hücresi Hareketlilik ve Hız Analizi(2018) Erdoğan, Selim; Gürçay, Selahattin; Kocamaz, Adnan Fatih; Ateş, Burhan; Talu, Muhammed Fatih; Okumuş, Fatih; Özgür, Mustafa ErkanÖz: Öz: Bu çalışma İmage J-Fiji programıyla sperm hücrelerine ait hareket değerlendirme yöntemi, bu yöntemin uygulanabilirliği, kolaylığı ve/veya zorluğunu araştırılması amacıyla yapılmıştır. Elde edilen parametreler, uluslararası yayınlarda sunulmuş benzer bilgisayar sistemleri ile elde edilmiş verilerle karşılaştırmaları yapılmıştır. Çalışmada aynalı sazan (Cyprinus carpio) türü balıklara ait sperm örnekleri incelenmiştir. İncelenen sperm hücrelerine ait hareketlilik parametreleri sırasıyla VSL: 74.05 ?m/sn, VCL: 115.18 ?m/sn, VAP: 63.85?m/sn, BCF: 10.75 Hz ve ALH: 19.28?m olarak hesaplanmıştır. Sonuç olarak, İmaj J-Fiji programı ile balıklarda sperm hücresi yakalama, işleme ve değerlendirme işlemlerinin kolay, uygulanabilir olduğu ve balık üretim merkezlerinde erkek damızlık balıkların sperm kalitesinin belirlenmesinde pratik ve hızlı bir yöntem sunduğu söylenebilir.Öğe Diyabet Hastalarının Lens Ön Kapsüllerinde Glutatyon Seviyesi ve Glutatyon Peroksidaz Aktivitesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Emre, Sinan; Ateş, Burhan; Taşar, Ahmet; Doğanay, SelimAmaç: Bu çalışmada yaşa bağlı kataraktı bulunan hastalar ile sıkı kontrol altındaki diabet hastalarının lens ön kapsüllerinde ölçülen glutatyon (GSH) seviyesi ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) aktiviteleri değerlendirilmiştir. Yöntem: Çalışmaya tip II diabeti ve kataraktı bulunan hastalar ile yaş uyumlu olacak şekilde yaşa bağlı kataraktı bulunan hastalar dahil edildiler. Çalışma kapsamında sıkı diabet kontrolünde olan 18 hasta ile (Grup A), yaşa bağlı kataraktı bulunan 26 hastanın (Grup B) fakoemulsifikasyon yöntemi ile yapılan katarakt operasyonlarında alınan lens ön kapsülleri dahil edilmiştir. Örnekler çözünüp, santrifüje edilmelerinden sonra numunelerden GSH seviyeleri ve GSH-Px enzim aktiviteleri ölçülmüştür. Sonuçlar: Grup A ortalama yaşları 60.3 ± 8.3 yıl olan, 10 bayan ve 8 erkek hastadan oluşmaktaydı. Grup B ise ortalama yaşları 63.9 ± 12.2 yıl olan, 11 bayan ve 15 erkek hastadan oluşmaktaydı. Grup A ve B için lens ön kapsülünde ölçülen ortalama GSH seviyeleri sırasıyla 82.4±16.5 ve 97.5±12.5 nmol/mg iken ortalama GSH-Px aktivite düzeyleri sırasıyla 27.0±9.7 ve 36.9±9.3 mmol/mg protein idi. Her iki parametre içinde gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı düzeyde tespit edilmedi (p>0.05). Yorum: Diabetin anti-oksidan mekanizmalar üzerindeki zararlı etkisi iyi bilinmektedir. Bizim sonuçlarımızda GSH seviyesinin ve GSH-Px aktivitelerinin sıkı kontrollü diabet grubunda ve yaşa bağlı kataraktı grubu arasında yakın değerlerde çıkmış olması, diabetin sıkı kontrolünün diabetin lens üzerindeki etkilerini hafifletmek bakımından önemli olduğunu düşündürtmektedir.Öğe The effect of caffeic acid phenethyl ester on bacterial translocation and intestinal damage after intestinal obstruction(Turkish Journal of Medical Sciences, 2010) Ara, Cengiz; Dirican, Abuzer; Erdoğan, Selim; Ateş, Burhan; Özgör, Dinçer; Tatlı, Faik; Tekerekoğlu, M. Sait; Kırımlıoğlu, VedatÖz: Amaç: Obstruksiyon intestinal koruyucu bariyeri bozarak bakteriyel tranlokasyona sebep olur. Bu bakterilerin çoğalması ve yıkım ürünleri sonucu septik komplikasyonlar gelişir. Bu çalışmanın amacı cafeic acid phenethyl esterin (CAPE) ratlarda oluşturulan intestinal obstruksiyon modelinde bakteriyel translokasyon ve intestinal hasar üzerindeki etkisini araştırmaktır. Yöntem ve gereç: Ratlarda intestinal obstruksiyon (İO) distal ileumun 4/0 ipek sütürle bağlanması ile sağlandı. 21 Wistar albino rat üç gruba ayrıldı. Grup 1: Sham (n = 7), grup 2: İO (n = 7), grup 3: İO + CAPE (n = 7). Üçüncü gruba günde 10 ?mol kg-1 dozunda CAPE intestinal obstruksiyon oluşturulmadan iki gün önce başlanarak üç gün intraperitonel verildi. İntestinal obstruksiyondan 24 saat sonra ratlar sakrifiye edildi. Ratların mezenterik lenf nodu, karaciğer ve ilumundan örnek alınarak biyokimyasal analiz ve mikrobiyolojik inceleme yapıldı. Bulgular: Mezenterik lenf nodu ve karaciğerden alınan örneklerin bakteriyel kültür ortamına ekimde en sık üreyen mikroorganizmalar E. coli, Proteus mirabilis ve Enterococcus spp. idi. Grup 3’te malondialdehyde (MDA) ve adrenomedullin seviyeleri grup 2’ ye göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu (P < 0,001). İleumdan alınan örnekte reduced glutathione (GSH) ve katalaz seviyeleri grup 3’te, grup 2’ye göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (P < 0,001). Sonuç: Bu sonuçlar CAPE’nin mekanik intestinal obstruksiyonda oluşan bakteriyel translokasyona karşı ve barsaktakta oluşan oksidatif hasara karşı koruyucu etkisinin olabileceğini göstermektedir. Bu yararlı etkinin mekanizmasını açıklamak için daha çok deneysel çalışmaya ihtiyaç vardır.Öğe The effect of caffeic acid phenethyl ester on bacterial translocation and intestinal damage after intestinal obstruction(Turkısh journal of medıcal scıences, 2010) Ara, Cengiz; Dirican, Abuzer; Erdoğan, Selim; Ateş, Burhan; Dinçer, Özgör; Tatlı, Faik; Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Kırımlıoğlu, VedatAim: Intestinal obstruction (IO) induces bacterial translocation due to failure of the intestinal barrier function. Following bacterial overgrowth, its degradation products play a decisive role in the development of systemic septic complications. The aim of this study was to evaluate the effects of caffeic acid phenethyl ester (CAPE) on bacterial translocation and intestinal damage in an IO model in rats. Materials and methods: Complete IO was created in the distal ileum of rats by a single 4-0 silk suture. A total of 21 Wistar albino rats were randomized into 3 groups: Group 1, Sham (n = 7); Group 2, IO (n = 7); Group 3, IO + CAPE (n = 7). Group 3 received a 10 μmol kg-1 dose of CAPE intraperitoneally. This treatment was continued for 3 days (2 days before surgery and 1 day after surgery). Samples of mesenteric lymph nodes (MLN), liver, and segmental ilea were obtained 24 h after the mechanical bowel obstruction, both for biochemical analysis and microbiological examination. Results: The most common bacteria cultured from the liver and MLN of these animals were Escherichia coli, Proteus mirabilis, and Enterococcus spp. In the CAPE-treated rats, the malondialdehyde (MDA) and adrenomedullin levels were significantly lower than in the IO group (P < 0.001). The reduced glutathione (GSH) and catalase (CAT) levels of the ileum were found to be significantly higher in the CAPE-treated rats than those in the IO group (P < 0.001). Conclusion: These results have shown that CAPE may have protective effects against bacterial translocation and intestinal oxidative damage in mechanical IO. More experimental studies are needed to explain the exact mechanism of this beneficial effect.Öğe The effect of caffeic acid phenethyl ester on bacterial translocation and intestinal damage after intestinal obstruction(Turk J Med Sci 2010; 40 (6): 897-903., 2010) Ara, Cengiz; Dirican, Abuzer; Erdoğan, Selim; Ateş, Burhan; Özgör, Burhan; Tatlı, Faik; Tekerekoğlu, M.SaitAim: Intestinal obstruction (IO) induces bacterial translocation due to failure of the intestinal barrier function. Following bacterial overgrowth, its degradation products play a decisive role in the development of systemic septic complications. The aim of this study was to evaluate the effects of caffeic acid phenethyl ester (CAPE) on bacterial translocation and intestinal damage in an IO model in rats. Materials and methods: Complete IO was created in the distal ileum of rats by a single 4-0 silk suture. A total of 21 Wistar albino rats were randomized into 3 groups: Group 1, Sham (n = 7); Group 2, IO (n = 7); Group 3, IO + CAPE (n = 7). Group 3 received a 10 μmol kg-1 dose of CAPE intraperitoneally. This treatment was continued for 3 days (2 days before surgery and 1 day after surgery). Samples of mesenteric lymph nodes (MLN), liver, and segmental ilea were obtained 24 h after the mechanical bowel obstruction, both for biochemical analysis and microbiological examination. Results: The most common bacteria cultured from the liver and MLN of these animals were Escherichia coli, Proteus mirabilis, and Enterococcus spp. In the CAPE-treated rats, the malondialdehyde (MDA) and adrenomedullin levels were significantly lower than in the IO group (P < 0.001). The reduced glutathione (GSH) and catalase (CAT) levels of the ileum were found to be significantly higher in the CAPE-treated rats than those in the IO group (P < 0.001). Conclusion: These results have shown that CAPE may have protective effects against bacterial translocation and intestinal oxidative damage in mechanical IO. More experimental studies are needed to explain the exact mechanism of this beneficial effect.Öğe Fmf (Ailevi Akdeniz Ateşi) Hastalığı Tanısı İçin Ekonomik Ve Taşınabilir Biyosensör Sistemi(2022) Makay, Balahan; Yılmaz, İsmet; Açarı, Ceyhun; Çetin, Seda Nur Topkaya; Seçkin, Turgay; Ünsal, Şevket Erbil; Ateş, BurhanAilevi Akdeniz Ateşi (FMF), özellikle ülkemizde ve dünyada oldukça yaygın otozomal resesif geçişli bir genetik hastalıktır. Doğu Akdeniz havzasını çevreleyen ülkelerde yüksek oranda yaygınlık göstermekle beraber son yıllarda tüm dünyada artan sayıda olguya rastlanmıştır. Literatürdeki FMF ilişkili araştırmalara göre Türkiye, en fazla FMF hastası yaşayan ülkedir. FMF hastalığı, MEFV genindeki mutasyonlar sonucu organizmanın enflamasyona verdiği yanıtın bozulması olarak tanımlanmaktadır. MEFV geni, pirin proteinini kodlamaktadır. FMF nedeni olan MEFV genindeki mutasyonlar, pirin protein fonksiyonunu etkilemektedir. MEFV genindeki mutasyonlar anormal seviyede artan pirin proteininin sentezine neden olmakta ve pirin proteinin enflamasyon üzerindeki kontrolü bozulmaktadır. Türkiye FMF çalışma grubunun verilerine göre, ülkemizde mevcut olan FMF hastalarının %5 gibi çok düşük bir bölümünün tanısı konulmuş ve tedaviye başlanmıştır. FMF hastalığı için kesin tanı konulmasına olanak sağlayan muayene bulgusu ve özgün bir laboratuvar testi yoktur. FMF tanısı; klinik bulgular, aile öyküsü, biyokimyasal ve genetik laboratuvar verileri, tedaviye yanıt ve diğer ailesel periyodik ateş sendromlarının dışlanması ile konmaktadır. Akut ataklar sırasında yapılan rutin kan testi sonuçları spesifik değildir. Genetik analizler zaman alıcı; kompleks hazırlama basamakları içeren ve maliyeti yüksek testler olmakla birlikte, FMF hastalığı için kesin tanı koydurucu bir kriter değildir. Bu nedenle, FMF hastalığının tanımlanması ile ilgili problemlere çözüm olacak yeni bir alternatif tanı yöntemine ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde sık rastlanan bir hastalık olan FMF tanısının erken konması, hastalığın tedavisi ve oluşabilecek komplikasyonların önlenmesi bakımından oldukça önemlidir. Bu projede geliştirilen biyosensör sistemi, ülkemizde ve dünya genelinde yaygın olarak görülen FMF hastalığının tanımlanması hususunda hızlı, ekonomik ve taşınabilir dizaynı ile büyük önem arz etmektedir. FMF hastalığında hasta şikayetlerinin ve klinik bulguların birçok hastalığa benzemesinden dolayı, hastalık tanısı oldukça güç ve geç konmaktadır. Günümüzde kesin FMF tanısı klinik bulguları desteleyen genetik testler ile konmaktadır. Fakat genetik testlerin SGK?ya olan maliyetinin oldukça yüksek olması yanı sıra 2-3 ay gibi uzun bir sürede test sonucunun alınması ve hastaların bu süre zarfında geçirebileceği ataklar düşünüldüğünde, günümüzde kullanılan klasik yöntemler oldukça ciddi problemlere neden olabilmektedir. Özellikle çocuklar, FMF hastalığından en çok etkilenen ve hastalık süreçleri oldukça sıkıntılı geçen gruptadırlar. Bu nedenle proje kapsamında, ülkemiz başta olmak üzere dünya genelinde yaygın olan FMF hastalığının erken tanısı için, ekonomik, güvenilir, hızlı sonuç veren ve taşınabilir bir biyosensör sistemi geliştirilmiştir. Geliştirilen sistem, nano-parçacık temelli biyo-çiplerin yüksek hassasiyette tanımlama özelliklerini kullanarak, hasta örneklerinde sağlıklı bireylerde bulunan pirine göre çok yüksek miktarda üretilen pirin için bu yüksek değişimi belirleyerek FMF hastalık tanısını koymaktadır. Sistem, getirdiği kullanıcı kolaylığı, taşınabilirliği ve düşük maliyetli test imkânıyla klasik FMF tanı yöntemlerine göre güçlü bir alternatif olacaktır.Öğe İntestinal iskemi-reperfüzyon uygulamalarında değişik antioksidanların koruyucu etkilerinin araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2001) Ateş, BurhanÖZET Yüksek Lisans Tezi İNTESTİNAL İSKEMİ-REPERFÜZYON UYGULAMALARINDA DEĞİŞİK ANTİOKSİDANLARIN KORUYUCU ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI Burhan Ateş İnönü Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Anabilim Dalı x + 59 sayfa 2001 Danışman : Yrd. Doç. Dr. İsmet Yılmaz Bu çalışmada, mekanik mesenterik damar tıkanıklıkları, bağırsak transplantasyonu gibi birçok patalojik durumda gözlenebilen ve serbest oksijen radikallerinin başlattığı zincirleme tepkimelerle doku yıkımının gerçekleştiği iskemi-reperfüzyon (l/R) hasarına karşı diğer antioksidanlardan daha geniş bir spektruma sahip antioksidatif hormon olan melatoninin iskemi öncesi ve sonrası koruyucu etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada Sprague Dawley cinsi 32 erkek rat 4 gruba ayrıldı. (n:8) Grup no 1: Sham, Grup no 2: Kontrol l/R, Grup no 3 : Melatonins 0 mg/kg) +I/R ve Grup 4: l+Melatonin (10mg/kg)/R. I/R gruplarda 45 dakikalık superior mesenterik arter oklüzyonu ile iskemi ve takiben 120 dakika süreyle reperfüzyon yapıldı. Tüm gruplarda antioksidatif enzimlerden katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD) ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) enzim aktivitelerine ve lipid peroksidasyonunun son ürünü olan malondialdehit (MDA) düzeylerine spektrofotometrik olarak bakıldı. Verilerin istatiksel analizi tek yönlü varyans analizi ve Tukey HSD testi ile gerçekleştirildi. Sonuç olarak melatonin uygulanan gruplarda kontrol l/R grubuna kıyasla enzim aktivitelerinde anlamlı bir artış, buna karşın MDA düzeyinde ise anlamlı (p<0.05) bir düşüş gözlenmiştir. Tüm bu veriler, melatoninin intestinal iskemi reperfüzyon hasarında önemli bir koruyucu role sahip olduğunu göstermektedir. Buna ilaveten melatoninin iskemi öncesi veya sonrası verilmesi arasında anlamlı bir fark olmamasına karşın iskemi öncesi melatonin uygulanmasının kısmende olsa daha koruyucu etkiye sahiptir. Buda melatoninin lipofılik özelliğine ve yarılanma ömrünün oldukça kısa süreli olmasına bağlanabilir. ANAHTAR KELİMELER: Antioksidan, intestinal, iskemi-reperfüzyon, serbest oksijen radikalleri 111Öğe Investigation of Toxicity Properties of Flower-like ZnO Nanoparticles on Cyprinus carpio Sperm Cells Using Computer-Assisted Sperm Analysis (CASA)(2018) Özgür, Mustafa Erkan; Ulu, Ahmet; Balcıoğlu, Sevgi; Özcan, İmren; Okumuş, Fatih; Köytepe, Süleyman; Ateş, BurhanAbstract: This study was carried out to clarify the toxicity properties of Flower-like zinc oxide nanoparticles (ZnO NPs) on collected sperm samples from Cyprinus carpio using computer-assisted sperm analysis (CASA). Flower-like ZnO NPs were successfully synthesized using a simple system at 120?C for 5 h by the microwave-assisted solvothermal techniques. The synthesized ZnO NPs were characterized for its structural, morphological and thermal properties. After that, the different concentrations of synthesized ZnO NPs (0.001, 0.01, 0.1, 0.5, 1 ppm) were examined with Cyprinus carpio sperm samples collected from Karakaya reservoir. The spermatozoa motility parameters which contain to curvilinear velocity (VCL), straight line velocity (VSL), average path velocity (VAP), straightness (STR), amplitude of lateral head displacement (ALH), and beat cross frequency (BCF) was computed and recorded by CASA. According to the results, while VCL, VAP and BCF were statistically significant (P<0.05), VSL, ALH and STR were not statistically significant (P>0.05). In addition, the EC50 values of VCL and VAP parameters were calculated 0.56 ppm and 0.004 ppm, respectively.Öğe Lens capsular glutathione level and glutathione peroxidase activity among diabetic patients(2008) Emre, Sinan; Ateş, Burhan; Taşar, Ahmet; Doğanay, SelimAbstract: Amaç: Bu çalışmada yaşa bağlı kataraktı bulunan hastalar ile sıkı kontrol altındaki diabet hastalarının lens ön kapsüllerinde ölçülen glutatyon (GSH) seviyesi ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) aktiviteleri değerlendirilmiştir. Yöntem: Çalışmaya tip II diabeti ve kataraktı bulunan hastalar ile yaş uyumlu olacak şekilde yaşa bağlı kataraktı bulunan hastalar dahil edildiler. Çalışma kapsamında sıkı diabet kontrolünde olan 18 hasta ile (Grup A), yaşa bağlı kataraktı bulunan 26 hastanın (Grup B) fakoemulsifikasyon yöntemi ile yapılan katarakt operasyonlarında alınan lens ön kapsülleri dahil edilmiştir. Örnekler çözünüp, santrifüje edilmelerinden sonra numunelerden GSH seviyeleri ve GSH-Px enzim aktiviteleri ölçülmüştür. Sonuçlar: Grup A ortalama yaşları 60.3 ± 8.3 yıl olan, 10 bayan ve 8 erkek hastadan oluşmaktaydı. Grup B ise ortalama yaşları 63.9 ± 12.2 yıl olan, 11 bayan ve 15 erkek hastadan oluşmaktaydı. Grup A ve B için lens ön kapsülünde ölçülen ortalama GSH seviyeleri sırasıyla 82.4±16.5 ve 97.5±12.5 nmol/mg iken ortalama GSH-Px aktivite düzeyleri sırasıyla 27.0±9.7 ve 36.9±9.3 ?mol/mg protein idi. Her iki parametre içinde gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı düzeyde tespit edilmedi (p>0.05). Yorum: Diabetin anti-oksidan mekanizmalar üzerindeki zararlı etkisi iyi bilinmektedir. Bizim sonuçlarımızda GSH seviyesinin ve GSH-Px aktivitelerinin sıkı kontrollü diabet grubunda ve yaşa bağlı kataraktı grubu arasında yakın değerlerde çıkmış olması, diabetin sıkı kontrolünün diabetin lens üzerindeki etkilerini hafifletmek bakımından önemli olduğunu düşündürtmektedir.Öğe Manyetik Kantilever ile IgG Antikorlarının Tespiti(2023) İnan, Orhan Orçin; Dik, Gamze; Ulu, Ahmet; Ateş, Burhan; Atalay, SelçukBu çalışmada, IgG antikorlarını algılamak için kantilever olarak $Fe_{40}Ni_{38}Mo_{4}B_{18}$ amorf ferromanyetik şerit kullanılmıştır. Sensör yüzeyi IgG algılaması için fonksiyonel hale getirilmiş ve daha sonra yapılan ölçümlerde ppm ya da ng mertebesinde IgG algılaması yapılmıştır.Öğe Melatonin is effective in reducing stress-induced organ damage in Wistar albino rats(Turkish Journal of Biology, 2014) Eşrefoğlu, Mukaddes; Akıncı, Ayşin; Elbe, Hülya; Taşlıdere, Elif; Taşlıdere, Elif; Çetin, Aslı; Ateş, BurhanAbstract: In the present study, we tried to investigate the effects of melatonin, a novel antioxidant and a potent free radical scavenger, in stress-induced cerebral, cerebellar, cardiac, and hepatic oxidative damage using microscopic and biochemical analysis. A total of 32 male Wistar albino rats were divided into control, stress, stress + saline, and stress + melatonin groups. The rats from the stress groups were exposed to high stress conditions of starvation, immobilization, and cold exposure. The rats from the stress + melatonin group received melatonin daily at 20 mg/kg body weight intraperitoneally for 7 days. At the end of the experiment, the brain, cerebellum, heart, and liver were rapidly removed. The main histopathological damage scores (MHDSs) of the stress and stress + saline groups were higher than those of control group for all of the organs. The MHDSs of melatonin-administered group were lower than those of stress and stress + saline groups. The main tissue superoxide dismutase activities of the stress + melatonin group were even higher than those of the control group in the cerebellum and liver, and main tissue catalase activities of the stress + melatonin group were even higher than those of control group in all of the organs. As a conclusion, we found melatonin very effective in reducing stress-induced organ damage by inhibiting lipid peroxidation and supporting the cellular antioxidant defense system.Öğe Optimization Of Extraction Parameters For Folic Acid And Antioxidant Compounds From An Edible Plant (Polygonum Cognatum Meissn) Using Pressurized Liquid Extraction (PLE) System(2018) Ulusoy, Songül; Erdoğan, Selim; Karaslan, Merve Gökşın; Ateş, Burhan; Ulusoy, Halil İbrahim; Erdemoğlu, SemaAbstract: Madimak (Polygonum cognatum Meissn.) plant is a wild edible plant with a cosmopolitan distribution and also traditionally consumed as food in anatolia. This study aims to optimize the extraction parameters in the pressurized liquid extraction (PLE) system and to search some beneficial properties of this plant. After the optimal extraction conditions was determined, the effect of PLE conditions on antioxidant properties was studied by using plant extracts in terms of total phenolic contents, free radical scavenging capacities and reducing power. A solvent including 1 M NaOH and water (1: 99), 60 min of extraction time, 40 oC of extraction temperature and 1500 psi of pressure were optimized and found as the most productive operating conditions for PLE in the folic acid determination. Mainly, optimization of PLE conditions were carried out by considering folic acid amounts. Although antioxidant activity levels differ depending on solvent components, the similar results were obtained such in the other optimization parameters.Öğe Petroselinum Crispum is Effective in Reducing Stress-Induced Gastric Oxidative Damage(2017) Akıncı, Ayşin; Eşrefoğlu, Mukaddes; Taşlıdere, Elif; Ateş, BurhanAbstract: Background: Oxidative stress has been shown to play a principal role in the pathogenesis of stress-induced gastric injury. Parsley (Petroselinum crispum) contains many antioxidants such as flavanoids, carotenoids and ascorbic acid. Aims: In this study, the histopathological and biochemical results of nutrition with a parsley-rich diet in terms of eliminating stress-induced oxidative gastric injury were evaluated. Study Design: Animal experimentation. Methods: Forty male Wistar albino rats were divided into five groups: control, stress, stress + standard diet, stress + parsley-added diet and stress + lansoprazole (LPZ) groups. Subjects were exposed to 72 hours of fasting and later immobilized and exposed to the cold at +4 degrees for 8 hours to create a severe stress condition. Samples from the animals’ stomachs were arranged for microscopic and biochemical examinations. Results: Gastric mucosal injury was obvious in rats exposed to stress. The histopathologic damage score of the stress group (7.00±0.57) was higher than that of the control group (1.50±0.22) (p<0.05). Significant differences in histopathologic damage score were found between the stress and stress + parsley-added diet groups (p<0.05), the stress and stress + standard diet groups (p<0.05), and the stress and stress + LPZ groups (p<0.05). The mean tissue malondialdehyde levels of the stress + parsley-added group and the stress + LPZ group were lower than that of the stress group (p<0.05). Parsley supported the cellular antioxidant system by increasing the mean tissue glutathione level (53.31±9.50) and superoxide dismutase (15.18±1.05) and catalase (16.68±2.29) activities. Conclusion: Oral administration of parsley is effective in reducing stress-induced gastric injury by supporting the cellular antioxidant defence system.Öğe Sentetik organoselenyum bileşiklerinin antioksidatif özelliklerinin incelenmesi(2005) Yılmaz, İsmet; Selamoğlu, Zeliha; Ateş, Burhan; Özdemir, İlknur; Gök, Yetkin; Iraz, MustafaOksidatif stres; hücresel antioksidan düzeyinin, reaktif oksijen düzeylerine karşı yetersiz kalması sonucu, toksik bir etkinin başlaması olarak tarif edilir. Bu durum ya antioksidan savunmaların yetersizliği, ya reaktif oksijen türlerinin aşırı üretimi, ya da her ikisinden dolayı olmaktadır. ROT üretiminin aşırı artması veya antioksidan savunmanın azalmasından dolayı her iki sistemin dengesizliği oksidatif strese yol açmaktadır. Reaktif oksijen türleri, lipitlere, proteinlere, nükleik asitlere hasar verebilen ve insan karsinogenezisinde rol oynayan oksidatif metabolizmanın kaçımlamayan bir yan ürünüdür. DNA'da zincir kırılmaları ve lipit peroksidasyonuna yol açan hücresel oksidatif hasarı içeren peroksitler, hidroksil radikalleri ve süperoksit anyon radikali gibi reaktif oksijen türlerinin üretilmesinde ve karsinogenezisde ciddi bir rol oynayan DMBA'nın, sıçan karaciğer dokusunda lipid peroksidasyon düzeylerinde artış ve oksidatif hasarlara yol açtığı bilinmektedir. Çevresel ve hücresel faktörlerin etkisiyle oluşturulan reaktif oksijen türlerinin detoksifiye edilmesinde, ekzojen olarak alman yada fizyolojik olarak yapılan antioksidanlar görev almaktadır. Besinlerle vücuda alman bazı mineraller, normal oksijen metabolizması boyuncaairetilen serbest radikallerin etkilerine karşı hücreleri koruyan antioksidan enzimlerin önemli bir parçasıdır. Temel eser bir element olan selenyum da, immün sistemin normal fonksiyonunda ve antioksidan mekanizmada görev yapan enzimlerin bir parçası olarak, savunma sisteminde yer almaktadır. Yaşamın uzaması ve hastalıkları önlemede, inorganik ve organik selenyum bileşiklerinin gösterdiği kimyasal koruyucu etkilere benzer etkiler gösteren, laboratuvarlarda hayvan çalışmalarında karsinogenezis üzerine çalışılmış önemli sentetik organoselenyum bileşikleri mevcuttur. Selenyum içeren moleküllerin klasik antioksidanlardan daha iyi antioksidan özellik göstermesi, sentetik organoselenyum bileşiklerinin oluşturulmasına yol açmıştır. Selenyumun indüklenmiş hücresel hasarlara karşı korunmada etkili olmasından dolayı, laboratuvarlarımızda sentezlenmiş olan organoselenyum bileşiklerinin ( Se I ve Se II) DMBA ile kimyasal olarak indüklenmiş sıçan kan ve karaciğer dokularında, hücresel hasarlara karşı koruyucu özelliklerinin araştırılması sonucu, endojen antioksidan enzim aktivitelerinde meydana gelen değişimler ve lipid peroksidasyonuna karşı in vivo olarak oksidatif zararı önleme yetenekleri dikkat çekmiştir. Elde edilen bulgular, karaciğer dokusunda meydana gelen değişimlerin histopatolojik olarak incelenmesiyle ve ayrıca in vitro çalışmalarla da desteklenmiştir.Öğe Sternum Kapamada Kullanılmak Üzere Enjekte Edilebilen Uv-Kürlenebilir Multifonksiyonel Poliüretan Yapıstırıcıların Hazırlanması ve Uygulanması(2019) Ateş, Burhan; Parlakpınar, Hakan; Köytepe, Süleyman; Vardı, Nigar; Çolak, Mehmet CengizSternum kapama operasyonları, kalp cerrahisinde açık kalp ameliyatları sonrası kullanılan, açılan gögüs kafesinin tekrardan birlestirilmesidir. Halihazırda sternum kapamada en yaygın olarak mekanik yöntemler (çelik tel ve plak gibi) kullanılmakta olup sternumun dogru kapatılmaması nedeniyle yüksek ölüm oranları görülmektedir. Bu yüksek ölüm sayısının temelinde mekanik yöntemlerin dezavantajları ve uygulayıcı cerrahın tecrübesine baglı olarak sternum stabilitesinin saglanamaması ile enfeksiyonlar gibi etkenler yatmaktadır. Bu nedenle çalısmamızın amacı, sternal kapama sonrası ortaya çıkan sternum stabilite ve enfeksiyon sorunlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir biyoyapıstırıcı formülasyonunun olusturulmasıdır. Bu baglamda tamamen biyouyumlu ve biyomimetik dizayn içeren, inflamasyona karsı antibakteriyel özellikte ve ayrıca uygulama kolaylıgı bulunan enjekte edilebilir formda, UVkürlenebilir, hızlı ve güçlü yapıstırma özelliklerine sahip sternal kapamada kullanılabilecek bir biyoyapıstırıcının gelistirilmesi hedeflenmistir. Proje kapsamında olusturulan formülasyon; iki bilesenli, tamamen biyouyumlu monomerik dizayn içeren, UV-kürlenebilir bir poliüretan?akrilat sistemini içermektedir. Formülasyondaki birinci bilesen tamamen biyouyumlu poliol kaynakları ve alifatik izosiyanatlardan olusan çift baglı açık uçlar içeren enjekte edilebilen bir pre-polimerdir. Ikinci bilesen ise biyomimetik yaklasım içeren ve çift baglardan UV-kürleme ile kenetleme yapacak enjekte edilebilir formda dopamin metakrilamid ve kürleme ajanınından olusturulmustur. Olusturulan formülasyonun özgün monomer mimari dizaynı, pre-poliüretanlar için poliol kaynakları olarak siklodekstrin, protein (jelatin (GEL), ipek serisini (SER) ve kollajen (COL)) ve polietilen glikol (PEG) yapılarını (PEG-200, PEG-400 ve PEG-600); izosiyanat kaynagı olarak ise alifatik yapıdaki izofuran diizosiyanat (IPDI) ve metilenbis siklohekzil diizosiyanatı (HMDI) içermektedir. Degisik monomer oranları ile 54 adet yapıstırıcı formülasyonu öncelikle pre-poliüretan formunda sentezlenmistir. Sentezlenen pre-poliüretan yapıları -OH uçlarından 2- izosiyanatoetil metakrilat ajanı ile çift bag fonksiyonel pre-polimerler haline dönüstürülmüstür. Pre-polimerlere antibakteriyel karakter kazandırmak için gentamisin katkılanmıstır. Yapısal olarak ispatlanan pre-polimerler, dopamin metakrilamid(DMA) ve fotobaslatıcı ile UV?ye maruz bırakılarak 5-15 dk aralıgında kürlenmistir. Nihai yapıstırıcılar yapısal, termal ve morfolojik olarak karakterize edilmistir. Yapısal ve morfolojik açıdan tüm karakterizasyonları gerçeklestirlen poliüretan-akrilat formülasyonlarından yapıstırma güçü, uygulanabilirlik ve yapısal çesitlilik içermesi bakımından 3 adet HMDI ve 3 adet IPDI temelli olmak üzere toplam 6 adet (HMDI-GELP400- 20-AC, HMDI-SER-P200-20-AC, HMDI-COL-P600-20-AC, IPDI-GEL-P200-20-AC, IPDI-SER-P400-20-AC ve IPDI-COL-P600-20-AC) poliüretan-akrilat formülasyonu seçimi yapılmıs ve bunlara biyobozunurluk, genramisin salımı, antibakteriyel özelligi, protein adsorbsiyonu ve in vitro biyouyumluluk gibi ileri karakterizasyon deneyleri gerçeklestirilmistir. Çalısmanın bu asamasında in vitro biyouymluluk ve yapıstırma güçü verilerine göre 3 adet (HMDI-SER-P200-20-AC, IPDI-GEL-P200-20-AC, ve IPDI-COL-P600-20-AC) poliüretanakrilat formülasyonunun seçimi yapılmıs ve bunlara in vivo biyouyumluluk ve sternal kapama çalısmalarını içeren yapıstırıcı formülasyonların uygulama deneyleri gerçeklestirilmistir. Sonuç olarak proje amacındaki hedeflere ulasılarak özellikle HMDI-SER-P200-20-AC, IPDIGEL- P200-20-AC gibi hızlı bir sekilde kürlenen, yüksek yapıstırma gücüne sahip, antibakteriyel ve biyouyumlu özellikte yapıstırıcı formülasyonları ortaya konmus ve sternal kapamada kullanılmıstır.Öğe Synthesis of Gum Arabic-Based Biopolymer Network and Determination of Its Toxicity Properties in In Vitro - In Vivo Model Systems(2024) Açarı, İdil Karaca; Turhan, Duygu Özhan; Kuruçay, Ali; Köytepe, Süleyman; Ateş, BurhanIn this study, gum arabic based network polymers were prepared using epoxy functional PEG structures. The basic physicochemical properties of these structures, their structural characterization, thermal properties and morphological properties were investigated. Toxicity properties of constructs synthesized on zebrafish (Danio rerio (Hamilton)) offspring were determined in vivo. In addition, in vitro toxicity tests were performed on L929 fibroblast cells. When the general properties of these structures were examined. Structural and thermal properties were better with increasing cross-linker rates ratios (1%, 3%, 5%). According to the toxicity test performed on zebrafish juveniles; GA-PEG-Epox (1%) constructs are non-toxic to zebrafish juveniles. The mortality rate of GA-PEG-Epox (3%) and GA-PEG-Epox (5%) structures was observed as 12.5% and 20.8%, respectively. It was observed that the structures were not toxic to zebrafish juveniles. MTT test performed on L929 fibroblast cells, high cell viability (>90%) was observed in all synthesized structures. These results are evaluated as Grade 1 according to ISO standards.Öğe Synthesis of polyhedral oligomeric silsesquioxane-n-acetylcysteine conjugate with click chemistry and ıts antioxidant response and biocompatibility(2020) Karaca Açarı, İdil; Balcıoğlu, Sevgi; Ateş, Burhan; Köytepe, Süleyman; Yılmaz, İsmet; Seçkin, TurgayAbstract: In this study, polyhedral oligomeric silsesquioxane-N-acetylcysteine (POSS-NAC) conjugate as a potential antioxidant molecule was synthesized from N-acetylcysteine (NAC) and aminofunctional POSS structure by click chemistry. The chemical structures and thermal properties of the synthesised POSS-NAC conjugate was characterized by spectroscopic and thermal analysis techniques. The antioxidant capacity of the POSS-NAC conjugate was also determined by the 2,2’-azinobis-(3-ethylbenzothiazoline-6-sulfonic acid) (ABTS) radical scavenging activity and reducing power methods. According to the reducing power method, POSS-NAC structure has lower reducing activity than standard ascorbic acid and trolox (p<0.001). It was found from the ABTS radical scavenging activity results that the synthesized POSS-NAC conjugate had a significantly higher radical scavenging effect than the standards (p <0.001). Biocompatibility properties of the POSS-NAC structure were detected in vitro cell culture system with 3-(4,5-dimethylthiazol-2-yl)-2,5-diphenyltetrazolium bromide (MTT) test on L-929 mouse fibroblast cells. The synthesized POSS-NAC conjugate exhibits high antioxidant activity and good biocompatibilityÖğe Synthesis, reaction, and evaluation of the anticancer activity of6,7,8,9-tetrahydro-5H-cyclohepta[4,5]selenopheno[2,3-d]pyrimidine derivatives(Turkish Journal of Chemistry, 2016) Doğanay, Kadir; Keleştemur, Unzile; Balcıoğlu, Sevgi; Ateş, Burhan; Altundaş, AliyeAbstract: The cyclocondensation of 2-amino-5,6,7,8-tetrahydro-4H-cyclohepta[b] selenophene-3-carbonitrile (1) withformic acid and formamide gave the selenophenopyrimidine15and selenophenopyrimidone6derivatives. The reactionof6with phosphorus oxychloride produced 4-chloro-6,7,8,9-tetrahydro-5H-cyclohepta[4,5] seleno[2,3-d]pyrimidine (12),the key compound for our nucleophilic substitution reactions. The hydrazinoselenophenopyrimidine19obtained from thereaction of12with hydrazine hydrate was converted to its tetrazoloselenophenopyrimidine21and triazoloselenophenopy-rimidine26derivatives. Moreover, the chloropyrimidine derivative was reacted with pyrrolidine and morpholine to afford4-(1-pyrrolidinyl)-6,7,8,9-tetrahydro-5H-cylohepta[4,5]selenopheno[2,3-d]pyrimidine (27) and 4-(6,7,8,9-tetrahydro-5H-cyclohepta[4,5]selenopheno[2,3-d]pirimidin-4-yl)morpholine (28). Anticancer activities of the synthesized compoundswere investigated against the MCF-7 breast cancer cell line and the IC50values of these compounds were in the rangeof 70.86{250.06M.