Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Mermer atıklarının gezegensel değirmende ince boyuta öğütme olanaklarının araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Kuluşaklı, Çimen GülBu çalışmanın konusu atık mermer parçalarının laboratuvar ölçekli gezegensel değirmende ince boyuta öğütülmesidir. Çalışmada, 1 mm'nin altına indirilmiş mermer atığının gezegensel bilyalı değirmenlerde farklı öğütme koşulları altında ince boyuta öğütülme olanakları araştırılmıştır. Öğütme deneylerinde öğütme ortamı olarak porselen bilyalar kullanılmış ve kuru ortamda gerçekleştirilmiştir. Öğütmede kritik öneme sahip olan değirmenin hızı, öğütme süresi ve bilya/toz oranının öğütme tane boyutuna etkileri üzerinde özellikle durulmuştur. Deneyler 5 farklı değirmen hızında (150, 200, 250, 300 ve 350 dev/dak); 3 farklı bilya/toz oranında (2,5, 5 ve 10) ve 7,5 dakikadan 240 dakikaya kadar değişen öğütme süresinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca atıkların doğal kalsiyum karbonat özelliklerini araştırmaya yönelik bazı analiz ve teknolojik testler de gerçekleştirilmiştir. Öğütme deneyleri sonucunda elde edilebilen en ince ürünün tane boyutu parametreleri d90=45, d50=5 ve d10=0,2 µm olarak ölçülmüştür. Daha ince boyutlu malzeme elde edilememiştir. Bununla birlikte, elde edilen ince ürünün mineralojik yapı, kimyasal saflık, beyazlık, yağ absorpsiyon değerleri bakımından doğal kalsiyum karbaonat (kalsit, CaCO3) içerine yakın olduğu tespit edilmiştir.Öğe Dişli çarklarda farklı taban dolgu geometrisinin, dişli çark ağırlığına ve mekanik özelliklerine etkilerinin araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Kara, HanifeBu çalışmada, dişli çarkın ağırlığını minimuma getirebilecek şekilde düz dişli çarkın gövdesi üzerine üçgen, kare ve altıgen geometrilerde tasarımlar yapılmıştır. Bu tasarımlarda en hafif dişli çarkı bulabilmek için farklı kenar uzunlukları ve dolgu kalınlıklarında tasarımlar gerçekleştirilmiştir. Dişli çarklar Solidworks paket programında ayrı ayrı modellenmişlerdir. Dişli çarkların ANSYS programı ile sonlu eleman analizleri yapılmıştır. Bütün tasarımlar ve analizler incelendiğinde kare geometride en hafif dişliye ulaşılmıştır. Tasarlanan dişli çarklar, dolu dişli çark ile karşılaştırıldığında %63,65 gibi büyük bir oranda hafifletme gerçekleştirilmiştir.Öğe İçme suyu temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılması: Scada uygulaması(İnönü Üniversitesi, 2024) Gökçek, Ahmet EmreSürdürülebilir bir kalkınma için içme suyu temin sistemlerinde enerji verimliliğinde iyileştirmeler yapılması ve bu iyileştirmelerin uygulamaya geçirilmesi büyük önem arz etmektedir. Tezde su temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılması ve enerji verimliliğinin artırılması konusu araştırılmıştır. Bu kapsamda dört ana konu ele alınmıştır: (i) Su temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılma yöntemlerinin incelenmesi; (ii) Malatya ili su temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılması amacıyla kullanılan/kullanılabilecek yöntemlerin incelenmesi ve enerji tasarrufu sağlayacak önerilerin sunulması; (iii) Büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinde kullanılan SCADA sistemlerinin karakteristiklerinin belirlenmesi, SCADA faaliyetlerinin irdelenmesi, SCADA kullanılması ile elde edilen kazanımların belirlenmesi ve kapsamı genişletecek önerilerin sunulması; (iv) Su temin sistemlerinde SCADA sistem bileşenlerinin detaylandırılması, maliyet analizinin yapılması ve geri ödeme süresinin belirlenmesi. İçme suyu temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılma yöntemleri konusunda ayrıntılı bir literatür taraması yapılmış, bu yöntemler yedi kategori olarak sınıflandırılarak incelenmiştir. Malatya ili içme suyu temin sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılması ve enerji verimliliğinin artırılması amacıyla yapılan çalışmalar belirlenmiş, enerji tüketiminin azaltılmasına yönelik öneriler sunulmuştur. Ülkemiz büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinde kullanılan SCADA sistemlerinin karakteristikleri açıklanmış, SCADA faaliyetleri irdelenmiş ve SCADA kullanılması ile elde edilen kazanımlar belirlenmiştir. Ayrıca, İç Anadolu Bölgesi'nde örnek bir su temin ve dağıtım sistemi incelenerek sistemin SCADA bileşenleri detaylandırılmış, maliyet analizi yapılmış, geri ödeme süresi belirlenmiştir. İncelenen su temin ve dağıtım sisteminde SCADA uygulaması yatırım maliyetlerinin geri ödeme süresinin oldukça kısa (5,6 ay) olduğu görülmüştür. Bu tezde yürütülen çalışmaların, ülkemizde kentsel su temin sistemlerinde enerji verimliliği önlemlerinin uygulanmasına ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlaması beklenmektedir.Öğe Makine öğrenmesi ve görüntü işleme yöntemleri ile sar görüntülerinde gemi tespiti(İnönü Üniversitesi, 2024) Özdemir, Taha Burak; Hanbay, KazımSentetik açıklıklı radar (SAR) görüntüleri günümüzde savunma sanayisi, deniz izlemeleri, çevresel atıkların takibi ve afet gibi acil durumlarda yoğun olarak kullanılmaktadırlar. İklim ve hava koşullarından bağımsız olarak her durumda yüksek kalitede görüntüler sunan bu teknoloji ile etkin nesne tanıma ve hedef takibi uygulamaları geliştirilmektedir. Tez çalışmasında SAR görüntülerindeki gemileri tespit edip sınıflandıran iki yöntem geliştirilmiştir. İlk olarak kapsamlı bir SAR gemi görüntüleri içeren bir veri tabanı oluşturulmuştur. Bu veri tabanında dünyanın farklı bölgelerindeki liman, deniz ve okyanuslardan görüntüler alınmıştır. Böylece kapsamlı bir veri tabanı oluşturulmuştur. Görüntülerden anlamlı özellik vektörleri elde etmek için ilk olarak gri seviye eş oluşum matrisinden 4 farklı istatistiksel ölçüm yapılmıştır. Gri seviye eş oluşum matrisinin inşa edilmesinde Gauss türev filtreleri kullanılmıştır elde edilen özellik vektörleri destek vektör makineleri ile sınıflandırılmıştır. Geliştirilen ikinci yöntemde ise görüntülerin Hessian matrisleri hesaplanmıştır. Hessian matrisinin öz değerleri hesaplanarak gradyan büyüklükleri ve gradyan yönelimleri elde edilmiştir. Bu iki bilgi ile etkin histogram etiketlemesi yapılmıştır. Böylece gemi olan ve olmayan bölgelerin piksel verileri etkin şekilde ayırt edilmiştir. Elde edilen özellik vektörleri yapay sinir ağları ile sınıflandırılmıştır. Önerilen yöntem LBP (Local Binary Pattern) yöntemi karşılaştırılmıştır. Deneysel sonuçlar önerilen yöntemlerin gemi sınıflandırmada etkin sonuçlar verdiğini göstermiştir.Öğe MMP-9 and MMP-2 gene expression levels in bipolar disorder: Evaluating relationships with clinical features and childhood traumatic experiences(İnönü Üniversitesi, 2024) Kop, Zilan; Acar, CerenECM tüm doku ve organlarda hücre dışı ortamını oluşturan karmaşık bir ağdır. Beynin yapısal bileşeni olarak da görev yapan ECM, nöronal işlev ve beynin çevresel uyaranlara tepkisi için önemli iki süreç olan nöroplastisite ve nöroinflamasyonun düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. ECM düzenlemesinin önemli bir yönü, ECM'nin bozulması ve yeniden şekillendirilmesinden sorumlu bir enzim ailesi olan MMP'lerdir. MMP'ler arasında MMP-9 ve MMP-2 beyinde önemli bir rol oynamaktadır. MMP-9, ECM proteinlerini parçalayarak ve sinapsların yapısını yeniden şekillendirerek sinaptik plastisitenin modüle edilmesinde rol oynar. MMP-2 sinir sistemi gelişimi sırasında hücre göçünü ve akson büyümesini düzenler. ECM, MMP'ler ve bunların nöroplastisite ve nöroinflamasyondaki rolleri de bipolar bozuklukla ilişkilendirilmiştir. BD, epizodik ruh hali değişimleri ile karakterize ciddi bir akıl hastalığıdır. Çalışmalar, ECM bileşimi ve MMP aktivitesindeki değişikliklerin bipolar bozukluğu olan hastalarda meydana gelebileceğini ve bozukluğun patofizyolojisi ile ilişkili olabileceğini göstermiştir. Bu çalışma, moleküler biyoloji ve psikiyatri arasındaki arayüzde temel soruları ele almaktadır. Çalışmanın amacı, BD'li ve sağlıklı bireylerde MMP-9 ve MMP-2 ifade düzeylerini karşılaştırmak ve bu gen ifadeleri ile klinik özellikler ve çocukluk çağı travmatik deneyimleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Sonuçlar, MMP-9 ve MMP-2 gen ifade düzeylerinde BD'li ve sağlıklı bireyler arasında anlamlı bir fark olmadığını göstermiştir. Ayrıca, klinik özellikler ve çocukluk çağı travmatik deneyimleri ile MMP-9 ve MMP-2 gen ifade düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.Öğe 2023 Türkiye depreminden sonra kentsel açık-yeşil alanların kullanım sonrası değerlendirilmesi Malatya örneği(İnönü Üniversitesi, 2024) Öner, Gamze; Pouya, SımaTürkiye'de özellikle depremlerin ardından insanların güvenli bir ortamda toplanmaları ve barınmaları için gereken acil toplanma alaların bulunmaması, deprem sonrası güvenlik, sağlık, barınma ve acil yardım benzeri faaliyetlerin yapılmasını da oldukça zorlaştırmaktadır. Ayrıca toplanma alanı olarak kullanılan mevcut açık yeşil alanlarında oluşan birçok olumsuz değişikliklerden dolayı kullanıcı memnuniyeti azalmıştır. Bu yüzden bu araştırmanın amacı 2023, 6 Şubat depreminde Malatya'daki açık ve yeşil alanların deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrası kullanımların incelenmesi olmuştur. Malatya kentinde acil toplanma alanları listesinde sadece açık yeşil alanlar kategorisinde yer alan alanlar bu tezin amacı doğrultusunda seçilmiştir. Bu amaç doğrultusunda Kullanım Sonrası Değerlendirme (KSD) yöntemi kullanılmıştır. KSD yöntemi kapsamında 3 farklı teknikten; yerinde alan analiz ve fotoğraflama, anket ve görüşme çalışmalarından yararlanmıştır. Bu kapsamda yerel yöneticilerle görüşmeler ve kullanıcılara anket yapılmıştır. Her alan için 10 yetkili kişi ile toplamda 60 kişi ile görüşme yapılmıştır. Alanlarda kullanıcıların memnuniyetlerinin ölçülmesi, bu alanları deprem öncesinde nasıl kullandıklarının öğrenilmesi ve deprem sonrası oluşan sorun ve sıkıntıların incelenmesi için her alanda ayrı ayrı olacak şekilde (toplamda 240) anket çalışması yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda araştırma alanların hem deprem sonrası acil toplanma alanları olarak ve hem kentsel açık yeşil alanları olarak işlevlerinin incelenmesinden elde edilen sonuçlar ortaya konulmuştur ve bu incelenmelerin neticesinde özellikle deprem bölgesinde bulunan ve deprem sonrası toplanma alanları olarak seçilen açık yeşil alanların tasarımı ve planlanması için önerilerde bulunmuştur.Öğe Kırsal alanların korunmasında değer tabanlı bütünleşik peyzaj planlama modelinin geliştirilmesi; Malatya örneği(İnönü Üniversitesi, 2024) Taşkan, Gaye; Cengiz, Sevgi GörmüşKendine özgü karakteri olan kırsal alanlar doğa ve insan arasındaki nesiller boyunca süregelen etkileşimle şekillenmektedir. Temelde gıda ve hammadde kaynağı üretimini sağlayan kırsal alanlar ekolojik dengenin, doğal kaynakların ve biyo-kültürel çeşitliliğin korunmasında da belirleyici role sahip oldukları için bu alanların planlanması ve yönetimi son yıllarda daha da önemsenmektedir. Ancak, kırsal alanlar özellikle planlama konusunda giderek derinleşen sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Sorunların çözümsüzlük aşamasına ulaştığı kırsal alanlar terk edilmekte ve değersizleştirilmektedir. Son yıllarda gelişmiş ülkelerde; sürdürülebilirlik ve kalkınma söylemlerinin etkisiyle, kırsala yönelik ilgi artmakta ve kırsal planlama pratikleri ve kırsal alanların yeniden yapılanması gündeme gelmiştir. Planlama pratiklerinin uygulanmasında peyzaj sürdürülebilirliği ve kalkınma yaklaşımları arasındaki farklılıklara dikkat çekilmekte ve kırsal peyzaj değerlerinin planlamaya nasıl entegre edileceği önemsenmektedir. Peyzaj değerlerinin planlamaya entegrasyonu sosyal, ekonomik ve ekolojik boyutların bütünselliğine odaklanan bütünleşik peyzaj yaklaşımları ile mümkündür. Bütünleşik peyzaj planlama yaklaşımından hareketle, bu tezde yerel bağlam ve değerlere ilişkin bilgisini temel alan kavramsal bir değer tabanlı bütünleşik kırsal peyzaj planlama model önerisi geliştirilmiştir. Model çerçevesi alan çalışmasına ve çeşitli araştırma tekniklerinin sentezlenmesine dayanmaktadır. Alan analizi süreci Malatya İli kırsal alanında gerçekleştirilmiştir. Kırsal alan yakın kırsal bölge, orta kırsal bölge ve uzak kırsal bölge olarak sınıflandırılmış ve her bir bölgedeki affedilen ve atanan değerler ile değerlerin kategorisini belirleyen sorunlar tespit edilmiştir. Değer-sorun etkileşim matrisleri Malatya kırsal peyzajlarının karmaşık işleyişinin anlaşılmasını sağlamıştır. Tez kapsamında geliştirilen kırsal alanların korunmasında değer tabanlı bütünleşik peyzaj planlama modelinin ülkemiz ve henüz kırsal alan peyzaj planlama yaklaşımını geliştirememiş ya da geliştirme çabasında olan ülkeler için rehber olarak katkı sunması beklenmektedir.Öğe Multiple detection of SARS-CoV-2 in point -of -care tests(İnönü Üniversitesi, 2024) Gündüz, Elif; Derin,? Dilek ÇamSARS-CoV-2'nin küresel yayılımı, hızlı tanı sistemlerinin önemini vurgulamış ve güvenilir testlerin geliştirilmesini bir öncelik haline getirmiştir. SARS-CoV-2'nin yapısı ve enfeksiyözlüğünde önemli roller oynayan N ve S proteinleri, güçlü antijenik özellikleri nedeniyle birincil tanı belirteçleri olarak tanımlanmıştır. LFA'lar gibi mevcut tanı yöntemleri, bu viral proteinleri yakalamak için genellikle tek aptamerler veya antikorlar, antikor-aptamer ve antikor-antikor sandviç kombinasyonlarını kullanmıştır. Aptamer kokteylleri ile LFA'nın geliştirilmesi henüz bildirilmemiştir. Bu çalışmada, SARS-CoV-2'nin hızlı ve doğru tespiti için bir mLFA geliştirilmiştir. Çalışmamızda, AuNP'lere konjuge edilmiş aptamer kokteylleri, SARS-CoV-2'nin N ve S proteinlerini ayrı ayrı hedeflemek için kullanılmıştır. Böylece, her iki hedef protein de tek bir test şeridinde aynı anda tespit edilmiştir. Test formatındaki hedeflere bağlanan AuNP-konjuge aptamerler tespit ve etiketleme ajanları olarak kullanılmıştır. Hedef proteine özgü dedektör aptamerleri, bir sandviç kompleksi oluşturmak için test çizgileri üzerinde immobilize edilmiştir. Çalışmamız, dedektör aptamerlerinin test şeridinde konumlandırılmasının testin etkinliğinde önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Uygun aptamer yerleşimi tespit doğruluğunu artırırken farklı konumlandırma test verimliliğini azaltmıştır. Genel olarak, hazırlanan mLFA viral tanının yanlış pozitif veya yanlış negatif olasılıklarını ortadan kaldırmış ve LFA sisteminin doğru tanı potansiyelini artırmıştır. Böylece, tasarlanan mLFA kullanımı kolay, ucuz ve doğruluğu artırılmış gerçek zamanlı klinik testler için alternatif bir test prototipi oluşturmuştur.Öğe Isı iletim denkleminin analitik ve nümerik çözümleri(İnönü Üniversitesi, 2024) Sürücü, Erdem; Yağmurlu, Nuri MuratBu yüksek lisans tezi beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, tezin temel amacından kısaca bahsedildi ve 1-boyutlu ısı iletim problemi hakkında bilgi verildi. Ayrıca bu bölümde tezde göz önüne alınacak olan 1-boyutlu ısı iletim denkleminin tarihsel gelişimi ile birlikte bazı temel özelliklerinden bahsedildi. İkinci bölümde, bu tez çalışmasında kullanılacak olan nümerik yöntemlerden biri olan standart sonlu farklar yöntemi hakkında bilgi verildi. Bu bölümde ayrıca sonlu eleman yöntemi ile birlikte von-Neumann kararlılık testi hakkında bilgi verildi. Ayrıca başlangıç ve sınır şartlarıyla verilen adi diferansiyel denklemlerden oluşan problemlerin tam çözümünün bulunmasında kullanılan değişkenlerine ayırma yönteminden kısaca bahsedildi. Üçüncü bölümde, 1-boyutlu ısı iletim denklemi ile ilgili literatürdeki çalışmalar sunuldu. Ayrıca, bu tezde tam ve nümerik çözümleri bulunacak olan farklı başlangıç ve sınır şartları ile verilen 1-boyutlu ısı iletim denklemi için iki test problem kısaca tanıtıldı. Dördüncü bölümde, ikinci bölümde verilen model problemin değişkenlerine ayırma yöntemi ile tam çözümleri elde edildi. Daha sonra test problemlerin sonlu fark yöntemi ile açık, kapalı ve Crank-Nicolson nümerik şemaları çıkartıldı. Her bir şemadan hesaplanan nümerik çözümler, çizelgeler ve şekiller halinde sunuldu ve ayrıca bu nümerik çözümler mevcut tam çözümleri ile birlikte literatürdeki farklı çalışmalardaki sonuçlarla da karşılaştırıldı. Kullanılan sonlu fark şemalarının ne kadar doğru ve güvenli sonuçlar ürettiğini test etmek amacıyla analitik ve diğer bazı çözümlerle karşılaştırmalara ek olarak L?, L_{?} hata normları ve bu normlarda bulunan yaklaşık yakınsaklık mertebeleri çizelgeler halinde verildi. Son olarak beşinci bölümde, uygulanan yöntemlerden elde edilen sonuçların kısa bir değerlendirilmesi yapılarak, ileriki çalışmalar için önerilerde bulunuldu.Öğe Selüloz fiber yapısı ve mekanik özellikleri üzerine poli (etilen glikol) poli(vinil alkol) ile çapraz bağlanmanın etkisinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) İzolluoğlu, Fadime; Köytepe, SüleymanBitkilerin hücre duvarlarında ana bileşen olarak bunan selüloz, doğada en bol bulunan ve oldukça önemli bir polimerdir. Günümüzde kâğıt, tekstil ve farmasötik bileşikler gibi pek çok endüstriyel uygulamalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Selülozun daha fazla geliştirilmesi ve etkin kullanımı, yenilenebilir hammaddeler ve "yeşil" üretim süreçleriyle daha sürdürülebilir bir süreç olarak toplum için faydalıdır. Özellikle tekstil endüstrisinde kullanılan selülozik fiber yapıların mekanik özellikleri, ürün kalitesi ve kullanım süresini arttırdığı için oldukça önemlidir. Bu tür bir mekanik dayanım sağlayabilmek için selülozik fiberlerin çapraz bağlayıcı ajanlar ile modifye edilmesi avantaj sağlamaktadır. Selülozun reaktif olan bölgesi hidroksil gruplarıdır ve çeşitli kimyasal modifikasyonlar için uygundur. Bu çalışma kapsamında pamuk ipliği; kalite ve mekanik özelliklerinin iyileştirilmesi için poli(etilen glikol) (PEG) yapıları ile pamuk ipliği yapısındaki selüloz gruplarının çapraz bağlanması gerçekleştirildi. Bu işlem sırasında öncelikle farklı molekül kütlelerinde PEG grupları epiklorhidrin ile diglisidileter yapılarına dönüştürüldü. Bu işlem sırasında PEG-400, PEG-600, PEG-1000, PEG-2000 ve PEG-8000 grupları kullanılarak, PEG molekül kütlesinin çapraz bağlanmaya etkisi incelendi. Elde edilen poli(etilen glikol) diglisidileter yapıları bazik ortamda selülozik fiber ve kumaş yapıları ile etkileştirilerek modifye selüloz ürünlerine dönüştürüldü. Elde edilen tüm yapıların kimyasal yapısı FTIR spektroskopisi ile incelendi. Selüloz ve modifiye selüloz yapılarının morfolojik ve yüzey özellikleri SEM ve optik mikroskopi ile araştırıldı. Yapılan modifikasyonun mekanik özellikler üzerine etkisi ise mekanik test analiz cihazı ile belirlendi. Ham iplik yapısının kopma kuvveti 2,45N iken PEG ve PVA modifikasyonları sonrasında sırası ile 5,88N ve 5,47N değerleri elde edildi. Ham kumaş yasında kopma kuvveti 36,50N iken PEG ve PVA modifikasyonları sonrasında bu değer sırası ile 66,40V ve 114,15N değerlerine yükseldi. Bu sayede mekanik özellikleri geliştirilmiş selüloz elyaf ve kumaş yapısı elde edildi. Anahtar Kelimeler: Poli(vinil alkol), Poli(etilen glikol), Selüloz, Pamuk, Mekanik özelliklerÖğe Ferrokrom cürufundan elde edilen geopolimerin bitümlü sıcak karışımların performansına etkileri(İnönü Üniversitesi, 2024) Koç, Sena; Geçkil, Tacettin; İnce,? Ceren BeyzaBu çalışmada dünyada ve ülkemizde yüksek oranlarda açığa çıkan, endüstriyel bir atık malzeme olan ferrokrom cürufundan (FeCR) elde edilen geopolimerin bitümlü sıcak karışımların (BSK) performansına etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla, ilk olarak, kırmataş kalker agregasının ve saf B 50/70 bitümün karakteristik özellikleri belirlenmiştir. Daha sonra, Marshall karışım tasarım yöntemi kullanılarak sıcak karışım numuneleri hazırlanmış ve bu numunelerin optimum bitüm içeriği (OBİ) tespit edilmiştir. OBİ oranı tespit edildikten sonra, bu oran esas alınarak sıcak karışımdaki filler oranı ağırlıkça %25, %50, %75 ve %100 oranlarında azaltılarak FeCR ilavesi yapılmış ve bu karışımlara ayrıca %8 oranında alkali aktivatör (AA) sodyum silikat eklenerek geopolimer katkılı karışım numuneleri hazırlanmıştır. Hazırlanan tüm karışım numuneleri Marshall stabilite ve akma, statik ve dinamik sünme, dolaylı çekme rijitlik modülü (ITSM) ve dolaylı çekme yorulma deneylerine tabi tutulmuştur. Elde edilen test sonuçlarına göre, %75 geopolimer (bitüm+agrega+FeCR+AA) katkılı karışım numunelerinin stabilitesinin arttığı, kalıcı deformasyonlara karşı direncinin geliştiği ve yorulma ömrünün önemli oranda arttığı görülmüştür. Sonuç olarak, FeCR'nin BSK'larda filler yerine kullanılabileceği ve FeCR katkılı geopolimerlerin BSK'ların performans özelliklerinde iyileştirici bir etkiye sahip olabileceği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Endüstriyel atık, Ferrokrom cürufu, Marshall stabilite, ITSM, Kalıcı deformasyon.Öğe Dietilasetal fonksiyonlu rutenyum-benzimidazol-n-heterosiklik karben kompleksleri ve özellikleri(İnönü Üniversitesi, 2024) Uçar, Ayşegül; Gürbüz, NevinN-heterosiklik karbenler (NHC) farklı sayıda üyeli halkalardan oluşan nötral bileşiklerdir ve iyi birer ? donör oldukları için, komplekslerde 1968 yılından beri ligand olarak kullanılmaktadır. 2005 Yılı Nobel ödüllü Grubbs'ın sentezlediği rutenyum-NHC kompleksinin olefin metatezinde gösterdiği katalitik başarıdan dolayı son yıllarda organometalik kimyada çok sayıda Ru-NHC kompleksi sentezlenmiştir. Sentezlenen her kompleks katalitik uygulamalarda yüksek dönüşümde ayırt edici seçicilikte ürün vermektedir. Amit bağı tartışmasız kimyadaki en önemli bağlardan biridir. Enzimler gibi, proteinlerdeki peptid bağlarını oluşturarak yaşamın sürdürülmesinde gereklidir ve aynı zamanda farmasötik moleküller, zirai kimyasallar ve doğal ürünlerdeki en önemli fonksiyonel gruplardan biridir. Bu nedenle, hızlı ve yüksek verimli, yüksek atom ekonomili amidasyon yöntemleri sentez kimyacıları için zorunlu bir bilimsel arayış haline gelmiştir. Aslında, alkoller ve aminlerden doğrudan amidasyon tepkimeleri, daha çevreci amit oluşum tepkimelerinin geliştirilmesinde kilit bir rol oynar. Bu alanda karben komplekslerinin kullanımı sınırlı olduğundan yeni katalizörlerin geliştirilmesi önem taşımaktadır. Bu yüzden tez kapsamında, - 1,3-dialkil-benzimidazolyum karben öncülleri sentezlenmiş, yapıları uygun spektroskopik yöntemlerle aydınlatılmıştır. - Benzmidazolyum karben öncüllerinin bazik ortamda [RuCl2(p-simen)]2 ile etkileştirilmesiyle karşılık gelen NHC-Ru kompleksleri sentezlenmiş ve yapıları uygun spektroskopik yöntemler ile aydınlatılmıştır. - Sentezlenen Ru-NHC komplekslerinin amit oluşum tepkimesindeki katalitik aktiviteleri incelenmiştir.Öğe Tirozinaz enziminin immobilizasyonu için farklı morfolojiye sahip metal-organik kafeslerin sentezlenmesi ve fenolik bileşiklerin giderilmesinde kullanılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Aygün, Tuğba; Ateş, Burhan; Ulu, AhmetTirozinaz enzimi atık sularda oluşan fenolik kirleticilerin giderilmesinde kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı atık sulardan fenolik bileşikleri uzaklaştırmak için tirozinaz enzimi immobilize edilmiş çevresel koşullara dayanıklı taşıyıcı malzemeler geliştirmektir. Bu kapsamda öncelikle UIO-66NH2 sentezlendi ve farklı Cu konsantasyonlarıyla inkübe edilmiştir. Daha sonra tirozinaz enzimi Cu-UIO-66NH2 taşıyıcısına immobilize edilmiştir. Çalışmada hazırlanan bütün malzemeler farklı yöntemlerle karakterize edildi. Ayrıca, immobilize enzimin optimum sıcaklık, optimum pH, depolama kararlılığı, termal kararlılık, kinetik parametreleri, fenol giderimi belirlendi ve serbest enzim ile kıyaslandı. İmmobilize enzimin optimum sıcaklığı 45? bulunurken, serbest enzimin optimum sıcaklığı 40 ? bulunurken, serbest ve immobilize enzimin optimum pH'sı 7 olarak bulunmuştur. Ayrıca, immobilize enzimin sekizinci kullanımda başlangıç aktivitesinin %6'sını koruduğu gözlenmiştir. İmmobilizasyon sonrası serbest ve immobilize enzimin Km ve Vmax değerlerinde önemli bir değişiklik gözlemlenmemiştir. Serbest enzimin fenolik bileşik giderimi %70 olarak belirlenirken, immobilize enzimin fenolik bileşik giderimi %80 olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, tez kapsamında hazırlanan taşıyıcı malzeme atık sulardan fenol giderimi için umut verici bir malzemedir.Öğe Saponin temelli poliüretan yapıların sentezi ve uygulama alanlarının belirlenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Durna, Derya Denizhan; Köytepe, SüleymanGünümüzde, başta medikal ve biyomedikal teknolojiler olmak üzere pek çok endüstri alanında, doğal yapılı bileşiklerin polimerik yapılarda kullanımı önem arz etmektedir. Bu çalışma kapsamında doğal, bol ve ucuz bir kimyasal olan saponinin poliüretan yapısında monomer olarak kullanımı planlandı. Özellikle bu kapsamda, saponin temelli polimerik yapılar, biyouyumlu polimerik film, sensör ve ilaç salım sistemi olarak sentezlendi. Saponin temelli poliüretan yapıların sentezi dört temel aşamada gerçekleştirildi. Birinci aşamada, poliüretan sentezinde hegzametilen diizosiyanat ve etilen glikol monomerlerinin yanında farklı oranlarda saponin kullanılarak saponinin yapıya ve poliüretan özelliklerine katkısı belirlendi. Bu aşamada saponin oranı %1, %5 ve %10 oranlarında çalışıldı. Çalışmanın ikinci aşamasında poliüretan yapınsının esnekliğinin arttırılması için poli(etilen glikol) yapıları ile saponin monomerleri poliol olarak kullanıldı. Bu aşamada saponin oranı artırılarak yapının özelliklerindeki değişim belirlendi. Çalışmanın üçüncü aşamasında yapıya ?-siklodektrin monomer olarak eklendi ve elde edilen yapının biyosensör uygulamalarında elektrot modifikasyonda kullanımı araştırıldı. Bu aşamada voltametrik ölçümler kullanılarak trazodon ölçümleri gerçekleştirildi. Çalışmanın son aşamasında ise saponin ve lignin bir arada poliol olarak kullanılarak hegzametilen diizosiyanat izosiyanatlar ile poliüretan sentezleri gerçekleştirildi. Çalışmanın her aşamasında elde edilen saponin temelli polimerik yapılar FTIR spektroskopisi ile yapısal olarak doğrulandı, termal özellikleri termogravimetrik analiz, diferansiyel termal analiz ve diferansiyel taramalı kalorimetre ile belirlendi. Saponin temelli polimerik yapıların morfolojik özellikleri ve yüzey özellikleri SEM analizleri ile araştırıldı. Elde edilen saponin temelli poliüretanlar, metotreksat ve asitretin salım sistemlerinde ilaç taşıyıcı olarak kullanıldı. Sonuç olarak saponin yapısı sayesinde düzenli ve uzun süreli (metotreksat için 70 saat ve asitretin için 48 saat) ilaç salımı sağlandı. Bu sayede saponinin özellikle biyomedikal uygulamalarda poliüretan yapısına ve temel özelliklerine olumlu katkısı olduğu belinlendi. Anahtar Kelimeler: Saponin, Poliüretan, Sensör, Polimerik film, İlaç salım sistemi.Öğe İçme suyu dağıtım sistemlerinde su kayıplarının azaltılması için en uygun basınç kontrol yönetimi stratejisinin geliştırilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Arduçoğlu, Talha İbrahim; Fırat, Mahmutİklim değişikliği, kuraklık ve hızla artan dünya nüfusu sebebiyle kişi başına düşen temiz su oranı giderek azalmaktadır. Yeni su kaynaklarının kısıtlı olması sebebiyle şebekelerde oluşan kayıplarının azaltılmasının önemi artmaktadır. Şebekelerde oluşan fiziki kayıpların önemli bir kısmını sızıntılar oluşturmaktadır. Sızıntılar basınç ile doğrudan ilişkili olup birçok kamu kurumu ve araştırmacılar basınç parametresi ile ilgili yönetim çalışmaları yürütmektedir. Basınç yönetimi metotları klasik ve ileri basınç yönetimi olarak sınıflandırılmaktadır. Dünya genelinde yapılan birçok çalışma ile işletme basıncının en aza indirilmesi sağlanmıştır. Bu çalışmada ise basınç yönetimi çalışması sırasında minimize edilecek parametre olarak saatlik basınç farkı seçilmiş ve şebekenin gün içerisindeki basınç dalgalanmasının en aza indirilmesi amaçlanmıştır. EPANET programında hidrolik modeli oluşturulan çalışma şebekelerine ait veriler EPANET-MATLAB Toolkit ile MATLAB ortamına aktarılmıştır. İlk olarak klasik basınç yönetimi ile şebekenin analizi yapılmıştır. Sonraki aşamada ise debiye duyarlı ileri basınç yönetimi için işletme senaryosu oluşturulmaya başlanmıştır. En uygun senaryonun oluşturulması amacıyla MATLAB ortamında genetik algoritma kullanılmıştır. Optimizasyon değişkeni olarak giriş basıncı seçilmiştir. Amaç fonksiyonu olarak şebekenin gün içerisindeki saatlik basınç değişim farklarının toplamı seçilmiştir. Yapılan optimizasyon sonucunda çalışma alanı I'de basınç dalgalanmalarına ait ortalama 18.56 m'den 8.41 m'ye %55 oranında düşürülmüştür. Ayrıca şebekenin ortalama basıncı 48.2 m'den 37.3 m'ye düşürülmüştür. Çalışma alanı II'de ise basınç dalgalanma ortalaması 10.12 m'den 6.42 m'ye %37 oranında düşmüştür. Ortalama işletme basınçları ise 50.12 m'den 48.17 m'ye düşürülmüştür. Anahtar Kelimeler: Basınç Yönetimi, Basınç Dalgalanması, Optimizasyon, EPANET-MATLABÖğe Kesir mertebeli modelleri temel alan kriptolojik protokollerin tasarım ve analizi(İnönü Üniversitesi, 2024) Turan, Esin; Özdemir, Mustafa KemalBu tez çalışmasında, kesir dereceli özerk ve deterministik özellikler gösteren doğrusal olmayan sistemler incelenmiş ve bu sistemlerde kaotik davranışların varlığı araştırılmıştır. Tez altı bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, tezin amacı, özgün yönü ve literatüre kattığı yenilikçi yönünden bahsedilmiştir. İkinci bölümde, sistem teorisi, kaotik sistemler ve kaos teorisi ile kriptoloji bilimi detaylı olarak ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, Gamma ve Beta fonksiyonları, Laplace dönüşümleri ve transfer fonksiyonları gibi temel matematiksel kavramlar tanıtılmıştır. Dördüncü bölümde, kesir mertebeli sistemlerin ve fonksiyonların matematiksel temelleri ve mühendislik uygulamaları incelenmiş, Gründwald-Letnikov, Riemann-Liouville ve Caputo tanımları ile Chareff metodu detaylandırılmıştır. Beşinci bölümde, kesir mertebeli kaotik Lorenz ve Chen sistemlerinin matematiksel modelleri ve Simulink simülasyonları ile bu modellerin kriptografi üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Son bölümde ise, kesir dereceli kaotik sistemlerin güvenlik ve şifreleme alanlarındaki üstün performansları vurgulanmış ve gelecekteki araştırmalar için potansiyel uygulama alanları tartışılmıştır. Bu çalışma kesirli mertebeden kaotik sistemlerin kriptografi ve güvenlik protokollerinde yenilikçi ve güvenli çözümler sunabileceğini açıkça göstermektedir.Öğe Burgers denkleminin klasik sonlu fark yöntemi ile nümerik çözümleri(İnönü Üniversitesi, 2024) Güleşe, Ezgi; Aksan, Emine NesligülBu yüksek lisans tez çalışması beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Burgers denklemi ile ilgili literatür araştırması verilmiştir. İkinci bölümde, tezde kullanılacak olan sonlu fark yöntemleri tanıtıldı. Üçüncü bölümde, denklemin farklı başlangıç ve sınır şartlarıyla birlikte göz önüne alınmasından beş model problem verildi. Dördüncü bölümde, Rubin-Graves tipi lineerleştirme tekniği ile lineerleştirilmiş model problemlerin açık, kapalı, Crank-Nicolson sonlu fark yöntemiyle nümerik çözümleri elde edilmiş ve bulunan çözümler çizelge ve grafikler yardımıyla sunulmuştur. Beşinci bölümde, dördüncü bölümde elde edilen nümerik sonuçların değerlendirilmesi yapıldı.Öğe Lif takviyeli geopolimer kolonların zemin stabilizasyonunda kullanımının araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Ekinci, Bahadır; Ayaz, Yaşar; Sarıcı, TalhaBu tez çalışmasında yüksek fırın cürufu ve silis dumanının bağlayıcı malzeme olarak kullanıldığı çelik lif ilave edilmiş geopolimer kompozitlerin zemin stabilizasyonunda kullanımı araştırılmıştır. Tezin ilk aşamasında, yüksek fırın cürufuna üç farklı oranda (%5, %10 ve %15) silis dumanı ikame edilmiştir. Bağlayıcı kısmı bu şekilde üretilen geopolimer hamur numuneleri 8 , 10 ve 12 M NaOH çözeltisi hazırlanarak aktive edilmiştir. Alkali /bağlayıcı oranları ise karışım normal kıvamda olacak şekilde belirlenmiştir. Bu şekilde üretilen geopolimer hamur numuneleri üzerinde 7 ve 28 günlük basınç dayanımı deneyleri gerçekleştirilmiş ve en yüksek basınç dayanımına sahip olan numune grubunun belirlenmesinin ardından tezin ikinci aşamasına geçilmiştir. Tezin ikinci aşamasında ise, yüksek fırın cürufuna % 10 oranında silis dumanı ikamesi ile hazırlanan ve 8 M NaOH ile aktive edilen numune grubuna % 0.5, % 1 ve % 1.5 oranlarında çelik lif ilave edilmiştir. Bu şekilde üretilen numuneler üzerinde ise 7 ve 28 günlük eğilme dayanımı değerleri incelenmiştir. En yüksek eğilme dayanımının gözlendiği %1.5 çelik lif ilave edilen numune grubu belirlendikten sonra, tezin son aşamasına geçilmiştir. Tezin son aşamasında, çapı 50 mm olan üç farklı uzunluğa (100 mm, 150 mm ve 200 mm) sahip geopolimer kazıklar üretilmiş ve bu geopolimer kazıkların zemin stabilizasyonu işleminde kullanılabilirliği araştırılmıştır. Tezin üçüncü aşamasında ise elde edilen optimum karışım oranına sahip geopolimer hamur hazırlanarak farklı boylara sahip geopolimer kazıklar oluşturulmuştur. Zemin yükleme deneylerine tabi tutulan model temel, yerinde dökme geopolimer kazık ve çakma geopolimer kazıkların zemin stabilizasyonu değerleri araştırılmıştır. Model temel ve yerinde döküm geopolimer kazıkların zemin yükleme deneyleri sonucunda yerinde dökme geopolimer kazıkların model temele nazaran daha iyi zemin taşıma gücüne sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca çakma geopolimer kazıkların zemin taşıma gücü ise yerinde dökme geopolimer kazıklara göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Çakma ve yerinde döküm geopolimer kazıkların zemin taşıma gücünü arttırmasının başlıca sebeplerinden biri, zemin üzerine gelen yüklerin daha derine aktarımının sağlanmasıdır. Ayrıca kazık yan yüzeylerin de oluşan sürtünme kuvvetleri ve uç dirençleri sayesinde yüke karşı koymaları durumları da zemin taşıma gücünü arttıran diğer faktörlerdir. Anahtar Kelimeler: Geopolimer, çelik lif, zemin stabilizasyonu, basınç dayanımıÖğe Orlicz fonksiyonu yardımıyla tanımlanan genelleştirilmiş vektör değerli dizi uzayları(İnönü Üniversitesi, 2024) Toprak, Ayfer; Özdemir, Mustafa KemalBeş bölümden meydana gelen bu çalışmanın ilk bölümünde, Orlicz fonksiyonu ile tanımlanan skalar ve vektör değerli dizi uzaylarının tarihsel gelişimine dair bilgi verilmiştir. İkinci bölümde, bazı topolojik kavramlar, bazı eşitsizlikler ve Orlicz fonksiyonu ile ilgili kavramlara değinilmiştir. Üçüncü bölümün ilk kısmında, W. Orlicz tarafından ortaya atılan ve daha sonraları K. J. Lindberg, J. Lindenstrauss, L. Tzafriri, P. K. Kamthan, M. Gupta gibi matematikçiler tarafından incelenen skalar değerli ?_{M} Orlicz dizi uzayından, ikinci kısmında pozitif reel sayıların sınırlı bir dizisi kullanılarak S. D. Parashar ve B. Choudhary tarafindan tarafından genelleştirilen ?_{M}(p) Orlicz dizi uzaylarından ve bu uzayların bazı özelliklerinden bahsedilmiştir. Dördüncü bölümün ilk kısmında, D. Ghosh ve P. D. Srivastava tarafından tanımlanan ve bazı özellikleri incelenen vektör değerli F(E_{k},M) dizi uzayına, ikinci kısmında M. K. Ozdemir & I. Solak tarafından tanımlanan ve bazı özellikleri incelenen F(E_{k},q_{k},M,p_{k},s) vektör değerli dizi uzayına yer verildi. Son bölümde, Srivastava ve Kumar tarafından tanımlanan vektör değerli X(E,?^{m},M,p,s) dizi uzayının özellikleri incelendi.Öğe Ağır vakum gaz yağından FCC yöntemi ile inert ortamda hafif ürün eldesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Alweıs, Mohamad Frıh Alhasan; Karaca, HüseyinPetrol rafinerilerindeki en önemli kimyasal dönüşüm proseslerinden biri hidrokraking, diğeri ise katalitik kraking (FCC) prosesleridir. Bu prosesler kullanılarak, ağır petrol fraksiyonları daha hafif ve yakıt olarak kullanılabilir ürünlere dönüştürülebilmektedir. Her iki proses de katalizör varlığında gerçekleşir ve genellikle benzer katalizörler kullanılır. Bu çalışma kapsamında, petrolün ağır fraksiyonlarından biri olan HVGO'nun FCC yöntemi ile tam karıştırmalı kesikli bir reaktör kullanılarak daha hafif bileşenler ve yakıt olarak kullanılabilir ürünlere dönüştürülmesi hedeflenmiştir. Katalitik ve katalitik olmayan kraking deneyleri sıcaklık 325, 350, 375, 400 oC, başlangıç azot basıncı 0, 10, 15, 20 ve 30 bar, reaksiyon süresi 30, 60, 90 ve 120 dk koşullarında gerçekleştirilmiştir. HVGO'nun katalitik kraking işlemlerinde katalizör türünün etkisini incelemek üzere hem ticari hem de sentezlenen katalizörler kullanılmıştır. Katalizör derişimi olarak % 0,1, %0,5, %1 ve %5 oranları kullanılmıştır. Kraking deneylerinde karıştırma hızı 200 rpm olarak sabit alınmıştır. Katalitik ve katalitik olmayan koşullarda gerçekleştirilen kraking işlemlerinde elde edilen sonuçlara göre, en hafif ürün bileşimi katalizör türü %25 MgO + %75 SiO2, katalizör derişimi %1, reaksiyon sıcaklığı 400 oC, reaksiyon süresi 120 dk, başlangıç azot basıncı 0 bar koşullarında elde edilmiştir. Hafif ürünler (karbon sayısı 22 ve altında olan bileşenler) önemli ölçüde parafinik (%47.53) ve sikloalkanlardan (%21.60)'dan oluşmaktadır. Katalitik kraking işlemlerinde çözücü etkisinin belirlenmesi amacıyla çözücü olarak tetralin seçilmiş ve HVGO/ Çözücü oranı ağırlıkça 1/1 ve 1/3 alınarak kraking deneyleri gerçekleştirilmiştir. Katalitik kraking işlemlerinde HVGO ile birlikte çözücü olarak tetralin kullanılması hafif ürün bileşiminde aromatik bileşenlerin oranını artırmaktadır.