Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Mermer atıklarının gezegensel değirmende ince boyuta öğütme olanaklarının araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Kuluşaklı, Çimen GülBu çalışmanın konusu atık mermer parçalarının laboratuvar ölçekli gezegensel değirmende ince boyuta öğütülmesidir. Çalışmada, 1 mm'nin altına indirilmiş mermer atığının gezegensel bilyalı değirmenlerde farklı öğütme koşulları altında ince boyuta öğütülme olanakları araştırılmıştır. Öğütme deneylerinde öğütme ortamı olarak porselen bilyalar kullanılmış ve kuru ortamda gerçekleştirilmiştir. Öğütmede kritik öneme sahip olan değirmenin hızı, öğütme süresi ve bilya/toz oranının öğütme tane boyutuna etkileri üzerinde özellikle durulmuştur. Deneyler 5 farklı değirmen hızında (150, 200, 250, 300 ve 350 dev/dak); 3 farklı bilya/toz oranında (2,5, 5 ve 10) ve 7,5 dakikadan 240 dakikaya kadar değişen öğütme süresinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca atıkların doğal kalsiyum karbonat özelliklerini araştırmaya yönelik bazı analiz ve teknolojik testler de gerçekleştirilmiştir. Öğütme deneyleri sonucunda elde edilebilen en ince ürünün tane boyutu parametreleri d90=45, d50=5 ve d10=0,2 µm olarak ölçülmüştür. Daha ince boyutlu malzeme elde edilememiştir. Bununla birlikte, elde edilen ince ürünün mineralojik yapı, kimyasal saflık, beyazlık, yağ absorpsiyon değerleri bakımından doğal kalsiyum karbaonat (kalsit, CaCO3) içerine yakın olduğu tespit edilmiştir.Öğe Dişli çarklarda farklı taban dolgu geometrisinin, dişli çark ağırlığına ve mekanik özelliklerine etkilerinin araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Kara, HanifeBu çalışmada, dişli çarkın ağırlığını minimuma getirebilecek şekilde düz dişli çarkın gövdesi üzerine üçgen, kare ve altıgen geometrilerde tasarımlar yapılmıştır. Bu tasarımlarda en hafif dişli çarkı bulabilmek için farklı kenar uzunlukları ve dolgu kalınlıklarında tasarımlar gerçekleştirilmiştir. Dişli çarklar Solidworks paket programında ayrı ayrı modellenmişlerdir. Dişli çarkların ANSYS programı ile sonlu eleman analizleri yapılmıştır. Bütün tasarımlar ve analizler incelendiğinde kare geometride en hafif dişliye ulaşılmıştır. Tasarlanan dişli çarklar, dolu dişli çark ile karşılaştırıldığında %63,65 gibi büyük bir oranda hafifletme gerçekleştirilmiştir.Öğe İçme suyu temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılması: Scada uygulaması(İnönü Üniversitesi, 2024) Gökçek, Ahmet EmreSürdürülebilir bir kalkınma için içme suyu temin sistemlerinde enerji verimliliğinde iyileştirmeler yapılması ve bu iyileştirmelerin uygulamaya geçirilmesi büyük önem arz etmektedir. Tezde su temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılması ve enerji verimliliğinin artırılması konusu araştırılmıştır. Bu kapsamda dört ana konu ele alınmıştır: (i) Su temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılma yöntemlerinin incelenmesi; (ii) Malatya ili su temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılması amacıyla kullanılan/kullanılabilecek yöntemlerin incelenmesi ve enerji tasarrufu sağlayacak önerilerin sunulması; (iii) Büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinde kullanılan SCADA sistemlerinin karakteristiklerinin belirlenmesi, SCADA faaliyetlerinin irdelenmesi, SCADA kullanılması ile elde edilen kazanımların belirlenmesi ve kapsamı genişletecek önerilerin sunulması; (iv) Su temin sistemlerinde SCADA sistem bileşenlerinin detaylandırılması, maliyet analizinin yapılması ve geri ödeme süresinin belirlenmesi. İçme suyu temin ve dağıtım sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılma yöntemleri konusunda ayrıntılı bir literatür taraması yapılmış, bu yöntemler yedi kategori olarak sınıflandırılarak incelenmiştir. Malatya ili içme suyu temin sistemlerinde enerji tüketiminin azaltılması ve enerji verimliliğinin artırılması amacıyla yapılan çalışmalar belirlenmiş, enerji tüketiminin azaltılmasına yönelik öneriler sunulmuştur. Ülkemiz büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinde kullanılan SCADA sistemlerinin karakteristikleri açıklanmış, SCADA faaliyetleri irdelenmiş ve SCADA kullanılması ile elde edilen kazanımlar belirlenmiştir. Ayrıca, İç Anadolu Bölgesi'nde örnek bir su temin ve dağıtım sistemi incelenerek sistemin SCADA bileşenleri detaylandırılmış, maliyet analizi yapılmış, geri ödeme süresi belirlenmiştir. İncelenen su temin ve dağıtım sisteminde SCADA uygulaması yatırım maliyetlerinin geri ödeme süresinin oldukça kısa (5,6 ay) olduğu görülmüştür. Bu tezde yürütülen çalışmaların, ülkemizde kentsel su temin sistemlerinde enerji verimliliği önlemlerinin uygulanmasına ve yaygınlaştırılmasına katkı sağlaması beklenmektedir.Öğe Makine öğrenmesi ve görüntü işleme yöntemleri ile sar görüntülerinde gemi tespiti(İnönü Üniversitesi, 2024) Özdemir, Taha Burak; Hanbay, KazımSentetik açıklıklı radar (SAR) görüntüleri günümüzde savunma sanayisi, deniz izlemeleri, çevresel atıkların takibi ve afet gibi acil durumlarda yoğun olarak kullanılmaktadırlar. İklim ve hava koşullarından bağımsız olarak her durumda yüksek kalitede görüntüler sunan bu teknoloji ile etkin nesne tanıma ve hedef takibi uygulamaları geliştirilmektedir. Tez çalışmasında SAR görüntülerindeki gemileri tespit edip sınıflandıran iki yöntem geliştirilmiştir. İlk olarak kapsamlı bir SAR gemi görüntüleri içeren bir veri tabanı oluşturulmuştur. Bu veri tabanında dünyanın farklı bölgelerindeki liman, deniz ve okyanuslardan görüntüler alınmıştır. Böylece kapsamlı bir veri tabanı oluşturulmuştur. Görüntülerden anlamlı özellik vektörleri elde etmek için ilk olarak gri seviye eş oluşum matrisinden 4 farklı istatistiksel ölçüm yapılmıştır. Gri seviye eş oluşum matrisinin inşa edilmesinde Gauss türev filtreleri kullanılmıştır elde edilen özellik vektörleri destek vektör makineleri ile sınıflandırılmıştır. Geliştirilen ikinci yöntemde ise görüntülerin Hessian matrisleri hesaplanmıştır. Hessian matrisinin öz değerleri hesaplanarak gradyan büyüklükleri ve gradyan yönelimleri elde edilmiştir. Bu iki bilgi ile etkin histogram etiketlemesi yapılmıştır. Böylece gemi olan ve olmayan bölgelerin piksel verileri etkin şekilde ayırt edilmiştir. Elde edilen özellik vektörleri yapay sinir ağları ile sınıflandırılmıştır. Önerilen yöntem LBP (Local Binary Pattern) yöntemi karşılaştırılmıştır. Deneysel sonuçlar önerilen yöntemlerin gemi sınıflandırmada etkin sonuçlar verdiğini göstermiştir.Öğe 2023 Türkiye depreminden sonra kentsel açık-yeşil alanların kullanım sonrası değerlendirilmesi Malatya örneği(İnönü Üniversitesi, 2024) Öner, Gamze; Pouya, SımaTürkiye'de özellikle depremlerin ardından insanların güvenli bir ortamda toplanmaları ve barınmaları için gereken acil toplanma alaların bulunmaması, deprem sonrası güvenlik, sağlık, barınma ve acil yardım benzeri faaliyetlerin yapılmasını da oldukça zorlaştırmaktadır. Ayrıca toplanma alanı olarak kullanılan mevcut açık yeşil alanlarında oluşan birçok olumsuz değişikliklerden dolayı kullanıcı memnuniyeti azalmıştır. Bu yüzden bu araştırmanın amacı 2023, 6 Şubat depreminde Malatya'daki açık ve yeşil alanların deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrası kullanımların incelenmesi olmuştur. Malatya kentinde acil toplanma alanları listesinde sadece açık yeşil alanlar kategorisinde yer alan alanlar bu tezin amacı doğrultusunda seçilmiştir. Bu amaç doğrultusunda Kullanım Sonrası Değerlendirme (KSD) yöntemi kullanılmıştır. KSD yöntemi kapsamında 3 farklı teknikten; yerinde alan analiz ve fotoğraflama, anket ve görüşme çalışmalarından yararlanmıştır. Bu kapsamda yerel yöneticilerle görüşmeler ve kullanıcılara anket yapılmıştır. Her alan için 10 yetkili kişi ile toplamda 60 kişi ile görüşme yapılmıştır. Alanlarda kullanıcıların memnuniyetlerinin ölçülmesi, bu alanları deprem öncesinde nasıl kullandıklarının öğrenilmesi ve deprem sonrası oluşan sorun ve sıkıntıların incelenmesi için her alanda ayrı ayrı olacak şekilde (toplamda 240) anket çalışması yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda araştırma alanların hem deprem sonrası acil toplanma alanları olarak ve hem kentsel açık yeşil alanları olarak işlevlerinin incelenmesinden elde edilen sonuçlar ortaya konulmuştur ve bu incelenmelerin neticesinde özellikle deprem bölgesinde bulunan ve deprem sonrası toplanma alanları olarak seçilen açık yeşil alanların tasarımı ve planlanması için önerilerde bulunmuştur.Öğe Multiple detection of SARS-CoV-2 in point -of -care tests(İnönü Üniversitesi, 2024) Gündüz, Elif; Derin,? Dilek ÇamSARS-CoV-2'nin küresel yayılımı, hızlı tanı sistemlerinin önemini vurgulamış ve güvenilir testlerin geliştirilmesini bir öncelik haline getirmiştir. SARS-CoV-2'nin yapısı ve enfeksiyözlüğünde önemli roller oynayan N ve S proteinleri, güçlü antijenik özellikleri nedeniyle birincil tanı belirteçleri olarak tanımlanmıştır. LFA'lar gibi mevcut tanı yöntemleri, bu viral proteinleri yakalamak için genellikle tek aptamerler veya antikorlar, antikor-aptamer ve antikor-antikor sandviç kombinasyonlarını kullanmıştır. Aptamer kokteylleri ile LFA'nın geliştirilmesi henüz bildirilmemiştir. Bu çalışmada, SARS-CoV-2'nin hızlı ve doğru tespiti için bir mLFA geliştirilmiştir. Çalışmamızda, AuNP'lere konjuge edilmiş aptamer kokteylleri, SARS-CoV-2'nin N ve S proteinlerini ayrı ayrı hedeflemek için kullanılmıştır. Böylece, her iki hedef protein de tek bir test şeridinde aynı anda tespit edilmiştir. Test formatındaki hedeflere bağlanan AuNP-konjuge aptamerler tespit ve etiketleme ajanları olarak kullanılmıştır. Hedef proteine özgü dedektör aptamerleri, bir sandviç kompleksi oluşturmak için test çizgileri üzerinde immobilize edilmiştir. Çalışmamız, dedektör aptamerlerinin test şeridinde konumlandırılmasının testin etkinliğinde önemli bir rol oynadığını göstermiştir. Uygun aptamer yerleşimi tespit doğruluğunu artırırken farklı konumlandırma test verimliliğini azaltmıştır. Genel olarak, hazırlanan mLFA viral tanının yanlış pozitif veya yanlış negatif olasılıklarını ortadan kaldırmış ve LFA sisteminin doğru tanı potansiyelini artırmıştır. Böylece, tasarlanan mLFA kullanımı kolay, ucuz ve doğruluğu artırılmış gerçek zamanlı klinik testler için alternatif bir test prototipi oluşturmuştur.Öğe Kırsal alanların korunmasında değer tabanlı bütünleşik peyzaj planlama modelinin geliştirilmesi; Malatya örneği(İnönü Üniversitesi, 2024) Taşkan, Gaye; Cengiz, Sevgi GörmüşKendine özgü karakteri olan kırsal alanlar doğa ve insan arasındaki nesiller boyunca süregelen etkileşimle şekillenmektedir. Temelde gıda ve hammadde kaynağı üretimini sağlayan kırsal alanlar ekolojik dengenin, doğal kaynakların ve biyo-kültürel çeşitliliğin korunmasında da belirleyici role sahip oldukları için bu alanların planlanması ve yönetimi son yıllarda daha da önemsenmektedir. Ancak, kırsal alanlar özellikle planlama konusunda giderek derinleşen sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Sorunların çözümsüzlük aşamasına ulaştığı kırsal alanlar terk edilmekte ve değersizleştirilmektedir. Son yıllarda gelişmiş ülkelerde; sürdürülebilirlik ve kalkınma söylemlerinin etkisiyle, kırsala yönelik ilgi artmakta ve kırsal planlama pratikleri ve kırsal alanların yeniden yapılanması gündeme gelmiştir. Planlama pratiklerinin uygulanmasında peyzaj sürdürülebilirliği ve kalkınma yaklaşımları arasındaki farklılıklara dikkat çekilmekte ve kırsal peyzaj değerlerinin planlamaya nasıl entegre edileceği önemsenmektedir. Peyzaj değerlerinin planlamaya entegrasyonu sosyal, ekonomik ve ekolojik boyutların bütünselliğine odaklanan bütünleşik peyzaj yaklaşımları ile mümkündür. Bütünleşik peyzaj planlama yaklaşımından hareketle, bu tezde yerel bağlam ve değerlere ilişkin bilgisini temel alan kavramsal bir değer tabanlı bütünleşik kırsal peyzaj planlama model önerisi geliştirilmiştir. Model çerçevesi alan çalışmasına ve çeşitli araştırma tekniklerinin sentezlenmesine dayanmaktadır. Alan analizi süreci Malatya İli kırsal alanında gerçekleştirilmiştir. Kırsal alan yakın kırsal bölge, orta kırsal bölge ve uzak kırsal bölge olarak sınıflandırılmış ve her bir bölgedeki affedilen ve atanan değerler ile değerlerin kategorisini belirleyen sorunlar tespit edilmiştir. Değer-sorun etkileşim matrisleri Malatya kırsal peyzajlarının karmaşık işleyişinin anlaşılmasını sağlamıştır. Tez kapsamında geliştirilen kırsal alanların korunmasında değer tabanlı bütünleşik peyzaj planlama modelinin ülkemiz ve henüz kırsal alan peyzaj planlama yaklaşımını geliştirememiş ya da geliştirme çabasında olan ülkeler için rehber olarak katkı sunması beklenmektedir.Öğe MMP-9 and MMP-2 gene expression levels in bipolar disorder: Evaluating relationships with clinical features and childhood traumatic experiences(İnönü Üniversitesi, 2024) Kop, Zilan; Acar, CerenECM tüm doku ve organlarda hücre dışı ortamını oluşturan karmaşık bir ağdır. Beynin yapısal bileşeni olarak da görev yapan ECM, nöronal işlev ve beynin çevresel uyaranlara tepkisi için önemli iki süreç olan nöroplastisite ve nöroinflamasyonun düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. ECM düzenlemesinin önemli bir yönü, ECM'nin bozulması ve yeniden şekillendirilmesinden sorumlu bir enzim ailesi olan MMP'lerdir. MMP'ler arasında MMP-9 ve MMP-2 beyinde önemli bir rol oynamaktadır. MMP-9, ECM proteinlerini parçalayarak ve sinapsların yapısını yeniden şekillendirerek sinaptik plastisitenin modüle edilmesinde rol oynar. MMP-2 sinir sistemi gelişimi sırasında hücre göçünü ve akson büyümesini düzenler. ECM, MMP'ler ve bunların nöroplastisite ve nöroinflamasyondaki rolleri de bipolar bozuklukla ilişkilendirilmiştir. BD, epizodik ruh hali değişimleri ile karakterize ciddi bir akıl hastalığıdır. Çalışmalar, ECM bileşimi ve MMP aktivitesindeki değişikliklerin bipolar bozukluğu olan hastalarda meydana gelebileceğini ve bozukluğun patofizyolojisi ile ilişkili olabileceğini göstermiştir. Bu çalışma, moleküler biyoloji ve psikiyatri arasındaki arayüzde temel soruları ele almaktadır. Çalışmanın amacı, BD'li ve sağlıklı bireylerde MMP-9 ve MMP-2 ifade düzeylerini karşılaştırmak ve bu gen ifadeleri ile klinik özellikler ve çocukluk çağı travmatik deneyimleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Sonuçlar, MMP-9 ve MMP-2 gen ifade düzeylerinde BD'li ve sağlıklı bireyler arasında anlamlı bir fark olmadığını göstermiştir. Ayrıca, klinik özellikler ve çocukluk çağı travmatik deneyimleri ile MMP-9 ve MMP-2 gen ifade düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.Öğe Tarihi yığma bir minarenin sismik performans analizi: Vaiz Baba Sunullah Melik Cami minaresi örneği(İnönü Üniversitesi, 2024) Ay, Enes; Onat, OnurTarihimizi oluşturan yapıların korunması ve bizden sonraki nesillere aktarılması deprem bölgesi olan ülkemizde ve Malatya özelinde çok önemli olup bu yapıların sismik performans analizlerinin yapılması ve değerlendirilmesi gereklidir. Malatyada önce 24 Ocak 2020 Elâzığ-Sivrice ve daha sonra 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinin oluşması, tarihi yapıların mevcut sismik performansının belirlenmesini zorunlu kılmıştır. Çünkü olası bir deprem durumunda tarihi eserlerin daha büyük hasar almasına, can ve mal kaybına yol açabilir. Oluşabilecek hasarın minimuma indirilebilmesi, toptan göçmenin önüne geçilebilmesi için yapının mevcut durumundaki sismik performansının bilinmesi, deprem etkisi altındaki eleman davranışının analiz edilebilmesi ve bu çalışmalar sonucunda yapıda oluşması beklenen hasarları öngörmeye çalışarak tespit edilmesi ile uygulanacak güçlendirmeler ve onarımlar tarihi eserlerin ömrü uzatılması sağlanabilir. Bu amaçla Malatya ili Battalgazi ilçesinde yer alan Vaiz Baba Sunullah Melik Camii Minaresi'nin 24 Ocak 2020 Elâzığ depremi sonrası mevcut durumunun sismik performansı analiz edilmiştir. Yapılan çalışma ile yapının 3 eksenli sonlu elemanlar modeli oluşturulup, hasarsız test yöntemleri ile malzeme karakteristikleri belirlenmiştir. Tarihi minarenin dinamik karakteristiklerinin belirlenmesi için çift eksenli beş adet ivmeölçer ve tek eksenli beş adet ivmeölçer kullanılmıştır. Minarenin sonlu elemanlar modelinde malzeme özellikleri değiştirilerek deneysel frekans ile sayısal frekans arasındaki farklar minimuma indirilmeye çalışılmıştır. Sayısal model kalibre edildikten sonra, doğrusal olmayan dinamik analiz yapılmıştır. Bu analizler için, 24 Ocak 2020 Sivrice-Elazığ, 23 Kasım 2011 Van-Edremit ve 1 Mayıs 2003 Bingöl ve depremlerinin ivme kayıtları kullanılarak tarihi minarenin mescidden ayrılmadan önceki hali ile ayrıldıktan sonraki halini temsil eden iki farklı mesnet durumu göz önüne alınarak doğrusal olmayan analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçları ile 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri sonrası oluşan hasarlar karşılaştırılmıştır.Öğe Hilbert quasilineer uzayların bazı yeni özellikleri(İnönü Üniversitesi, 2024) Şemali, Sümeyye; Yılmaz, Yılmaz"Hilbert Quasilineer Uzayların Bazı Yeni Özellikleri" başlıklı tez, dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, tezin kapsamındaki konular hakkında bilgi verilmekte ve ilerleyen bölümlerde gerçekleştirilecek işlemler hakkında açıklamalar yapılmaktadır. İkinci bölümde ise, tezde kullanılan temel kavramlar, tanımlar ve teoremler hakkında bilgi sunulmaktadır. Üçüncü bölümde, lineer uzayların genelleştirilmesi olan quasilineer uzayların tanımı yapılmakta ve lineer uzaylara karşılık gelen cebirsel ifadeler açıklanmaktadır. Dördüncü bölümde, L?([a,b],I_{R}) interval-değerli fonksiyonların oluşturduğu uzaylar ele alınmakta, bu uzaylar üzerinde yapılan tanım ve teoremler sunulmaktadır. Ayrıca, eksik bilgiye sahip non-deterministik sinyallerin enerjilerini hesaplamak için bir yöntem önerilmekte ve bu sinyaller arasındaki hata payını ölçmek amacıyla deterministik otokorelasyon yöntemi açıklanmaktadır. Bu bağlamda, Hilbert quasilineer uzayı kullanılmaktadır.Öğe Dietilasetal fonksiyonlu rutenyum-benzimidazol-n-heterosiklik karben kompleksleri ve özellikleri(İnönü Üniversitesi, 2024) Uçar, Ayşegül; Gürbüz, NevinN-heterosiklik karbenler (NHC) farklı sayıda üyeli halkalardan oluşan nötral bileşiklerdir ve iyi birer ? donör oldukları için, komplekslerde 1968 yılından beri ligand olarak kullanılmaktadır. 2005 Yılı Nobel ödüllü Grubbs'ın sentezlediği rutenyum-NHC kompleksinin olefin metatezinde gösterdiği katalitik başarıdan dolayı son yıllarda organometalik kimyada çok sayıda Ru-NHC kompleksi sentezlenmiştir. Sentezlenen her kompleks katalitik uygulamalarda yüksek dönüşümde ayırt edici seçicilikte ürün vermektedir. Amit bağı tartışmasız kimyadaki en önemli bağlardan biridir. Enzimler gibi, proteinlerdeki peptid bağlarını oluşturarak yaşamın sürdürülmesinde gereklidir ve aynı zamanda farmasötik moleküller, zirai kimyasallar ve doğal ürünlerdeki en önemli fonksiyonel gruplardan biridir. Bu nedenle, hızlı ve yüksek verimli, yüksek atom ekonomili amidasyon yöntemleri sentez kimyacıları için zorunlu bir bilimsel arayış haline gelmiştir. Aslında, alkoller ve aminlerden doğrudan amidasyon tepkimeleri, daha çevreci amit oluşum tepkimelerinin geliştirilmesinde kilit bir rol oynar. Bu alanda karben komplekslerinin kullanımı sınırlı olduğundan yeni katalizörlerin geliştirilmesi önem taşımaktadır. Bu yüzden tez kapsamında, - 1,3-dialkil-benzimidazolyum karben öncülleri sentezlenmiş, yapıları uygun spektroskopik yöntemlerle aydınlatılmıştır. - Benzmidazolyum karben öncüllerinin bazik ortamda [RuCl2(p-simen)]2 ile etkileştirilmesiyle karşılık gelen NHC-Ru kompleksleri sentezlenmiş ve yapıları uygun spektroskopik yöntemler ile aydınlatılmıştır. - Sentezlenen Ru-NHC komplekslerinin amit oluşum tepkimesindeki katalitik aktiviteleri incelenmiştir.Öğe Isı iletim denkleminin analitik ve nümerik çözümleri(İnönü Üniversitesi, 2024) Sürücü, Erdem; Yağmurlu, Nuri MuratBu yüksek lisans tezi beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, tezin temel amacından kısaca bahsedildi ve 1-boyutlu ısı iletim problemi hakkında bilgi verildi. Ayrıca bu bölümde tezde göz önüne alınacak olan 1-boyutlu ısı iletim denkleminin tarihsel gelişimi ile birlikte bazı temel özelliklerinden bahsedildi. İkinci bölümde, bu tez çalışmasında kullanılacak olan nümerik yöntemlerden biri olan standart sonlu farklar yöntemi hakkında bilgi verildi. Bu bölümde ayrıca sonlu eleman yöntemi ile birlikte von-Neumann kararlılık testi hakkında bilgi verildi. Ayrıca başlangıç ve sınır şartlarıyla verilen adi diferansiyel denklemlerden oluşan problemlerin tam çözümünün bulunmasında kullanılan değişkenlerine ayırma yönteminden kısaca bahsedildi. Üçüncü bölümde, 1-boyutlu ısı iletim denklemi ile ilgili literatürdeki çalışmalar sunuldu. Ayrıca, bu tezde tam ve nümerik çözümleri bulunacak olan farklı başlangıç ve sınır şartları ile verilen 1-boyutlu ısı iletim denklemi için iki test problem kısaca tanıtıldı. Dördüncü bölümde, ikinci bölümde verilen model problemin değişkenlerine ayırma yöntemi ile tam çözümleri elde edildi. Daha sonra test problemlerin sonlu fark yöntemi ile açık, kapalı ve Crank-Nicolson nümerik şemaları çıkartıldı. Her bir şemadan hesaplanan nümerik çözümler, çizelgeler ve şekiller halinde sunuldu ve ayrıca bu nümerik çözümler mevcut tam çözümleri ile birlikte literatürdeki farklı çalışmalardaki sonuçlarla da karşılaştırıldı. Kullanılan sonlu fark şemalarının ne kadar doğru ve güvenli sonuçlar ürettiğini test etmek amacıyla analitik ve diğer bazı çözümlerle karşılaştırmalara ek olarak L?, L_{?} hata normları ve bu normlarda bulunan yaklaşık yakınsaklık mertebeleri çizelgeler halinde verildi. Son olarak beşinci bölümde, uygulanan yöntemlerden elde edilen sonuçların kısa bir değerlendirilmesi yapılarak, ileriki çalışmalar için önerilerde bulunuldu.Öğe Comparison of expression levels of MMP-9 AND TIMP-1 genes in patients diagnosed with unipolar and bipolar depression(İnönü Üniversitesi, 2024) Eken, Yunus; Acar, CerenPsikiyatrik hastalıklar, özellikle bipolar ve unipolar depresyon, küresel nüfusun önemli bir bölümünü etkileyen çok yaygın hastalıklardır. Oldukça fazla insanın bu bozukluklardan etkilenmesine rağmen henüz hastalıklara ilişkin anlayışımız bir şekilde sınırlıdır. Bu durumun kesin genetik kökeni ve nedeni henüz kesin olarak belirlenmemiştir. Önceki araştırmalarda birkaç aday genin tanımlanmasına rağmen, çevresel değişkenlerin ve yaşam koşullarının önemli etkisi nedeniyle kesin bir aday gen analizi yapılmamıştır. Hücre dışı matrisin (ECM) ve bileşenlerinin modülasyonu ve bozulması, zihinsel hastalıkları tetikler ve durumun ilerlemesini etkileyebilir. Matriks metalloproteinazlar (MMP'ler) ve doku inhibitörleri (TIMP'ler), çeşitli psikiyatrik bozukluklarda yaygın olarak tanımlanmıştır. İfade seviyelerindeki değişiklikler hücre dışı matrisi etkiler ve bu bozulmaları başlatır. Önceki araştırmalar, MMP-9 ve TIMP-1 genlerinin ifade seviyelerinin bipolar depresyon (BD) ve unipolar depresyon (UD) olan kişilerde değiştiğini göstermiştir. Türk popülasyonunda MMP-9 ve TIMP-1 genlerinin ifade düzeyini değerlendirmek için 16 BD, 20 UD ve 19 SK vakası arasında gen ifadeleri karşılaştırıldı. İstatistiksel analiz, MMP-9 geninin ifade düzeyinin sağlıklı kontrollerde unipolar ve bipolar depresyon hastalarına kıyasla daha yüksek olduğunu ortaya koydu, fakat TIMP-1 geninin ifade düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik bulunamadı.Öğe Karma lif katkılı betonarme kirişlerde yükleme hızının kesme davranışına etkisi(İnönü Üniversitesi, 2024) Erol, Yahya; Turğut, Paki; Türk, KazımBetonarme yapılarda kesme davranışı üzerine yıllardır deneysel ve sayısal çalışmalar yapılmasına rağmen, henüz daha tam olarak anlaşılamamış zor ve karmaşık konulardan birisidir. Birçok parametrenin etkili olduğu kesme göçmesi ani ve gevrek olduğundan oldukça tehlikelidir. Beton dayanımı, kesme açıklığının kiriş faydalı yüksekliğine oranı (av/d) ve boyuna çekme donatısı miktarının kesme donatısız kirişlerde göçme davranışını etkileyen önemli parametreler olduğu iyi bilinmektedir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda çelik lifli betonların ve yükleme hızının da betonarme kirişlerde kesme davranışını etkilediği bulunmuştur ancak yükleme hızıyla ilgili bulunan sonuçlar tartışmalıdır. Bu çalışmada, lifsiz, makro çelik lifli ve karma çelik lif içeren boyuna çekme donatılı kesme donatısız, av/d oranı 2.38 olan betonarme kirişlerin 1.6 mm/dk ve 40 mm/dk yükleme hızları altında ki göçme davranışları incelenmiştir. Çelik lif kullanımı ve yükleme hızı parametrelerinin kesmede göçme davranışı durumunu önemli derecede değiştirdiği bulunmuştur. Yük değerleri ve çatlak oluşum aşamaları eşzamanlı olarak kaydedilerek betonarme kirişlerde kesme davranışıyla ilgili oldukça önemli verilere ulaşılmıştır.Öğe Lif takviyeli geopolimer kolonların zemin stabilizasyonunda kullanımının araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Ekinci, Bahadır; Ayaz, Yaşar; Sarıcı, TalhaBu tez çalışmasında yüksek fırın cürufu ve silis dumanının bağlayıcı malzeme olarak kullanıldığı çelik lif ilave edilmiş geopolimer kompozitlerin zemin stabilizasyonunda kullanımı araştırılmıştır. Tezin ilk aşamasında, yüksek fırın cürufuna üç farklı oranda (%5, %10 ve %15) silis dumanı ikame edilmiştir. Bağlayıcı kısmı bu şekilde üretilen geopolimer hamur numuneleri 8 , 10 ve 12 M NaOH çözeltisi hazırlanarak aktive edilmiştir. Alkali /bağlayıcı oranları ise karışım normal kıvamda olacak şekilde belirlenmiştir. Bu şekilde üretilen geopolimer hamur numuneleri üzerinde 7 ve 28 günlük basınç dayanımı deneyleri gerçekleştirilmiş ve en yüksek basınç dayanımına sahip olan numune grubunun belirlenmesinin ardından tezin ikinci aşamasına geçilmiştir. Tezin ikinci aşamasında ise, yüksek fırın cürufuna % 10 oranında silis dumanı ikamesi ile hazırlanan ve 8 M NaOH ile aktive edilen numune grubuna % 0.5, % 1 ve % 1.5 oranlarında çelik lif ilave edilmiştir. Bu şekilde üretilen numuneler üzerinde ise 7 ve 28 günlük eğilme dayanımı değerleri incelenmiştir. En yüksek eğilme dayanımının gözlendiği %1.5 çelik lif ilave edilen numune grubu belirlendikten sonra, tezin son aşamasına geçilmiştir. Tezin son aşamasında, çapı 50 mm olan üç farklı uzunluğa (100 mm, 150 mm ve 200 mm) sahip geopolimer kazıklar üretilmiş ve bu geopolimer kazıkların zemin stabilizasyonu işleminde kullanılabilirliği araştırılmıştır. Tezin üçüncü aşamasında ise elde edilen optimum karışım oranına sahip geopolimer hamur hazırlanarak farklı boylara sahip geopolimer kazıklar oluşturulmuştur. Zemin yükleme deneylerine tabi tutulan model temel, yerinde dökme geopolimer kazık ve çakma geopolimer kazıkların zemin stabilizasyonu değerleri araştırılmıştır. Model temel ve yerinde döküm geopolimer kazıkların zemin yükleme deneyleri sonucunda yerinde dökme geopolimer kazıkların model temele nazaran daha iyi zemin taşıma gücüne sahip olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca çakma geopolimer kazıkların zemin taşıma gücü ise yerinde dökme geopolimer kazıklara göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Çakma ve yerinde döküm geopolimer kazıkların zemin taşıma gücünü arttırmasının başlıca sebeplerinden biri, zemin üzerine gelen yüklerin daha derine aktarımının sağlanmasıdır. Ayrıca kazık yan yüzeylerin de oluşan sürtünme kuvvetleri ve uç dirençleri sayesinde yüke karşı koymaları durumları da zemin taşıma gücünü arttıran diğer faktörlerdir. Anahtar Kelimeler: Geopolimer, çelik lif, zemin stabilizasyonu, basınç dayanımıÖğe Aydınlatma cihaz yüksekliği ve duvar renginin ışık şiddetine etkilerinin belirlenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Şavata, Fatma Nur; Özdemir, EnginAydınlatma, bir mekânın atmosferini ve kullanım amacını önemli ölçüde etkileyen kritik bir tasarım unsurdur. Bu bağlamda, aydınlatmanın verimliliği ve estetiği üzerinde aydınlatma armatürlerinin yüksekliği ve duvar rengi gibi faktörler önemli bir rol oynar. Aydınlatmanın mekân üzerindeki etkisini optimize etmek için armatürlerin yüksekliği ve duvar rengi dikkatle seçilmelidir. Mekânın kullanım amacı ve istenen atmosfer göz önünde bulundurularak, bu iki faktörün uyumlu bir şekilde tasarlanması, hem estetik hem de fonksiyonel açıdan ideal bir aydınlatma çözümü sunar. Bu nedenle, iç mekân tasarımında aydınlatma yüksekliği ve duvar renginin önemi göz ardı edilmemelidir. Bu çalışmada, doğal aydınlatmanın olmadığı kapalı bir ortamda armatürlerin yüksekliği ve duvar renginin aydınlatma şiddetine etkisi (lüx cinsinden) araştırılmıştır. Bu amaçla, doğal aydınlatma tamamen engellendikten sonra 3 farklı lamba (15 w sarı, 15 w beyaz ve 20 w Fujika) kullanarak 5 farklı armatür yüksekliği ile 10 farklı duvar renginden lüxmetre ile ölçümler alınmıştır. Ölçümler yerden 90 cm yükseklikte 9 farklı noktadan ve her bir nokta için 3 adet ölçüm alınarak ortalama değerleri saptanmıştır. Kullanılan duvar rengi ise CIELAB cihaz yardımıyla 16 farklı noktadan ölçümün aritmetik değeri kaydedilmiştir. Çalışma sonucunda, en yüksek aydınlatma şiddeti 7 numaralı duvar renginde 5. kademede 20 Watt Fujika beyaz ışıkla 125 lüx olarak ölçülürken en düşük aydınlatma şiddeti ise 9 numaralı duvar renginde 1. kademede 15 Watt sarı ışıkla 52 lüx olarak ölçülmüştür. Duvar renkleri bazında değerlendirme yapıldığında ise aydınlatma şiddetleri arasındaki fark büyüklüğü oransal olarak 8 numaralı renkte 15 watt sarı ışıktan 20 watt fujika ışığa geçişte %34,29 olarak görülmektedir. 10 duvar rengi ayrı ayrı incelendiğinde 10 renkten 9'unun en yüksek verime ulaştığı kademenin 5. kademe olduğu görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Aydınlatma, Armatür yüksekliği, CIELAB, Duvar rengiÖğe Çoklu ölçütlü karar verme metodolojisi ile içmesuyu dağıtım sistemlerinde fiziki kayıp yönetimi bileşenlerinin önceliklendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) Eren, Halil; Fırat, Mahmut; Bozkurt,? CansuSu temin ve dağıtım sistemlerinde su kaynağından son kullanıcıya kadar birçok noktada sızıntılar meydana gelmektedir. Bu sızıntılar hizmet kalitesinin düşmesine ve abone şikayetlerinin artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle sızıntıların azaltılması ve etkin sızıntı yönetimi oldukça kritik öneme sahiptir. Bu çalışmada, etkin ve sürdürülebilir sızıntı yönetimi için çoklu ölçütlü karar verme yöntemi ile öncelikli iyileştirilmesi gereken bileşenlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun için fiziki kayıp yönetiminde etkili bileşenler belirlenmiştir. Bu bileşenlerin değerlendirilmesi ve ağırlıklarının tanımlanması için karar verme ölçütleri tanımlanmıştır. Bu ölçütler göz önüne alınarak analitik hiyerarşi süreci (AHP) ve analitik ağ süreci (ANP) yöntemleri ile tüm bileşenlerin fiziki kayıp yönetimindeki ağırlıkları hesaplanmıştır. Bu analizler sonucunda "Teknik" ve "Ekonomik" ölçütlerin en etkili kategoriler olduğu belirlenmiştir. Bu ölçütlerin su iletim ve dağıtım sistemlerinin verimliliği ve maliyet etkinliği açısından kritik olduğu tespit edilmiştir. Çevresel boyut da sürdürülebilir su yönetimi açısından önemli bir yer tutmaktadır. Daha sonra bileşenlerin ağırlıkları kullanılarak ideal çözüme benzerliğe göre tercih sıralaması tekniği (TOPSIS) yöntemi ile arıza ve sızıntı yönetiminde öncelikli iyileştirilmesi gereken bileşenler sıralanmıştır. Böylece fiziki kayıp yönetimi bütüncül bir şekilde analiz edilmiş, tüm bileşenler tanımlanmış, ağırlıkları dikkate alınarak öncelik sıralaması yapılmıştır. Bu çalışmada ayrıca, fiziki kayıp yönetimi bileşenleri için risk analizleri gerçekleştirilmiştir. Bayes Teoremi ve Bulanık Mantık modelleri kullanılarak farklı senaryolar altında bileşenlerin olasılıkları ve risk değerleri hesaplanmıştır. Bu analizler, su dağıtım sistemlerindeki kayıpları en aza indirmek ve kaynak verimliliğini artırmak için önemli veriler sunmuştur. Risk analizlerinde, çevresel ve sosyal faktörlerin yüksek olduğu durumlarda olasılığın artması, riski önemli ölçüde artırmaktadır. Düşük çevresel, finansal ve sosyal koşullarda risk yüksekken, bu değişkenlerin belirli bir dengede olması riskin azalmasına yardımcı olmaktadır. Finansal faktörler genellikle riskin artmasına neden olurken, bu etkinin çevresel ve sosyal değişkenlerin yüksek olduğu durumlarda daha belirgin hale geldiği gözlemlenmiştir. Çalışmanın sonuçları, içmesuyu dağıtım sistemlerinde uygulanabilir stratejilerin geliştirilmesine katkı sağlayacak nitelikte olup, su yönetimi alanında karar vericilere yol gösterici olacaktır. Anahtar Kelimeler: Fiziki kayıp yönetimi, Çoklu ölçütlü karar verme, Analitik Hiyerarşi Süreci (AHP), Analitik Ağ Süreci (ANP), İdeal Çözüme Benzerliğe Göre Tercih Sıralaması Tekniği (TOPSIS), Bayes Teoremi, Bulanık Mantık, Risk analiziÖğe Yapay hafif agrega üretimi ve geopolimer betonda kullanımının araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2024) Özcan, Ahmet; Karakoç, Mehmet BurhanBu tez çalışmasında yüksek fırın cürufu (YFC) kullanılarak yapay agrega üretilmiştir. Geopolimerizasyon yöntemiyle üretilen yapay agregalarda, alkali aktivatör olarak sodyum silikat (Na2SiO3) ve sodyum hidroksit (NaOH) kullanılmıştır. Farklı su/bağlayıcı (s/b) oranlarının, NaOH çözeltisi molaritesinin ve kür koşullarının yapay agregaların özellikleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bu yapay agregaların mekanik, fiziksel ve içyapı özellikleri belirlenmiştir. 12M-80°C+Su(0.21) kodlu numune basınç dayanımı açısından en yüksek değere sahiptir. Bu karışıma farklı miktarlarda genleştirilmiş perlit (GP) ilave edilerek yapay hafif agrega (YHA) üretilmiştir. Bu YHA'lar kullanılarak YFC esaslı hafif geopolimer beton (HGB) üretilmiştir. YHA kullanımı ile birlikte geopolimer betonun kuru birim hacim ağırlığı 2.20 t/m3'ten 1.54 t/m3'e düşürülmüştür. Doğal kırmataş agrega içeren GB-K kodlu numunenin basınç dayanımı 61.24 MPa olup, YHA içeren HGB'lerin basınç dayanımları 15.55 MPa ile 69.90 MPa arasındadır. Basınç dayanımı ve birim hacim ağırlık açısından HGB-0P, HGB-2P, HGB-4P ve HGB-6P kodlu numuneler taşıyıcı hafif beton sınıfına girmektedir. HGB'ler 200, 400, 600 ve 800 °C sıcaklıklarda 2 saat bekletilmiş ve yüksek sıcaklık dirençleri belirlenmiştir. 600 °C ve üzerindeki sıcaklıklarda dayanım kayıpları %50'nin üzerinde olmuştur. 600 ve 800 °C'de HGB'lerin ağırlık kayıpları %15'i geçmiştir. Artan sıcaklık ile birlikte HGB'lerin rengi açık griden koyu kahverengiye dönmüştür. YHA'lar HGB'lerin yüksek sıcaklık direncini iyileştirmiştir.Öğe Denim terbiyesinde ozon prosesi ile ağartma ve etkinlik artırma çalışmaları(İnönü Üniversitesi, 2024) Taştekin, Yasin; Yüceer, Adıgüzel MehmetBu çalışma, tekstil terbiyesinde ozon gazının yenilikçi kullanım potansiyelini incelemektedir. Deneysel olarak, denim kumaşların ağartma süreçlerinde zararlı kimyasallar yerine ozon gazının kullanımı değerlendirilmiştir. Araştırma, dört farklı kumaş örneği üzerinde (%100 pamuk ve indigo boyalı–Pİ, %100 pamuk ve kükürt boyalı–PK, %98 pamuk–%2 elastan içeren indigo boyalı–PEİ, %98 pamuk–%2 elastan içeren kükürt boyalı–PEK) başlangıç pH'ı, nem, sıcaklık ve ozonlama süresi gibi değişkenlerin ağartma performansı üzerindeki etkilerini analiz etmiştir. Ozon besleme oranı 300 g/h olarak sabitlenmiş ve %38 nem oranı, başlangıç pH'ı 5 ve 20–25°C sıcaklık aralığında, 40–80 dakika ozonlama süresi ile en uygun ağartma sonuçları elde edilmiştir. Ozon gazı, denim yıkama endüstrisinde yaygın olarak kullanılan sodyum hipoklorit ve potasyum permanganat gibi geleneksel ağartma yöntemleri ile karşılaştırıldığında belirgin bir maliyet avantajı sunmuş; ayrıca çevresel sürdürülebilirlik açısından üstünlük sağlamıştır. Ozonun, zararlı kimyasal bileşiklerin oluşumunu engellemesi, su ve enerji tüketimini azaltması, yıkama tekrarlarını minimize etmesi ve işlem sürelerini kısaltması gibi kritik avantajları ortaya konmuştur. Çalışmanın bulguları, tekstil endüstrisinde çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için ozon kullanımının yaygınlaştırılması gerektiğine işaret etmektedir. Bu bağlamda, tekstil işletmelerinin çevre dostu ağartma yöntemlerini benimsemeleri için ozon jeneratörleri ve ilgili ekipmanlara yatırım yapmaları önerilmektedir. Sonuç olarak, bu araştırma, ozon gazının tekstil terbiyesinde çevre dostu bir alternatif olarak kullanılabilirliğini güçlü bir şekilde vurgulamakta ve tekstil sektöründe sürdürülebilir uygulamaların yaygınlaştırılmasına yönelik önemli katkılar sunmaktadır.Öğe Selüloz fiber yapısı ve mekanik özellikleri üzerine poli (etilen glikol) poli(vinil alkol) ile çapraz bağlanmanın etkisinin incelenmesi(İnönü Üniversitesi, 2024) İzolluoğlu, Fadime; Köytepe, SüleymanBitkilerin hücre duvarlarında ana bileşen olarak bunan selüloz, doğada en bol bulunan ve oldukça önemli bir polimerdir. Günümüzde kâğıt, tekstil ve farmasötik bileşikler gibi pek çok endüstriyel uygulamalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Selülozun daha fazla geliştirilmesi ve etkin kullanımı, yenilenebilir hammaddeler ve "yeşil" üretim süreçleriyle daha sürdürülebilir bir süreç olarak toplum için faydalıdır. Özellikle tekstil endüstrisinde kullanılan selülozik fiber yapıların mekanik özellikleri, ürün kalitesi ve kullanım süresini arttırdığı için oldukça önemlidir. Bu tür bir mekanik dayanım sağlayabilmek için selülozik fiberlerin çapraz bağlayıcı ajanlar ile modifye edilmesi avantaj sağlamaktadır. Selülozun reaktif olan bölgesi hidroksil gruplarıdır ve çeşitli kimyasal modifikasyonlar için uygundur. Bu çalışma kapsamında pamuk ipliği; kalite ve mekanik özelliklerinin iyileştirilmesi için poli(etilen glikol) (PEG) yapıları ile pamuk ipliği yapısındaki selüloz gruplarının çapraz bağlanması gerçekleştirildi. Bu işlem sırasında öncelikle farklı molekül kütlelerinde PEG grupları epiklorhidrin ile diglisidileter yapılarına dönüştürüldü. Bu işlem sırasında PEG-400, PEG-600, PEG-1000, PEG-2000 ve PEG-8000 grupları kullanılarak, PEG molekül kütlesinin çapraz bağlanmaya etkisi incelendi. Elde edilen poli(etilen glikol) diglisidileter yapıları bazik ortamda selülozik fiber ve kumaş yapıları ile etkileştirilerek modifye selüloz ürünlerine dönüştürüldü. Elde edilen tüm yapıların kimyasal yapısı FTIR spektroskopisi ile incelendi. Selüloz ve modifiye selüloz yapılarının morfolojik ve yüzey özellikleri SEM ve optik mikroskopi ile araştırıldı. Yapılan modifikasyonun mekanik özellikler üzerine etkisi ise mekanik test analiz cihazı ile belirlendi. Ham iplik yapısının kopma kuvveti 2,45N iken PEG ve PVA modifikasyonları sonrasında sırası ile 5,88N ve 5,47N değerleri elde edildi. Ham kumaş yasında kopma kuvveti 36,50N iken PEG ve PVA modifikasyonları sonrasında bu değer sırası ile 66,40V ve 114,15N değerlerine yükseldi. Bu sayede mekanik özellikleri geliştirilmiş selüloz elyaf ve kumaş yapısı elde edildi. Anahtar Kelimeler: Poli(vinil alkol), Poli(etilen glikol), Selüloz, Pamuk, Mekanik özellikler