Yazar "Eşrefoğlu, Mukaddes" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 36
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açlığın sıçan ince bağırsak mukozasında oluşturduğu histolojik ve histokimyasal değişiklikler(2004) Eşrefoğlu, Mukaddes; Uçar, Muharrem; Gül, MehmetAmaç: Açlık sindirim sisteminde yapısal ve fonksiyonel değişiklikler oluşturmaktadır. Çalışmamızda kısa ve uzun süreli açlığın sıçan duodenum, jejunum ve ileum mukozasında yol açtığı histolojik ve histokimyasal değişiklikleri incelemeyi amaçladık.Gereç ve Yöntemler: Bu amaçla 28 adet Wistar cinsi dişi sıçan kullanıldı. Açlık süresi boyunca deneklere sadece su verildi. Son doyurulmayı takip eden 1, 6, 12, 36. saatin ve 2. 4. 7. günlerin sonunda duodenum, jejunum ve ileumdan parçalar alındı.Bulgular: Açlığa bağlı histolojik değişikliklerin duodenumda ilk 12. saatte, jejunum ve ileumda 6 saatte ortaya çıktığı saptandı. Duodenumda izlenen ilk değişiklikler, villus yapısında bozulma, yüzey epitelinde parçalanma, Lieberkühn kriptalarının epitelinde mitotik ve apoptotik hücre artışıydı. 4. günün sonunda dejenere olmuş Lieberkühn kriptalarını tanımak oldukça zordu. 7. günün sonunda hemen hemen bütün villuslarda parçalanma izlendi. Lieberkühn kriptalarının epitelinde mitoz ve apoptotik hücre sayısı artmış, goblet hücre sayısı azalmıştı. Jejunum ve ileumda izlenen ilk değişiklikler, epitelin boyunda kısalma, dökülme, villuslarda düzensizlik, lakteallerde genişlemeydi. 12. saatte epitelde ve villuslarda parçalanma, villus atrofisi, lamina propriyada ödem, lenfosit infiltrasyonu, Lieberkühn kriptalarının epitelinde bozulma, mitotik ve apoptotik hücrelerde artış izlendi. 48. saatte bağ dokusunda fibrotik alanlar saptandı. 4. günde Lieberkühn kriptalarının epiteli tamamen dejenere olmuştu. 7. günün sonunda bu bulgular iyice belirginleşmişti. Yüzey epitelinde ve kripta epitelinde goblet hücre sayısı azalmıştı.Sonuç: Açlığın ince barsak mukozasında önemli yapısal değişikliklere yol açtığı, bu değişikliklerin açlık süresi ile orantılı olarak artış gösterdiği sonucuna varıldı.Öğe Açlığın Sıçan Kolon Mukozasında Yol Açtığı Histolojik ve Histokimyasal Değişiklikler+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Gül, Mehmet; Eşrefoğlu, Mukaddes; Otlu, AliBesin maddelerinin emilimi esas olarak ince bağırsaklarda gerçekleşir. Kalın bağırsak mukozasından su ve elektrolitler emilir. Açlık sindirim sisteminde yapısal ve fonksiyonel değişiklikler oluşturmaktadır. Çalışmamızda kısa ve uzun süreli açlığın sıçan kolon mukozasında yol açtığı histolojik ve histokimyasal değişiklikleri incelemeyi amaçladık. Materyal ve Metod: Çalışmamızda 28 adet Wistar cinsi dişi sıçan kullanıldı. Açlık süresi boyunca deneklere sadece su verildi. Son doyurulmayı takip eden 1., 6., 12., 36. saatin ve 2. 4. 7. günlerin sonunda kolondan parçalar alındı. Bulgular: Birinci ve 6. saatte kolon mukozasında herhangi bir değişiklik izlenmedi. 12. saatte yüzey epitelinde yer yer dökülmeler saptandı. 36. saatte bu bulguya ilaveten lamina propriyada lenfosit infiltrasyonu ve damar dilatasyonu izlendi. 48. saatte yüzey epitelinde ve kripta epitelinde yassılaşma, kripta epitelinde bozulma ve lümeninde genişleme gözlendi. Kripta epitelinde çok miktarda apoptotik ve mitotik hücre hücre saptandı. Bu dönemde submukozada damar dilatasyonu mevcuttu. 4. günde 48. saatte izlenen değişiklikler artmıştı. Lieberkühn kriptalarının epitelinde bozulma ve submukozada ödem izlendi. 7. günde yüzey epitelinde ve Lieberkühn kriptalarının epitelinde dejenerasyon belirginleşmişti. Yer yer dejenere olan kriptalar zor tanındı. Apoptotik ve mitotik hücre sayısı artmıştı. Yüzeyde ve kripta lümeninde sekresyon ürününde ve goblet hücrelerinin sayısında belirgin azalma mevcuttu. Sonuç: Kısa ve uzun süreli açlığın kolon mukozasında açlık süresi ile orantılı olarak artan histolojik değişiklikler oluşturduğu sonucuna varıldı.Öğe Asetaminofen hepatotoksisitesinin ve nefrotoksisitesinin yenidoğan ve erişkin sıçanlarda karşılaştırmalı olarak incelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Eşrefoğlu, Mukaddes; Selimoğlu, Mukadder Ayşe; Çiftçioğlu, M. Akif; Gepdiremen, Akçahan; Parlak, MehmetBu çalışma asetaminofen hepatotoksistesini ve nefrotoksistesini yenidoğan ve erişkin sıçanlarda karşılaştırmalı olarak incelemek amacı ile planlandı. Çalışmada 10 erişkin ve 10 yenidoğan Wistar albino türü sıçan kullanıldı, her grupta hayvanların dördüne 300mg/kg ve dördüne de 500mg/kg asetaminofen intraperitoneal olarak uygulandı. Spontan ölüm gözlenmedi, 8 saat sonra hayvanlar öldürüldüler. Karaciğer ve böbrek kesitleri hematoksilen-eozinle boyandı. 300mg/kg dozda yeni-doğan sıçanların karaciğerlerinde az sayıda nekrotik hücre izlenirken; 500mg/kg dozda bütün yeni-doğanlarda hafif sentrilobüler hepatik nekroz gözlendi. Erişkin sıçanlarda ise 300mg/kg dozda orta derecede, 500mg/kg dozda ciddi hepatik nekroz izlendi.Öğe Beneficial effect of caffeic acid phenethyl ester CAPE on hepatocyte damage induced by bile duct ligation an electron microscopic examination(Ultrastruct Pathol, 2010) Eşrefoğlu, Mukaddes; Ara, CengizRecently the authors have reported the potent beneficial effect of caffeic acid phenethyl ester (CAPE) on cholestatic oxidative liver injury induced by acute bile ligation in Swiss albino rats. Herein, they report the ultrastructural hepatocellular alterations induced by acute bile duct ligation and the effect of CAPE administration on these alterations. Bile duct ligation resulted in many degenerative changes, such as vacuolization, mitochondrial degeneration, endoplasmic reticulum dilatation, and lysosome accumulation within the cytoplasm of hepatocytes. Mitochondrial degeneration was also observed within the cytoplasm of the cells of biliary ductular epithelium. CAPE potentially protected the hepatocytes from the cholestasis-induced cellular injury.Öğe Beneficial effect of caffeic acid phenethyl ester CAPE on hepatocyte damage induced by bile duct ligation an electron microscopic examination(Ultrastructural Pathology, 34:273–278, 2010., 2010) Eşrefoğlu, Mukaddes; Ara, CengizRecently the authors have reported the potent beneficial effect of caffeic acid phenethyl ester (CAPE) on cholestatic oxidative liver injury induced by acute bile ligation in Swiss albino rats. Herein, they report the ultrastructural hepatocellular alterations induced by acute bile duct ligation and the effect of CAPE administration on these alterations. Bile duct ligation resulted in many degenerative changes, such as vacuolization, mitochondrial degeneration, endoplasmic reticulum dilatation, and lysosome accumulation within the cytoplasm of hepatocytes. Mitochondrial degeneration was also observed within the cytoplasm of the cells of biliary ductular epithelium. CAPE potentially protected the hepatocytes from the cholestasis-induced cellular injuryÖğe Clara Hücresi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Elbe, Hülya; Eşrefoğlu, Mukaddesİlk kez 1881 yılında Kolliker tarafından farklı bir hücre tipi olarak tanımlanan Clara hücreleri küçük hava yollarında bulunan, sil içermeyen, sekretuar hücrelerdir. Diğer epitel hücreleri arasında kubbe biçimli morfolojileri ve bol sekretuar granülleri ile kolay tanınırlar. Clara hücrelerinin respiratuar sistemdeki dağılımı türe özgü farklılıklar gösterir. Bu hücreler akciğeri koruyucu çeşitli fonksiyonlara sahiptir. Temel olarak akciğer homeostazının sağlanmasında görev alan Clara hücreleri, ksenobiyotik metabolizmasında ve immun sistemin regülasyonununda da rol alırlar. İnsanlarda akciğer kanserinin pek çok formu Clara hücrelerinden kaynaklanmaktadır. Bu derlemenin amacı; Clara hücrelerinin morfolojik ve fonksiyonal özellikleri hakkında bilgi vermektir.Öğe Deneysel diyabetin sıçan böbreklerinde meydana getirdiği histolojik değişiklikler(2005) Öztürk, Feral; Eşrefoğlu, Mukaddes; Iraz, Mustafa; Gül, Mehmet; Kuruş, Meltem; Otlu, AliÖZET: Amaç: Bu çalışma, deneysel tip 1 diyabetin ve fizyopatolojisi taklit edilen tip 2 diyabetin sıçan böbreklerinde oluşturabileceği hasarın histokimyasal ve immunohistokimyasal olarak incelenmesi ve birbirleriyle karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kullanılan Sprague Dawley cinsi, 15 adet erişkin erkek sıçan; kontrol, streptozotosin (STZ) ve fruktoz gruplarına ayrıldı. STZ grubuna tek doz STZ (45mg/kg) intraperitoneal olarak uygulandı. Fruktoz grubuna 8 hafta boyunca %10 D-fruktoz içeren içme suyu verildi. 8 haftanın sonunda öldürülen sıçanların sol böbrekleri alınarak rutin tespit ve doku takibi sonrasında histokimyasal ve immuhistokimyasal olarak boyanarak ışık mikroskobunda incelendi. Bulgular: STZ ve fruktoz gruplarında korteksde histolojik değişiklikler izlendi. Her iki grupta da glomerül kapiller bazal membranında kalınlaşma, mezengial matriksde artış bazı glomerüllerin Bowman kapsülü pariyetal yaprağında kalınlaşma ve nadiren tubül bazal membranında kalınlaşma izlendi. Fruktoz grubunda ayrıca arteriol duvarında kalınlaşma izlendi. Sonuç: Her iki tip deneysel diyabette sıçan böbreklerinde benzer bulgular oluştuğu ve bu bulguların muhtemelen hipergliseminin oluşturduğu direkt ve/veya indirekt etkilere bağlı olarak geliştiği sonucuna varıldı.Öğe Deneysel diyabetin sıçan böbreklerinde meydana getirdiği histolojik değişiklikler üzerine melatoninin iyileştirici etkileri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Vardı, Nigar; Iraz, Mustafa; Öztürk, Feral; Uçar, Muharrem; Gül, Mehmet; Eşrefoğlu, Mukaddes; Otlu, AliÖz: Amaç: Bu çalışma, streptozotosin (STZ) ile oluşturulan diyabetik rat modelinde, sıçan böbreklerinde oluşan histolojik değişiklikler üzerine melatoninin iyileştirici etkilerinin araştırılması amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kullanılan Spraque-Dawley cinsi; 15 adet erişkin dişi sıçan: kontrol, diyabet (D) ve melatonin ile tedavi edilen diyabet (DM) gruplarına ayrıldı. Deneysel diyabet D ve DM gruplarında tek doz STZ'nin (45 mg/kg) intraperitoneal uygulanması ile oluşturuldu. Diyabet oluşturulduktan sonra, DM grubuna 8 hafta her gün 10 mg/kg melatonin i.p. olarak uygulandı. Deneyin sonunda sıçanların kan-glikoz seviyeleri ölçüldü. Örnekler rutin doku takibinden sonra, parafine gömüldü. Histokimyasal ve immunohistokimyasal boyamaların ardından, kesitler ışık mikroskopta incelendi. Bulgular: Diyabet grubundaki sıçanların, kontrol ve DM grubuna göre kan-glikoz düzeyleri önemli derecede yükselirken, vücut ağırlıkları belirgin şekilde azaldı. Diyabete bağlı olarak gelişen temel histolojik değişiklikler glomerul ve tubül bazal membranları ile epitel hücrelerinde gözlendi. Uygulanan melatonin tedavisiyle, bu bulguların önemli ölçüde hafiflediği tesbit edildi. Sonuç: Kronik melatonin uygulaması STZ ile sıçanlarda oluşturulan diyabetin neden olduğu böbrek hasarını azalttı. Bu yüzden melatoninin diyabetik böbrek hasarının gelişimini önleyeceğini veya bulguları hafifleteceğini düşünmekteyiz. Yine de diyabetik komplikasyonlar üzerindeki pozitif etkisini göstermek için uzun süreli kullanımlar ile ilgili daha ileriki çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.Öğe Deneysel Diyabetin Sıçan Böbreklerinde Meydana Getirdiği Histolojik Değişiklikler+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Öztürk, Feral; Iraz, Mustafa; Eşrefoğlu, Mukaddes; Kuruş, Meltem; Gül, Mehmet; Otlu, AliThis study was designed to detect and evaluate the histochemical and immunohistochemical alterations in rat kidney histology following streptozotocin (STZ)-induced and fructose-induced experimental diabetes. Material and Methods: Fifteen male Sprague-Dawley adult rats were divided into three groups as control, STZ and fructose groups. STZ group rats received a single dose of STZ (45mg/kg) intraperitoneally. Fructose group rats were fed by tap water containing 10 % D-fructose for 8 weeks. At the end of eight weeks rats were killed, left kidneys were removed. Following routine tissue process, kidneys were embedded in paraffin. Histochemical and immunohistochemical stains were applied and the specimens examined by light microscope. Results: In both STZ and fructose groups histological changes were observad in the cortex. Increase of Basal membrane thickness in glomerule capillary, mesangial matrix, thickness in parietal layer of Bowman’s capsule and rare tubular basal membrane thickness were detected in both groups. In fructose group arteriol walls also showed increased thickness. Conclusion: We concluded that both STZ and fructose induced experimental diabetes led to similar findings in rat kidneys and these findings probably occur as direct and/or indirect results of hyperglisemia.Öğe The effect of caffeic acid phenethyl ester CAPE against cholestatic liver injury in rats(J Surg Res, 2010) Çoban, Sacid Abdussemet; Yıldız, Fahrettin; Terzi, Alparslan; Al, Behçet; Özgör, Dinçer; Ara, Cengiz; Polat, Alaadin; Eşrefoğlu, MukaddesObjectives. Caffeic acid phenethyl ester (CAPE) has been subjected to considerable investigations that have revealed its antioxidant and anti-inflammatory activities in different conditions. But there is not a previous investigation about its effect on cholestatic liver injury. The aim of this study was to investigate the effect of CAPE in rat liver against cholestatic liver injury induced by bile duct ligation. Methods. Swiss-albino rats were recruited in the study as follows; Group 1 rats subjected to simple laparotomy known as the sham group; Group 2 rats subjected to bile duct ligation (BDL); Group 3 bile duct ligated rats treated with CAPE. The third group received CAPE (10 mmol/kg) intraperitoneally daily throughout 14 d. Results. Data showed a decrease in g glutamyl transferase (GGT), aspartate aminotransferase (AST), and alanine aminotransferase levels (ALT) of the CAPE treated rats, compared with BDL group (P < 0.001, P < 0.01, and P < 0.02, respectively). In the CAPE treated rats, tissue levels of malondialdehyde (MDA) and myeloperoxidase (MPO) were significantly lower than that of the BDL group (P < 0.001). The levels of glutathione (GSH) in CAPE treated rats were significantly higher than that of BDL group (P < 0.001). In CAPE treated group, the levels of interleukin- 1alpha (IL-1a) and interleukin-6 (IL-6) were signifi- cantly lower than that of BDL group (P < 0.03, P < 0.02, respectively). Administration of CAPE in the rats with biliary obstruction resulted in inhibition of necro-inflammation.Conclusion. These results suggest that treatment of CAPE maintains antioxidant defenses, reduces oxidative liver injury, cytokine damage, and necroinflammation in bile duct ligated rats. Thus, CAPE seems to be a promising agent for the attenuation of cholestatic liver injury.Öğe The effect of caffeic acid phenethyl ester on bacterial translocation and intestinal damage in cholestatic rats(Dig Dis Sci (2006) 51:1754–1760, 2006) Ara, Cengiz; Eşrefoğlu, Mukaddes; Polat, Alaadin; Işık, Burak; Aladağ, Murat; Gül, Mehmet; Ay, Selma; Tekerekoğlu, M.Sait; Yılmaz, SezaiWe investigated the effect of caffeic acid phenethyl ester in rat ileum injury induced by chronic biliary obstruction. Swiss albino rats were divided into three groups: Group 1, sham (n = 7); Group 2, common bile duct ligation (n = 7); and Group 3, common bile duct ligation plus caffeic acid phenethyl ester (n = 7). In the caffeic acid phenethyl ester-treated rats, ileum tissue levels of malondialdehyde and myeloperoxidase were significantly lower than those of the bile duct-ligated rats (P < 0.001). The levels of tumor necrosis factor-α, interleukin-6, and interleukin-1α in the caffeic acid phenethyl ester group were significantly lower than those in the bile duct ligation group (P < 0.03, P < 0.01, and P < 0.02 respectively). The present study demonstrates that intraperitoneal administration of caffeic acid phenethyl ester in bile duct-ligated rats reduces intestinal oxidative stress. This effect may be useful in the preservation of intestinal damage in cholestasis.Öğe The effect of caffeic acid phenethyl ester on bacterial translocation and intestinal damage in cholestatic rats(Digestive Diseases and Sciences, 2006) Ara, Cengiz; Eşrefoğlu, Mukaddes; Polat, Alattin; Işık, Burak; Aladağ, Murat; Gül, Mehmet; Ay, Selma; Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Yılmaz, SezaiAbstract We investigated the effect of caffeic acid phenethyl ester in rat ileum injury induced by chronic biliary obstruction. Swiss albino rats were divided into three groups: Group 1, sham (n = 7); Group 2, common bile duct ligation (n = 7); and Group 3, common bile duct ligation plus caffeic acid phenethyl ester (n = 7). In the caffeic acid phenethyl ester-treated rats, ileum tissue levels of malondialdehyde and myeloperoxidase were significantly lower than those of the bile duct-ligated rats (P < 0.001). The levels of tumor necrosis factor-α, interleukin-6, and interleukin-1α in the caffeic acid phenethyl ester group were significantly lower than those in the bile duct ligation group (P < 0.03, P < 0.01, and P < 0.02 respectively). The present study demonstratesthat intraperitoneal administration of caffeic acid phenethyl ester in bile duct-ligated rats reduces intestinal oxidative stress. This effect may be useful in the preservation of intestinal damage in cholestasis.Öğe Fine structure of the dorsal lingual epithelium of the frog, rana ridibunda(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Eşrefoğlu, Mukaddes; Temelli, Aysel; Eşrefoğlu, MuammerÖz: Bir kurbağa türü olan Rana ridibunda'nın dorsal lingual epitelinin yapısı ışık ve elektron mikroskopik olarak incelendi. Dilin bütün dorsal yüzünde düzensiz, dalgalı şekilli papillalar bulunmaktaydı. Bu papillalar yalancı çok katlı prizmatik, bazen tek katlı prizmatik epitel ile döşeliydi. Elektron mikroskopik olarak, papillar epitelin elektron yoğun granüler hücreler, mukus hücreleri, silli hücreler gibi çeşitli hücrelerden yapılı olduğu gözlendi. Papillar epitelde çok sayıda elektron yoğun granüller ve az elektron lüsent vakuoller içeren granüllü hücreler bulunmaktaydı. Epitelde bu hücrelere ilaveten, yüzeyinde siller ve mikrovilluslar içeren silli hücreler ve hemen hemen bütün sitoplazması mukus granülleri ile dolu mukus hücreleri yer almaktaydı. Çalışmamızın amacı, Rana ridibunda'nın dorsal lingual epitelinin sitolojik ve histolojik yapısını aydınlatmaktır. Başlık (İngilizce): Rana ridibunda'nın dorsaldil epitelinin ince yapısı Öz (İngilizce): The structure of the dorsal lingual epithelium of the frog, Rana ridibunda was investigated by light and transmission electron microscopy. Irregular, undulant papillae were distribu-ted over the entire dorsum of the tongue, These papillae were lined by pseudostratified columnar or sometimes simple columnar epithelium, Electron microscopy revealed that, epithelium of the papillae was composed of several kinds of cells: electrondense granular cells, mucus cells, and ciliated cells. Granular cells were located over all the papillar epithelium, and these cells contained numerous electrondense granules and a few electronlucent vacuoles. in addition to these granular cells, a number of ciliated cells that contained cilia and microvilli located on their free surface, and mucus cells that contained mucus granules in almost all the cytoplasm were located within the epithelium, The purpose of this study was to clarify the cytological and histological structure of the dorsal lingual epithelium of Rana ridibunda,Öğe Histopathological findings and the distribution of laminin and fibronectin in psoriatic skin(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Eşrefoğlu, Mukaddes; Seyhan, Muammer; Aktaş, Akın; Gül, Mehmet; Öztürk, FeralÖz: Amaç: Yapılan bazı çalışmalarda psöriatik deride keratinosit proliferasyonu ve farklılaşmasında anahtar rol oynayabilecek bazı önemli bazal membran değişiklikleri olduğu gösterilmiştir. Laminin 1 zinciri ve fibronektin dağılımındaki değişiklikler keratinosit büyümesini etkileyerek psöriasisin başlamasından sorumlu olabilir. Bu görüş doğrultusunda çalışmamızda psöriatik deride dermis, epidermis ve dermo-epidermal bileşkedeki yapısal değişikliklerin yanısıra laminin ve fibronektin dağılım örneğini de incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Ondört erkek psöriasis vulgaris hastası ve 6 sağlıklı gönüllü retrospektif olarak değerlendirildi. Psöriasisli hastalar kronik ve stabil plakları olan, tedavi almamış hastalardı. Kesitler haematoxylin ve eosin (H-E) ve periodic acid Schiff (PAS) yöntemleri ve laminin ve fibronektin kitleri kullanılarak immunohistokimyasal olarak boyandı. Bulgular: Psöriatik derinin histolojik incelenmesinde rete çıkıntılarında uzama, parakeratoz, epidermal intersellüler ödem, mononükleer hücrelerin epidermise geçişi ve dermiste mononukleer hücre infiltrasyonu saptandı. PAS yöntemiyle bazal membranda geniş kesintiler gözlendi. Psöriatik deride bazal membranda laminin zayıf, kesintili ve düzensiz bir dağılım örneği gösterdi. Fibronektin bazal membran altında belirgindi, dermisde fibriler veya retiküler bir boyanma örneği gösterdi. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları psöriasisin patogenezinde bazal membran değişiklikleri ile birlikte laminin ve fibronektin dağılımındaki değişikliklerin önemli rol oynadığı hipotezini desteklemektedir. Başlık (İngilizce): Psöriatik deride histopatolojik bulgular ve laminin ve fibronektin dağıılımı Öz (İngilizce): Objective: Some previous studies have shown important modifications of the basement membrane of psoriatic skin, which could play a key role in alterations of keratinocyte proliferation and differentiation. Changes in distribution of the laminin 1 chain, together with fibronectin, might influence keratinocyte growth, and thus could be responsible for the initiation of psoriasis. In the view of these considerations, we have aimed to determine the expression pattern of laminin and of fibronectin, besides the structural alterations of the epidermis, dermis, and dermoepidermal junction in involved psoriatic skin. Material and methods: Fourteen male psoriasis vulgaris patients and 6 healthy volunteers were studied retrospectively. All psoriatic patients had chronic and stable psoriatic plaque, which had not been treated. Sections were stained with haematoxylin and eosin (H-E), and periodic acid Schiff (PAS) reagent, and were stained immunohistochemically using laminin and fibronectin kits. Results: Histological examination of psoriatic skin showed elongated rete ridges, parakeratosis, epidermal intercellular oedema, exositosis of mononuclear cells into the epidermis, and mononuclear cell inflammation in the dermis. PAS staining revealed the large interruptions of the basement membrane. In psoriatic skin samples, the staining of laminin showed discontinuous, weak, and an uneven disruption in the basement membrane. Staining for fibronectin was pronounced below the basement membrane and showed a reticular or fibrillar pattern in the dermis. Conclusion: The results of our study support the hypothesis that basement membrane alterations together with the alterations in the distribution pattern of laminin and fibronectin may play an important role in the pathogenesis ofpsoriasis.Öğe Karaciğer ve Pankreas Gelişimi(2017) Eşrefoğlu, Mukaddes; Taşlıdere, Elif; Çetin, AslıÖz: Karaciğer ve pankreasın parankiması endoderm, stroması ise mezoderm kaynaklıdır. Her iki organ da özefagus, mide ve duodenumun bir kısmının kaynaklandığı ön bağırsak endoderminden gelişirler. Karaciğer, safra kesesi ve safra kanalları 3. haftanın ortası ile 4. haftanın başında ön bağırsağın kaudal parçasından kaynaklanan diverticulum hepaticum'dan gelişmeye başlarlar. Karaciğer divertikülünün gelişmesinde septum transversumun ve kardiyak mezodermin indükleyici etkileri vardır. Pankreas da önbağırsağın endoderminden kaynaklanır. Pankreasın gelişeceği alanda duodenum endoderminden kaynaklanan dorsal ve ventral pankreas tomurcuklarının daha sonra birleşmesi ile pankreas gelişir. Pankreas gelişiminde yakın komşuluğunda bulunduğu notokorddan ve dorsal aortadan kaynaklanan sinyallerin indükleyici etkileri rol oynar. Bu kısa derlemede karaciğer ve pankreasın morfolojik ve fonksiyonel gelişimleri bu organların prenatal ve postnatal gelişimleri ile ilgili sıçanlardan elde edilen resimler eşliğinde anlatılmıştır.Öğe Kısa ve uzun süreli açlığın sıçan mide mukozasında oluşturduğu histolojik ve histokimyasal değişiklikler(Türkiye Klinikleri Gastroenterohepatoloji Dergisi, 2004) Uçar, Muharrem; Eşrefoğlu, Mukaddes; Gül, MehmetÖz: Amaç: Açlık sindirim sisteminde yapısal ve fonksiyonel değişiklikler oluşturmaktadır. Çalışmamızda erişkin Wistar albino sıçanlarda kısa ve uzun süreli açlığın mide mukozasında yol açtığı histolojik ve histokimyasal değişiklikler incelenmeye çalışıldı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamızda Wistar albino cinsi, erişkin 35 adet dişi sıçan kullanıldı. Deney süresince deneklere sadece su verildi. Doyurulmayı takip eden 1., 6., 12., 36., 48., 96., ve 168. saatlerde, mideden parçalar alındı. Bulgular: 6. saatin sonunda bez lümeninde genişleme izlendi. 12. saatin sonunda yüzey epitelinde ve bez epitelinde yassılaşma ve dejenerasyon gözlendi. Lamina propriya ve submukozada lenfosit ve eozinofil infiltrasyonu gözlendi. 36. saatin sonunda bu değişikliklere ilaveten yüzey epitelinde parçalanma izlendi. Bezlerde bol mitoz figürü gözlendi. 48. saatin sonunda bu histolojik değişiklikler belirginleşmişti. Yüzey epitelinde parçalanma belirgindi. Bez epitelinde piknotik nükleuslu, şeffaf sitoplazmalı hücreler izlendi. 96. saatin sonunda bu bulgulara ilaveten bez epitelinde çok miktarda heterokromatik veya piknotik nükleuslu, asidofil sitoplazmalı hücre gözlendi. Bu dönemde bezlerin boyun bölümünde çok miktarda şeffaf sitoplazmalı hücre görüldü. 168. saatin sonunda histolojik bulgular iyice belirginleşmişti. Yüzey epitelinde bozulma belirginleşmiş, bez epitelinde piknotik nükleuslu, asidofil sitoplazmalı hücre sayısı artmıştı. Açlık süresi arttıkça yüzeyde ve bez lümeninde izlenen mukus tabakasında incelme görüldü. Sonuç: Açlığın, süresi ile bağlantılı olarak mide mukozasında histolojik değişiklikler oluşturduğu sonucuna varıldı. Başlık (İngilizce): Histological and histochemical alterations in the mucosa of rat stomach induced by short and long term starvation Öz (İngilizce): Objective: Fasting is associated with structural and functional alterations in the gastrointestinal system. In the present study, we aimed to investigate the histological and histochemical alterations in the mucosa of rat stomach induced by short and long term fasting. Material and Methods: In the present study, thirty-five female Wistar rats were used. During starvation, animals had free excess to water. Animals were fed for the last time and then at the end of the following 1st, 6th, 12th, 36th, 48th., 96th. and 168th. hours samples were obtained from stomach. Results: At the end of 6th hour, dilatation of the lumen of gastric glands was observed. At the end of 12. hour, flattening and degeneration of the surface epithelium and that of the gastric glands were seen. Lymphocyte and eosinophil infiltration in the lamina propria and in the submucosa were observed. At the end of 36th.hour, in addition to these findings, erosion of the surface epithelium was observed. There were many mitotic figures in the epithelium of gastric glands. At the end of 48th hour, these histological findings were more obvious. Erosion of the surface epithelium was prominent. Many cells with pyknotic nuclei and clear cytoplasm were observed in the gland epithelium. At the end of 96th hour, in addition to these findings, many cells with heterochromatic or pyknotic nuclei and acidophilic cytoplasm were seen in the epithelium of gastric glands. At this stage there were many cells with clear cytoplasm at the neck of the glands. At the end of 168th hour, the histological finding were more severe. Degeneration of the surface epithelium was more obvious, number of the cells with pyknotic nuclei and acidophilic cytoplasm was increased. Mucus, lying on the surface was decreased as the duration of starvation prolonged. Conclusion: It is concluded that fasting causes important structural changes in the mucosa of stomach these alterations become more obvious as the duration of the starvation prolongs.Öğe Melatonin is effective in reducing stress-induced organ damage in Wistar albino rats(Turkish Journal of Biology, 2014) Eşrefoğlu, Mukaddes; Akıncı, Ayşin; Elbe, Hülya; Taşlıdere, Elif; Taşlıdere, Elif; Çetin, Aslı; Ateş, BurhanAbstract: In the present study, we tried to investigate the effects of melatonin, a novel antioxidant and a potent free radical scavenger, in stress-induced cerebral, cerebellar, cardiac, and hepatic oxidative damage using microscopic and biochemical analysis. A total of 32 male Wistar albino rats were divided into control, stress, stress + saline, and stress + melatonin groups. The rats from the stress groups were exposed to high stress conditions of starvation, immobilization, and cold exposure. The rats from the stress + melatonin group received melatonin daily at 20 mg/kg body weight intraperitoneally for 7 days. At the end of the experiment, the brain, cerebellum, heart, and liver were rapidly removed. The main histopathological damage scores (MHDSs) of the stress and stress + saline groups were higher than those of control group for all of the organs. The MHDSs of melatonin-administered group were lower than those of stress and stress + saline groups. The main tissue superoxide dismutase activities of the stress + melatonin group were even higher than those of the control group in the cerebellum and liver, and main tissue catalase activities of the stress + melatonin group were even higher than those of control group in all of the organs. As a conclusion, we found melatonin very effective in reducing stress-induced organ damage by inhibiting lipid peroxidation and supporting the cellular antioxidant defense system.Öğe Microscopy of rat thoracic aorta in chronic ethanol intake(Turkish Journal of Medical Sciences, 2002) Öztürk, Feral; Vardı, Nigar; Cengiz, Nureddin; Eşrefoğlu, Mukaddes; Otlu, AliAbstract: The aim of this study was to determine the histological changes of the thoracic aorta in rats fed on alcohol for a period of 24 weeks. Twenty male Wistar rats were divided into two groups. The ethanol group (n=10) was fed on a modified liquid diet (MLD) containing 7.2% ethanol for 24 weeks. The control group (n=10) was fed on MLD without ethanol throughout the experiment. At the end of the 24 weeks, the carotid arteries of the rats were cannulated and their blood pressures were measured. Ethanol levels measured by using the NAD+/NADH enzyme-spectrophotometric method. Rats were killed by decapitation. 3 mm long segments of thoracic aortae were fixed in 10% neutral buffered formalin and investigated by light microscope, following routine tissue processing and staining. In the ethanol group, rats had increased systolic and diastolic blood pressures. In the tunica intima, there was no evidence of any alcohol-induced effect that could indicate disruption, but some of the rats showed focal changes in their tunica media. The elastic lamellae of the media were degenerated and fragmented. The aorta wall was thicker in these areas. The tunica adventitia was normal and showed no differences from that of the controls. Our results revealed that chronic alcohol intake degenerates media architecture in the rat thoracic aorta, causes fragmentation of elastic lamellae and destroys the lamellar unit.Öğe Miyokardiyal iskemi-reperfüzyonun neden olduğu histolojik değişiklikler üzerine caffeic acid phenethyle ester'in koruyucu etkileri(Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi, 2004) Vardı, Nigar; Parlakpınar, Hakan; Eşrefoğlu, Mukaddes; Uçar, MuharremÖz: Amaç: Bu çalışmada, sıçanlardaki miyokardiyal iskemi/reperfüzyon hasarına karşı caffeic acid phenethyl ester (CAPE)'in koruyucu etkilerinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Yirmi dört adet Wistar sıçan rastgele 3 gruba ayrıldı: Sham, iskemi/reperfüzyon (İ/R) ve İ/R + CAPE grubu. İ/R için sol ana koroner arter 30 dakika oklüze ardında 120 dk reperfüze edildi. Kalp dokusunda lipid peroksidasyonunun göstergesi olan doku malondialdehit (MDA) düzeyinin tesbiti için tiyobarbitürik asit metodu kullanıldı. Histolojik bulgular ışık mikroskobunda değerlendirildi. Bulgular: İ/R grubunda miyokardiyal dokuda MDA seviyesi yükselirken, CAPE verilen grupta önemli derecede azaldı. İ/R'nun neden olduğu histopatolojik değişiklikler, intrasellüler vakuolizasyon, sitoplazmik glikojen içeriğinin azalması, damar endoteline nötrofil adhezyonu, mast hücre degranülasyonu ve koagulasyon nekrozu olarak belirlendi. İ/R'la meydana gelen bu değişiklikler CAPE'le hafifledi. Sonuç: Bu çalışma, CAPE'nin İ/R'nun neden olduğu miyokardiyal hasara karşı koruyucu bir ajan olarak kullanılabileciğini göstermiştir. Başlık (İngilizce): Protective effect of caffeic acid phenethyl ester on myocardial ischemia/reperfusion-induced histological alterations Öz (İngilizce): Objective: To aim of this study was to investigate the purported protective effect of caffeic acid phenethyl ester (CAPE) against myocardial ischemia/reperfusion. Material and Metods: Twenty-four Wistar rats were randomly divided into three groups: Sham operation, ischemia/reperfusion (I/R) and I/R + CAPE. To produce I/R, the left main coronary artery was occluded for 30 minute, followed by 120 minute reperfusion. The tiobarbituric acid method was used to determine tissue malondialdehyde( MDA) levels as an indicator of lipid peroxidation in the heart. Histological changes were evaluated with ligth microscopy. Results: I/R was accompained by a significant increase tissue MDA whereas CAPE administration significantly reduced this substrate. I/R induced myocardial damage, which manifested by histopathological evidence of intracelluler vacuolization, reduction in cytoplasmic glycogen granules, neutrophil adhesion to endothelium, mast cell degranulation and coagulation necrosis. These changes induced by I/R were ameliorated with CAPE. Conclusion: This study shows that CAPE can be regarded as a protective agent action against I/R-induced myocardial damage.Öğe Muscle fiber types and their electron microscopic features in the intrinsic lingual muscles of the rabbit and the mouse(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Eşrefoğlu, Mukaddes; Vuraler, Özgen; Öztürk, FeralÖz: Çalışmamızda fare ve tavşanın intrinsik dil kaslarının kas lifi tipleri ve bu liflerin elektron mi kroskopik özellikleri incelendi. Bu çalışmada dört adet beyaz fare ve dört adet tavşan kullanıldı. Dilden alınan parçalar gluteraldehidle ve osmium tetroksitle fikse edildi. Uranil asetat ve kurşun sitrat ile boyanan ince kesitler JEOL-100SX elektron mikroskopta incelendi. Tavşanda elektron mikroskopik özellikleri farklı olan iki tip kas lifi gözlendi. Bunlardan biri myofibriller arasında geniş çaplı mitokondri kolonları içermekteydi. Sarkoplazmik retikulum tubulleri geniş ve belirgindi. Diğer lif tipinde ise küçük çaplı az miktarda mitokondri kolonu bulunmaktaydı. Ancak sarkoplazmik retikulum tubulileri de az miktarda ve küçük çaplıydı. Farenin dil kaslarını oluşturan kas lifleri de birbirlerinden farklı özellikteydi. Bazı lifler myofibriller arasında paralel uzanan geniş çaplı mitokondri kolonlarını içermekteydi. Sarkoplazmik retikulum elemanları küçüktü. Bazıları ise belirgin ve geniş çaplı sarkoplazmik retikulum tubullerine sahipti. Mitokondrileri diğer lif tipinden daha azdı ve bunlar uzun diziler şeklinde organize olmamışlardı. Bazı liflerde mitokondri daha azdı, sarkoplamik retikulum tubulileri küçük ve belirsizdi. Mitokondri ve sarkoplazmik retikulumunun gelişim derecesinin ve organizasyon örneğinin farklı memelilerin farklı kas liflerinde değişken olabileceği sonucuna varıldı. Başlık (İngilizce): Tavşan ve farede intrensik lingual kas lifi tipleri ve bu liflerin elektron mikroskopik özellikleri Öz (İngilizce): In this study we investigated the muscle fiber types and their ultrastructural features in the intrinsic lingual muscles of the mouse and the rabbit. Four albino mice and four rabbits were used. Pieces of the tongues were fixed in gluteraldehyde and postfixed in osmium tetroxide. Ultrathin sections stained with uranyl acetate and lead citrate were examined in JEOL-100SX electron microscope. In the rabbit, two types of muscle fibers that varied in ultrastructural features were observed. One of these fibers had numerous mitochondria I columns of large diameter. Tubules of sarcoplasmic reticulum were large and prominent. The other type had fewer numbers of mitochondrial columns of small diameter. But tubules of sarcoplasmic reticulum were fewer and small in diameter. The muscle fibers that make up the mouse lingual muscles were not all identical also. Some of the muscle fibers consisted parallel rows of mitochondria of large diameter. The elements of sarcoplasmic reticulum were small. Some of them consisted prominent and large sarcoplasmic reticulum tubules. Mitochondria were fewer than that of the other fiber type, and these were not arranged as long rows. In some of them mitochondria were fewer and sarcoplasmic reticulum tubules were small. It is concluded that the organization pattern and development degree of mitochondria and sarcoplasmic reticulum may be variable in different muscle fiber types in different mammals.