Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Temel, İsmail" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 28
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Aflatoksin Bı in tavşan eritrosit, karaciğer, böbrek arginaz aktiviteleri ile serum ALP, AST, ALT düzeylerine etkisi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Temel, İsmail; İlhan, Necip; Emre, Hanifi; Çığlı, Ahmet; Yoloğlu, Saim; Karakaş, Sacide
    Otuz tavşan A.B.C ve kontrol olmak üzere dört gruba ayrıldı. A,li,(' gruplarına üç ay süreyle farklı dozlarda aflatoksin B/ (AFBt ) verildi. Diğer taraftan kontrol grubu normal besinlerle beslendi. Serum ALP.AST.ALTdüzeyleri AFBj uygulamasından fince ve sonra tesj>it edildi. Eritrosit, karaciğer, ve böbrek arginaz aktiviteleri yalnızca AFBt uygulamasından sonra ölçüldü. AST ve ALT nin ilk ve son değerleri arasındaki fark istatiksel olarak önemliydi fakat ALP düzeyleri önemsizdi. AST ve ALT düzeylerindeki artış doğrudan AFBt dozları He ¡İşkiliydi. A,B ve C gruplarındaki eritrosit, karaciğer ve böbrek arginaz aktiviteleri kontrol grubu ile kıyaslandı. Yalnızca karaciğer arginaz düzeyi istatiksel olarak önemli bulundu. Sonuç olarak AFB/ in çok küçük dozlarının bile etkisini özellikle karaciğer üzerinde gösterdiğini ve hepatosellüler hasara neden olduğu kanısına vardık. AST ve ALİ' düzeylerindeki artışlar karaciğer arginaz aktivitesiy/e paralelık arzetmekteydi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Aflatoksin Bı in tavşanlarda bazı kan parametreleri üzerindeki etkisi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Emre, M.Hanifi; Karakaş, Sacide; Otlu, Ali; Temel, İsmail; Yoloğlu, Saim
    Çalışmada, Yeni Zelanda ırkı (Oryctolagus cuniculus huxleyi) 30 erkek tavşan kullanıldı. Tavşanlar gruplandırıldı ve deneklerin A grubuna 0.005, Bgrubuna 0.0075 ve Cgrubuna 0.010 mgr/kg/gün aflatoksin Bj verildi. I 'eriler çift yönlü varyans ve korelasyon analizine tabi tutuldu. Lökosit, eritrosit sayıları, hematokrit değeri ve tek bir eritrositin ortalama hemoglobin değeri (MCH) deneme gruplan, ölçümler arası ve etkileşim bakımından istatistiksel olarak önemli farklar gösterdi. Hemoglobin değeri ve trombositlerin sayısı sadece ölçümler arası bakımından istatistiksel olarak önemli farklılıklar gösterirken tek bir eritrositin ortalama hacim (MCI') değerleri deneme grupları arasındaki değer yönünden farklılık gösterdi. Bu farklılıklara karşın aflatoksin B, verilen bütün gruplarda zaman içerisinde trombosit sayısı ve hematokrit değerinde negatif lökosit sayısı, hemoglobin değeri ve tek bir eritrositin ortalama hemoglobin değerinde (MCH) ise başlangıca göre pozitif bir ilişki saptandı. Eritrosit sayısı, tek bir eritrositin ortalama hacmi (MCI) ve tek bir eritrositin ortalama hemoglobin konsantrasyonunda (MCHC) zaman içerisinde bazı gruplarda pozitif, bazı gruplarda negatif bir ilişki görüldü. I 'eriler literatür ile karşılaştırıldı ve tartışıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Aflatoksin Bı in tavşanlarda total vücut ağırlığı ve çeşitli organ ağırlıkları üzerine etkileri
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1994) Emre, M.Hanifi; Otlu, Ali; Karakaş, Sacide; Yoloğlu, Saim; Temel, İsmail
    We used 30 male rabbits belong to NewZelandrabbit strain (Oryctolagus cuniculus huxleyi) in this study. The rabbits were groupped and were given 0.005, 0.0075 and 0.010gr/kg/day respectively to A , B, Cgroups. It were not found istatistically diffrences between groups' weight of total body, right suprarenal gland, left and right kidney, heart, stomach, and salivary glands. On the other hand we have determined istatistically differences between groups-' weight of left suprarenal gland and lung. Data were compared and discussed with literature.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    An antibody of TNF alpha did not prevent thioacetamide induced hepatotoxicity in rats
    (Human&experimental toxicology, 2011) Demirel, Ulvi; Harputoğlu, Muhsin Murat Muhip; Seçkin, Yüksel; Çıralık, Harun; Temel, İsmail; Özyalın, Fatma; Otlu, Barış; Yılmaz, Bilgiç; Dinçtürk, Mehmet Sarp; Aladağ, Hülya
    Tumor necrosis factor (TNF)-a antibodies have been shown to reduce liver damage in different models. We investigated the effects of infliximab (a TNF-a antibody) on liver damage in thioacetamide (TAA)-induced hepatotoxicity in rats. Group 1 (n ¼ 8) was the control group. In group 2 (n ¼ 8), the TAA group, the rats received 300 mg/kg intraperitoneal (ip) TAA daily for 2 days. In group 3 (n ¼ 8), the TAA þ Infliximab (INF) group, infliximab (5 mg/kg ip daily) was administered 48 hours before the first dose of TAA daily for 2 days and was maintained for 4 consecutive days. In group 4 (n ¼ 8), the INF group, the rats received only ip infliximab (5 mg/kg) daily. Livers were excised for histopathological and biochemical tests (thiobarbituric-acid-reactive substances [TBARS], and myeloperoxidase [MPO]). Serum ammonia, aspartate transaminase (AST), alanine transaminase (ALT), TNF-a, liver TBARS and MPO levels, and liver necrosis and inflammation scores in the TAA group were significantly higher than in the control and INF groups (all p < 0.01). All parameters except AST were not significantly different between TAA and TAA þ INF. In conclusion, our results suggest that oxidative stress plays an important role in TAA-induced hepatotoxicity, and infliximab does not improve oxidative liver damage.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Aterosklerotik Koroner Arter Hastalığı Tespit Edilenlerde Plazma Homosistein Düzeyi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2001) Battaloğlu, Bektaş; Erdil, Nevzat; Nisanoğlu, Vedat; Koşar, Feridun; Şahin, Kazım; Özerol, Elif; Temel, İsmail
    Amino asit metabolizması veya homosistein metabolizmasına ait kalıtsal bozukluklar v asküler hastalıkların patogenezinde söz edilmektedir. Biz koroner arter hastalığının (KAH) teşhisinde homosistein seviyesinin saptanmasının klinik önemini araştırdık. Çalışma hastaları (n=80) anjiyografik sonuçlara dayanarak normal koroneri olan grup (n=30) ve koroner arter hastalığı olan grup (n=50) olarak katogorize edildi. Koroner arter hastalığı olan hastalar normal kontrol grubundan daha yüksek homosistein düzeylerine sahipti(19.47 ±7.13’e karşın 9.21 ±5.14 nmol/ml, p<0.001). Koroner arter hastalarında yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) düzeyleri daha düşük (31±12‘e karşın 47±16 nmol/ml, p<0.05), ve trigliserit düzeyleri daha yüksek idi (198 ±56’e karşın 142±24 mg/dl, p<0.05). Fakat KAH grubu ile kontrol grubu arasında plazma total kolesterol ve düşük dan siteli lipoprotein düzeyleri açısından önemli bir fark yoktu. Ayrıca KAH grubu ile kontrol grubunda hipertansiyon (HT), diabetes mellitus (DM) ve sigara içiciliğinin yüzdesi açısından önemli bir fark vardı (Hepsi için, p<0.05). Bizim verilerimiz hiperhomosisteineminin ateroskleroz için risk faktörlerine sahip hastalarda yüksek prevalansa sahip olduğunu göstermektedir. Ateroskleroz için risk faktörleri incelemesinde homosistein seviyesine de rutin bakılmalı ve tedavi edilmelidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Çevresel Sigara Dumanının 7-10 Yaş Grubu Çocuklarda Testis Fonksiyonlarına Etkisi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Karaman, Abdurrahman; Taş, Erkan; Temel, İsmail; Gürsoy, Şule; Demircan, Mehmet
    Pasif içicilik olarak tanımlanan çevresel sigara dumanına maruz kalma sık karşılaşılan bir durumdur. Bu çalışma ile pasif sigara içicisi durumunda olan 7–10 yaş grubu çocuklarda çevresel sigara dumanının testis fonksiyonları üzerindeki etkisini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya ilköğretim okullarında okuyan, 7-10 yaş grubunda ek bir sağlık problemi olmayan erkek çocuklar dahil edildi. Pasif sigara içicisi durumunda olan (Pİ) 50 olgu ve olmayan (K) 50 olgu anket çalışmasıyla belirlendi. Belirlenen olguların serumlarından kotinin düzeyleri ile testis fonksiyonunun biyokimyasal göstergeleri olan testosteron, inhibin-B, anti-müllerian hormon (AMH) ile beraber FSH ve LH düzeyleri çalışıldı. Bulgular: Pİ grubunda serum kotinin düzeyleri K grubuna göre belirgin artmış bulundu (p<0,05). Testosteron, inhibin-B, FSH, LH düzeyleri K grubunda Pİ grubuna göre belirgin olarak yüksek bulunurken; bu yaş grubunda testosteron ile ters orantılı hareket eden AMH seviyelerinin K grubunda Pİ grubuna göre düşük olduğu saptandı (p<0,05). Sonuç: Elde ettiğimiz sonuçlar çevresel sigara dumanının testislerde fonksiyon bozukluğuna yol açtığını göstermektedir. Bunun da erişkin yaşlarda ortaya çıkabilecek infertiltenin nedenlerinden birisi olabileceği düşünülmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Changes in homocysteine levels in epileptic children receiving sodium valproate
    (Erciyes Tıp Dergisi, 2003) Özerol, Elif; Özerol, İbrahim; Aslan, Mehmet; Yakıncı, Cengiz; Temel, İsmail
    Öz: Amaç: Valproatın folat ve homosistein düzeyleri üzerinde etkileri ile ilgili veriler çelişkilidir. Bu çalışmanın amacı valproat alan çocuklarda homosistein, folat ve vitamin B12 düzeylerinde farklılık olup olmadığını değerlendirmektir. Hastalar ve Yöntem: Sodyum valproat alan altmışbeş hasta ve yirmibeş sağlıklı kontrol çalışıldı. Serum total homosistein düzeyleri ELİZA kitiyle analiz edildi. Vitamin B12 and folat değerleri BIo DPC kitleriyle ölçüldü. Bulgular: Serum Hey konsantrasyonları hastalarda kontrollerdekinden anlamlı olarak daha yüksekti. Üstelik, kontrollerle karşılaştırıldığında serum folat düzeylerinin hastalarda anlamlı olarak azaldığı gözlendi. Bunun aksine, serum vitamin B12 düzeyleri değişmedi. Sonuç: Sonuçta, bizim verilerimiz valproat ile uzun süre tedavinin serum homosistein konsantrasyonlarını arttırdığım göstermektedir; homosistein metabolizması üzerinde valproatın indükleyici bir etkisi olabilir ve bu etki düşük folat düzeylerinden bağımsız değildir. Bu sonuçlar sodium valproat alan. hastalarda hiperhomosisteineminin tanımlanması için. homosistein düzeylerinin tayin edilmesi gerektiğini göstermektedir. Başlık (İngilizce): Sodyum valproat alan epileptik çocuklarda homosistein düzeylerindeki değişiklikler Öz (İngilizce): Purpose: The data regarding valproate and their influence on folate and homocysteine levels are conflicting. The aim of this study was to evaluate whether differences exist in homocysteine, folate, and vitamin Bn levels in children receiving valproate. Patients and Methods: Sixty-five patients receiving sodium valproate and twenty-five healthy controls were included in the study. Serum total homocysteine levels were analyzed by enzyme linked immunosorbent assay kit. Vitamin Bi2 and folate values were measured by Bio DPC kits. Results: Serum homocysteine concentrations were significantly higher in patients than those of the controls. Moreover, serum folate levels were observed to be significantly decreased in patients compared to controls. On the contrary, serum vitamin B12 levels did not change in the patients. Conclusion: Our data show that prolonged treatment with valproate increases serum homocysteine concentrations suggesting that an effect of inducer valproate on homocysteine metabolism could exist, which is not independent of the effect of low folate levels. These results indicate that homocysteine levels should be determined in order to identify hyperhomocysteinemia among patients receiving sodium valproate.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effect of environmental tobacco smoke on the testicular functions of 7-10 years old children
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Karaman, Abdurrahman; Taş, Erkan; Temel, İsmail; Gürsoy, Şule; Demircan, Mehmet
    Öz:Amaç: Pasif içicilik olarak tanımlanan çevresel sigara dumanına maruz kalma sık karşılaşılan bir durumdur. Bu çalışma ile pasif sigara içicisi durumunda olan 7–10 yaş grubu çocuklarda çevresel sigara dumanının testis fonksiyonları üzerindeki etkisini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya ilköğretim okullarında okuyan, 7-10 yaş grubunda ek bir sağlık problemi olmayan erkek çocuklar dahil edildi. Pasif sigara içicisi durumunda olan (Pİ) 50 olgu ve olmayan (K) 50 olgu anket çalışmasıyla belirlendi. Belirlenen olguların serumlarından kotinin düzeyleri ile testis fonksiyonunun biyokimyasal göstergeleri olan testosteron, inhibin-B, anti-müllerian hormon (AMH) ile beraber FSH ve LH düzeyleri çalışıldı. Bulgular: Pİ grubunda serum kotinin düzeyleri K grubuna göre belirgin artmış bulundu (p<0,05). Testosteron, inhibin-B, FSH, LH düzeyleri K grubunda Pİ grubuna göre belirgin olarak yüksek bulunurken; bu yaş grubunda testosteron ile ters orantılı hareket eden AMH seviyelerinin K grubunda Pİ grubuna göre düşük olduğu saptandı (p<0,05). Sonuç: Elde ettiğimiz sonuçlar çevresel sigara dumanının testislerde fonksiyon bozukluğuna yol açtığını göstermektedir. Bunun da erişkin yaşlarda ortaya çıkabilecek infertiltenin nedenlerinden birisi olabileceği düşünülmektedir. Başlık (İngilizce):Çevresel sigara dumanının 7-10 yaş grubu çocuklarda testis fonksiyonlarına etkisi Öz (İngilizce):Purpose: To investigate the effect of environmental tobacco smoke (ETS) on the testicle functions of 7-10 years old children. Materials and Methods: The study included healthy male children aging between 7-10 years. Based on the questionnaire data, 50 passive smoking (PS) cases and 50 passive smoking free controls were determined. Serum levels of cotinine, and biochemical parameters of the testicle functions; testosterone, inhibin B, anti-mullerian hormone (AMH) along with FSH and LH levels were evaluated. Results: Serum cotinine levels in PS group were found higher than the controls (p<0,05). Testosterone, inhibin-B, FSH, and LH levels of the control group was found higher than the PS group. The AMH levels were found lower in the controls in comparison with the PS group (p<0,05). Conclusions: Our results showed that ETS leads to testicular dysfuntions. We think that preventing exposure to cigarette smoke in childhood is very important for their reproductive system.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effect of environmental tobacco smoke on the testicular functions of 7-10 years old children
    (2012) Temel, İsmail; Gürsoy, Şule; Taş, Erkan; Demircan, Mehmet; Karaman, Abdurrahman
    Amaç: Pasif içicilik olarak tanımlanan çevresel sigara dumanına maruz kalma sık karşılaşılan bir durumdur. Bu çalışma ile pasif sigara içicisi durumunda olan 7–10 yaş grubu çocuklarda çevresel sigara dumanının testis fonksiyonları üzerindeki etkisini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya ilköğretim okullarında okuyan, 7-10 yaş grubunda ek bir sağlık problemi olmayan erkek çocuklar dahil edildi. Pasif sigara içicisi durumunda olan (Pİ) 50 olgu ve olmayan (K) 50 olgu anket çalışmasıyla belirlendi. Belirlenen olguların serumlarından kotinin düzeyleri ile testis fonksiyonunun biyokimyasal göstergeleri olan testosteron, inhibin-B, anti-müllerian hormon (AMH) ile beraber FSH ve LH düzeyleri çalışıldı. Bulgular: Pİ grubunda serum kotinin düzeyleri K grubuna göre belirgin artmış bulundu (p<0,05). Testosteron, inhibin-B, FSH, LH düzeyleri K grubunda Pİ grubuna göre belirgin olarak yüksek bulunurken; bu yaş grubunda testosteron ile ters orantılı hareket eden AMH seviyelerinin K grubunda Pİ grubuna göre düşük olduğu saptandı (p<0,05). Sonuç: Elde ettiğimiz sonuçlar çevresel sigara dumanının testislerde fonksiyon bozukluğuna yol açtığını göstermektedir. Bunun da erişkin yaşlarda ortaya çıkabilecek infertiltenin nedenlerinden birisi olabileceği düşünülmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The effects of Gingko biloba extract on acetic acid induced colitis in rats
    (Turk J Gastroenterol, 2006) Harputluoğlu, Muhsin Murat Muhip; Demirel, Ulvi; Yücel, Neslihan; Karadağ, Neşe; Temel, İsmail; Fırat, Serpil; Ara, Cengiz; Aladağ, Murat
    Background/aims: Gingko biloba is an antioxidant substance which has antagonistic activity on platelet-activating factor. We aimed to investigate the antioxidant effect and the histopathologic changes caused by Gingko biloba on acetic acid-induced colitis. Methods: Totally 22 rats were divided into three groups. Group 1 (n=7) served as the control group. Group 2 (n=7) and Group 3 (n=8) were given 2 ml/day of 4% acetic acid by intracolonic instillation for three days. Gingko biloba (100 mg/kg) was then given only to Group 3 intraperitoneally for three days. Oxidative stress was assessed by determinate tissue and serum malondialdehyde (MDA) levels, and colonic damage was assessed by histologic examination. Results: Depth of necrosis, extent of necrosis, degree of inflammation, extent of inflammation, fibrosis and total histologic scores in Group 2 were significantly higher than in the control group (p<0.05). The same parameters were lower in Group 3 versus Group 2, but the difference was not significant. Tissue and serum MDA levels in Group 2 were significantly higher than Group 1 (p<0.01 and 0.05, respectively). Again, the same parameters in Group 3 were lower than in Group 2, but the difference was not significant statistically. Conclusions: Gingko biloba did not significantly affect histopathological and oxidative stress parameters in experimental colitis.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The effects of Gingko biloba extract on acetic acidinduced colitis in rats
    (Turkish Journal of Gastroenterology, 2006) Harputluoglu, Murat M.; Demirel, Ulvi; Yücel, Neslihan; Karadağ, Neşe; Temel, İsmail; Fırat, Serpil; Aladağ, Murat; Karıncaoğlu, Melih; Hilmoğlu, Fatih
    Öz: Amaç: Gingko biloba platelet aktivatör faktör antagonistik etkiye sahip antioksidan bir maddedir. Biz ratlarda asetik asit ile oluşturulmuş kolitte Gingko biloba'nın antioksidan ve histo-patolojik etkilerini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Toplam 22 rat üç gruba ayrıldı. Grup 1 (n-7) kontrol grubuydu. Grup 2 (n=7) ve grup 3 (n=8)'e 3 gün kolon içerisine rektal yoldan 2 mi I gün %4 asetik asit verildi. Grup 3'e eş zamalı 3 gün 100 mglkg intraperitoneal şekilde Gingko biloba verildi. Oksidatif stres doku ve serumda malondialdehit düzeylerinin ölçülmesiyle, kolon hasarı ise histopatolojik incelemeyle değerlendirildi. Bulgular: Grup 2'de nekroz derinliği, nekroz yaygınlığı, infla-masyon derecesi, infalamsyon yaygınlığı, fibrozis ve total histolojik skorlar kontrol grubundan anlamlı yüksekti (p<0.05). Aynı parametreler grup 3'de grup 2'den daha düşüktü ancak fark anlamlı değildi. Grup 2'de doku ve serum malondialdehit düzeyleri grup l'den anlamlı yüksekti (p<0.05). Aynı parametreler grup 3 de grup 2'den daha düşüktü ancak fark istatistiksel olarak anlamsızdı. Sonuç: Gingko biloba deneysel kolitte histopatolojik ve oksidatif stres parametrelerini anlamlı etkilemedi.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effects of Lycium barbarum on bacterial translocation in thioacetamide induced liver injury in rats
    (European Journal of Inflammation, 2015) Bilgiç, Yılmaz; Harputluoğlu, Murat; Kutlu, O; Demirel, Ulvi; Gül, Mehmet; Otlu, Barış; Temel, İsmail; Gürsoy, S.; Dertli, Ramazan; Selçuk, Engin Burak; Yılmaz, İsmet; Kilis, Tuba
    Background and study aim: The aim of the present study was to investigate the effects of Lycium barbarum (LB) on bacterial translocation (BT) frequency in thioacetamide (TAA)-induced liver injury in rats. Materials and methods: Group 1 was the control. In group 2 (TAA), rats received TAA daily for 3 days. In group 3 (TAA+LB), Lycium barbarum was administered orally 25 mg/kg for 21 days prior to the first TAA injection. In group 4 (LB), rats received only Lycium barbarum. Results: In our study, Lycium barbarum treatment did not attenuate liver damage. Lycium barbarum treatment decreased ileal E. coli counts and intestinal damage but it did not alter BT frequency. Conclusions: In conclusion, the effects of Lycium barbarum on BT may be related to ongoing severe liver damage in this model.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effects of sun dried organic apricot on serum total cholesterol, high density lipoprotein-cholesterol, triglyceride and total antioxidant capacity levels in rats
    (2020) Yılmaz, İsmet; Temel, İsmail; Aydemir, Songül
    Abstract: Aim: In this study, we aimed to investigate the effects of sun dried organic apricot (SDOA) consumption on serum Total Cholesterol (TC), High-Density Lipoprotein-Cholesterol (HDL-C), Triglyceride (TG) and Total Antioxidant Capacity (TAC) levels in rats Material and Methods: 120 males, 120 females rats were divided in to four groups according to their SDOA rates (1%, 2.5, 5 and 10) in chow (to be 24 rats in each gruop), and feding periods. At 120 days periods, the control group was fed with standard rat chow and the others were fed with 1%, 2.5, 5 and 10 SDOA supplemented diet. At the end of 30th, 60th, 120th days; 8 rats which each genders/ groups were sacrified by diethyl ether inhalation anesthesia, app. 8-10 mL blood samples were taken by intracardiac puncture and obtained serum samples were maintained at -20 ° C until the day of analysis. Results: After statistical analysis, TC levels of male rats; HDL-C levels of female rats increased in paralel with the feding process. Both TC and HDL-C levels of female rats were significantly higher than those of males. Although there were a significant decreases in TG levels of both sexes at the end of feding periods, there was no significant difference between TG levels of both genders. Conclusion: It is thought that increases in TC and HDL-C levels are caused by rats affected by long-term feding periods. In addition, the significant difference between TC and HDL-C levels of male and female rats are thought to be affected by gender-specific reference values. The decrease in TG levels in both sexes is considered to be due to the increased energy needs of rats as well as the effect of SDOA-added feeds.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Erythrocyte catalase activities in alcohol consumption, medications and some diseases
    (2002) Temel, İsmail; Özerol, Elif; Bay, Aysun; Çığlı, Ahmet; Akyol, Ömer
    Abstract: Katalaz (CAT) hidrojen peroksidin parçalanmasında katalitik rol oynarken, peroksidin hidrojen donörüne okside edilmesinde peroksidik bir rol oynar. Bu çalışmada alkol tüketimi, ilaçlar ve hastalıkların eritrosit katalaz aktivitesi üzerine etkisini araştırmak amaçlanmıştır. Bu amaç için denekler 3 farklı gruba ayrıldılar; 1- alkol alan ve almayan 2-ilaç alan ve almayan 3- lösemi, hepatit, diabetes mellitus ve kardiyak hastalıkları olanlar. Katalaz aktivitesi Aebi metodu ile ölçüldü. Hemoglobin düzeyleri Olympus AU-600 otoanalizörüyle tayin edildi. MCH, HCT, MCHC, MCV ve RBC gibi hematolojik değerler Coulter STKS cihazıyla çalışıldı. İlaç alan ve almayanların katalaz aktivitesinde bir farklılık gözlenmedi (3155 ± 1039 k/g Hb ve 3051 ± 956 k/g Hb, p>.0,05). Sağlıklı kişilerdeki ile lösemililerin, kalp hastalarının, hepatitlilerin ve diabetes mellitusluların katalaz aktiviteleri arasında fark bulunamadı. Alkol ile enzim aktivitesi belirgin bir şekilde arttı. CAT aktiviteleri alkol almayanlarda 3059 ± 958 k/g Hb ve alkol alanlarda 3644 ± 984 k/g Hb olarak bulundu (p<0,03).
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Esansiyel hipertansiyonlu ebeveynlerin normotansif çocuklarında ve obez çocuklarda lipid profili ve apolipoproteinler
    (MN Kardiyoloji, 1999) Paç, Feyza Ayşenur; Tayfun, Meltem; Çığlı, Ahmet; Türköz, Yusuf; Temel, İsmail; Yoloğlu, Saim
    Öz: AMAÇ: Bazı lipid fraksiyonları ve apolipoproteinler ile coroner arter hastalıkları (KAH) arasında yakın ilişki olduğu bilinmektedir. Hipertansiyon ve obezite de bilinen önemli kardiovasküler risk faktörler indendir. Obez çocuklarda ve esansiyel hipertansiyonlu ailelerin normotansif çocuklarında apolipoproteinler ve lipid fraksiyonlarında değişiklikler olup olmadığını araştırmak amacıyla çalışma planlanmıştır. YÖNTEM: Bu çalışmaya yaşları 3-17 arasında değişen Vücut Kitle İndeksi (VKİ) %120'nin üzerinde olan obez çocuklar (n-30) ve ebeveynlerden en az birinde esansiyel hipertansiyon öyküsü bulunan sağlıklı çocuklar (n=34) alındı. Kontrol grubu olarak ailede esansiyel hipertansiyon öyküsü bulunmayan sağlıklı çocuklar (n=30) seçildi. Tüm gruplarda total kolesterol, trigliserid, HDL kolesterol, LDL kolesterol, Apolipoprotein A-1 (Apo-A1), ve B (Apo-B) değerleri çalışıldı. BULGULAR: Obez çocuklarda ve esansiyel hipertansiyonlu ailelerin normotansif çocuklarında Apo B değerlerinin kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı yüksek olduğu bulundu (p<0.05). Obez çocuklarda ise kolesterol ve LDL kolesterol değerleri de kontrol grubuna göre anlamlı şekilde yüksek bulundu (p<0.05). SONUÇ: LDL'nin protein içeriği olan Apo B kardiyovasküler hastalık için risk taşıyan gruplarda erken yaşlarda gösterilebilen iyi bir belirleyici olarak düşünülebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Fırat Havzasında Serebrovasküler Hastalıklarla Lipoprotein (A) Arasındaki İlişki
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Ulvi, Hızır; Var, Ahmet; Yoldaş, Tahir; Temel, İsmail; Yiğiter, Remzi; Müngen, Bülent
    Lp (a) kolesterolden zengin bir lipoproteindir. Yüksek Lp (a) seviyelerinin serebro vaskü/er hastalıklarla (SVH) ilişkisi gösterilmiştir. Serum Lp (a) düzeyleri oldukça sıkı bir genetik kontrol altındadır. Yapılan çalışmalarda serum Lp (a) konsantrasyonlarının, popülasyonlar arasında hatta aym popüiasyonun bireyleri arasında oldukça farklı değerler gösterdiği tespit edilmiştir. Biz bu çalışmada, Fırat havzasındaki SVH'lı ve sağlıklı bireylerde Lp (a) düzeylerini tespit ederek, daha önce yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar He karşılaştırdık. SVH gelişimi ile serum Lp (a) düzeyleri arasında ilişki olup olmadığını araştırdık (kontrol grubu 0,19 g/dL; SVH grubunda 0,43 g/dL). Serum Lp (a) düzeylerinin, SVH grubunda tek başına anlamlı bir ateroskieroz risk parametresi oluşturabileceğini belirledik. Yüksek Lp (a) değerlerine sahip bireylerin belirlenerek diğer risk faktörleri açısından (sigara, alkol, diyet vs.) uyarılmaları gerektiğine inanıyoruz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Homosistein metabolizma bozuklukları ve vasküler hastalıklarla ilişkisi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Temel, İsmail; Özerol, Elif
    Homosistein, metiyoninin metaboliti olan sülfürlü bir aminoasittir. İnsan plazmasında, hem sülfürlü indirgenmiş (homosistein) hem de disülfidli oksidlenmiş (homosistin) formlarda bulunur. Homosisteinin okside formları plazma total homosisteininin %98-99’unu oluşturmaktadır. Homosistein metabolizmasında, iki major yol vardır; kofaktör olarak vitamin B12 kullanılarak metiyonine yeniden metillenebilir veya kofaktör olarak vitamin B6 kullanılarak sisteine dönüşebilir (transsülfürasyon). Bu reaksiyonlar, hücreler ve kandaki total homosistein (tHcy) konsantrasyonunu düşürür. Erişkin erkek ve pediatrik populasyonda, ortalama açlık total homosisteini sırasıyla 5- 15 ve 3.7-10.3 mikromol/L arasındadır. Metiyoninden zengin, vitamin B’den fakir dietle beslenen erkeklerde, yaşlılarda, böbrek fonksiyonu bozuk olanlarda ve homosistein metabolizmasına katılan enzimlerde genetik defekt olanlarda plazma tHcy konsantrasyonu artmaktadır. Plazma tHcy’i ile dolaşımdaki folat ve vitamin B6 konsantrasyonları arasında zıt bir ilişki vardır. Günlük diete 0.5 mg folik asit eklenerek tHcy seviyeleri %25 azaltılabilmektedir. Son yıllarda yapılan vaka-kontrol çalışmalarında hiperhomosisteineminin koroner, serebral ve periferik vasküler hastalıklar için kozal bir faktör olduğu tespit edilmiştir. Bu derlemede, homosistein, homosistinüri ve kardiyovasküler hastalıklar arasındaki ilişkiler incelenmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kit bağımlı beckman synchron cx3 analizörü için alternatif kreatinin çözeltisi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Temel, İsmail; Çığlı, Ahmet; Türköz, Yusuf; Özerol, Elif; Gözükara, Engin M.
    Beckman Synchron CX3 otoanalizörü kit bağımlı bir klinik analizördür. Kolay kullanımı, doğru ve kesin sonuçları ile 24 saat sürekli çalışma gibi avantajlarından dolayı laboratuvarımızda acil analizlerde kullanılmaktadır. Fakat cihazın kapalı sistem olması, çok fazla bakım ve aşırı miktarda reaktife ihtiyaç duyması gibi bazı önemli dezavantajları da vardır. Özellikle reaktif fiyatının yüksek olması nedeniyle alternatif reaktif aramak zorunda kaldık ve Synchron CX3 de kullandığımız bazı reaktifleri ürettik. Orijinal ve ürettiğimiz reaktiflerin lineeritesini kıyasladığımızda her ikisinin de aynı kullanılabilir lineer test aralıklarına sahip olduklarını gördük (serum: 0 ile 25 mg/dL ; idrar: 10 ile 40 mg/dL). Kontrol serumu kullanarak, sonuçların doğruluğunu araştırdık ve aralarındaki korelasyon katsayısının 0.999 a eşit olduğunu bulduk. Ayrıca farklı serum ve idrar örneklerinden elde edilen sonuçları lineer regresyon ile kıyasladık ve aralarındaki ilişkinin y = 0.98lx - 0.02 olduğunu saptadık Bunlara ilaveten her iki çözeltinin de hemolizden etkilenmediğini fakat yüksek miktarlarda lipemi ve bilirübin varlığından etkilendiklerini tespit ettik. Sonuç olarak laboratuvarımızda ürettiğimiz kreatinin reaktifı ile orijinal Beckman reaktifinin tamamen aynı özellikleri taşıdığını gördük, ancak ürettiğimiz reaktif orijinal reaktiften en az 10 kat daha ucuzdu.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Koroner arter cerrahisinde aprotinin ve traneksamik asit: II) Miyokard, akciğer ve santral sinir sistemi üzerine etkileri
    (Anestezi Dergisi, 2000) Köroğlu, Ahmet; Türköz, Ayda; Temel, İsmail; Türköz, Rıza; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Kan kaybını azaltmak amacıyla kullanılan aprotinin ve traneksamik asitin kontrol grubu ile karşılaştırmalı olarak miyokard, akciğer ve santral sinir sistemi üzerine etkilerini primer koroner arter bypass greftlemesi yapılacak olgularda araştırmayı amaçladık.Altmış olgu üç gruba ayrıldı: Aprotinin uygulananlar (total doz 6x106 KIU, n=20, Grup A), traneksamik asit uygulananlar (total 10 g, n=20, Grup T) ve kontrol grubu (n=20, Grup K). Miyokard enzimleri (troponin I, CKMB, SGOT, LDH,), akciğer kompliyansı, rezistansı, PaO2/PAO2 ve PaO2/FiO2, laktat düzeyleri ve hemodinamik ölçümler kardiopulmoner bypass (KPB) öncesi ve sonrası çeşitli zaman periyotlarında belirlendi. Postoperatif mortalite, kognitif fonksiyon bozuklukları, yoğun bakımda kalış ve taburcu oluş süreleri kaydedildi. Troponin I düzeyi KPB'ın 6. saattinde kontrol grubunda diğer iki gruba göre anlamlı olarak yüksekti, ancak bu enzim yüksekliği normal sınırlar içerisindeydi (Grup A: 8.70±2.10; Grup T: 11.80±1.80; Grup K: 20.80±4.09 ng.ml-1 p=0.012). Postoperatif miyokard infaktüsü insidansı yine benzerdi (Grup A: 1 olgu; Grup T: 0 olgu; Grup K: 2 olgu). Akciğer rezistans, kompliansı, PaO2/PAO2 ve PaO2/FiO2 oranları, laktat düzeyleri ve hemodinamik değerler tüm ölçüm zamanlarında gruplar arasında istatistiksel olarak farklılık göstermedi. Postoperatif kognitif fonksiyon bozukluğu traneksamik asit grubunda istatistiksel olarak daha fazla saptandı (Grup A: 0 olgu; Grup T: 6 olgu; Grup K: 2 olgu; p=0.044). Mortalite, yoğun bakım ve hastanede kalış süreleri yine gruplar arasında farklı değildi. Bu bulgular yüksek doz aprotinin ve traneksamik asidin miyokard üzerine ilave yararlı veya zararlı etkisinin olmadığını desteklemektedir. Yine KPB'a bağlı akciğerde oluşan değişiklikleri önlemede her iki ilacın ilave bir etkisini gözlemedik. Kognitif fonksiyon bozukluğu insidensi traneksamik asit tedavisiyle daha yüksek olduğu bulundu. Sonuç olarak kalp ameliyatlarında primer hemostatik amaçlı kullanılan aprotinin ve traneksamik asidin kalp, akciğer ve santral sinir sistemi üzerine ilave koruyucu etkisini gözlemlemezken traneksamik asit grubunda kognitif fonksiyon bozukluğunun daha sık olarak oluşması dikkat çekiciydi. Başlık (İngilizce): Aprotinin and tranexamic acid in coronary artery bypass surgery: II) The effects on myocardium, lung and central nervous system Öz (İngilizce): The effects of aprotinin and tranexamic acid (TA), used mostly to reduce the blood loss on myocardium, lung and central nervous system were investigated and compared with control group in a prospective and randomized study following primary coronary artery bypass grafting. Sixty patients were allocated into three groups: aprotinin (total dose 6 x 10<sup>6</sup> KIU, n=20, Group A), TA (total 10 g, n=20 Group T), and nonmedicated controls (n=20, Group C). Myocardial enzymes (troponin I, creatine kinase isoenzyme (CKMB), SGOT, LDH), pulmonary compliance, resistance, PaO<sub>2</sub>/PAO<sub>2</sub> and PaO<sub>2</sub>/FIO<sub>2</sub>, lactate level and hemodynamics parameters were assessed before CPB (cardiopulmonary bypass) and following CPB in various periods. Postoperative mortality, cognitive dysfunction, stay in intensive care unit and hospital discharge times were recorded. Troponin I levels increased in the control group compared with the remaining two groups 6 hours after CPB but this increase was within normal ranges (Group A: 8.70±2.10; Group T: 11.80±1.80; Group K: 20.80±4.09 ng.mL<sup>-1</sup>; p=0.012). The incidence of postoperative myocardial infarction was similar in all groups (Group A: 1 patient; Group T: none; Group K: 2 patients). Pulmonary resistance, compliance, PaO<sub>2</sub>/PAO<sub>2</sub> and PaO<sub>2</sub>/FiO<sub>2</sub> , lactate level and hemodynamic parameters were not statistically different after CPB. Postoperative cognitive dysfunction was statistically significant in Group T (Group A: none; Group T: 6 patients; Group C: 2 patients; p=0.044). Mortality, stay in intensive care unit and hospital discharge times were not different within the groups. Our results suggested that high dose aprotinin and TA had no additional benefit or harmful effect on myocardium. Also, we did not observe any additional positive effect to prevent CPB induced lung injury in both drugs. The cognitive dysfunction incidence was higher with TA therapy. In conclusion, for aprotinin and TA used for primary hemostasis in cardiac surgery, the additional protective effects on the heart, lung and central nervous system have not been confirmed, whereas for TA , cognitive dysfunction has been found to be strikingly more common.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Laparoskopik cerrahi geçirecek erişkin olgularda intraabdominal insüflasyon basıncının karaciğer fonksiyonlarına etkisi
    (Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2005) Özpolat, Zekine; Durmuş, Mahmut; Toprak, Hüseyin İlksen; Öztürk, Erdoğan; Temel, İsmail; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Amaç: Laparaskopik kolesistektominin hepatosellüler yapıya etkisinin yaşla ilgisi bilinmemektedir. Çalışmamızda laparoskopik kolesistektomi planlanan farklı yaş gruplarındaki erişkin olgularda, karaciğer fonksiyon testlerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: 43 olgu çalışmaya alındı. Olgular 18-60 yaş (Grup 1, n=22) ve 65 yaş üstü (Grup 2, n=21) olarak iki gruba ayrıldı. Tüm hastalara genel anestezi verildi. Laparoskopiyi kolaylaştırmak için CO2 insuflasyonu kullanıldı ve laparoskopi girişimi süresince intraabdominal basınç 10-14 mmHg arasında tutuldu. CO2 insuflasyonundan sonra ters trendelenburg pozisyonu verildi. Arteriyel kan örneği, alfa gulutatyon S transferaz (alfa-GST), alanin aminotransferaz (ALT), aspartat aminotransferaz (AST), gama glutamil transpeptidaz (GGT) düzeylerini değerlendirmek için anestezi indüksiyonundan önce, cerrahi işlemin sonunda, cerrahi bittikten sonra 1., 3., 6. ve 24. saatte alındı. Bulgular: Alfa-GST konsantrasyonu her iki grupta da cerrahi işlemden önce normal sınırlardaydı. Cerrahi işlemin sonunda ve cerrahiden sonraki 1. saatte iki grupta da anlamlı artış gözlendi (p<0.05). Ancak, Grup 2'deki artış Grup 1'e göre daha fazlaydı (p<0.05). Cerrahiden sonra 3. 6. ve 24. saatte alfa-GST her iki gurupta normal sınırlara döndü. Ancak, 24. saatte Grup 1'de bazal değere dönüş görülürken, Grup 2'de bazal değere dönüş görülmedi. Sonuç: Laparoskopik cerrahi geçiren yaşlı olgularda 10 mmHg üzerindeki intraperitoniyel basıncın, daha fazla hepatoselüler hasara neden olduğu kanısına varıldı. Başlık (İngilizce): The Effect of intra-abdominal insufflation pressure on liver function in adult patients undergoing laparoscopic cholecystectomy Öz (İngilizce): Aim: The relation between age and the effect of laparoscopic cholecystectomy on hepatocellular integrity has not been evaluated. We aimed to compare conventional liver function tests in two groups of adults of differing age undergoing elective laparoscopic cholecystectomy. Materials and Methods: We studied 43 patients divided into two groups according to age: Group 1, age 18-60 years (n=22) and Group 2, over 65 years (n=21). All patients received general anesthesia. CO2 was used to insufflate the peritoneal cavity, and intraperitoneal pressure was maintained at 10-14 mmHg during cholecystectomy. Reverse Trendelenburg position was maintained after CO2 insufflation. Arterial blood was sampled before the induction of anesthesia, at the end of surgery, and 1, 3, 6 and 24h after surgery for determination serum alanine aminotransferase (ALT) aspartate aminotransferase (AST), alpha-glutathione S-transferase (alpha-GST), and gamma-glutamyl transpeptidase (GGT) concentrations. Results: Baseline values of alpha-GST were within normal limits in both groups. Alpha-GST increased significantly in two groups at the end of surgery and at 1st hour after surgery. The increase of alpha-GST in Group 2 was higher than Group 1. Alpha-GST returned to normal values at 3,6 and 24h after surgery in both groups. Alpha-GST returned to the preoperative value at 24th h after surgery in Group 1 but not in Group 2. Conclusion: We conclude that elderly patients undergoing laparoscopic cholecystectomy have more hepatocellular injury when intraperitoneal pressure is greater than 10 mmHg.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim